Etiket: hayvancılık

  • Yörükler yaylalara yerleşmeye başladı

    Yörükler yaylalara yerleşmeye başladı

    Antalya’nın çeşitli köylerinde yaşayan ve hayvancılık dışında geçim kaynakları bulunmayan Yörükler, havaların ısınması üzerine daha serin olan yaylaların yolunu tuttu. Yaz mevsimini Akseki’nin 2 bin 200 rakımlı Göktepe ve Gündoğmuş ilçesinin Eğrigöl Yaylası’nda geçirecek Yörüklerin ana geçim kaynağı olan keçiler ise çobanlar tarafından otlatılarak götürülüp getiriliyor.

    Bazı Yörükler ise hayvanlarını kamyonlara yükleyerek yaylalarına getiriyor. Yörükler, yaklaşık 4 – 5 ay burada kalıyor. Yaylanın temiz havası ve muhteşem doğasında hayvanlarını besleyen Yörükler, atalarının mirasını yaşatıyor.

    Hayvancılık ata mesleği

    Manavgat ilçesi Gebece Mahallesi’nde yaşayan Duran Topaça (71) hayvancılık mesleğinin atalarından kaldığını söyledi. Hayvanlarını yaylaya çıkararak obalarına yerleştiklerini anlatan Topaça, “Hayvancılık baba mesleğimizdir. Çocuk yaştan bu yana hayvancılık yapıyorum. Her geçen yıl bu meslekte zorlaşıyor. Çocuklarımın da kıl keçileri bulunmaktadır.

    Hep birlikte keçilerimizi otlatmak için yaylaya çıkmak zorundayız. Hava şartlarına göre her yıl mayıs ayı sonlarında, hayvanlarımızla beraber Akseki’nin Yarpuz Mahallesi yakınlarındaki Kaklıktaş Yaylası’na çıkıyoruz. Şu an obalarımıza yerleştik. Yine hava şartlarına göre eylül ayı sonunda, kasım ayı başlarında ise tekrar köyümüze döneceğiz” diye konuştu.
    Topaça, keçilerin sütünden yoğurt ve peynir yaptıklarını dile getirerek, hayvanlarının yaylada doğal ortamda beslendiklerini, peynir ve yağının oldukça lezzetli olduğunu, bunları yaylaya kadar gelen özel müşterilere sattıklarını belirtti.

    Yağmurlar nedeniyle bu yıl geç çıktılar

    Bu yıl bahar yağmurlarının fazla yağmasından dolayı yaylaya 15 gün geç çıktıklarını anlatan Topaça, “Eskiden yaylaya bundan 15 gün önce çıkardık. Bu yıl bahar yağmurları oldukça fazla yağdı. Biz yüksek rakımlı yaylada kaldığımız için yıldırım düşmelerine karşın yaylaya geç çıkmak zorunda kaldık. Yağmurlar ile birlikte Yaylalarda bu yıl ise çok güzel ot var” diye konuştu.

    “Böyle gelmişiz böyle gidiyoruz”

    Yörüklerden Hatice Uçar ise, Toroslar’ın zirvesinde hayvanlarıyla geçimlerini sağlamak için yazın yaylaya çıkmak zorunda kaldıklarını söyledi. Hayvancılığın ata meslekleri olduğunu ve geleneklerini sürdürerek dağlarda kıl çadırda kaldıklarını anlatan Uçar, “Yaylada bizim evimiz, kıl çadırdır. Bizim mutfağımız, her şeyimiz dağlardır. Zorda olsa alıştık. Bize artık zor gelmiyor. Su sorunumuz olmasa daha iyi ama su sorunumuz var. Suyu tankerlere doldurup geliyoruz. Yaşam şartlarımız bu. Yaylaya çıkmak zorundayız. Yapmasak olmuyoruz. Böyle gelmişiz böyle gidiyoruz. Mecburen yapıyoruz. Yapacağımız başka bir işimiz yok. Göçer yaşamın zorlukları çok” diye konuştu.

     

  • Göçerler zorlu hayvancılık mesaisinde

    Göçerler zorlu hayvancılık mesaisinde

    Erzincan’da Munzur ve Keşiş Dağı eteklerindeki yaylalar serin havası, soğuk su kaynakları ve verimli otlaklarıyla her yıl çok sayıda göçer aileyi misafir ediyor. Yaz aylarında hayvanlarını otlatmak için yaylalara çıkan göçerler, yılın yaklaşık 5 ayını 2 bin 800 rakımlı yaylalarda geçiriyor. Genellikle bitki çeşitliliğinin zengin olduğu alanları tercih eden göçerler, doğayla iç içe ancak çadırlarda zorlu bir yaşam sürerek hayvanlarının besin ihtiyaçlarını karşılıyor. Koyunlarını dağlarda otlatan göçerler, hayvanlarını günde iki kez yayla yerlerine getirerek süt sağım işlemini gerçekleştiriyor.

    Ürettiklerini satarak geçimlerini sağlıyorlar

    Koyunlarından elde ettikleri sütle tulum ve salamura peyniri üreten göçerler, sattıkları ürünlerle geçimlerini sağlıyor. Yayla yollarında da at, eşek ve katırlardan faydalanan göçerler, bozayı ve kurtların koyunlara saldırısına karşı da geceleri nöbet tutuyor. El fenerleri ve Kangal köpekleri eşliğinde hayvanlarını koruyan göçerler, havaların iyice soğumaya başladığı eylül ayında yaylalardan köylerine inmeye başlıyor.
    Göçerlerden Reyhan Koçan, her yıl hayvanlarıyla yaylalara çıktıklarını söyledi.


    Günün erken saatlerinde uyandıklarını belirten Koçan, şöyle konuştu:
    “İlk iş olarak önceki günden hazırladığım peyniri çocuklarım çadıra götürüyor. Burada tüccar, peynirin kilogramına bakarak satın alıyor. Sonra çocuklarım tekrar yayla yerine geliyor ve beraber kahvaltı yapıyoruz. Öğlen vakti de koyunlarımız dağlardan yayla yerine geliyor. Hayvanlarımızı sağıyoruz ve birkaç saat dinleniyoruz.”

    Küçük yaştan itibaren hayvancılıkla uğraştıklarını kaydeden Musa Demir’de, “Göçerlik zor bir hayat. Ayılar her zaman yayla yerine geliyor ve akşamları çocuklarım nöbet tutuyor. Yayla şartları zaman zaman bizleri olumsuz etkiliyor. Bazen üzerimize kar yağıyor ve geceleri hava çok soğuk oluyor. Hayvanlarımızı gece otlatıyoruz ve bu yüzden ayı ile kurtlarla da mücadele ediyoruz. Koyunlarımızı günde iki defa sağıp sütünden peynir üretiyoruz. Peynirimiz Türkiye’nin en kaliteli ürünlerinden biri diyebilirim. Tamamen doğal yöntemlerle üretiyoruz ve satıp aile bütçemize katkı sunuyoruz.” ifadelerine yer verdi.

  • Balıkesir hayvancılığın en iyisi olma yolunda

    Balıkesir hayvancılığın en iyisi olma yolunda

    250 üreticiye damızlık desteği

    Büyükşehir Belediyesi’nin şehirde küçükbaş hayvancılığı geliştirmek için devreye aldığı “Koyunculuğu Geliştirme Projesi” ile hem hayvancılıkta verim artıyor hem de üreticilere büyük destekler sağlanıyor. Proje dahilinde Büyükşehir bu yıl; İvrindi, Kepsut, Dursunbey, Sındırgı ve Savaştepe’de 50’şer üreticiye yüksek damızlık kalitesine sahip 10 dişi, bir erkek küçükbaş hayvanı yüzde 75 hibeyle dağıtacak. 5 ilçede toplam 250 üreticiye 2 bin 500 dişi ve 250 erkek küçükbaş hayvanın dağıtılacağı proje İvrindi’de başladı.

    Potansiyelimiz de hedefimiz de büyük

    Kura ile belirlenen İvrindili 50 kişiye damızlık hayvanlarını teslim eden Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, Büyükşehir olarak hayvancılıktaki politikaları sürdürülebilir üretim ve katma değerli ürün hedefine uygun olarak belirlediklerini söyledi. Türkiye’yi Doyuran Şehir Balıkesir’in potansiyelinin de hedeflerinin de büyük olduğunu vurgulayan Başkan Yılmaz, bu şehrin Balıkesir Kuzusu gibi marka bir değerinin olduğunu belirterek “Bu özel ve marka değerimizi geliştirecek projeler yürütüyoruz” dedi.

    Kırsal kalkınma hamlesi başlattık

    Şehirde büyük bir kırsal kalkınma hamlesi başlattıklarını, yalnızca 2023’ün başından bu yana geçen 5 ay gibi kısa bir sürede üreticilere desteklerinin 40 milyon TL’ye ulaştığını söyleyen Başkan Yücel Yılmaz, “Damızlık Üretim Tesislerini kurmaya Kepsut’ta başladık. İvrindi, Dursunbey, Sındırgı ve Savaştepe ile devam ediyoruz. Şuan 5 üretim tesisimiz var. 2,5 yılda ürettiğimiz 3 bin 200 küçükbaşı üreticilerimize dağıtacağız” açıklamasında bulundu.


    İvrindili üreticilerimize güveniyorum

    Balıkesir Kuzusunun kalitesinin korunması gerektiğini vurgulayan Başkan Yücel Yılmaz, “Vatandaşımızı zenginleştiren güzel işler yapıyoruz. Bugün damızlık hayvanlarını teslim alan 50 vatandaşımıza hayırlı, uğurlu olsun. Bu işin sürdürülebilirliğini sağlamak artık onların işi. Bu iki sene sonra iyi bakılırsa çok ciddi bir sürü demek. Ben İvrindili üreticilerimize güveniyorum, onların arkasındayız. Arı yetiştiricilerimizin de arkasındayız, seracılarımızın da arkasındayız. Üreticilerimizin maliyetini azaltacak her şeyin arkasında biz varız” dedi.

    ‘Birinciyiz demek için uğraşıyoruz’

    Hedeflerinin maliyetleri azaltmak, kaliteyi artırmak, katma değeri yüksek ürünler elde etmek olduğunu söyleyen Başkan Yücel Yılmaz, “Tarım ve hayvancılık ile ilgili her şeyde ilk 5’in içindeyiz. En’lerin şehriyiz. Ben iddiası olan bir insanım. Türkiye’nin en iyi balını biz yetiştireceğiz. Türkiye’de tarım denince akla biz geleceğiz. İlk 5’teyiz değil, birinciyiz demek için uğraşıyoruz. Bu işte kazanan çiftçi olduğunda en’lere gideriz” açıklamasında bulundu.

    Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’ın şehirdeki hayvancılığı destekleme ve birçok alanda şehrin önünün açılması için her türlü fedakârlığı yaptığını söyleyen AK Parti Balıkesir Milletvekili Adayı Mustafa Canbey, “Yücel Başkanımız, işin içerisine akıl koymak dediğimiz şeyi çok güzel yapıyor” dedi.


    ‘Biz tekeden süt çıkarmasını biliriz’

    Balıkesir’in hayvan varlığını koruması gerektiğini belirten Mustafa Canbey, “Biz Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşlarıyız. Vatandaşımıza hizmet olduğu zaman, eser bırakma işi söz konusu olduğu zaman; tıpkı Çanakkale Köprüsünü yaptığımız gibi İHA’ları, SİHA’ları yaptığımız gibi, Togg’u yaptığımız gibi bu millete hizmet noktasında elimizi taşın altına koyar, ne gerekiyorsa yaparız. Biz tekeden süt çıkarmasını biliriz” dedi.

    İvrindi günden güne gelişiyor

    İvrindi’nin tarım ve hayvancılık alanında bir bereket yuvası olduğunu vurgulayan İvrindi Belediye Başkanı Yusuf Cengiz, “Büyükşehir Belediye Başkanımız Yücel Yılmaz ve milletvekillerimizin destekleriyle günden güne gelişiyor” dedi. Balıkesir’deki küçükbaş hayvan varlığının 1,5 milyon olduğunu kaydeden Tarım ve Orman İl Müdürü Erkan Alkan, “Hayvancılıkla uğraşan üreticilerimizin en büyük ihtiyacı mera ve damızlık koç. Büyükşehir ile birlikte 70 bin dekar alanda mera ıslahı yaptık” açıklamasında bulundu. Dağıtım törenine ayrıca Genel Merkez Siyasi Hukuki İşler Başkan Yardımcısı Mehmet Tunçak da katıldı.

  • Samsun’un tarım ve hayvancılık potansiyeli

    Samsun’un tarım ve hayvancılık potansiyeli

    Türkiye’deki toplam 17 milyon 23 bin 791 büyükbaş hayvanın 361 bin 973’ü Samsun’da bulunuyor. Samsun yüzde 2,13’lük bir payla Türkiye’de 13. sırada yer alıyor. Manda sayısında Türkiye’de zirvede olan Samsun’un topraklarının yüzde 39’u tarım alanı olarak işleniyor.
    Samsun İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden alınan bilgilere göre, Türkiye’de işlenen 23 milyon 845 bin 49 hektar alanın 378 bin 470 hektarı Samsun’da bulunuyor. Samsun’un 972 bin 459 hektar yüzölçümünün yüzde 39’u tarım alanı olarak işleniyor. Samsun’da işlenen tarım alanı bakımından Türkiye’de 16. sırada yer alıyor. Bafra Ovası sol sahil 207 bin 224 dekar ve sağ sahil 176 bin 658 dekar olmak üzere toplam 383 bin 882 dekarı oluşturuyor. Çarşamba Ovası 879 bin 814 dekar ve Vezirköprü Ovası 127 bin 100 dekar olarak Türkiye’nin önemli ovaları arasında bulunuyor. Samsun’da bulunan 3 önemli ovanın toplam büyüklüğü ise 1 milyon 390 bin 796 dekar. Samsun’da Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı 70 bin 888 çiftçi mevcut. Bu çerçevede 2021 yılında 343 milyon TL tarımsal destekleme ödemesi yapıldı. Bu ödemenin 75 milyonu hayvancılık desteklemeleri olarak kayda geçti. 2022 yılında ise bu zamana kadar yaklaşık 87 milyon TL hayvancılık ödemesi gerçekleştirildi. Samsun 2021 yılında bitkisel üretim değeri 7 milyar TL ile Türkiye’de 11. sırada yer aldı. Yüzde 2,28’lik bir paya sahip olan Samsun canlı hayvanlar değeri olarak ise 3,5 milyar TL ile 26. sırada yer buldu.

    Mandada 1. sırada

    2022 TÜİK verilerine göre Türkiye’deki toplam 17 milyon 23 bin 791 büyükbaş hayvanın 361 bin 973’ü Samsun’da kayıtlı. Bu, Türkiye genelinde yüzde 2,13’lük bir pay anlamına geliyor. Bu anlamda Samsun Türkiye’de 13. sırada bulunuyor. Samsun 2022 TÜİK verilerine göre toplam büyükbaş varlığı içinde 20 bin 671 baş manda ile yüzde 12 pay ile 1. sırada yer alıyor.

    “Çiftçi gelirlerinin arttırılması hedefleniyor”

    Samsun Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, “2022 TÜİK verilerine göre Türkiye’deki toplam 56 milyon 265 bin 750 adet küçükbaş hayvanın 261 bin 611 adedi Samsun’da bulunuyor. Bu rakam ise Türkiye’nin yüzde 0,46’sına tekabül ediyor. Samsun büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yönünden yığınlaşma gösteren bir ildir. Besi ve süt işletmelerindeki kültür ırkı sığırların oransal olarak sayılarının artması yanında çiftçi gelirlerinin arttırılması hedeflenmektedir. Samsun’da mandanın doğal yaşam alanı olan Kızılırmak Deltası Bafra ilçesinde bulunmakta olup, sınırları 19 Mayıs ve Alaçam ilçelerine dayanıyor. Delta içerisinde 9 bin, 9 bin 500 baş manda yetiştiriliyor. 2008 yılında tarımsal desteklemelere mandanın da dahil edilmesi ile birlikte manda sayısında hızla artış gözlemlenmiştir. Samsun’da hayvancılığımız ile ilgili Halk Elinde Ülkesel Anadolu Mandası Islah Projesi, Etçi ve Kombine Irkların Yaygınlaştırılması Projesi altında Jersey Irkı Suni Tohumlama Uygulama Projesi, Etçi ve Kombine Irkların Yaygınlaştırma Projesi Altında Manda Türünde Suni Tohumlama Uygulamaları Projesi ve Koyunlar İçin Püskürtmeli Seyyar Banyoluk Projesi, Manda Sütü İşleme, Üretim ve Pazarlama Projesi, Çiğ Sütün Uygun Koşullarda Toplanması İçin Altyapı Kurulum Projesi ve Hayvanlar Susuz Kalmasın Projesi uygulanmıştır” denildi.

  • Genç çiftçiler İzmir Tarım Fuarı’nda

    Genç çiftçiler İzmir Tarım Fuarı’nda

    Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın ise dört büyük tarım fuarından biri olan Agroexpo-18. Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarı, Fuar İzmir’de açıldı. 01-05 Şubat 2023 tarihleri arasında ziyaretçilere açık olan fuara, Türkiye’nin dört bir yanından ziyaretçiler akın etti. Fuarda sektör temsilcileri; Avrupa, Ortadoğu, Afrika, Balkanlar ve Türkiye Cumhuriyetleri’nden katılacak bine yakın alıcı firmayla bir araya gelecek.

    45 yaş altı 41 çiftçi fuara götürüldü

    2,5 milyar dolarlık iş hacmi hedefiyle düzenlenen ve 100 ülkeden bin 80 katılımcısıyla 400 bine yakın ziyaretçi ağırlamayı hedefleyen fuara İnegöl Belediyesi de özel bir gezi düzenledi. 45 yaş altı 41 çiftçinin katıldığı gezi ile İnegöllü üreticilerin tarımdaki son gelişmeleri, teknolojileri ve yöntemleri incelemesi imkanı sağlandı. Belediye Başkan Yardımcısı Durmuş Aydın ile İnegöl Belediyesi Kırsal Kalkınma Müdürü Sinan Kağan’ın da katıldığı gezide, üreticiler tarıma dair yeniliklere şahitlik etti.


    “Nerede bir yenilik varsa takip etmeliyiz”

    İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, düzenlenen fuar gezisine ilişkin açıklamalarda bulundu. İnegöl’ün ticaret ve sanayi şehri olduğu kadar verimli topraklarıyla bereketli bir tarım şehri olduğuna da dikkat çeken Başkan Taban, “Biz gerek tarım gerek hayvancılık noktasında şehrin bu değerinin geliştirilerek sürdürülmesini arzu ediyoruz. Ne yaptığını bilen, kendisini sürekli geliştiren, yenileyen bir şehir haline dönüşmek istiyoruz. Bunu da bu alanda uğraş veren paydaşlarımızla yapacağız. Nerede bir yenilik varsa, nerede yeni model, bir çalışma varsa gelişmeleri takip etme adına bunları izlemeliyiz. Bu düşünceyle İnegöl’ümüzdeki 45 yaş altı çiftçilerimizle İzmir’de düzenlenen Agroexpo-18. Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Fuarına gezi düzenledik” dedi.

     


    “Çiftçimizin her zaman yanındayız”

    Özellikle genç çiftçilerin tarımdaki yenilikleri görüp keşfederek İnegöl’e kazandırılmasına katkı sunmasını hedeflediklerini kaydeden Başkan Alper Taban, “İzmir’de sektör liderlerini bir araya getiren bu fuara özellikle 45 yaş altı çiftçilerimizi, yeni nesil üreticilerimizi götürmek istedik. Yenilikleri fark etmek ve burada uygulamak önemli. Burada en önemli nokta insana olan yatırım. İnsanın ufkunu, vizyonunu gözünü açabilecek olan ve yeni bir şeyler yapabilme kabiliyetini geliştirecek olan o gelişim hususu… Dolayısıyla buradaki ben genç çiftçilerimizin her birine teşekkür ediyorum. Zaman ayırdılar ancak ufuk açıcı bir gezi oldu. Her zaman çiftçilerimizin, üreticilerimizin yanlarındayız” açıklamalarında bulundu.

  • “Hayvancılıkta kriz derinleşiyor”

    “Hayvancılıkta kriz derinleşiyor”

    Meclis’te düzenlediği basın toplantısında tarımdaki gündemi değerlendiren Sarıbal, hasat dönemi yaklaşan hububat ve baklagiller alım fiyatının henüz açıklanmadığına hatırlattı.

    Çiftçinin hububat ve baklagillerin alım fiyatının bir an önce açıklanmasını beklediğini ifade eden Sarıbal, çiftçinin maliyetleri artı %50 karını karşılayacak bir fiyat verilmesi gerektiğini söyledi.

    Esnek prim sistemi uygulanmalı

    Sarıbal, ülkenin farklı bölgelerinde sulu ve kuru olmak üzere farklı hububat üretimi yapıldığını, buna bağlı olarak da farklı verim elde edildiğini aktararak, “Mevcut sistemi her yerde aynı alım fiyatı ve prim fiyatı uygulanıyor. Verilen fiyat her yerde aynı olmamalı. Bu şekilde düzenli verim alınarak sürdürülebilir tarım yapılamaz” dedi. Sarıbal, üretimin az olduğu yerlerde çiftçinin desteklenmesi için yeni bir prim sisteminin uygulanması gerektiğini aktardı. Sarıbal, şöyle konuştu:

    “Bölgesel farklılıkları göz önüne alarak bir fiyat belirlemek lazım. Bunu açıklanan taban fiyatla vermek kolay olmayabilir ama bir taban referans fiyatı belirlenir, o fiyatın üzerine prim ile aradaki fark giderilir.

    200 kilo alınan yer ile bin kilo alınan yer arasındaki dengeyi kurabilmek ancak prim ile mümkün olabilir. Ürünün çok alındığı yerde prim miktarı düşük, kuru tarım yapılan ve üretimin az olduğu yerde prim 1 liraya kadar yüksek verilebilir. Şu anda Türkiye’nin her yerinde buğday için 10 kuruş prim uygulanıyor. Türkiye’nin her yerinde 10 prim, aynı taban fiyat uygulaması doğru değildir.

    Bunu buğday ekilen alanlardaki daralmadan anlıyoruz. 2002’de 93 milyon dönüm olan buğday ekim alanları 2021’de 68 milyon dönüme düştü. 25-26 milyon dönüm buğday ekim alanı azaldı.

    Onun için maliyetler bölgeye ve üretim biçimine (sulu-kuru) göre hesaplanmalı. Açıklanacak fiyatlar maliyetler artı %50 kar olarak hesaplanmalı. Çünkü çiftçinin bu yükü taşıyabilecek gücü yok.

    Esnek, bölge farkını gideren, çiftçinin ekmesini sağlayacak bir gelirin ortaya çıkması gerekiyor. Çiftçi zarar etmemeli.

    Çiftçi piyasa koşullarına bırakılmamalı

    Artık serbest piyasa koşullarına göre değil, çiftçinin üretim maliyetleri, üretim koşulları ve yaşam koşullarına göre bir fiyat belirlenmeli. Dünya, Avrupa piyasaları üzerinden değil, borsa, rekabet koşulları üzerinden değil sahici, gerçek, hakiki çiftçinin maliyeti ve yaşam kalitesine, ihtiyaçlarına göre bir fiyat belirlenmeli.”

    Maliyetler 4.5 liranın üzerinde

    Yaptıkları maliyet hesaplarına göre 1 kilo buğday üretim maliyetinin, bölgelere göre, en az 4,5 lira ile 6 lira arasında değiştiğini belirten Sarıbal, hububat ve baklagillerin açıklanacak alım fiyatının bu maliyetler dikkate alarak belirlenmesi gerektiğini söyledi.

    Et ve sütte kriz

    Meclisteki basın toplantısında hayvancılığın yaşadığı sorunlara da değinen Sarıbal, et ve süt üretiminde krizin derinleştiğini söyledi.

    Artan maliyetler nedeniyle sadece son 2 ayda süte 3 defa süte zam yapıldığını hatırlatan Sarıbal, şunları söyledi:

    “Bir tarafta çiftçiyi koruyacaksınız bir tarafta üreticiyi koruyacaksınız. Sadece üreticiyi veya sadece tüketicisi koruduğunuzda o düzen tutmaz, bozulur.

    Mesele hem tüketiciyi hem üreticiyi mutlu edecek, ayakta tutacak tüketicinin gıda hakkını koruyup tüketimini sağlayacak, üreticinin de ürettiğinden zarar etmeyecek bir biçimde bir tarım modelini, kamucu yaklaşımla ortaya koymak lazım. Bunu yapmadığımız takdirde kriz büyür ve derinleşir. Bugün de hayvancılıkta, süt ve et üretiminde kriz derinleşiyor.

    2021’in başında çiğ süt alım fiyatı litre başına 2.8 liraydı. Asgari ücret ise 2 bin 825 liraydı. Asgari ücretli maaşıyla bin 8 litre süt alabiliyordu. Bugün tam bir yıl sonra bir asgari ücretli 4 bin 250 liralık maaşıyla 15 mayısta yürürlüğe girecek olan 7 lira 50 kuruşluk çiğ sütten 566 litre alabiliyor. Asgari ücretli bir yılda 442 litre daha az süt alabilir duruma gelmiş.

    Hükümet süt hayvanlarının kesime gittiğini gördüğü için sürekli süte zam yapıyor. Ancak hala 1 litre süt ile 1,5 kilo yem alabilmesi gereken çiftçi, son zamlara göre 1,3 kilo yem alabiliyor.”

    Zam tüketicinin omzuna yüklendi

    Süt alım fiyatı arttırılırken prim fiyatının 1 liradan 20 kuruşa düşürüldüğünü hatırlatan Sarıbal, yapılan zammın böylece tüketiciye yansıtıldığını söyledi. Sarıbal, primin düşürülmesi ile tüketicinin daha pahalı süt ve süt ürünleri almak zorunda kalacağını söyledi.

  • Sarıbal: GAP’a değil, yolcu olmayan havaalanına para yatırdılar

    Sarıbal: GAP’a değil, yolcu olmayan havaalanına para yatırdılar

    TBMM’de düzenlediği basın açıklamasında yaşanan kuraklığın Gaziantep’teki çiftçilere olan etkilerini aktaran CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, kuraklık nedeniyle Antep fıstığı ağaçlarının kuruduğunu, sarımsak ekili tarlaların hasat edilmeden sürüldüğünü belirtti.

    Sarıbal, “Su taşımak için kanal yapmışlar ama izolasyon yapılıyor diye su verilmemiş. Kanal var su yok. GAP için gereken yatırımlar yapılmadığı için ürünler kuraklıktan kuruyor. Geçilmeyen yollara, köprülere, yolcu olmayan havaalanlarına garanti para verenler GAP’a yatırım yapmadığı için bugün çiftçimizin ürünü tarlada kuruyor” dedi.

    Ülkemizde geçen yıl 3,8 milyon dekar alanda 296 bin ton Antep fıstığının %34’ünün Gaziantep’te üretildiğini belirten Sarıbal, “Antep fıstığı üreticileri sulama imkanlarına sahip oldukları halde su alamadıklarından dolayı yaşanan verim kaybından dolayı çaresizlik içindeler. Bugün Gaziantep’te sulanan arazinin tarım arazisinin oranı sadece %17’dir. Bir an önce Antep fıstığı üreticileri GAP projesinin tamamlanmasını, bozuk sulama kanallarının tamiratının bir an önce yapılmasını ve yaşadıkları zararının karşılanmasını beklemektedir” dedi.

    Gaziantep ilinin yeşil sarımsak üretiminde Türkiye’de birinci, kuru sarımsak üretiminde ise ikinci olduğunu vurgulayan Sarıbal, “Gaziantep ilimizde 26 bin 223 dekar alanda 33 bin 973 kilogram taze ve kuru sarımsak üretimi yapılmaktadır. Bu yıl yaşanan kuraklıktan dolayı çok sayıda sarımsak üreticisi, ürününü hasat edemeden tarlalarını sürdü. Sarımsak üreticileri de kendilerine destek verilmesini talep etmektedirler. Üreticiye destek olmazsak, sofralarımızda Çin’den ithal edilen sarımsakları tüketmek zorunda kalacağız” diye konuştu.

    TMO çiftçiye kara gün yaşatıyor

    Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO) 320 bin ton arpa ve 400 bin ton buğday ithal etmek için ihaleye çıkarılması kararını da değerlendiren Sarıbal, TMO’nun çiftçinin ürününe verdiği fiyatın çok üzerinde ithalat yaparak, iç piyasaya sunduğunu ifade etti. Sarıbal, şunları söyledi:

    “TMO ekmeklik buğdayın tonunu çiftçimizden 2 bin 250 liraya alırken bugün Polatlı Borsasında 2 bin 685 lira. Aynı şekilde TMO arpanın tonunu bin 750 liraya alırken, Eskişehir Borsasında 2 bin 600 liradan işlem görmekte. Bugün Rusya’dan buğdayın tonu 253 dolar, arpanın tonu 243 dolardan ithal edebiliyor. Ton başına 29 dolar maliyet eklenince buğday 282 dolar, arpa 272 dolara mal ediliyor. Türk lirası cinsinden maliyet ise bugünkü dolar kuru (8,77) ile buğdayın tonu 2 bin 475 lira, arpanın tonu 2 bin 385 liraya gelmektedir. TMO çiftçiden buğdayın tonunu 2 bin 250 liraya alırken, 2 bin 475 liraya ithal ediyor. Aynı TMO çiftçiden arpayı bin 750 liraya alırken, 2 bin 385 liraya ithal edecek. İthal ettiği buğdayı iç piyasaya 2 bin 450 liraya satarak ton başına 75 lira, yine ithal ettiği arpayı bin 950 liraya satarak ton başına 435 lira zararı “kamu zararı” yazdırarak halkımız ödetecekler. TMO çiftçinin kara gün dostu olmaktan çıkmış, çiftçiye kara gün yaşatan bir kurum olmuştur.”

    Hayvancılık sürdürülemez halde

    Orhan Sarıbal’ın basın açıklamasında değerlendirdiği bir başka konu ise hayvancılık oldu. Ulusal Süt Konseyi 16 Haziran 2021 tarihinde 1 Temmuz-31 Aralık 2021 tarihleri arasında geçerli olmak üzere çiğ süt tavsiye satış fiyatını litre başına 3 lira 20 kuruş olarak belirlediğini anımsatan Sarıbal, süt üreticisinin sektörde kalması ve hayvanlarının kesime göndermemesi için 1 litre süt karşılığında 1,5 kilo yem alabilmesi gerektiğini ancak açıklanan fiyatlarla bunun mümkün olmadığını belirtti.

    Artan yem fiyatları karşısında hem süt üreticilerinin hem de besicilerin zarar ettiğine dikkati çeken Sarıbal, şunları söyledi:

    “Bu durum sürdürülebilir bir durum değildir. Süt yem paritesinin 1,5 seviyesine gelmesi için süt alım fiyatının destek dahil 4 lira 30 kuruştan aşağı olmaması gerekir. Aynı durum besilik hayvan yetiştiren çiftçilerimiz için de geçerlidir. Ulusal Kırmızı Et Konseyinin en son açıkladığı kesim fiyatlarına göre besici dana etini 43 lira 84 kuruştan satabilmektedir. Besici 1 kilo et karşılığında 16,5 kilo yem alabilmektedir. Olması gereken 1 kilo et sattığında 25 kilo yem alabilmesidir.

    Bu durum besici için Kurban Bayramına kadar devam edecektir. Eğer Kurban Bayramında istediği fiyatlardan satış olmazsa her gün binlerce lira zarar eden besici hayvanlarını kesime gönderecektir.

    Yol yakın iken süt ve besicilerimize ucuz yemi sağlamak zorundayız. Ucuz yem için de yemde kullanılan tarımsal ürünlerimizi artırmak, meralarımızı acil olarak ıslah etmek zorundayız.”

  • Türkiye'nin hayvancılık üssü: TİGEM

    BURSA (AA) – DENİZ AÇIK – Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM), küçükbaş ve büyükbaş hayvan yetiştirerek Türkiye'deki hayvancılık için önemli bir görevi üstleniyor.

    Türkiye'nin hayvansal üretimini artırmak, çeşitlendirmek ve ürün kalitesini iyileştirmek amacıyla yetiştirdiği damızlık hayvanları yetiştiricilere ulaştıran TİGEM, üstün vasıflı ve hastalıklardan ari damızlık sığır ve koyun yetiştiriciliği yapıyor.

    Yetiştirdiği damızlıklarla Türkiye'de hayvancılığın geliştirilmesine önemli katkı sağlayan TİGEM, söz konusu damızlıkları bulundukları bölgenin ekolojisine ve o bölgedeki hastalıklara adapte olacak şekilde yetiştiriyor.

    TİGEM, büyükbaş faaliyetlerini yetiştiricilerin isteklerini dikkate alarak, siyah-alaca, esmer, simmental, jersey ve limousin ırkı hayvanlarla sürdürüyor.

    Türkiye'de koyunculuğunun gelişmesi ve ıslahı ile yerli koyun ırklarına ait gen kaynaklarının korunmasında etkin olarak rol alan TİGEM, koyunculuk faaliyetlerini 9 işletmede, merinos, morkaraman, akkaraman, ivesi, Bafra, Acıpayam, malya, Türktahirova, kıvırcık ve Polatlı ırklarıyla devam ettiriyor.

    TİGEM, gen kaynağını koruma amaçlı tiftik keçisi ile son yıllarda keçi sütü ürünlerine olan talebin yoğunlaşması dolayısıyla artan damızlık keçi taleplerinin karşılanması için Halep ırkı damızlık keçi yetiştiriciliği de yürütüyor.

    Türkiye'de küçükbaş ve büyükbaş damızlık hayvan yetiştiriciliğinden önemli rol üstlenen TİGEM'in yurdun dört bir yanındaki işletlemeleri, Anadolu Ajansı ekiplerince havadan görüntülendi.

    – Altınova Tarım İşletmesi (Konya)

    İşletmede, esmer ırkı ile sığırcılık, Anadolu merinosu ırkı ile koyunculuk faaliyeti yürütülüyor. Geçen yıl 1013 baş esmer ırkına sahip olan işletmede, 401 baş buzağı doğdu.

    Anadolu merinosu ırkı yetiştirilen işletmede, geçen yıl 17 bin 845 baş küçükbaş bulunurken, 12 bin 502 ise kuzu üretimi gerçekleştirildi.

    – Anadolu Tarım İşletmesi (Eskişehir)

    İşletmede, esmer ırkıyla sığırcılık faaliyeti ve Ankara tiftik keçisi yetiştiriciliği yapılıyor. 2019 yılında 3 bin 329 baş esmer ırkına sahip işlemede, 1277 baş buzağı üretimi yapıldı. Keçi yetiştiriciliğinde önemli yere sahip işletme, geçen yıl 1136 baş keçiye sahipken, 469 baş anadan 601 baş oğlak yetiştirildi.

    – Ceylanpınar Tarım İşletmesi (Şanlıurfa)

    Siyah alaca (holstein) ve simental ırkları ile sığırcılık faaliyeti, ivesi ırkı ile koyunculuk faaliyeti yürütülen işletmede, Halep ırkı ile keçi yetiştiriciliği sürdürülüyor.

    İşletmede geçen yıl 7 bin 252 büyükbaş bulunurken, 2 bin 306 buzağı yetiştirildi. 90 bin 877 koyunun bulunduğu işletmede, 35 bin 234 baş anadan 36 bin 793 kuzu doğdu. İşletme geçen yıl 2 bin 431 keçi varlığına sahipken, 1343 baş anadan 1560 oğlak dünyaya geldi.

    – Çukurova Tarım İşletmesi (Adana)

    Siyah alaca ırkı ile sığırcılık faaliyeti yapılan işletmede, geçen yıl 1181 olan büyükbaş hayvan sayısının yanı sıra 300 baş buzağı yetiştirildi.

    – Dalaman Tarım İşletmesi (Muğla)

    İşletmede, siyah alaca ırkı ile sığırcılık faaliyeti yapılıyor. 2019 yılında 1207 baş sığırın bulunduğu işletmede, 550 baş buzağı üretimi gerçekleştirildi.

    – Gökhöyük Tarım İşletmesi (Amasya)

    İşletmede, jersey ırkları ile sığırcılık ve Bafra ırkıyla koyunculuk yapılarak ülke hayvancılığına katkı sunuluyor. Geçen sene 1086 büyükbaş hayvana sahip olan işletmede, 440 buzağı yetiştirildi. Aynı yıl toplam 4 bin 535 küçükbaş varlığı bulunan işletmede, 1818 baş anadan 3 bin 729 baş kuzu elde edildi.

    – Gözlü Tarım İşletmesi (Konya)

    Esmer ve simental ırkı ile sığırcılık faaliyeti, Acıpayam, akkaraman, Bafra ırkları ile koyunculuk faaliyeti yapılan işletme, geçen yıl 4 bin 21 büyükbaş, 27 bin 571 küçükbaş hayvan varlığına sahipken, 1535 baş buzağı, 14 bin 976 baş anadan 19 bin 4 baş kuzu üretimi gerçekleştirdi.

    – Karacabey Tarım İşletmesi (Bursa)

    Siyah alaca ve simental ırkları ile sığırcılık, merinos, kıvırcık ve Türktahirova ırkıyla koyunculuk faaliyeti yapılan işletme, ülkenin damızlık ihtiyacını karşılıyor. 2019 yılında 2 bin 82 büyükbaş hayvana sahip işletmede, 305 buzağı yetiştirildi. Aynı sene 7 bin 101 küçükbaş hayvan varlığı bulunan işletmede, 4 bin 604 baş anadan 4 bin 268 baş kuzu dünyaya geldi.

    – Kazımkarabekir Tarım İşletmesi (Iğdır)

    İşletmede, limousin ve diğer etçi ırklar ile sığır yetiştiriciliği faaliyeti, morkaraman ırkı ile koyunculuk faaliyeti sürdürülüyor. Geçen yıl 263 büyükbaşa sahip işletmede, 115 buzağı yetiştirildi. 8 bin 947 küçükbaşın bulunduğu işletmede 2019 yılında 6 bin 428 baş anadan 5 bin 893 baş kuzu üretimi gerçekleştirildi.

    – Kocaş Tarım İşletmesi (Aksaray)

    Siyah alaca ırkı sığır yetiştiriciliği yapılan işletmede 2019 yılında 4 bin 48 büyükbaş bulunurken, 1727 baş buzağı üretimi gerçekleştirildi.

    – Konuklar Tarım İşletmesi (Konya)

    Besi sığırı yetiştiriciliği faaliyeti yapılan işletmede 638 büyükbaş hayvan varlığı bulunuyor.

    – Malya Tarım İşletmesi (Kırşehir)

    İşletmede, akkaraman ve malya ırkları ile koyunculuk faaliyeti sürdürülüyor. Geçen yıl 10 bin 40 küçükbaşa ev sahipliği yapan işletmede, 5 bin 35 baş anadan 6 bin 250 baş kuzu yetiştirildi.

    – Polatlı Tarım İşletmesi (Ankara)

    Siyah alaca ırkı sığır yetiştiriciliği, merinos ve Polatlı ırkları ile koyunculuk sürdürülen işletme, bu yönüyle Türkiye’nin hayvancılığına katkıda bulunuyor. 2019 yılında 1956 büyükbaş, 15 bin 632 küçükbaş hayvanın bulunduğu işletmede, 661 buzağı, 8 bin 676 baş anadan 9 bin 706 baş kuzu üretimi yapıldı.

    – Sultansuyu Tarım İşletmesi (Malatya)

    Esmer ırkı sığır yetiştiriciliği yapılan işletme, geçen yıl 619 büyükbaşa sahipken, 188 buzağı üretimi gerçekleştirdi.

    – Türkgeldi Tarım İşletmesi (Kırklareli)

    İşletmede, siyah alaca ırkı sığır yetiştiriciliği yapılıyor. 2019 yılında 2 bin 378 büyükbaş hayvan varlığı bulunan işletmede, 931 buzağı yetiştirildi.

    – Ulaş Tarım İşletmesi (Sivas)

    Kangal akkaraman ırkı ile koyunculuk faaliyeti sürdürülen işletmede, geçen sene 10 bin 199 küçükbaş bulunurken, 5 bin 22 baş anadan 5 bin 241 kuzu üretimi yapıldı.