Eski HDP Milletvekili Tuma Çelik hakkında “nitelikli cinsel saldırı” suçlamasıyla iddianame hazırlandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca eski HDP Milletvekili Tuma Çelik hakkında “nitelikli cinsel saldırı” suçlamasıyla iddianame hazırlandı.
Eski HDP Milletvekili Tuma Çelik hakkında “nitelikli cinsel saldırı” suçlamasıyla iddianame hazırlandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca eski HDP Milletvekili Tuma Çelik hakkında “nitelikli cinsel saldırı” suçlamasıyla iddianame hazırlandı.
Milletvekilliği düşürülen HDP’li Leyla Güven, terör soruşturması kapsamında Diyarbakır’da yargılandığı davada 22 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Diyarbakır’da terör örgütü PKK tarafından kaçırılan çocuklarının bulunması için HDP il binası önünde oturma eylemi yapan ailelerle, HDP’liler arasında gerginlik yaşandı.
Diyarbakır’da çocuklarının terör örgütü PKK’ya, HDP aracılığıyla kaçırıldığını iddia eden 178 ailenin HDP il binası önünde eylemi 472’nci güne girdi.
HDP il binasında Kayapınar ilçe kongresinin yapılacağı bilgisi üzerine polis, sabah saatlerinden itibaren geniş güvenlik önlemi aldı.
Oturma eylemindeki ailelerin bulunduğu çadır ile HDP il binası girişi arasına demir bariyerler yerleştirildi.
Partililerin binaya girmeye başlamasıyla aileler, çadırdan çıkarak ‘Kahrolsun HDP’ sloganları attı.
Bu sırada partililerle aileler arasında gerginlik çıktı. İl binasına girmek isteyen aileleri polis engellerken, yaşanan gerginlik devam ediyor.
Diyarbakır’da terör soruşturması kapsamında görevden alınan HDP’li Kocaköy Belediye Başkanı Rojda Nazlier, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan yargılandığı davada 9 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Diyarbakır 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen karar duruşmasına, Nazlier katılmazken avukatları hazır bulundu.
Cumhuriyet savcısı, esas hakkındaki mütalaasında Nazlier’in “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan cezalandırılması yönünde görüş bildirdi.
Nazlier’in avukatları ise mütalaayı kabul etmediklerini belirterek, müvekkilinin beraatini talep etti.
Mahkeme heyeti, Nazlier’in “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 9 yıl hapis cezasına çarptırılmasını kararlaştırdı.
Nazlier hakkında hazırlanan iddianamede, HDP’li eski belediye başkanının PKK’lı teröristleri evinde ağırladığı belirtilmişti.
İddianamede teslim olan PKK’lı terörist “Zerdeşt” kod isimli E.T’nin “Nazlıer’in evi bölgede bulunan örgüt üyelerinin buluşma evi olarak kullanılıyordu. Kendisi örgüte son derece gönülden bağlıdır. Teröristler bu milise çok değer verir. Kendisi bu bölgenin en azılı ve tehlikeli milisidir. Bu milis bana göre 10 teröristten daha etkilidir” ifadelerine yer verilmişti.
Diyarbakır’da terör soruşturması kapsamında geçen yıl 21 Ekim’de gözaltına alınan eski Kocaköy Belediye Başkanı Rojda Nazlier, 22 Ekim’de tutuklanmıştı.
“Silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7 yıl 6 aydan 15 yıla hapis cezası istenen Nazlier, 14 Eylül’de görülen duruşmada tahliye edilmişti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Bu kervan böyle gitmemelidir. Adalet ve hukuk mutlak surette devreye girmeli, HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarda sert mesajlar verdi.
“HDP’nin kapısına açılmamak üzere kilit vurulmalıdır” diyen Bahçeli, “Terörist Demirtaş veya Sorosçu Kavala hakkında karar oluşmalı, hukuken suçlu olup olmadıkları da teyit ve tescil edilmelidir” ifadelerini kullandı.
Bahçeli, şu paylaşımları yaptı:
HDP Antalya Milletvekili Kemal Bülbül, Diyarbakır’da yargılandığı davada “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasına tutuksuz sanık Bülbül katılmazken, avukatı hazır bulundu.
Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasında, Bülbül’ün cezalandırılması yönünde görüş bildirdi.
Bülbül’ün avukatı ise mütalaayı kabul etmediklerini belirterek, müvekkilinin beraatini talep etti.
Mahkeme heyeti, Bülbül’ün “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmasını, kararın bir suretinin TBMM Genel Sekreterliğine ve Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmesini kararlaştırdı.
Ümit Özdağ’ın HDP ve İYİ Parti’nin ortak anayasa taslağı hazırladığı yönündeki iddialara yanıt veren Meral Akşener, “Hiçbir siyasi oluşum, platform, şahıs, partiyle herhangi bir anayasa çalışmamız yoktur” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ’ın “HDP ve İyi Parti’nin ortak anayasa taslağı hazırladı” şeklindeki iddiasına yanıt verdi. Akşener, “Hiçbir siyasi oluşum, platform, şahıs, partiyle herhangi bir anayasa çalışmamız yoktur” diye konuştu.
Bilecik Belediye Başkanı Semih Şahin’i makamında ziyaret eden Akşener, ziyaret sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ’ın açıklamalarının sorulması üzerine Akşener, şunları söyledi:
“Ben tek bir şey söyleyeyim, biz HDP ile CHP ile Saadet Partisi ile herhangi bir anayasa çalışması yapmadık. Nokta. Genel Başkan olarak tekrar söyleyeyim, hiçbir arkadaşım bilgim içinde ya da dışında, bu kadar geniş söylüyorum… Buna sadece HDP değil, CHP, Saadet Partisi, başka var mıydı hatırlamıyorum isnatların arasında. Bir anayasa çalışması yapmadık ama daha ilginç bir şey vardı dün, AK Parti ile de anayasa çalışması yapıyormuşuz. Yani bir tarafta HDP’yle yapıyoruz, bir tarafta da AK Parti ile yapıyormuşuz. Dolayısıyla AK Parti ile de oturup bir anayasa çalışması yapmadık.”
Genel Başkan sıfatıyla konuştuğunu vurgulayan Akşener, şunları kaydetti:
“Şimdi bir cümlenin içinde hem AK Parti hem HDP geçtiği zaman, hakikaten akıl sağlığına dikkat etmek lazım. Sayın Ömer Çelik, bu konuda AK Parti adına bir açıklama yaptı ama ben hepsiyle birlikte söylüyorum, İYİ Parti Genel Başkanı olarak söylüyorum, hiçbir siyasi oluşum, platform, şahıs, partiyle herhangi bir anayasa çalışmamız yoktur, nokta.”
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Sadece Hazine ve Maliye Bakanı’nın istifası yetmez. Cumhurbaşkanı, kabinesiyle birlikte istifa etmelidir. Sorumluluğu üstlenme cesaretini ve basiretini göstermesini bekliyoruz.” dedi.
Sancar, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, iki gündür canlı yayında bir çöküş hikayesini izlediklerini belirterek, Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığından istifasını sosyal medya hesabından paylaştığını söyledi.
Mesajın Bakana ait olup olmadığının tartışıldığını ve iktidara yakın medyanın meseleyi hiç görmediğini ifade eden Sancar, “Muhtemelen bir işaret, talimat beklediler. Bu talimat gelmedi. Birkaç tane televizyon kanalı haberi verdi elbette ama onlar yandaş kanallar değil.” diye konuştu.
Ortada bir ekonomik krizin olduğunu herkesin bildiğini ve kimsenin de bunu saklayabilecek durumda olmadığını savunan Sancar, “Bu ekonomik krizin sadece bir bakan, şahıs meselesi olmadığını da gayet iyi biliyoruz. Bakanının istifasının sadece bir kızgınlık, kırgınlık sorunu olmadığını da biliyoruz. Ortada çok daha derin bir sorun, sistemin iflası, rejimin çöküşü gerçeği var.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişte yapılan anayasa değişikliği referandumu sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmaları anımsatan Sancar, “Yeni sistemin şahsa bağlı olmayacağını söylüyor ama görüyorsunuz, tek bir işareti olmadan kimse artık hareket etmiyor. Medya, kamu kurumları, Meclis oradan işaret bekliyor, kurumların hepsi neredeyse tek adama bağlanmış durumda. Söylediklerinin tam tersi yaşanıyor. O nedenle bu sistem çökmektedir.” dedi.
Yeni sistemin Türkiye’ye yoksulluğu getirdiğini ve o nedenle de çöktüğünü ileri süren Sancar, “Çöken sadece maliye bakanının koltuğu değildir; çöken sistemin kendisidir.” diye konuştu.
Sancar, sorumluluğu sadece bir kişiye yükleyerek kurtulunamayacağını ve asıl sorumlunun sistemin en tepesindeki olduğunu öne sürerek, şöyle dedi:
“Sadece Hazine ve Maliye Bakanı’nın istifası yetmez. Cumhurbaşkanı, kabinesiyle birlikte istifa etmelidir. Sorumluluğu üstlenme cesaretini ve basiretini göstermesini bekliyoruz. Önümüzde artık yeni bir dönem var. Bu dönemin de en önemli hedeflerinden biri erken seçim olacaktır. Bu sistem çöktü. Hem bu iktidarı, sistemi hem de bu düzeni değiştirmek için ilk fırsatta, en kısa zamanda seçime gidilmelidir. Seçime gitmenin de şu şartlarda en ahlaki yolu Cumhurbaşkanının kabinesiyle birlikte istifa etmesidir.”
İktidarın çöküşünün en büyük nedeninin “Kürt düşmanlığı” olduğunu iddia eden Sancar, “Kürt sorununda çözümsüzlük politikası bugüne kadar bütün iktidarları çözen, çökerten en temel sebep olmuştur.” diye konuştu.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile terör örgütü arasında yaşanan gelişmelere değinen Sancar, “Kürt güçleri arasında yüksek gerilim yaşandığı belirtiliyor. Buna ilişkin maalesef bazı olumsuz gelişmeler de yaşanıyor. Bir halk, bir bütün olarak böyle tehdit altındayken hiçbir Kürt gücü, bu gerçekliği yok sayarak kendi halkı içinde yeni acılar yaratacak gelişmelere sebep olma hakkına sahip değildir. Sorun ne olursa olsun Kürt güçlerine düşen tek şey çözümü diyalogda aramak.” değerlendirmesinde bulundu.
Sancar, HDP’nin bu konuda üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu söyledi.
HDP’nin yeni bir mücadele programı başlattığını hatırlatan Sancar, “Bu yeni mücadele programı, artık halkın sabrının taştığının bir ifadesi olarak hazırlandı. Sabrımız taşıyor. Baskıya, zulme, yoksulluğa, keyfiliğe, çürümüşlüğe karşı sabrımız tükeniyor. Elbette erken seçim talebimizi sürekli dile getireceğiz ama mücadeleyi sadece seçime bağlayarak o günü bekleyecek değiliz.” dedi.
Sancar, iktidarın, istifa ve erken seçim kararı almakta direnmesi durumunda bunu hazırladıkları demokratik eylem programıyla her gün yeniden gündeme getireceklerini dile getirerek, “İstifa ve erken seçim talebini bu toplumun talebine dönüştüreceğiz. Öyle bir basınç yaratmalıyız ki kaçmak zorunda kalsınlar. Kaçtıklarında da bu ülkeyi bir beladan kurtarmakla kalmayacağız. Yeniyi, iyiyi, güzeli hep birlikte inşa edeceğiz.” diye konuştu.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “İzmir depremi, bu ülkenin deprem gerçeğini bir kez daha bizlere çok acı bir şekilde göstermiştir ve hatırlatmıştır. İnsanların ölümüne neden olan her zaman söylediğimiz gibi afetler değildir; gerekli tedbirlerin alınmaması, denetimsizlik ve yaşamın değil rantın esas alınmasıdır.” dedi.
Buldan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, 2020 yılının “felaketler yılı” olmaya devam ettiğini belirterek, İzmir depreminde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet, İzmir halkına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diledi.
Enkaz altındaki insanların bir an önce sağ salim kurtarılması temennisinde bulunan Buldan, “İzmir depremi, bu ülkenin deprem gerçeğini bir kez daha bizlere çok acı bir şekilde göstermiştir ve hatırlatmıştır. İnsanların ölümüne neden olan her zaman söylediğimiz gibi afetler değildir; gerekli tedbirlerin alınmaması, denetimsizlik ve yaşamın değil rantın esas alınmasıdır. İmar affıyla kaçak yapılaşmanın önünü açan rantçı zihniyet, depremi daha yıkıcı hale getirmektedir.” görüşünü savundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi sorumluluklarını bir kenara bırakarak, afetlere dayanaksız yapılardan “vesayetçi zihniyeti” sorumlu tuttuğunu belirten Buldan, “Sanırsınız ki 18 yıldır iktidarda onlar değil başka birileri var. Buradan kendilerine soruyoruz: Depreme hazırlık için bugüne kadar ne yaptınız? Hangi önlemleri aldınız? Deprem vergilerini nereye harcadınız? Kanal İstanbul’a ayıracak paranız varsa deprem için neden kullanmıyorsunuz? Bu hayati soruları özellikle iktidara sormak ve bunun cevabını duymak istiyoruz.” diye konuştu.
Buldan, olası bir İstanbul depreminin en büyük tehlike olarak karşılarında durduğunu söyledi. Pervin Buldan, “Deprem öncesi yandaşların, müteahhitlerin yanında olan bu iktidarın yıkımla sonuçlanan felaketler sonrası ‘halkın yanındayız’ demesinin bir samimiyeti ve inandırıcılığı yoktur. İnsanlar enkaz altında kurtarılmayı beklerken AKP’nin bir bakanı, enkazın üzerine çıkmış ve orada enkazın altındaki bir yurttaşla telefonla görüşme yapıyor ve bunlar da kameralar önünde kaydediliyor. Bu elbette ki bir şovdur, enkaz altındaki insanlarla alay etmektir. Bakanın yaptığı siyasi bir şovdur.” sözlerini sarf etti.
Pervin Buldan, enkazın altından 65 saat sonra sağ kurtarılan üç yaşındaki Elif ile 91 saat sonra hayatı gülerek karşılayan dört yaşındaki Ayda’nın tüm insanlığa büyük umut olduğunu söyledi.
Deprem anından itibaren HDP’nin “kriz masası” oluşturduğunu anlatan Buldan, HDP heyetinin İzmir’e gittiğini ve İzmir halkıyla dayanışma içinde olduğunu kaydetti.
TBMM Genel Kurulunda bugün depremle ilgili genel görüşme açılması çağrısında bulunan Buldan, “Türkiye’nin deprem gerçeğini acil olarak masaya yatırmamız gerekiyor. Parlamento hızlı bir biçimde çalışma yürütmeli, gerekli araştırmaları yapmalı ve fay kanunu başta olmak üzere gerekli yasaları acilen çıkarmalı.” diye konuştu.
“Yarın 4 Kasım ve partimize yönelik siyasi darbenin 4. yıl dönümüdür. Bu vesileyle önceki dönem eş genel başkanlarımız sevgili Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere onların şahsında tutuklu olan tüm arkadaşlarımıza buradan kucak dolusu selam ve sevgilerimizi gönderiyorum. 4 Kasım’a neden siyasi darbe diyoruz? Çünkü bu hukuk dışı rehin alma operasyonu demokratik siyasete, demokrasiye karşı yapılmıştır ve parlamentonun iradesine, halka karşı yapılan bir darbe girişimidir.
15 Temmuz’daki darbe girişiminin AKP iktidarı eliyle siyasi darbeye dönüştürüldüğü tarihtir aynı zamanda 4 Kasım tarihi. 4 Kasım’dan bu yana son dört yılda eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız, yöneticilerimiz, üyelerimiz dahil 20 bini aşkın insan gözaltına alındı, 10 bine yakını hukuksuz bir şekilde tutuklandı ve cezaevine gönderildi. Belediyelerimiz birer birer bu iktidar tarafından gasp edildi.”
2021 yılı bütçesini de eleştiren Buldan, “Bu bütçe halkın, yoksulların, işçinin, emekçinin, kadınların, gençlerin değil, AKP-MHP’nin, sarayın, yandaşların bütçesidir. Halkın sofrasına değil, mermiye, silaha para ayıran bir bütçedir.” görüşünü savundu.
Yeni tip koronavirüse (Kovid-19) ilişkin “hasta-vaka ayrımı gibi kelime oyunlarıyla” gerçek rakamın başından beri hep saklandığını ve bugün de aynı yöntemin uygulandığını savunan Buldan, “Salgın krizini başından beri gizlemeye çalıştılar, bugün yine aynı şeyi yapıyorlar. Ekonomi ve turizm etkilenmesin diye bunu yaptılar. Şimdi kontrol altına alamadıkları bir pandemi ile hepimiz karşı karşıyayız. Halkı, ekonomik yoksulluğun yanında bir de büyük bir sağlık kriziyle karşı karşıya bıraktılar.” şeklinde konuştu.
İstanbul’daki durumun vahametine işaret eden Buldan, “Salgın gerçekten korkutucu bir seviyeye ulaştı ama Bakan’ın hayat kurtaran çözüm önerisinin ne olduğunu sorarsanız, Bakan’ın söylediği şey şu: ‘İstanbullular mecbur olmadıkça dışarı çıkmayın.’ İnsanlar işsiz ve aç mı kalsın Sayın Bakan? Sorumluluğunuzu neden insanların üzerine atıyorsunuz? İktidar ve devlet olarak siz ne işe yarıyorsunuz? Herkes kendi başının çaresine bakacaksa siz niye varsınız? Bunu da buradan size sormak istiyoruz.” ifadelerini kullandı.
Fransa’da yaşanan vahşi saldırılar ve cinayetlerden dolayı derin üzüntü içerisinde olduklarını dile getiren Buldan, “Bu saldırıyı en güçlü bir biçimde lanetlediğimizi ifade etmek isterim. Fransa halkına bir kez daha başsağlığı ve sabır diliyorum. Dün akşam Viyana’da da benzer bir saldırı oldu. Saldırıda yaşamını yitirenler için Viyana halkına başsağlığı ve yaralı sekiz kişiye de acil şifalar diliyorum. Fransa ve Viyana’daki bu cinayetlerin IŞİD karanlığının birer türevi olarak yaşandığını hepimizin görmesi gerekiyor. Bu vahşi cinayetler IŞİD’in bütün dünya halkları için büyük bir tehdit olduğunu bir kez daha bizlere göstermektedir.” dedi.
Pervin Buldan, dinler arası çatışmalardan beslenen politikalar karşısında uluslararası toplumu duyarlı olmaya, barış çizgisinde kalmaya davet etti.
Hakkındaki ‘nitelikli cinsel saldırı’ ve ‘tehdit’ suçlaması nedeniyle dokunulmazlığı kaldırılan bağımsız Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in, soruşturma kapsamında kan ve doku örneği alındı.
Mardin Midyat’ta 31 Mart yerel seçim çalışmaları sırasında, Süryani derneğinde tanıştığı D.K. isimli kadına cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla Çelik hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından fezleke düzenlenmiş ve TBMM’de dokunulmazlığı kaldırılmıştı. Olayın ardından HDP’den ihraç edilen Çelik’e savcılık tarafından yurt dışı yasağı konuldu. Çelik’in dosyası dokunulmazlığının kaldırılmasının ardından tekrar Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. Parlamenter Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, geçen hafta emniyete yazı yazılarak, Çelik’in kan ve doku örneğinin alınması istendi. Polis gözetiminde Ankara Adli Tıp Kurumu’na götürülen Çelik’in kan ve doku örnekleri alındığı, bu örneklerin mağdurdan alınan örneklerle karşılaştırılacağı öğrenildi.
Öte yandan dokunulmazlığının kalkmasının ardından Çelik’in adli makamlarca ilk defa ifadesinin alındığı öğrenildi. Soruşturmayı yürüten Başsavcı Vekiline ifade veren Çelik’in, daha önce TBMM’de araştırma komisyonuna ifade verdiğini belirterek, bu ifadeleri tekrarladığını ve suçlamaları kabul etmediğini söylediği öğrenildi.