Etiket: iklim değişikliği

  • Türkiye’nin yeni yol haritası belirlendi

    Türkiye’nin yeni yol haritası belirlendi

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından iklim değişikliğiyle mücadelede kritik adımlardan biri olan Türkiye’nin ilk İklim Şurası, 21-25 Şubat’ta, iklim değişikliğinden en çok etkilenen illerden Konya’da düzenlenmişti. Bu çerçevede Şura’da 7 farklı alanda, Türkiye’nin yeni yol haritası belirlendi.

    İklim Şurası’nda 217 yeni karar alındı

    İklim Şurası’nda, 3 ay süren yoğun çalışmalar sonucu iklim değişikliğiyle mücadelede 2053 net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma hedefleri doğrultusunda 217 yeni karar alındı. İklim Uyumlu Şehirler, İklim Dostu Tarım, Kuraklık Eylem Planı, Çevreci ve Temiz Ulaşım Ağı, Yeşil Enerji, Yeşil Ekonomi ve İklim Eğitimi, alınan kararların önemli başlıkları.

    Bu 217 kararın 76’sını ulaştırma, sanayi, tarım, yutak alanlar, atıkların azaltılması, 34’ünü bilim ve teknoloji; 21’ini yeşil finansman ve karbon fiyatlama, 20’sini iklim değişikliğine uyum, 24’ünü yerel yönetimler; 42’sini de sağlık, eğitim, adil geçiş, iklim adaleti ve iklim göçü oluşturuyor.

    Alınan 217 önemli kararın tamamı İklim Şurası’nın resmi internet sitesinde https://iklimsurasi.gov.tr/sayfa/sonuc-bildirgesi linki ile yayımlandı.
    Alınan bu kararlar, Türkiye’nin iklim değişikliği konusundaki taahhütlerini hukuki zeminde güçlendirecek “İklim Kanunu”nun hazırlanmasında da önemli bir referans kaynağı olma özelliği taşıyor.

    2021 yılı Eylül ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda Türkiye’nin, Paris İklim Anlaşması’na taraf olacağını ve iklim kriziyle mücadeledeki kararlılığını bütün dünyayla paylaşmış, akabinde 2053 net sıfır emisyon ile yeşil kalkınma hedefini açıklamıştı. Türkiye, Paris İklim Anlaşması’na TBMM’de yapılan oylama sonucu resmi olarak taraf oldu ve gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar, gerekse iklim değişikliğiyle mücadelede atılan kritik adımlar, köklü yapısal reformları da beraberinde getirdi.

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan iklim değişikliğiyle mücadelede yüzlerce proje

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, atık yönetiminden atık su arıtmaya, hava kalitesinin iyileştirilmesinden denizlerin, akarsuların korunmasına; yeşil alanların artırılmasından bisiklet yollarının, yeşil yürüyüş yollarının yapılmasına kadar yüzlerce proje yürütüyor. İklim değişikliğiyle mücadelede çevrenin korunması için en önemli adımlardan biri de atıkların geri dönüşümü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde başlatılan “Sıfır Atık Projesi” çerçevesinde, 2017’de yüzde 13 olan geri kazanım oranı 2020 yılında yüzde 22,4, 2021 yılında ise yüzde 25’e yükseldi. 2023 yılı hedefi ise yüzde 35 olarak belirlendi.

  • Bursa’nın ‘En çevrecileri’ ödüllendirildi

    Bursa’nın ‘En çevrecileri’ ödüllendirildi

    İklim değişikliği ile mücadele çerçevesinde Bursa’da örnek yatırımları hayata geçiren Büyükşehir Belediyesi’nin kentteki iyi çevre uygulamalarını ön plana çıkarmak amacıyla düzenlendiği Çevre İle Dost Ol İyi Uygulama Ödülleri Yarışması’nda süreç ödül töreniyle tamamlandı. Çevrenin korunmasına yönelik sürdürülebilir projelerin teşvik edilmesi, atık ve israfın önlenmesi, oluşan atıkların kaynağında ayrı toplanması, geri dönüşüm ile hammadde ve enerji tasarrufunun sağlanması için düzenlenen ve toplam 106 kurum ile kuruluşun başvurduğu yarışmada 82 başvuru ön değerlendirmeyi geçti.

    Ödüllü projeler

    Özgünlük, katılımcılık, topluma yararlılık ve sürdürülebilirlik gibi kriterleri incelenen adaylar arasından Eğitim Kurumları kategorisinin birincisi ‘Atık Alüminyum Polietilen (Tetrapak) ve Pirina Kullanılarak Üretilen Polimer Kompozitlerin Mekanik Davranışlarının Belirlenmesi’ projesi ile Gemlik Hisar Anadolu Lisesi oldu. Çitli Nihat Korkmaz Ortaokulu ‘Atık Ahşaptan Aksesuara Yolculuk’ projesi ile ikinci olurken, Yenişehir Gevher Nesibe Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ‘Doğayı Koruyorum Atık Yağlardan Sabun Yapıyorum’ projesi ile üçüncülük elde etti. Nilüfer Borsa İstanbul Fen Lisesi de ‘Ekolojik Okul’ projesi ile Jüri Özel Ödülü almaya hak kazandı.

    Belediyeler kategorisinde ise Yıldırım Belediyesi ‘ÖTL’den Asfalt Üretimi’ projesi ile birincilik, Mustafakemalpaşa Belediyesi ‘Çöp Değil Bir Avuç Toprak’ projesi ile ikincilik ve Yıldırım Belediyesi ‘Sıfır Atık Hareketi’ projesi ile üçüncülük ödülünün sahibi oldu.

    Her alanda ‘yeşil’ Bursa

    Ödül töreninde konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, küresel ısınmaya bağlı yaşanan iklim değişiklikleri ile hava, su ve toprak kirliliği gibi çevre problemlerinin günümüzde dünyanın önemli gündem maddesi olduğunu söyledi.

    İklim değişikliği ile ilgili farkındalığın topluma yayılması ve bilinç düzeyinin artırılmasının büyük önem taşıdığını ifade eden Başkan Aktaş, “Bursa’mızın her geçen gün daha yaşanabilir ve sağlıklı hâle gelmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hedefimiz, doğası ile anılan Bursa’yı her alanda yeşil olarak tanıtmaktır. Bu özelliğimizi daha da güçlendirmeliyiz.

    ‘Çevre ile Dost Ol İyi Uygulama Ödülleri Yarışması’ ile Bursa’da çevre alanında yapılan iyi uygulamaların özendirilmesi ve çevresel farkındalığın artırılmasını hedefledik. Bu projelerin ortaya çıkartılarak paydaşlar arasında sinerjinin oluşturulması, kentimizin çevre ve yaşam kalitesinin geliştirilmesi önemlidir. Sanayi ile büyüyen, sanayi ile gelişen ama yeşil özelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen, aksine bu özelliğini daha da belirginleştiren Bursa olma hayaliyle, paydaşlarımıza ve destek veren kuruluşlara gönülden teşekkür ediyorum” diye konuştu.

  • İznik Gölü’nde dikkat çeken görüntü! DSİ’den açıklama

    İznik Gölü’nde dikkat çeken görüntü! DSİ’den açıklama

    Türkiye’nin 5’inci, Marmara Bölgesi’nin ise en büyük doğal gölü İznik’te; küresel ısınma, tarımsal ve sanayi tipi sulama nedeniyle son 1 yıl içinde su çekildi.

    Bu çekilme, göl kıyısının bütün kesimlerinde gözle görülür şekilde fark edildi. 2006’da deniz seviyesinden 85,5 metre yüksekteki su seviyesi, 2021 yılı sonlarında 83,3 metre olarak ölçüldü.

    SULAMALAR İÇİN 55 MİLYON METREKÜP SU

    Son dönemdeki yağmur ve kar yağışlarıyla seviyenin 83,4 metreye çıktığını belirten DSİ 1’inci Bölge Müdürü Yüksel Tazegül, düşüşü önlemek için çalışmaların devam ettiğini belirtti.

    Geçen yıla göre su seviyesinin 14 santimetre daha düşük olduğunu kaydeden Tazegül, göl çevresinde gerekli tedbirlerin alındığını söyledi.

    Küresel iklim değişikliğine işaret eden Tazegül, “Yüzey alanı 298 kilometrekare olup, göle yıllık 426 milyon metreküp su girmektedir. Gölden yılda sulamalar için 55 milyon metreküp su kullanılmaktayız. İznik Gölü’nü 83,30 ile 85 metre arasında aktif hacim olarak kullanılmaktadır. Bunun çoğu buharlaşmaya gider. Yıllık aktif hacim ise 60 milyon metreküptür. Bunu da sulamalara 55 milyon metreküp ayırmışız ama normalde 50 milyon metreküp sulamaya yetiyor. Küresel iklim değişikliğiyle buharlaşmanın fazla olması ve son yıllardaki su azlığından dolayı göl seviyesi, geçen yıl bugünkü orana göre 14 santimetre daha düşük olarak ölçülmüştür” dedi.

    ’43 BİN DEKAR ARAZİYİ KAPALI SİSTEME ALDIK’

    Öncelikle gölden sağlanan tarımsal sulama ihtiyacının kapalı sisteme dönüştürüleceğini belirten Yüksel Tazegül, “Bugünkü göl kotumuz 83,46 olarak ölçüldü. Geçen yıl bugünse 83,60 olarak kayıtlarımıza geçmiş. 14 santimetre seviye düşük durumda. Gerekli tedbirler alınmaktadır. İznik Gölü etrafında bulunan sulama şebekelerinin öncelikli olarak kapalı sisteme dönüştürülmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

    Toplam sulama alanı 140 bin dekar arazinin 43 bin dekarını kapalı sisteme aldık. Kalan 98 bin dekar arazinin de kapalı sisteme alınması için çalışmalarımız devam etmektedir. İznik Gölü için ilave su kaynakları edinilmesi için de proje kaynaklarımız devam etmektedir” diye konuştu.

  • İnegöl Belediyesi ‘Avrupa Belediye Başkanları Sözleşmesi’ni imzaladı

    İnegöl Belediyesi ‘Avrupa Belediye Başkanları Sözleşmesi’ni imzaladı

    İklim değişikliği ve çevre konularında adımlar atan İnegöl Belediyesi, iklim ve enerji için Avrupa Belediye Başkanları Sözleşmesi’ni de imzaladı. Belediye Başkanı Alper Taban, konuya ilişkin açıklamalarda bulundu.

    MECLİSİN ONAYI İLE İMZA KARARI ALINDI

    Günümüzün en önemli küresel sorunları arasında iklim değişikliğinin yer aldığını ifade eden Başkan Taban, “Faaliyet gösterdiği sektörün çevreye ve iklim değişikliğine etkisinin ve üzerine düşen sorumlulukların bilinciyle hareket eden İnegöl Belediyesi, faaliyetlerini bu bilinç ile yürütürken enerji üretiminde daha verimli teknolojiler ve uygulamalar üzerine çalışmakta, çevresel sürdürülebilirlik anlayışı çerçevesinde iklim değişikliği ve enerji konularındaki performansını iyileştirmeyi hedeflemektedir. İnegöl Belediyesi olarak 2021 yılında İklim Değişikliği Eylem Planı hazırlama çalışmalarına başladık. Bu İklim Değişikliği Eylem Planı kapsamında İklim ve Enerji için Avrupa Belediye Başkanları Sözleşmesinin de imzalanarak taahhüt edilmesi gerektiği belirtildi. Belirtilen bu çalışma ile 2 Şubat 2022 tarihli Belediye Meclisimizde İklim ve Enerji için Belediye Başkanları Sözleşmesi konusunu gündeme alarak değerlendirdik ve oy birliği ile imzacı olma kararı aldık” dedi.

    HEDEF 2050

    Vizyonlarının 2050 yılına kadar karbondan arındırılmış şehirler olduğuna da vurgu yapan Başkan Taban, “İklim açısından nötr bir Avrupa için eylemi hızlandırmak, Avrupa’nın her yerinden Belediye Başkanları olarak, iklim hedeflerimizi hızlandırıyor ve Paris Anlaşması’nın en yüksek amacı olan küresel sıcaklık artışını 1,5°C’nin altında tutmak için ortak bir çabayla bilimin belirlediği hızda eylem gerçekleştirmeyi taahhüt ediyoruz. Vizyonumuz, 2050 yılına kadar hepimizin ekonomik, güvenli ve sürdürülebilir enerjiye erişimi olan karbondan arındırılmış ve esnek şehirlerde yaşıyor olmak. Belediye Başkanları Sözleşmesi Avrupa hareketinin bir parçası olarak bizler, adil bir geçiş sağlamak için temel bir eylem olarak; bölgemizdeki sera gazı emisyonlarını azaltmaya, dayanıklılığı artırmaya, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine hazırlanmaya ve enerji yoksulluğuyla mücadele etmeye devam edeceğiz” açıklamalarında bulundu.

  • Beyşehir Gölü’nde sular 150 metre çekildi

    Beyşehir Gölü’nde sular 150 metre çekildi

    Konya ve Isparta topraklarındaki Beyşehir Gölü’nde su, kıyıdan yaklaşık 150 metre çekildi. Beyşehir Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Hasan Kurt, ”Beyşehir Gölü’ne ciddi bir kaynak sağlanmadığı sürece ve eğer bu yıl da ciddi bir kışımız olmazsa, Beyşehir gölünü herkes yok saysın. Göl önceden can çekişiyordu, şu anda ölme derecesine geldi” dedi.

    Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olarak bilinen 656 kilometrekare yüzölçüme sahip Beyşehir Gölü, Çarşamba Çayı ile Konya Ovası’nın sulanmasına katkı sağladığı gibi 466 balıkçının da geçim kapısı oluyor. Ancak iklim değişikliği ve bilinçsiz tarımsal sulama nedeniyle göldeki su, kıyıdan yaklaştık 150 metre çekildi. Su çekildiği için de balıkçılığın yapılması güçleşiyor. Aşırı kuraklık nedeniyle balıkçıların çoğunun göle açılıp, avlanamadığını belirten Beyşehir Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Hasan Kurt, şunları söyledi:

    ”Aşırı kuraklıktan ve suların çekilmesinden dolayı 400’ün üzerinde balıkçımız, göle avlanmaya gidemiyor. Şu an 60 teknemiz gölde zor şartlarda çalışıyorlar. Suların çekilmesinden dolayı aşırı da otlanma meydana geldi ve balıkçılarımız ağ atacak yer bulamıyor. Beyşehir Gölünde su seviyesi 1122.40 kotuna geldikten sonra Çarşamba Çayı’na tarımsal sulama için su verilmemeye başlandı. Ancak Şarkikaraağaç bölgesinde 3 tane pompa ve 2 tane de Beyşehir bölgesinde Kıreli Sulama Projesi var. Bunlar aşırı bir şekilde, hoyratça ve vahşi sulama dediğimiz sistemle sulama yapıyorlar. Ayrıca burada bizi etkileyen konulardan bir tanesi Devlet Su İşleri, Beyşehir Gölü’nü besleyen kaynakların önüne baraj ve gölet yaptılar. Bunlar zaten su tutmuyor ve gelen suyu da engelliyorlar.”

    BEYŞEHİR GÖLÜ CAN ÇEKİŞİYORDU, ŞU ANDA ÖLME DERECESİNE GELDİ

    Hasan Kurt, tedbirler alınmazsa Beyşehir Gölü’nün önümüzdeki yıllarda tamamen kuruyabileceğine dikkat çekerek, ”Ciddi bir kaynak sağlanmadığı sürece ve eğer bu yıl da ciddi bir kışımız olmazsa, Beyşehir Gölü’nü herkes yok saysın. Göl önceden can çekişiyordu, şu anda ölme derecesine geldi. Eğer Beyşehir Gölü’nü istiyorsak, uzman ekipler gelip gölde, geniş kapsamlı inceleme yapıp acil eylem planı yapılması lazım. Eğer istemiyorsak, kendi haline bırakırız, birkaç yıl sonra da artık’ Burada bir Beyşehir Gölü vardı’ diye anlatırız. Geçtiğimiz yıldan bugüne kadar aynı bu zamanlarda bizim su seviyelerini görürsünüz. 2 metrenin altında aşırı su çekilmesi oldu. Kıyıdan da 150 metre çekildi, diyebilirim. Eğer bu kuraklık bu şekilde devam ederse, seneye balıkçılarımızın hiçbiri göle çıkamaz” diye konuştu.

    ‘GÖLÜN BU HALİNİ GÖRDÜKÇE ÜZÜLÜYORUZ’

    Bölge halkından Hasan Kaser ise, çocukluk yıllarındaki gölün durumu ile şu an kuraklık halini gördükçe üzüldüğünü belirtti. Kaser, ”55 yaşındayım. Gölün bu halini gördükçe üzülüyorum. Yaş itibarıyla hatırladığım kadarıyla 50 yıldır gölü bu şekilde görmedim. Böyle bir durum yoktu ve balık durumu da aynı şekilde, daha önce de 8 -10 çeşit balık varken, şu anda balık da yok. Gölün bu durumu bizleri gerçekten çok üzüyor. Bunda kuraklığın etkisi olduğu kadar tahminimce DSİ’nin yanlış politikası da var. Çünkü gölü besleyen kaynakların önlerine göletler yapıldı. Buna da bir çözüm bulunulması lazım. Sulamalara dikkat edilmesi gerekiyor. Yoksa ilerleyen dönemlerde buralarda bol bol kavun ekeriz, karpuz ekeriz, arpa ve buğday ekeriz. Çocukluğum bu mahallede geçti ve şu anda röportaj yaptığımız yerler suydu. Biz buralarda balık tutar, göle girerdik. Şimdi göle girebilmek için ancak Karaburun plajına gitmek gerekiyor” dedi.

  • Vatandaşların yüzde 85.3’ü endişe duyuyor

    Vatandaşların yüzde 85.3’ü endişe duyuyor

    Dünyayı tehdit eden iklim değişikliğiyle ilgili araştırma şirketi Areda Survey, bir rapor yayınlandı. Rapora göre, vatandaşın yüzde 85.3’ü iklim değişikliğinden endişeli ancak iklim değişikliğiyle mücadelede bireysel önlem alanların sayısı yüzde 68.2.

    ‘Sonbahar olmadan kış geldi, bu yaz erken başladı, artık kar yağmayacak mı?’ gibi cümleler ve sorular artık sıkça kullanılıyor. Bu cümleler dünyayı tehdit eden iklim değişikliğinin habercisi olabilir. Araştırma şirketi Areda Survey, Türkiye’nin iklim değişikliği algısını ortaya çıkaran bir araştırmaya imza attı. 18-21 Aralık tarihleri arasında bin 82 kişinin katılımıyla gerçekleşen araştırmaya göre; vatandaşın yüzde 85.3’ü iklim değişikliğini endişe verici buluyor. Buna rağmen, iklim değişikliği ile mücadelede bireysel önlem alanların sayısı yüzde 68,2. En çok alınan önlem ise yüzde 31.8 ile gereksiz elektrik veya su kullanımını azaltmak.

    ‘YÜZDE 90 BİREYSEL OLARAK ÖNEMSİYOR; YÜZDE 68 ÖNLEM ALIYOR’

    Araştırma sonuçlarından dikkat çeken başlıkları paylaşan Areda Survey Genel Müdürü Yusuf Akın, “Katılımcılara ‘iklim değişikliği konusunu bireysel olarak önemsiyor musunuz?’ diye sorduğumuzda, yüzde 90.2 ‘bu konuyu önemsiyorum’ şeklinde cevap verdi. ‘Türkiye’de insanların iklim değişikliğini önemsediğine inanıyor musunuz?’ sorusuna ise katılımcıların yüzde 85’i ‘hayır’ dedi. İklim değişikliği ile mücadele için bireysel olarak önlemler aldınız mı? sorusuna da katılımcıların yüzde 68.2’si ‘evet’ diye cevap verdi” ifadelerini kullandı.

    ‘YÜZDE 51.8 GELECEKTE KURAKLIK YAŞAYACAĞINI DÜŞÜNÜYOR’

    Akın, ‘Türkiye’de kuraklık tehlikesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz’ sorusuna katılımcıların yüzde 51.8’inin ‘gelecekte kuraklık yaşayacağımızı düşünüyorum’ diye cevap verdiğini söyledi.

    Araştırmada, bu soruya katılımcıların yüzde 33.8’i ‘günümüzde yaşandığını düşünüyorum’ derken, yüzde 12,5’i ‘kuraklık yaşayacağımızı düşünmüyorum’ diye cevap verdi.

    ‘İklim değişikliğini ve sonuçlarını azaltmak için bireysel olarak ne yapıyorsunuz?’ sorusuna katılımcıların yüzde 31.8 ‘gereksiz elektrik, su vb. kullanmamaya dikkat ediyorum’ diye cevap verdi. Yüzde 26,3 ile ‘ağaç dikiyorum, yeşil alanları koruyorum’ derken, yüzde 14.4 ‘yenilenebilir enerji kaynakları kullanmaya özen gösteriyorum’ dedi.

    Sonuçlara ilişkin değerlendirme yapan Yusuf Akın, “Gereksiz elektrik ve su kullanımının iş yerlerinde, evlerde güçlü bir farkındalık kampanyasıyla artırılabilmesi mümkün olduğunda, milyonların bunu yapıyor olması ortak geleceğimiz için çok anlamlı olacaktır” diye konuştu.

    ‘YÜZDE 63,6 GÜNEŞ ENERJİSİ SANTRALLERİNİN YAYGINLAŞMASINI İSTİYOR’

    Araştırmada katılımcıların ‘ülkemizde hangi enerji türü santrallerinin yapılmasını ve yaygınlaşmasını istersiniz?’ sorusuna verdiği yanıt ise yüzde 63,6 ile Güneş Enerji Santralleri oldu. Bunu yüzde 15,5 ile Rüzgar Enerjisi Santralleri, yüzde 13,0 ile Nükleer Enerji Santralleri takip etti.

    Araştırma ile ilgili değerlendirmelerini paylaşan Yusuf Akın, bireylerin sorumluluğu diğerlerine, sorunu ise geleceğe yüklediğini gördüklerini söyledi.

    Farkındalık düzeyinin artması gerektiğine vurgu yapan Akın, “Bugün benim de yapabileceğim bir şeyler vardır’ cümlesini daha güçlü söyletmemiz lazım. İklim değişikliğiyle alakalı tüm bireylerin bugün kendilerinden başlamak üzere bir şeyler yapabileceklerinin farkındalığının artırılmasının sorumluluk olarak önümüzde durduğunu görüyoruz. Birey olarak yapılması gerekenler ve devletin yapması gerekenler var” dedi.

    Yer küreyi ev sahibi, insanoğlunu ise misafir olarak değerlendirmek gerektiğine dikkat çeken Akın, “Ev sahibi ile misafirin çok farklı gündemleri var. İnsanoğlu başka sorunlarla mücadele ederken, ev sahibinin de güçlü problemleri olduğunu görüyoruz. İnsanoğlunun misafirlik nezaketine çok da uygun davranmadığını değerlendirebiliriz. ‘Misafir çocuğu gibiydin; geldin, dağıttın, gittin’ şarkı sözündeki gibi, insanoğlu misafirliğe geldiği yer küreye misafirlik nezaketinden çok aykırı şekilde davranmış ve kalıcı hasarlar da vermiş gibi gözüküyor” ifadelerini kullandı.

    İnsanların iklim değişikliğini önemsediğini düşünmediğini söyleyen Gülay Demir, “Her şeyi hor kullanıyoruz. Dünyanın kıymetini bilmiyoruz. Ben de herkes gibi tasarruf yapmaya çalışıyorum” dedi.

    19 yaşındaki Adnan Çitaş da, “İklim değişikliğini endişe verici buluyorum. İnsanların bunu önemsediğine inanmıyorum. Toplu taşıma aracı kullanmak yerine herkesin kendine özel bir aracı var. Bunlardan çıkan gazlar iklim değişikliğine etki ediyor. Ben de kendimce önlemler alıyorum” ifadelerini kullandı.

    42 yaşındaki Erkan Alalmış ise, “İklim değişikliği dünya açısından tehlikeli olduğu için çok endişe verici. Devletler ve yetkilileri dünya genelinde ortak kararla hareket ederek sistemli bir şekilde yürütmeli. Vatandaşa düşen görev de yasalarla düzenlenmeli. Elektrik, su, doğalgaz kullanımını gereksiz yapmamaya çalışıyoruz. Tasarruflu olmaya çalışıyoruz ama bu iklim değişikliğini ne kadar etkiler bilemiyoruz” diye konuştu.

    İklim değişikliğini önemsediğini belirten bir diğer vatandaş ise, “Bu mevsimde bu sıcaklıkların olmaması lazım. İnsanlar bence iklim değişikliğini önemsiyorlar, televizyonda da konuşuyorlar. Ben bireysel önlemler alamıyorum” dedi.

    Mahmut Tütün de, “İklim değişikliği endişe verici. Herkesin iklim değişikliğini önemsediğine inanmıyorum. İklim değişikliği büyük zararlar veriyor. Susuz kalmamak için suyu az kullanıyoruz” ifadelerini kullandı. Tuğba Dönmez, “Baharı bahar ayında, kışı kış ayında yaşayamıyoruz. İklim değişikliği endişe verici ve insanların iklim değişikliğini önemsediğine inanıyorum” dedi.

  • AB, çevre için doğal gaz projelerine desteği kesmeye hazırlanıyor

    AB, çevre için doğal gaz projelerine desteği kesmeye hazırlanıyor

    Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, iklim hedefleri doğrultusunda üye ülkeler arası doğal gaz boru hattı gibi projelere mali desteğin kesilmesi teklifinde bulundu.

    AB Komisyonu Enerjiden Sorumlu Üyesi Kadri Simson, Avrupa Parlamentosu (AP) Sanayi, Araştırma ve Enerji Komitesi’nde, AB’nin üye ülkelerdeki enerji altyapılarını bağlamayı amaçlayan Trans-Avrupa Enerji Ağı (TEN-E) düzenlemesinde yapılacak değişiklikleri açıkladı.

    AB üyesi ülkelerin 2030 yılına kadar sera gazı salınımlarını yüzde 55 oranında düşürmek konusunda anlaştıklarını anımsatan Simson, AB’nin iklim dostu bir kıtaya dönüşmesi hedefine katkı sağlamak üzere TEN-E çerçevesinin de güncelleneceğini belirtti.

    Simson, AB üyesi ülkelerin enerji bağlantılarının geliştirildiğine, enerji piyasalarının daha güvenli, entegre ve rekabetçi bir konuma geldiğine dikkati çekerek, Avrupa Yeşil Anlaşması ile politika hedeflerinin değiştiğini kaydetti.

    Günümüzde enerji sistem entegrasyonları ve dijitalleşme gibi trendlerin ön plana çıktığını aktaran Simson, “2030’a kadar elektrik şebekelerine yapılan yatırımların yılda 50 milyar avronun üzerine çıkacağını tahmin ediyoruz.” dedi.

    “Doğal gaz yerine yenilenebilir ve düşük karbonlu enerji sitemlerini desteklemeye odaklanacağız”

    Kadri Simson, çevre hedeflerini yakalamak için yenilenebilir enerji yatırımlarına önemli miktarda mali kaynak gerekeceğine işaret ederek, “Yeni yönetmeliğimizin geleceğe yönelik sınır ötesi altyapıda ihtiyaç duyduğumuz yatırımlara yardımcı olması gerekiyor.” ifadesini kullandı.

    Halihazırda doğal gazın Avrupa enerji ihtiyacının yaklaşık dörtte birini sağladığını anımsatan Simson, sektörün enerji dönüşümünde bir rol oynayacağını vurguladı.

    Simson, AB’nin iklim hedeflerini yakalamasıyla birlikte doğal gazın yerini yenilenebilir ve düşük karbonlu kaynaklara bırakacağını söyledi.

    TEN-E ile Avrupa’da güvenli ve birbirine iyi derecede bağlı bir doğal gaz şebekesi kurulduğuna işaret eden Simson, mevcut projelerin de tamamlanması ile bütün AB üyesi ülkelerde güvenli ve rekabetçi doğal gaz tedariki sağlanacağını kaydetti.

    Simson, “Komisyon, artık sınır ötesi doğal gaz projeleri için politika desteğine devam etme gereğini duymamaktadır. Bu nedenle doğal gaz altyapısını gelecekteki TEN-E politikasının dışında tutmayı teklif ediyoruz. Doğal gaz yerine yenilenebilir ve düşük karbonlu enerji sitemlerini desteklemeye odaklanacağız.” şeklinde konuştu.

  • Çarpıcı araştırma! 2040’ta kar yağmayabilir

    Çarpıcı araştırma! 2040’ta kar yağmayabilir

    İngiltere’nin meteoroloji birimi Met Office’in yaptığı analize göre, 2040 yılından itibaren ülkenin pek çok bölgesine iklim değişikliği nedeniyle kar yağmayacağı uyarısında bulundu.

    Son yıllarda etkili olan iklim değişikliği nedeniyle çevresel, sosyal ve ekonomik tehditlerden biri haline geldi. İngiltere’nin meteoroloji dairesi Met Office tarafından çarpıcı bir analiz yayınladı. Analize göre, 2040 yılından itibaren ülkenin pek çok bölgesine iklim değişikliği nedeniyle kar yağmayacağı açıklandı. Analiz 2040’lı yıllarda güney İngiltere’nin çoğunun artık sıfırın altında sıcaklıklara ulaşamayacağını ön görürken, 2060’lı yıllarda da yalnızca kuzey İskoçya ve yüksek bölgelerin soğuk günler yaşayacağı belirtildi.

    İKARBON EMİSYONLARININ AZALTILMASI VURGUSU

    İklim değişikliği tahminlerini inceleyen Met Office Dairesi’nde görevli kıdemli bilim insanı Dr. Lizzie Kendon’a göre analiz, karbon emisyonlarının hızlandırılmasına dayanıyor. Bu yüzyılın sonunda, en yüksek rakımdaki bölgeler dışında çok fazla karın tamamen kaybolacağını söylüyor. Met Office’e göre, karbon emisyonları dünya çapında önemli ölçüde azaltılırsa, bu değişikliklerin yoğunluğu ve şiddeti de azalacak.

  • Grönland’da büyük bir buz tabakası daha parçalandı

    Grönland’da büyük bir buz tabakası daha parçalandı

    Grönland’da devasa bir buz tabakasından büyük bir parça koptu.

    BBC’nin haberine göre, kuzeydoğu Grönland’ın “79N” veya “Nioghalvfjerdsfjorden” olarak adlandırılan Kuzey Kutup bölgesinin kalan en büyük buz tabakasından bir kısmı parçalandı.

    Kopan buz tabakasının 110 kilometrekarelik bir alanı kapladığı belirtilirken, uydu görüntülerinde buzulun birçok parçaya bölündüğü belirlendi. Yapılan araştırma sonucu buzulun 2019 yılında kırıldığı, bu yaz hava sıcaklığının artmasıyla da tamamen koptuğu tespit edildi.

    Bilim insanları, söz konusu kopuşun, Grönland’da meydana gelen hızlı iklim değişikliklerinin kanıtlarından biri olduğunu belirtti. Almanya’daki Friedrich-Alexander Üniversitesinden kutup araştırmacısı Dr. Jenny Turton, 2019 ve 2020’de rekor yaz sıcaklıkları görüldüğünü belirterek, bölgede atmosferin 1980’den bu yana yaklaşık 3 derece ısındığını dile getirdi.

  • Van Gölü büyük tehlike altında

    Van Gölü büyük tehlike altında

    Van Gölü’nde, küresel iklim değişikliği ve hava şartlarına bağlı olarak son yıllarda önemli oranda su kaybının yaşanması yöre halkını endişelendiriyor. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak göldeki su seviyesinde geçmişteki gibi yükselmelerin yaşanmayacağını, tam aksine önümüzdeki 50-100 yılda gölün alanının giderek küçüleceğini söyledi.

    Edremit ilçesine bağlı Enginsu Mahallesi sınırlarında bulunan Van Gölü’nde, son yıllarda küresel ısınma tehlikesi yaşanıyor. Önemli oranda su kaybının yaşandığı, su seviyesinin bir metreye düştüğü gölde, kıyı kesimlerinde 200 metrenin üzerinde yatay çekilme yaşanırken, daha önce gölde görünmeyen balıkçı teknesi karaya oturdu. Göldeki su çekilmesi, bölgede tarım ve hayvancılık yapan yöre insanını endişelendirirken, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak göldeki su seviyesinde geçmişteki gibi yükselmelerin yaşanmayacağını söyledi. Göllerin su seviyesinin mevsim şartlarına bağlı farklılık göstermesinin normal olduğunu belirten Prof. Dr. Alaeddinoğlu, geçmişe kıyasla bu seviye oranlarında ciddi değişikliklerin olduğuna işaret etti.

    ‘KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BÜTÜN DÜNYANIN TEMEL SORUNU’

    Küresel iklim değişikliğinin bütün dünyanın temel sorunu olduğunu anlatan Alaeddinoğlu, şunları söyledi:

    “Şu an içine girdiğimiz yüzyıl, bu sorunu en somut biçimde göreceğimiz ve bir şekilde dünyayı daha yaşanabilir olmaktan çıkaracak sonuçlarla karşı karşıya kalacağımız bir yüzyıl olacak. Dünya, her geçen gün giderek ısınıyor ve bu ısınmaya bağlı olarak dünyanın ekolojik dengesi çok ciddi derecede bu olumsuzluktan etkileniyor. Tabi bu olumsuzluk şüphesiz okyanusları, denizleri etkilediği gibi, daha çok iç gölleri, yani kapalı gölleri etkiliyor. Yani denize ya da dışarıya akışı olmayan kapalı havzalardaki gölleri etkiliyor. Geçmişte de kapalı göllerin şöyle bir özelliği vardı. Su sevileri yıl içinde, yağışlı dönemlerde yükselir, yağışın az olduğu yaz aylarında da yağışın azlığına bağlı olarak düşüş oluyor. Küresel iklim değişikliği aslında yağışın miktarında değişime neden olmadı. Fakat yağışın şeklinde, mevsimler arası o geçişgenlikte, yıl içindeki o periyotlarda bulunan farklılıklarda meydana gelen birtakım ciddi ve radikal değişiklikler var. Ancak, toplam miktar olarak havzaya düşen yağış oranı çok ciddi bir değişikliğe uğramadı. Küresel ısınmaya bağlı dünyanın daha fazla ısınmasıyla birlikte yaşanan şey, artık buharlaşma. Yani geçmişteki buharlaşma yüzde 20, 30 yer yer 40’a varan bir artış kaydetti. Düşen yağış aynı, ancak buharlaşma daha fazla olduğu için düşen yağış buharlaşarak atmosfere tekrar geri dönüyor. Havzada kalmıyor. Göllerdeki seviye farkları da buna bağlı olarak, bugün bir metreye, hatta zaman bir metreyi aşan yıllık periyotlara işaret ediyor.”

    ‘GÖLDE, YATAYDA 200 METRE ÇEKİLME VAR’

    Dikeydeki bir metrelik periyotların, yatayda çok daha fazla olduğunu söyleyen Prof. Dr. Alaeddinoğlu, Edremit ilçesine bağlı Enginsu Mahallesi sınırlarında bulunan Van Gölü’nde de böyle bir durumun söz konusu olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Alaeddinoğlu, “Bu mahallede akarsu var. Bu akarsu şüphesiz göle malzeme taşıyor. Gölün kara ile birleştiği yer de bir sığlık yaratıyor. Bu sığlık bir metrelik periyotların çok daha bariz görünmesine neden oluyor. Burada yatayda 200 metreyi bulan bir çekilme var. Hatta ekim ayında şu an gördüğümüzden daha da ileriye gölde çekilme yaşanacak. Bu olağan bir şey mi? Hayır değil. Küresel iklimin yarattığı, küresel ısınmanın yarattığı bir sonuç. Bu sonuç şüphesiz bir çok olumsuzluğa neden oluyor. Her şeyden önce göl sularının yok olması ve karaya dönüşmesine neden oluyor. Bu da Van Gölü’nün alanın küçülmesine neden oluyor” dedi.

    ‘VAN GÖLÜ’NÜN ALANI GİDEREK KÜÇÜLÜYOR’

    Küresel ısınmanın sadece alanın küçülmesine değil, gölün kimyasal ve biyolojik yapısında da değişiklere neden olduğunu belirten Prof. Dr. Alaeddinoğlu, “Bu yapı aynı zamanda canlı hayatını da olumsuz yönde etkiliyor. Van Gölü, kendi içinde bulunduğu havza için tek değil, aslında hem Doğu, hem Güneydoğu Anadolu için bir havza niteliğinde. Yaptığımız tahmin ve öngürülerde şu şekilde seyrediyor. Bir kaç yıl iyi bir kuraklık yaşayabiliriz. Yağış, normal düştüğünden çok daha fazla düşebilir. Dolayısıyla göl de iki metre aşağıya doğru inebilir. Bu hepten kuraklık anlamına gelmiyor. Her 20-30 yılda gölün seviyesi gittikçe aşağıya doğru bir trend içine girmiş. Bu ne anlama geliyor. Kısa vadede göllerde azalmalar, çoğalmalar gerçekleşecek. Ama işte 50-100 yılllık periyotlarda göl suyu sürekli aşağıya doğru trend izlenecek. Bu sadece buraya has bir durum değil. Dünyanın farklı yerlerinde de farklı durumlar yaşanıyor” diye konuştu.

    ‘VAN GÖLÜ, ŞU AN TEHLİKE ALTINDA’

    Tehlike altında olan Van Gölü’nün taşıma su ile döndürülemiyeceğini de söyleyen Alaeddinoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Burada yağan yağış suları sadece burayı besliyor. Bu alandaki buharbaşma, gerçek bir buharlaşma. Van Gölü şu an tehlike altında. Uzun vadede Van Gölü, çok ciddi bir tehdit altında. Belki bunu 20 yıl ciddi bir tehdit olarak görmeyeceksiniz. Ama uzun yıllar, burası maalesef sürekli seviye kaybedecek. Geçmişte sonbaharda yağışlar ekimde başlıyordu, kış aylarına kadar yoğunlaşıyordu. Ama şu an öyle değil. Sohbaharda düşen yağışlar artık kış ve ilkbahara kalmış. Kar şeklinde düşen yağışlar da büyük şekilde sağanak yağmur şeklinde oluyor. Bu aslında Van Gölü için değil, havzadaki bütün yerleşik alanlar için bir tehdit oluşturuyor.Çünkü buharlaşma sadece Van Gölü’ndeki su seviyesinin yok olmasına veya bu alana kaybetmek gibi ilişkili bir şey değil. Bu havzada yaşayan insanların içme ve kullanma suyunu da tehdit ediyor. Hızlı buharmaşmadan kaynaklı o akarsuların hızlıca göle dökülmesi, aslında çiftnin su ihtiyacını da Van Gölü’ne aktarıyor.”