Etiket: İNME

  • İnmede erken müdahale önemli

    İnmede erken müdahale önemli

    Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi nöroloji bölümünden Doç. Dr. Nilüfer Büyükkoyuncu Pekel, Dünya İnme Günü çerçevesinde açıklamalarda bulundu. Sağlık Bakanlığı’nın bu yılki temayı “İnme Beklemez: Erken Davran!” şeklinde belirlediğine dikkat çeken Doç. Dr. Pekel, inmede erken müdahalenin hayat kurtardığına dikkat çekti.

    “İlk 4.5 saat çok önemli”

    İnmenin önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu dile getiren Doç. Dr. Pekel, “Kol ve bacaklarda ani başlayan tek taraflı güçsüzlük veya uyuşma, konuşma güçlüğü ve bozukluğu, yüzde asimetri, çift görme, dengesizlik ve bilinç seviyesinde değişiklikler gözlemlendiğinde inme belirtileri olabileceği düşünülerek en kısa zamanda uygun tedavi merkezine başvurulmalıdır. Zaman kaybı, beyin kaybıdır, yani zaman kavramı erken tanıda önemlidir. İnme geçiren hastada zamanın doğru kullanımı ile yaşam kalitesi ve değerli anılar kurtarılabilir. İlk 4.5 saat içinde yapılan girişimler sayesinde hastalığın etkilerine daha az maruz kaldığı ve bu hastalığa bağlı olarak engelli olma, ölüm oranlarında azalma görülmüştür” şeklinde konuştu.

    “Yüzde 90 önlenebilir”

    İnme oluşumunda en önemli risk faktörlerinin sağlıksız beslenme, yetersiz fiziksel aktivite, tütün ve alkol kullanımı olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Pekel, “Bu risk faktörlerinin olumsuz etkileri nedeniyle kişilerde yüksek tansiyon, yüksek kan şekeri ve obezite gibi durumlar ortaya çıkmakta, bunlar da inme gelişme riskini arttırmaktadır. Yapılan araştırmalar, ufak yaşam tarzı değişiklikleriyle inmenin yüzde 90 oranında önlenebileceğini göstermektedir” diye konuştu.

    “Fiziksel aktivite yapın”

    İnme riskini azaltmak için yapılması gerekenleri sıralayan Doç. Dr. Pekel, “Tütün ve alkol kullanımından uzak durulmalı ve sigara dumanına maruz kalınmamalıdır. Günde en az 30 dakika fiziksel aktivite yapılmalıdır. Diyette yağ, şeker ve tuz azaltılmalıdır. Bol sebze tüketilmelidir. Ayrıca doktorumuza danışarak kan basıncı, kan yağları, kan şekeri ve kilomuzu öğrenmeli, doktorumuzun önerilerine uymalıyız. Aile bireylerimizi de sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri konusunda teşvik etmeliyiz” dedi.

  • Erken müdahale hayat kurtardı

    Erken müdahale hayat kurtardı

    Manisa’da inme geçiren 33 yaşındaki Nazife Çimen, ambulansla getirildiği Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan Hastanesi’nde (MCBÜ) yapılan başarılı operasyonla sağlığına kavuştu. Bu tür vakalarda erken müdahalenin çok önemli olduğunu belirten uzmanlar, kalp krizi ve inme gibi durumlarda en kısa sürede hastaneye ulaşılması gerektiğini vurguladı.

    Manisa’da yaşayan 2 çocuk annesi Nazife Çimen, evde bulunduğu sırada sol tarafında güç kaybı, uyuşukluk ve konuşmada güçlük çekti. Durumu fark eden ailesi hemen sağlık ekiplerine haber verdi. Ambulansla Manisa Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan Hastanesine kaldırılan Çimen’in burada yapılan ilk tetkiklerinde, beyne giden ana şah damarının tamamen tıkalı olduğu ve inme geçirdiği tespit edildi.

    Acilen Kardiyoloji Anabilim Dalı Hekimleri Dr. Mustafa Uçar ve Doç. Dr. Ferhat Özyurtlu tarafından ameliyata alınan genç hasta, bir saat süren başarılı bir operasyonla sağlığına kavuştu. Yaşadığı rahatsızlık süreci anlatan Nazife Çimen, “Başım çok ağrıyordu, tansiyonum düşüktü. Sol tarafım tutmadı. Hissetmemeye başladım. Annem ve kardeşim fark etti.

    Ambulansla buraya geldik. Şu an iyiyim. Biraz uyuşukluk var ama iyiyim. Ellerimi ayaklarımı rahat hareket ettirebiliyorum. İlk başlara hareket ettiremiyordum. Çok korktum, çok zorlu bir süreçti benim için. Doktoruma çok teşekkür ederim. Allah razı olsun, hayatımı kurtardı” dedi.

    Ameliyat sürecini anlatan MCBÜ Kardiyoloji Anabilim Dalı Hekimi Dr. Mustafa Uçar, erken müdahalenin önemine değindi. Hastanın geçtiğimiz Pazartesi günü sol tarafında uyuşma, güç kaybı şikayetiyle acil servise başvurduğunu belirten Dr. Uçar, “Hastamızın acil serviste yapılan tetkiklerinde sağ ana şah damarının tamamen tıkalı olduğu tespit ediliyor ve bunun üzerine nöroloji görüşü isteniyor.

    Nöroloji doktorlarımızın incelemesinde, hastanın beyine giden damarlarında yoğun bir pıhtı olduğunu tespit ediliyor. Bu pıhtıya aspirasyon dediğimiz emme işleminin yapılmasının uygun olacağını belirtiyorlar. Biz de hastanın görüntülerini inceledik, hasta yakınlarıyla görüştük ve operasyona başladık. Hastamızın işlemi bir saat kadar sürdü.

    Gerek beyin içindeki gerekse ana şah damarındaki bütün pıhtı parçacıklarını uzaklaştırmayı başardık ve ondan sonra hastayı yoğun bakımdaki yatağımıza aldık. Hastamız geldiğinde ifade ettiği gibi sol tarafı hiç tutmuyordu ama daha işlem bittikten hemen sonra yatağını alırken bacağında hareketin geldiğini görmeye başladık ve sabahında da yine neredeyse normale yakın bir hareket elde etmiş olduk. Buradaki önemli kısım şu aslında. Hastamızın buraya gelişi ve işlemin gerçekleştirilmesi çok kısa bir zaman zarfı içinde oldu.

    Hastamızın tedaviye bu denli iyi cevap vermesinin en büyük sebebi erken müdahale olmasıdır. Belki sekizinci veya onuncu saatte gelmiş olsaydı ve biz yine damarı açmış olsaydık bu faydayı görmeyebilirdik. Kalp krizi, inme gibi durumlarda en kısa sürede hastaneye ulaşmak gerekiyor. Tabii bu işleri biz tek başımıza yapmıyoruz. Bu bir ekip işi. Gerek acil servis, gerek nöroloji servisi, gerekse kardiyoloji kliniğindeki diğer arkadaşlarımızla birlikte bu tür operasyonları yapıyoruz.

    Bu operasyona arkadaşımız Doç. Dr. Ferhat Özyurtlu da destek vermişti. Biz burada bu işlemleri günlük aktif bir şekilde 7/24 hastalarımıza uygulamaya çalışıyoruz. Buradaki en önemli kısım zamandır. Çünkü zaman demek doku kaybı demektir. Ne kadar geç gelirse hastalarımız o kadar çok doku kaybı olur. Damarlar çok güzel açılsa bile geri dönüş çok yeterli olmayabilir.

    En azından böyle genç bir hastamızda, böyle bir sonuç elde etmek bizi çok mutlu etti. Artık bu aşamadan sonra bu yaşta bu tür bir durumunun neden olduğunu araştırmak kalıyor bize. Biz bunları araştıracağız ve inşallah birkaç gün içerisinde hastamızı evine sağ salim taburcu etmeyi düşünüyoruz” dedi.

  • “Dört kişiden biri risk taşıyor

    “Dört kişiden biri risk taşıyor

    “Tahminlere göre dünyada yaşayan her 4 kişiden birinde inme riski bulunuyor. İstatistik olarak 2019 yılında dünya genelinde yaklaşık 12.2 milyon kişi ilk inmesini geçirirken ve bunların 6,5 milyonu hayatını kaybetti. Aynı zamanda dünyada yaklaşık 110 milyona yakın insan geçirdiği inme nedeniyle felç olarak hayatını sürdürüyor” diyen  Nöroloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Vugar Jafar, “İnme riski yaşla birlikte artmakta olup hastaların yüzde 60’ı 70 yaşında, yüzde 16’sı 50 yaş altında inme geçirmektedir” şeklinde konuştu.

    İnme acil bir durumdur

    Bilinç kaybı veya bulanıklığı, ani kol ve bacakta güçsüzlük, yüzde kayma, konuşma bozukluğu, görme kaybı, hafıza kaybı gibi şikayetlerin aniden tek veya birlikte ortaya çıkması durumunda inmeden şüphelenmek gerektiğini ifade eden Uzm. Dr. Jafar, “Bu belirtileri olan kişinin erken dönemde en yakın sağlık kuruluşuna ulaştırılması gerekmektedir. İnme acil bir durumdur. Hayati tehlikeye neden olabilir” dedi.

    Pıhtı attığında bir dakikada 1.9 milyon beyin hücresi kayboluyor

    İnmenin beyin krizi olarak tanımlanabildiğini söyleyen Uzm. Dr. Vugar Jafar, “İnme beyine pıhtı atmasıyla oluşur. Beyine pıhtı atınca tıkalı olan damar alanındaki beyin dokusunun oksijensiz kalmasına bağlı olarak bir dakikada 1,9 milyon nöron yani beyin hücresi ve 14 milyar sinaps yani nöronlar arası bağlantı kaybolmaktadır. Beyin hücreleri ise yenilenebilecek bir yapıda değildir. Dolayısıyla atan pıhtı eritilirse damardan yeniden kan akışı sağlanır böylece felç durumu da ortadan kalkar” diye konuştu.

    İlk 6 saat önem taşıyor

    İnme geçiren hastaların tedavisinde en önemli faktörün zaman olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Jafar, “İnmeye ne erken müdahale edilirse felç kalma oranınız o kadar düşük olmaktadır. İlk 3 saat içinde yapılan müdahalelerde iyi sonuçlar alınmaktadır. İnme hastalarının acil tedavisi temel olarak iki şekilde yapılmaktadır. Günümüzde inme hastalarına ilk 4,5 saat içinde damardan ileri düzey özel kan sulandırıcı ilaç verilmektedir. Bu tedavi yaklaşık yüzde 33 civarında yani 10 hastadan 3’ünde tedavi etkisine sahiptir. Bir diğer tedavi yöntemi ise mekanik trombektomi yani beyin anjiyosudur. Yani kalp krizinde olduğu gibi kasıktan atar damara girilerek beyinde pıhtının olduğu damardan mekanik yöntemle özel stentlerle pıhtının geri alınması işlemidir. Trombektomi işlemi özellikle ilk 6 saatte yapılmaktadır. Ama bazı hastalarda 24 saate bu tedavi uygulanabilmektedir” dedi. İnmenin tedavi edilebilir bir problem olduğuna değinen Uzm. Dr. Vugar Jafar, “Beyinde nöron kaybının en az olduğu dönemde acil tıbbi yardım alındığı zaman felç ve hayati tehlike tabloları önlenebilmektedir” şeklinde görüş verdi.

  • İnmenin başlarında hareket çok önemli

    İnmenin başlarında hareket çok önemli

    İnmenin ani gelişen veya hızla yerleşen, herhangi bir sebebe bağlı olarak beyin hücrelerinin ya da beyin damarlarında oluşan tıkanıklık nedeniyle vücudun sağ veya sol tarafında hareket kaybıyla sonuçlanan bir tablo olduğunu söyleyen  Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Aziz Yıldırım, inmenin ve buna bağlı gelişen felcin yaşamın bir döneminde herkesin başına gelebilecek bir sorun olduğunu söyledi.

    İnmenin kalp hastalıkları, diyabet, sigara ve alkol tüketimi, beyin tümörleri, bazı enfeksiyonlar, mikrobik hastalıklar, yüksek tansiyon gibi sebepleri bulunduğunu ifade eden Doç. Dr. Yıldırım, “Ani gelişen bilinç kaybı, kol ve bacaklarda güç kaybı, dengesizlik, konuşma bozukluğu, anlama güçlüğü, görme sorunları inme belirtileri arasında yer alır. Bu belirtilerin ilk görüldüğü an zaman kaybedilmeden bir sağlık kurumuna başvurulmalıdır. Hastalar sağlık kurumuna geldiği andan itibaren de nörolojik tetkikleri hızla uygulanmalı ve tedavi yöntemleri belirlenmelidir” dedi.

    “İnmede fizik tedavi de erken başlamalı”

    İnmenin nedeni ve şiddetine göre tıbbi ve girişimsel tedaviler uygulandıktan sonra inmenin nüks etmesinin engellenmesi için inme rehabilitasyonuna en uygun zamanda başlanması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Yıldırım, “Bu süreç sonrasında fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamaları başlamaktadır. İnme hastalarının fizik tedavi süreci ne kadar erken başlarsa o kadar faydalı olmaktadır. Hastalar nöroloji ya da nöroşirürji gözetimindeyken süreç fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanları tarafından da incelenmelidir. Fizik tedavide erken dönemde uzun süreli basıya bağlı yatak yarasının gelişmemesi açısından da takip yapılmalıdır. Erken dönemde hastalara pasif eklem hareket açıklığı egzersizleri başlarken, hastanın durumuna göre aktif egzersizlere geçilir. Bu süreçten sonra ayakta durma, yürüme egzersizleri, denge hissini artırıcı egzersizler yapılır. Solunum fizyoterapisi, yutma güçlüğü varsa yutma rehabilitasyonu, konuşma zorluğu varsa konuşma terapileri de uygulanır. Kas sertliğini önlemek için egzersizle beraber ilaç tedavileri gerekebilir. Psikolojik destek, uyku sürelerinin planlanması da tedavi sürecinde önemlidir” şeklinde konuştu.

    “Amaç erken dönemde ayağa kaldırmak”

    İnme tedavisinde robotik sistemlerden de faydalanılabildiğini kaydeden Doç. Dr. Mustafa Aziz Yıldırım, şöyle devam etti:

    “Robotik rehabilitasyon yönteminde yürüme robotu yöntemi de kullanılmaktadır. Robotik sistemlerle hastanın yerçekimine karşı vücut yükü, askılar yardımı ile alınarak hastanın eklem ve omurga problemleri yaşaması önlenir. Robotik sistemle yürüme tedavileri pasif yürüme ve ileri dönemde aktif yardımlı yürüme olarak sürdürülür. Özellikle yürüme yeteneğini kısmen ya da tamamen kaybeden hastalarda kullanılır. Fizik tedavi sürecinde hastaların erken dönemde ayağa kalkması, yürümesi amaçlanır. Hareketlerle de farklı sağlık sorunlarının gelişmesi engellenmeye çalışılır. Burada rutin egzersizlerle birlikte yürüme robotlarından da faydalanılır. Robotik rehabilitasyon inmeye bağlı felcin yanında omurilik yaralanmaları, travmatik beyin yaralanmaları, parkinson hastalığı veya nöromusküler hastalıklar gibi nedenlerle yürüme yeteneğini kaybeden kişilere yürüme pratiği sağlayabilmektedir. İnmede kas gücünün artırılması, kas sertliğinin önlenmesi de önem taşır.”

  • İnmeden korunmanın 7 yolu

    İnmeden korunmanın 7 yolu

    Nöroloji Uzmanı Dr. Nigar Ahmadova dünyada en fazla fonksiyon kaybına neden olan, yaşam kalitesini bozan ve dünyada ölüm nedenleri sıralamasında ikinci olan beyin damar hastalıklarından biri olan inme konusunda uyarılarda bulundu. Bu hastalığa karşı farkındalık oluşturmak için 29 Ekim’in “Dünya İnme Günü” ilan edildiğini belirten Dr. Ahmadova, beyni besleyen damarlardan birinin tıkanması ya da kanamasının inmeye neden olduğunu hatırlattı.

    İnmeye yol açan risk faktörlerinin üç grupta toplandığını belirten Dr. Ahmadova şöyle konuştu:

    “Bunlardan ilki; yaş (inme riski yaşla birlikte artar), cinsiyet (erkekler kadınlara oranla daha yüksek riskli), ırksal ve ailesel özellikleri (ailede kalp ve beyin damar hastalıklarının olması) çevreleyen değiştiremediğimiz risk faktörleridir. 2. grupta ilaç tedavisiyle değiştirilebilen risk faktörleri yer alır. 3.sü ise yaşam stilinin değiştirilmesiyle önlenebilen risk faktörleridir. Bunları da ; hipertansiyon, diyabet, kalp hastalıkları, atriyal fibrilasyon, dislipidemi, sigara ve alkol kullanımı, fiziksel aktivite yetersizliği, yanlış beslenme alışkanlıkları ve obezite olarak sıralayabiliriz. Aslında inme dahil bir çok beyin ve damar hastalıklarında korunmak için çocukluktan doğru beslenme alışkanlığı edilmelidir. Sigara ve alkol gibi ciddi risk faktörlerinden uzak durmak gerekmektedir. Bazen hastalarımız çok az sigara içiyorum, günde 3-5 adet diyerek kendilerini avutuyorlar. Oysaki sigaranın bir tanesi bile damar hastalıkları için ciddi risk faktörüdür. Alkol de buna dahil. Bazı risk faktörlerini değiştiremeyiz. Ama değişebilenleri değiştirirsek hastalıktan korunmuş oluruz.”

    Dr. Ahmadova, sadece inmeden korunmak değil sağlıklı bir yaşam için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

    “1) Sağlıklı beslenin,

    2) Haftada en az 3 gün tempolu yürüyüş yapın,

    3) Alkol ve sigara gibi kötü alışkanlıklardan uzak durun,

    4) Diyabetis Mellitus ( şeker hastalığı ) varsa diyet ve düzenli ilaç kullanın,

    5) Hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, kalpte ritm bozukluğu gibi hastalıklar varsa düzenli kardiyolog kontrolüne gidin,

    6) Günlük tansiyon değerlerinin 140/90 mm.hg’den yüksek olmamasına dikkat edin,

    7) Düzenli uyku uyuyun.”

    Öte yandan Dr. Ahmadova, yüzde asimetri, kol ya da bacakta (veya aynı taraf kol ve bacakta) güçsüzlük, konuşma bozukluğu gelişmesi halinde hemen 112’nin aranması gerektiğini söyledi.

    Dr. Ahmadova, “Unutmayalım ki beyni korumak için zamanla yarışıyoruz. Erken saatte (4.5 saat içinde ) 112 aranıp acil servise başvurulursa trombolitik (pıhtı açıcı ) tedavi ile hızlı şekilde iyileşme sağlanabilir” dedi.

  • Felç ve belirtileri

    Felç ve belirtileri

    Büyük Anadolu Hastaneleri Nöroloji Polikliniği’nden Uzm. Dr. Esin Baltacı felç hastalığı hakkında önemli bilgiler vererek uyarılarda bulundu. Felç belirtilerinde ilk saatler çok önemli. Felç geçirilmesi kişinin hem kendisini hem de çevresini büyük oranda etkileyerek, hayatının kısıtlanmasına yol açan bir hastalıktır diyen Nöroloji Uzmanı Dr. Esin Baltacı, “Beyinde oluşan hasarın sonucu olarak vücudun bir tarafında duyu ve güç kaybı yaşanması durumuna felç denir. Bu anlamda hastalık hakkında toplumu bilinçlendirmek, hastalığın tanı ve tedavi süreci açısından çok önemlidir. Hasta ev ya da dışarı alanda bulunduğu sırada bir tarafında güçsüzlük, bayılma, ağzında eğrilme gibi bulgular yaşarsa hemen en kısa zamanda hastayı sağlık kuruluşuna yetiştirmek gerekmektedir” diye konuştu.

    Felç hususunda dikkat edilmesi gerekenler

    Uzm. Dr. Esin Baltacı, inme (felç) hususunda dikkat edilmesi gerekenler hakkında şu bilgileri verdi:

    “Nörolojide ilk 4 ila 6 saat içinde yapılan tedaviler altın değerindedir. Bu dönemde yapılan damar açıcılarla hastanın felci tamamen geri çevrilebilmektedir ya da eğer çok büyük bir kanaması var ise erken dönemde yapılacak ameliyatlar, beyindeki ödemi alarak felci geri çevirebilmektedir. Ancak hasta evde fazla oyalanırsa, tansiyon yüksekliği devam ederse, bilmeden aspirin vermek, bilmeden tansiyon ilacı vermek gibi uygulamalar evde yapılırsa oldukça olumsuz durumlar ortaya çıkabilir ve istemeden de olsa hastayı tamamen felçli bırakabiliriz. Onun için lütfen çevrenizdeki insanlarda gördüğünüz bir güçsüzlük durumunda hemen hastayı sağlık kuruluşuna götürünüz.”

    Dr. Baltacı, “Acil servise gelen hastalarda nörolojik muayene, tansiyon takibi, kan tahlilleri, beyin tomografisi ve emar çekimi sonrası, ihtiyaca göre anjiyo çektikten sonra hastalara tanı konuluyor ve hastaneye yatırılıyor. Hastanede yatış süresi hastanın kliniğine göre değişmekte olup üç ile on beş gün arasında yatış sürebilmektedir. Daha sonraki aşamada fizik tedavi başlanıp, hastaya ilaçları verilerek eve taburcu edilmektedir” diyerek sözlerine son verdi.

  • “İhmal, inmeye neden olabilir”

    “İhmal, inmeye neden olabilir”

    Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Hale Ünal Aksu, kalp çarpıntısı hakkında bilgiler verdi. Çarpıntının, kişinin kendi kalp atımlarını hissetmesi olarak tanımlanabileceğini dile getiren Doç. Dr. Aksu, “Sağlıklı bireylerin kalbi dakikada 60-100 arası atar. Normal koşullarda kişi bu kalp atışlarını hissetmezken, çarpıntıda yoğun olarak hissetmeye başlar. Bunun nedeni kalbin ya daha hızlı, ya da düzensiz atmasıdır” diye konuştu.

    “Düzensiz kalp atışı görülebilir”

    Kalp çarpıntısında oluşabilecek belirtilerden bahseden Doç. Dr. Aksu, “Hasta kalbinin; göğsünde, boğazında ya da boynunda attığını hissedebilir. Kişi çarpıntıyı kalbinin hızlı atışı olarak hissedebilirken bazen hızdan ziyade düzensiz atış olarak tarif edebilir. Çoğu zaman kendi kendine sonlanan, başka bir şikâyetin eşlik etmediği çarpıntılar olarak karşımıza çıkar. Ancak kalp atımı çok hızlıysa ve uzun sürüyorsa, sersemlik, baş dönmesi hatta bayılmaya yol açabilir. Özellikle altta yatan kalp damar hastalığı, yapısal kalp hastalığı varsa beraberinde göğüs ağrısı, nefes darlığı yapabilir ve hastayı kalp yetersizliğine sokabilir” dedi.

    “Kalp damar hastalıklarına dikkat edilmeli”

    Stres, uykusuzluk, enfeksiyon ve kafein tüketiminin çarpıntıyı tetiklediğine dikkat çeken Doç. Dr. Aksu, kalp çarpıntısının neden olduğunu ve hangi hastalıkların çarpıntı yapabileceğini şöyle anlattı: “En sık kaygı, endişe, stres, korku, panik, heyecan gibi duygusal durumlar çarpıntı yapar. Kalbin egzersize yanıtı olarak çarpıntı karsımıza çıkabilir. Gebelik, kansızlık, tiroid bozuklukları, enfeksiyon durumları, hipoglisemi, hipoksi, kan elektrolit bozuklukları, sıvı kayıpları çarpıntı yapan kalp dışı rahatsızlıklardır. Fazla kafein tüketimi, bazı ilaç kullanımları, sigara ve alkol kullanımı da çarpıntı yapabilir. Kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, kalp zarı ve kalp kası iltihabı, kalp yetersizliği, kalp kapak hastalıkları, doğumsal kalp hastalıkları, kardiyomiyopati dediğimiz kalp kası hastalıkları, ritim bozuklukları, çarpıntı yapabilen kardiyak patolojilerdir.”

    “Hayatı tehdit edebilir”

    Hangi kalp çarpıntılarının tehlikeli olup olmadığını yanıtlayan Doç. Dr. Aksu, “Özellikle altta yatan yapısal kalp hastalığı varsa; hastalığın ciddiyetine bağlı olarak çarpıntılar hayatı tehdit edebilir. Kalp damar hastalıklarında kalpte oluşan beslenme bozukluğuna bağlı gelişen ritim bozuklukları, yine altta yatan kanalopati dediğimiz ritim bozukluklarında, wolf parkinson white dediğimiz yan yol varlığında çarpıntılar hayatı tehdit edebilir. Özellikle ailede ani ölüm hikâyesi olan, çarpıntıya bayılmaların eşlik ettiği hastalarda çarpıntılara daha dikkatli yaklaşmak gerekir” dedi.

    “EKG ile tanı konuluyor”

    Doç. Dr. Aksu, teşhis koyma süreciyle ilgili şu bilgileri paylaştı: “Öncelikle iyi bir anamnez almak, hastanın şikâyetlerini iyi dinlemek gerekir. Hastanın kullandığı ilaçlar, bitkisel takviyeler, kafein tüketimi, sigara ve alkol tüketimi, eşlik eden hastalıklar sorgulanır. EKG değerlendirilir ve laboratuvar tetkikleri yapılır. Ekokardiyografi ve gerekirse efor testi yapılabilir. Özellikle sık tekrarlayan çarpıntılarda 24 saat ya da hastanın çarpıntı sıklığına göre daha uzun süreli ritim holter monitorizasyonu yapılır. Böylelikle hastanın ritim takibi kayıt altına alınır. Kesin tanı çarpıntı sırasındaki EKG ile konulur. Gereken durumlarda elektrofizyolojik çalışma yapılabilir.”

    Kalp çarpıntısında tedavi yolları

    Kalp çarpıntısında tedavi yollarına değinen Doç. Dr. Aksu, “Çarpıntı tedavisi, basit hayat tarzı değişikliği önerilerinden, ablasyon dediğimiz ciddi tedavilere kadar değişir. Yapılan testlerde altta yatan bir hastalık tespit edilirse (anemi, tiroit bozuklukları gibi) öncelikle tedavi bu hastalıklara yöneliktir. Hastaya hayat tarzı değişiklikleri önerilir (kafeinin azaltılması, sigara ve alkol alımının kesilmesi, bazı ilaçların kesilmesi gibi). Ritim bozukluğu saptarsak, ritim bozukluğunun tipine, altta yatan hastalığa göre ilaç tedavisi başlanabilir, gerekli durumlarda ablasyon dediğimiz işlem uygulanabilir. Hasta devam eden ciddi çarpıntı ile geldiyse, ritim bozukluğunun tipine göre; bazı manevralar, ilaçlar, kardiyoversiyon dediğimiz elektroşok tedavisi uygulanabilir” ifadelerini kullandı.

    “Kafein tüketimi azaltılabilir”

    Doç. Dr. Aksu, çarpıntının tipine göre değişmekle beraber şikâyeti olan hastalarda çarpıntı sıklığını azaltabilecek unsurları şöyle sıraladı: “Stres seviyenizi azaltmak, alkol tüketimini kesmek, kafein tüketimini minimuma indirmek, sigara ve türevlerini kullanmamak, egzersiz, çarpıntınızı artıran yiyeceklerden ve bitkisel takviyelerden uzak durmak.”

    “Düzenli egzersiz kalp sağlığını koruyabilir”

    Kalp sağlığını korumak için önerilerde bulunan Doç. Dr. Aksu, “Sağlıklı beslenmek, kaliteli ve yeterli uyku, sigara ve alkolden uzak durmak, düzenli egzersiz yapmak ve kardiyoloji kontrolleri yaptırmak kalp sağlığını korumada önemlidir. Bazen çarpıntı hastayı çok fazla rahatsız etmeyebilir. Başka bir sebeple yapılan muayenede tesadüfen saptanabilir. Her ne kadar hastaya şikâyet oluşturmasa da bazı çarpıntılar tedavisiz ya da takipsiz kaldığında; kalp yetersizliği, inme, hatta ani ölüm gibi ciddi sağlık problemlerine sebep olabilirler. Bu nedenle kalp çarpıntılarını önemsemeli, hekimin önerilerine uyum sağlamalı ve takibi bırakmamalıyız” diyerek sözlerini noktaladı.