Etiket: ismail küçükkaya

  • Küçükkaya’nın eski eşi iddiaları yanıtladı

    Küçükkaya’nın eski eşi iddiaları yanıtladı

    Haber sunucusu İsmail Küçükkaya ile eski eşi Eda Demirci arasındaki şiddet iddiaları gündemde kalmaya devam ediyor. İşte Demirci’nin iddialara verdiği cevaplar…

    Fox TV’nin haber sunucularından İsmail Küçükkaya’nın 6 ay önce boşandığı eşi Eda Demirci, evlilikleri boyunca kendisine üç kez fiziksel, birçok kez de psikolojik şiddet uyguladığı iddiasında bulunmuştu.

    İsmail Küçükkaya suçlamaları reddetmişti. Eda Demirci ise uğradığını iddia ettiği şiddeti detaylarıyla anlatmıştı.

    Hürriyet’in haberine göre, Demirci’nin iddialara verdiği cevaplar…

    İDDİA 1: İsmail Küçükkaya şiddet iddialarını kesin bir dille yalanlarken, Fulya Soybaş’a “Ortada bir şiddet olmadığı için haliyle delili de yok” demişti.

    Cevap: Annem, ablam, dayım ve Arzu isimli bir arkadaşım yaşadıklarıma tanık oldukları için mahkemede çıkıp şahitlik yaptılar. Fiziksel ve psikolojik şiddetin tüm detaylarını anlattılar. Bir gün Mersin’de konsere gitmiştik, bir kadınla mesajlaşmasını yakaladım, kavga ettik. O gün gözüme yumruk attı. Ki bu bardağı taşıran son damlaydı.

    ‘CANLI ŞAHİTLERİ VAR’

    Ablamı görüntülü aradım. Yüzümün halini gösterdim. Başıma gelenleri anlattım. O da “Eda’yı çok hırpalamışsın, neden böyle yaptın?” diyerek İsmail’e mesaj attı. O mesajlaşmaları ve ayrıca o gün ablam ve annemle, olduğum yerden beni gelip almaları için yaptığım tüm telefon görüşmesi kayıtlarını mahkemede delil olarak sundum. Neden darp raporu almadım? İnsan kendine yakıştıramıyor o şiddeti. Utandım, korktum, çekindim. Karakola gitmek istemedim, başı derde girsin istemedim. “Bir şekilde yolunu buluruz” diye düşündüm. Ama o yolu hiç bulamadık. Bir kadının karakola ya da hastaneye gidip ‘Ben dayak yedim’ demesi çok zor. Hele ki bu kadın bir öğretmen, eşi de hayli tanınmış biriyse. Karşı taraf güçlü olunca yalancı kadın durumuna düşmekten de çekindim. Kaldı ki inkâr etmek isteyen raporu da inkâr eder. ‘Kapıya çarpmış, düşmüş’ der. Benim canlı şahitlerim vardı. Onların şahitliği ve delil olarak sunduğum mesajlaşmalar vardı. Bir şeyleri ispatlamak bu kadar zor olmamalı.

    ‘ŞİDDETİ BASİTLEŞTİRİYORDU’

    İDDİA 2: İsmail Küçükkaya: “Asla fiziksel şiddet uygulamadım.”

    Cevap: İsmail bana 3 kez fiziksel şiddet uyguladı. İlk şiddet 2017 4 Mart’tı, ağzımı kapadı, nefessiz bıraktı. İkincisi 24 Mart’tı. Kafamdan tuttu, sürükleyerek ve ağzımı kapayarak, perde açık olduğundan kimse görmesin diye kütüphaneye doğru sürükledi: “Şu konumum olmasa ağzını burnunu kırardım” dedi ve üçüncüde yaptı da. Mersin’de gözüme yumruk attı, tırnakladı. Yaptığına şiddet demiyor, “Ne var bunda, bir şey yok” diyordu. Hep “Çok stresli bir şey yapıyorum. Bu stres insanı böyle yapar” diyordu. Basitleştirmeye çalışıyordu.

    ‘TEK DERDİM ŞİDDETİ İSPATLAMAK’

    İDDİA 3: Eda Demirci’nin bu çıkışı para, mevki için yaptığı ve hatta eşinin itibarını zedelemek için bazı çevreler tarafından kullanıldığı iddiaları var.

    Cevap: Ben Atatürkçü bir kadınım. Ailem de öyle. Hepimizin durduğu nokta, geldiği yer bellidir. Sadece daha fazla sessiz kalamadım. Bir gün “Sadakat ya siyahtır ya beyazdır, gri olmaz” diye bir şey paylaşmıştım. Çıldırmış. Annemi aramış, tehdit etmiş. Zaten ondan sonra anlaşmalı boşanmaktan vazgeçtim, “Bu kadar çirkin bir adama dava açacağım” dedim. Ben kimsenin adamı değilim. Bana yapılan şiddeti ispatlamak tek derdim. “Bunun amacı para” diyorlar, oysa ben istediğim 1 milyon 200 bin TL tazminatı için “50 bin doları şuraya, 50 bin doları buraya bağışlansın” demiştim ancak öylesine yıldım ki ondan da vazgeçtim. Sadece altınlarım karşılığı 550 bin TL aldım ve boşandık.”

    ‘MESLEĞİMİ HOR GÖRÜYORDU’

    İDDİA 4: İsmail Küçükkaya: “Asla psikolojik şiddet uygulamadım.”

    Cevap: Kendisine boşanmak istediğimi söylediğimde “Beni bırakıp nasıl gideceksin, bu hayatı nereden bulacaksın?” dedi. Egolu ve kibirliydi. Bulunduğu makamı beni aşağılamak için kullanırdı. Öğretmen olmamı hor görürdü. Özellikle şiddet olayından sonra “Sana mı inanacaklar, bana mı, sen kimsin?” diyordu. “Sen bir öğretmensin, ben İsmail Küçükkaya’yım. Farkında değilsin herhalde?” diyordu. Bunlar psikolojik şiddet değil de ne? Öğrencilerime ‘Haksızlık karşısında susmayın’ derdim. O noktada konuşmaya, başıma gelenleri anlatmaya karar verdim. Daha fazla sessiz kalamazdım.

    ‘BİRÇOK KİŞİ BENİ YALNIZ BIRAKTI’

    İDDİA 5: Eda Demirci, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’nün kendisine sahip çıkmadığını söylemişti. Güllü ise “Tanımadığım numaralara geri dönmediğim için yargısız infaza tabi tutuldum” dedi.

    Cevap: Kendisi defalarca İsmail Küçükkaya’nın programına konuk olmuş bir isim. Aradığımda kendimi tanıttım, kim olduğumu söyledim. Bana canlı yayına çıkmak üzere olduğunu söyledi. “Telefonunuzu kaydediyorum, size döneceğim” dedi. Ama arayan soran olmadı. Mesajlarıma da dönmedi. Ben bu süreçte birçok kişi tarafından yalnız bırakıldım. “Kadınlara pozitif ayrımcılık var” diyorlar ama böyle pozitif ayrımcılık göremedim. Her şeyimi çalınmış olarak görüyorum.

  • İsmail Küçükkaya: Milletvekilliği teklifi aldım

    İsmail Küçükkaya: Milletvekilliği teklifi aldım

    FOX TV’de yayınlanan Çalar Saat programının sunucusu İsmail Küçükkaya, iki siyasi partinin genel başkanından milletvekilliği teklifi aldığını açıkladı.

    Fox TV’de yayınlanan Çalar Saat programının sunucusu İsmail Küçükkaya, Medyaradar’dan Figen Balcı’ya konuştu.

    Balcı’nın “Toplumda bir karşılığın var, teveccüh görüyorsun bunu siyasete taşımayı düşündün mü, siyasete girmeyi düşünür müsün?” sorusuna yanıt veren Küçükkaya, “İki kere iki genel başkandan teklifler geldi bana ama ben siyaseti düşünmedim, düşünmüyorum hiçbir zaman da düşünmeyeceğim” ifadelerini kullandı.

  • Kılıçdaroğlu’ndan canlı yayında çok önemli açıklamalar

    Kılıçdaroğlu’ndan canlı yayında çok önemli açıklamalar

    CHP lideri Kılıçdaroğlu, Fox TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu Çalar Saat programına katılarak, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

    Ramazan Bayramı’nda yakınlarıyla vatandaşlarla siyasilerle olan temaslarını anlatan Kılıçdaroğlu, bayramın iyi geçtiğini söyledi.

    Toplumun her kesimine dokunmak, her kesimin sorunlarını dinlemek ve o sorunlara çözüm üretmek için çaba gösterdiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını süresince her CHP’li belediyenin bölgesinin özelliklerini görerek politikalar oluşturduğunu, herkesin CHP’li belediyeleri alanda gördüğünü anlattı.

    Bütün bunlara bakıldığında devletin ne kadar rahat ve kolay yönetilebileceğinin görüldüğünü savunan Kılıçdaroğlu, “En rahat yönetilebilecek kurum devlet yönetimidir. Çünkü devlet yönetiminde herkesin görevi yasalarla, yönetmeliklerle, tüzüklerle belirlenmiştir. Cumhurbaşkanı’nın görevi nedir, var zaten orada. Bakanların, odacının, hemşirenin, doktorun, genel müdürün görevi nedir? Herkes kendi görevini yaptığı zaman zaten devlette her şey saat gibi çalışır.” diye konuştu.

    Siyasi partilerin ülkenin ortak sorunlarına çözüm üretmek için bir araya gelmesi gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, “Bizim siyasetçiler olarak elbette farklı görüşlerimiz olacak. Herbirimiz ayrı partiyiz, ayrı programlarımız var. Ama sonuçta hepimizin ortak hedefi nedir? Türkiye’yi nasıl büyütebiliriz, evdeki ekmeği nasıl büyütebiliriz, evde tencere sürekli nasıl kaynar, nasıl herkese istihdam yaratabiliriz, nasıl mücadele ederiz, Türkiye’nin gelirlerini nasıl artırabiliriz? Bütün bunların hepsini oturup konuşmak lazım. Geçmişte liderler turu yapılırdı, en önemli meseleler dile getirilirdi, bir kişi yönetirdi toplantıyı. Dolayısıyla her parti kendi görüşünü aktaracak.” ifadesini kullandı.

    “FARKLI DÜŞÜNCELER ZENGİNLİKTİR”

    CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, siyasi parti liderlerinin aynı masa etrafında toplanmasını iktidarın kabul etmediğini ileri sürerken, gerekçeyi bilmediğini söyledi.

    Kılıçdaroğlu, “Diğerlerini ayrı, kendisini ayrı tutuyor. Kendisini herkesin üstünde görüyor. Bu bildiğimiz kibir dediğimiz bir tutum. Kişinin kibre teslim olması, kibrin tutsağı olması kadar yanlış bir şey yok. İnanç açısından da insan hakları açısından da son derece yanlış bir olay. Kibirlenmeyin ya, niye kibirleniyorsun kardeşim? Herhangi bir siyasi partiyle oturup konuşabilirsin, tartışabilirsin. Uygarca tartışabiliriz. Elbetteki farklı düşünceler olacaktır. Farklı düşünceleri zaaf olarak görmek kadar yanlış bir şey yok. Farklı düşünceler zenginliktir.” diye konuştu.

    Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanı ile bir araya gelseniz ve sizden tavsiyede bulunmanızı istese, ona neler söylerdiniz?” sorusuna şu karşılığı verdi:

    “Önce gergin olmamasını, toplumun her kesimini kucaklamasını, devlette ciddi bir israf var israfın önlenmesi için ciddi çaba harcamasını, arada bir vatandaşlarla oturup konuşmasını, toplum arasında, sivil toplum örgütleri arasında ayrımcılık yapmamasını, Ekonomik ve Sosyal Konseyi hemen harekete geçirmesi gerektiğini, bu ülkenin sanayicisi, esnafı, çiftçisi var, onlarla arada bir konuşmasını, onların dertleri var onları nasıl çözeceğini onlardan dinlemesini isterdim. Belli aralıklarla siyasi partilerin genel başkanlarını davet edip onların düşüncelerini almalarını veya bir bayram gününde ortak fotoğraf dolayısıyla Türkiye’de birliğin ve bütünlüğün ne kadar önemli olduğunu göstermesini isterdim. Ayrıca kendisinin partinin genel başkanlığından ve parti üyeliğinden istifa edip tarafsız bir cumhurbaşkanı olmasını isterdim. Çünkü Anayasa’ya göre cumhurbaşkanları tarafsızdır, tarafsızlık üzerine görev yapacaklarına dair namusları ve şerefleri üzerine yemin ediyorlar. Ona uymasını, dolayısıyla tarafsızlık ilkesi içerisinde bütün siyasi partilere eşit mesafede olmasını söylerdim. Elbette her kişinin bir siyasi görüşü var. Sayın Erdoğan da sandığa gidip oy kullanırken kendi düşündüğü, inandığı partiye oyunu verir. Kimse ‘Neden buraya oy verdin?’, ‘Sandığa gitme.’ demiyor. Ama tarafsızlık ilkesi çok önemli.”

    “DEVLET ADALETLE YÖNETİLİR”

    Devlet yönetiminde tarafsızlık ilkesinin çok önemli olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Vatandaş ‘Türkiye’de adalet var mı?’ diye yapılan bütün anketlerde adaletin olmadığını söylüyor. Adalet olsaydı adalet yürüyüşü mü yapardık? Adalet hava gibidir, hava kirli olduğu zaman siz havanın değerini ve önemini anlarsınız. Adaletsizliği beslerseniz ülkeyi yönetemezsiniz. Devlet adaletle yönetilir. Eğer bir siyasetçi adaleti kendi yönetim anlaşının birinci noktasına, birinci evrene koymuyorsa o asla iyi bir yönetici değildir.”

    İş başına geldiğinde partili-partisiz ayrımı yapmayacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi tarafsız olmak zorundadır. Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi devletin sigortasıdır. Sigortası attı mı her şey biter. Neden devletin sigortasıdır? Bir sorun çıktığı zaman sorunu çözmek için siyasi partileri o davet eder. ‘Gelin beyler, memleketin bu kadar derdi var ne kavga ediyorsunuz, gelin bakalım bu sorunu nasıl çözeceğiz.’ diyen. Şimdi bunu söyleyebilecek makam yok.” ifadelerini kullandı.

    “EK BÜTÇE YAPILMALI”

    Kılıçdaroğlu, Kovid-19 sürecinin çok daha başarılı yönetilebileceğini, kaynakların daha verimli kullanılabileceğini dile getirdi.

    Partisinin ve partisiyle hareket eden ittifakının seçimi kazanması halinde ilk yapacakları şeyin devlette tasarruf olacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, pandemi sürecinde ek bütçe yapılması ve orta vadeli programın yenilenmesi önerilerinde bulundu.

    Bu yıl yüzde 5 büyümenin gerçekleşmeyeceğini, milli gelirin azalacağını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

    “Pandemi sürecinde 256 bin iş yeri kapandı. Kapanan iş yerlerinin sahipleri kiradaysa ne yapacaksınız? Demeniz lazım ki, ‘Senin 3 ay kiranı ben ödeyeceğim.’ Milyonlarca işçi vardı o kapatılan iş yerlerinde. Diyecek ki, ‘Senin 3 aylığını da ben ödeyeceğim.’ Sosyal devlet budur. Bu yeteri kadar yapılmadı. Bu insanların banka kredi kartı borcu, tüketici kredisi borcu yok muydu? Vardı. Ne yapması lazım bir sosyal devletin? ‘Kredi kartı borcu için hiç korkma ben bankalarla oturup konuşuyorum onlar 1 yıl süreyle erteliyorlar. Senin faizini de ben ödeyeceğim.’ diyebilir. Evinde oturan adamın borcu arttı ama devletten döviz garantili ihale alanların oturdukları yerde gelirleri arttı. Onlar bir özveride bulundu mu? Hayır, hiçbir özveride bulunmadı.”

    “BU BANKANIN İTİBARIYLA OYNAMAMAK LAZIM”

    Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun 2015’teki Yüksek Askeri Şura’da, MİT’ten gelen rapor üzerine FETÖ darbe girişimini yöneten sözde “yurtta sulh konseyi” üyesi eski Tümgeneral Mehmet Dişli’nin emekliye sevk edilmesi konusunda ısrarcı olduğuna ilişkin sözlerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

    “O aşamada dosyaya müdahale edip Mehmet Dişli’nin emekli edilmemesini sağlayacak güç kimdir? MİT değil, çünkü o raporunu vermiştir. Başbakan değil, emekli edilmesini istemiştir. Onun üstündeki güç kimdir? MİT Başkanı ve dönemin Genelkurmay Başkanı neden Meclis’te kurulan 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni Araştırma Komisyonu’na gelip bilgi vermediler? Niçin izin verilmedi? Bu olayın bilinmeyen, karanlık çok noktası var.”

    DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın, CHP’nin İş Bankası hisselerine el konulması ve iade edilmesine önceki yıllarda onay vermediğine ilişkin açıklamalarının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, İş Bankası hisselerini sadece temsil ettiklerini, bankadan bir gelirleri olmadığını, Atatürk’ün vasiyetini yerine getirdiklerini, bankanın içişlerine karışmadıklarını anlattı.

    İş Bankası’nın Türkiye’nin en güçlü, dünyanın en saygın milli bankalarından birisi olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

    “Bu bankanın itibarıyla oynamamak lazım, ismini sık sık siyaset arenasına taşımamak lazım. Bankayı denetliyor musunuz? Denetliyorsunuz. Bankada bir yanlışlık varsa gidip zaten denetliyorsunuz. Hazine temsilcisi var. BDDK günün 24 saati denetliyor. Peki neden illa İş Bankası? Hep darbe dönemlerinde olmuştur bu. Kenan Evren de yaptı. Şimdi de 20 Temmuz sürecinden sonra aslında bir sivil darbe yaşıyoruz. İlla İş Bankası’na ‘CHP’nin oradaki temsil yetkisini CHP’nin elinden alacağız. Bunu Hazine’ye vereceğiz’ ya da bir başka yer planı bilmiyoruz. CHP’yi tahrik etmek istiyorlar. İşte CHP sokağa çıksın, itiraz etsin.”

    “KESİNLİKLE PROVOKASYON”

    Adana CHP Yüreğir Gençlik Kolları Başkanı ve İzmir’de bazı camilerin hoparlörlerinden müzik yayını yapılması ilişkin sosyal medyada paylaşımda bulunan Banu Özdemir’in tutuklanmasına ilişkin soruyu yanıtlarken Kılıçdaroğlu, “Erdoğan, toplumun yaşadığı derin sarsılmayı toplumun gözünden kaçırmak için bir düşman yaratma zorunda. Ona göre düşman da CHP. CHP’yi her konuşmasında kuralsız bir şekilde suçluyor.” iddiasında bulundu.

    Yüreğir Gençlik Kolları Başkanı’nın Adana’daki Vefa Grubu’nun gönüllüsü olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, Adana’da CHP’li belediyelerin, yardımları dağıtmak için vali ve kaymakamın istediği üzerine 195 personel görevlendirdiğini, 65 de araç verdiğini kaydetti.

    Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir’de bazı camilerin hoparlörlerinden müzik yayını yapılmasına ilişkin İzmir İl Başkanı’nı aradığını ve Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmaları gerektiğini söylediğini ve Büyükşehir Belediye Başkanı’nın yaptığı basın toplantısında olayın kınandığını anlatarak, “Eski bir partili kendi Twitter hesabından internet sitelerinden aldığı bir şeyi paylaşıyor. Bunu da tutukladılar. Peki bu mu yapmış? Hayır. Bunu kim yaptıysa niye bulmuyorsun da CHP’yi suçluyorsun. Kesinlikle provokasyon.” açıklamasını yaptı.

    “BABACAN VE DAVUTOĞLU AÇIKLAMASI”

    Biz şu anda her şeyimizle hazırız. Alanlardayız. Onlar erken seçim desin ya da demesin. Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kazanmasını nasıl yaptılar. YSK’da kumpas kurdular. Şimdi Ali Babacan ve Davutoğlu için de kumpas kuruyorlar. Bu kumpası bozmak benim boynumun borcudur.