Etiket: israf

  • BM: “Dünyada her gün 1 milyar öğün israf ediliyor”

    BM: “Dünyada her gün 1 milyar öğün israf ediliyor”

    Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) 2022 yılındaki gıda tüketimi ile ilgili rapor yayınladı. Raporda dünya genelinde 783 milyon insan açlıkla mücadele ederken günde en az 1 milyar öğünün israf edildiği belirtildi. İnsanların üçte birinin gıda güvensizliğiyle karşı karşıya olduğu vurgulanan raporda, gıda israfının küresel ekonomiye zarar vermeye, iklim değişikliğinin etkilerini ve çevre kirliliğini arttırmaya devam ettiği ifade edildi.
    Raporda 2022 yılında 1.05 milyar ton gıda atığı oluştuğu, bu miktarın kişi başı 132 kilograma ve tüketicilere sağlanan tüm gıdanın neredeyse beşte birine eşit olduğu aktarıldı. Verilere göre gıda israfının yüzde 60’ı evlerde, yüzde 28’i gıda hizmeti sektöründe, yüzde 12’si ise perakende satışında meydana geldi.

    Araştırmalar sonucu elde edilen verilere göre gıda israfının yalnızca bir “zengin ülke” sorunu olmadığına dikkat çekilen raporda, “Evsel gıda atıklarının seviyeleri, yüksek gelirli, üst orta ve alt orta gelirli ülkelerde kişi başına yalnızca 7 kilogram farklılık gösteriyor. Aynı zamanda sıcak ülkelerde, yenilmeyen kısımları bulunan taze besinlerin daha fazla tüketilmesi ve dayanıklı soğuk zincir eksikliği nedeniyle, hanelerde kişi başına daha fazla gıda atığı oluştuğu görülüyor” ifadesi kullanıldı.

    “Gıda israfı küresel bir felaket”

    UNEP İcra Direktörü Inger Andersen yaptığı açıklamada, gıda israfının küresel bir felaket olduğunu belirterek, dünya çapında gıda israfı nedeniyle milyonlarca kişinin aç kaldığını söyledi. Andersen, “Bu sadece önemli bir kalkınma sorunu değil, aynı zamanda gereksiz atıkların etkilerinin iklim ve doğa üzerindeki maliyeti yüksek oluyor. Ancak ülkelerin bu konuya öncelik verirse gıda kaybını ve israfını önemli ölçüde tersine çevirebileceklerini, iklim değişikliği etkilerini ve ekonomik kayıpları azaltabileceklerini ve küresel hedeflere yönelik ilerlemeyi hızlandırabileceklerini biliyoruz” dedi.

  • “Günlük 1milyar öğün israf ediliyor”

    “Günlük 1milyar öğün israf ediliyor”

    Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) 2022 yılındaki gıda tüketimi ile ilgili rapor yayınladı. Raporda dünya genelinde 783 milyon insan açlıkla mücadele ederken günde en az 1 milyar öğünün israf edildiği belirtildi. İnsanların üçte birinin gıda güvensizliğiyle karşı karşıya olduğu vurgulanan raporda, gıda israfının küresel ekonomiye zarar vermeye, iklim değişikliğinin etkilerini ve çevre kirliliğini arttırmaya devam ettiği ifade edildi.
    Raporda 2022 yılında 1.05 milyar ton gıda atığı oluştuğu, bu miktarın kişi başı 132 kilograma ve tüketicilere sağlanan tüm gıdanın neredeyse beşte birine eşit olduğu aktarıldı. Verilere göre gıda israfının yüzde 60’ı evlerde, yüzde 28’i gıda hizmeti sektöründe, yüzde 12’si ise perakende satışında meydana geldi.
    Araştırmalar sonucu elde edilen verilere göre gıda israfının yalnızca bir “zengin ülke” sorunu olmadığına dikkat çekilen raporda, “Evsel gıda atıklarının seviyeleri, yüksek gelirli, üst orta ve alt orta gelirli ülkelerde kişi başına yalnızca 7 kilogram farklılık gösteriyor. Aynı zamanda sıcak ülkelerde, yenilmeyen kısımları bulunan taze besinlerin daha fazla tüketilmesi ve dayanıklı soğuk zincir eksikliği nedeniyle, hanelerde kişi başına daha fazla gıda atığı oluştuğu görülüyor” ifadesi kullanıldı.

    “Gıda israfı küresel bir felaket”

    UNEP İcra Direktörü Inger Andersen yaptığı açıklamada, gıda israfının küresel bir felaket olduğunu belirterek, dünya çapında gıda israfı nedeniyle milyonlarca kişinin aç kaldığını söyledi. Andersen, “Bu sadece önemli bir kalkınma sorunu değil, aynı zamanda gereksiz atıkların etkilerinin iklim ve doğa üzerindeki maliyeti yüksek oluyor. Ancak ülkelerin bu konuya öncelik verirse gıda kaybını ve israfını önemli ölçüde tersine çevirebileceklerini, iklim değişikliği etkilerini ve ekonomik kayıpları azaltabileceklerini ve küresel hedeflere yönelik ilerlemeyi hızlandırabileceklerini biliyoruz” dedi.

  • “Gıda israfıyla karşı karşıyayız”

    “Gıda israfıyla karşı karşıyayız”

    TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün kurulduğu gün dolayısıyla her yıl kutlanan ‘16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde açıklamalarda bulundu. Bayraktar açıklamasında, canlıların temel yaşam kaynağı olan suyun önemine dikkat çekti. Dünya Gıda Günü’nün dünya çapında açlıkla mücadele konusunda farkındalık oluşturmak ve herkesin gıda güvenliğini ve sağlıklı beslenmeyi teşvik ettiğini belirten Bayraktar, “Dünya Gıda Günü bu yıl ‘Su hayattır, su gıda demektir’ teması ile kutlanıyor. Tüm canlılar için yaşam kaynağı olan su, gıdanın da olmazsa olmaz hammaddesidir. Susuz bir gıda üretimi düşünülemez. İnsan gıdasını ve hayvan besinini sağlayacak bitkisel üretim için su elzemdir” diye konuştu.

    “Gıda kayıpları ve gıda israfıyla karşı karşıyayız”

    Sağlıklı, sürdürülebilir ve ulaşılabilir gıdanın insanlığın en temel ve karşılanması gereken ihtiyacı olduğunu ifade eden Bayraktar, “Dünyada yetersiz beslenen insanların en yüksek olduğu bölge Afrika’dır. Üstelik 2030 yılına geldiğimizde yaklaşık 600 milyon insanın hala yetersiz besleneceği tahmin ediliyor. Açlık çeken, yetersiz beslenen insan sayısı ne yazık ki azalmıyor. Sürdürülebilir kalkınma amaçları arasında yer alan ‘2030 yılına kadar açlığın sona erdirilmesi’ hedefine ulaşmak bu gidişatla mümkün görünmüyor. Açlıkla savaşımız devam ederken, bir tarafta da küreselleşme, kentleşme, kentlerdeki tempolu yaşam tarzı sağlıksız beslenmeye neden oluyor, aşırı ve dengesiz gıda tüketimiyle birlikte de obezite oranı artıyor. Açlığı yok edemediğimiz gerçeğinin yanı sıra bir tarafta da gıda kayıpları ve gıda israfıyla karşı karşıyayız. Dünya çapında tüketicilere sunulan tüm gıdanın yüzde 17’si yaklaşık 1 milyar ton gıda çöpe atılıyor. Çöpe atılan gıda aynı zamanda su kaynaklarının da kaybıdır” açıklamasında bulundu.

    “Dünya gıdada farkındalığı salgın, kriz ve savaşların içinde bizzat yaşayarak öğrendi”

    Gıda stratejik öneme sahip olduğundan itibaren gıdaya erişimin zorlaştığına vurgu yapan Bayraktar, “Dünya gıdada farkındalığı salgın, kriz ve savaşların içinde bizzat yaşayarak öğrendi. Parası olduğu halde gıdaya ulaşamayanlar olduğu gibi, pahalıktan gıdaya ulaşamayanlar da oldu. Tarımını iyi yöneten ülkeler bu süreçten en az zararla çıktı. Dünyada açlığı bitirme planları süreci uzadı. Çünkü gıda milliyetçiliği ortaya çıktı. Ülkeler gıda stoklamaya başladı. Bu nedenle gıda fiyatlarının daha fazla artması riski gündemden düşmüyor. Önümüzdeki süreç tarım sektörü ve gıda fiyatları açısından önemini koruyacaktır. Gerekli tedbirleri acilen alarak, bu riskleri ülke olarak yönetmek zorundayız. Bunu başaramazsak üreticimiz de, tüketicimiz de bu zor günleri aşamayacaktır” şeklinde konuştu.

    “Gıda için su olmazsa olmazdır”

    Dünyada 171 milyon hektar sulanan tarım arazisi bulunduğunu bildiren Bayraktar, “Tatlı suyun yüzde 71,64’ü tarım, yüzde 15,08’i sanayi ve yüzde 13,28’i içme suyu olarak kullanılıyor. Ülkemizde ise 112 milyar metreküp olan su potansiyelimizin 57 milyar metreküpünü kullanıyoruz. Bu miktarın yüzde 77’si yani 44 milyar metreküpü tarımsal sulamada ve geri kalan 13 milyar metreküpü ise içme, kullanma ve sanayi suyu olarak değerlendiriliyor. Tarımda kullanılan suyun diğer sektörlere göre yüksek olması sadece ülkemize özgü bir husus değildir, birçok ülkede benzer durumlar söz konusudur. Tarıma yönelik küresel su talebinin 2050 yılına kadar yüzde 35 oranında artması bekleniyor. Sınırlı su kaynaklarının tüm sektörlerde çevreyle uyumlu bir şekilde etkin kullanılması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.

    Türkiye’nin gıda güvencesinin sağlanması, toplumun, gençlerin ve çocukların sağlıklı ve kaliteli beslenmesinin tarımın uluslararası alanda rekabet edebilecek doğrultuda sürdürülebilir bir şekilde gelişebilmesine bağlı olduğunu söyleyen Bayraktar, tarım sektörü olmadan sofralarda tüketilen gıdanın üretilemeyeceğini belirtti. Bu nedenle ülkeyi yönetenlerin tarım sektörüne daima pozitif ayrımcılıkla bakması ve imkânların bu şartlarda sunulması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, tarım sektörünün sorunlarının çözülmesi gerektiğini, bu çerçevede yatırımlar yapılması gerektiğini dile getirdi.

  • Atılan ekmeklerle yüzlerce okul yapılabilir

    Atılan ekmeklerle yüzlerce okul yapılabilir

    Dünyada milyonlarca insan, gıda kriziyle mücadele ediyor. Özellikle birçok Afrika ülkesinde, içme suyu ve gıdaya ulaşılmakta zorlanılıyor. Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına göre, Türkiye’nin de aralarında olduğu bazı ülkelerde son 10 yılda yaklaşık 10 milyar ton gıdanın çöpe gitmesi israfın boyutunu gösteriyor.

    Türkiye üst sırada: Kişi başı 93 kilogram, toplam 7 milyon 700 bin ton gıda çöpe gidiyor

    Birleşmiş Milletler’in (BM) hazırladığı 2021 Gıda İsraf Endeksi Raporu’na göre, dünyada her yıl 931 milyon ton gıda israf ediliyor. Kişi başına en fazla gıda israfının yapıldığı ülkeler arasında Türkiye üst sıralarda yer alıyor. Ülkemizde her yıl kişi başına 93 kilogram, toplamda ise 7 milyon 700 bin ton gıda çöpe atılıyor. Buna, gıdaların hazırlanma aşamasında harcanan su, enerji ve iş gücü de dahil olunca israfın boyutu giderek katlanıyor. Türkiye’de sadece 1 yılda israf edilen ekmeğin mali değeriyle 500 adet okul yapılabilecek olması israfın boyutuna dikkat çekiyor.

    Gıda israfının önlenmesi adına; Yaşar Üniversitesi, Konak Kaymakamlığı, Konak İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ve Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu, “Gıda Dostu Mutfağım” projesini hayata geçirdi. Bu çerçevede; otel, restoran ve kafe sahipleri ile sektör çalışanlarına, gıda israfının önlenmesi için eğitimler veriliyor ve çeşitli etkinlikler düzenleniyor.

    “Gıda Dostu Mutfağım” projesi ile sektördeki işletme sahipleri, istihdam edilen mühendis, tekniker, şef, aşçı, depo sorumlusu vb. çalışanlar ile tüketici bazında ev hanımlarına yönelik eğitimlere başlandı. Toplam 60 ders saati süren eğitimler ile gıda israfının önüne geçilmesi ve bu bilincin kitlelere yayılması hedeflenirken, 11 modülden oluşan eğitim, bugüne kadar 150 sektör çalışanına çevrim içi olarak verildi. “Gıda Güvenilirliği ve Gıda Hijyeni”, “Gıdaların Muhafazası”, “Stok Yönetimi”, “İzlenebilirlik”, “Etiket Okur-Yazarlığı”, “Gıdada Sürdürülebilirlik ve Döngüsel Üretim” “Atık Yönetimi”, “Gıda İsrafı”, “Sağlıklı Beslenme”, “İletişim” ve “Markalaşma” konularında aldıkları eğitim sonucunda girdikleri sınavları başarıyla tamamlayan 110 kişi sertifika almaya hak kazandı. Öte yandan, katıldıkları eğitimlerin öncesinde 150 sektör çalışanı ve 203 tüketici ile anket çalışması yapıldı. Eğitimlerin ardından sektör çalışanlarına ikinci kez yapılan aynı anketin cevaplarında bilinç düzeyinin arttığı gözlemlendi.

    “Döngüsel ekonomi yaklaşımı ile kaynakları etkili bir şekilde kullanarak gıda israfı azaltılabilir”

    Gıda israfının küresel ölçekte ciddi bir sorun olduğunu belirten Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Ruhan Aşkın Uzel, “Sorunu çözmek için bilinçli tüketim ve sürdürülebilirlik ilkelerine odaklanmamız gerekiyor. Döngüsel ekonomi yaklaşımı ile kaynakları etkili bir şekilde kullanarak gıda israfı azaltılabilir. Bu süreçte kaliteli yaşamın temel taşı, gıda güvenliği ve güvencesidir. Gıda israfının azaltılması, kaynakların korunması, toplumsal farkındalığın artması, bilinçli tüketim alışkanlıkları ve sürdürülebilir gıda sistemlerini desteklenmesiyle gelecek nesiller için sağlıklı bir dünya bırakmak mümkün. ‘Gıda Dostu Mutfağım’ projesi, üreticiden tüketiciye kadar uzanan bir süreçte disiplinler arası bir yaklaşımla tarladan sofraya bütüncül eğitim anlayışını benimseyen bir başarı öyküsü. Proje, paydaşları bir araya getirerek verimli bir iş birliği ortamı oluşturmuş ve rol model olarak sektörde önemli bir örnek teşkil etti ve sektördeki standartları yükseltti” diye konuştu.

  • İlaç israfında korkunç tablo

    İlaç israfında korkunç tablo

    İnegöl Devlet Hastanesi’nde akılcı ilaç kullanımına dikkat çekmek için yapılan bir projede toplanan ilaçlar, her gün tedavi için gelen yüzlerce hastanın dikkatini çekiyor.

    İnegöl Devlet Hastanesi tarafından, israf olan ilaçlara yönelik yapılan bir projede ilçede öğrenim gören öğrencilerden evlerinde bulunan tarihi geçmiş ilaçları getirmeleri istendi. Öğrencilerden yalnızca yüzde 10’unun destek verdiği projede bir ay içerisinde 6 bin 112 kutu ilaç toplandı. 2019 yılındaki bedeli 146 bin 688 TL olan ilaçların bugünkü bedelinin 1 milyon TL civarında olduğunu belirten İnegöl Devlet Hastanesi Başhekim Uzm. Dr. Hayrettin Göçmen, öğrencilerin tamamının destek vermesi halinde bu rakamın günümüz bedeli ile 10 milyonu TL’yi bulacağına dikkat çekti.

    Bu rakamların yalnızca miadı geçen ilaçların maliyeti olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Göçmen, gereksiz yere sağlık hizmeti kullanmaya bağlı olarak hekim muayeneleri, laboratuvar röntgen tetkikleri gibi maliyetler de eklenince Türkiye genelinde ortaya çıkacak rakamın ürkütücü olduğunu dile getirdi. Burada kullanılan ilaçların hepsinin ortak kamu kaynağı olduğu vurgulayan Uzm. Dr. Göçmen, “Bu israfın yine kendimize zararı olduğunu mutlaka aklımızda bulundurmamız gerekiyor. Özellikle ekonomik olarak dünya çapında bir sıkıntı yaşadığımız bir anda bu rakamları tekrar maliyetine göze almamak amacıyla herkesi gerektiği ilaç kullanmaya davet ediyorum. Gerektiğinden ne fazla ne de eksik olmak üzere herkes gerektiği kadar ilaç kullanması ve ülke kaynaklarını güzel kullanmaya dikkat etmesi durumunda daha güzel bir Türkiye bizleri bekliyor” şeklinde konuştu.

  • Kıyafet israfına “masraf ödemesi”

    Kıyafet israfına “masraf ödemesi”

    Fransa, tekstil alanında israfı azaltmak için yeni bir uygulamaya geçiyor. Fransız vatandaşları Ekim ayından itibaren kıyafet ve ayakkabı onarım masraflarını 6 ile 25 euro arasında geri alabilecek. Fransa Ekolojiden Sorumlu Devlet Bakanı Bérangre Couillard, başkent Paris’te bir moda merkezine ziyareti sırasında eski tekstil ürünlerinin onarılarak kullanılması için uygulanmaya başlayacak mali teşvikleri duyurdu. Couillard, onarım masraflarının hükümetin gelecek 5 yıl için ayırdığı 154 milyon euroluk fondan yapılacağını söyledi. Tüm tekstil atölyelerini ve ayakkabıcıları eko-organizasyon Refashion tarafından yürütülecek plana katılmaya davet eden Couillard, proje ile halkın eski kıyafetleri atmak yerine onarım yaptırarak yeniden kullanılmasını sağlamak olduğunu belirterek, “Bu karar, atölyeleri ve perakendecileri onarım hizmeti de sunmaya teşvik edecektir” ifadelerini kullandı.

    Bu gelişme, Fransız hükümetinin gezegeni en çok kirleten sektörlerden biri olan tekstil endüstrisinde reform yapmak ve ‘hızlı moda’ olarak adlandırılan tüketimle mücadele etmek için geçen yılın sonunda başlayan çabasının bir parçası olarak görülüyor.
    Fransa’da her yıl tahmini 700 bin ton kıyafet çöpe atılıyor.

  • Su hayattır, israf etmeyelim

    Su hayattır, israf etmeyelim

    Peki su neden bu kadar önemlidir? İnsan vücudunun %60-70’i sudur. İnsan besin almadan haftalarca yaşayabilir, oysa su olmadan ancak birkaç gün yaşayabilir. Vücuttaki su yoğunluğunun %1 azalması, susama hissiyatı doğurur. Vücut suyu azaldıkça fiziksel performans düşer, konsantrasyon azalır. Daha ileri kayıplarda baş dönmesi, kusma, kas spazmı ve aşırı yorgunluk görülür.
    Uzmanlar, vücut suyunun %10 azalmasıyla yaşam tehlikeye girmeye başladığını, %20’si yitirildiğinde ise ölümle sonuçlanır. Su, vücut fonksiyonlarının çalışmasında, metabolizma dengesinin sağlanmasında ve vücutta pek çok biyokimyasal işlemin gerçekleşmesinde son derece önemli rol oynamaktadır.

    Dünyanın yüzde 70’i, su ama içilen kısmı yüzde 3

    Yapılan değerlendirmede; “günlük içilmesi önerilen su miktarı yaşa, cinsiyete, kiloya, mevsime, fiziksel aktiviteye, su kaybı olup olmadığına yani kişiye ve hatta kişinin içinde bulunduğu duruma göre değişebilmekle birlikte, ortalama 1,5-2,5 litreye denk gelmektedir denilerek şunlar kaydedil, “Kısacası ”su hayattır” cümlesi suyun önemi için söyleyebileceğimiz en anlamlı cümledir.” denildi.

    “Su sonsuz bir kaynak değildir”

    Su kaynaklarını israf etmeden planlı bir şekilde kullanmak gerektiğini ifade eden uzmanlar, “Hayati öneme sahip olan “SU” sonsuz bir kaynak mıdır? Maalesef değildir. Dünyamızın %70’i sudur ancak bunun %97’si tuzludur. Yani içilmeye uygun değildir. Geri kalan %2,5’i ise nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunmaktadır. Ülkemizde de, kişi başına kullanılabilir su potansiyeli hesaplandığında, su baskısı/stresi yaşadığımız/yaşayabileceğimiz görülmektedir. Bu nedenle su, su kaynaklarını korumak ve kirletmemek çocuklarımıza ve geleceğimize bırakacağımız en önemli mirastır.” şeklinde konuştular.

  • “Suyu ve toprağı idareli kullanmalıyız”

    “Suyu ve toprağı idareli kullanmalıyız”

    Bir dizi programlar için Denizli’ye gelen Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, Nihat Zeybekçi Kongre ve Kültür Merkezi’nde tarım sektörü temsilcileriyle durum değerlendirmesi yaptı. Basına kapalı olarak gerçekleşen toplantının açılışında konuşan Bakan Kirişci, “Kırsalda terk edilmiş alanlar var, bu tür alanların vatandaşlar tarafından kullanılması mevcut mevzuata göre mümkün değil. Şimdi mülkiyet hakkı ile kullanım hakkını ayırdık. Mülk sahibine, ‘2 yıl süreyle şayet bu alanlar boş kalmaya devam ederse, biz burayı kiralanacak alanlar envanterlerine dahil edeceğiz’ diyoruz. Bu kiralama işlemini en yakın oradaki insanlardan başlayarak bir takım meslek örgütleri ve onsan sonrada dışardan gelenlere tercih sıralamasında bulunacağız. Oradan aldığımız kira gelirini varisler varsa onların hesabına, mahkemelikse bankada bloke edeceğiz, değilse kişiye yatıracağız. Amacımız 686 bin hektar alanı değerlendirmeyi hedefliyoruz. Orman köylülerimize elde etmiş olduğumuz gelirlerden pay vereceğiz, 1 milyarlık bir orman ürünü sattık 200 milyon TL’lik masrafı vardır, 800 milyonluk TL’lik getirisi olur. Bu miktarın yüzde 10’u olan 80 milyon TL’yi buradaki orman köylülerine nakli olarak dağıtacağız. Bu orman köylüsünün ormana daha çok sahiplenmesini sağlayacağız” dedi.

    “Suyu ve toprağı idareli kullanmalıyız”

    Toprağın ve suyun dikkatli kullanılması gerektiğini belirten Bakan Kirişci, “Türkiye’nin kaynaklarının optimum düzeyde verimli kullanılması adına bir takım çalışmalara imkan sağlayacak olan planlı üretim meclisimizden geçti. Mecliste 40 maddelik değişim sağlandı. Bizim topraklarımız artık bize yetmemeye başladı. Türkiye’de 2002 yılında kişi başı arazi varlığı 4 dekar iken, bugün 2.8 dekara geriledi. 2053 hedefi için bunun 105 milyon olacağını öngördüğümüzde, bu otomatikman bizim kişi başına 1.7 dekar gibi bugünkü 2.8’in bile 1.7’dekar gibi düzeye ineceğini bilmemiz gerekiyor. Nüfus artışımızla biz toprağımızla ile ilgili daha dikkatli olmamız lazım. Türkiye’nin 112 milyar metreküp suyu var, ama bu suyun eğer 2050’ye gelecek olursak bu su kaynaklarının yüzde 25 azalacağı yine projeksiyon olarak öngörülüyor. Bundan dolayı suyu da idareli kullanmalıyız” ifadelerini kullandı.

    Denizli’ye yapılan yatırımları açıklayan Bakan Kirişci, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Denizli’de bizim bakanlık olarak verdiğimiz çok önemli destekler var. Özellikle 20.8 milyarlık son 20 yılda verdiğimiz toplam destek var ve bu bitkisel üretimimizi 2.6 milyon TL’ye çıkardık yüzde 200’lük artışla. Büyük baş hayvan varlığını yüzde 245 artışla 275 bine ulaştırdık. Küçük baş ise yüzde 108 artarak 741 bine çıktı. Kanatlı havyan ise yüzde 204 arttı 6.3 milyona ulaştı. Arı kovan varlığımız yüzde 94 artışla 106 bin adet oldu. 627 proje için de tam 113 milyon TL’lik destek sağladık” dedi.

    Bakan Kiriçci başkanlığında gerçekleşen tarım sektörü değerlendirme toplantısına Vali Vekili Mehmet Okur, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Bakan Yardımcısı Nihat Pakdil, Bitkisel Üretim Genel Müdürü Mehmet Hasdemir, Hayvancılık Genel Müdürü Salih Çelik, AK Parti İl Başkanı Yücel Güngör, MHP İl Başkanı Mehmet Ali Yılmaz ve sektör temsilcileri katıldı.

  • Sokaklardaki ekmek parçaları

    Sokaklardaki ekmek parçaları

    Eskişehirli hayvanseverlerin attığı ekmekler, kaldırım ve sokaklarda hoş olmayan görüntülere sebebiyet veriyor. Duyarlı vatandaşlar tarafından hayvanları beslemek amacıyla ağaç altlarına bırakılan yemek artıkları aynı zamanda çevre kirliliğine neden oluyor.

    Meydana gelen bu durum karşısında ikiye bölünen vatandaşların bir kısmı hayvanları yemleme niyetindeyken, diğer kısmı ise oluşan kötü manzara karşısında yetkililerden gereğinin yapılmasını talep ediyor.

  • BESAŞ’ta israf bu şekilde engelleniyor

    BESAŞ’ta israf bu şekilde engelleniyor

    Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şubesi tarafından düzenlenen “Gıda israfının ne kadar farkındayız?” konulu panelde, gıda israfı tüm yönleriyle masaya yatırıldı.

    Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Serkan Durmuş moderatörlüğünde gerçekleşen panelde; Bursa Tarım ve Orman İl Müdürü Hamit Aygül, BESAŞ Genel Müdürü Hakkı Gülşen ve Bursa Uludağ Üniversitesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Görevlisi Prof Dr. Şule Turhan, gıda israfını değerlendirdi. BUSİAD Evi’nde düzenlenen panelde; gıda israfının ekonomik zararları, israfın engellenmesi ile sağlanacak gelir, israfın oluşum aşamaları ve yapılan araştırmalar doğrultusunda oluşan veriler konuşuldu.

    En büyük israf evlerde

    Bursa İl Tarım ve Orman Müdürü Hamit Aygül, israfın iki yönü olduğunu belirterek, “Sofraya gelen gıda kaybı ve sofra aşamasında yapılan israf var. Sebze ve meyvelerin üçte birinin sofraya gelmeden kaybolduğu, çeşitli araştırmalarda dile getiriliyor. Yüzde 13 perakende, yüzde 26 gıda hizmetlerinde ve yüzde 61 de evlerde israf gerçekleşiyor. Bu durumda, ailelerde ve sektörlerde ciddi bilinç oluşturmamız şart” dedi. İl Müdürlüğü olarak israfı önlemek için çalışmalar yaptıklarını kaydeden Aygül, Bursa haline yaz aylarında 816 bin, kış aylarında da 349 bin ton sebze-meyve girişi olduğunu, yaz mevsiminde günlük ortalama 10-12 ton, kış mevsiminde de 8 ton kayıp yaşandığını dile getirdi. Aygül, Bakanlık olarak ‘Gıdanı Koru-Sofrana Sahip Çık’ sloganıyla 2020 yılında başlattıkları bir ulusal kampanya bulunduğunu, israfı önlemek için okullarda eğitim çalışmaları yaptıklarını kaydetti.

    BESAŞ’ta büyük hassasiyet

    BESAŞ Genel Müdürü Hakkı Gülşen de israf denilince herkesin aklına ilk olarak ekmeğin geldiğini belirterek, üretimden nihai ürüne kadar BESAŞ olarak israfın önüne geçme yönünde büyük hassasiyet gösterdiklerini söyledi. Gülşen, “500 satış noktasında yazılım altyapısıyla alınan sipariş doğrultusunda üretim yaparak, fazla üretimin önüne geçiyoruz. Dinamik sipariş altyapısının yanında aktif tedarik süreci ile de ihtiyaca göre dağıtım gerçekleştiriyoruz. Bu sayede üretilen ekmeklerin tamamı satışa sunuluyor ve israf engelleniyor. Fırınlar ise rekabet koşullarından dolayı bunu yapamıyor ve talebin üzerinde üretim yapıyor, kalan ekmekleri toplamak zorunda kalıyorlar” diye konuştu. Gülşen, pandemi öncesi öğrencileri BESAŞ’ta gezdirdiklerini, bu gezilere tekrar başlamayı planladıklarını kaydederek, bu çalışmanın israfa karşı bilinç oluşturulmasında önemli olduğunu sözlerine ekledi.

    Uludağ Üniversitesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Görevlisi Prof.Dr. Şule Turhan da, “Dünya kaynaklarının yüzde 86’sını, nüfusun yüzde 21’i kullanıyor. Böyle devam ederse, açlıkla karşılaşırız. Bu böyle devam edemez” şeklinde konuştu.

    Prof. Dr. Turhan, gıda kayıp ve atıkları hakkında detaylı bilgiler vererek, asıl amacın atık ve kayıp oluşumunu engellemek olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Turhan, gıdaların üçte birinin israf edildiğini belirterek, Türkiye’deki gıda israfının milli gelirin yüzde 15’ine denk geldiğini kaydetti.