Etiket: israil

  • “Büyük bir güçle girmekten başka çare yok”

    “Büyük bir güçle girmekten başka çare yok”

    İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik düzenlediği saldırılar 22’nci gününde devam ediyor. İsrail ordusunun dün gece yoğunlaştırdığı bombardımanın ardından yaptığı “Kara Kuvvetleri bu gece faaliyetlerini genişletecek” açıklaması gözleri Gazze Şeridi’ne çevirdi.
    İsrail Genelkurmay Başkanı Korgeneral Herzi Halevi Gazze Şeridi sınırında konuşlandırılmış askerleri ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde büyük bir kara operasyonu düzenlenmesi gerektiğini belirterek, “Düşmanı ortaya çıkarmak için büyük bir güçle topraklarına girmekten başka çare yok” dedi. Halevi, savaşın başlamasının üstünden 3 hafta geçtiğini belirterek, “Bu savaşın aşamaları var ve bugün yeni bir aşamaya geçtik” ifadelerini kullandı. İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde kara operasyonları sürdürdüğünü açıklayan Halevi, “Bu operasyonlar, Hamas’ın dağıtılması, sınır güvenliği ve tüm rehinelerin evlerine geri dönmesi hedeflerine hizmet ediyor” şeklinde konuştu.

    Risk olmadan başarının olmayacağını vurgulayan Halevi, “Savaşın amacı karadan girişi gerektirir. Bedel ödemeden zafer olmaz” açıklamasını yaptı. Halevi, rehinelerin iadesinin son derece önemli olduğunu kaydederek, “Hamas şu anda masumları, bebekleri, çocukları, kadın ve erkekleri, yaşlı vatandaşları elinde tutuyor. Bu çabanın başarıya ulaşması için her şeyi yapacağız” dedi.
    Halavi açıklamasını “Hedeflerimizi net olarak belirledik. Yolumuz uzun olacak. Kararlılıkla mücadele edip kazanacağız” ifadelerini kullanarak sonlandırdı.

  • Hedef Türkiye

    Hedef Türkiye

    İnegöl Belediyesi, tüm dünyanın gözü önünde İsrail’in adeta katliam yaptığı Filistin’de yaşananlar hakkında vatandaşların bilinçlenmesi ve bölgeyle ilgili doğru bilgiye ulaşılması adına Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın konuşmacı olarak katıldığı “Filistin-İsrail Savaşı ve Türkiye’nin Stratejisi” konulu seminer düzenledi. Cuma akşamı 20.00’da Beşinci Mevsim Kültür Sanat Merkezinde gerçekleştirilen programa; Kaymakam Eren Arslan, Belediye Başkanı Alper Taban, Belediye Başkan Yardımcısı Fevzi Dülger, İnegöl MYO Müdürü Prof. Dr. Hikmet Sami Yıldırımhan, AK Parti İlçe Başkanı Mustafa Duruş, MHP İlçe Başkanı Uğur Bayram, Sultan Abdülhamid Han Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı Turgay Yazıcı, İnegöl Ülkü Ocakları Başkanı Burak Bingül ile vatandaşlar katıldı.

    İSRAİL TOPRAKLARINI GENİŞLETMEK ZORUNDA, ETRAFA SALDIRACAK

    Seminerde Filistin’de yaşananları ve dünden bugüne Filistin-İsrail arasında yaşanan çatışmaların sürecini anlatan Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, İsrail’in nüfusunun hızla arttığı ve yayılmacı politikası nedeniyle toprağa ihtiyacı olduğunu ifade etti. İsrail nüfusunun 70 yılda 10 kat arttığını kaydeden Yaycı, “İsrail’in doğurganlık oranı, OECD ortalamasının iki katı. 2060’ta nüfusları 21 milyon olacak. Bu nedenle İsrail topraklarını genişletmek zorunda. Dünyanın en kalabalık kıtası olan Çin ve Hindistan’a ev sahipliği yapan Asya’da km2 başına 109 kişi düşüyor. İsrail’de ise km2 başına 550 kişi düşmektedir. Dünyada km2 başına düşen insan sayısı bakımından en kalabalık ülkeler Filistin ve ikinci sırada İsrail gelir. İsrail 1947’den bu yana geçen sürede Filistin topraklarının yüzde 85’ini yuttu. Golan ve Lübnan’da işgaller yaparak oraları kendi toprağı yaptı ve İsrail işgallerle kendisini büyütmeye devam etti. İsrail dünyanın en genişleyici devletidir. Kendi sınırlarının iki katı büyümüştür. Dolayısıyla İsrail’in felsefesini iyi anlamak lazım. İsrail etrafa saldıracak. Mesele Gazze değil” dedi.

    FİLİSTİN’İ KİM YÖNETİYOR, ENDİŞE DUYUYORUZ

    Filistin’in iki bölümden oluştuğunu da dile getiren Cihat Yaycı, “Batı Şeria ve Gazze… İkisi birleşikti, işgal ede ede bu hale geldi. Filistin’in denize kıyısı olan tek toprağı Gazze şerididir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile 2010’da bir anlaşma yaptı İsrail, deniz yetki alanları anlaşması. Bununla birlikte İsrail Filistin’in denizdeki alanlarını da işgal etti. Bunun farkına biz Türklerden başka kimse varmadı. Libya ile bir anlaşma yaptık biliyorsunuz. Aynısını Filistin ile de yapalım istedik. Filistinli yetkililer kabul etmedi. Hazırlıklarımızı yaptık, dosyaları gönderdik. Eğer etseydiler, kara ülkesinin 10 katı kadar deniz ülkesi elde edeceklerdi. Ama imzalamadılar. Neden? İsrail… Filistin’i kim yönetiyor diye de insan endişe duyuyor açıkçası. Bunu imzalamayarak şu anki işgalin önün açtılar. Bakın Gazze kaybedilirse denizden ne tahliye ne de takviye yapılabilecek. Oradaki doğalgaz ve petrol yatakları da İsrail’e geçmiş olacak” diye konuştu.

    İSRAİL SALDIRIYI BİLİYOR MUYDU?

    Cihat Yaycı, İsrail’in Gazze sınırında çok ciddi tedbirlerle sınırı koruduğunu da hatırlatarak şöyle konuştu: “Hamas İsrail’in haberi olmadan, alınan o kadar tedbire rağmen sınırı nasıl geçti? Mısır, saldırıdan 3 gün önce İsrail’i uyardıklarını söyledi. Netanyahu bunun sorulması üzerine olayı geçiştirdi. Daha sonra yapılan açıklamalardan da yola çıkarak, İsrail’in saldırıyı bildiği görülüyor. Peki Hamas’ın saldırısı kime yaradı? Hamas içerisinde ülkemizdeki fetöcüler gibi içeri sızmış hainler mi vardı ya da Hamas tuzağa mı düştü. Birileri Hamas’a İsrail saldırmadan sen saldır denmişte olabilir. Her halükarda İsrail’in tuzağı görülüyor. Hamas yetkilileri biz saldırmasak onlar bize saldıracaktı diye cevap verdiler. Çok ciddi bir kurgu var ortada. Hamas saldırır saldırmaz Cumartesi günü bebek başlarının koparıldığı, yakılıp yıkıldığı videolar servis edildi dünyaya. Hazır olan görüntüler birden çıktı ortaya. Müslüman milletler bile böyle vahşet olur mu deyip Filistin’e Hamas’a destek vermekten imtina ettiler. İsrail için bu bulunmaz bir fırsat oldu. Aradan birkaç gün geçince bu görüntülerin hepsinin kurgu olduğu ortaya çıktı. Ancak artık kamuoyu oluşmuştu. Ardından İsrail’in saldırıları başladı.”

    TÜRKİYE HAREKATLARLA KURULAN KOİDORU PARÇALADI

    “Herzog’un 1896’da yazdığı plan işletiliyor. Bugüne kadar Herzog’un dediği her şey oldu. İsrail’in bölgedeki en büyük düşmanı, onu en çok eleştiren, tehdit eden kimdi? İran. İran’ın en büyük düşmanı da İsrail… İsrail’de benim en büyük düşmanın İran dedi. İran’ın silahlanmasıyla, İsrail’de bunlar beni yok edecek deyip kendini korumak bahanesiyle silahlanmaya başlamadı mı? Herkes bunu o gün makul gördü. Peki bugüne kadar İran’dan İsrail için geliştirdiklerini söyledikleri füzelerden bir tane bile atılmış mıdır? Hayır. Ama İsrail bu sürede silahlanmış ve güçlenmiştir. 1979’da İsrail ve Amerika’nın Ortadoğu’da var olma süreci başlatıldı. 1980’den sonra İran Irak savaşıyla ırak güçten düşürüldü. Körfez savaşlarıyla üçe bölündü. Sonra IŞİD ortaya çıkarıldı. ABD burada IŞİD var, mücadele etmemiz gerek dedi. Sonra Suriye’de hiçbir şey yokken iç savaş çıktı. Burada ABD PKK’nın adını değiştirip IŞİD’le mücadele etmesi için YPG’yi oluşturdu. Ama Türkiye Fırat Kalkanı, Barış Pınarı, Zeytin Dalı harekatlarıyla kurulan koridoru parçaları, Türk Kılıcını oraya soktu. Aynı şekilde 2003’te 1 Mart tezkeresi geçmiş olsaydı, bugün Irak’ı kuzeyinde de Barzani değil biz olacaktık.”

    TÜRK’ÜN TÜRK’TEN BAŞKA DOSTU YOKTUR

    “İsrail Gazze, Hamas değil de neden Halep ve Şam hava limanlarını bombalıyor. Rusya, PKK Türkiye’ye saldırdığı halde Türk uçaklarının Suriye’de uçuş yapmasına müsaade etmezken, İsrail uçaklarının bombardımanına neden izin veriyor. Rusya mı dostumuz? Bunlar masanın üzerinde bilek güreşi yaparken masanın altından tokalaşıyor. Türkiye masanın üzerine de altına da bakmalı. Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur. Ama moralinizi bozmayın, bu tarihten beri böyleydi zaten. Allah’ın izniyle Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır.”

    ASIL HEDEF TÜRKİYE

    “Hamas’ın 6 tane lideri var. Durum çok başka. Hedef Türkiye. Bu liderler İsrail tarafından bir dönem tutuklanıp sonra serbest bırakılıyor. Bunların hepsi sorgulanmalı. 6 liderden 4’ü böyle. Peki yapılmak istene ne? Yapılmak istenen şu; İsrail Lübnan’a saldıracak dedik ilk gün, saldırdı. Hizbullah’ı bahane gösterdi. Suriye’ye saldıracak dedik, saldırmaya başladı. Bundan bir buçuk ay önce bir el PKK’ya Deyrizor’un güneyine in, bu bölgeye yaklaş emri verdi. Arap aşiretleriyle çatışmalar çıktı aralarında hatırlarsanız. Her şey planlı programlı. İsrail buradan da kendisine sözde saldırıyı bahane edip saldırdığında PKK ve YPG ile birleşirse, Türkiye’ye komşu oluyor. Arz-ı Mevud’a göre 22 vilayetimiz, İsrail’in sahip olmak istediği topraklar. Özellikle son dönemde yaşananlardan da Türkiye’nin hedef alındığı gösteren 4 mesaj var. Birincisi; Suriye’de ABD F-16’larının SİHA’mızı düşürmesi. İkincisi ABD uçak gemisinin Abdülhamid Han Sondaj Gemimizin 5 mil yakınına ve sözde Sevilla Üniversitesi Haritasının sınır çizgisinde durması. Üçüncüsü ABD Başkanının Türkiye’yi “ABD’nin milli güvenliğine olağanüstü tehdit” olarak nitelemesi. Dördüncüsü de Türkiye’nin ABD’yi, ABD’nin de Türkiye’yi muhatap almaması.”

    Seminer sonunda Belediye Başkanı Alper Taban da sahneye çıkarak kısa bir selamlama konuşması yaptı. Başkan Taban, “Kıymetli hocamız geçmiş tecrübesi ve bakış açısıyla yaşananları bizlere tüm çıplaklığıyla anlattı. Ben de çok dikkat çekici buldum. Aslında meseleler göründüklerinin çok daha ötesinde meseleler. Bizler de hocamızın anlatımlarıyla aydınlandık. Cihat Yaycı hocamız ve siz kıymetli vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum” dedi. Konuşma sonrası Başkan Taban, Cihat Yaycı’ya gecenin anısına hediye takdimi gerçekleştirdi.

  • İsrail: “Kara operasyonu devam ediyor”

    İsrail: “Kara operasyonu devam ediyor”

    İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırıları, 21. günde devam ediyor. İsrail Savunma Kuvvetleri Sözcüsü Tuğamiral Daniel Hagari yaptığı açıklamada, “Piyade, zırhlı, istihkam kara ve topçu kuvvetleri, hala sahada ve operasyona devam ediyor” ifadelerini kullandı. Hagari ayrıca, İsrail’in bugün gıda, su ve ilaç taşıyan kamyonların Gazze’ye girmesine izin vereceğini belirtti.

    Kara saldırısı sürüyor
    İsrail ordusu dün akşam önce karadan, daha sonra da savaş uçaklarıyla Gazze’nin kuzeyine saldırılarını yoğunlaştırdı. Kara operasyonu sırasında İsrailli askerlerle Hamas mensupları karşı karşıya geldi. Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları gece saatlerinde Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Beyt Hanun’da ve Gazze Şeridi’nin merkezindeki Bureij’de şiddetli çatışmaların yaşandığını duyurdu. İsrail ordusu ayrıca hava saldırılarıyla Gazze Şeridi’nin en büyük ve merkez hastanesi olan Şifa Hastanesi yakınları ile Beyt Lahya kentindeki Endonezya Hastanesi yakınlarını da vurdu.

    İsrail ordusunun devam eden saldırıları nedeniyle Gazze Şeridi’nden dumanlar yükseliyor.

  • “Asıl hedef Türkiye”

    “Asıl hedef Türkiye”

    İnegöl Belediyesi, tüm dünyanın gözü önünde İsrail’in adeta katliam yaptığı Filistin’de yaşananlar hakkında vatandaşların bilinçlenmesi ve bölgeyle ilgili doğru bilgiye ulaşılması adına Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın konuşmacı olarak katıldığı “Filistin-İsrail Savaşı ve Türkiye’nin Stratejisi” konulu seminer düzenledi. Cuma akşamı 20.00’da Beşinci Mevsim Kültür Sanat Merkezinde gerçekleştirilen programa; Kaymakam Eren Arslan, Belediye Başkanı Alper Taban, Belediye Başkan Yardımcısı Fevzi Dülger, İnegöl MYO Müdürü Prof. Dr. Hikmet Sami Yıldırımhan, AK Parti İlçe Başkanı Mustafa Duruş, MHP İlçe Başkanı Uğur Bayram, Sultan Abdülhamid Han Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı Turgay Yazıcı, İnegöl Ülkü Ocakları Başkanı Burak Bingül ile vatandaşlar katıldı.

    Seminerde Filistin’de yaşananları ve dünden bugüne Filistin-İsrail arasında yaşanan çatışmaların sürecini anlatan Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, İsrail’in nüfusunun hızla arttığı ve yayılmacı politikası nedeniyle toprağa ihtiyacı olduğunu ifade etti. İsrail nüfusunun 70 yılda 10 kat arttığını kaydeden Yaycı, “İsrail’in doğurganlık oranı, OECD ortalamasının iki katı. 2060’ta nüfusları 21 milyon olacak. Bu nedenle İsrail topraklarını genişletmek zorunda. Dünyanın en kalabalık kıtası olan Çin ve Hindistan’a ev sahipliği yapan Asya’da kilometrekare başına 109 kişi düşüyor. İsrail’de ise kilometrekare başına 550 kişi düşmektedir. Dünyada kilometrekare başına düşen insan sayısı bakımından en kalabalık ülkeler Filistin ve ikinci sırada İsrail gelir. İsrail 1947’den bu yana geçen sürede Filistin topraklarının yüzde 85’ini yuttu. Golan ve Lübnan’da işgaller yaparak oraları kendi toprağı yaptı ve İsrail işgallerle kendisini büyütmeye devam etti. İsrail dünyanın en genişleyici devletidir. Kendi sınırlarının iki katı büyümüştür. Dolayısıyla İsrail’in felsefesini iyi anlamak lazım. İsrail etrafa saldıracak. Mesele Gazze değil” dedi.
    Filistin’in iki bölümden oluştuğunu da dile getiren Cihat Yaycı, “Batı Şeria ve Gazze… İkisi birleşikti, işgal ede ede bu hale geldi. Filistin’in denize kıyısı olan tek toprağı Gazze şerididir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile 2010’da bir anlaşma yaptı İsrail, deniz yetki alanları anlaşması. Bununla birlikte İsrail Filistin’in denizdeki alanlarını da işgal etti. Bunun farkına biz Türklerden başka kimse varmadı. Libya ile bir anlaşma yaptık biliyorsunuz. Aynısını Filistin ile de yapalım istedik. Filistinli yetkililer kabul etmedi. Hazırlıklarımızı yaptık, dosyaları gönderdik. Eğer etseydiler, kara ülkesinin 10 katı kadar deniz ülkesi elde edeceklerdi. Ama imzalamadılar. Neden? İsrail… Filistin’i kim yönetiyor diye de insan endişe duyuyor açıkçası. Bunu imzalamayarak şu anki işgalin önün açtılar. Bakın Gazze kaybedilirse denizden ne tahliye ne de takviye yapılabilecek. Oradaki doğalgaz ve petrol yatakları da İsrail’e geçmiş olacak” diye konuştu.

    İsrail saldırıyı biliyor muydu?
    Cihat Yaycı, İsrail’in Gazze sınırında çok ciddi tedbirlerle sınırı koruduğunu da hatırlatarak şöyle konuştu: “Hamas İsrail’in haberi olmadan, alınan o kadar tedbire rağmen sınırı nasıl geçti? Mısır, saldırıdan 3 gün önce İsrail’i uyardıklarını söyledi. Netanyahu bunun sorulması üzerine olayı geçiştirdi. Daha sonra yapılan açıklamalardan da yola çıkarak, İsrail’in saldırıyı bildiği görülüyor. Peki Hamas’ın saldırısı kime yaradı? Hamas içerisinde ülkemizdeki fetöcüler gibi içeri sızmış hainler mi vardı ya da Hamas tuzağa mı düştü. Birileri Hamas’a İsrail saldırmadan sen saldır denmişte olabilir. Her halükarda İsrail’in tuzağı görülüyor. Hamas yetkilileri biz saldırmasak onlar bize saldıracaktı diye cevap verdiler. Çok ciddi bir kurgu var ortada. Hamas saldırır saldırmaz Cumartesi günü bebek başlarının koparıldığı, yakılıp yıkıldığı videolar servis edildi dünyaya. Hazır olan görüntüler birden çıktı ortaya. Müslüman milletler bile böyle vahşet olur mu deyip Filistin’e Hamas’a destek vermekten imtina ettiler. İsrail için bu bulunmaz bir fırsat oldu. Aradan birkaç gün geçince bu görüntülerin hepsinin kurgu olduğu ortaya çıktı. Ancak artık kamuoyu oluşmuştu. Ardından

    İsrail’in saldırıları başladı.”
    “Herzog’un 1896’da yazdığı plan işletiliyor. Bugüne kadar Herzog’un dediği her şey oldu. İsrail’in bölgedeki en büyük düşmanı, onu en çok eleştiren, tehdit eden kimdi? İran. İran’ın en büyük düşmanı da İsrail.” Diyen Yaycı, “İsrail’de benim en büyük düşmanın İran dedi. İran’ın silahlanmasıyla, İsrail’de bunlar beni yok edecek deyip kendini korumak bahanesiyle silahlanmaya başlamadı mı? Herkes bunu o gün makul gördü. Peki bugüne kadar İran’dan İsrail için geliştirdiklerini söyledikleri füzelerden bir tane bile atılmış mıdır? Hayır. Ama İsrail bu sürede silahlanmış ve güçlenmiştir. 1979’da İsrail ve Amerika’nın Ortadoğu’da var olma süreci başlatıldı. 1980’den sonra İran Irak savaşıyla ırak güçten düşürüldü. Körfez savaşlarıyla üçe bölündü. Sonra IŞİD ortaya çıkarıldı. ABD burada IŞİD var, mücadele etmemiz gerek dedi. Sonra Suriye’de hiçbir şey yokken iç savaş çıktı. Burada ABD PKK’nın adını değiştirip IŞİD’le mücadele etmesi için YPG’yi oluşturdu. Ama Türkiye Fırat Kalkanı, Barış Pınarı, Zeytin Dalı harekatlarıyla kurulan koridoru parçaları, Türk Kılıcını oraya soktu. Aynı şekilde 2003’te 1 Mart tezkeresi geçmiş olsaydı, bugün Irak’ı kuzeyinde de Barzani değil biz olacaktık” dedi.

    “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur”
    Yaycı sözlerini şöyle tamamladı: “İsrail Gazze, Hamas değil de neden Halep ve Şam hava limanlarını bombalıyor. Rusya, PKK Türkiye’ye saldırdığı halde Türk uçaklarının Suriye’de uçuş yapmasına müsaade etmezken, İsrail uçaklarının bombardımanına neden izin veriyor. Rusya mı dostumuz? Bunlar masanın üzerinde bilek güreşi yaparken masanın altından tokalaşıyor. Türkiye masanın üzerine de altına da bakmalı. Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur. Ama moralinizi bozmayın, bu tarihten beri böyleydi zaten. Allah’ın izniyle Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır. Hamas’ın 6 tane lideri var. Durum çok başka. Hedef Türkiye. Bu liderler İsrail tarafından bir dönem tutuklanıp sonra serbest bırakılıyor. Bunların hepsi sorgulanmalı. 6 liderden 4’ü böyle. Peki yapılmak istene ne? Yapılmak istenen şu; İsrail Lübnan’a saldıracak dedik ilk gün, saldırdı. Hizbullah’ı bahane gösterdi. Suriye’ye saldıracak dedik, saldırmaya başladı. Bundan bir buçuk ay önce bir el PKK’ya Deyrizor’un güneyine in, bu bölgeye yaklaş emri verdi. Arap aşiretleriyle çatışmalar çıktı aralarında hatırlarsanız. Her şey planlı programlı. İsrail buradan da kendisine sözde saldırıyı bahane edip saldırdığında PKK ve YPG ile birleşirse, Türkiye’ye komşu oluyor. Arz-ı Mevud’a göre 22 vilayetimiz, İsrail’in sahip olmak istediği topraklar. Özellikle son dönemde yaşananlardan da Türkiye’nin hedef alındığı gösteren 4 mesaj var. Birincisi; Suriye’de ABD F-16’larının SİHA’mızı düşürmesi. İkincisi ABD uçak gemisinin Abdülhamid Han Sondaj Gemimizin 5 mil yakınına ve sözde Sevilla Üniversitesi Haritasının sınır çizgisinde durması. Üçüncüsü ABD Başkanının Türkiye’yi “ABD’nin milli güvenliğine olağanüstü tehdit” olarak nitelemesi. Dördüncüsü de Türkiye’nin ABD’yi, ABD’nin de Türkiye’yi muhatap almaması”

    Seminer sonunda Belediye Başkanı Alper Taban da sahneye çıkarak kısa bir selamlama konuşması yaptı. Başkan Taban, “Kıymetli hocamız geçmiş tecrübesi ve bakış açısıyla yaşananları bizlere tüm çıplaklığıyla anlattı. Ben de çok dikkat çekici buldum. Aslında meseleler göründüklerinin çok daha ötesinde meseleler. Bizler de hocamızın anlatımlarıyla aydınlandık. Cihat Yaycı hocamız ve siz kıymetli vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum” dedi. Konuşma sonrası Başkan Taban, Cihat Yaycı’ya gecenin anısına hediye takdimi gerçekleştirdi.

  • Gazze Şeridi karanlığa gömüldü

    Gazze Şeridi karanlığa gömüldü

    İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılar 21’inci günde de devam ediyor. İsrail ordusu, havadan ve karadan bölgeye saldırılarını sürdürürken, gözler İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik başlatmayı planladığı kara harekatına çevrildi. Havanın kararmasıyla İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından Gazze Şeridi’nde bulunan birçok bölge yoğun ateş altına alındı. Yaşanan hava bombardımanın ardından karanlığa gömülen bölgede şiddetli ve çok sayıda patlama sesleri duyuldu.

  • İsrail, Gazze Şeridi’ndeki iletişim ve interneti kesti

    İsrail, Gazze Şeridi’ndeki iletişim ve interneti kesti

    İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırıları yoğun bir şekilde devam ediyor. İsrail ordusu, havadan ve denizden Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarla ayrım gözetmeksizin birçok yeri vuruyor. İsrail Savunma Kuvvetleri havanın kararmasıyla Gazze Şeridi’nin kuzeyine yoğun hava saldırıları düzenlerken, Hamas tarafından yapılan açıklamada İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki iletişim ağlarını ve interneti kestiği belirtildi.

    Öte yandan, internet hareketlerini gözetleyen NetBlocks firması tarafından sosyal medya hesabı üzerinden Gazze Şeridi’ndeki canlı ağ verileri paylaşıldı. Verilerde, İsrail saldırılarının ardından bölgedeki internet bağlantısında büyük bir çöküş olduğu görüldü.

  • “Türkiye hedefin kendisi olduğunu anlamalıdır”

    “Türkiye hedefin kendisi olduğunu anlamalıdır”

    Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cihat Yaycı, Bursa’da Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu’nun davetiyle Bursa’da son gelişmelere ilişkin bir konferansa katıldı.
    Ördekli Kültür Merkezi’ndeki konferansta konuşan Yaycı Paşa, Türkiye’nin İsrail Filistin savaşındaki dış politikasının takdire şayan olduğunu dile getirdi.

    Türkiye’nin bugüne kadar itidalli açıklamalar yaptığını, dengeli politikanın sürdürülmesi gerektiğini hatırlatan Doç. Cihat Yaycı, “Dengeli politikalar güdüp Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği gibi binlerce yıllık devlet geleneğini ve devlet aklının çıktıları ile hareket ediliyor, bu çok önemlidir. Türkiye’yi taraf olmaya itecek kampanyalardan, vatandaşların ve siyasi partilerin uzak durmasını tavsiye ediyorum” dedi.

    “Türkiye Gazze’de savaşmamalıdır”

    Türk askerinin Gazze’de İsrail’e karşı savaşmasının Türkiye’nin menfaatine uygun olmayacağını ifade eden Yaycı, “Türkiye’nin bunu durdurabilecek ne siyasi, ne ekonomik, ne de askeri gücü var. Türkiye gidip Gazze’de savaşamaz, savaşmamalıdır. Türk askerinin ne için kanını dökeceği bellidir. Sınırları savunmak son derece önemlidir. Gün sınırlarımızın savunmasını güçlendirme günüdür. Türkiye’nin yaptırım uygulayabilecek ekonomik gücü yoktur. İsrail’e uygulayabilecek siyasi bir bağlantısı da yoktur” şeklinde konuştu.

    “Türkiye ve İsrail dolaylı yoldan komşu olacaklar, çok dikkatli olmak lazım”

    İsrail’in hedefinde sadece Filistin olmayacağını ve ilerleyen zamanlarda Lübnan ve Suriye’de, PKK ve YPG kontrolü altında kendine yer edineceğine dikkat çeken Yaycı bir dizi uyarılarda bulundu.
    Durumun ciddiyetine dikkat çeken Yaycı, “Gazze şeridinin İsrail tarafından ele geçirilmiş olması durumunda Filistin’in denize kıyısı kalmayacak. Türkiye ve Filistin denizden komşudur. Bu Türkiye’nin Filistin ile karşılıklı kıyısının kalmadığı anlamına gelir. Karşılıklı kıyıların tümünün İsrail tarafından ele geçirilmesi anlamına gelir. Bu denizlerdeki doğal gaz ve petrol başta olmak üzere her şey İsrail’in hazinesine geçer. Burada Filistin yönetiminin çok büyük hatası vardır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti benim hazırladığım bu anlaşma metinini Filistin yönetimine ilettiğini, Filistin yönetiminin tepkisiz kaldığını gördük. Halbuki bu anlaşma metni imzalanmış olsaydı Filistin kara ülkesinin 8 katı deniz ülkesine sahip olacaktı. Uluslararası ve hukuk anlamında tanınırlığı daha fazla güçlenecekti. Ama maalesef öyle olmadı. Şimdi Gazze şeridinin tamamı İsrail tarafından işgale tabii tutulacağı görülüyor. Bunu ben daha önce de söyledim, Gazze işgal edilecek, Lübnan ve Suriye’den İsrail’e saldırılar olduğu gerekçesiyle o bölgelerden de toprak alınacak. Suriye’deki PKK ve YPG kontrolü altındaki alanda aşağıdan birleşip Türkiye ve İsrail dolaylı olarak komşu olacaklar. Bu çok tehlikeli bir durum, çok dikkat etmek lazım” ifadelerini kullandı.

    Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Ya daha büyük bir savaşa, ya daha büyük bir barışa gideceğiz” sözlerini yorumlayan Yaycı, “Barış ihtimali nasıl var onu ben bilemem ama bölgede savaş ihtimalini çok yüksek görüyorum. Şu anda İsrail Filistin ile savaşıyor. Yakında İsrail Lübnan’la ve Suriye ile de savaşacak ve topraklarını büyüte büyüte gelecek. Burada şunu ifade etmek lazım Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çabaları takdire şayandır. Bugüne kadar itidalli açıklamalar yapmışlardır. Dengeli politikalar güdüp Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği gibi binlerce yıllık devlet geleneğini ve devlet aklını çıktıları ile hareket ediliyor, bu çok önemlidir. Türkiye’yi taraf olmaya itecek kampanyalardan, vatandaşların ve siyasi partilerin uzak durmasını tavsiye ediyorum. Siyasi baskıyla Türkiye’nin bu itidalli dış politikasının etkileri değiştirilip taraflı bir dış politikaya dönmesi durumunda bu Türkiye’nin zararına olur” dedi.

    “Türkiye net bir taraf olmaktan çekinmelidir”

    Türkiye’nin bir taraf seçmesinin kendi menfaatlerine zarar vereceğini söyleyen Yaycı, “Türkiye’nin maalesef düşmanları dostlarından çok daha fazladır. Bu bakımdan düşmanların eline de koz vermemek lazımdır. Türkiye hedefin kendisinin olduğunu anlamalıdır. Türkiye burada net bir taraf olmaktan çekinmelidir. Soykırımın ve İsrail’in durdurulması için her şeyi yapmalıdır. Ama bir cephede yer alması Türkiye’nin menfaatlerine uygun olmadığı kanaatindeyim” dedi.

    “Batı ekonomisini felç ederek İsrail’i durdurmak mümkün”

    İslam İşbirliği Teşkilatı’nın İsrail’e ekonomik yaptırım gücü olduğunu, Türkiye’nin en kısa sürede teşkilatın doğal gaz ve petrol üreticilerini Türkiye’ye çağırması gerektiğini vurgulayan Yaycı, “İslam İşbirliği Teşkilatı’nın derhal Türkiye tarafından toplantıya çağırılması lazım. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın doğal gaz ve petrol üreticisi üyelerinin Gazze’de soykırım durdurulana kadar, İsrail’in saldırıları durdurulana kadar, özellikle ateşkesten bahsetmiyorum, saldırılar bitene kadar batıya hatta dünyaya petrol ve doğal gaz ihracatının durdurulması lazım. Bütün anlaşmalar askıya alındığı zaman, tüm tüketim mallarında ithalatı İsrail’in saldırıları durdurana kadar askıya alması lazım. Bu gündemle Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı’nı çağırması lazım. İnanın 5 gün, bilemediniz 10 gün içerisinde tüm Avrupa ekonomisi felç olur. Batı ekonomisini felç ederek İsrail’i durdurmak mümkündür. Çünkü yaptırım gücü vardır” diye konuştu.

    “Mesele Gazze değil, Orta Doğu”

    İsrail-Amerika Birleşik Devletleri ortaklığında hedefin Gazze nezdinde Filistin olmadığını, hedeflerinin Orta Doğu coğrafyasını şekillendirmek olduğunu ve bunu sık sık sözlerinde dile getirdiklerini söyleyen Yaycı, “Mesele sadece Gazze değil, Gazze’nin ötesinde bütün Orta Doğu var. Bunu biz demiyoruz. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Biden ve Netanyahu diyor. ‘Orta Doğu’yu yeniden şekillendiriyoruz’ diyor, ‘Orta Doğu’ya yeni bir düzen getiriyoruz’ diyor. Gazze’ye, Filistin’e demiyor, amaç Orta Doğu. Orta Doğu’yu yeniden şekillendirmenin başlangıcı 1979 İran Devrimi’dir, sonra 8 yıl süren İran-Irak savaşıdır, sonra Irak’ı parçalamak için yapılan Körfez Harekatları’dır, sonra Suriye’de çıkarılan iç savaştır, Lübnan’da çıkarılan iç savaştır ve geldiğimiz noktada Gazze’de sanki bir kurguyla oluşturulmuş bir ateş yakılıp onu gerçekten fiile geçiriliyor” şeklinde konuştu.

  • AB’den barış konferansı çağrısı

    AB’den barış konferansı çağrısı

    Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Brüksel’de İsrail-Filistin çatışması ve Ukrayna gündemiyle toplanan AB Liderler Zirvesi’nin ilk gününün sonunda ortak basın toplantısı düzenledi. Michel, “Öncelikle, mümkün olan en sert ifadelerle Hamas’ın İsrail ve İsrail halkına yönelik terör saldırıları kınandı ve İsrail’in uluslararası hukuk çerçevesinde kendini savunma hakkı olduğu vurgulandı” dedi. Ardından Gazze’deki insani durumun ciddi bir şekilde kötüleştiğine dikkat çeken Michel, ablukanın uluslararası hukuka uygun olmadığına dikkat çekti. Michel, “Bu insani kriz bölgesine yardımların ve malzemelerin ulaştırılabilmesi için bir dizi tedbir geliştirmemiz gerekiyor. Gıda, elektrik ve ilaçların insani koridorlar vasıtasıyla ulaştırılabilmesi hususuna odaklanmış durumdayız” ifadesini kullandı.

    “Barış konferansı düzenlenmeli”

    AB liderlerinin pozitif bir etki oluşturmayı istediklerini ve siyasi sürecin büyük öneme sahip olduğunu düşündüklerini ifade eden Michel, liderlerin zirve kapsamında iki devletli çözümü konuştuklarını ve yakın zamanda bir barış konferansı düzenlenmesi fikrini desteklediklerini belirtti. Bu konferansın geçtiğimiz hafta Mısır’daki görüşmede de gündeme geldiğini ifade eden Michel, önümüzdeki hafta ve aylarda ilerleme sağlayabileceklerini umduklarını söyledi. AB Konseyi Başkanı, Hamas’ı AB’nin katılacağı bir barış konferansında hiçbir role sahip olmasını öngörmediklerini ifade etti.
    Michel’in uluslararası barış konferansı ve iki devletli çözüm vurgusu, AB liderlerinin kabul ettiği ortak bildiride de yer aldı.

    “İnsani yardım uçuşları sürecek”

    AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “İsrail’in uluslararası hukuk çerçevesinde kendini savunma hakkı vardır. Liderlerin tamamından Hamas’ın hiçbir ön koşul öne sürmeden tüm rehineleri serbest bırakması konusunda güçlü bir çağrı yapıldı. Hamas’ın eylemleri nedeniyle Filistin halkına da zarar verdiği net bir şekilde görüldü. Hamas, Gazze’de bir insani krizi tetiklemiştir” dedi. Gazze’deki insani durumu da konuştuklarını ve insani yardımın hızlı ve engelsiz bir şekilde Gazze’ye ulaşması gerektiğini vurgulayan Von der Leyen, 56 tonluk yardım malzemesi taşıyan ilk iki insani yardım uçağının Mısır’a taşıdığı yardımların Gazze’ye ulaştırıldığını açıkladı. Von der Leyen, “Bu önemli ancak daha fazlasına ihtiyaç duyuluyor. Bir sonraki iki uçuş Cuma günü için planlandı. Önümüzdeki günlerde de planlanan yeni uçuşlar var” dedi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan İsrail’in saldırılarına sert tepki

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan İsrail’in saldırılarına sert tepki

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 8. Aile Şurası’nda konuştu. “Türkiye Yüzyılı’nda Ailemiz, İstikbalimiz” temasıyla icra edilen şuranın ülke, millet ve aileler için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, şurayı düzenleyen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını, Bakan Göktaş ve ekibini tebrik eti. Erdoğan, bugün ve yarın yapılacak komisyon çalışmalarında aile kurumunu güçlendirecek önemli tespit ve kararların ortaya konulacağına inandığını söyledi. Aile konusundaki gayretleri takdirle karşıladığını ifade eden Erdoğan, “Kıymetli fikirleriyle bu süreçlere katkı süren herkesi tebrik ediyorum. Aile şuralarının ilki 1990 yılında düzenlenmişti. Bizim dönemimizde farklı tarihlerde 4 şura tertip edildi” dedi.

    Aileyle ilgilenecek bir bakanlığın kurulması fikrinin şura kararlarından biri olduğunu söyleyen Erdoğan, bu önerinin 2011 yılında hayata geçirildiğini kaydetti. Aile meselesinin tek çatı altında bütün boyutlarıyla değerlendirilmesini temin ettiklerini söyleyen Erdoğan, 8. Aile Şurası’nın kapsamlı bir muhasebe imkanı sunacağını hem de geleceğe dair hedeflerin belirlenmesine katkı sağlayacağının açık olduğunu kaydetti. Bugün ve yarın gerçekleşecek çalışmalara bu zaviyeden bakılması tavsiyesinde bulunan Erdoğan, ”Şuranın temasında ifade dildiği üzere istikbalimiz olan ailenin korunmasında sizlerin dile getireceği görüşlerin çok değerli ve anlamı olduğunu bilmenizi istiyorum” diye konuştu.

    Konunun tüm paydaşlarını buluşturan şuranın başarılı ve verimli geçmesi temennisinde bulunan Erdoğan, “İnancımızda ve kültürümüzde aile mukaddes bir müessesedir. Hayatın iniş çıkışları karşısında koruyan aile çok büyük bir nimet, eşsiz bir hazinedir. İnsan aile içinde doğar, ailede huzura erer, aile fertleri arasında kendini güvende hisseder. Hayata ailesiyle birlikte hazırlanır. Sevginin paylaşılarak çoğaldığı, zorluklara beraber göğüs gerildiği aile, insanı insan yapan en önemli hasletlerdendir. Devletin vazifelerinin başında aile kurumu ve neslin muhafazası gelir. İnancımızın bize vaaz ettiği bu husus anayasamızda da yerini almıştır. Anayasamızın 41. maddesi çok açık ve nettir. Aile, Türk toplumunun temelidir. Anayasamız böyle söylüyor. Devletin aileyi koruma noktasında sorumluluklarını da ifade etmiştir. Aile toplumun temelidir. Temeli sağlam olmayan toplumlar ayakta kalamaz. Güçlü bir millet, güçlü bir aileden oluşur. Eğer güçlü aileler yoksa güçlü bir milleti bulamazsınız. Bu bakımdan aile toplumun çelik çekirdeği, özü, güç kaynağıdır” ifadelerini kullandı.

    “Çocukları çağın marazlarından koruyan kalkan yine ailedir”

    Aileyi devletin taşıyıcı sütünü ve kilit taşı olarak gördüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dil ailede öğrenilir, ahlak ailede kuşanılır. İnanç ailede yerleşir. Milli şuur, ailede kazanılır. Merhamet, şefkat, hürmet, sevgi ailede edinilir. Karakter burada şekillenir. Kimlik ailede inşa edilir. Kişi aile çatısı altında toplumun sorumlu bir ferdi haline dönüşür. Çocukları çağın marazlarından koruyan kalkan yine ailedir. Okuldan önce ilk ve en önemli eğitim kurumu aynı şekilde ailedir. Beşeri, sosyal ve devlet hayatımızda yeri doldurulmaz olan aileye sahip çıkmak, insana, topluma ve milletin istikbaline sahip çıkmak demektir. Aileyi, özellikle bu noktada çok çok önemseyen iktidarımız, partimiz şunu topluma aynı şekilde haykırıyor ve diyoruz ki aileye gerekli önemi vermeyen hiçbir toplum ekonomik açıdan ne kadar müreffeh olursa olsun geleceğine güvenle bakamaz” dedi.

    Türkiye olarak nüfusumuzun 85 milyon olması yeterli değil, çok daha fazla nüfusa ihtiyacımız var”

    Toplumsal değerlerin gün geçtikçe değiştiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bunun olumsuz etkilerini çok geniş bir alanda hep beraber görüyoruz. Evlenme yaşı kendi toplumuz dahil sürekli yükseliyor. Boşanma oranları her geçen yıl daha da artıyor. Ortalama çocuk sayısı günden güne düşüyor. Boşuna en az 3 çocuk demiyoruz. Bu toplumun özellikle ihtiyacı var. Detayına burada giremem ama bizim şu anda Türkiye olarak nüfusumuzun 85 milyon olması yeterli değil, çok daha fazla nüfusa ihtiyacımız var. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyamız giderek yaşlanıyor. Aile gibi güvenli bir sığınağa sahip olmayan toplumlarda intihar olayları, uyuşturucu, bağımlılık, diğer sorunlar almış başını gidiyor” şeklinde konuştu.

    Son dönemde aileyi hedef alan en büyük tehdidin küresel güç odaklarının teşvik ettiği ‘cinsiyetsizleştirme’ politikaları olduğunu söyleyen Erdoğan, “Uluslararası kimi şirketlerin, örgütlerin, kurumların da destek verdiği sapkın akımların hedefinde bizatihi aile kurumu vardır. Meselenin daha vahim tarafı bunun kişisel bir yaşam biçimi tarzından ziyade küresel bir dayatma haline dönüşmesidir. En küçük eleştirilerin dahi susturulduğu, itiraz edenlere adeta hayat hakkı tanınmadığı, insan fıtratını ve ailevi değerleri savunmanın imkansız hale geldiği, tepki gösterenlerin ekonomik, siyasi, diplomatik baskılandığı, hasılı bir avuç azgın azınlığın milyarlarca insani esir almaya çalıştığı küresel bir zorbalıkla karşı karşıyayız. Sadece kadın erkek arasındaki ilişkileri değil, çocuklarımızı da hedef alan saldırılar karşısında aileyi, dolayısıyla insanı korumak bizim görevimizdir” değerlendirmesinde bulundu.

    “Buradan bir kez daha ilan etmek isterim ki Türkiye ve Türk milleti, ‘küresel cinsiyetsizleştirme’ dayatmalarına kesinlikle boyun eğmeyecektir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Evlatlarımızı bu sapkınların eline bırakmayacağız. Aile yapımızın dinamitlenmesine izin vermeyeceğiz. Bu noktada çok mühim bir rol oynayacak seçim vadimizde olan Aile ve Gençlik Bankası’nın kuruluşunu inşallah yakında gerçekleştiriyoruz. Meclisimizin onayını aldıktan sonra projeyi ilk etapta deprem bölgesinde hayata geçireceğiz. Böylece 6 Şubat’ta asrın felaketini yaşamış, hemen her şeyini kaybetmiş gençlerimizin yuva kurmalarına yardımcı olacağız. Daha sonra Karadeniz doğalgazı ve Gabar petrolünden sağlayacağımız finansmanla projelerimizin kapsamını peyderpey genişleteceğiz. Devreye alacağımız diğer desteklerle hem aile yapımızı yoksulluk ve sapkınlık tehdidinden koruyacak hem de gençlerimize sahip çıkacağız” diye konuştu.

    Ailenin önemine BM kürsüsünde de değindiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bu konudaki kararlığımızı sadece seçim meydanlarında değil tüm dünya huzurunda BM kürsüsünden de ifade ettim, ifade ettik. Çok açık ve net bir şekilde aile müessesini bekleyen tehdit ve tehlikelere dikkat çektik. Bu çağrımızın pek çok ülkede makes bulduğunu memnuniyetle ifade ediyoruz. Akıl, vicdan, izan, basiret sahibi toplumların desteğiyle bu mücadeleyi küresel ölçekte sürdüreceğiz. Küresel vicdanınıharekete geçmesi gereken bir diğer alan, hepimizin yüreğini parçalayan Gazze’dir. 7 Ekim’den beri İsrail yönetimi yaşadığı şoku bahane ederek Filistinli kardeşlerimize yönelik acımasız bir katliam gerçekleştiriyor. Şu anda tabii televizyon ekranlarında bizi izleyen bütün toplumlara özellikle sesleniyorum. Bu sabah da Katolik camiasına papa ve patrik vasıtası ile seslendim. Camiler, kiliseler, okullar, pazar yerleri, hatta hastaneler İsrail güçleri tarafından bombalanmaktadır” açıklamasını yaptı.

    Bugüne kadar İsrail’in Gazze ve Ramallah’a yönelik saldırıları neticesinde 6 binin üzerinde Gazzeli’nin şehit olduğu bilgisini paylaşan Erdoğan, ”Kahir ekseriyeti kadın ve çocuk olan 17 bin kişi yaralandı. Etrafı tamamen kuşatılmış 360 kilometrekarelik dar bir alanda yaşama tutunma mücadelesi veren 2.3 milyon insanın tepesine şu ana kadar tespit edilen 12 bin tondan fazla bomba yağdırıldı. Amerika orada, Avrupa orada, tüm imkanlarıyla orada. Tek tek gelip ziyarette bulunuyorlar. Gazze’deki konutların neredeyse yarısı kullanılamaz hale geldi. BM rakamlarına göre 600 bin Gazzeli yerlerinden edildi. BM ekipleri şu anda her an onlar da orayı terk etmeyi planlıyorlar. Tüm savaşlarda olduğu gibi burada da en büyük mağduriyeti kadınlar ve masum çocuklar yaşadı. Halen de yaşıyor. Gazze’de yansıyan haberler ve fotoğraflara bakıp da tepkisiz kalmak mümkün mü? Ne kadar sarsıcı olursa olsun hiçbir eylem böyle bir vahşeti meşru kılmaz. Gazze’ye yönelik saldırılar kendini savunma sınırını çoktan aşmış; açık bir zulme, mezalime, katliama ve barbarlığa dönüşmüştür. İşin üzücü yanı, medeni geçinen gayrimedenilerin bu vahşeti sadece seyretmesidir” açıklamasında bulundu.

    Avrupa Birliği Komisyonu’nun ateşkes açıklamalarına sert tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Avrupa Birliği Komisyonu dün çıkmış, ‘Henüz ateşkes çağrısı yapamayız’ diyor. Daha ne kadar insanın ölmesi lazım? Ne kadar çocuğun ölmesi lazım? Siz hesabınızı neye göre yapıyorsunuz, bunu bir açıklayın. Bilelim ateşkes ne zaman yapılır ne zaman yapılmaz. Eğer siz siyaset yapıyorsanız, biz de yapıyoruz. 40 yıldır siyasetin içindeyim. Hiçbir zaman bu tür vahşetlere seyirci kalmadık, kalamayız. Ağız birliği etmişçesine tüm Batılı ülkeler, İsrail yönetimini aklıselime davet etmek yerine saldırılara koşulsuz destek veriyor. Lafa gelince insan hak ve hürriyetleri konusunda ahkam kesenler, Gazzeli masumların hayat hakkını tam 19 gündür yok sayıyor. Ne oldu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi? Siz bu beyannameye hiç bakmıyor musunuz? İşlerine gelirse bakarlar, işlerine gelmediği için bakmazlar. Niye? Akan kan Müslüman kanı da onun için. Yardım gemisi göndermek yerine uçak gemisi, savaş gemisi göndererek hangi lobilere hizmet ettiklerini açıkça ortaya koyuyorlar. Bunun adı ikiyüzlülük, riyakarlıktır. Ateşe benzin dökmektir. Buradan soruyorum. AB Komisyonunun ateşkes çağrısı yapabilmesi için sayıyı versinler daha kaç çocuk ölmelidir. BM Güvenlik Konseyi’nin harekete geçmesi için daha kaç ton bombanın atılması gerekir. Batılı kuruluşların katliama dur demeleri için daha ne kadar sivil, kadın, yaşlı hayatını kaybetmelidir. Uluslararası yayın organlarının gerçekleri söylemesi, anlatması için kaç meslektaşları bombaların hedefi olmalıdır. Bölgemizi yangın yerine çeviren bu krizi sona erdirmek için daha ne kadar beklenmelidir. Gazze’de beyaz kefenlere sarılan her mazlumun vebali artık vebal olmaktan çıktı, yavrularını bulabilmek için vücutlarına yazıyorlar. Her masumun vebali bombaları atanlar kadar ikircikli tavırlarıyla buna fırsat verenlerin boynunadır. Savaş suçlarını aklamak için tüm ilkeleri çiğneyen medya organlarından saldırıları ısrarla görmezden gelen uluslararası kuruluşlara kadar herkes Filistin topraklarında yaşana vahşetin ortaklarıdır” dedi.

    Türkiye’nin her zaman mazlumun yanında bir tutum içinde olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bunu kabul etmedik, etmiyoruz, etmeyeceğiz. Bizim prensibimiz bellidir: Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Tek başımıza kalsak da hakkı ve hakikati haykırmaktan çekinmeyeceğiz. Acı da olsa muhataplarımız için rahatsız edici de olsa birilerinin konforlarını bozsa doğru bildiklerimizi açık yüreklilikle ifade edeceğiz. Bunun yanında Gazze halkının acil ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik çabalarımızı daha da yoğunlaştırıyoruz, yoğunlaştıracağız. 7 Ekim’den bu yana bir taraftan diplomatik temaslarımızı her seviyede sürdürürken, diğer taraftan Gazze’ye insani yardımların ulaşması için gayret gösterdik. Mısır makamlarıyla iş birliği içinde şimdiye kadar 10 uçak dolusu yardım malzemesini El Ariş Havalimanı’na sevk ettik. Son olarak dün Gazze’nin en çok ihtiyaç duyduğu jeneratörleri gönderdik. 25 sağlık personelimizin tıbbi malzemelerle Mısır’a intikalini sağladık. Gazze’ye ulaştırılmak için Mısır’a gönderdiğimiz yardım malzemelerinin miktarı 200 tonu aşıyor. Kardeş Mısır ile birlikte yardımları Gazzelilere ulaştırmaya çalışıyoruz. Sahra hastanelerinin kurulmasından yaralıların tedavi edilmek üzere ülkemize getirilmesine kadar her türlü insani yardımı yapmaya hazırız” ifadelerini kullandı.

    Hazırlıkları yürütülen sivil yardım gemisini de şartlar olgunlaşınca bölgeye göndereceklerini açıklayan Erdoğan, “Saldırılarda etkilenen çocuklara yönelik her türlü tıbbi, psikolojik her türlü desteği sağlamaya yönelik çalışmalarımız sürüyor. Eşim Emine Erdoğan himayesinde ilgili bakanlıklarımızın bu konudaki temasları devam ediyor. Özellikle çocukların getirilmesi ve onların burada himayesi noktasında. Bunun dışında yaraların hızlıca sarılması ve insani trajediler noktasında ne yapmak gerekiyorsa Türkiye olarak elimizi taşın altına koymaktan asla imtina etmeyeceğiz. Tıpkı 500 sene önce İsrail sana sesleniyorum; engizisyondan kaçan Musevilere alicenaplık gösterdiğimiz gibi, unutmayın açın tarih kitaplarınızı bakın, bunu biz yaptık. Tıpkı 2. Dünya Savaşı’nda soykırıma uğrayan Yahudi bilim adamlarına sahip çıktığımız gibi. Tıpkı Rusya-Ukrayna savaşında göç etmek zorunda kalanlara yardım ettiğimiz gibi. Suriyeli mazlumları bağrımıza bastığımız gibi. Tıpkı daha önce Kafkas ve Balkanlar’dan hicret ederek Anadolu’ya gelen kardeşlerimize kucak açtığımız gibi. Bugün de Gazze konusunda bizim yegane pusulamız vicdandır, merhamettir, insanı insan yapan kadim değerlerin ihyasıdır. Bizim için Gazzeli Filistinli, Suriyeli çocuklarla İsrail’deki çocuklar arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü çocuk tüm kimliklerden, tanımlardan öte çocuktur” şeklinde konuştu.

    “Çocuklar öldürülürken sessiz kalmanın utancını kimse bize yaşatamaz” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Gözlerimizin önünde bir mezalime imza atılırken kimse bizden sükût etmemizi bekleyemez. Dilimizi bağlasak da böylesi bir vahşete sessiz kalmaya her şeyden önce vicdanımız el vermez. Bizim görevimiz hakkı tutup kaldırmak, kimliğine bakmadan mazlum ve mağdurların haykıran sesi olmaktır. Tarih soğuk betonların üzerinde sıra sıra dizilen masum çocuk cenazeleri karşısında susanlarla zor zamanda konuşanları, çalışanları, barış ve sükûnetin tesisi için samimiyetle koşturanları kaydetmektedir. Biz asırlardır hem haktan, hakkaniyetten ev adaletten yana olduk. Şimdi de hiçbir ayrım yapmadan mazlum ve mağdurun yanındayız. Dün olduğu gibi bugünde insanı, insan hayatını savunuyoruz, çocuklar ölmesin diye gayret ediyoruz. Türkiye yakın çevresindeki tüm insani mesellerlede dengeli bir duruş sergilemiştir. Filistin ve Gazze meselesinde tavrımızın doğruluğundan hiçbir şüphe duymuyoruz. Asıl sorgulanması gereken Gazze’deki katliamı görüp yüzünü başka tarafa dönenlerdir. Asıl hicap duyması gerekenler üç kuruş için zağarlık yapacak kadar onurunu, vakarını, vicdan pusulasını yitirenlerdir. Allah’ın izni ile biz ne kendimizi, ne ülkemizi ne de aziz milletimizi böyle bir duruma kesinlikle düşürmeyeceğiz. Buradan tekrar sesleniyorum. Şu Batı’nın sesini çıkarmayanları var ya, bunlar İsrail’e borçlu olanlardır ama Türkiye’nin İsrail’e borcu yok. Onun için biz rahatız, güçlüyüz. Hakkı haykırmaya devam edeceğiz.”

    Program sonrası Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş tarafından üzerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM‘de yaptığı konuşmadaki “Aileye sahip çıkmak insana ve insanlığın istikbaline sahip çıkmaktır” sözünün yazılı olduğu bir tablo hediye edildi.

  • “İnsani ateşkes” çağrısı veto edildi

    “İnsani ateşkes” çağrısı veto edildi

    ABD’nin New York kentinde BM Güvenlik Konseyi, İsrail ve Filistin gündemiyle toplandı. Rusya ve Çin, ABD tarafından hazırlanan Gazze Şeridi’nde “insani ateşkes” ve insani yardımların güvenli geçişi çağrısında bulunan karar tasarısını veto etti.
    Arnavutluk, Fransa, Ekvador, Gabon, Gana, Japonya, Malta, İsviçre, İngiltere ve ABD karar tasarısı lehte, Rusya, Çin ve Birleşil Arap Emirlikleri (BAE) aleyhte oy kullandı. Brezilya ve Mozambik ise çekimser kaldı.

    Rusya, ABD’nin karar tasarısını tepki gösterdi

    Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia yaptığı açıklamada, ABD’nin karar tasarısında ateşkes çağrısı yapmadığını ve Gazze Şeridi’nde sivillere yönelik saldırıları kınamadığı için sert bir şekilde eleştirdi. Nebenzya, “Bu son derece siyasallaştırılmış belgenin açıkça tek bir amacı var. Sivilleri kurtarmak değil, ABD’nin bölgedeki siyasi durumuna destek olmak” dedi.

    ABD, daha önce “insani ateşkes” çağrısında bulunan karar tasarısını veto etmişti

    BM Güvenlik Konseyi’ne Brezilya tarafından 18 Ekim’de sunulan karar tasarısı, ABD tarafından veto edilmişti. Karar tasarısında, Gazze Şeridi’nde “insani ateşkes”, İsrail’e Gazze’deki sivillerin ve BM personelinin güneye taşınması yönündeki emrini iptal etmesi tüm rehinelerin derhal ve koşulsuz serbest bırakılması çağrısında bulunulmuş, Hamas’ın saldırıları ve sivillere yönelik her türlü şiddet ve düşmanlık ile her türlü terör eylemi kınanmıştı.