Etiket: istanbul sözleşmesi

  • EŞİK’in 2’nci yılında uluslararası kadın buluşması

    EŞİK’in 2’nci yılında uluslararası kadın buluşması

    1 Ağustos 2022, dün İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesinin sekizinci, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tehditleri, hukuki kazanımlarımızın geri alınması yönündeki girişimlere karşı ortak dayanışma hattı oluşturmak için çalışmaya başlayan Eşitlik İçin Kadın Platformu-EŞİK’in kuruluşunun ikinci yıldönümüydü. EŞİK bu vesileyle “İstanbul Sözleşmesi Bir Dünya Sözleşmesi” başlıklı bir uluslararası çevrimiçi buluşma düzenledi. İstanbul Sözleşmesi’ne karşı saldırılar sürerken, Sözleşme’ye taraf olan ya da olmak isteyen ülkelerin artması ve Sözleşme’nin etki alanının genişlemesini amaçlayanbuluşmaya 300’den fazla kadın katılırken, Türkiye’den milletvekilleri, hukukçular ve aktivistlerin yanı sıra İstanbul Sözleşmesi’nin denetleme organı GREVIO Başkanı İris Luarasi, Birleşik Krallık İşçi Partisi Milletvekili Ruth Jones, Ukrayna Yeşiller Milletvekili Julia Lovochkina konuşmacı olarak yer aldı.

    37 ÜLKE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NE ONAY VERDİ, TÜRKİYE’NİN ÇEKİLMESİ KABUL EDİLEMEZ

    İlk olarak Türkiye’deki İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili hukuk dışı süreci özetleyen Avukat Hülya Gülbahar, dünyada aile kavramı kullanılarak toplumsal cinsiyet eşitliğine LGBTİ varoluşa ve kürtaj hakkına karşı saldırılar yükselirken, demokratik ve eşitlikçi bir toplum yaratma idealine de saldırıldığını belirterek, “Bu dalganın özelliği, temel haklara ve hukuka saldırıyla başlaması ve hukuk denetiminden kaçmayı hedeflemesi… Türkiye’de yargı, kararlarını iktidarın baskısı ve yönlendirmesi altında alıyor” dedi. Gülbahar, kadınların İstanbul Sözleşmesi mücadelesinin devam ettiğini, bu buluşmanın da mücadelenin bir parçası olduğunu sözlerine ekledi.

    37 ülkenin İstanbul Sözleşmesi’ne onay verdiğini, iki yeni katılımcı olduğunu kaydeden GREVIO Başkanı İris Luarasi, “Ukrayna ve İngiltere onayladı, İsrail, Kazakistan ve Tunus’a davet gönderildi ve bu ülkelerin meclislerinde inceleniyor. Türkiye’nin çıkışından büyük üzüntü duyduk, kabul edilemez buluyoruz” diye konuştu. Luarasi, Türkiye çekilmiş olsa da GREVIO’nin Türkiye’de kadınlara karşı şiddetle mücadelenin eksikliğiyle ilgili bulgularının halen ortada durduğunu hatırlattı.

    GREVIO’nun ilk başkanı Prof. Feride Acar ise şunları söyledi: “Avrupa devletleri kadına yönelik şiddetin önlenmesi için acil bir eylem birliği yaptılar. Bu kadınlar için büyük bir başarıydı. Maalesef Türkiye çekildi. Bunun geri dönüşünün yollarını bulmalıyız.” Acar,

    BM Kadına Karşı Şiddet Özel Raportörü’nün de, Temmuz ayında gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti sonrası ilk açıklamasında İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden imzalanması gerektiğini belirttiğini ekledi. Acar, CEDAW Komitesi’nin, Türkiye’nin 8. Raporu’nu değerlendirdiği Sonuç Görüşleri’nde de aynı tavsiyede bulunduğunu da ekledi.

    AVRUPA KONSEYİ PARLAMENTERLER MECLİSİ (AKPM) SESİMİZİ DAHA ÇOK DUYABİLİRDİ

    HDP Milletvekili ve AKPM üyesi Feleknas Uca da Türkiye’nin Sözleşme’den çekilmesinin kadınları ve çocukları şiddete karşı savunmasız bıraktığını belirterek, “AKPM sesimizi daha çok duyabilirdi” dedi.

    Birleşik Krallık İşçi Partisi Milletvekili ve AKPM üyesi Ruth Jones, İstanbul Sözleşmesi’nin ülkesinde 1 Kasım’da yürürlüğe gireceğini ancak iki maddeye çekince konulduğunu söyledi: “Göçmen politikalarıyla ilgili hükümler ülke içinde tartışılmaya devam ediyor. Alternatif koruma modelleri üretilmeye çalışılıyor. Göçmen hakları söz konusu olunca vakaların sadece %2’si mahkemelere intikal ediyor. Bu çok büyük bir sorun. Biz yine de İstanbul Sözleşmesi konusunda Türkiye’deki kadınların yanındayız, onlarla birlikte mücadele edeceğiz.”

    SÖZLEŞME UKRAYNA’DA BAZI DİNDAR KESİMLERİN YOĞUN KARŞI ÇIKIŞINA RAĞMEN, KADIN MÜCADELESİYLE ONAYLANDI

    Ukrayna Yeşiller Milletvekili ve AKPM üyesi Julia Lovochkina, Sözleşme’nin Ukrayna’da Ortodoks Hristiyanların yoğun karşı çıkışlarına rağmen, geçen yıl yapılan büyük bir kadın yürüyüşünün ve mücadelesinin etkisiyle onaylandığını, Kasım’da yürürlüğe gireceğini ifade etti. Ukrayna savaşta bir ülke olduğundan, Rusya kontrolünde olan topraklarındaki uygulamalarda sorumlu olamayacaklarını ve şiddet mağdurlarına tazminat ödenmesi yükümlülüğüne çekince koyduklarını belirtti. Lovochkina ayrıca savaş nedeniyle göçenlerin yüzde 90’ının kadın ve çocuklar olduğunu ekledi.

    YENİDEN İMZALAYACAĞIZ

    CHP Milletvekili ve AKPM üyesi Selin Sayek Böke ise hukuku ve demokrasiyi iktidarlarında yeniden inşa edeceklerini, iktidara geldikleri ilk hafta içinde Sözleşme’yi imzalayacaklarını kaydetti.

    Anayasa hukukçusu, Gelecek Partisi İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Serap Yazıcı da İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz çıkışla, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden bile tek imzayla çıkma riski doğduğunu, buna karşı hukuki mücadelenin süreceğini belirtti.

    Buluşmanın sonunda katılımcı tüm kadınlar İstanbul Sözleşmesi mücadelesinin süreceğini, dayanışmanın ve bu tür buluşmaların herkesi güçlendirdiğini vurguladılar.

  • CHP’li kadınlar: “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz”

    CHP’li kadınlar: “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz”

    Ortak açıklamayı kamuoyuna duyuran CHP Bursa İl Kadın Kolları Başkan Yardımcısı Berna Çakır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 19- 20 Mart geceyarısı kararname ile kadınların can simidi olan İstanbul Sözleşmesi’ni hukuksuzca feshettiğini hatırlatarak, “Milyonlarca kadının eşitlik ve yaşam hakkının güvencesi gasp edildi” dedi.

    Çakır, bu karar üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka’nın üst üste yaptığı girişimleri anlatarak, “Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Danıştay’a başvuruda bulunduk. İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararını durdurma talebiyle açtığımız bu dava ile Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunun ispatlanmasını istedik. Partimizin yanı sıra 200’ü aşkın sivil toplum kuruluşu iptal davası açtı. Tüm duruşmalarda, Danıştay Savcıları, fesih işlemin iptaline karar verilmesini istedi. Gelgelelim Danıştay 10. Dairesi, 19 Temmuz 2022’de İstanbul Sözleşmesi’nin feshine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının iptal istemini 2’ye karşı 3 oyla reddetti. Danıştay, bu kararıyla “Padişahım çok yaşa!” demiş oldu ve hukukun üstünlüğünden değil, üstünlerin hukukundan yana tavır aldı” diye konuştu.

    “HİÇ KİMSE ANAYASA’DAN ÜSTÜN DEĞİLDİR”

    Çakır’ın açıklamasından satır başları şöyle:

    “Saray’ın talimatıyla alınan kararda yer alan ifadelerin aksine, “Türk yasaları kadınları korumak için yeterli” değildir! Karşı oy kullanan üyelerin de altını çizdiği gibi, ‘Anayasa’nın 7’inci maddesinde yasama yetkisinin Meclis’e ait olduğu ve devredilmesinin mümkün olmadığı’ hükümleri çok nettir. Sözün kısası bu karar Anayasa’ya aykırıdır! Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunu yok sayanlara tekrar hatırlatıyoruz: Hiç kimse Anayasa’dan üstün değildir. Hiç kimse Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden üstün değildir! Biz kadınlar, yaşam hakkımızın sizin eşitlik karşıtı karanlık zihniyetiniz tarafından elimizden alınmasına asla izin vermeyeceğiz. Tek adamın hukuksuz uygulamalarını savunanlara inat, hukukun üstünlüğünden yana tavır almaya devam edeceğiz.”

    “BU KARARI AYM’YE TAŞIYACAĞIZ”

    “Yol haritamız belli: öncelikle Danıştay’ın İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na başvurarak, karara itiraz edeceğiz. İç hukuk yolları ile İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesi sağlanmadığı takdirde, Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağız. Tek adama karşı, “Adam Tek! Biz Çoğuz!” şiarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Biz kadınlar, direniş destanı yazmaya devam edeceğiz!”

    “İKTİDARA GELDİĞİMİZDE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YENİDEN YÜRÜRLÜĞE GİRECEK”

    “Kimse umutsuzluğa kapılmasın. Az kaldı… İktidara geldiğimizde ilk 24 saat içerisinde İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe sokacağız. Tüm hükümlerini uygulayarak kadına ve çocuğa yönelik şiddet ile kadın cinayetlerinin nasıl durdurulacağını göstereceğiz. Eşitlikçi bakış açımızı hayata geçirerek, kız kardeşlerimizin canice katledilmesine, kadın katillerinin cezasızlıkla ödüllendirilmesine geçit vermeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’nden de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Kanunu’ndan da kazanılmış haklarımızdan da asla vazgeçmiyoruz. Bu haklar bizim can simidimizdir. Haklarımızı tek tek budamaya heves edenlere, Cumhuriyetimizin kararlı savunucuları ve eşitlik mücadelesinin neferleri olarak sesleniyoruz: Haddinizi Bilin!”

  • Kılıçdaroğlu’ndan İstanbul Sözleşmesi açıklaması

    Kılıçdaroğlu’ndan İstanbul Sözleşmesi açıklaması

    Kılıçdaroğlu, TBMM’de gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Kılıçdaroğlu, Kredi ve Yurtlar Kurumu borçlarına ilişkin soruya, “O mesele bitti arkadaşlar. Bu ülkenin daha önemli sorunları var, onlarla ilgileneceğiz. Gündemimizde yeni sorunlar var” ifadelerini kullandı.

    İstanbul Sözleşmesi,’ne ilişkin Danıştay kararı sorusuna Kılıçdaroğlu, “Bu millete sözüm var. İktidar olduğumuzda Allahın izniyle, milletin izniyle iktidar olacağız. ilk bir hafta içinde hatta 24 saat içinde İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar yürürlüğe koyacağız” dedi.

  • Danıştay İstanbul Sözleşmesi kararını açıkladı

    Danıştay İstanbul Sözleşmesi kararını açıkladı

    İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptali reddedildi! Danıştay konuyla ilgili kararını açıkladı. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı hukuka uygun bulundu.

    İNCELEME TAMAMLANDI

    Danıştay 10. Dairesi, kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin feshine ilişkin 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararının iptal istemini reddetti.

    İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı açılan davaları duruşmalı gören Danıştay 10. Dairesi, sözleşmenin feshine ilişkin 20 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararının iptali istemli incelemesini tamamladı.

    Daire, Cumhurbaşkanı Kararının iptal istemini oy çokluğuyla reddetti.

    SÖZLEŞME GEÇEN YIL FESHEDİLDİ

    Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, Cumhurbaşkanı Kararının, 20 Mart 2021’de Resmi Gazetede yayımlanmasıyla Türkiye Cumhuriyeti tarafından feshedildi.

    Cumhurbaşkanı Kararında, “Türkiye Cumhuriyeti adına 11 Mayıs 2011’de imzalanan ve 10 Şubat 2012 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin, Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesi gereğince karar verilmiştir.” denildi.

    Feshe ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, sözleşme hükümleri gereğince Avrupa Komisyonuna bildirimden 3 ay sonra yürürlüğe girdi ve Türkiye resmen sözleşmeden ayrılmış oldu.

    ÇOK SAYIDA DAVA AÇILDI

    Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştayda çok sayıda dava açıldı.

    Danıştay 10. Dairesi, açılan davalarda yürütmenin durdurulması istemlerini reddetmiş, iptal istemlerini ise duruşmalı olarak ele almıştı.

    Duruşmalarda, Danıştay Savcısı, “bir işlem hangi usule uygun tesis edilmişse aynı usule uyularak feshedilmesi gerekmektedir. TBMM’nin uygun bulma kanunuyla yürürlüğe giren bir anlaşmanın feshi ancak TBMM’nin uygun bulma kanunuyla kaldırılması kararı ve cumhurbaşkanının uygun bulmasıyla yürürlükten kaldırılacaktır. Sadece cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemez.” görüşünü dile getirerek, işlemin iptaline karar verilmesini istemişti.

    TÜRKİYE BİR İLKE İMZA ATMIŞTI

    Türkiye’nin Avrupa Konseyi Dönem Başkanlığı sırasında İstanbul’da imzaya açılan sözleşme, “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılıyor.

    Türkiye, sözleşme 11 Mayıs 2011’de imzaya açıldığında ilk imzayı atmış, 24 Kasım 2011’de parlamentosunda diğer ülkelerden önce onaylamış ve onay sürecini sonuçlandıran Bakanlar Kurulu Kararının 8 Mart 2012’de, Dünya Kadınlar Gününde Resmi Gazete’de yayımlanmasını takiben, 14 Mart 2012’de onay belgesini Avrupa Konseyi Sekreteryası’na sunan ilk ülke olmuştu.

  • Danıştay’dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması

    Danıştay’dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması

    ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak bilinen ‘Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin feshedilmesi kararının iptali istemiyle açılan davanın son duruşması Danıştay’da görüldü.

    Türkiye, 20 Mart 2021 tarihinde sözleşmeden Cumhurbaşkanlığı kararıyla çekilirken barolar, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler kararın iptali için Danıştay’a başvurdu. Yargıtay 10. Dairesince esastan görülen davanın bugünkü duruşmasına Samsun, Kocaeli, Batman, Muğla, Amasya, Antalya, Yalova, Kayseri, Van ve Bursa barolarının yanı sıra bazı sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri ve avukatları katıldı.

    Davacı tarafta yer alan barolar verdikleri beyanlarda Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal hukuk devletinin yanı sıra sözleşmenin ilk imzacısı olduğu, sözleşmeden çekilme kararının anayasaya aykırı olduğu, çekilme kararının Anayasa Mahkemesine taşınması gerektiğini ve milletlerarası sözleşmelerden Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle çekinilemeyeceği ifade etti.

    Duruşmada söz alan Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü Anlaşmalar Daire Başkanı Emre Topal, takdirin şüphesiz mahkemede olduğunu belirterek, Anlaşmalar bakımından esas olan işlemin onay işlemi olduğunu ve bu işlem törensel bir şekilde nitelendirilmesinin yanlış olduğunu söyledi.

  • Danıştay’dan İstanbul Sözleşmesi kararı

    Danıştay’dan İstanbul Sözleşmesi kararı

    Danıştay, İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararının durdurulması yönündeki talepleri reddetti.

    Danıştay, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine dair Cumhurbaşkanı kararının durdurulması taleplerini reddetti. Sözleşmeden çekilme kararı hukuka uygun bulundu.

     

  • Yeni eylem planını madde madde açıkladı

    Yeni eylem planını madde madde açıkladı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Son günlerde bazı çevreler 1 Temmuz itibarıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemizi kadına yönelik şiddetten geriye gidiş olarak yansıtmaya çalışıyor. Bizim mücadelemiz bu sözleşmeden çekilme ile bitecek değildir” açıklamasını yaptı.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı Tanıtım Toplantısı’nda konuştu. İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin kadına şiddetle mücadelenin biteceği anlamına gelmediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2021-2025 yıllarını kapsayan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı’nı açıkladı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasından satır başları:

    Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı Tanıtım Toplantısı’nın tüm kadınlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Bizim inancımızda bildiğimiz ve bilmediğimiz varlıklar içinde asıl olan insandır. Diğer tüm ayrımlar, farklılıklar, bu ulvi sıfatın gerisinde kalır. Toplum ve aile müesseseleri de erkek ve kadının müşterek varlığı ile ortaya çıkar. Şayet ortada bir sorun yaşanıyorsa konunun bir tarafında erkek bir tarafında kadın vardır. Ailede kadın ne kadar sorumluluk sahibiyse erkek de aynı derecede mesuliyet sahibidir. Kadına şiddet meselesinde ortada bir mağdur varsa bir de fail mevcut demektir. İktidara geldiğimiz günden beri, kadına yönelik şiddetle mücadele öncelikli konularımız arasında yer almıştır. Atılan her adımı destekledim. Her sorunla bizzat ilgilendim.

    İSTANBUL SÖZLEŞMESİ AÇIKLAMASI

    Bu hassas konunun çözümü için farklı politikalar geliştirdik ve uyguladık. Son günlerde bazı çevreler 1 Temmuz itibarıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemizi kadına yönelik şiddetten geriye gidiş olarak yansıtmaya çalışıyor. Bizim mücadelemiz bu sözleşmeden çekilme ile bitecek değildir. Bu mücadelenin uzun soluklu, toplumsal mutabakat gerektiren bir süreç olduğunun farkındayız. Şiddetin her türü ile mücadelemiz sürerken, kadına yönelik şiddet kavramının altını özellikle çizmemizin sebebi bu sorunun adını koymak gerektiğine inancımızdır. Kadına yönelik şiddet pek çok faktörden etkilenen bir olgudur. Evvela kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasına neden olan faktörlerin ayrıntılı incelenmesi ve bertaraf edilmesi gerekiyor.

    “KADINA ŞİDDET SADECE BİZİM DEĞİL, TÜM ÜLKELERİN SORUNUDUR”

    Tüm toplumun da bu şiddetten olumsuz etkilendiğini görüyoruz. Şiddet, depresyonun, suç oranlarının artmasına yol açıyor. Kadına yönelik şiddeti tıpkı salgınla mücadelede olduğu gibi, siyasi tartışmalara malzeme etmeden objektif şekilde ele almamız gerekiyor. Kadına yönelik şiddet sadece bizim değil, tüm ülkelerin sorunudur.

    İlkini 2007’de hazırladığımız ulusal eylem planımızı sürekli geliştirerek bugüne kadar getirdik. Ülkemizde ve dünyada yaşanan değişimler, önleyici ve koruyucu çalışmalarıun da geliştirilmesini gerektiriyor. Bugün sizlerle 4.’sünü paylaşacağımız eylem planımızda günün ihtiyaçlarına yönelik yeni başlıklar bulunuyor.

    “EYLEM PLANI 2021-2025 YILLARINI KAPSIYOR”

    Yeni eylem planımızla mücadeleyi daha da güçlendiriyoruz. 4. ulusal eylem planımız, 2021-2025 yıllarını kapsamaktadır. Eylem planımızı kamu kurumlarının, STK’ların, üniversitelerin, medya mensuplarının, ilgili tüm paydaşların katkıları ile hazırladık.

    KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE ULUSAL EYLEM PLANI

    Kadına yönelik şiddetle mücadele 4. ulusal eylem planının ilk hedefini, şiddetle mücadele mevzuatının gözden geçirilmesi ve etkin uygulanması olarak belirledik. Amacımız mağdurun adalete erişiminin kolaylaşmasını, haklarını etkili kullanmasını ve şiddet eylemlerinin orantılı şekilde cezalandırılmasını sağlamaktır. 22 faaliyet bu başlık altında yer alıyor. Adalet, İçişleri, MSB, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında protokoller imzalandı.

    Kadına yönelik şiddetle mücadele il eylem planları 81 ilde hassasiyetle yürütülmektedir. Teknik kurul da oluşturulacak, 3 ayda bir toplanarak faaliyetini sürdürmektedir.,

    TCK’daki suç tipleri ile cezayı ağırlaştıran özellikler gözden geçirilerek, şiddet türleri konularının yeniden değerlendirilmesini planlıyoruz. Uyuşmazlıklarda haksız tahrik ve takdiri indirim müesseselerinin nasıl uygulandığının analizleri yapılarak gereken değişiklikler için harekete geçilecek.

    İkinci hedef, şiddetle topyekün mücadele olarak 5 strateji belirledik. Politikaların uygulanması, şiddetin önlenmesi için kaynak, güçlü koordinasyon, 81 ilde planların yürürlüğe konması, çalışmaların dönemsel olarak izlenmesi şeklinde ifade edebiliriz.

    Üçüncü hedef, koruyucu ve önleyici hizmetlerin etkili sunulmasıdır. Vakaya zamanında ve doğru şekilde müdahalenin sağlanması, özel müdahale programlarının hayata geçirilmesi, kolluk uygulamalarının etkinliğinin artırılması, şiddet mağdurlarının sağlık hizmetlerine erişiminin kolaylaştırılması, faillere yönelik önleyici hizmetlerinin hazırlanması stratejilerini uygulayacağız.

    Mağdurun korunması ve desteklenmesi ile önleyici çalışmalarda kurumsal hizmetler daha da önem kazanmaktadır. Önlemek, soruşturmak, kovuşturmak ancak ihtiyaca uygun kurumsal yapı ve programlarla mümkündür. Şiddet önleme ve izleme merkezlerimizle beraber, kadın konuk evlerinde kurumsal hizmetler zaten yürütülüyor. Tüm illerde faaliyet gösteren 360 sosyal hizmet merkezi bünyesinde şiddetle mücadele irtibat noktalarına mağdurların kolay ulaşabilmesini sağlıyoruz.

    “BİREYLERİN ÖFKE KONTROLLERİNE YÖNELİK EĞİTİMLERE BAŞLIYORUZ”

    En önemli hususun şiddetin gerçekleşmeden durdurabilmek ve yaygınlaşmasını engellemek olduğunu biliyoruz. Bireylerin öfke kontrollerine yönelik eğitimlere başlıyoruz. Alkol ve madde bağımlılığından kurtarılması ile saldırgan davranışların rehabilitasyonlarına yönelik eğitimlerden çok ciddi fayda elde edebileceğimize inanıyorum.

    Tehdit altındaki kadınlarımız için ihtisaslaşmış kadın konuk evlerimizde özel güvenlik önlemleri alıyoruz. Önümüzdeki dönemde 7 ilde 9 yeni kadın konuk evi daha açılacak. ALO 183 destek hattı, ihtiyacı olan tüm kadın ve çocuklar için psikolojik, hukuki ve ekonomik danışma hattı olarak hizmet veriyor. Arapça, Kürtçe çağrılara da cevap veren bu hattı arayan şiddet mağdurları 0 tuşuna basarak sıra beklemeden destek personeline ulaşabilmektedir.

    “ERKEN YAŞTA VE ZORLA EVLİLİKLE MÜCADELE AMACIYLA EĞİTİM VE FARKINDALIK ÇALIŞMASI YÜRÜTÜLECEK”

    Eylem planımızın 4. hedefi, toplumsal farkındalık ve duyarlılığın artırılması olarak belirlenmiştir. Şiddete neden olan yargılarla mücadele edilmesi. Özel sektörün, medyanın şiddetle mücadelede aktif yer alması hususlarında çalışmalar yürütülecektir. Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarımıza yönelik bilgilendirme faaliyeti yapılacak. Erken yaşta ve zorla evlilikle mücadele amacıyla babalara yönelik eğitim ve farkındalık çalışması yürütülecektir. Bireyler gündelik konuşmalarında ve sosyal medyada kadına yönelik şiddeti normalleştiren söylemler kullanabiliyor. Toplumda buna karşı farkındalık oluşturmak, şiddet içermeyen olumlu dil kullanımı amacıyla çeşitli mecralarda kampanyalar yürütülecektir. Reklamverenlere ve özel TV kanallarına yönelik olarak şiddet temelli hassasiyet teşvik edilecektir.

    İş yerinde cinsel, fiziksel, ekonomik ve psikolojik şiddete karşı farkındalık çalışmaları da planlanıyor.

    Beşinci aşamada verilerin toplanması ve istatistiklerin yorumlanması olarak belirledik. Her bir risk faktörünü önceden belirlemek şiddeti engellemede önem arz ediyor. Yerel düzeyde 81 ilde kadına yönelik şiddet risk haritalarının tamamlanması stratejik hedefler arasında yer alıyor. Veri bankasındaki bilgilerin yorumlanmasıyla failler ile hükümlüler için araştırma yapılması gibi 28 faaliyete yer verilmektedir. Elde edilen bilginin, bu veri analizlerinin STK’lar ve üniversitelerle yakın işbirliği geliştirilecektir.

  • Danıştay’dan ‘İstanbul Sözleşmesi’ kararı

    Danıştay’dan ‘İstanbul Sözleşmesi’ kararı

    Danıştay, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı kararının yürütmesinin durdurulması talebini reddetti.

    Türkiye’nin 1 Temmuz’da İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmasını öngören Cumhurbaşkanı kararıyla ilgili, Danıştay 10’uncu Dairesi’nde CHP, İYİ Parti ve sivil toplum kuruluşlarının aralarında bulunduğu tüzel ve gerçek kişiler tarafından davalar açıldı. Dava dilekçelerinde, ‘kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması’ talep edildi. Danıştay 10’uncu Dairesi, davalar hakkında nihai kararını verdi. Verilen kararda, İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin Cumhurbaşkanı kararının yürütmesinin durdurulması talebi reddedildi.

    CUMHURBAŞKANLIĞI’NDAN 7 SAYFALIK SAVUNMA

    Cumhurbaşkanlığı, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı sonrası açılan davalar hakkında Danıştay’a dün 7 sayfalık bir savunma gönderdi. Savunmada, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali istemiyle açılan davaların ‘haksız ve hukuki dayanaktan yoksun’ olduğu gerekçesiyle reddi istendi. Sözleşmeden çekilme kararının münhasıran Cumhurbaşkanın yetkisine tabi olması nedeniyle yargı denetimi dışında olduğuna değinildi. Sözleşmenin Cumhurbaşkanlığı kararı ile feshedilmesinde Anayasa aykırılık bulunmadığı vurgulandı. Yine sözleşmeden çekilme kararının, ‘kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi hususunda hukuki olarak veya uygulama bakımından bir eksikliğe yol açmayacağı’na dikkat çekildi.

  • Akşener’den İstanbul Sözleşmesi açıklaması

    Akşener’den İstanbul Sözleşmesi açıklaması

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Türkiye’de son bir yılda 304 kadının öldürüldüğünü söyleyerek, “Biz diyoruz ki; devlet, kadınları, çocukları, aileyi korumak zorundadır. İstanbul Sözleşmesi, işte tam da bunun için vardır” diye konuştu.

    İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener, TBMM’nin İstanbul Sözleşmesi’ni 2011 yılında tüm partilerin onayıyla, milli bir uzlaşıyla kabul ettiğini anımsattı. AK Parti iktidarının, millet için yaptığı iyi işlerden biri olduğunu söyleyen Akşener, “O zaman, gelinen bu noktada, sizce de bir gariplik yok mu? Bunca yıldır, bu sözleşmeyi iç siyasete malzeme yapıp, kadınlardan, çocuklarımızdan, aile yapımızdan dem vurup, siyasi rant kovalayan Sayın Erdoğan’ın, bugün çıkıp, aynı sözleşmeyi feshetmeye kalkması sizce de garip değil mi? Elbette garip; ama şaşırtıcı değil. Neden mi? Çünkü, arkadaşlar zorda. İstanbul Sözleşmesi’nin hedefi belli; kadınları, çocukları ve aileyi koruyup kollamak, bu kadar net” dedi.

    Türkiye’de son bir yılda 304 kadının öldürüldüğünü söyleyen Akşener, “Her gün, ülkemizin dört bir yanından, artık sokak ortalarına kadar taşan, kadına yönelik şiddet görüntüleri geliyor. Çocuklarımız bile, şiddetin, tacizin, tecavüzün mağduru. Boşanmalar çığ gibi artıyor, aile yapımız sarsılıyor ve şiddetin, bundaki payı büyük. Biz diyoruz ki, ‘Devlet, kadınları, çocukları, aileyi korumak zorundadır. İstanbul Sözleşmesi, işte tam da bunun için vardır” diye konuştu.

    ‘AYASOFYA İMAMI, TWİTTER ÜZERİNDEN AYAR VERİYOR’

    Akşener, Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alındığını hatırlatarak, “Türkiye, Sayın Erdoğan’ın, düşünmeden aldığı şuursuz kararlar sonucunda hem yüksek faizin acı reçetesini ödüyor hem de yükselen kur ve artan enflasyonla boğulmaya mahkûm oluyor. Bu vesileyle, çiçeği burnunda Merkez Bankası Başkanı’nı uyarmak istiyorum. Görünen o ki, şimdiden o koltuğa yeni talipler var. Baktı ki bu atamalar, verilen ayarlar üzerinden oluyor, faizlerin gidişatını beğenmeyen Ayasofya İmamı, Twitter üzerinden ayar verip, hem faiz lobilerine gözdağı verdi, hem de Merkez Bankası Başkanlığına göz kırptı. Baktı ki; elin yabancısı, ülkesinde yüzde 1-2 faizi zor alırken, burada yüzde 19 veriliyor. Baktı ki; ekonomist Cumhurbaşkanı, eski bakanlar, milletvekilleri, ekonomi profesörleri, bu işi beceremiyor. O da gerekeni yaptı ve görünen o ki, göreve talip oldu” diye konuştu.

    ‘TÜRKİYE’NİN ÇÖZÜLEMEYECEK SORUNU YOK’

    Akşener, vatandaşlardan umutlarını kaybetmemesini isteyerek, “Türkiye’nin çözülemeyecek sorunu yok. Biz geleceğiz ve İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’le Türkiye’yi içine sokulduğu bu sarmaldan çıkaracağız. Türkiye’ye hak ettiği huzuru milletimize hak ettiği zenginliği getireceğiz” ifadesini kullandı.

  • İçişleri Bakanı’ndan İstanbul Sözleşmesi açıklaması

    İçişleri Bakanı’ndan İstanbul Sözleşmesi açıklaması

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye’nin çekildiği İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili bir açıklama yayımladı.

    İçişleri Bakanı Soylu’nun açıklaması şu şekilde:

    “Ülkemizde huzurun, asayişin ve güvenliğin sağlanmasında, terörle mücadelede, hırsızlıkla, organize suçlarla, siber suçlarla, uyuşturucu ile ve şiddetin, suçun her türü ile mücadelede güvenlik güçleri olarak gücümüzü anayasadan, kanunlardan ve her türlü suça karşı insanımızın masumiyetini koruma ilkesinden almaktayız.

    Uluslararası sözleşmelerin varlığı veya yokluğu, vatandaşımızın karşı karşıya kalacağı herhangi bir suç şeklini önlemeye ilişkin sorumluluklarımızı ve bu sorumluluğun gereği olan çalışmalarımızı eksiltmez veya arttırmaz.
    Ayrıca belirtmek gerekir ki milletler arası andlaşmalara, sözleşmelere taraf olmak kadar taraflıktan ayrılmak da her egemen devletin hakkıdır.

    Aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadele, kadın cinayetlerini önleme konusunda bizi toplumumuza karşı sorumlu kılan, İstanbul Sözleşmesi’nin varlığı değildir. Anayasa’nın 10. Maddesi ve 41. Maddesi, TCK’nın ilgili maddeleri, “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”’un ilgili maddeleri, bu konuda ilgili bakanlıklarla yürüttüğümüz eylem planı, İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen Kades, Elektronik Kelepçe İzleme Merkezi gibi uygulamalar, sayılarını 81’den 1086’ya çıkararak tüm ülkemize ve ilçe düzeyine yaydığımız “Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Büro Amirlikleri” ve tüm bakanlıklarla uyumlu olarak yürüttüğümüz süreç, inanıyoruz ki bu mücadelede bizi vatandaşımıza karşı mahçup etmeyecektir.

    Anayasamızın, kanunlarımızın, medeniyetimizin ve tüm değerlerimizin bize yüklediği görev ve sorumlulukları tamamen bir uluslararası sözleşmeyle cıro etmek ve eşitlemek, hem kendi büyük devlet geleneğimize, hem bin yıllık medeniyet birikimimize, hem de ortaya koyduğu gelişmeyle bölgesinde ve dünyada önemli bir güç haline gelen Türkiye’ye, özgüvenine, kendi yapabildiklerine ve kapasitesine haksızlık olacaktır.

    Bir kadının şiddete uğraması ve bir kadının cinayete kurban gitmesi, insanoğlu tarafından kabul edilemez. Bununla birlikte, Türkiye’de kadın cinayetlerinin arttığı söylemi, tamamen yalandır ve eldeki veriler tarafından desteklenmemektedir.

    Tüm suçlarla mücadele ettiğimiz gibi devletimiz, güvenlik güçlerimiz, elbette ki aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadeleyi de insan hakları çerçevesinde, “huzur, güven ve asayiş” anlayışıyla, vatandaşımızın herşeyin en iyisine layık olduğu bilinciyle, dün olduğu gibi bugün ve yarın da devam ettirecektir.

    Yakın zamanda herkes görecektir ki aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadelede atılan tüm adımların olumlu sonuçlarını alacağız ve dünyada bu mücadelenin örnek temsilcisi olacağız.

    Kamuoyuna saygı ve inançla duyurulur.”