Etiket: istanbul

  • 3 haftayı geçen öksürükler dikkat

    3 haftayı geçen öksürükler dikkat

    Uzun süreli öksürük hakkında bilgilendirmede bulunan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Fatma Zengin, “3 haftayı geçen öksürüklere kronik-geçmeyen öksürük denmektedir. Geçmeyen öksürük bir takım farklı hastalıkların habercisi olabilir. En sık görülme nedenleri alerji, kronik hastalıklar (astım-KOAH), reflü, kalp yetmezliği, akciğer kanseri, ilaç kullanımıdır. Solunum sıkıntısına yol açan, ateş, kilo kaybı belirgin halsizliğin eşlik ettiği, göğüs ağrısı, boyunda şişlik ve kanlı balgamlı öksürüklerde acilen doktora başvurulmalıdır” dedi.

    İstinye Üniversitesi Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Fatma Zengin, öksürük konusunda açıklamalarda bulundu.

    “Sadece akciğer hastalıkları öksürüğe neden olmaz”
    Öksürüğün kısaca ne olduğundan bahseden Uzm. Dr. Zengin, “Öksürük hava yollarını temizlemeyi sağlayan koruyucu bir reflekstir. Zannedildiğinin aksine sadece akciğer hastalıkları öksürüğe neden olmaz. Geniz akıntısı, alerjen maddeler, sigara içimi, hava kirliliği, reflü ve bazı ilaçlar da öksürük nedenidir. En sık gribal-viral enfeksiyonlarda hava yollarını mukustan temizlemek için öksürük gerçekleşir” diye konuştu.

    “Sigara tüketenler risk altında”
    Hangi bireylerin risk altında olduğuna değinen Uzm. Dr. Zengin, “Kronik hava yolu hastalığı (astım ve KOAH gibi) olanlarda, alerjik bireylerde, sigara-tütün ürünlerini kullananlarda ve reflü tanısı olan kişilerde daha sık öksürük gözlenir” şeklinde konuştu.

    “Nefes darlığı varsa hekime başvurulmalı”
    Uzman hekime ne zaman başvurulması gerektiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Zengin, “3 haftayı geçen öksürük, öksürüğe eşlik eden nefes darlığı ve göğüs ağrısı durumları, kanlı balgamlı öksürük ve tedaviye rağmen devam eden inatçı öksürüklerde hekime başvurulmalıdır” dedi.

    “Öksürüğün antibiyotiksiz geçmeyeceği düşüncesi yanlış”
    Uzun süreli öksürükten bahseden Uzm. Dr. Zengin, “3 haftayı geçen öksürüklere kronik-geçmeyen öksürük denmektedir. Geçmeyen öksürük bir takım farklı hastalıkların habercisi olabilir. En sık görülme nedenleri alerji, kronik hastalıklar (astım-KOAH), reflü, kalp yetmezliği, akciğer kanseri, ilaç kullanımıdır.

    Solunum sıkıntısına yol açan, ateş, kilo kaybı ve belirgin halsizliğin eşlik ettiği, göğüs ağrısı, boyunda şişlik ve kanlı balgamlı öksürüklerde acilen doktora başvurulmalıdır. En büyük yanılgılardan başta gelen ise, öksürüğün antibiyotik kullanmadan geçmeyeceği düşüncesidir. Öksürüğün vasfına, balgamlı olup olmadığına, geniz akıntısı veya alerjik durumla beraber seyredip seyretmemesine bağlı tedavi değişkenlik gösterir. Hasta nefes darlığı hissetmese de uzamış öksürükler astım habercisi olabilir” ifadelerini kullandı.

    “İlaç kullanımı sonrası da öksürük gelişebilir”
    Mesleklerinden dolayı bazı bireylerin de risk altında olduğunu anlatan Uzm. Dr. Zengin, “Alerjisi ve ailede astım öyküsü olanların ve mesleki olarak solunum yollarını etkileyecek işte çalışanların (kuaför, boyacı, temizlik işi, kimyasal sanayi işleri, inşaat tozu maruziyeti vs.) öksürük nedenlerinin astım olabilme ihtimali nedeniyle, şikayetleri olduğunda ihmal etmeden hekime başvuru yapmaları önemlidir. Bazı tansiyon ilaçlarının kronik kuru öksürüğü tetikleme etkisi bulunmaktadır. Yeni başlanan bir ilaç sonrası gelişen öksürükler de göz önünde bulundurulmalıdır” dedi.

    “Hırıltı ve solunum sıkıntısı eşlik eden öksürükler dikkate alınmalıdır”
    Öksürüklerin ihmal edilmemesi gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Zengin, “Uzun süre sigara içen kişilerde çoğu zaman öksürük sigaraya bağlanarak hekim başvurusu gecikmekte ve tanı koymak için zaman kaybı olmaktadır. Sigara içimi dahi olsa, uzayan ve farklı seyir gösteren öksürüklerde mutlaka radyolojik görüntüleme yapılmalıdır.

    Yatak bakımına muhtaç, alzheimer ve demans gibi hastalıkları mevcut çoğu ileri yaş hastalarda, beslenme sırasında yutkunma güçlüğüne bağlı öksürüklerde gelişebilecek aspirasyon nedenli öksürükler de önem arz etmektedir. Devamında hırıltı ve solunum sıkıntısı eşlik eden öksürükler dikkate alınmalıdır” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

  • Okula dönüşte başarı için uyum

    Okula dönüşte başarı için uyum

    Okullar dokuz günlük ara tatilin ardından pazartesi günü açılıyor. PDR Direktörü Sibel Durak bazı çocukların yoğun bir okul temposuna uyum sağlamakta zorlanabileceklerini belirterek ebeveyn ve eğitimcilere önerilerde bulundu. İlk ve ortaöğretimdeki öğrenciler ilk ara tatil sonrası 18 Kasım Pazartesi günü eğitim-öğretime kaldığı yerden devam edecek. Ancak öğrencilerin ara tatilde bir arada olduğu ebeveynlerinden ayrılmalarının zor olabileceğine, geçiş döneminde duygusal ve fizyolojik tepkiler verebileceklerine dikkat çeken Bahçeşehir Koleji PDR Direktörü Sibel Durak, her çocuğun, okula, derslere dönüş noktasında farklı tepkisi olabileceğini söyledi.

    Kimi heyecanla beklerken ve okul rutinine çok kolay uyum sağlayabilirken, bazılarının oldukça stresli ve kaygılı hissedebileceğine dikkat çekti. Ailelerin ve eğitimcilerin çocukların duygularını önemseyip iyi gözlemlemelerinin önemine vurgu yaptı. Velilere okula dönüş yaklaştığında çocukların okul ile ilgili aklından geçenleri ilgiyle dinlemesini öneren Sibel Durak, “ Okulla ilgili endişeleri varsa çocuğunuzla konuşabilirsiniz. Okul kıyafetlerini ve çantasını birlikte hazırlayabilirsiniz. Tatil döneminde yapılan sanat, spor, bilim aktiviteleri, geziler, hobi atölyeleri gibi etkinlikleri okul döneminde de sürdürün” dedi.

    Eğitmenler ve ebeveynlerin, çocukların zayıf yönleri yerine güçlü yönlerine odaklanarak onları cesaretlendirmeleri gerektiğini belirten Durak, okulda gerçekleşecek yeni etkinlikler hakkında konuşmak, okulu çekici hale getirerek çocukların arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle tekrar bir araya gelme isteğini artırabileceğini de söyledi.

  • ‘Kumar bağımlılığı’ uyarısı

    ‘Kumar bağımlılığı’ uyarısı

    Ünlü isimlerin gözaltına alınmasıyla gündeme gelen yasa dışı bahis ve kumar bağımlığı konusunda uyarılarda bulunan Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mustafa Nuray Namlı, “Kumar, sürekli oyun oynama bozukluğunda tüm dünyada bir artış var. En büyük sebep; dijitalleşme çünkü ulaşım çok kolaylaşmakta. Kişi, para kaybetmekte, kaybettikçe hırslanmakta bunlar kısır döngünün başlangıcı.

    Bir kişinin kumara veya oyuna bağımlı hale gelmesi toplumu etkilemekte, büyük aile felaketlerine yol açmakta. Gerçekten toplumun belası, rol modeller, eğitim önemli, en önemlisi sezildiği zaman erken tanı ve tedavi hayat kurtarıyor” dedi.
    Ünlü sunucu Mehmet Ali Erbil, şarkıcı Serdar Ortaç ve birçok sosyal medya fenomeninin gözaltına alınmasıyla bağımlılık türleri, kumar, yasa dışı bahis oyunları konuları tekrar gündeme geldi.

    Dijitalleşmeyle ulaşılabilirliğin artmasının bağımlıklarda etkili olabildiğini belirten uzmanlar, bağımlılıkların sosyal ve psikolojik alanlarda birçok sorunu da beraberinde getirdiğini aktardı. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mustafa Nuray Namlı da bağımlılıklar ve çevreye etkileri konusunda bilgi verdi. Doç. Dr. Namlı, erken tanı ve kişinin tedaviyi istemesinin süreçte rol oynadığını aktardı.

    “Kumar ve oyun oynama bozukluğunda tüm dünyada bir artış var”
    Bağımlılıklara ilişkin açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Mustafa Nuray Namlı, “Bağımlılık bir bireyin herhangi bir maddeye veya davranışsal bir olaya bağlanıp ondan ayrılamamasıdır. Sigaradan tutun da oyun, kumar bağımlılığına kadar bunu genişletebiliriz. Geçmişte çok sık gördüğümüz alkol ve madde bağımlılığıydı, sigara da bir bağımlılık.

    Madde bağımlılıkları da kendi altında çeşitli alt bileşenlere ayrılmakta. Kumar oynama bozukluğu diğeri sürekli oyun oynama bozukluğu tüm dünyada bir artış var. En büyük sebep; dijitalleşme çünkü ulaşım çok kolaylaşmakta. Bireyin eskiden bir mekana gitmesi gerekirken kumar oynaması için artık elinin altında, cebindeki bir cep telefonuyla çok kolay çevrimiçi olarak kumarın veya bir oyunun oynandığı ortama, platforma erişebilmekte. Merak, haz alma duygusu buna eşlik etmekte.

    Her geçen gün bağlanmakta, kumarda veya oyunda harcadığı süre artmakta, daha sonra bağımlılık dediğimiz döngüye girmekte. Para kaybetmekte, kaybettikçe tekrar hırslanmakta, haz ve korku yaşamakta. ‘Kazanayım, elde edeyim’ diye tekrar daha büyük miktarlarda girmekte. Kendi işi, uğraşısını, okulunu, eğitimini bırakıp daha çok vakit ayırıp sosyal çevresinden kopmakta.

    Depresyon kaygı bozuklukları ortaya çıkmakta. Kişilerin eşlerini veya çocuklarını kontrol etmeleri gereğinden fazla sosyal medyada vakit geçiriyor mu, gereğinden fazla harcaması var mı, fazla bir özgüvene sahip oldu mu, dürtü kontrol bozukluğu, davranışlarını yönlendirme becerisi yeterince gelişmiş mi, gelişmemiş mi, aşırı harcamaları, yalan söylemeleri oldu mu, borçlanma talepleri var mı? Kumara kaybettikçe yerine koyabilmek için daha büyük rakamlar koyulmakta ve çevreden borçlanmakta. Bunlar kısır döngünün başlangıcı, aileler bu noktada birbirlerine destek olmalı. Bir kişinin kumara veya oyuna bağımlı hale gelmesi o aileyi veya toplumu büyük oranda etkilemekte, büyük aile felaketlerine yol açmakta” şeklinde konuştu.

    “Gerçekten toplumun belası, çağımızın sıkıntısı”
    Kişilere yönelik tedavi süreçlerine yönelik konuşan Doç. Dr. Namlı, “Kendi içerisinde olayla bir yüzleşmesi gerekmekte. Tedavi için dürüst bir şekilde gelmesi gerekir. Önce değerlendirme görüşmelerimiz olmakta sonra motivasyonel görüşmeler yapılmakta. Kişinin tedavi arayışı varsa poliklinikten veya yatırılarak hastaya yardım etmeye çalışıyoruz.

    Öncelikle psikososyal tedavilere başlıyoruz sonra gerekirse beraberinde bir dürtü kontrol, depresyon veya kaygı, duygu durum bozukluğu varsa ona yönelik tedaviler başlamakta. Kumar, oyun oynama veya diğer madde kullanım bozuklukları aynı zamanda birçok psikiyatrik eş tanılarla da seyretmekte. Eş tanılara yönelik tedavilerimiz, terapi, ilaç tedavilerimiz hastanelerimizde ve diğer sağlık kuruluşlarında yapılmaktadır. Başarı kişinin iradesi, sosyal çevresinin desteğiyle de çok alakalı.

    Gerçekten toplumun belası, çağımızın sıkıntısı. Rol, modeller çok önemli, aileler, çocuklar ve eşlerin birbirini kontrol etmeleri ve doğru insanlarla arkadaşlık etmeleri önemli. Eğitim çok çok önemli, okullardaki eğitim, her boyutunda toplumun, ailenin eğitimi en önemli faktör. Eğer yoksunluk düzeyine gelmişse bir kişi bağımlıdır, en yakın bir sağlık kuruluşuna ulaşıp yoksunluğunu azaltmak için tedavi alması lazım. Eğer tedavi almazsa yoksunluğu azaltmak için kişi tekrar maddeye yöneliyor.

    Bizim polikliniklerimizde buna yönelik tedaviler verilmekte gerekirse o kişiler yatırılarak bireysel ya da grup terapilerine alınmakta. İlaç tedavilerine hemen başlanmakta. Çok büyük bir toplumsal sorun, ailenin bu işi kapatmaması, bir profesyonelden destek alınması gerekir. En önemlisi sezildiği zaman erken tanı ve tedavi hayat kurtarıyor. Arkadaş çevresinde buna yönelik ilişkisi varsa o arkadaş çevresinden veya mahalleden uzaklaşılmalı. Parçalanmış, alkolün, maddenin veya başka bağımlılığın olduğu, şiddetin olduğu ailelerde bunlar daha sık görülmekte” dedi.

  • İstanbul Boğazı sise gömüldü

    İstanbul Boğazı sise gömüldü

    İstanbul’da günün aydınlanmasıyla beraber sis manzarası oluştu. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilerin sis içerisine gömülmesi kartpostallık görüntülere sahne oldu.

    İstanbul’da günün aydınlanması ile beraber sabahın erken saatlerinde sis oluştu. Özellikle İstanbul Boğazı’nda ve şehrin yüksek kesimlerinde sisin hakim olduğu görüldü. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilerin beyaz sis içerisine gömülmesi kartpostallık görüntülere sahne oldu. Ayrıca sis nedeniyle İstanbul Boğazı’nda görüş mesafesinin de düştüğü görüldü.

  • Karbon emisyonu azaltım hedefleri

    Karbon emisyonu azaltım hedefleri

    Dünya çapında şirketlerin ve finans kuruluşlarının sera gazı emisyonlarını belirlemelerine olanak tanıyan standartlar geliştiren Bilime Dayalı Hedefler girişimi, Vestel’in 2030 yılına kadar emisyon azaltma hedefine ulaşmak amacıyla verdiği taahhütleri onayladı.

    Vestel’in, 2030 yılına kadar taahhüt ettiği karbon emisyonları azaltım hedefleri Bilime Dayalı Hedefler girişimi (SBTi) tarafından onaylandı. Bugün dünya çapında üç bine yakın şirket ve finans kuruluşunun iklim kriziyle mücadelede sera gazı emisyonlarını belirlemelerine olanak tanıyan standartlar, araçlar ve kılavuzlar geliştiren girişim, Vestel Elektronik ve Vestel Beyaz Eşya şirketlerinin kapsam 1-2 ve 3’e yönelik karbon emisyonları azaltım hedeflerine onay verdi.

    Şirketin, karbonsuzlaşma yol haritasını ve bu kapsamdaki yatırımlarını hayata geçirmeye devam edeceği belirtildi. Ayrıca şirketin sürdürülebilir bir dünya için çalışmayı ve çevre üzerindeki etkisini azaltan teknolojileriyle gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakma sorumluluğunu üstlenmeyi de sürdüreceği kaydedildi.

    Yapılan açıklamaya göre; Vestel Elektronik ve Vestel Beyaz Eşya, 2021 yılı baz alınarak 2030 yılına kadar kapsam 1 ve 2’de sera gazı emisyonlarını yüzde 42 oranında azaltmayı, kapsam 3’te ise satılan ürünlerin kullanımından kaynaklanan emisyonları aynı dönemde yüzde 25 azaltmayı taahhüt ediyor.

  • Tedavisinde son teknolojik yöntem

    Tedavisinde son teknolojik yöntem

    İyi huylu prostat büyümesinde uygulanan HoLEP ameliyatına dair bilgiler veren Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Yasin Yitgin, bu yöntem sayesinde, prostat tıkanıklığının tekrarlamadığını belirtti. Yitgin, ameliyat sonrası cinsel fonksiyonların etkilenme ihtimalinin de daha düşük olduğunu söyledi.

    HoLEP ameliyatı, iyi huylu prostat büyümesi tedavisinde son yıllarda artan sıklıkla tercih edilmektedir. Başarılı sonuçlar veren HoLEP ameliyatını ve operasyon sonrası hasta üzerindeki etkilerini anlatan BHT Clinic İstanbul Tema Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Yasin Yitgin, HoLEP ameliyatının genel veya rejyonel anestezi altında, kapalı yöntemle ve lazer enerjisi kullanılarak yapılan bir operasyon olduğunu belirtti. Özellikle 80 gram ve daha üstü prostatlarda, medikal tedaviye dirençli hasta gruplarında HoLEP ameliyatının tercih edildiğini söyleyen Yitgin, “Ameliyat sonrasında 3 ila 5 gün hastamıza sonda tutuyoruz.

    Sondayı aldıktan sonra, hızlıca günlük yaşantılarına ve iş hayatlarına başlayabiliyorlar” dedi.
    “Cinsel hayatı, diğer operasyonlara göre daha az etkiliyor”
    HoLEP ameliyatının diğer prostat ameliyatlarına göre cinsel fonksiyonları daha az etkileme ihtimali olduğunu belirten Doç. Dr. Yasin Yitgin, şu ifadeleri kullandı:

    “Diğer kapalı yöntem prostat ameliyatlarına üstünlüğü, lazer enerjisinin daha derin dokulara etki etmemesi neticesinde doku hasarının daha az olması sayesinde, özellikle ereksiyon fonksiyon bozukluğunu çok görmüyoruz. Ejakülasyon (boşalma) fonksiyon bozukluğu diğer prostat ameliyatlarına göre daha az karşımıza çıkıyor.”

    “Prostat tıkanıklığının tekrar etmesi ihtimali çok düşük”
    Yitgin, “Geniş taramalara bakarsak 50 yaş ve üzeri her iki erkekten birinde semptomatik iyi huylu prostat büyümelerini görmekteyiz. Bu ameliyatın özelliği, diğer kapalı yöntem prostat cerrahilerine göre tıkayıcı olan adenom kısmını tamamen çıkardığımız için, teorik olarak tekrar prostat tıkanıklığı yaşanmasını beklemiyoruz. Ameliyat sonrası hastalarda prostat kanseri riskini ortadan kaldırmıyoruz. Çünkü prostat kanserinin yüzde 85-90 olasılıkla gelişmekte olduğu periferik zon yani prostatın kapsül kısmındaki hücreler hastada hala duruyor” dedi.

    “Semptom olmasa bile her yıl kontrole gidilmeli”
    “40-45 yaş üzeri, aile öyküsü olan veya aile öyküsü olmayıp 50 yaş ve üzerinde olan tüm erkeklerin, işeme şikayeti olmaksızın üroloji doktoruna muayene ve tetkik yaptırmasını öneriyorum” diyen Yitgin, “Hiçbir belirtisi olmayabilir, işeme şikayeti olmayabilir. Yine de yılda bir kez prostat muayenelerinin yapılması gerekmektedir.

    Semptomatik hale gelen hastalarda mesane disfonksiyonu oturduktan sonra yapılacak cerrahi veya medikal tedaviden yeterli yanıt alınamayabilir. Prostat büyümesinde idrarı başlatırken zorlanma, ıkınma, kesilme, çatallanma, tam boşaltamama gibi şikayetlerle beraber sık sık tuvalete gitme, gece 1’den fazla idrar için uyanma, acil işeme hissiyatı, tuvalete yetişmeme ve idrar kaçırma şikayetleri karşımıza çıkabilir” diyerek sözlerini noktaladı.

  • İstanbul’da motosiklet ile manevra yapıp diğer sürücülerin önlerine kıran motosikletli sürücüler yakalandı

    İstanbul’da motosiklet ile manevra yapıp diğer sürücülerin önlerine kıran motosikletli sürücüler yakalandı

    İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri, 9 Kasım 2024 tarihinde İstanbul Çevre Yolu Sultangazi sapağı mevkiinde motosikletli bir grup otoyolda seyir halinde olan araç sürücülerine zor anlar yaşatması üzerine çalışma başlattı. Yapılan çalışmalarda, plakasından kimlikleri tespit edilen M.R.G., ve M.G., isimli sürücüler yakalandı. Konu ile ilgili yakalanan sürücülere, ‘Kas takmamak, yakın takip, ani yavaşlama ve saygısızca araç kullanma maddelerinden olmak üzere toplamda 19 bin 214 TL idari para cezası uygulandı. Sürücü M.R.G.’nin ise sürücü belgesi iptal edildiği öğrenildi.

  • Sağlıklı geleceğin temeli anne karnında

    Sağlıklı geleceğin temeli anne karnında

    Şeker tüketimini kontrol altına almak yalnızca çocukluk ve yetişkinlikte değil, anne karnından itibaren sağlıklı bir geleceğin temelini oluşturuyor.
    Türkiye’de 18 yaş üzeri diyabet hastası oranı yüzde 14,5 oldu ve 10 milyonu aşkın kişi diyabet hastası. Diyalize giren hasta sayısı da 65 bine yaklaştı ve bu kişilerin de yüzde 40’ı aynı zamanda diyabet hastası. Science dergisinde yayımlanan bu araştırmaya göre, şeker tüketimini kontrol altına almak yalnızca çocukluk ve yetişkinlikte değil, anne karnından itibaren sağlıklı bir geleceğin temelini oluşturuyor.

    Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, böbrek hastalıklarının başlıca nedenlerinden biri olan diyabet riskine dikkat çekerek, şeker tüketiminin kontrol altına alınmasının önemini vurgulayarak, “Özellikle gelişme çağındaki çocuklarımızın ambalajlı gıdalardan uzak durması ve şeker tüketimini minimuma indirmesi için şehir şehir, okul okul gezerek eğitimlerle farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Dünyada bu konuda yapılmış en güncel araştırmalar da çabamızın ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.

    Güney Kaliforniya Üniversitesi araştırmacılarının annenin gebelik döneminde ve doğumdan sonraki ilk iki yılda düşük şeker tüketiminin diyabet ve hipertansiyon riskini nasıl azalttığını ortaya koyuyor. İkinci Dünya Savaşı’ndaki şeker karnesi uygulamasıyla yapılan karşılaştırmalı çalışmada, düşük şeker tüketimi olan bireylerin diyabet riskinin yüzde 35, hipertansiyon riskinin ise yüzde 20 oranında azaldığı görülmüş. Bu sonuçlar bize, şekerle mücadelenin anne karnından başlaması gerektiğini gösteriyor” dedi.

    Araştırma sonuçlarına göre, hamilelik döneminde ve bebeğin ilk iki yılında şeker tüketiminin azaltılması, diyabet ve hipertansiyonun başlangıcını geciktiriyor. Ayrıca, savaş sonrasında şeker karnesi uygulamasının sona erdiği dönemde İngiltere’de şeker tüketiminin iki katına çıkması, bu dönemde sınırlı şeker tüketen kişilerin yetişkinlikte daha sağlıklı bir durumda olduklarını kanıtlıyor.

    Erk, Tip 2 diyabetin kontrol altına alınmadığında böbrek hastalıkları, kalp-damar sorunları ve hastalıkları, sinir ve göz hasarları, uzuv kaybı gibi pek çok ciddi komplikasyona yol açabileceği konusunda uyarıda bulunarak, “Bu tür kronik rahatsızlıklarla mücadele, şeker tüketimini kontrol altında tutmakla başlar. Ülkemizin yeni diyabet hastalarına değil, sağlıklı ve genç bir nüfusa ihtiyacı var” dedi.

  • Akli dengesi yerinde olmayan adam annesini darp etti, polise bıçak çekti

    Akli dengesi yerinde olmayan adam annesini darp etti, polise bıçak çekti

    Olay, dün Esenyurt İncirtepe Mahallesi’nde bir börekçide yaşandı. İddiaya göre, akli dengesi yerinde olmayan bir adam, evde annesini darp ederek dışarı çıktı. Kadın yaşanan bu durum üzerine polise haber verdi. Polis ekipleri mahallede bulunan bir börekçide akli dengesi yerinde olmayan adamı gözaltına almak istedi. Polise mukavemet eden adam, kısa süreli bir arbede sonra börekçiden bıçak alarak gözaltına alınmak istemediğini söyledi. Dakikalarca süren gerilimin ardından çevredeki bir esnaf adamın yanına gelerek onu sakinleştirmeye çalıştı. Bir süre eli bıçaklı adama sarılarak öpen esnaf, sakinleştirerek bıçağı elinden aldı. Adam daha sonrasında polis ekipleri tarafından gözaltına alınırken, o anlar cep telefonu kamerasına yansıdı.
    Emrullah Yöndeş, “Adamın annesini darp ettiği söylenildi. Daha sonrasında evden kaçarak dükkanıma geldi. Polislerde onu arıyordu. Polis gözaltına almaya çalıştığında ise zorluk çıkardı, arbede yaşandı. Aradan kaçarak tezgaha girdi ve bıçak aldı eline. Daha sonra ikna ettik adamı ve bıçakları elinden bırakarak teslim oldu. Zaten hasta olduğu söylendi, polislere saldırmak gibi bir niyeti yoktu” dedi.

  • Ekvador Büyükelçisi ve SANKON toplantısında Türkiye-Ekvador Ekonomik ve ticari ilişkileri konuşuldu

    Ekvador Büyükelçisi ve SANKON toplantısında Türkiye-Ekvador Ekonomik ve ticari ilişkileri konuşuldu

    Türkiye ile Ekvador Cumhuriyeti arasındaki ekonomik, ticari ve kültürel ilişkileri daha da güçlendirmek amacıyla Sanayi ve Ticaret Konfederasyonu (SANKON) Genel Merkezinde önemli bir toplantı yapıldı. Ekvador Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçisi Sayın Fanny de Lourdes Puma Puma’nın ziyaretinde iki ülke arasındaki işbirliği imkanları ve gelecekte yapılabilecek projeler ele alındı.
    Ziyarette konuşan Ekvador Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Fanny de Lourdes Puma Puma, Türkiye ile Ekvador arasındaki ilişkilerin uzun yıllara dayandığını ve bu ilişkilerin her geçen gün güçlendiğini ifade etti. Türkiye ile Ekvador arasında kültürel, siyasal ve ekonomik anlamda köklü bağlar bulunduğunu belirten Büyükelçi, Ekvador’un Türkiye ile olan ilişkilerini daha da derinleştirmek istediğini vurguladı. Büyükelçi Puma, ayrıca, iki ülke arasındaki ticari verileri paylaşarak Türk şirketlerini Ekvador’a yatırım yapmaya davet ederek Ekvadorlu şirketlerin de Türkiye’ye yatırım yapma arzusunu dile getirdi.
    Büyükelçi Puma, ziyarette Türk iş dünyası temsilcileriyle işbirliği yaparak mevcut ilişkileri daha da güçlendirmeye hazır olduklarını da ifade etti.
    Sanayi ve Ticaret Konfederasyonu (SANKON) Genel Başkanı Ferudun Cevahiroğlu ise Türkiye-Ekvador ekonomik ilişkilerinin güçlendirilmesine büyük önem verdiklerini belirterek, Ekvador Cumhuriyeti ile işbirliğini artırmak adına çalışmalar yapmaya hazır olduklarını söyledi. Türkiye-Ekvador İş Forumu düzenlemeyi ve Türk iş insanlarıyla birlikte Ekvador’a ziyaretler gerçekleştirmeyi planladıklarını belirten Cevahiroğlu, bu tür adımların iki ülke arasındaki ticaretin ve yatırımların artmasına katkı sağlayacağına inandığını ifade etti.

    Sağlık Turizmi alanında işbirliği fırsatları
    Ziyarette hazır bulunan Ankara Sağlık Turizmi Federasyonu Genel Başkanı Prof. Dr. Aysun Bay ise Türkiye’nin sağlık turizmi alanındaki güçlü altyapısının Ekvador için büyük bir fırsat sunduğunu vurguladı. Ekvadorlu vatandaşların Türkiye’de yüksek kaliteli sağlık hizmetlerinden yararlanabileceğini belirten Prof. Dr. Bay, iki ülke arasında sağlık turizminin geliştirilmesine yönelik çeşitli projelerin hayata geçirilebileceğini söyledi. Prof. Dr. Bay, ayrıca Türkiye’nin sağlık sektöründeki tecrübelerinin Ekvador’a aktarılmasının her iki ülke için de kazançlı olacağını belirtti.
    SANKON Genel Merkezindeki ziyarette Türkiye Tarım ve Kırsal Kalkınma Federasyonu, Ankara Finans ve Yatırım Projeleri Federasyonu, Ankara Savunma Sanayi Federasyonu, Ankara Emlak ve Gayrimenkul Federasyonu, Ankara Enerji ve Madencilik Federasyonu, Ankara Ekonomi ve Kalkınma Federasyonu, Ankara Dış Ticaret Federasyonu ve Ankara İthalat ve İhracat Federasyonu temsilcileri de katıldı. Toplantıda, iki ülke arasındaki ticaretin artırılması, yatırımların teşvik edilmesi ve sağlık turizmi gibi çeşitli alanlarda ortak projelerin geliştirilmesi konuları ele alındı.