Etiket: istanbul

  • “Çocuğunuz ara tatilde dinlenip eğlenmeli”

    “Çocuğunuz ara tatilde dinlenip eğlenmeli”

    2022-2023 Eğitim Öğretim Yılı’nın ilk ara tatili 13 Kasım’da başlıyor. Hem okula ilk adımını atan minikler hem de yoğun bir tempoda eğitimine devam eden tüm öğrenciler için bu ara tatil dinlenmek için iyi bir fırsat oluşturuyor.

    Öğrencilerin ara tatil döneminde gerçek anlamda tatil yapmalarının ve dinlenmiş olarak yeni döneme başlamalarının çok önemli olduğunun altını çizen PDR Direktörü Sibel Durak, bu nedenle ara tatilin dinlenme ihtiyacını giderecek şekilde planlaması gerektiğini hatırlattı.

    “Tatilin öncelikle çocuğunuzla keyifli zaman geçirmek için bir fırsat olduğu unutulmamalı. Derslere biraz ara verseler de bunun sömestr tatiline kadarki dönem için yeni bir enerji oluşturacağından kuşkunuz olmasın” diyen Durak, tatil boyunca çocuklara keyif alacakları, ilgileri ve yetenekleri doğrultusunda aktiviteler sağlanabileceğini belirtti.

    Sibel Durak bir hafta sürecek olan tatil için neler yapılacağına dair aktivite önerilerini ise şu şekilde sıraladı:

    – Doğa yürüyüşleri: Çocuğunuzla beraber doğa yürüyüşleri yapabilirsiniz. Piknik yapabilir, keşfedilmemiş bölgeleri keşfedebilirsiniz.

    – Müze ve sanat galerileri gezisi: Sanatsal faaliyetlerin bolca olduğu tatil dönemlerinde, müze ve sanat galerilerini ziyaret edebilirsiniz. Bu sayede çocuğunuzun sanata olan ilgisi artabilir.

    – Spor aktiviteleri: Okul döneminde kapalı alanda kalan ve genellikle masa başında oturmak zorunda kalan çocukların fiziksel aktivite yapmaya ihtiyaçları vardır. Tatil süresince çocuğunuzun fiziksel aktivitelerde bulunmasını sağlayabilirsiniz. Yüzme, bisiklet sürme, tenis gibi aktivitelerle çocuğunuzun enerjisini atmasını sağlayabilirsiniz.

    Yemek yapma: Çocuğunuzla birlikte yemek yapabilir, yeni tarifler deneyebilirsiniz. Hem eğlenceli vakit geçirmenizi sağlar hem de çocuğunuzun mutfak becerilerini geliştirmesine yardımcı olur.

    El becerileri: Çocuğunuzun el becerilerini geliştirecek aktiviteler düzenleyebilirsiniz. Resim yapma, el sanatları gibi aktivitelerle çocuğunuzun üreticiliğini ve motor becerilerini destekleyebilirsiniz.

    Gezi planları: Farklı şehirleri veya tarihi mekanları gezmek için planlar yapabilirsiniz. Bu sayede çocuğunuz farklı kültürleri tanıyabilir ve yeni deneyimler yaşayabilir.

    Kitap okuma: Tatil programında, çocuğun yaşına uygun olarak her gün en az 20-40 dakika kitap okuma aktivitesine mutlaka yer verilmelidir. Birlikte kitap okuyup üzerine sohbet etmek, kitaptaki karakterleri canlandırmak veya kitaba yeni bir kapak tasarlamak gibi etkinliklerle çocuğunuzun okuma alışkanlığı kazanmasını sağlayabilirsiniz.

    Ekransız gün: Televizyon, bilgisayar ve internet sürelerini kontrol altında tutarak, çocuğun sosyal yaşantısının ve zihinsel süreçlerinin olumsuz etkilenmemesini sağlayabilirsiniz. Tatil haftasının en az bir gününü “ekransız gün” olarak belirleyebilirsiniz.

  • Büyük Erkekler Flöre Dünya Kupası, İstanbul’da düzenlenecek

    Büyük Erkekler Flöre Dünya Kupası, İstanbul’da düzenlenecek

    İstanbul Başakşehir Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü Tesisleri’nde üç gün sürecek Büyük Erkekler Flöre Dünya Kupası; ilk gününde ön eleme, ikinci günde ana tablo karşılaşmaları ve son gününde takım müsabakaları ile devam edecek.

    Türkiye’nin 20 sporcu ile temsil edileceği Dünya Kupası’nda; Can Alkış, Aras Atasoy, Ada Budak, Baha Baykal Çetinel, Mustafa Burak Çufadar, Yusuf Arhan Doyaroğlu, Alp Eyüpoğlu, Halis Genç, Cem Güneş, Poyraz Ege İlman, Sabit Karatay Kılınç, Kıvanç Kırtay, Turhan Berke Külcü, Batuhan Mazlumoğlu, Sarp Öztürk, Tan Sezer, Poyraz Türker, Hikmet Deniz Yıldız, Korel Yıldız, Erez Deniz Yokuş piste çıkacak. Takım müsabakalarında ise; Can Alkış, Baha Baykal Çetinel, Mustafa Burak Çufadar ve Alp Eyüpoğlu’ndan oluşan erkekler flöre milli takımı ter dökecek.

    Öte yandan organizasyon; Cezayir, Arjantin, Avusturya, Belçika, Brezilya, Kanada, Çin, Fildişi Sahili, Yeşil Burun Adaları, Hırvatistan, Çekya, Danimarka, Mısır, İspanya, Fransa, Büyük Britanya, Almanya, Gana, Yunanistan, Hong Kong, Macaristan, İtalya, Jamaika, Japonya, Kazakistan, Güney Kore, Letonya, Lübnan, Fas, Malezya, Meksika, Hollanda, Peru, Filipinler, Polonya, Portekiz, Porto Riko, Katar, Romanya, Senegal, Singapur, Sırbistan, İsviçre, Slovakya, İsveç, Tayvan, Türkiye, Ukrayna, ABD, Özbekistan ve Venezuela’dan eskrimcilere ev sahipliği yapacak.

  • Üniversite tarafından hazırlanan dergi ikinci sayısını yaptı

    Üniversite tarafından hazırlanan dergi ikinci sayısını yaptı

    İletişim Fakültesi çatısı altında faaliyet gösteren NewsLab içerik üretim laboratuvarının uygulama alanlarından biri olan Context Dergi, ikinci sayısını Cumhuriyetin 100’üncü yılı onuruna ayırdı.

    Hem basılı hem çevrimiçi ortamda okuyucularla buluşan Context Dergi’nin ikinci sayısında, kısa sürede büyük başarılar elde eden genç Türkiye Cumhuriyeti’nin beraberinde gelişen toplumsal dönüşümler ve anlatılara iletişim bilimleri perspektifinden odaklanıldı. Bu çerçevede, Cumhuriyet’in modernleşme, kurumsallaşma çabaları hem önemli kurumlar hem de kültür ve sanat sahasındaki gelişmeler etrafında incelenerek sunuldu.

    Context Dergi’nin Cumhuriyet döneminde toplumun her kademesinde etki uyandıran modern kurumsallaşma, imaj çalışmaları ve uluslaşma çabalarını detaylı bir şekilde ele aldığı yeni sayısına üniversitenin Ayazağa Yerleşkesi, NewsLab biriminden ve çevrimiçi olarak ulaşmak mümkün.

  • Duygusal değişim sebebi: “kış hüznü”

    Duygusal değişim sebebi: “kış hüznü”

    Sonbahar ve kış aylarında güneş ışığından alınan mutluluk hormonu olan serotoninin düşüyor; uyku hormonu olan melatonin de olması gerekenin üzerinde üretiliyor. Sıcaklık ve ışık değişikliklerinin yanı sıra birçok kişi yeni iş dönemi ya da çocuklarının yeni başlayan eğitim dönemi ilgilenmeye başlıyor. Hâl böyle olunca da; programlarda, rutinlerde, beklentilerde ve hatta ilişkilerde birtakım farklılıklar ortaya çıkıyor.

    Zihnin tahmin edilenden çok daha fazla döngüsü olduğunu belirten Psikolog Arş. Gör. Deniz Mısra Gürol, “Ne kadar istersek isteyelim, kış hüznü yaşarken durmak dışında bir alternatifimiz olmayabilir; verimli, heyecanlı ve açık olamayabiliriz. Böyle zamanlarda, doğadaki değişikliklerin ruhumuzdaki yansımasını görebiliriz. Yavaşlamaya ihtiyacımız olabilir, bu sebeple kendi kış modumuzla barışmayı ve sabretmeyi denemeliyiz.” şeklinde ifade etti.

    Bu belirtilere dikkat

    Mevsimsel Duygu Durum Bozukluğu (SAD-Seasonal Affective Disorder), genellikle sonbahar başladığında mevsimlerdeki değişikliğin tetiklediği bir tür depresyon. Kış hüznünden daha farklı olduğunu ifade eden Psikolog Arş. Gör. Mısra Deniz Gürol, “Mevsimsel duygu durum bozukluğu hem bir depresyon türüdür hem de sadece nasıl düşündüğünüzü ve hissettiğinizi değil, aynı zamanda günlük yaşamı da yakından etkiler. Bu mevsimsel depresyon genel olarak sonbaharın sonlarında veya kışın başlarında ortaya çıkar ve kış ile birlikte daha da artar. Bahar ile beraber güneşin açmasıyla son bulur. Eğer günün büyük bir bölümünde depresif hissediyorsanız, endişeli olma hâli, daha çok yeme isteği, aşırı yorgunluk ve enerji eksikliği, umutsuzluk ve değersizlik duyguları, odaklanmada güçlük, sinirli veya tedirgin hissetme, sosyal etkinliklerden uzak kalma, yapılan aktivitelerden keyif almada güçlük ve uyku sorunlarınız var ise mevsimsel duygu durum bozukluğu yaşıyor olabilirsiniz” dedi.

    “Birisiyle konuştuğunuzda geçiş her zaman kolaylaşır”

    Mevsimsel duygu durum bozukluğundan ne kadar etkilenildiğine bakılmaksızın, üç önemli faktörün mevsimsel değişiklikleri yönetmeye yardımcı olacağını ifade eden Gürol, “Bunlardan ilki egzersiz yapmak. Düzenli fiziksel aktivite hem fiziksel hem de psikolojik sağlık için son derece faydalı. İkincisi ise daha fazla ışık almaya çalışmak. Herkesin her gün güneş ışığına maruz kalması önem taşıyor. Çoğu iş yeri iç mekânda olduğu için güneş ışığına ulaşmak bir tür çaba gerektiriyor. Vücudumuz için gerekli olan D vitaminini güneşte birkaç dakika geçirerek almaya çalışabiliriz. Üçüncü önemli faktör de, birleriyle paylaşımda bulunmak. Tüm geçişlerin kendi zorlukları vardır ve bu konuda birisiyle konuştuğunuzda geçiş her zaman kolaylaşır. İster bir yakınınızla ister iş arkadaşınızla; ister terapistinizle konuşuyor olun, birisinin içsel düşüncelerinize ve deneyimlerinize girmesine izin verin” şeklinde belirtti.

  • Suni çiçek koparırken otelde yangın çıkardı:

    Suni çiçek koparırken otelde yangın çıkardı:

    Fatih Küçük Ayasofya Mahallesi’nde otel ve restoran olarak bir işletmede kundaklama olayı meydana geldi. İddialara göre, Cumartesi günü saat 12.00 sıralarında otelin önüne gelen bir kişi, dekorasyon amaçlı asılan plastik çiçekleri koparmaya çalıştı. Eliyle çiçeği koparamayan şüpheli, cebinden çıkardığı çakmakla yakarak suni çiçeğin bir parçasını kopardı. Şüpheli adam yürüyerek yoluna devam ederken suni çiçekler alev aldı. Duman ve alevleri gören otel çalışanları yangın tüpleriyle yangına müdahale etti. Yangın kısa sürede kontrol altına alındı. İhbar üzerine olay yerine gelen itfaiye ekipleri ise otel çevresinde kontrollerini gerçekleştirdi. Otel ve restoranda yaklaşık 100 bin liralık hasar oluştu. Yangının çıkış nedenini merak eden işletme sahipleri, güvenlik kamera görüntülerini inceledi. Görüntüler izlendiğinde, daha önceden yemek ve harçlık verdikleri sokakta yaşayan bir kişinin otelde yangın çıkardığı görüldü. Otel ve restorandaki masrafları kendi cebinden karşılayan işletme sahipleri şüpheliden şikayetçi olmadı.

    “Yangının bize faturası bize 100 bin lira civarında oldu”

    İşletmeci Orhan Oğlak, “Biz burada otel ve restoran işletmecisi olarak hizmet vermekteyiz. Cumartesi günü saat 12.00 civarlarında yeğenim koştu geldi. Yangın çıktığını söyledi. Çalışanlarımız ve kardeşlerim anında yangın tüpleriyle müdahale ederek yangına müdahale ettiler. Yangın büyümeden kontrol altına alındı. İtfaiye geldi. Kontrolleri yaptıktan sonra gitti. 20-25 saniyelik yangının bize faturası bize 100 bin lira civarında oldu” dedi.

    “Plastik çiçekleri tutuşturarak burayı yakıyor”

    Yangının bıraktığı hasardan söz eden Oğlak, “Tentemiz, çiçeklerimiz, elektrik tesisatımız, internet ve kamera kablolarımız, kameralarımız yandı. Yangını çıkartan kişiyi güvenlik kameralarından tespit ettik. Baktığımızda burada sokaklarda yaşayan meczup bir kişi var. Biz de tanırız. Kendisine yemek ve harçlık verdiğimiz bir kişi. Buradan geliyor. Çiçekleri kopartmak mı, yakmak mı istiyor? Bilinçli yada bilinçsiz şekilde plastik çiçekleri tutuşturarak burayı yakıyor. Ateşe veriyor” diye konuştu.

    “10 tane yangın tüpüyle müdahale ettik”

    Restoranda panik yaşandığı söyleyen Mehmet Oğlak, “Paniği atlattıktan sonra ani bir şekilde yaklaşık 10 tane yangın tüpüyle müdahale ettik. 1-2 dakika içerisinde söndürdük. Buranın ahşap olması nedeniyle daha büyük bir yangın olabilirdi. Suni çiçeği ateşe vermiş. Gerçek çiçek zannedip koparmak mı istedi? Bilmiyoruz. Olmaması gereken bir olay oldu. Burası turistik bir yer. İçeride turist müşterilerimiz vardı. Ucuz atlattık. Bakımını, tadilatını yaptık. İşimize devam ediyoruz. Şikayetçi olmadık. Sigortamız da vardı. Ekspertizi beklemedik. İşimize devam edelim diye yaptırdık” şeklinde konuştu.

  • Binadan dökülen taşlar araçlerı pert etti

    Binadan dökülen taşlar araçlerı pert etti

    Olay saat 01.00 sıralarında Beyoğlu Hacimimi Mahallesi Dibek Sokak’ta meydana geldi. Edinilen bilgiye göre sokak üzerinde bulunan metruk bir binadan kendi kendine beton taş parçaları koptu. Parçalar o sırada sokak üzerinde park halinde bulunan 3 aracın üzerine döküldü. Herhangi bir can kaybı ve yaralanmanın yaşanmadığı olayda araçlarda maddi hasar meydana geldi.

    Olay sonrası polis ve zabıta ekipleri sokağı şerit ve demir bariyerlerle kapatarak önlem aldı.
    Gece saatlerinde yaşanan olayda, sokaktan kimsenin geçmiyor olması da büyük bir faciayı önledi.
    Polis ekipleri olayla ilgili inceleme başlattı.

  • İstanbul’da 1 ton kaçak midye ele geçirildi

    İstanbul’da 1 ton kaçak midye ele geçirildi

    Edinilen bilgiye göre, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı Deniz Liman Şube Müdürlüğü ekipleri, bölgede yaptıkları kontroller sonucunda 50 çuvalda toplam 1 ton akivades cinsi midye buldu. Yasak bölgede toplandığı ve insan sağlığı için risk oluşturduğu belirlenen midyelere el konuldu.
    Midyeleri toplayan tekne sahibi Y.G. adlı kişiye “Su Ürünleri Kanunu” uyarınca 24 bin 840 lira idari para cezası uygulanırken, ele geçirilen midyelerin canlılığını sürdürebilmesi ve doğal yaşama kazandırılması adına tekrar denize döküldüğü aktarıldı.

  • Kebapçıda ziyafet çektiler, hesabı ödemeden kaçtılar

    Kebapçıda ziyafet çektiler, hesabı ödemeden kaçtılar

    Olay, dün saat 16.30 sıralarında Esenyurt Mehterçeşme Mahallesi’nde bulunan bir kebap salonunda meydana geldi. İddiaya göre restorana gelen 20’li yaşlarda iki kişi masaya oturarak yemek siparişi verdi. Çorba, karışık kebap, dürüm ve tatlı yiyen şahıslar, çay içmek üzere restoranın bahçe kısmına geçti. Bir süre sonra gençlerden biri masadan kalkıp yürüyerek uzaklaşırken diğeri ise içeri gelerek tuvalete gitti. Birkaç saniye sonra tuvaletten çıkan şahıs, tekrar dışarı giderken kimsenin bakmadığından emin olduktan sonra bahçeden atlayıp koşarak kaçtı. Bir süre sonra gençlerin yerinde olmadığını gören işyeri sahibi, olayı güvenlik kamerası kayıtlarını izleyerek anladı. İşyeri sahibi Yazar Dere, yaklaşık 900 TL tutan hesabı ödemeden kaçan gençlerden şikayetçi olmadı. Yaşanan o anlar ise restoranın güvenlik kamerasıyla saniye saniye görüntülendi.

    “Bize ‘Karnımız aç, yemek yemek istiyoruz’ deseler sıkıntı yok”

    Konu ile ilgili konuşan işyeri sahibi Yazar Dere, “İki genç yemek yemeğe geldi. Dürümler, tatlılar istediler. Yediler, içtiler. Sonra çay içmeye dışarı çıktılar. Tabi ben dışarı çıkıp bakmadım çünkü hiç böyle bir olay başımıza gelmedi. Yarım saat sonra baktım ve arkadaşlar yerlerinde değil. Güvenlik kamerasına baktım. Biri arkadaşına ‘Hesabı ödemeye geliyorum’ diyip caddenin karşısına giderek kaçmış. Diğeri de içeri gelip tuvalete girermiş gibi yapıp girmedi. Dışarıda oturur gibi yaptı ve atlayıp kaçtı. 2 porsiyon kanat, 2 dürüm, tatlı, çorba, ne varsa yediler. Hesap yaklaşık 900 TL tuttu. Bize ‘Karnımız aç, yemek yemek istiyoruz.’ deseler sıkıntı yok. Biz zaten ekonomik bir şey veririz ama gelip karışık, kanatlar, tatlılar yiyip kaçmaları hoş değil. Bir yemek için şikayetçi olmadım ama en azından haberi görüp utanmalarını istiyorum” dedi.

  • Savaşlar, çevre için de zararlı

    Savaşlar, çevre için de zararlı

    Türk Toraks Derneği Merkez Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. B. Oya İtil,

    “Tarih boyunca sayısız savaşa şahit olan dünya, maalesef 21. yüzyılda da savaşların acımasız gerçeğiyle yüz yüze gelmeye devam etmektedir. Son 60 yılda yaşanan çatışmaların yüzde 40’ından fazlası, dünyanın yüksek değerli veya kıt doğal kaynaklarının sömürülmesiyle doğrudan ilişkilendirilmektedir. Savaşların, silahlı taraflar arasında gerçekleştiği düşünülse de hemen her zaman en çok sivillerin ölümüne, yaralanmasına neden olmakta, özellikle Ortadoğu ve Akdeniz coğrafyasında yaşanan trajediler milyonlarca insanın zorla yerinden edilerek uzun, zorlu ve acımasız yolculuklara çıkmasına, yabancı oldukları yerlerde yaşam mücadelesi vermelerine neden olmaktadır. Çevre ise çoğunlukla savaşın gizli bir kurbanı olarak kalmaktadır. Ancak günümüzde çevresel etkiler daha fazla dikkat çekmektedir. Özellikle 20. yüzyıl savaşları, çevreye uzun vadeli zararlar vermiştir” dedi.

    Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Sebahat Genç ise savaşlar sırasında kimyasal silahlar kullanılabileceğini belirterek, “Patlayıcılardan ortama kimyasal madde salınmakta ve bazen de bilinçli olarak kimyasal üretim tesisleri/depoları hedef alınabilmektedir. Bu tür saldırılar sonucunda çevreye salınan tehlikeli kimyasallar, hava-su-toprak kirliliğine, toprak verimsizliğine, ekolojik tahribata neden olmaktadır. Su kaynaklarının tahribatı amaçlı barajlar hedef alınabilmekte, petrol tesisleri/depoları tahrip edilebilmekte, buradaki kimyasalların toprak ve su kaynaklarına sızması sonucu ciddi toksik kimyasal kontaminasyonu olabilmektedir. Biyolojik silahların patlamasıyla toz veya aerosol şeklinde patojen bakteri, virüsler serbest kalabilmekte, hava yoluyla veya su kaynaklarına karışarak su kirliliğine yol açabilmekte, insan sağlığını ciddi şekilde tehdit edebilmektedir“ dedi.

    Genç, nükleer savaşlar ve/veya kazalar sonucu, uranyum ve diğer radyoaktif gazların çevreye yayılabileceğini ifade ederek, şu bilgileri paylaştı:

    “Bu gazlar, radyasyon kirliliğine yol açarak uzun vadede sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Çernobil felaketi sonrasında ilk 10 yıl içinde kanser vakalarının, önceki döneme göre Ukrayna’da yüzde 230, Beyaz Rusya’da üzde 180 arttığı gözlenmiştir. Patlamalar sırasında kullanılan mühimmat, metal parçacıkları çevreye yayılabilmekte, toprağa gömülüp su kaynaklarına karışarak, hava yoluyla dağılarak çevresel kirliliğe yol açmakta, uzun vadeli ekolojik sorunlara neden olabilmektedir. Patlamanın şiddetine, patlayıcı türüne göre karbon-dioksit, azot-dioksit, karbon-monoksit, hidrojen-sülfür gibi gazlar ortaya çıkabilmekte, toz ve çok çeşitli parçacık maddeler çevreye yayılarak ciddi boyutta hava-su-toprak kirliliğine sebep olabilmekte, iklim krizine katkıda bulunmaktadır. Öyle ki havada süzülerek kilometrelerce ötedeki kıtalara ulaşabilmektedir. Oluşan gazlar, asit yağmurlarına sebep olarak bitki örtüsüne zarar verebilmekte ve su ekosistemlerini bozabilmektedir. Askeri taşıtlarda kullanılan gazlar, ozon tabakasını incelterek küresel boyutta etkileşime sebep olmaktadır. Savaşlar sırasında ağaçlar kesilmekte, ormanlar ciddi zarar görmekte, yangınlar patlak vermektedir. Bu durum, yerel olsun olmasın tüm biyolojik çeşitliliği tehdit etmektedir”.

  • Dr. Ralph DeFronzo İstanbul’da

    Dr. Ralph DeFronzo İstanbul’da

    1988 yılından beri Teksas Üniversitesinde Diyabet Kürsü Başkanlığı görevini sürdüren, Yale Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi’nden mezun olan Dr. Ralph A. DeFronzo’nun diyabet araştırmalarında eşsiz özverisi ve öncü çalışmaları 50 yılı aşkın süredir devam etmektedir. Özellikle Tip 2 diyabetin tanımlayıcı özelliği olan insülin direncine yönelik çığır açan araştırmaları diyabet alanında büyük öneme sahiptir.

    Dr. Ralph A. DeFronzo’nun böbreklerdeki glikozun yeniden emilimini hedef alan yenilikçi bir diyabet tedavisi yaklaşımı, sadece diyabet yönetiminde devrim oluşturmakla kalmamış, aynı zamanda dapagliflozin, empagliflozin ve canagliflozin gibi yaygın olarak kullanılan ilaçların geliştirilmesine de öncülük etti.

    Yenilikçi ve dünya çapında önemli araştırmalara sahip Dr. Ralph A. DeFronzo’nun bilime sunduğu önemli katkılar nedeniyle İstanbul Atlas Üniversitesi Oditoryumunun ismi üniversite tarafından 6 Kasım’da gerçekleştirilecek tören ile “Dr. Ralph A. DeFronzo Oditoryumu” olarak adlandırılacak. Tören sonrasında “Tip 2 Diyabetin Patofizyolojisi ve Tedavisi” isimli konferans ile konuyla ilgilenen tüm katılımcılara bilgilendirme yapılacak.

    Özellikle diyabet alanında çalışan tüm sağlık çalışanlarının ve öğrencilerin yoğun ilgi göstereceği etkinlik ücretsiz olacak ve Dr. DeFronzo’nun bilgilerinden yararlanmak isteyen herkese açık olacak.