Isparta’da sosyal medyadan Trabzon ve Trabzonsporlulara yönelik hakaret içeren paylaşımları tepki gören CHP’nin Isparta İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı İlayda Kılınç, kesin ihraç talebinin sonucunu beklemeden partisinden istifa etti.
CHP Isparta İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı İlayda Kılınç, Fenerbahçe- Trabzonspor maçı öncesi Twitter’daki hesabından, Trabzon ve Trabzonsporlulara yönelik ağır hakaret içeren paylaşımda bulundu.
Kılınç’ın tribünde açılan ‘Trabzon şehri yer yüzünden silinsin’ yazılı bir fotoğrafı paylaşarak, ‘Yıkılsın Trabzon, enkazını göreyim. Sana şehir diyenin…’ şeklinde ifadeler kullandığı paylaşımı büyük tepki topladı. CHP Isparta İl Başkanlığı İlayda Kılınç’ı görevden alırken, partiden kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk etti.
İlayda Kılınç, disiplin kurulu kararını beklemeden partiden istifa etti. CHP İl Başkanı Yalım Halıcı, “Kendisi partimizden istifa etmiştir. Disiplin süreci şimdilik askıya alındı. Partimize tekrar üye olmak isterse süreç kaldığı yerden devam eder” dedi.
Kosova’da dün istifa eden Cumhurbaşkanı Haşim Thaçi’nin evine, Avrupa Birliği Kosova Misyonu (EULEX) ile Kosova Polisi iş birliğinde operasyon gerçekleştirildi.
Lahey’deki Kosova Özel Savcılığının hazırladığı savaş suçları iddianamesinin mahkeme tarafından kabul edilmesi üzerine istifa eden Thaçi’nin başkent Priştine’ye bağlı Çagllavice bölgesinde bulunan evine polis bu sabah baskın yaptı.
Sabah saatlerinde başlatılan operasyon kapsamında, Thaçi’nin evindeki aramaların halen sürdüğü öğrenildi.
Kosova medyasında çıkan haberlerde, Thaçi’nin yanı sıra eski Meclis Başkanı Kadri Veseli ve Kosova Kurtuluş Ordusunun (UÇK) eski komutanlarından Recep Selimi’nin evlerine de polis baskınları yapıldığı aktarıldı.
Kosova Özel Savcılığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, ülke genelinde operasyonlar yapıldığı ve bu operasyonların Kosova Polisi ile EULEX desteğiyle gerçekleştirildiği bildirildi.
Dün istifa eden Thaçi’nin yanı sıra Veseli, Selimi ve Kosova’nın eski meclis başkanlarından Yakup Krasniçi’nin de Lahey’deki tutukevine yerleştirildikleri açıklanmıştı.
UÇK’nın eski sözcüsü olan Krasniçi de Kosova Özel Savcılığı, EULEX ve Kosova Polisi iş birliğinde düzenlenen operasyonda 4 Kasım’da gözaltına alınmıştı.
Lahey’deki özel savcılık, Thaçi ve Veseli hakkında Kosova’daki savaşta (1998-1999) “insanlığa karşı suç” ve “savaş suçu” işledikleri gerekçesiyle 24 Haziran’da iddianame hazırlamış ve yetkili özel mahkemeye sunmuştu.
İddianamede adı geçen kişilerin, 100 kişinin ölümünden sorumlu oldukları öne sürülürken şüphelilerin cinayet, sürgün ve işkence gibi savaş suçlarıyla da itham edildikleri bildirilmişti.
Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Thaçi, Lahey’de merkezi bunun Kosova Özel Mahkemesi’nce kendisine yönelik hazırlanan iddianamenin kabul edilmesinin ardından görevinden istifa ettiğini açıkladı.
Hollanda’nın Lahey kentinde bulunan Kosova Özel Mahkemesi, temmuz ayında Thaçi’ye yönelik 1998 -1999 yılları arasında savaş suçu işlediği gerekçesiyle iddianame hazırlamıştı.
Daha önce AK Parti Mudanya Kadın Kolları Başkanlığı yapan ve partinin çeşitli kademelerinde görev alan AK Parti Mudanya Belediyesi Meclis Üyesi Neslihan Erdeniz, partisinden istifa ederek CHP’ye geçti.
Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz’ın makamında PM üyesi Hakkı Süha Okay, CHP Bursa İl Başkanı İsmet Karaca ve CHP’li meclis üyeleri ile bir araya gelen Erdeniz, “AK Parti ile fikirlerimin artık örtüşmediği kanaatine vardım. Siyasi hayatıma kendimi daha rahat ifade edebileceğimi düşündüğüm CHP’nin çatısı altında devam etme kararı aldım. Mudanya için çalışmaya devam edeceğim” ifadelerini kullandı.
Mudanya’da sosyal demokrat belediyecilik ağının güçlendiğini belirten Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, bu gönül birlikteliğimizin, partimize, Mudanyamıza ve tüm halkımıza hayırlı olmasını diliyorum” dedi.
CHP Bursa İl Başkanı İsmet Karaca da, Mudanya’da sosyal demokrat belediyeciliğin bayrağının dalgalanmaya devam edeceğini vurguladı.
ERDENİZ’E ROZETİNİ HAKKI SÜHA OKAY TAKTI
CHP’ye geçen Belediye Meclisi Üyesi Neslihan Erdeniz için CHP Mudanya İlçe Başkanlığında tören düzenlendi. Mudanya İlçe Başkan Yardımcısı Hikmet Karip ve ilçe yöneticileriyle görüşmelerde bulunan Erdeniz’e rozetini CHP Parti Meclisi Üyesi Hakkı Süha Okay taktı. Törende İl Yönetim kurulu üyesi Özden Keskin, Mudanya Gençlik Kolları Başkanı Seda Bozdağ Güzelkaya ve Mudanya Belediye Meclisi üyesi Ergül Batman ve ilçe yöneticileri de hazır bulundu.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ziyaretinde 3 gün önce görevinden istifa eden ve yerine Balıkesir İl Sağlık Müdürü Fevzi Yavuzyılmaz’ın atandığı Bursa Eski İl Sağlık Müdürü Halim Ömer Kaşıkçı’dan şok sözler!
Bursa’da vaka sayılarının ve koronavirüs sürecinin tırmanışa geçtiği şu günlerde Halim Ömer Kaşıkçı’nın istifasını birçok kişi farkı nedenlerle ele aldı. Kaşıkçı sessizliğini bozdu ve görevinden istifa sürecini YeniDönem gazetesinden Nuri Yavuz’a verdiği demeçte açıkladı.
Kaşıkçı, “Bursa’yı devletin bürokratları değil paralel bazı yapılar yönetmiş yakın zamana kadar, hala daha yönetmek istiyorlar” dedi.
Kaşıkçı, YeniDönem’e verdiği demeçte şu açıklamalarda bulundu:
“Daha Bursa’ya gelmeden ilk beyanatımı YeniDönem‘e vermiştim. Ayrılırken de son beyanatımı YeniDönem’e vererek Bursa defterini kapatıyorum.
Bakanlıkta, atandığım ilk gün üst düzey bir bürokrat arkadaşım bana ‘Bursa için sevindim ama senin için üzüldüm, Bursa çok sıkıntılı bir şehir’ demişti… Ne demek istediğini anlamam için birkaç hafta yetti aslında! Sn. Bakanımızla Bursa’ya İl Müdürü olarak atanma konusunu ilk defa konuşurken küçük çocuğum ile yaşlı babam ve annem olduğunu, onlarla beraber olmayı Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’ne tercih edeceğimi söylemiştim… Benim için bu makamların hiçbir şey ifade etmediğini de eklemiştim… Sn. Bakanım, kendilerinin de yaşlı anne babası olduğunu ve bana ihtiyaç olduğunu ifade edince, devlet terbiyem gereği görevi kabul etmiştim…
“BURSA’YI PARALEL YAPILAR YÖNETMEK İSTİYOR”
Bursa gerçekten farklı bir şehir… Birkaç ay geçince bana alışıp alışamadığımı soranlara şu cevabı vermiştim, ‘Bursa’ya alıştım ama pek sevemedim...’ Bursa’nın ya da bazı kendini Bursalı addedenlerin ise bana alışamayacağını hissediyordum… Zira Bursa’da bazı siyasilerin ve yerel STK’ların alıştığı bürokrat profiline çok uzak olduğumu anlamıştım… Çünkü onların menfaatleri Bursa’nın ve kamunun âli menfaatinin çok önünde. Bursa’yı devletin bürokratları değil paralel bazı yapılar yönetmiş yakın zamana kadar, hâlâ daha yönetmek istiyorlar!
“ECDAR YADİGARI BU ŞEHRE YAKIŞMAYAN O KADAR ÇOK AKTÖR VAR Kİ!”
Bunu üzülerek söylüyorum; bunun için her yolu kullanıyorlar. Kendini gazeteci zanneden bazı kiralık ya da devre mülk kalemşorlar ise bunun ana aktörleri… Algı ve dedikoduyu da bunlar üzerinden yapıyorlar. Ecdat yadigârı bu şehre yakışmayan o kadar çok aktör var ki!.. Şükür ki devlet bunun farkında… Bu anlamda AK Parti İl Başkanı Sn. Ayhan Salman ve Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Alinur Aktaş, MHP il yöneticilerinin ve bazı vekillerimizin bu yapıdan istisna olduğunu ifade etmeliyim… Hiçbir zaman uygunsuz bir talepleri olmadı… Allah onlardan razı olsun…
“AİLEM İSTİFA ETMEMDE ÖNEMLİ BİR GEREKÇE”
Ailemin Bursa’ya gelmek istememesi de benim için önemli bir gerekçe idi istifa etmemde… Bu görevlerin geçici olduğunu bilen eşim ve büyük kızım mevcut düzenlerini bozmak istemediler haklı olarak…
Sonuçta bazı yazılan çizilenler değil istifa nedenim bu tabiri caizse; doku uyumsuzluğu…”
Kırgızistan parlamentosu, gösterilerin şiddet olaylarına dönüşmesinin ardından başkent Bişkek’te ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kararını kaldırdı ve Cumhurbaşkanı Sooronbay Ceenbekov’un istifasını onayladı.
Kanat İsayev’in başkanlığında 120 sandalyeli parlamento üyeleri, başkent Bişkek’te OHAL’in kaldırılması ve cumhurbaşkanının istifasını görüşmek için Ala-Arça Cumhurbaşkanlığı Konutları Kongre Merkezi’nde toplandı.
Milletvekillerinin bulunduğu salona Ceenbekov, Meclis Başkanı Kanat İsayev ve Başbakan Sadır Caparov birlikte girdi.
OY BİRLİĞİYLE KABUL EDİLDİ
Oturumda, başkent Bişkek’te olağanüstü hal kararının kaldırılması ve cumhurbaşkanının dün aldığı istifa kararı oy birliğiyle kabul edildi.
Oylamadan önce meclise son kez hitap eden Ceenbekov, görevinde 15 Ekim’de tam 3 yılını doldurduğunu anımsatarak, ülkede barışı sağlamak ve toplumda bölünmeyi önlemek için görevinden ayrılmaya karar verdiğini belirtti.
Son günlerde ülkesindeki gelişmeleri yasal zemine oturtmak için elinden gelen çabayı gösterdiğine işaret eden Ceenbekov, bu günlerde kendisine destek mesajları gönderen halkına ve Rusya, Kazakistan, ABD, İngiltere gibi ülkelerin yanı sıra Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’ne teşekkür etti.
Ceenbekov, konuşmasında, hayalini kurduğu Çin-Kırgızistan-Özbekistan demir yolu inşaatının başlayacağına olan inancını dile getirdi.
Meclis Başkanı İsayev, anayasaya göre, istifa eden cumhurbaşkanı yetkilerinin meclis başkanına geçmesi gerektiğini hatırlattı.
Bugünkü meclisin görev süresinin sona ermek üzere olduğunu ve geçici cumhurbaşkanlığı görevini yürütmenin imkansız olduğunu gerekçe gösteren İsayev, cumhurbaşkanlığı yetkilerini başbakana devretme kararını aldığını açıkladı.
Geçici Cumhurbaşkanı ve Başbakan sıfatıyla kürsüye davet edilen Caparov da, 5-6 Ekim olaylarının ardından yaşanan gelişmeleri “barışçıl yolla iktidar değişimi yapıldı” sözleriyle yorumladı.
Ülkedeki olayların, üçüncü halk devrimi olarak nitelenmemesi gerektiğine işaret eden Caparov, gün içinde ulusa sesleneceği bilgisini verdi.
ALKIŞLARLA UĞURLANDI
Eski Cumhurbaşkanı Ceenbekov, milletvekilleri tarafından ayakta ve alkışlarla uğurlandı.
Meclisin, “tarihi” oturumuna, hakkındaki soruşturma kapsamında 2017 yılında mazbatası alınan meclisteki muhalefet Ata-Meken Partisi Başkanı Ömürbek Tekebayev de katıldı.
Kırgızistan’da 4 Ekim’de yapılan parlamento seçim sonuçlarının iptalini talep eden muhalefet partisi taraftarlarının düzenlediği gösterilerin şiddet olaylarına dönüşmesi üzerine cumhurbaşkanlığı ve parlamento işgal ve talan edilmişti.
Seçim sonucunu kabul etmeyen göstericilerin bir bölümü, Caparov’u cezaevinden çıkararak, “geçici başbakan” ilan etmiş, Cumhurbaşkanı Ceenbekov da meclisten güvenoyu alan Caparov’un başbakanlığında kurulan yeni kabinenin üyelerinin atanmalarına ilişkin kararı imzalamıştı.
Ülkede 4 Ekim’deki milletvekili seçim sonuçları da iptal edilmişti.
Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sooronbay Ceenbekov, tartışmalı parlamento seçimleriyle başlayan krize son vermek istediğini söyleyerek istifa ettiğini açıkladı.
Ceenbekov açıklamasında “Ben güce sarılmıyorum. Kan dökülmesine ve halkına ateş edilmesine izin veren bir cumhurbaşkanı olarak Kırgızistan tarihine geçmek istemiyorum. İstifa kararını aldım” dedi.
Ceenbekov, yeni atanan Başbakan Sadyr Japarov’u ve diğer muhalif siyasetçileri, Bişkek’e barışın geri dönebilmesi için destekçilerini başkentten “uzaklaştırmaya” çağırdı.
İçişleri Bakan Yardımcıları İsmail Çataklı, Mehmet Ersoy ve Muhterem İnce, tepki çeken paylaşımı nedeniyle Anayasa Mahkemesi (AYM) Üyesi Engin Yıldırım’ı istifaya davet etti.
Bakan Yardımcıları İsmail Çataklı, Mehmet Ersoy ve Muhterem İnce, Twitter hesaplarından, ‘Işıklar yanıyor’ paylaşımı ile tepki çeken AYM Üyesi Engin Yıldırım’a istifa çağrısında bulundu. Çataklı paylaşımında, “Dün ‘Genelkurmay’ın ışıkları yanıyor’ diyerek darbecilere selam çakanların bugün görevini üstlenenler bir saniye durmasın, istifa etsin!” dedi.
Ersoy ise, “Hesabı kilitlemek yetmez. Derhal istifa edin!” derken, İnce de “Vesayet özlemine milletimizin tepkisi böyle hesabı kilitletir. Ama yetmez, istifa gerekir, bekliyoruz” ifadesini kullandı.
NE OLDU?
AYM üyesi Engin Yıldırım’ın sosyal medyadan yaptığı paylaşım tartışma yarattı.
Sosyal medya hesabından “Işıklar yanıyor” diyerek AYM binasının fotoğrafını paylaşan Yıldırım’a hem hükümetten hem de AK Parti’den tepkiler gecikmedi. Tepki açıklamalarında; ” Paylaşımda darbe iması var” denildi, demokrasi vurgusu yapıldı. Yıldırım, Twitter’dan yaptığı ‘Işıklar yanıyor’ paylaşımının ardından yeni bir açıklama yaptı. Yıldırım, “Demokrasi dışı oluşum ima etmem söz konusu değildir” dedi.
Önce İçişleri Bakanlığı’nın resmi sosyal medya hesabından “Işıklarımız hiç sönmüyor” denilerek bakanlık binasının fotoğrafı paylaşıldı.
“IŞIKLARI MİLLET AÇAR, MİLLET KAPATIR”
Yıldırım’ın paylaşımına hükümetten art arda tepkiler geldi.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Twitter hesabında “Vesayet özlemi içinde olanlar, hukuk adına konuşma ehliyetini yitirirler. Işıkları millet açar, millet kapatır” ifadelerini kullandı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da “AYM üyeleri arasında belli ki vesayet özlemi çekenler var. Kimse merak etmesin, milletimiz feraset sahibidir, lüzumsuz ışıkları söndürmeyi iyi bilir” paylaşımında bulundu.
“DEMOKRASİMİZİ KİMSE TEHDİT EDEMEZ”
Paylaşıma AK Parti’den de tepkiler geçikmedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı sosyal medya hesabından “Herkes, eylem ve söylemiyle görev yaptığı yer ve kurumun ‘mehabetini’ gözetmekle mükelleftir. Aksi takdirde layık olmadığı yerde fuzuli şagil durumunda demektir.” değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de AYM’nin, kendi üyesinin anayasal düzeni lağveden darbeci bir tarihe atıf yapmasına müsaade etmemesi gerektiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Bir AYM üyesinin anayasal düzeni tehdit etmesi hukuksuzluktur. Türkiye’nin demokrasiyi korumakla görevli kurumları görevlerinin başındadır. Demokrasimiz her türlü tehditten daha güçlüdür. Demokrasimizi koruma konusunda kararlılığımız kesindir. Milletimiz adına demokrasimizi korumaya yeminliyiz. Demokrasimizi kimse tehdit edemez. Bir Anayasa Mahkemesi üyesi, Türkiye’nin hukuk güvenliğini ihlal edemez. Cunta ağzıyla konuşanların anayasal düzenimizi hedef almasına müsaade etmeyeceğiz. Darbeci zihniyetin kurumlarımızda olmasına tahammül edemeyiz.”
SÖZCÜ ÇELİK’TEN İKİNCİ AÇIKLAMA
Sözcü Ömer Çelik saatler sonra yeniden Twitter’dan açıklama yaptı. Çelik, ”
Türkiye’ye geçmişte acılar yaşatmış müdahalelerin sloganının bir Anayasa Mahkemesi Üyesi tarafından kullanılması utanç verici bir saygısızlıktır.
Hukuktan başka bir dili olmaması gereken bir AYM mensubunun hukuku katletmenin sembolü olan bir dille konuşması vahimdir.
Türkiye’nin gerçek hukukçuları en son 15 Temmuz darbe girişiminde teröristlerin müdahalesine güçlü bir direniş gösterdiler. Gerçek hukukçular demokrasiyi koruma mücadelesi verdiler.
AYM Üyesi’nin kullandığı dil ise milleti tehdit etmenin ve hukuku yıkan müdahalelerin dilidir.
Müdahaleler anayasal düzeni yıkmış ve milletimize büyük acılar yaşatmıştır. Müdahalelerin neticesinde hukuk düzenimiz ortadan kaldırılmıştır. Varlık sebebi hukuk olan AYM’de bir üye ise hukuku katleden müdahalelerin diliyle konuşuyor… Bu kabul edilemez.
MUŞ’TAN JÜRİSTOKRASİ VURGUSU
Sosyal medyadan paylaşımda bulunan AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş ise, “Anayasa Mahkemesi üyesinin tehdit iması içeren “AYM’nin ışıkları yanıyor” sözlerini kınıyoruz.” dedi. “Hiçbir kurum ya da kişinin milli idareye gözdağı veremeyeceğini” belirten Muş, “Jüristokrasi heveslilerine bu millet fırsat vermez!” ifadelerini kullandı.
BÜLENT TURAN: UCUZ TROLLÜK
AYM üyesi Yıldırım’a bir tepki de AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan’dan geldi. Paylaşımları “saçma ve ucuz trollük” olarak niteleyen Turan, “AYM Başkanı ve diğer üyelerin buna dur demesi” gerektiğini söyledi.
“AYM üyesi olmuş birinden devlet adabı, yargıç ağırlığı ve ciddiyeti beklemek hakkımız!” diyen Turan, “Bu imalı ifadenin ne demek olduğunu bilmiyor muyuz?! Bu ne saçmalık, kendinize gelin!” ifadelerini kullandı.
Politikada “Işıklar yanıyor” ifadesi, darbe söylentileri olduğu dönemlerde Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesi için kullanılıyordu.
YILDIRIM’DAN TEPKİLERE YANIT
Tepkiler üzerine yeni bir tweet atan Yıldırım, “‘Işıklar yanıyor’ derken hukukun ışığını kastettim, başka ışıkları değil” ifadelerini paylaştı.
Yıldırım yoğun tepkiler üzerine twitter hesabını genel erişime kapattı.
“GAYEM, AYM’NİN BİR HUKUK IŞIĞI OLDUĞUNA VURGU YAPMAKTI”
Yıldırım, paylaşımını sildikten sonra yeni bir tweet attı. Yıldırım, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Şahsi Twitter hesabımda yaptığım paylaşımda kullandığım ibare maksadı aşan bir şekilde yorumlandı ve bundan büyük bir üzüntü duymaktayım. Gayem, AYM’nin bir hukuk ışığı olduğuna vurgu yapmaktı. Demokrasi dışı tüm oluşum, araç ve teşebbüsleri ima etmem asla söz konusu değildir.”
Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Başkanlığı ve başbakanlığı bırakma süreci hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Davutoğlu, “Ben istifa etmeseydim Türkiye krize girerdi. Sayın Ecevit’le sayın Sezer’in yaşadığı krizde ‘kim haklı’ diye mi soruldu yoksa Ecevit mi sorumlu tutuldu? Öyle bir mücadeleye girmiş olsaydık AK Parti bölünür belki de ben Başbakan kalırdım” ifadelerini kullandı.
Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, Habertürk’te Mehmet Akif Ersoy’un sunduğu Nedir Ne Değildir programında soruları yanıtladı.
Ahmet Davutoğlu’nun açıklamalarında öne çıkanlar şu şekilde:
“AKADEMİK METİN YAZMAZSAM ÖLÜRÜM”
“Ben tarihi akışta kendisine rol biçmeyenin hayatını anlamlandıracağı kanaatinde değilim. Ben siyasetçi olmak için programlamadım hayatımı akademisyen olmak için programladım. Bütün günüm siyasetle dolu ama ben akademik metin yazmazsam ölürüm. Dışişleri Bakanı iken uçağa girdiğimde onlar brifinglerini sunarlar, ben kitaplarımla başbaşa kalırım. Bu bir hayat tarzı.
“BU COĞRAFYANIN HAKKINI VERMEK ZORUNDAYIM”
Ben Latin Amerika’da yaratılmadım, Afrika’da da yaratılmadım. Burada yaratıldım. Bu coğrafyanın hakkını vermek zorundayım. 4 yıl içinde 6 Türkçe 2 İngilizce kitap yazdım. Ben bir Türküm ve Müslümanım. Bütün vatandaşlarımı eşit görerek bu kimlikten hiçbir zaman gocunmadım. Ben Türkiye’nin gücüne inandığım için Stratejik Derinlik diye iddialı bir kitap yazdım. Bu kitaplardan kimlerin rahatsız olduğuna bakın ve onların Türkiye’deki uzantılarına bakın. Arkasında bu misyona açılmış bir savaş var.
Gannuşi 2005 yılında Türkiye’ye geldiğinde Türkiye’ye giriş yasağı vardı. Türkiye’nin en önemli yayın organı beni Başbakanlık’ta ziyaret etti. Şüpheli bir şahsın Başbakanlık’ta ne işi var, Davutoğlu’yla ne görüşüyor? diye yazdı. Halid Meşal geldiğinde terörün arkasında benim de çıktığımı söyleyerek bir büyük gazetemiz çıktı. Kimlerin bunlardan rahatsız olduğunu anlatmak içindir bu örnekler.
Beşar Esad’la görüştüğümde Türkiye’nin eksenini değiştiriyor diyenler vardı. Kimlerin bunlardan rahatsız olduğunu çıkartabilirsiniz. Annan Planı, Kudüs görüşmelerinden rahatsız olanlar oldu. İsrail’le görüşme yaptığımızda da, Gazze’de eşimle direndiğimiz zaman rahatsız oldu. Wikileaks’ta yayınlanan belgelerde benim için ‘Ortadoğu’nun en tehlikeli adamı’ bizden bahsetti. Birileri Stratejik Derinlik gibi kitabın yazılmasından ve Türkiye’nin merkez olmasından rahatsız oldular, bunu da doğal karşılarım.
“ŞU SORUYU BİR GÜN SAYIN ERDOĞAN’A SORABİLİRSENİZ”
Yüzde 49,5 almış Başbakan olarak pat diye bıraktınız sorusunu basit çerçeve olarak görürüm. Pat diye bir şey olmaz. Bir ilim adamını diğerlerinden ayırt eden fark süreç analizi yapabilmesidir. İlim adamı noktasal, konjonktürel analizi yapmaz süreç analizi yapar. Başbakanlık yaparken ne konularda ciddi mücadeleler verdiğimi… Ya ilkelerimden vazgeçecektim. İmar yasasından, şefaflık yasasına, ihale yasasına kadar vesaire vesaire. Şu soruyu bir gün sayın Erdoğan’a sorabilirseniz, siz yüzde 49,5 almış bir Başbakan’ı kendi partisinde imza toplattırarak istifa ettirmesinin sebebini sorarsanız. Nitekim Türkiye’nin geldiği yerin sorumluları o imzaları atanlar ve o talimatı verenlerdir.
“İSTİFA ETMESEYDİM TÜRKİYE KRİZE GİRERDİ”
Ben istifa etmeseydim Türkiye krize girerdi. Sayın Ecevit’le sayın Sezer’in yaşadığı krizde ‘kim haklı’ diye mi soruldu yoksa Ecevit mi sorumlu tutuldu. Öyle bir mücadeleye girmiş olsaydık AK Parti bölünür belki de ben Başbakan kalırdım.
“DÜŞÜK PROFİLLİ BAŞBAKANLIK YAPIYORDUM”
Türkiye öyle bir krize girerdi ki, terörle mücadele yürütüyoruz. Ya ben boyun eğecektim, şahsiyetsiz, düşük profilli başbakanlık yapıyordum, ki hayatımda böyle bir şey yapmadım. Yüreğim yana yana ayrılmayı daha uygun gördüm. Ben bana oy verenlerin adına onurla mücadele verdim. Çok çetin bir mücadele verdim. Bugün MKYK’da o imzayı atan arkadaşların hepsinin vicdanına soruyorum; o imzayı tekrar atar mısınız? Birkaç tanesi hariç, onlar zaten organizatör.
“PARTİ İÇİNDE BANA KARŞI DARBE YAPTILAR”
Birileri parti içinde bana karşı darbe yaptılar, 15 Temmuz’da Türkiye’ye karşı darbe yapmaya kalkıştılar. Osmanlı’dan gelen hariciye geleneğini sonuna kadar korudum. Genelkurmay, MİT ve Dışişleri Bakanı arasındaki koordinasyon ilk defa oturdu. Daha önce Genelkurmay Daire Başkanlığı’nın Kıbrıs’la ilgili politika tayin ettiği alandan çıktı, dış politika Dışişleri’nde yapıldı. Biz Dışişleri Bakanlığı olarak KPSS’den kim gelirse onu alırız. KPSS’de bir şeyler yaşanmışsa onu mu kontrol edecektim?