Etiket: kadın hastalıkları

  • Uzmanından ‘kısırlık’ uyarısı

    Uzmanından ‘kısırlık’ uyarısı

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Naziye Gürkan, vajinal akıntı hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Vajinal akıntının normal olduğunu, çünkü vajinanın doğal olarak ıslak olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Naziye Gürkan, “Enfeksiyonları önlemek için de hafifçe asidik bir yapıdadır. Fizyolojik vajinal akıntı şeffaf kokusuz ve kadını rahatsız etmeyecek boyuttadır ve kaynağı rahim ağzı ve vajina girişindeki bezlerle birlikte vajen epitel döküntüleridir” diye konuştu.

    “Enfeksiyon varsa kötü koku olur”

    Vajina duvarından dökülen hücrelerin katılımıyla vajinada ıslaklığın sağlandığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Gürkan, “Vajinal ıslaklık, sağlıklı cinsellik için gerekli bir durumdur. Akıntı, enfeksiyona bağlı bir durumsa renkli, kötü kokuludur. Pürülan, sarı, yeşil bol miktardaki akıntılar enfeksiyon akıntılarıdır ve tedavi gerektirir. Kaşıntı, yanma, sızı, şişlik ve ağrıya sebep olabilir. Vajinanın asit seviyesi, hormonal değişiklikler, doğum kontrol hapları, cinsel uyarılma şeffaf akıntıya neden olur. Bu akıntı ile birlikte herhangi bir vajinal şikayet olmaz ve miktarı pedi dolduracak kadar değildir. Patolojik akıntılar koyu sarı, gri, yeşil, kesif beyaz, kahverengi veya kırmızı kanla karışık olabilir” şeklinde konuştu.

    Vajinal akıntı türleri

    Vajinal akıntı türlerini sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Gürkan “Doğurganlık akıntısı: Reglinizden iki hafta önce olur ve çiğ yumurta beyazı gibi görünür. Islak ve kaygandır, kokmaz veya kaşınmaz. Kahverengi mukus: Bu, genelde reglinin başlamasına veya bitmesine işaret eder. Sadece bir günden uzun süredir vajinada beklediğinden rengi değişmiştir. Kalın, beyaz ve kalıp halinde akıntı: Bu genelde vajinal maya mantarı, diğer adıyla ‘kandidiaz’ enfeksiyonudur. Oldukça yaygındır, flora sistemindeki bakteri dengesizliğinden kaynaklanır. Diyabet, kemoterapi ve antibiyotik kullanımı sonucu oluşabilir. Kaşındırıcı akıntı: Genelde mantar enfeksiyonuna işaret eder. Beyaz süt kesiği gibidir, sıklıkla vajinada yanma, sızı ile birliktedir. Balık kokulu akıntı: Bu genelde bakteriyel vajinit denen bir enfeksiyona işaret eder. Kötü kokulu, köpüklü, yeşil/sarı/beyaz akıntı: Genelde cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon ajanı olan Trichomonas belirtisidir. Yine bol mukuslu sarı renkli akıntılarda Gonore (bel soğukluğu) olabilir. Bu tür akıntıların kontrol ve tedavi edilmesi önemlidir” ifadelerini kullandı.

    “Kısırlık sebebi olabilir”

    Vajinal akıntıya yol açan başka bir etkenin ise chlamidyalar olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Gürkan şunları söyledi:

    “Bol akıntıya neden olur. Ayrıca tüplerde tıkanma oluşturarak ilerleyen yıllarda kısırlık sebebi olabilir. Chlamidya, gonore, trichomonas, sifilis, HIV, genital herpes cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasındadır. Bu nedenle partnerle birlikte tedavi edilmelidir. Vajinada tampon veya yabancı cisim unutulması durumunda da sarı renkli, kanlı, kötü kokulu akıntı olabilir. Daha sonra içeriğinde ince kanamalar olabileceği gibi kanlı akıntı şekline de dönüşebilir. İlişki sonrası kanama ile birlikte olabilir. Rahim ağzı yarasına bağlı akıntılar ilaç tedavisiyle geçmez. Sadece yaranın dondurulması veya yakılması işlemiyle tedavi sonucunda düzelir. Henüz regl olmamış kızlarda yapışkan, sarıya çalan beyaz vajinal akıntı son derece normaldir. Vücudun ergenlik çağında değişmeye başlamasıyla bu akıntılar da başlar. Endişelenmeye gerek yoktur. Test sonucuna göre doktor hangi ilacı vereceğine ve antibiyotik gerekip gerekmediğine karar verir. Tedavi planlanırken akıntı nedenine göre partnere de tedavi verilebilir. Ayrıca vajinal tabletler ve kremler, ağızdan alınan ilaçlara eklenebilir. Tedaviden sonra kontrol analizleriyle hastalığın tam geçip geçmediği takip edilir. Günümüzde uygulanan vajinal ACP, PRP ve lazer uygulamaları tedaviye yanıt alınamayan ve tekrarlayan vajinal enfeksiyonlarda alternatif tedavi seçenekleridir.”

  • “Tüp bebek başarısızlıkları araştırılmalıdır”

    “Tüp bebek başarısızlıkları araştırılmalıdır”

    Tüp bebek tedavilerinin günümüzde infertil (kısır) hastalarda başarıyla uygulanmasına rağmen her tedavi uygulanan hastada gebelik oluşmadığını kaydeden Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Ufuk Yılmaz, tüp bebek uygulamalarında karşılaşılabilen önemli sorunlardan biri olan tekrarlayan implantasyon (tutunma) başarısızlığı hakkında bilgi verdi.

    “Gebelik oranı üçüncü başarısız tedaviden sonra düşüyor”

    Ortalama 3 tüp bebek denemesi sonrasında toplam başarı oranı yüzde 40-55 arasında iken, 6 ardışık tüp bebek denemesi sonrasında bu oranın yüzde 50-75’e çıktığını ifade eden Op. Dr. Ufuk Yılmaz, “Tekrarlayan tüp bebek denemeleri, gebelik oranlarını hiçbir zaman yüzde 100’lere ulaştıramamaktadır. Tüp bebek tedavisi uygulanan hastalarda bu başarısızlıklar halen klinisyenler ve çiftler için önemli bir sorun olmaya devam etmektedir” şeklinde konuştu.

    Tıpta “tekrarlayan implantasyon (tutunma) başarısızlığı (TİB)” olarak bilinen durumun 40 yaş altı hastalarda en az üç taze veya dondurulmuş tüp bebek denemesinde en az dört iyi kalitede embriyo transferi uygulanmasına rağmen klinik gebeliğin oluşmaması olarak tanımlandığını belirten Op. Dr. Ufuk Yılmaz, “TİB erkek, kadın veya embriyonal kaynaklı sorunlardan dolayı oluşabilmektedir” dedi.

    “Sperm kalitesi gebelik oranını etkiliyor”

    Kısıtlı olgunlaşmamış yumurta (oosit) kalitesinin özellikle uygulanan tedavilere cevabı yetersiz hastalarda TİB sebebi olabildiğini sözlerine ekleyen Op. Dr. Ufuk Yılmaz, şöyle devam etti:

    “Son yıllarda azalmış olgunlaşmamış yumurta kalitesi yanında kumulus hücrelerinin (kadın yumurtalarını çevreleyen hücreler) tutunmadaki önemini sorgulayan çalışmalar da yayınlanmıştır. Benzer şekilde sperm kalitesinin de embriyo kalitesini ve tutunmayı etkilediği ve dolayısıyla gebelik oranları üzerine etki ettiği düşünülmektedir. Özellikle sperm DNA hasarının kötü embriyo gelişimi üzerine etkili olduğu çeşitli çalışmalarla ortaya konmaya çalışılmıştır.”

    “Anne ve babaya ait bozukluklar TİB sebebi”

    Tekrarlayan tüp bebek (IVF) başarısızlığı olan olgularda anne ve babaya ait bozuklukların da TİB sebebi olabildiğine işaret eden Op. Dr. Ufuk Yılmaz, “Özellikle kromozomların normal olmaması (dengeli translokasyonlar) önem taşır. TİB tanımına uyan hastalarda kromozomal anormalliklerin arttığı ve bu hastaların yönetiminde karyotip analizini (kromozomların büyüklüğü, boyutu ve sayısını tespit etmeye yarayan bir genetik yöntem) gerekli gören çalışmalar çoğunluktadır” dedi.

    Doğumsal rahmin (uterusun) şekil bozukluklarının tekrarlayan gebelik kayıpları ile ilişkileri iyi tanımlandığını ancak TİB ile ilişkilerinin tartışmalı olduğunu vurgulayan Op. Dr. Ufuk Yılmaz, şunları söyledi:

    “En sık anomali olan bölgülü rahimde (septat uterus) tekrarlayan düşüklerin oranı yüksektir ancak bölgülü rahim ile infertilite ve TİB ile ilişkisi tartışmalıdır. Diğer pek çok rahim şekil bozukluğunun da TİB ile ilişkisi zayıftır ya da bilinmemektedir. Daha çok rahim iç zarının bütünlüğünü bozan ya da etkileyen myoma uteri, endometrial polip ve intrauterin yapışıklıklar gibi patolojiler TİB ile ilişkili olabilmektedir. Tüplerde sıvı olmasının (hidrosalpenks) IVF gebeliklerinde canlı doğum oranlarında yüzde 50 ve üzerinde azalmaya neden olduğu bilinmektedir. Ultrasonografi tüplerinde sıvı olan hastaların tanınmasında genellikle yetersiz kalmaktadır. Bu yüzden TİB vakalarında özellikle tüplerde sıvı riski bulunan hastalarda 2 yıldan eski rahim filminin tekrarlanması, tüplerinde sıvı bulunan olguların tanınmasına katkı sağlayacaktır.”

    Temel yaşam standartlarının düzeltilmesinin de TİB hastalarına olumlu katkıda bulunduğunu vurgulayan Op. Dr. Ufuk Yılmaz, “Tüp bebek tedavi seçeneklerinden önce varsa temel yaşam şekli iyileştirmeleri önerilmelidir. Bunlar arasında stres ve anksiyetenin azaltılması, sigara, alkol kullanımının önüne geçilmesi ve obezitenin kontrol altına alınması sıralanabilir” diye konuştu.

    “Genetik tanı önerilebilir”

    TİB tanımında “iyi kalite embriyo” transferi bulunsa da ışık mikroskopu altında morfolojik karakteristiklere göre embriyo seçiminin her zaman canlı doğuma ulaşma potansiyeli en yüksek embriyonun belirlenmesiyle sonuçlanmadığına dikkat çeken Op. Dr. Yılmaz, şunları söyledi:

    “TİB olgularında önceki tedavilerde gelişen yumurta sayıları, elde edilen olgun ve olgun olmayan yumurta oranı, döllenme oranı, iyi kalite embriyo oranı gibi faktörler detaylı olarak irdelenmelidir. TİB olgularında genetik bozuklukların sıklığı artmıştır. Bu nedenle TİB olgularında preimplantasyon genetik tanı (PGD) doğru seçilmiş hastalara önerilmelidir.”

    Embriyo transferindeki güçlüklerin de gebelik oranlarını azaltabildiğini söyleyen Op. Dr. Yılmaz, “Sert katater kullanımı, rahim ağzı genişletilmesinin gerekmesi ve rahim ağzının tıbbı aletlerle tutulma gereksinimi gibi durumlarda implantasyon (tutunma) oranlarının azaldığı gözlenmiştir” dedi.

    TİB için yapılan tüm araştırmalara rağmen herhangi bir sebebin bulunamadığı durumlara da rastlandığını belirten Op. Dr. Yılmaz, şu bilgileri paylaştı:

    “Bu gibi durumlar genellikle immünolojik TİB olarak sınıflandırılmaktadır. Son yıllarda bu konu daha fazla irdelenmiş ve daha fazla çalışma yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalar neticesinde NK (doğal öldürücü) hücre testleri ve KIR marker testleri hastalara yapılmaktadır. Bu testlerde problemi çıkan hastalar da immünolojik TİB olarak değerlendirilmektedir. Tedavi olarak da monosit aşısı, PMBC uygulamaları yapılmaktadır. Bizim kliniğimiz de bu tedavileri uygulamakta olup aynı zamanda literatüre katkı olması için çeşitli çalışmalar yürütmektedir.”

    Sonuç olarak tüp bebek tedavi protokolleri ve laboratuvar teknolojilerindeki ilerlemelere rağmen TİB’in halen hekimler ve çiftler için önemli bir sorun olduğunu dile getiren Op. Dr. Yılmaz, “Hastalarda tekrar eden tüp bebek tedavileri başlamadan önce TİB sebeplerinin belirlenmesine yönelik uygun araştırmalar başlatılmalıdır. TİB tedavisinde esas strateji rahim içerisinin transfer edilen embriyoyu kabul etmesini artırabilmek ve/veya embriyo kalitesini iyileştirebilmek olmalıdır” dedi.

  • Yaz gebelerine sağlıklı öneriler

    Yaz gebelerine sağlıklı öneriler

    Op. Dr. Sezgin, “Sıcaklık artışıyla birlikte sıcak basmaları, tansiyon düşüklüğü, bulantı ve kusmalardaki artış, halsizlik, uykusuzluk ve nefes darlığı gibi birtakım şikâyetler artar. Yükselen sıcaklıkların sizi keyfinizi bozmasına izin vermeyin” dedi.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Fatma Sezgin, “Gebelikte hafif nefes darlığı, yorgunluk, şiddetli olmayan ödem, kalp çarpıntısı, göz kararması, tansiyon düşüklüğü gibi sıkıntılar olabilmektedir. Yaz aylarında bu gibi şikâyetler biraz daha yoğun yaşanabilir. Bu durumda baş etmenin yolu güneş ışınlarınınım dik geldiği saatlerde uzun süre güneşte kalmamak ve yeterince su içmek gereklidir.

    Bol sıvı tüketmek, günde ortalama 3 litre su içmek, idrar yolu enfeksiyonları, kabızlık, karın ağrıları, bebeğin suyunun azalması gibi durumları engeller. Gıdalar açısından yaz aylarında yağlı baharatlar tuzlu gıdalardan kaçınılmalıdır” diye konuştu.

  • Adet ertelerken hekime danışın

    Adet ertelerken hekime danışın

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Pervin Karlı, tatilde kadın sağlığı konusunda açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Pervin Karlı, “Deniz kadın sağlığı ve insan sağlığı için önemli bir faktördür. Ancak kadınlarımızın yaz aylarında denize girdiklerinde enfeksiyon kapmamaları için uzun süreli ıslak mayoyla kalmamaları gerekir ayrıca uzun süreli yağmur ve sel gibi durumların olduğu dönemlerde denizin içerisine karışmış olabilecek kanalizasyon atıklarının enfeksiyon riskini arttırabilmesi nedeniyle denize girme zamanların konusunda bu zamanların tercih edilmemesi gerekir.

    Hali hazırda bir doğum kontrol yöntemi kullanıyorsa kadın, her ay verdiği ilaç ara dönemini vermeden doğum kontrol hapı kullanarak tatili adetsiz geçirebilir. Ancak, bu tarz tedavileri her ay kullanmak önerilmez. Yılda 1-2 kez gereklilik halinde doktor kontrolünde kullanılması uygun olacaktır. Bu ilaçların kullanımına bağlı nadir de olsa yan etkiler görülebilir. Bu ilaçlar bazı hastalarda ciltte lekelenme yapabilir ve nadiren de ilacın kullanımına rağmen, tatil döneminde adet kanaması görülebilir. Bu nedenle, bu ilaçları kullanmadan önce mutlaka bir doktora danışılması gerekmektedir. Adet geciktirici ilaçlara ideal başlama tarihi, beklenen adet kanamasının başlangıç tarihinden 3-4 gün öncesidir. İlaç günde iki veya üçer defa birer adet kullanılır. Fakat hekim kontrolünde olması önemlidir. Sonuç olarak, adet dönemini tatil planlarını engelleyen bir sorun olmaktan çıkarmak için doğru planlama yapmak önemlidir. Bu sayede, tatil zamanlaması adet dönemi ile çakıştığında bir ızdırap olmaktan çıkacaktır” diye konuştu.

  • Rahminden 1,5 kiloluk kist çıktı

    Rahminden 1,5 kiloluk kist çıktı

    Antalya’da kasık ağrısıyla hastane gelen 56 yaşındaki kadının rahminden, 18 santim çapında 1,5 kiloluk kist çıktı. Ameliyatı yapan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Şerife Şeniz Süpürtülü, “En sık görülen kist, çatlamamış yumurta şeklinde olanı. Şiddetli kasık ağrısını muayene edince ortaya çıktı” dedi.

    Antalya’nın Döşemealtı ilçesindeki özel bir hastaneye, şiddetli kasık ağrısı şikayeti ile gelen kadının muayenesinde, rahminde 18 santimlik kist olduğu ortaya çıktı. Hasta, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Şerife Şeniz Süpürtülü tarafından acil ameliyata alındı. Ameliyat sonunda kadının rahminde bulunan, 18 santim çapında 1,5 kiloluk kist alındı. Kistin yanı sıra, kadının sağ böbreğindeki taş da alındı.

    Sağ tarafında aşırı ağrıyla hastaneye gelen hastada tahliller sonucunda kist olduğunu tespit ettiklerini söyleyen Opr. Dr. Şerife Şeniz Süpürtülü, “Kist büyük olduğu için çevreye baskı yapıyordu. Yumurtalık kistleri hastaların yumurtalıklarından kaynaklı içi sıvı dolu keselerdir. En sık görüneni çatlamamış yumurta şeklinde olanlarıdır. Yumurtalık kistlerini menopoz çağındaki veya çocukluk çağındaki hastalarda mutlaka çıkartmamız gerekiyor. Özellikle büyük kistler, çevre dokularına, sinir baskıları yapabiliyor” dedi.

    Opr. Dr. Süpürtülü, 1,5 kilograma ulaşan kistin böbrekteki taşların geçişini de baskıladığını belirterek, “Bu nedenle taşlar da düşmüyormuş, böbrek taşlarını da temizledik” diye konuştu.

    Adı açıklanmayan kadın, tedavi sonrası taburcu olacak.