Etiket: Kadın

  • Depremzede kadınlara moral ziyareti

    Depremzede kadınlara moral ziyareti

    Deprem felaketinin ardından ilçeye yerleşen tüm depremzede kadınları, Mustafakemalpaşa Belediyesi Kadın müdürleriyle ziyaret eden Başkan Kanar “Her hayat bir kadınla başlar’’ vurgusu yaptı.

    Deprem bölgesinden ilçeye gelen depremzedeleri ilk günden bu yana yalnız bırakmayarak tüm ihtiyaçlarını karşılayan Mustafakemalpaşa Belediyesi, giyim, gıda, barınma ihtiyaçlarının yanı sıra manevi sevgisiyle deprem acılarını bir nebze olsun unutturdu.

    Mustafakemalpaşa’da kadın dayanışması

    İlçede ki tüm etkinlikleri iptal edip tüm yardımları ve destekleri depremzede ailelere ve deprem bölgesine çeken Başkan Kanar “Bir şehirde kadın mutluysa o kent mutludur. Şuna inanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.

    Hayatın her alanında kadınlarımızı etkin olan her dokunuşuyla dünyayı güzelleştiren, kadınlarımız bizler için çok kıymetli.

    Değerli eşim ve kadın müdürlerimiz ile birlikte deprem bölgesinden ilçemize gelen kıymetli kadınlarımızı unutmayarak bu özel günlerinde yanlarında olmak istedik.

    Kadın istihdamına önem veren bir belediye olarak kadın müdürlerimiz ile birlikte ilçemizde bulunan 220 ailenin, değerli kadınlarını ziyarette bulunarak özel günlerinde yalnız bırakmadık. Bir gün değil her gün değerli olan tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutlarım. ’’dedi.

     

  • Gazipaşa’da kadın yolcular çiçeklerle karşılandı

    Gazipaşa’da kadın yolcular çiçeklerle karşılandı

    Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadın yolcuları çiçeklerle karşılamayı geleneksel hale getiren Gazipaşa-Alanya Havalimanı, yine geleneği bozmadı.

    TAV tarafından işletilen havalimanını kullanan iç ve dış hatlar yolcuları, havalimanı personeli tarafından çiçeklerle karşılandı. Gazipaşa’ya gelen yolcuları pistte ve giriş kapısında karşılayan personeller, kadın yolcuların 8 Mart Dünya Kadınları Günü’nü kutlayıp, yolculara karanfil takdim etti.

    Kadın yolcular, şaşkınlıklarını dile getirerek, havalimanı yöneticilerine ve personellerine teşekkür ettiler.

  • “Kadınlarımızın her daim yanındayız”

    “Kadınlarımızın her daim yanındayız”

    Bakan Nebati’nin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Her zaman dayanışma içinde fedakârca çalışan ve üreten, ülkemizin kalkınma yolunda inançla ilerlerken ortak değerlerimizi yarınlara taşıyan kadınlarımızın her daim yanındayız. Yaşadığımız deprem felaketinden etkilenen kadın girişimcilerimizin yaralarını sarabilmek için adımlarımızı ivedilikle atıyoruz ve yenilerini atmaya da kararlılıkla devam edeceğiz” ifadelerine yer verildi.

    “Kadın girişimciler bir yılı geri ödemesiz krediden yararlanabilecek”

    Yapılan paylaşımda, deprem bölgesinde faaliyet gösteren kadın kooperatiflerine, sıfır faizle, işletme harcamalarında kullanılmak üzere, üst limiti 50 bin TL olan kredi imkanı sunulacağı belirtilerek, “Kadın Girişimci Kredi Destek Paketiyle, bugüne kadar, 172 binden fazla kadın girişimcimize ulaşmayı başaran Halkbank tarafından, deprem felaketinden etkilenen kadın kooperatiflerine yönelik Can Suyu Kredi Destek Paketi oluşturulmuştur. Bölgede faaliyet gösteren toplam 143 kadın kooperatifinin istifade edebileceği bu krediler, bir yıl geri ödemesiz dönem olmak üzere toplam 36 ay vadeyle kullandırılacaktır. Kadın Kooperatifleri Can Suyu Kredisi’nin yanı sıra Kredi Garanti Fonu (KGF) Teminatlı Kadın Girişimci Destek Kredisi’ni de hayata geçiriyoruz. KGF Teminatlı Kadın Girişimci Destek Kredisi paketi çerçevesinde kadın girişimcilerimiz bir yılı geri ödemesiz toplam 36 ay vadeli işletme kredisinden ve toplam 60 ay vadeli yatırım kredisinden de yararlanabilecektir.,

  • Kadınlar sağlıklı yaşam için yürüdü

    Kadınlar sağlıklı yaşam için yürüdü

    Kadınlara yönelik açık havada spor aktiviteleri organize etmeye devam eden İzmit Belediyesi Spor İşleri Müdürlüğü, yaklaşık 110 kadının katılımıyla sağlık yaşam adına yürüyüş düzenledi.

    SEKA Park’ta uzman spor eğitmenleri eşliğinde yapılan yürüyüş organizasyonu sayesinde kadınlar hem sosyalleşti hem de spor yapma imkanı buldu. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne denk getirilen sağlıklı yaşam yürüyüşünün sonunda kadınlara karanfil hediye edildi.

  • Kadınlardan depremzedeler için anlamlı hareket

    Kadınlardan depremzedeler için anlamlı hareket

    Mardin’de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlar, anlamlı bir hareket yaparak, depremzede vatandaşlar için hayır çarşısı düzenledi. Mardin Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Daire Başkanlığı öncülüğünden düzenlenen çarşıda kadınların kendi elleri ile yaptığı yemekler, kıyafetler ve el sanatları ürünleri satışa çıkarıldı. Ürünlerden kazanılan gelir ise depremzede vatandaşlara yardım maksatlı kullanılacak. Çarşının açılışını ise Mardin Valisi Büyükşehir belediye Başkan vekili Mahmut Demirtaş, Artuklu Belediye Başkanı Mehmet Tatlıdede ve il protokolünün kurdele kesimiyle gerçekleşti.


    “Herkes kendi evinde yaptığı yemekler ve kıyafetleri satarak yardımda bulunacak”

    Tüm kadınların kadınlar gününü kutladığını belirten Vali Demirtaş, “Mardin halkı deprem bölgeleri için seferber olmuştur. Bugünde kadınlarımız deprem bölgesine yardımda bulunmak için seferber olacaklar. Herkes kendi evinde yaptığı yemekler ve kıyafetleri satarak yardımda bulunacak. Buradan gelen gelirleri bağışlayacaklar. Tüm Mardinli kadınlarıma teşekkür ediyorum” dedi.

    Kendi evlerinde yapıp getirdikleri yemekleri sattıklarını belirten Arzu Açılan, “bugün depremzede vatandaşlarımız için buradayız. Allah hepsinin yardımcısı olsun. Allah’ım bir daha böyle bir şey yaşatmasın. İlk defa bugün bu kadar durgun bir kadınlar günü kutluyoruz çünkü üzgünüz. Büyük bir felaketin içerisindeyiz ama yağa kalkıyoruz. Allah’ım bir daha böyle bir yaşatmasın” şeklinde konuştu.

  • O sanayinin içinde açan bir çiçek oldu

    O sanayinin içinde açan bir çiçek oldu

    Afyonkarahisar’da yıllarca sanayi sektöründe makine mühendisi olarak çalıştıktan sonra kendi iş yerini açmak isteyen Çetin, İŞKUR’un girişimcilik kurslarının desteğiyle açtığı işletmede araçların iç dış bakımlarını yapıyor. Yıllarca sanayi sektöründe edindiği bilgi ve tecrübeyi oto yıkama işletmesinde harmanlayan Çetin, ‘kadınların yapamayacağı iş yok’ diyor.
    1 çocuk annesi Çetin, kendine çizdiği yolda en büyük destekçisinin eşi olduğunu söylüyor. Sanayide bir kadın olmak çok zordu diyen Çetin, 2016 yılında katıldığı İŞKUR Girişimcilik kursuyla hayatının yönünün değiştiğini söylüyor.

    “Bir iş yeri açıp kendimi erkeklerin içinde kabullendirmem de çok zor oldu”

    Emine Çetin, uzun yıllar sanayide çalıştıktan sonra kendi iş yerini açma fikrinin nasıl oluştuğunu şöyle anlattı:
    “1 çocuk annesiyim. Makine mühendisiyim aslında. Uzun yıllar sanayi tecrübem var. Hep başkalarıyla beraber çalıştım yıllarca. Bunun tabi özel sektörde başkalarıyla birlikte çalışmanın rahatsızlığını bir bayan olarak çok yaşadım. Özellikle sanayide bir bayan olmak çok zordu. Daha sonra 2016 yılında İŞKUR’un Girişimcilik Kursları’nı duydum. Bunun üzerine kurslara katıldım. Daha sonra 2017 yılında da kendi iş yerimi oto yıkama detay merkezi üzerine kendime dair böyle bir yapılanmaya gittim. 2017 yılından beridir de bu sektörde faaliyet göstermekteyim. Kadın olarak zaten sanayi sektöründe çalışmak Türkiye şartlarında zaten çok zor. Yani böyle kendime dair bir iş yeri açıp kendimi erkeklerin içinde kabullendirmem de çok zor oldu. Ama biraz da sektöre ve sanayiye yatkın olduğum için eşim de sağ olsun beni çok destekledi bu konuda. O yüzden çok fazla zorluk yaşamadım. Yanımda hep profesyonel insanlar vardı. Bu işte bir düzen sağlayana kadar.”

    “Kadınlar her işi yapabilecek güçteler”

    Hem kendi geçimini sağlayıp hem de gençlere istihdam sağlayan Çetin, bunu gurur verici bir şey olduğunu söyleyerek şöyle devam etti:
    “Kendimi bir bayan olarak kabullendirmek gerçekten zordu. Gençlerle çalışmayı tercih ettim. Yıl içinde 2 3 tane elemanım oluyor. Yazın bazen 5 6 elemanımız oluyor. Yani insanlara ekmek parası kazandırmak hem kendi ihtiyaçlarımızı karşılayacak para kazanmak gerçekten bir bayan olarak çok güzel. Yani bütün bayanlara bunu tavsiye ediyorum. Her bayanın yapabileceği bir iş mutlaka vardır. Herkes kendi ihtiyacı istikametinde çalışmasını gerçekten çok istiyorum. Kadınlar her işi yapabilecek güçteler. Yani bunu öğrenmek zor olmadı. Ben zaten saç demir üzerine çok uzun yıllar sanayide eğitim aldığım için yani bu sektörde de çalıştığım için yani çok fazla zorlanmadım açıkçası. Zaten temizlik bayanların vazgeçilmezi. Pasta cilada ben saca üzerindeki astara, verniğe, boyaya kaç mikron olduğuna kadar hakimimdir. Sektörden de biliyorum daha doğrusu. O yüzden bir bakınca bile üzerinde kaç mikron boya olduğunu az çok anlayabilirim. Mesleğimden kaynaklı birazcık yatkınlığım vardı. Sanayiyi buraya birleştirmiş olduk. Hep imalat üzerine çalışmıştım. Bu da hizmet sektörü. Bütün birikimimi 45. Yılımda harmanlayıp bu şekilde bir oluşuma gittik.”

  • Dünya Kadınlar günü

    Dünya Kadınlar günü

    Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak adlandırılan 8 Mart’ın hikayesi aslında insan hakları temelinde kadınların sosyal bilinçleri için savaşarak kazandığı bir mücadeleyi esas alan bir hikayeye dayanmaktadır.

    Amerika Sosyalist Partisi, 28 Şubat 1909’da New York’ta bir “Kadınlar Günü” düzenledikten sonra, 1910 Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı her yıl bir “Kadınlar Günü” düzenlenmesini önerdi. 1917’de Sovyet Rusya’da kadınlar oy hakkı kazandıktan sonra 8 Mart ulusal bayram oldu. Kadınlar Günü, 1967’de feminist hareket tarafından benimsenene dek ağırlıklı olarak sosyalist hareketler ve komünist ülkeler tarafından kutlandı. 1975’te Birleşmiş Milletler tarafından kutlanmaya başlandı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 16 Aralık 1977 yılında aldığı kararı ile üye ülkeler kendi geleneklerine ve tarihlerine uygun bir günü Uluslararası Kadın Hakları ve Uluslararası Barış Günü ilan etmeye davet edildi.

    26 – 27 Ağustos 1910’da Danimarka’nın Kopenhag kentinde toplanan 2’nci Enternasyonal’e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Almanya Sosyal Demokrat Partisi delegeleri Clara Zetkin, Kate Duncker’in her yıl ‘Kadınlar Günü’ düzenlenmesi yönündeki önerisi kabul edildi.

    8 Mart’ta ne oldu?

    8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Bu grev esnasında polis işçilere saldırdı ve onları fabrikaya kilitledi. İşçilerin fabrikaya kilitlenmesinin ardından çıkan yangında, işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. Ölen işçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı.

    İstedikleri sadece “daha iyi çalışma koşulları” idi.

    Türkiye’de 8 Mart

    Dünya Kadınlar Günü, 1977’ye kadar resmiyet kazanmadı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977’de tarihe 1917 Şubat Devrimi olarak geçen ayaklanmalardan yola çıkarak 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını kabul etti.

    Dünya Kadınlar Günü, Türkiye’de ilk kez 1921’de kız kardeş Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova’nın girişimiyle gündeme getirilse de 1975’e kadar olan 54 yıllık süreçte kutlanmasına izin verilmedi. 1975’te ‘Birleşmiş Milletler Kadın On Yılı’ ilan edildi. Türkiye, Birleşmiş Milletler üyesi olduğu için 1975’te düzenlenen ‘Kadın Yılı Kongresi’ ile Dünya Kadınlar Günü kutlaması yeniden gündeme getirildi.

    12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra askeri yönetim 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamalarını yasakladı. 1984’te yeniden demokrasiye geçişle birlikte 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlanmaya başlandı.

  • Arama kurtarmanın kadın kahramanı

    Arama kurtarmanın kadın kahramanı

    Kahramanmaraş merkezli meydana gelen iki büyük depremin ardından hemen koordine olan Düzce Arama Kurtarma Ekibi (DAKE), günlerce afet bölgesinde görev yaptı. Yıkıntıların altından birçok canı kurtaran, afetzede vatandaşların ellerinden tutan DAKE’nin gönüllü arama kurtarmacası Yıldız Gür Güner de, enkaz alanında önemli bir rol üstlendi. 1999 depreminden sonra kurulan DAKE’de 10 yıldır gönüllü olarak görev yapan, afetlerde sahada canla başla çalışan, çoğu insanın güçlükle kullanabildiği ekipmanları tek başına kullanan Güner, yaşadıklarını anlattı.

    “Canlara dokunmaya çalıştık”

    Depremin ardından hemen koordine olarak çıkış yaptıklarını, 6 ayrı gruplar halinde afet bölgesine gittiklerini ifade eden Yıldız Gür Güner, “35 kişi ve 6 araçla yola çıktık. Zaman geçirmeden olay yerine intikal ettik. Zor bir çalışmaydı. 10 şehri etkileyen büyük bir afetti. Duygusal ve fiziksel olarak çok zorlandığımız bir çalışma süreciydi. 15 gün kadar kaldık. Canlara dokunmaya çalıştık. Sadece insan değil, kuş bile çıkarttık. Bunlar hayata tutunmak adına bizlere de, yaşayan insanlara da umut oldu” dedi.

    “Hepimiz ailelerimizin narin kız çocuklarıyız”

    Kadın arama kurtarma gönüllüsü olmanın zorluklarına değinen Güner, “Kadın arama kurtarma personeli olmak çok zor. Ruhsal olarak, fiziksel olarak zor, sosyal hayat anlamında zor. Sonuçta hepimiz ailelerimizin narin kız çocuklarıyız ama eşiz, anneyiz, kadınız. Zamanla erkekleşiyorsunuz. Zaten aynı ortamı paylaşıyorsunuz, aynı eğitimleri alıyorsunuz. Fakat bir noktada annelikten dolayı, kadın olmakla ilgili ruhsal anlamda çok yıpratıcı süreçler yaşadık. İnsanların destekleri olmasaydı, onlarında bize verdiği umutlar olmasaydı zor geçebilecek bir süreçti, hiç kolay değildi diye konuştu.

    “Daha hassas, ince yapılı olduğumuz için enkazlar da daha rahat çalışıyoruz”

    Kadınların enkaz alanında erkeklere göre daha avantajlı olduğunu söyleyen Güner, “Fiziksel olarak avantajlarımız var. Daha hassas, ince yapılı olduğumuz için enkazlar da daha rahat çalışıyoruz, daha kıvrak kalabiliyoruz ama fiziksel güç olarak erkek arkadaşlarımızın gücüne ihtiyacımız var. Aletlerimizin kullanılması anlamındaki aynı eğitimi almamıza rağmen tabii ki bu farklılığı yaşıyoruz. Ancak zamanla erkekleşmemize rağmen yine kadınsal duygularımız ön planda oluyor. Zaman içinde ruhsal sıkıntılar yaşıyoruz, daha duygusal yaklaşıyoruz olaylara ve enkazdan sonra çalışmalardan sonra hepimiz erkek arkadaşlarımızla birlikte psikososyal destek almak durumundayız” şeklinde konuştu.

    “Her insanın tatmadan anlayabileceği bir duygu değil”

    10 yıldır arama kurtarma ekibinde aktif görev aldığını dile getiren Yıldız Gür Güner, sözlerini şöyle noktaladı:
    “Sadece deprem değil, su altından, dağ arama kurtarmaya kadar her türlü cana dokunmaya çalışıyoruz. Zaten bir cana dokunmak, bu duyguyu yaşamak çok farklı. Her insanın tatmadan anlayabileceği bir duygu değil. Başladığınız zaman bırakamıyorsunuz. Sonuçta afetler ülkesindeyiz. Deprem olmazsa başka afetlerle karşılaşacağız. O nedenle herkesin gönüllü olmasını, arama kurtarma derneğine kayıt olmasını desteklerim, olsun isterim. Bu eğitimleri zaman içerisinde tamamlasınlar. Bize başvurmaları halinde yardımcı da oluruz”

  • On parmağında on marifet

    On parmağında on marifet

    Giyilmeyen, eskiyen yün kazakları söküp yeniden iplik haline getirdikten sonra kilim, paspas, halı, atkı gibi ürünler dokuyan Demir, yaptığı ürünleri satarak para kazanıyor. Bunun yanı sıra evinin bir diğer odasına kurduğu kuluçka makinesi ile tavuk ve yumurta üreten Demir, bahçesinin bir kısmını seraya çevirerek kendi organik sebzesini de bu bahçede üretiyor. Çömlek yapımına merak saldığını belirten Demir, eşine ekonomik destekte bulunmak için dağ bayır gezerek, bulduğu topraklarla çömlek üretmeye karar verdi. Eski kıyafetleri söküp, para kazandığını bu parayla ise çocuklarını okuttuğunu söyleyen Demir, kazandığı parayla eşinin sigortasını ödeyip emekli ettirdiğini ifade etti.

    Öte yandan ehram halı, kilim, paspas gibi ürünler dokuyarak elde ettiği gelirle umreye gittiğini belirten Demir, ev ekonomisine büyük katkılarda bulunduğunu, iki çocuğunu bu işlerden elde ettiği parayla desteksiz bir şekilde evlendirdiğini kaydetti. Ev hanımı olmanın çalışmaya engel olmadığını vurgulayan Demir, sadece bu iş koluyla sınırlı kalmadığının altını çizdi.

    “Tavuk çiftliği kurmaya 2 tavukla başladım”

    Evinin diğer bir odasına kurduğu kuluçka makinesiyle organik tavuk ve yumurta ürettiğini söyleyen Demir, “İlk önce işe iki tavukla başladım, baktım ki ürettiğim et yumurta çok lezzetli, tavukları kuluçkaya yatırmaya başladım. Bu iş böyle olmayacak dedim, kuluçka makinesi aldım sonra kuluçka makinesinden çıkan civcivlerle tavuk çiftliği kurmaya karar verdim” dedi.
    Bayat yem sonucunda bin adet civcivin telef olduğunu vurgulayan Demir, “Civcivlerim bir anda ölmeye başladı, Tarım İl Müdürlüğü’ne gittim dediler ki numune Erzurum’a laboratuvara gönderelim sebebini öğrenelim. Sonuçlar geldi meğer bayat yemden ölmüş civcivlerim” ifadelerini kullandı. Çiftlik kurmak gibi bir sevdası olan, civcivleri telef olduktan sonra pes etmeyerek, tavuk ve yumurta üretmeye devam eden Demir, “Hiçbir zaman pes etmedim, civcivlerim telef oldu ama ben yine üretmeye devam ettim, bin adet civcivim öldü yerine bin adet daha ürettim, pes etmeden yola devam edeceğim” ifadelerini kullandı.

    “Çömlek işine de el attı”

    Son dönemlerde çömlek, güveç işine merak saldığını kaydeden Demir, bisikletten çömlek yapma aparatı yaptığını, bu aparatla da toprak kaplar, çömlekler ürettiğini belirtti. Eşinin sobacı olduğunu ve yılda 30-40 bin liraya dışarıdan çömlek ve sobada kullanılmak üzere toprak malzemeler aldığına değinen Demir, “Son zamanlarda çömlek işine merak saldım benim eşim sobacı dışarıdan her yıl 30-40 bin liraya çömlek malzemesi getiriyorlar dedim ki ben bu çömleği niye kendim yapmayayım, dışarıya verdiğimiz o para neden cebimize kalmasın diyerek bu işe giriştim. Şimdilerde ise çömlek, güveç, eşim iş yerinde kullansın diye toprak malzemeler yapıyorum” diye konuştu.

    “Bahçeden sofraya organik sebze”

    Bahçesinin bir kısmını seraya çevirerek seracılık yaptığını, yazın sebze ve meyvesini kendisinin ürettiğini belirten Demir, elde ettiği mahsulle kışlık konserve, salça ihtiyacını kendi bahçesinden karşıladığını vurguladı. Dalından kopararak tükettiği sebze meyvenin tadının markettekilerden farklı olduğunu ifade eden Demir, “Kış mevsimi için konservelik menemen, salça yaparım. Marketteki domatesle, dalından koparıp yediğim domatesin tadı kesinlikle bir değil, organik olan her şeyin lezzeti bambaşka” şeklinde konuştu.

  • Bir kadının başarı öyküsü

    Bir kadının başarı öyküsü

    Erzincan merkez Arslanlı Mahallesinde bulunan tandır ekmeği fırınında kadınlar ekmeklerini tandırdan kazanıyorlar. Deniz Kurutaş’ın eşiyle birlikte yaklaşık 5 yıl önce kurdukları fırında üretilen tandır ekmeklerine bolca talep var.

    Fırında hem patron hem işçi olan Deniz Kurutaş, “Ben Erzincan’ın Caferli köyünde dağ köyüydü orada büyüdüm. O zamanki imkânlar el vermediği için, okul kapatıldı, göç oldu o yüzden okuyamadım. İlkokul 1. sınıf terkim. Evlendikten sonra ortaöğretimi dışarıdan tamamladım. Ustalığımı geliştirdim. Böylece bu fırını açtık. Şuan işveren durumuna geldik yanımda 10 kadın çalışıyor. Demek istediğim her şeyi de okumamaya bağlamamak lazım. İstersek, azmedersek yapabiliriz. Düşe kalka geldik, kolay olmadı. Yeri geldi çuval çuval un alarak bu işyerini yürüttüm. Çok şükür çalıştık, başardık. Eşimle birlikte başladık. Sonrasında lavaşlarımız beğenildi. Bu şekilde büyüdük. Talepler artınca çalışan kadın işçi sayımızı da artırdık. Lokantalardan, marketlerden, il dışından talep geliyor.” dedi.

    Fırında çalışarak ev ekonomisine katkıda bulunup çocuklarını okutan Senem Korkmaz ise, “Bizim patronumuz iyi, hem patron hem bizimle birlikte işçi. Böyle görev dağılımı yapmışız. Birimiz yufka açıyor, diğeri kütle yapıyor, biri tandıra vuruyor. Tandırları yakıyoruz, merdaneci açıyor. Ateş önünde sıcak oluyor. Bize iş imkanı, çalışıyoruz. Çocuklarımızı kazandığımızla okutuyoruz” diye konuştu.

    Geçmişten günümüze uzanan bir gelenek olan ve Erzincan’da dağ köylerinde halen kullanılan tandırlar birbirinden güzel lezzetlerin pişirilmesinde kullanılıyor. Anadolu’da yüzyıllardır kullanıldığı bilinen tandırlarda, kadınlar tarafından geceden mayalanıp sabahın erken saatlerinde hazırlanan hamurlarla Türk kültüründe geniş yer tutan lavaş pişiriliyor.
    Her ailenin tüketimine göre üretilen lavaşlar, “çırpım” adı verilen desteler haline getirilip stoklanarak 10 gün boyunca tüketiliyor. Kadınlar lavaş üreterek hem UNESCO’nun somut olmayan kültür mirası listesine alınan lavaşı yaşatıyor hem de ekmek ihtiyacını karşılıyor.

    “Asırlık sofra kültürü: Lavaş”

    Erzincan’da tandırda kadınlar tarafından yapılan lavaşa Ramazan ayında daha büyük rağbet oluyor. Türk mutfağının geleneksel ekmeği lavaş, özellikle kebap, dürüm, çiğköftede kullanılıyor. Lavaş ekmeği, lokantalar ve iş yerleri haricinde sofralarda da yerini koruyor. UNESCO lavaş ekmeğini Ermenistan’ın kültürel mirası olarak dünya somut olmayan kültürel miras listesine almıştı. Azerbaycan’ın itirazı üzerine aradan 24 saat geçmeden UNESCO konvansiyonu uyarınca kaydedilen dosya ismi değiştirildi ve böylece lavaş, Ermenistan mutfağına has bir gıda türü olmaktan çıktı. O dönemde Türkiye ve Azerbaycan’ın lavaş için ortak proje hazırlığında olduğu belirtildi. Azerbaycan Kültür Bakanlığı da lavaş kararı ile ilgili olarak, “Komitede yapılan toplantı neticesinde, bir yiyecek türünün, Ermenistan topraklarında pişse bile Ermeni halkına has sayılamayacağı sonucuna vardık” açıklamasını yapmıştı.