Etiket: kanser

  • Kanser farkındalık semineri

    Kanser farkındalık semineri

    SUBÜ Geyve MYO’da Meme Kanseri Farkındalık Ayı sebebiyle ‘Kanser Farkındalık Semineri’ gerçekleştirildi.
    Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) Geyve Meslek Yüksekokulu’nda Meme Kanseri Farkındalık Ayı çerçevesinde ‘Kanser Farkındalık Semineri’ gerçekleştirildi. Alifuatpaşa Eyüboğlu Yerleşkesi Konferans Salonu’nda düzenlenen seminer, Geyve İlçe Sağlık Müdürlüğü’nde görev yapan Uzman Dr. Mine Tepetaş tarafından verildi. Seminerde, kanserden korunmada erken tanının önemi ve kanser taramaları üzerine bilgilendirme yapıldı. Kanser tarama yöntemlerinin yanı sıra kanserle mücadelenin toplumsal önemine dikkat çekildi.

    “Erken teşhis, kanserle mücadelede hayati bir rol oynuyor”
    Kanserle mücadelede erken teşhisin büyük önem taşıdığını ve kanserin ülkemizde ve dünyada ciddi bir sorun olduğunu belirten Geyve MYO Topluma Hizmet Süreçlerinden Sorumlu Müdür Yardımcısı Öğretim Görevlisi Dr. Faruk Yahşi, “Kanser, dünyada ve ülkemizde ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkıyor.

    Erken teşhis, kanserle mücadelede hayati bir rol oynuyor. Bu nedenle, öğrencilerimizde ve toplumumuzda bu farkındalığı oluşturmak, bilgilendirme yapmak son derece önemli. Üniversitemizde gerçekleştirdiğimiz etkinliklerimizin bir bölümü de topluma hizmet misyonumuzun sonucu olarak gerçekleşiyor. Bu çerçevede Geyve İlçe Sağlık Müdürlüğü’nün değerli katkılarıyla sağlıklı bir geleceğe katkıda bulunmamızı sağlayacak bir etkinlik gerçekleştirmiş olduk” dedi. Seminer sonunda öğrencilere, kanserden korunma ve erken teşhisin önemini vurgulayan broşürler dağıtıldı.

  • “40 yaşından sonra yılda bir kez mamografi yaptırılmalı”

    “40 yaşından sonra yılda bir kez mamografi yaptırılmalı”

    Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, kadınların meme kanserine karşı kendilerini kontrol etmeye 20 yaşından sonra başlaması gerektiğini belirterek, “40 yaşından sonra mutlaka düzenli olarak da mamografi yaptırılmalılar” dedi.
    Ekim ayının Meme Kanseri Farkındalık Ayı olması nedeniyle ‘Meme Kanserinde Doğru Bilinen Yanlışlar” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirildi.

    Moderatörlüğünü Pembe İzler Kadın Kanserleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Seral Çelik’in yaptığı söyleşinin uzman konukları Acıbadem Adana Hastanesi doktorları Prof. Dr. Orhan Demircan, Prof. Dr. Sinan Yavuz, izleyicilere erken teşhisi için neler yapılması gerektiğine dair bilgiler verdi. 5 yıl önce meme kanseri tanısı alan muhtar Nevin Dinçer ise hastalık deneyimini anlattı. Çok sayıda izleyicinin katıldığı farkındalık söyleşine Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve eşi Nuray Karalar da katıldı.

    “40 yaşından sonra yılda bir kez mamografi yaptırılmalı”
    Söyleşide meme kanseri ile ‘doğru bilinen yanlışlar’ olduğuna dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, meme kanserinden ilk adımın, düzenli tarama testleri yaptırılması olduğunu belirterek, şunları söyledi:
    “Meme kanseri, sık görülen bir kanser türü. Her 8 kadından biri, bu hastalıkla tanışıyor. Bu yüzden düzenli taramalar yapılması çok önemli. Taramalar, meme kanserinin erken teşhisini sağlıyor. Erken teşhis edilen meme kanserinin ise tedavi başarısı çok yüksek. Fakat toplumda doğru sanılan yanlışlar çok yaygın.

    Örneğin, mamografi yaptırırsam çok radyasyon alırım. Oysa alınan radyasyon miktarı, Amerika’ya uçuş sırasında alınan radyasyon kadar. Mememde kanserli bir kitle varsa mamografi çektirirken uygulanan bu kitlenin tüm vücuda dağılmasına yol açar gibi yanlış inanışlar çok. Bunlar tarama testlerinden uzaklaştıran yanlış bilgiler. Bilgi, doğru kaynaklardan öğrenilmeli.”

    Kadınlara her ay düzenli olarak kendi kendine meme kontrolü yapmalarının meme kanseri teşhisinde önemli rol oynadığını söyleyen Prof. Dr. Demircan, “Her ay kadınların kendi kendine yaptıkları meme kontrolü, kadınların bedenini iyi tanımalarını sağlıyor. Böylece memede gördükleri bir farklılığı daha çabuk fark edebiliyorlar.

    Kendi kendine kontrolün 20 yaşından sonra başlamalı. 40 yaşından sonra mutlaka düzenli olarak da mamografi yaptırılmalı. Mamografi, çok küçük bir odağın bile erkenden tespit eden bir tarama yöntemidir. Böylece, kanser odağı yayılmamışken tespit ediliyor ve tedavisinde çok büyük başarı sağlanıyor” dedi.

    “Kalıtsal kanser türleri, tüm meme kanserlerinin yalnızca yüzde 10’u”
    Meme kanserine karşı alınacak önlemler olduğunu ama yüzde yüz korunmanın mümkün olmadığını söyleyen Tıbbı Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Yavuz, “Meme kanserine karşı bizi yüzde yüz koruyacak sihirli bir formül yok. Sağlıklı beslenme, egzersiz gibi meme kanseri riskini düşürecek bazı önlemler alabiliriz” dedi.

    Meme kanserinin kalıtsal geçişli bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Yavuz, “Bazen aileden geçen genler, bu hastalığa yol açabiliyor. Ama tüm meme kanserleri arasında bu oran, sadece yüzde 10-15 kadar. Yani, ailesinde hiç meme kanseri olmayan kadınların bu hastalığa yakalanma oranı çok yüksek.

    O nedenle kadınlar ailemde meme kanseri yok, taramalarımı geciktirsem bir şey olmaz diye düşünmesinler” diye konuştu.
    Meme kanserinin oluşmasında rol oynayan bazı genlerin bilindiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, bu genlerin tespit edilebildiği de belirtti. Kanserin tedavisinin muldisipliner bir yaklaşımla yapılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, “Kanserin tedavisi, patoloji, radyoloji, genel cerrahi, tıbbi onkoloji, radyasyon onkolojisi gibi birçok uzmanın birlikte çalışmasını gerektiriyor.

    Bu uzmanlar hastanın tanısından tedavisine kadar her aşamasında hasta için en iyi yöntemi belirliyor. Böylece tedavi başarısının ve hastanın yaşam kalitesinin yükseltilmesi sağlanıyor. Bugün bu tip multidisipliner yaklaşımla çalışan meme merkezlerinin sayısı artıyor” dedi.

    “Kendi kendime kontrol ederken elime bir kitle geldi”
    2019 yılında kendi kendini muayene ederken eline bir kitle geldiğini belirten Nevin Dinçer, hastalık deneyimini şöyle anlattı:
    “Eşimle İstanbul’a gitmiştik. Duş sırasında mememde bir kitle fark ettim. Hemen eşimle doktora gittik, muayeneler, mamografi, biyopsi derken bir meme kanseri olduğu tespit edildi.

    Tedaviyi memleketimde Adana’da olmak istedim. Tekrar geri döndük. Hocalarımızla tanıştık. Hocalarım da bu süreci o kadar iyi anlattılar ki, ben de adapte oldum ve büyük bir sorun olarak görmedim. ‘Atlatacağım, iyileşeceğim’ diye düşündüm. Öyle de oldu. Sosyal hayattan hiç kopmadım. Bankadan emekli olmuştum, şimdi Kurtuluş mahallesinin muhtarlığı yapıyorum. Kadınlara korkmayın, kontrollerinizi ihmal etmeyin, hastalanırsanız da umudunuzu asla yitirmeyin diyorum” diyerek düşüncelerini ifade etti.

    “Bilgi, en büyük güç”
    Dernek olarak 10 yıl önce meme ve jinekolojik kanserler konusunda toplumsal farkındalığı artırmak ve bu hastalıklarla mücadele eden kadınlarla yol arkadaşlığı yapmak için yola çıktıklarını söyleyen Pembe izler (Pİ) Kadın Kanserleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Seral çelik, izleyenlere bilginin en büyük güç olduğunu belirterek şunları söyledi:

    “Birçok kadın meme kanseriyle tanışıyor. Ülkemizde genç yaşta meme kanseri hasta sayısı da yüksek. Bu hastalıklara karşı bilgi, en büyük güç. Derneğimizdeki pek çok hastalık deneyimi olan kadının hikayesi, bir yakınının ‘mamografi çektirdin mi?’ uyarısıyla ya da meme kanseriyle ilgili bir yazıyı okumasıyla, bir videoyu izlemesiyle başladığını biliyoruz. Biz dernek olarak erkek ya da kadın tüm topluma bu hastalıklarla ilgili uzmanlarımızla birlikte bilgi vererek, erken teşhise dikkat çekmeye çalışıyoruz.

    Çünkü bir hastalık, yalnızca hastayı değil, ailesini, arkadaşlarını yani çevresindeki pek çok kişinin hayatını etkiliyor. Hasta yakınları da hastalar için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bunun için tüm toplumun bilgilenmesi, hem erken teşhisinde hem de bu hastalıklarla mücadele edilmesinde çok önemli bir rol oynuyor.”Söyleşi sonrasında Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın eşi Nuray Karalar, tüm katılımcılara teşekkür ederek, konuşmacılara çiçek verdi.

  • 3 kez kanseri yendi, keçe sanatıyla hayata tutundu

    3 kez kanseri yendi, keçe sanatıyla hayata tutundu

     Adana’da önce lösemiye ardından da tiroit ve meme kanserine yakalanan Havva öğretmen, unutulmaya yüz tutmuş keçe sanatıyla hayata tutundu. Kanserleri atlatan Havva öğretmen, ilk sergisini doktorlarının da katılımıyla açtı.

    51 yaşındaki el sanatları öğretmeni, 2 çocuk annesi Havva Kutun, çocukken lösemiye yakalandı. İlik nakli olan ve lösemiyi atlatan Kutun, 17 sene önce de tiroit kanserine yakalandı. Ailesinin ve doktorlarının desteğiyle zorlu tedaviler gören Kutun, bu kanseri de atlattı.

    Günlük yaşamına devam eden Havva Kutun, 2022 yılında gittiği doktorda meme kanserine yakalandığını öğrendi. Dünyası başına yıkılan Kutun, kemoterapi görmeye başladı. Bu sırada çok sevdiği öğretmenlik mesleğini de asla bırakmayan Havva Kutun, keçe sanatıyla da ilgilenmeye başladı.
    Keçeyi ilmek ilmek işleyen Kutun, yaklaşık 1 sene boyunca onlarca eser yapıp kanseri adeta sanatla yendi.

    Farkındalık ayında sergi açtı
    Kanseri yendikten sonra Havva Kutun, geçtiğimiz gün Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında Seyhan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde eserlerin yer aldığı ‘İlmek İlmek Umut: Küllerinden Yeniden Doğmak’ isimli sergisini açtı. Sergiye Kutun’un meslektaşlarının yanı sıra doktorları da katıldı.

    “Kansere yakalananlar asla umutsuzluğa kapılmasın”
    İhlas Haber Ajansı’na konuşan Havva Kutun, “Ben önce lösemi, sonra tiroit sonra da meme kanserine yakalandım. Bu süreçler çok zorlu geçti. Bazı günler kolumu kaldıracak halim olmuyordu. Ancak keçe sanatıyla tanıştım ve bu sanatla eserler yaptım. Sanatla hayata tutundum adeta. Bugün de sergimi açtım ve çok mutluyum. Ben 3 kere kanseri yendim. Kansere yakalananlar asla umutsuzluğa kapılmasın” dedi.

  • “Meme kanserinde erken tanı hayat kurtarır”

    “Meme kanserinde erken tanı hayat kurtarır”

    Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Mertsoylu, meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser türü olduğunu belirterek, “Kansere bağlı ölümler arasında ikinci sırada yer almaktadır. Ancak erken tanı ile meme kanserinde tam iyileşme oranı oldukça yüksektir” dedi. Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Mertsoylu, Amerika Birleşik Devletleri ve birçok Avrupa ülkesinde meme kanseri vakalarının yüzde 65’ten fazlasının Evre 1 veya Evre 2’de tespit edildiğini; yalnızca yüzde 5’inin Evre 4 (metastatik) evrede teşhis edildiğini vurgulayarak, “Erken tanı, meme kanserinin başarıyla tedavi edilmesi ve hastaların sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi açısından hayati önem taşır. Türkiye’de ise vakaların yüzde 20’si hala metastatik evrede tespit ediliyor. Bu gecikmenin önüne geçmek için düzenli tarama testlerinin önemi büyüktür” ifadelerini kullandı.
    “40 yaşından itibaren iki yılda bir mamografi önerilmektedir”

    Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye genelinde uyguladığı meme kanseri tarama programına göre, tüm kadınlara 40 yaşından itibaren iki yılda bir mamografi önerildiğini dile getiren Prof. Dr. Mertsoylu, “Özellikle aile geçmişinde meme kanseri bulunan ya da BRCA1 veya BRCA2 gibi genetik risk taşıyıcıları olan kadınlar için taramaya daha erken yaşlarda başlanması önemlidir. Bu yüksek risk grubundaki kadınlarda, mamografiyle birlikte meme MR gibi ek görüntüleme yöntemleri de kullanılarak sıkı bir takip yapılması önerilmektedir. Bu, yalnızca hastalığı önceden tespit etmekle kalmaz, aynı zamanda sağ kalımı ve yaşam kalitesini önemli ölçüde artırır” diye konuştu.

    “Metastatik meme kanseri için de umut verici gelişmeler var”
    Mertsoylu, Trastuzumab’ın (meme kanseri ve mide kanserini tedavi etmek için kullanılan bir antikor) 1998 yılında kullanıma girmesiyle, özellikle HER2-pozitif meme kanseri olan hastalarda yaşam süresi ve kalitesinde kayda değer bir artış sağlandığını belirterek, “O günden bu yana birçok yeni hedefe yönelik tedavi geliştirilmiş, metastatik hastalıkta bile yaşam süresi ve kalitesi belirgin şekilde yükselmiştir. Bu tedaviler sayesinde, metastatik meme kanseri ile yaşayan birçok kadın uzun yıllar boyunca aktif bir yaşam sürebilmektedir” dedi.

    Unutmayın, tarama hayat kurtarır”
    Prof. Dr. Hüseyin Mertsoylu, “Meme kanserinin erken teşhisi için kendi kendine muayene yapmayı ihmal etmeyin ve Sağlık Bakanlığı’nın sunduğu düzenli tarama programlarına katılın. Özellikle aile öyküsü veya genetik yatkınlığı olan kadınlar, kendi sağlığını korumak için bu önemli adımları atmalıdır. Meme kanserinde erken tanı, hayat kurtarıcıdır. Bu farkındalık ayında kadınları bilgilendirerek, onların da sağlıklı bir yaşam sürmesine katkıda bulunun” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

  • İnegöl’de personele prostat kanseri eğitimi

    İnegöl’de personele prostat kanseri eğitimi

    İnegöl Belediyesi İnsan Kaynakları ve Eğitim Müdürlüğü, belediye personelinin hem mesleki gelişimlerine hem de sağlık farkındalığına katkıda bulunacak eğitimlerine devam ediyor. Bu kapsamda, Belediye personeline yönelik “Prostat Kanseri ve Erken Teşhisin Önemi” konulu sağlık farkındalık eğitimi İnegöl Belediyesi Konferans Salonunda gerçekleştirildi. İnegöl İlçe Sağlık Müdürlüğü Sağlıklı Hayat Merkezinde görevli Dr. Ahmet Beyhan’ın katılımıyla düzenlenen eğitimde, prostat kanseri hakkında bilgiler verildi.

    Erken teşhisin önemi vurgulandı

    Eğitimde prostat kanserinin yaygınlığı, risk faktörleri ve tedavi yöntemleri ele alındı. Dr. Ahmet Beyhan, prostat kanserinin erkeklerde en sık görülen kanser türlerinden biri olduğunu belirtti ve erken teşhisin tedavi başarısını artırdığını vurguladı. Ayrıca, düzenli kontrollerin 50 yaş üstü erkekler için hayati öneme sahip olduğunu ifade eden Beyhan, ailede kanser öyküsü olan bireylerin daha dikkatli olmaları gerektiğini dile getirdi. Eğitimin sonunda katılımcılar, Dr. Beyhan’a sorular yönelterek prostat kanseri ve tedavi süreçleri hakkında detaylı bilgi alma fırsatı buldular. İnegöl Belediyesi İnsan Kaynakları ve Eğitim Müdürlüğü, personelin sadece mesleki ve teknik becerilerini değil, genel sağlık bilincini de geliştirmeyi hedefleyen eğitim programlarına büyük önem veriyor. İnsan Kaynakları ve Eğitim Müdürlüğü’nün koordinasyonunda gerçekleştirilen bu eğitim, çalışanların prostat kanseri gibi ciddi hastalıklara karşı bilinçlenmelerine katkı sundu. Ayrıca çalışanların sağlığının ve gelişiminin ön planda tutulmaya devam edileceği ifade edildi. Sağlık, iş güvenliği ve mesleki gelişim gibi kritik alanlarda verilen eğitimlerle çalışanların bilgi ve becerilerini sürekli olarak desteklemenin İnegöl Belediyesi’nin temel hedefi olduğu kaydedildi.

  • Kanser olan müşterisine destek olmak için kendi saçını da kazıdı

    Kanser olan müşterisine destek olmak için kendi saçını da kazıdı

    Bursa’da yaşayan Nihal Karanfil, gördüğü kanser tedavisi yüzünden saçlarının dökülmesi üzerine saçlarını kazıtmaya karar verdi. 7 yıldır kuaförü olan Ali Aktaş’ı arayan Karanfil, telefondan randevu alarak saçlarını kazıtmak istedi. Yıllardır müşterisi olan Karanfil’in neden böyle bir karar aldığını soran Aktaş ise aldığı cevap karşısında şok oldu. Kemoterapi gören müşterisinin saçlarını keserken, gelecekte hastalığı yendiğinde hatıra kalması için video çeken Aktaş, saç kesimi sırasında o anda verdiği kararla kendi saçlarını da kazımaya başladı. Karanfil’in ‘yapma’ demesine rağmen kendi saçlarını da kesen Aktaş, müşterisiyle videoda duygusal anlar yaşadı. Videonun sosyal medyada paylaşılması üzerine binlerce kişi tarafından beğeni yağmuruna tutuldu.

    “Dostum gibi artık aileden sayılırdı”

    Nihal Karanfil’in uzun zamandır müşterisi olduğunu belirten kadın kuaförü Ali Aktaş, “Kendisi 7 yıllık müşterim, düzenli geliyordu. Saçlarını hep sarı yapıyorduk, dostum gibi artık aileden sayılırdı. Çok seviyorum kendisini. Ben sonuçta çoluğumun çocuğumun rızkını kazandım. Onun kanser hastası olduğunu öğrendiğimde çok üzüldüm. Randevu aldığında ben her zamanki gibi bir randevu aldığını düşündüm. Saçını kestirmek için randevu aldığında nasıl yapalım diye sorduğumda ‘Ali bu sefer farklı kestireceğim’ dedi. ‘Uçlarından mı alacağım, medikal bir kesim mi olacak’ diye sorduğumda komple saçlarımı kazıyacağını söyledi. Neden diye sorduğumda kendisi anlattı durumu. Kemoterapi aldığını, saçlarının döküldüğünü ve ilk tedavi gördüğünde bile ciddi dökülme olduğunu söyledi. Buna alışmak için artık saçını kazıtmak zorunda olduğunu söyledi. Olur, keselim dedim ve çok üzüldüm. Öncellikle şok oldum, üzüldüm ama randevusunu hazırladığımda o gün güleceğim, neşeli olacağım diyerek kendimi hazırladım ona belli etmemeye çalıştım” dedi.

    “Onun için değer diye düşündüm”

    Kendi saçını da keserek arkadaşına destek olmak istediğini söyleyen Aktaş, “Biz normalde sosyal medya çekimleri yapıyoruz kuaförümüzde. Biz kendisine öncesi sonrası şeklinde hatıra kalması amacıyla bir video çekmek istedik. Sosyal medya ekibimizle konuştuk bu fikre kendisi de olur dedi. Saçını kesmeye başladığım anda duygusal bir an oluştu. İlk üzgün hali doğal olarak beni çok etkilemişti çünkü kendisi sevdiğim bir insan. O yaptığım saçları kesmek beni derinden etkiledi, ben de saçlarımı uzun zamandır uzatıyordum. Onun için değer diye düşündüm ve ona moral olsun, bu yolda yalnız değilsin demek için ben de başladım makineyle saçımı kazımaya. Saçımı kazıdığımda duygusal bir an oluştu kendisi de beklemiyordu. Kendisi ‘yapma’ dedi ama ben ‘hayır yapacağım bu yolda beraberiz’ dedim ve inatla kazımaya devam ettim. Sonrasında da çok duygusal anlar oldu sarıldık, ağladık. Sonrasında berbere gidip iyice temizlettim saçımı. Kendisini ağlayarak mecbur gönderdik” şeklinde konuştu.

    “Videoyu paylaşmaktaki maksat destek vermekti”

    Paylaşılan videonun bu kadar çok görüntüleneceğini tahmin etmediklerini söyleyen Aktaş, “Ben sonrasında tekrar çekim ekibindeki arkadaşımla konuştum. Nihal’e ‘biz sana destek verelim, senin bana çevren ve arkadaşların geliyor, bunların hepsi bilsin bu durumu şifa duaları alalım sana, etrafındakiler sana destek olsun. Sen pozitif bir insansın, herkesin yanında olan bir insansın bu sefer de herkes senin yanında olsun bu videoyu biz sosyal medya hesabından paylaşalım’ dedim. Burada saç kesme tamamıyla sembolik bir olaydı amacımız burada ona destek vermekti. Bu amacımızı sosyal medyada yaptığımız paylaşımda da belirtmiştik. Bu videoyu sosyal medyada paylaştıktan sonra bu kadar yayılacağını düşünmemiştik. Bizim tek amacımız kendi çevremizin görmesi ve destek vermesiydi. Edirne’den bir ağabeyimiz aradı ağlayarak ‘seni takdir ediyoruz’ dedi. Genel olarak takdir etme telefonları geldi. Gelen yorumların çoğu iyi yorumlardı ama aralarında az da olsa bunun reklam maksatlı olduğunu düşünenler de vardı. Amacımızın bu olmadığını defalarca belirttik. Nihal de bu durumdan çok mutlu. Kendisiyle konuştuk aslında bugün burada olacaktı ama kemoterapi gördüğü için kolunu kaldıracak hali yoktu. Kendisi de burada olsa eminim beni destekleyecekti bu konuda. Benim saçım önemli değil bu saç uzar gider ama onun orada verdiği mutluluk onun azimle o savaşı yenmesi bizim için daha önemli. Biz sevgiyi, dostluğu, mücadeleyi, savaşmayı göstermek istedik, bütün amacımız buydu” ifadelerini kullandı.

  • Mobil Kanser Tarama Tırı’nda erken teşhis konuluyor

    Mobil Kanser Tarama Tırı’nda erken teşhis konuluyor

    2018 yılından bu yana Denizli İl Sağlık Müdürlüğü ve Denizli İş Kadınları Birliği (DİKAB) işbirliğiyle yürütülen Pembe Şehir Projesi kapsamında; Denizli’de il geneli kanser farkındalık eğitim ve çalışmaları, tarama faaliyetleri devam etmektedir. Bugüne kadar merkez ve ilçelerde tekstiller, kamu kurumları, okullar ve vatandaşların yoğun olduğu alanlarda kanser bilgilendirmesi ve tarama faaliyetleri gerçekleştirildi. Yine Denizli’ye kazandırılan Mobil Kanser Tarama Aracı ile merkez ve ilçelerde mobil olarak taramalar devam etmekte olup 2024 yılında 7 aylık dönemde; 5 bin 587 mamografi çekilerek 16 kişi de meme kanseri teşhisi ve bin 894 serviks kanseri taraması yapılarak 1 kişi de serviks kanseri teşhisi kondu. Bu sene Kale, Honaz, Baklan, Babadağ, Çal, Çivril, Bekilli ilçeleri ile merkezde Zümrütevler, Dokuzkavaklar da hizmet veren Mobil Tır, şu anda ADM Elektrik Dağıtımın kadın çalışanlara hizmet vererek taramalarına devam etmektedir.

    “Sağlıklı Kadınlar Sağlıklı Nesiller Yetiştirir”
    Aydem Enerji bahçesinde bulunan Mobil Tırı ziyaret eden Denizli İl Sağlık Müdürü Uz. Dr. Berna Öztürk, erken tanı ile kanserde hayatın kurtulabildiğine dikkati çekerek kanser taramalarının zamanında yapılmasının önemine vurgu yaptı. Uz. Dr. Berna Öztürk; “Türkiye’de yürütülen Ulusal Kanser Tarama programında; 40-69 yaş arasındaki kadınlara 2 yılda bir meme kanseri, 30-65 yaş arası tüm kadınlara 5 yılda bir rahim ağzı kanseri ve 50-70 yaş arasındaki kadın ve erkeklere 2 yılda bir kalın bağırsak kanseri taramaları ücretsiz yapılmakta olup yürütülen bu tarama programları ile meme, rahim ağzı ve kalın bağırsak kanseri erken teşhis edilebilmektedir. Bu üç kanser, erken teşhis konulabildiğinde tedavi edilebilen en önemli kanserlerdir. Maalesef baktığımızda kanser hem dünya hem ülkemiz için ölüm nedenleri arasında hala ikinci sırada yer almakta olup meme kanseri ölümleri de yine çok fazla görülmektedir. Bizim bu taramaların yaptırılabildiği Denizli’de merkezde 3, toplamda 4 tane KETEM’imiz var. Fakat maalesef vatandaşlarımız, hasta olmadan doktora gitmek ya da buralara gidip tarama yaptırmak istemeyebiliyorlar. Denizli İl Sağlık Müdürlüğümüz ve DİKAB işbirliğiyle yürüttüğümüz Pembe Şehir Projesi kapsamında; kadınlar için ne yapabiliriz diye yola çıkmıştık ve kanserle mücadele faaliyetlerimizde bir mobil tırımız olsa her yeri dolaşırız diye düşünmüştük. Çok büyük çabalardan sonra 2021 yılında hayırsever bir ailemiz tarafından tır alınarak gerekli tıbbi donanımı Bakanlığımız tarafından tamamlandı ve Denizli’ye bir Mobil Kanser Tarama Aracı kazandırıldı. 3 yıldır aktif olarak ilçelerimizde ve pek çok fabrikada taramalar gerçekleştirdiğimiz Mobil Tırımız ile bugün de ADM Elektik Dağıtım ’da yaklaşık 400 kadın çalışanımıza kanser taraması yapacağız. ADM Elektrik Dağıtım Yönetim Kuruluna bizi buraya davet ettikleri için çok teşekkür ediyoruz. ‘Sağlıklı Kadınlar Sağlıklı Nesiller Yetiştirir’ sloganımızla kadınlarımızın sağlıklı olmaları, sağlıkla çalışmaları, evlatlar yetiştirmeleri, her şeyden önemlisi de hayatlarının kurtulması için bu taramaları yapıyoruz” diye konuştu.

  • Köylerde kadınlara kanserde erken teşhisin önemini anlatılıyor

    Köylerde kadınlara kanserde erken teşhisin önemini anlatılıyor

    Düzce Sağlık Müdürlüğü halkın özelikle kanserle ilgili bilgilendirmesi çalışmalarına devam ediyor. Bugünü kadar binlerce kadına bilgilendirme yapan ekip bu sefer merkeze bağlı Kadıoğlu Mahallesinde kadınlarla bir araya geldi. Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığına bağlı Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) Biriminde görevli personel kanserinin risk faktörleri, belirtileri, tanı ve tedavi yöntemleri konularında bilgilendirme, kanserden korunacak sağlıklı yaşam koşullarına yönlendirmek ve kanser taraması yapmak amacıyla, mobil sağlık aracıyla sağlık taraması yaptılar.

  • Kanseri koroterapiyle yendi

    Kanseri koroterapiyle yendi

    Tokat’ta yaşayan 61 yaşındaki üç çocuk annesi Nimet Aytekin, emeklilik hayalini sanat ve müzikle birleştirerek yaşamına anlam katıyor. 2017’de emekli olduktan sonra koroda şarkı söylemeye başlayan Aytekin’e, 2022 yılında göğüs kanseri teşhisi konuldu. Tedavi sürecini bir öğrenme yolculuğu olarak gören ve kemoterapi seanslarına ders gibi yaklaşan Aytekin, moralini yüksek tutarak sanata ağırlık verdi. Ahşap boyama ile tanışan ve evinin bahçesini hobi bahçesine çeviren Aytekin, ameliyatından kısa süre sonra sahneye solist olarak çıktı. Yaşadığı zorluklara rağmen hayat dolu bir mücadele veren Aytekin’in azmi sadece sanatla sınırlı kalmadı. Ameliyattan 21 gün sonra koro ile sahneye solist olarak çıkan Nimet Aytekin, kanser tedavisi sırasında müziğe olan tutkusunu bırakmadı. Samsun’da gördüğü ped tedavisinde yaşadıklarını şarkıya sözüne döktü. Yaşanan zorluklara rağmen hayatı dolu dolu yaşama devam eden Nimet Aytekin, hikayesiyle ilham veriyor.

    “Doğadan bulduklarımı geri dönüşümle kendi hayatıma dokunuş yaptım”

    Hastalık sürecini üçüncü üniversite bitiriyormuş gibi düşündüğünü söyleyen Nimet Ayketin; “İnsan çalışma hayatı bittikten sonra emekliliğini doya doya yaşamak istiyor. 7 seneden sonra geçtiğimiz yıl bir teşhis kondu. Tam iyi emekliliğimi yaşıyorum diye sevinirken göğüs kanserine yakalandım. Tedaviye başladık. Çok şükür şu anda bitti. Yani ameliyat süreci, o tedavi süreçleri hepsi bitti. Teşhis konduğu zaman hiçbir zaman panik olmadım. Hatta eşimle doktora gittiğimizde siz hastasınız, tedavi almanız gerekiyor, kemoterapi almanız gerekiyor dedikleri zaman ben hemen şunu düşündüm. Ben onkoloji bölümünde okumak için üniversiteye başladım. İki üniversite mezunuyum. Bu üçüncü üniversitem diyerek kendimi buna hazırladım. Ben burada hocamın vereceği bu kemoterapi derslerini çok iyi bir şekilde vereceğim. Ameliyat olacağım. Ameliyatta projemi sunacağım. Tabii o süreçte saçlar da döküleceği için mezun olacağım. 16 seans oldu. Mezun olacağım. O başımıza taktığımız o boneyi kep olarak düşünüp fırlatıp atacağım dedim. Yani üniversiteymiş düşündüm. Eğitim hayatına başlamışım gibi düşünerek hastalığı ben bu şekilde adlandırdım. Arada saniyelerle ben hastayım dedim ama anında başka bir şeyle oyalandım. Kendimi müziğe verdim. O anda işe verdim. Bahçeye çıktım. Çiçekle, böcekle ilgilendim. Son zamanlarda da bir sergiye katılmıştım. Ben burada olmalıyım dedim. Ahşap boyama kursuna başladım. Doğada bulduğum her şeyden hem ilham alıyorum hem şifa alıyorum. Hem de bir şekilde onları geri dönüşümle kendi hayatıma bir dokunuş yapıyorum. Ben şifa şerbetini bu şekilde içiyorum” dedi.

    “Kemoterapiden çıkıyorum koroterapiye gidiyorum”

    Tedavi sürecinde kemoterapiden çıkıp müzik ve boyama kurslarına gittiğini söyleyen Aytekin; “Hasta olmadan evvel müzik korosuna gidiyordum. Doktoruma benim sosyal aktivitem var dedim. Birdenbire ben şimdi hastalıkla ilgili bir moda girersem daha çok kötü hissederim. Ben koroya devam edebilir miyim dedim. Doktorum da maskeni tak kendini koruyarak gidebilirsin dedi. Şöyle bir slogan buldum. Kemoterapiden çıkıyorum, koroterapiye gidiyorum dedim. Ondan sonra şimdi boya terapiye geldim. Bu şekilde hayatımda hepsi bir yelpaze gibi açıldı. Hiçbir zaman da kendimi bırakmadım. Yani hastayken bile bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Hiç bırakmadım. Hasta yatağımda amatörce ud çalıyordum” şeklinde konuştu.

    “Kanser tedavisi sürecimden ilham alarak beste yazdım”

    Tedavi sürecindeki yaşadıklarını şarkı sözüne döne Aytekin; “Samsun’a gittik. Vücuda yayılıp yayılmadığıyla alakalı PED çekilmesi gerekiyordu. O zaman tam saçlarım dökülmemişti. Hemşire beni aldı. Eşime siz burada bir durun dedi. Ben önüne katıldım koridorda ilerlerdim. Penceresi olamayan karanlık odaya götürdüler. O arada benim bu karanlık odada ne işim var dedim. PED çekindikten sonra Tokat’a gelirken birdenbire bu sözler dökülmeye başladı. Hemen cep telefonuma sesimi kaydettim. Doğaçlama bu şekilde kendime bir beste yaptım” diye konuştu.

  • Kanser vakalarında yaş ortalaması düşüyor

    Kanser vakalarında yaş ortalaması düşüyor

    Kanser, büyük oranda çevresel faktörler, beslenme ve yaşam tarzına bağlı olarak ortaya çıkıyor. Özellikle son yıllarda fast food yiyeceklerin tüketiminin artması ve obezite sorunuyla beraber gelen hastalıklara dikkat çeken Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Artaç, “Erken yaşta özellikle 50 yaşın altında görülen kanser vakaları son zamanlarda tüm dünyada olduğu gibi merkezimizde de artış göstermekte. Tabii bu güncel bir konu, araştırma konusu tüm dünyada. Bunun altında yatan sebepler özellikle hayat tarzındaki değişiklikler ki son 30-40 yılda fast food tarzı beslenme, hava kirliliği, su ve çevredeki toksik maddeler obeziteye neden oluyor. Özellikle obezite tabii ülkemiz için de çok büyük bir problem. Sadece 50 yaşın üstünde değil, 50 yaşın altında hatta artık çocuklarda da obezite büyük bir problem. Obezitenin özellikle erken yaşlarda, 50 yaşın altında kolon kanseri başta olmak üzere birçok kanserin gelişiminde rol oynayabileceği söylenmekte” dedi.

    “Bağışıklık sistemi zayıfladığı zaman kansere yakalanmak çok daha kolay”

    Obezitenin kansere sebep olabilecek zararlarını sıralayan Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Artaç, “Obeziteyle birlikte bir takım büyüme hormonları artıyor. Bu büyüme hormonları suçlanabiliyor. Kanser de büyüttüğü için bunun dışında insülin direnci olabiliyor. Beslenme alışkanlıkları, hazır gıdalar, fast food tarzı beslenme bağırsak florasını da etkiliyor. Mikrobiyata dediğimiz bağırsak florasını da etkiliyor. Bu bağırsak florasının değişmesi mikrobiyatanın çeşitliliğinin azalması bağışıklık sistemini de zayıflatıyor. Bağışıklık sistemi zayıfladığı zaman tabii ki kansere yakalanmak çok daha kolay” şeklinde konuştu.

    “Kişi kendisinde bir şüphe duyuyorsa, ailesinde öykü varsa tarama programları gerekiyorsa 20 ila 30 yaşlardan yapılabilir”

    Vatandaşlara kanser taraması ile ilgili uyarıda bulunan Prof. Dr. Artaç, “Hastalara, herkese ‘40 yaşından önce rutin, tarama programlarına gidin’ dememiz çok uygun değil. Ama özellikle aile hikayesi olanlar, yani 50 yaşın altında ailesinde kanser öyküsü olan, birinci derece akrabalarında kanser öyküsü olanların, 40 yaşında kanser taraması için mutlaka bir uzmana başvurmalarında fayda olabilir veya ülkemizde kanser taramalarının yapıldığı KETEM gibi Sağlık Bakanlığı’nın kontrolündeki kanser tarama merkezlerine de başvurulabilir. Meme kanserinde ise 50 yaşından sonra mutlaka mamografiyle değerlendirmek gerekiyor. Her sağlıklı kadın kendi kendine muayene veya klinik muayene de yapılabilir. Yine eğer kişi kendisinde bir şüphe duyuyorsa veya ailesinde öyküsü varsa bu aile öyküsüne göre, bir uzmana danışarak tarama programları gerekiyorsa 20 ila 30 yaşlardan yapılabilir” diye konuştu.