Etiket: kanser

  • Çocuklarda en sık görülen 9 kanser türü ve belirtileri neler?

    Çocuklarda en sık görülen 9 kanser türü ve belirtileri neler?

    Çocukluk çağı kanserlerini yetişkin kanserlerinden ayıran en önemli özelliğinin görülme sıklığı olduğuna dikkat çeken Çocuk Onkolojisi Uzmanı Dr. Asım Yörük, çocuklarda akut lösemi, lenfoma beyin tümörlerinin en sık görülen kanserler olduğunu belirterek yetişkinlerde bu kanser tiplerinin sıklığının daha az görüldüğünü söyledi.

    Uzmanlara göre çocuklar yetişkinlere göre hastalıkları da farkı yaşıyor ve görülme sıklığından belirtilerine kadar kanserler farklı şekillerde seyredebiliyor.Uzmanlar çocukluk çağı kanserleri olarak kabul edilen nöroblastom 10 yaşından sonra, retinoblastom 20 yaşından sonra çok nadir görüldüğüne, erişkin kanserlerinin ise yüzde 75’ini oluşturan karsinomların ise çocuklarda çok nadir ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Çocukluk Çağı Kanserleri Ayı dolayısıyla açıklamalarda bulunan Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Çocuk Onkolojisi Uzmanı Dr. Asım Yörük, çocuklarda en sık görülen kanser türleri ve belirtilerini anlattı.

    EN SIK GÖRÜLEN KANSER TÜRÜ LÖSEMİLER

    Çocuklarda yüzde 31’lik görülme oranıyla lösemilerin en sık görülen kanserlerin başında geldiğine dikkat çeken Uzman Dr. Asım Yörük, kemik iliği ve kandan kaynaklanan bu kanser türünün nedenleri olarak radyasyon, benzen gibi kimyasallar, bazı virüsler ve bazı genetik hastalıklar gösterildiğinin altını çizdi. Löseminin belirtilerini, yorgunluk, baş dönmesi, nefes darlığı, renk solukluğu, geçmeyen veya tekrarlayan enfeksiyonlar, ciltte morluklar, burun kanaması, diş eti kanaması olarak sıralayan Uzm. Dr. Asım Yörük, ayrıca iştahsızlık, kilo kaybı, gece terlemeleri, ateş gibi genel belirtilerin de gözlenebileceğini hatırlattı. Dr.Yörük, “Çocuklarda lösemi tedavisinde ilk sırada kemoterapi yer alıyor, bazı durumlarda kemoterapiye ilave olarak radyoterapi yapılabiliyor. Ayrıca yüksek riskli, tedaviye dirençli veya nüks eden lösemilere kök hücre nakli de tedavide yer alabiliyor.” dedi.

    “BEYİN TÜMÖRLERİNDE TEDAVİ TÜRÜNE GÖRE DEĞİŞİYOR”

    Beyin ve santral sinir sistemi tümörlerinin çocuklarda en sık görülen ikinci kanser türünü oluşturduğunu ve yüzde 26 sıklıkla görülen beyin tümörlerinin çok çeşitli türleri olduğu için her birinin tedavisinin de farklı olduğunu belirten Uzm. Dr. Asım Yörük beyin tümörlerinin belirtilerini şöyle sıraladı: “Beyin öğrenme, duyu (işitme, görme, koku, tat, dokunma), duygulanım, hareket, organ ve damarları kontrol ettiği için beyin tümörlerinde çok farklı belirtiler ortaya çıkabilir. Baş ağrısı, bulantı, kusma, bulanık veya çift görme, sabit bakış, tekrarlayan otomatik hareketler, nöbet geçirme, baş dönmesi, denge bozukluğu, yürümede zorluk ve cisimleri tutmada zorluk gibi belirtiler vardır.”

    LENFOMADA TANI KONAR KONMAZ TEDAVİ İÇİN VAKİT KAYBETMEMEK GEREKİYOR

    Lenfomada belirtilerin hastalığın başlangıç yerine göre değişebileceğini söyleyen Uzm. Dr. Asım Yörük, kilo kaybı, ateş, terleme, yorgunluk, halsizlik, boyun, koltuk altı ve kasıktaki lenf bezlerinde şişlik gibi belirtilere dikkat edilmesi gerektiğine işaret etti. Dr.Yörük, “Hodgkin lenfoma çocuklarda görülen kanserlerin yüzde 3’ünü, Non-Hodgkin lenfoma ise yüzde 5’ünü oluşturuyor ve süratle ilerleyeceğinden tanı konur konmaz tedavi başlanması önem taşıyor.” diye konuştu.

    “KOL VEYA BACAKTA AĞRI VEYA ŞİŞLİK YUMUŞAK DOKU SARKOMLARININ İLK BELİRTİSİ”

    Uzm. Dr. Asım Yörük şöyle devam etti;

    “Vücudun herhangi bir yerinde görülebilen yumuşak doku sarkomları çocuklardaki kanserlerin yüzde 7’sini oluşturuyor. Baş, boyun, karın bölgesi, pelvis, kol veya bacakta başlayabiliyor ve ağrı, şişlik veya her iki belirti bir arada olabiliyor.

    NÖROBLASTOM EMBRİYO VE FETÜSÜN ÖNCÜ HÜCRELERİNDEN GELİŞİYOR

    Çocukluk çağı kanserlerinin yüzde 6’sını oluşturan Nöroblastomun genellikle bebek veya küçük çocuklarda görülüyor. Hastalığın gelişmekte olan embriyo veya fetüsün öncü sinir hücrelerinden gelişiyor.”

    Uzm. Dr. Asım Yörük, “10 yaş üzerindeki çocuklarda nadir görülür. Vücudun herhangi bir yerinde başlayabilse de en sık karında böbrek üstü bezinde başlar. Bu nedenle çocukta karında şişlik ve kitle, kemik ağrısı ve ateş şikâyetleri olabilir. Tedavisinde hastalığın evre ve risk grubuna göre kemoterapi, cerrahi, radyoterapi, kemik iliği nakli gibi çeşitli yöntemler kullanılır.

    “ÇOCUKLUK ÇAĞI KANSERLERİNİN YÜZDE 5’İNİN NEDENİ WİLMS TÜMÖRÜ”

    Bir veya her 2 böbrekten köken alabilen Wills tümörü en sık 3 – 4 yaşlarında görülüyor. 6 yaş üstü çocuklarda nadir ortaya çıkan bu kanserin belirtileri arasında karında şişlik, ateş, ağrı, bulantı, kabızlık, idrarda kanama veya iştah azalması ilk sırada yer alıyor.” şeklinde konuştu.

    KEMİK KANSERLERİ DE ERGENLERDE DAHA SIK

    Osteosarkom ve Ewing sarkom olarak 2 ana gruba ayrılan kemik kanserlerinin çocukluk çağı kanserlerinin yüzde 3’nü oluşturduğunu belirten Dr. Asım Yörük, genellikle de büyük çocuklar ve ergenlerde görüldüğünü söyledi. En önemli belirtisinin kemik ağrısı olan kanserde, ağrının geceleri veya hareketle arttığını anlatan Dr. Yörük, tedavi yaklaşımıyla ilgili şunları söyledi: “Ayrıca kemikte şişlik, eklemde hareket kısıtlılığı ve kırık olabilir. Osteosarkom tedavisi cerrahi ve kemoterapidir. Ewing sarkom daha nadirdir. Kemik ağrısı ve kemikte şişlik vardır. En sık kalça kemiği, göğüs duvarı veya uzun kemiklerin orta kısımlarında görülür. Ewing sarkom tedavisi cerrahi, kemoterapi ve radyoterapidir.”

    GÖZBEBEĞİNDE BEYAZ VEYA PEMBE GÖRÜNÜM RETİNOBLASTOMU İŞARET EDEBİLİR

    Çocukluk çağı kanserlerinin yüzde 2’sini oluşturan bu göz kanseri tanısının genellikle 2 yaş civarında konduğunu anlatan Dr. Asım Yörük, şu bilgileri verdi: “6 yaş üzerinde nadirdir. Genellikle anne-baba veya doktor çocuğun gözünde farklılık fark eder. Retinoblastomlu gözde gözbebeği beyaz veya pembe görünür. Tedavisi cerrahi ve kemoterapiyle gerçekleştirilir.”

    “HEPATOBLASTOM TANISI ÇOĞUNLUKLA 3 YAŞINDA KONUYOR”

    Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Çocuk Onkolojisi Uzmanı Dr. Asım Yörük,

    “Karaciğerin bir çeşit kanseri olan Hepatoblastom, çocuklardaki tüm karaciğer tümörlerinin hemen hemen yarısını oluşturuyor.” dedi ve ekledi; “Nedeni bilinmeyen bu kanser türünün en sık okul öncesi çocuklarda görülüyor.Hastaların yarısı hayatın ilk birinci yılında çoğunluğu 3. yaş günlerinde tanı alır. Batında kitle, iştahsızlık, bulantı, anormal kilo kaybı, ishal, sarılık, kaşıntı, ateş ve karın ağrısı gibi belirtiler olabilir. Tedavisinde cerrahi ve kemoterapi vardır.”

  • Jinekolojik kanserlerde tarama testleri ne zaman yapılmalı

    Jinekolojik kanserlerde tarama testleri ne zaman yapılmalı

    Jinekolojik kanserlerin görüntüleme, tanı ve tedavi aşamalarında yaşanan gecikmelerin, hastaları kanserin ilerlemesi ile karşı karşıya bıraktığı uyarısında bulunan Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Ünal, tanı ve tarama testlerinde herhangi bir nedenle geç kalınmaması gerektiğini söyledi.

    Uzmanlar son bir yıl içerisinde yaşanan Covid-19 pandemisi ve beraberinde yaşanan sosyal izolasyonun, tüm kanser türlerinde olduğu gibi jinekolojik kanserlerin teşhis ve tedavisinde de gecikmelere yol açabileceğine dikkat çekiyor.

    Covid-19 pandemisinin, kanser tedavisi ve hastalığın tanısı için risk altında olan kişilerde tarama testlerinin yapılması konusunda engel teşkil etmediğini ifade eden uzmanlar, mart ayından itibaren hastanelerde tedavi alanlarının sınırlandırıldığını, pandeminin, kanser tanısı için yapılacak tarama testleri ile tedavi ve takipleri üzerinde bir engel taşımadığının altını çiziyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de kadınlar arasında en sık görülen ikinci kanser türü olan jinekolojik kanserlerde de erken tanı ve tarama testlerinin tedavide başarı şansını artırdığını söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Ünal, jinekolojik kanserler ve tanı yöntemleri hakkında bilgiler verdi.Ünal, tanı ve tarama testlerinde herhangi bir nedenle geç kalınmaması gerektiğine vurgu yaptı.

    BU TESTLER HAYAT KURTARIYOR

    Kadınlar arasında en sık görülen kanserler arasında yer alan rahim ağzı kanseri nedeniyle dünyada her iki dakikada bir kadının yaşamını yitirdiğini hatırlatan Prof. Dr. Orhan Ünal, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Human Papilloma Virüsü (HPV) ise rahim ağzı kanseri oluşumunda önemli bir risk faktörü olup, rahim ağzı kanseri, Pap Smear tarama testiyle klinik belirti vermeyen hücresel değişimlerin olduğu kanser öncesi dönemde dahi tespit edilebiliyor. Bu sayede kanser öncesi dönemde tedavi olanağı doğuyor”

    21-65 yaş arası tüm kadınların, düzenli olarak yani 3 yılda bir Pap Smear testi, ya da HPV ile birlikte smear testini (co-test dediğimiz) 5 yılda bir yaptırarak yeterli önlem almış olacaklarına işaret eden Prof. Dr. Orhan Ünal, “Risk faktörü taşıyorsanız veya test sonucunda sorunlu hücreler görülmüşse bu testin doktorun uygun gördüğü aralıklarda tekrarlanması ya da kolposkopi yapılması gerekiyor.” diye konuştu.

    ÖZELLİKLE KİST VE MİYOMU OLANLAR DİKKAT!

    Özellikle kendilerinde yumurtalık kisti veya rahminde miyomun varlığını öğrenmiş kişilerin, kontrol muayenelerini aksatmamaları gerektiği uyarısında bulunan Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Ünal, sözlerine şöyle devam etti: “Ayrıca herhangi bir şikâyeti olmasa bile kırk yaş sonrası her kadının yılda bir kez jinekolojik muayene ve ultrason muayenesi yaptırmasını öneriyor. Esasen jinekolojik muayenenin bir parçası haline gelen ultrasonografide hızlı büyüyen miyomların sarkom dediğimiz kötü huylu tümöre dönüşme olasılığının değerlendirilmeleri mümkün oluyor, yine aynı zamanda rahim ve yumurtalıklar ayrıntılı olarak incelenebiliyor ve böylece şüpheli bir kitle tespit edilmesi halinde ileri tetkik ve incelemeler yapılıyor.”

    ERKEN EVREDE BELİRTİ VERMİYOR

    Yumurtalık kanserinin kadınlarda her yaş grubunda ortaya çıkabilen bir kanser türü olsa da, hastalığın görülme sıklığının menopoz sonrası ileri yaşa bağlı olarak arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Orhan Ünal, erken evrede belirti vermeyen ancak muayenede tanısı konulduğunda tedavisi çoğu zaman mümkün olan yumurtalık kanserinin, tanısı geciktiğinde ise, tedavi süreci de uzayabilen ölümcül bir hastalık haline gelebileceğini sözlerine ekledi.

  • ‘Maskeli Şebnem’ lösemiye yenik düştü

    ‘Maskeli Şebnem’ lösemiye yenik düştü

    Antalya’nın Alanya ilçesinde, bu yıl nisan ayında üçüncü kez lösemiye yakalanan ve İstanbul’daki bir hastanede tedavisine devam edilen öğretim görevlisi Şebnem Köseoğlu (31), yaşamını yitirdi. Köseoğlu, lösemiye karşı verdiği mücadele dolayısıyla ‘Maskeli Şebnem’ adıyla biliniyordu.

    Alanya Hamdullah Emin Paşa (AHEP) Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü öğretim görevlisi Şebnem Köseoğlu, 2018 yılı Eylül ayında lösemiye yakalandı. Yaklaşık 3 aylık kemoterapinin ardından hastalığı yenen Köseoğlu, 2019 mayıs ayında rutin kontrolleri sırasında ikinci kez lösemiye yakalandığını öğrenince İstanbul’daki bir hastanede tedaviye başladı. Köseoğlu için sosyal medyada kök hücre bağışı için kampanya başlatılırken, siyasetinden spor dünyasına tüm Türkiye bu kampanyaya destek verdi. Köseoğlu için uygun ilik 2019 yılının Kasım ayında bulundu ve 11 Aralık’ta nakil gerçekleştirildi.

    Şebnem Köseoğlu 2020 Nisan ayında rutin kontrollerine gittiğinde, hastalığının üçüncü kez nüksettiğini öğrendi. Lösemiyle savaşan ve sosyal medya paylaşımlarıyla ‘Maskeli Şebnem’ olarak bilinen Şebnem Köseoğlu’nun durumu kötüleşmeden önce Kızılay tarafından yeniden bağış kampanyası başlatıldı. Şebnem Köseoğlu İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede bugün akşamüzeri hayatını kaybetti. Son bir haftadır yoğun bakımdaki tedavisi devam ettiği öğrenilen Köseoğlu’nun durumunun kötüleştiği ve doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamadığı öğrenildi. ‘Maskeli Şebnem’in cenazesinin çarşamba günü Alanya’ya getirilerek defnedilmesi bekleniyor.

  • Bal arısının zehrinin meme kanseri hücrelerini yok ettiği keşfedildi

    Bal arısının zehrinin meme kanseri hücrelerini yok ettiği keşfedildi

    Bal arısının zehrinin, laboratuvar ortamında saldırgan meme kanseri hücrelerini yok ettiği keşfedildi.

    Avustralya’da Harry Perkins Tıp Araştırmaları Enstitüsünün yaptığı çalışmanın bulguları “Nature Precision Oncology” dergisinde yayımlandı.

    Araştırma çerçevesinde 300’ün üzerinde bal ve yaban arısı zehri test edildi. Bal arısının ana bileşeni “melitin” olan zehrinin tek konsantrasyonunun, laboratuvarda agresif meme kanseri hücrelerini bir saat içinde öldürdüğü, bu esnada diğer hücrelere asgari ölçüde zarar verdiği görüldü.

    Bilim insanları dozajın artırılması halinde ise toksisitenin (zehirlilik) yükseldiğine dikkati çekti.

    Uzmanlar ayrıca sentetik olarak da üretilebilen melitinin tek başına kanser hücresinin büyümesini engellediğini keşfetti.

    Keşif “heyecan verici” olarak nitelendirilirken, bilim insanları konuyla ilgili daha fazla çalışma yapılması gerektiğine işaret etti.

    Arı zehrinin daha önce melanom gibi diğer türler açısından kanser karşıtı içeriklere sahip olduğu bulunmuştu.

  • Bursa’da kanser teşhisi konulan köpeğin tedavisi başladı

    Bursa’da kanser teşhisi konulan köpeğin tedavisi başladı

    Bursa’da bir vatandaş tarafından fark edilerek, Bursa Büyükşehir Belediyesi Sokak Hayvanları Tedavi Merkezi’ne getirilen sokak köpeğinde kanser hastalığının tespit edilmesi üzerine tedavisine başlandı.

    Belediyeden yapılan açıklamaya göre, bir vatandaş tarafından fark edilen hasta bir sokak köpeği, Bursa Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı ekipleri tarafından Sokak Hayvanları Tedavi Merkezi’ne getirildi.

    Kanser şüphesiyle üniversite kliniğine gönderilen köpeğin, 21 gün sürecek olan tedavisine hemen başlandı.

    Tedavi altına alınan 3 yaşındaki sokak köpeğini tedavi merkezinde ziyaret eden Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, süreç hakkında yetkililerden bilgi aldı.

    Açıklamada görüşlerine yer verilen Aktaş, Sokak Hayvanları Tedavi Merkezi’nin 17 ilçeye yönelik hizmet verdiğini ve önemli bir işlevi yerine getirdiğini kaydetti.

    Diğer ilçe belediyelerinin de sokak hayvanlarını merkeze getirerek tedavi ve ameliyatlarını yaptırdığını aktaran Aktaş, “Bu köpek, Karacabey civarındaki dinlenme tesisinde görülmüş. Duyarlı vatandaşımız büyükşehir belediyesine ulaşarak hayvanın durumunu aktarmış. Biz de hasta olan köpeğimizi hemen getirdik. İlk müdahale ve bakım merkezimizde yapıldı. Kanserin yanı sıra kan paraziti de bulanan köpeğimizin tedavisine başlanması için önce bu hastalıkla mücadele etmek gerekiyor. Ekip arkadaşlarımız hemen tedaviye başladı. Yaklaşık 21 gün sürecek ve tedavi sürecinde iyileşmesi sağlanırsa ameliyata gerek kalmayacak. Bizlere haber veren arkadaşımıza teşekkür ediyorum. Bugüne kadar yaklaşık 3 bin 500 sokak hayvanının tedavisini yaptık. Şu anda da tedavileri devam eden hayvanlarımız var. Sokak hayvanlarıyla ilgili bir sıkıntı halinde rahatlıkla ALO 153’ten Büyükşehir Belediyesi’ne müracaat edilebilir” ifadesini kullandı.

  • 69 yıllık çifti virüs değil kanser ayırdı

    69 yıllık çifti virüs değil kanser ayırdı

    İngiltere’de 69 yıldır evli olan John (92), Marjorie Wilson (88) çiftini kanser ayırdı.

    İngiltere’de duygulandıran bir olay yaşandı.69 yıldır evli olan John (92), Marjorie Wilson (88) çiftini kanser ayırdı. Şubat ayında pankreas kanseri teşhisi konulan John Wilson’un Burton upon Trent şehrindeki Queens Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Çiftin birlikte gerçirdiği son anları hastanede çeken oğulları Kurt Wilson (62) fotoğrafı ömür boyu saklayacağını söylerken “Hastaneye desteklerinden ötürü teşekkür etti. 69 yıllık evli çiftin hastane odasında ele ele çekilmiş son fotoğrafını çeken oğulları Kurt Wilson, ” Hayattaki en değerli varlıklarımı kaybettim. İkisinin aşkı tüm çiftlere örnek bir aşktı” dedi.

    ANNESİ ZATÜRRE VE KORONAVİRÜSÜ YENDİ

    Anne ve babasının tevadisiyle ilgilenmesi için kamyon şoförlüğü işinden ayrıldığını ifade eden Kurt Wilson, aşırı bunama nedeniyle bakım evinde tedavi gören annesinin ve babası ölmeden önce koronavirüsü (Covid-19) ve zatürreyi yendiğini de ifade etti.

  • Özkan Uğur’dan sevindiren haber

    Özkan Uğur’dan sevindiren haber

    MFÖ grubunun solistlerinden Özkan Uğur, sosyal medya hesabından paylaştığı mesajla, son raporlarının temiz çıktığını ve lenf kanserini yendiğini açıkladı. Uğur, “İkinci kez karşılaştığım bu maçtan da galip çıktım. Dualarınız, iyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim” dedi.

  • Erkeklerde en çok prostat kanseri görülüyor

    Erkeklerde en çok prostat kanseri görülüyor

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, erkekler arasında en sık görülen kanser türü olan prostat kanserinin (PCa-ProstateCancer) tek bir nedene bağlı olmadığına ve kanser gelişiminde çeşitli risk faktörlerinin bulunduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Önder, birinci derece akrabalardan iki kişide prostat kanseri bulunan kişilerin kanser riskinin 5,1 kat arttığını ifade etti.

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, epidemiyolojik çalışmaların, prostat kanserinin hem ailevi hem de genetik özelliğe sahip olduğunu gösterdiğini, kabaca babasında PCa olan bir kişide prostat kanserine yakalanma riskinin 2,2 kat, kardeşinde olanlarda 3,4 kat ve birinci derece akrabalarından 2 kişide bulunanlarda ise bu riskin 5,1 kat arttığını söyledi.

    Doymamış yağların fazla tüketimi prostat kanserine yakalanma riskini artırıyor

    Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, “Prostat kanseri erkekler arasında en sık görülen kanserdir. Önemli risk faktörlerinden biri de yağ tüketimidir. Doymamış yağların fazla tüketimi ve obezite hem prostat kanserine yakalanma hem de kötü huylu kanser gelişimi riskini artırmaktadır. Ayrıca sigara, kırmızı et ve hayvansal yağ tüketimi PCa riskini artırırken lycopene (domates, diğer kırmızı sebze ve meyveler), selenyum (tahıl, balık, et-kümes hayvan eti, yumurta, süt ürünleri), omega-3 yağ asitleri (balık), D ve E vitamininin prostat kanseri riskini azaltıcı etkisi vardır” dedi.

    İdrar yapma zorluğu, sık idrara gitme, idrar yaparken yanma varsa hekiminize danışın

    PCa’nın idrar yolunda meydana getirdiği tıkanıklığın derecesine göre hastada idrar yapma zorluğu, idrar yaparken yanma, sık idrara gitme, gece idrara kalkma, idrar kaçırma, çatallanma, idrar tutma zorluğu gibi yakınmalara neden olduğunu anlatan Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, “İleri evre ya da metastatikPCa varlığında, hastalığın tutulduğu bölgeye göre özellikle bel kemiklerinde ağrı hastanın ilk yakınması olabilir” dedi.

    “Prostat kanserinin kesin tanısı prostat biyopsisi ile konabilir”

    Prostat kanserinin kesin tanısının, prostat biyopsisinden elde edilen dokunun patolojik incelemesi ile konduğunu anlatan Prof. Dr. Önder, “Biyopsi kararı için en önemli belirleyiciler prostatın parmakla makattan yapılan muayenesi (DRE-DigitalRectalExamination) ve kanda bakılan PSA (ProstateSpecificAntigen) testidir” şeklinde konuştu.

    “Ailesinde PCa öyküsü olan kişiler 40, olmayanlar ise 50 yaşından itibaren PSA testi yaptırmalıdır”

    PCa’nın erkekler arasında en sık görülen kanser türü olması ve yaş arttıkça görülme sıklığının artması nedeniyle belirli yaştan sonra erkeklerin PCa konusunda periyodik kontrollerinin son derece önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Önder, “Ailesinde PCa öyküsü olan kişilerin 40, olmayanların ise 50 yaşından itibaren PSA testi ve DRE ile kontrolleri önerilmektedir. Bu basit ve ucuz kanser tarama şeklidir. Hasta, hiçbir yakınması olmasa bile prostatında kanser barındırabilir” diye konuştu.

    “Biyopsi işlemi özel iğne ve tabanca yardımı ile sistematik olarak gerçekleştirilir”

    Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, günümüzde prostat biyopsisinde standart uygulamanın makattan ultrason (TRUS – transrectalultrasound) yardımı ile yapılan biyopsi olduğunu belirterek, “Bu uygulamada ultrason ile prostat görüntülenir ve biyopsi işlemi özel iğne ve tabanca yardımı ile sistematik olarak gerçekleştirilir. Genel olarak toplam 8-12 adet biyopsi alınır ve patolojik inceleme için laboratuvara gönderilir. Biyopsi işlemi anestezisiz ya da tercihen lokal anestezi altında yapılır. Biyopsi sonucu PCa tanısı konursa tedavi kararı verebilmek için hastalığın evresi belirlenir. Evreleme için bilgisayarlı tomografi veya MRI, tüm vücut kemik sintigrafisi ya da PET gibi çeşitli görüntüleme yöntemlerinden yararlanılır” dedi.

    “Prostat kanserinde üç ana evre vardır”

    Tüm kanser hastalıklarında olduğu gibi prostat kanserinin tedavisinin de hastalığın evresine göre yapıldığını ifade eden Önder, “Prostat kanseri evresini kabaca üç ana gruba ayırabiliriz. Organa sınırlı hastalık, lokal ileri evre ve ileri evre. PCa tedavi kararı hastalığın evresi, biyopsi verileri, hastanın sağlık durumu, hasta yaşı gibi faktörlere bağlıdır” diye konuştu.

    Evrelere göre standart tedavi seçenekleri; izlem, aktif izlem, ışın tedavisi, ameliyat

    Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, şöyle devam etti: “Evrelere göre standart tedavi seçeneklerini şu şekilde sıralayabiliriz. Organa sınırlı hastalıkta; İzlem: Herhangi bir tedavi uygulanmaksızın hastanın izlenmesi. Genel olarak düşük ilerleme potansiyeline sahip, daha ileri yaştaki hastalara uygulanır. Aktif İzlem: Düşük ilerleme potansiyeli, düşük PSA değeri olan ve biyopsisinde bir ya da en fazla iki parçada kanser saptanan hastalarda belirli bir süre sonra tekrar biyopsi yapmak koşulu ile uygulanabilir. Işın Tedavisi: Prostatın dışarıdan ya da içine radyoaktif çekirdekler yerleştirerek tümörün etkisiz hale getirilmesidir. Ameliyat: Prostat kanseri ameliyatı prostatın tümünün meni kesesi ve meni kanalı son kısmı ile birlikte çıkarılmasıdır. BPH nedeniyle yapılan ameliyattan çok farklı bir uygulamadır. Açık ya da kapalı yapılabilir. Kapalı ameliyat laparoskopik yöntemdir ve standart veya robot yardımlı laparoskopik prostatektomi olmak üzere iki seçeneği vardır. Radyoterapi, açık ameliyat, standart laparoskopik ve robot yardımlı laparoskopik prostatektomi tedavilerinin onkolojik sonuçları birbirleri ile benzerdir, ancak her bir yöntemin kendine özgü avantaj ve dezavantajları vardır.”

    Lokal ileri hastalıkta tedavi seçenekleri cerrahi ve radyoterapidir

    Lokal ileri hastalıkta tedavi seçeneklerinin cerrahi ve radyoterapi olduğunu belirten Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, “Radyoterapi ve cerrahi uygulamaları organa sınırlı hastalıktaki gibidir ancak hastalığın yineleme riski yüksek olduğu için genellik bu evrede kombine tedaviler uygulamak gerekebilir. Radyoterapi ile birlikte ya da öncesi hormonal tedavi, cerrahi öncesi veya sonrası hormonal tedavi ya da cerrahi sonrası radyoterapi tedavi seçenekleri olabilir” şeklinde konuştu.

    Prof. Dr. Önder, “İleri evre hastalıkta standart tedavi seçeneği hormonal tedavidir. Hormonal tedavi erkeklik hormonu testosteronun etkisini engelleyen, bu nedenle prostatın normal ve kanser hücrelerinin gelişimini engelleyerek etki eden, iğne ya da hap şeklinde uygulanan ilaçlardır. Sistemik kemoterapi gibi ciddi yan etkileri yoktur” ifadelerini kullandı.

    “Tedaviler Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde başarı ile gerçekleştiriliyor”

    Prof. Dr. Ali Ulvi Önder son olarak, prostat kanseri ile ilgili tüm tanı ve evreleme yöntemlerinin yanı sıra, tüm tedavi seçeneklerinin Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde başarı ile uygulandığını söyledi.