Etiket: kanser

  • Ünlü Teknik Adam açıkladı! 1 ay ömrüm kaldı

    Ünlü Teknik Adam açıkladı! 1 ay ömrüm kaldı

    Teknik direktörlük kariyerine 1977’de Degerfors’ta başlayan İsveçli çalıştırıcı Sven-Goran Eriksson ardından sırasıyla, Göteborg, Benfica, Roma, Fiorentina, Benfica, Sampdoria, Lazio, İngiltere Milli Takımı, Manchester City, Meksika, Fildişi Sahilleri, Leicester City, Guangzhou, Shanghai SIPG, Shenzhen ve Filipinleri’i çalıştırmıştı.

    2001-2006 yıllarında İngiltere Milli Takımı’nı çalıştıran Eriksson’dan kötü haber geldi.

    Eriksson dan açıklama 

    Bir radyo yayınına bağlanan Eriksson, kansere yakalandığını ve en iyi ihtimalle bir yıl ömrü kaldığını açıkladı:

    “Herkes bir hastalığım olduğunu anlıyor. Kanser olduğum tahmin ediliyor ve öyle de. Ama elimden geldiğince uzun süre savaşmak zorundayım.

    En iyi ihtimalle bir yıl, en kötü ihtimalle biraz daha az ya da en iyi ihtimalle belki biraz daha ömrüm kaldı. Bunu düşünmemek daha iyi.

    Kendinizi kandırabilirsiniz. Olayların olumlu yanlarını görün zorlukların içinde debelenmeyin.”

  • Kanser hastalarına 6 beslenme önerisi

    Kanser hastalarına 6 beslenme önerisi

    Uzman Diyetisyen Gamze Gültekin, kanser hastalarının kullandıkları ilaçlara, uygulanan tedaviye ve süresine bağlı olarak yemek düzenlerinde olumsuz değişiklikler yaşayabileceklerini ifade etti. Hastanın iştahının da bu süreçte olumsuz etkilenebileceğini, bunun kilo kaybına yol açabileceğini belirten Gültekin, “Hastanın günlük ihtiyacı olan; protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineralleri almasının sağlanması çok önemlidir. Hasta yeterli enerjiyi almalıdır. Tedavi sürecinde ortaya çıkabilecek sindirim sistemi sorunları bu ihtiyacın karşılanmasına engel olabilir. Dolayısıyla yaşanan; ağız ya da boğaz ağrısı, koku ya da tat değişikliği, bulantı, kusma, ishal, kabızlık gibi sindirim sistemi şikayetlerinin giderilmesi gerekir. Örneğin; ağızda acıma, diş etlerinde hassasiyet ve boğaz ağrısı çoğu zaman kemoterapiden ve radyoterapiden kaynaklanır. Bu gibi durumlarda; tuzlu, asitli, sert ve kuru besinleri çiğnemek ve yutmak zor olacaktır. O nedenle yumuşak fakat besleyici besinler seçilmelidir.” diye konuştu.

    “Bulantınız olduğunda; az, sık ve yavaş yemeye gayret edin”

    Uzman Diyetisyen Gamze Gültekin, “Ağız ve boğaz ağrısı olduğunda; yoğurt, muz, patates püresi, ezme çorbalar, çok pişmiş et, sebze püresi, olgun taze meyveler, pişmiş yumurta, elma püresi, yumuşak peynir, makarna, muhallebi, sütlaç gibi yiyecekler doğru tercihler olacaktır. Tedavi sırasında tat ve koku algılama duyusu değişebilir; yiyeceklerin, özellikle et ve yüksek proteinli diğer besinler acı ya da metalik bir tat vermeye başlar. Bu değişikliklerin nedeni kemoterapi ya da radyasyon tedavisi olabileceği gibi, hastalığın kendisi de olabilir. Genellikle tedavi tamamlandıktan sonra bu değişiklikler normale döner. Tat ve koku değişikliği olursa; alışverişinizi kendiniz yapın, gözünüze hoş görünen ve güzel kokan yiyecekleri seçin. Beslenmede protein önemli. Dana eti kokuyorsa; tavuk, balık, kuzu eti gibi diğer et türlerini ya da yumurtayı deneyin. Etleri meyve suları ya da hoşunuza giden soslara yatırarak lezzetini arttırın. Fesleğen, biberiye, defne yaprağı vb. gibi aromalı baharatlar veya otlar kullanabilirsiniz. Kötü kokarsa yemeklerinizi dışarıda pişirin. Yemek pişirirken mutfağı iyice havalandırın, varsa pencere, balkon kapısı açın. Yemeğinizi oda sıcaklığına geldiği zaman yiyin. Sizi rahatsız etmezse tat ve kokularını değiştirmek için soğan veya sarımsak ekleyin. Sabah kalktığınızda 1 bardak oda sıcaklığında suya limon damlatarak o suyla ağzınızı çalkalayın. Kusma bulantı ile birlikte olabilir ve bazı tedavi şekillerine bağlı olarak ortaya çıkar. Bulantınız olduğunda; kızarmış ekmek, kraker, gevrek, simit ve bunlarla beraber peynir yiyebilirsiniz. Makarna, fırında pişmiş ya da haşlanmış derisiz tavuk, kuru meyveler, ayran, patates bulantı olduğunda tüketilebilir. Bu süreçte yağlı besinler, kızartmalar, şekerlemeler, tatlılar, baharatlı ya da sıcak yiyecekler, ağır kokulu yiyecekler bulantıyı daha da artıracağı için sakıncalı yiyecekler listesinde yer alır. Bulantınız olduğunda; az, sık ve yavaş yemeye gayret edin. Açlık hissederseniz öğün aralarında da yiyin ve sizi cezbeden yiyecekleri tüketin. İçecekleri öğünlerde değil öğün aralarında, oda sıcaklığında yavaş yavaş ve yudum yudum için. Sevdiğiniz yiyecekler bulantı yapıyorsa onları yemeyin. Bu sevdiğiniz yiyeceklerden tiksinmenize sebep olabilir. Yemeklerden hemen sonra 1 saat ya da daha fazla dinlenmek iyi gelecektir. Sabah kalktığınızda bulantı oluyorsa, yataktan çıkmadan önce kraker ya da kızarmış ekmek yemeniz sizi rahatlatabilir. Rahat giysiler giyin” şeklinde aktardı.

    Kusma, ishal ve kabızlık ile ilgili neler yapılabilir

    Kusma ile ile ilgili bilgi veren Gültekin; ishal ve kabızlık ile ilgili de önerilerini şöyle sıraladı:
    “Kusma sorunu geçmeden bir şey yiyip içmeyin. Kusma tekrar kontrol altına alındıktan sonra az miktarda su ya da et suyu gibi hafif sıvı yiyecek-içecekleri alın. Her 10-20 dakikada 1 çorba kaşığı ile başlayınız. 20-30 dakikada bir 2-3 çorba kaşığına çıkartın. Hafif sıvılarla rahatladıktan sonra tamamen sıvı ya da hafif yiyecekler yemeye çalışın. Tedavi sırasında, özellikle kemoterapi ve vücudun alt bölgelerin, mide ve bağırsaklara radyoterapi uygulanması sırasında ishal yaygın olarak görülür. Enfeksiyonlar, besinlere karşı hassasiyet (ilaçlar nedeniyle ortaya çıkabilir) ve duygusal sorunlar ishale yol açabilir. İshal durumunda kaybettiğiniz suyu yerine koymak için bol su için. Sık ve az yiyin. Ağır öğünler yemeyin. Yüksek oranda sodyum ve potasyum içeren besinler; et suyu, muz, patates, pişmiş havuç yiyin. Yoğurt, pilav, şehriye, makarna, yayla çorbası, ekmek, kraker, derisi alınmış tavuk ya da hindi, az yağlı kuzu eti ya da balık, katı haşlanmış yumurta bu süreçte tüketilebilecek yiyeceklerdir. Sakınılması gerekenler ise yağlı besinler, kızartmalar, çiğ sebze ya da salata, süt ve yağlı peynirler, fındık, fıstık, ceviz gibi yağlı tohumlar, brokoli, kuru baklagiller, mısır, karnabahar gibi zengin lifli gıdalar, kayısı, erik, armut gibi lifli meyveler olarak sıralanabilir. Tedavi sırasında bazı ilaçlar kabızlığa yol açabilir. Yeterince lif içermeyen ya da yağ oranı yüksek beslenme tarzı da kabızlığa neden olabilir. Kabızlık çektiğinizde her türlü sıvı besini daha çok alın. Günde en az 8 bardak su için. Kuru baklagiller, kepeği ayrılmamış tahılları tüketin. Kayısı ya da kuru erik ya da bunların komposto/hoşaflarını tüketin. Her gün hafif egzersiz yapın.”

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kocasıyla barıştırdığı kadın kansere yenik düştü

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kocasıyla barıştırdığı kadın kansere yenik düştü

    Merkez Seyhan ilçesi Gülpınar Mahallesi’nde 15 Nisan 2008 tarihinde meydana gelen tüp patlamasında yanarak yaralanan 7 yaşındaki İbrahim Yıldırım, hastanede 200 lirayı ödeyemedikleri için rehin kalmış, bunun üzerine dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan devreye girince çocuk rehin kalmaktan kurtulmuş ve hastane ise Sağlık Bakanlığı tarafından 5 gün kapatılmıştı. Erdoğan bu olaydan yaklaşık bir ay sonra bir dizi açılış yapmak üzere Adana’ya geldi. Ziyaret sırasında Erdoğan Adana Valiliğinde yaralanan İbrahim Yıldırım’ı da kabul etti. Bu sırada Erdoğan, İbrahim Yıldırım’ın annesi Necla ile babası Mehmet Yıldırım’ın ayrı olduğunu öğrenince, “Artık bundan sonra birlikte olun. Tekrar evlenin, çocuğunuz var” demesi üzerine çift yeniden evlenmişti. Aradan yaklaşık 16 yıl geçtikten sonra İbrahim Yıldırım büyüyüp askere giderken, annesi ise kansere yakalandı. Bir süre kanser tedavisi gören anne hayatını kaybetti. Mehmet Yıldırım, eşini çok sevdiğini, uzun süredir kanser tedavisi gördüğünü ve çok acı çektiğini belirterek, “İbrahim askere gitti. O giderken annesi vardı. Şimdi geldiğinde annesi olmayacak. Bizim yuvamızın yeniden kurulmasına Cumhurbaşkanımız Erdoğan vesile olmuştu. Ancak çok sevdiğim eşimi şimdi de kanser nedeniyle kaybettim” dedi.

  • Sarı kantaron kanser hastalarına yaramıyor

    Sarı kantaron kanser hastalarına yaramıyor

    Sarı kantaron bitkisi ülkemizde birçok noktada yetişiyor ve vatandaşlar tarafından kullanılıyor ancak, Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Sorumlusu Uzman Diyetisyen Dilek Doğan, Onkoloji bölümüyle birlikte ortak bir çalışma gerçekleştirdi. Sarı kantaron kullanan ve kemoterapi tedavisi gören kanser hastaları üzerinde yapılan çalışmada kantaron kullanan hastaların tedavi başarılarının yüzde 40 azaldığı ortaya çıktı.

    “Tedavinin faydası yüzde 40 azalıyor”

    Muhabirlere konuşan Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Sorumlusu Uzman Diyetisyen Dilek Doğan, kanser hastalarının bitkisel tedavileri de uyguladıklarını ancak dikkatli olmaları gerektiklerini söyledi. Doğan, “Kanser hastaları bitkileri her ne kadar doğal, zararsız ve sağlığa faydalı olarak tüketseler de bitkiler biyolojik olarak aktif bileşenler içermektedirler. Sarı kantaronu kanser ilacı kullanan ve kemoterapi gören hastalar kullandığında tedavinin faydalarını yüzde 40 oranında azalttığına dair veriler bildirilmiştir” ifadelerini kullandı.

    “Kanser hastalarında birçok yan etki yapıyor”

    Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç Tıbbi Cihaz Kurumu Tıbbi Bitki Monogrofları’nda da sarı kantaronun kanser hastalarının kullanmaması gerektiğini aktaran diyetisyen Dilek Doğan, “Yapılan klinik çalışmada sarı kantaron kullanan kanser hastalarında alerjik deri reaksiyon, kabızlık, ağız kuruluğu, baş dönmesi, halsizlik ve uyku bozukluğu gibi yan etkiler geliştiği tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra kemoterapi alanları ile etkileşimde olduğu ve tedavinin faydasını yüzde 40 oranda azalttığı bildirilmiştir” diye konuştu.

    “Sağlıklı bireyler kullanabilir”

    Sağlıklı kişilerin sarı kantaronu kullanabileceğini aktaran Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Sorumlusu Uzman Diyetisyen Dilek Doğan, “Türkiye’de hemen hemen tüm coğrafi bölgelerde doğal olarak yetişen sarı kantaron, yöresel olarak, yara otu, kan otu, koyun kıran, kuzu kıran olarak adlandırılmaktadır. Son 30 yıldır sarı kantaron ile ilgili yapılan çalışmalarda sağlıklı bireylerde yine yara iyileştirici olarak, anti depresan ve anti bakteriyel olarak kullanımında fayda sağlandığı görülmüştür” dedi.

  • Kanser hastası yakınlarına 10altın öğüt

    Kanser hastası yakınlarına 10altın öğüt

    Onkoloji Merkezi’nde görev yapan, hastalarla birlikte yakınlarına da bu süreçleri kolay ve rahat geçirebilmeleri için rehberlik eden Uzman Psikolog Mehmet Güney Ziyalan, deneyimlerinden yola çıkarak tavsiyeler listesi hazırladı. Kanser tanısının sadece hastayı değil yakınlarını da etkileyip, zorlayabildiğini belirten Ziyalan, onların da nasıl davranacakları konusunda profesyonel yardıma ihtiyaçları olabileceğini kaydetti. Ziyalan, şöyle konuştu:

    “Herkesin yatkın olduğu bir tutum, bir iletişim şekli vardır ve davranış repertuvarımız, yılların verdiği alışkanlıkla perçinlenir. Tüm davranışlarımızı aşina olmadığımız kalıplara sokmak neredeyse imkansızdır. Önemli gördüğümüz bir işle uğraşırken hata yapmaktan daha çok korkarız, doğru yolda olduğumuzdan emin olmak isteriz. Bu yüzden böyle dönemlerde ‘nasıl davranmalıyım’ sorusunu sormanız çok doğaldır. Bu süreçte hatalarınız, eksikleriniz de olsa, hatta bunları değiştiremiyor bile olsanız, çoğunlukla varlığınızla en büyük desteği verdiğinizi bilin.”

    “Mükemmel hasta yakını yoktur”

    “Mükemmel insan” olmadığı gibi “Mükemmel hasta yakını” da olamayacağını ifade eden Ziyalan, kanser hastası yakınlarının tavsiyelerini bu gerçeği akıllarında tutarak okumalarını istedi. Ziyalan’ın, kanser hastası yakınları için hazırladığı 10 maddelik öneri listesi ise şöyle:

    “‘Moralini yüksek tut!’

    Hastalarımızın sıklıkla duyduğu bir tavsiyedir. Çoğu hasta kısa sürede bunu o kadar sık duyar ki artık bu tavsiyenin kendisi moral bozucu bir hal almaya başlayabilir. Bu içsel güç üzerinde çoğu kişinin oldukça az kontrolü vardır ve ‘düzel’ deyince düzelmez.

    Duygularını yaşamasına müsaade edin.

    Yakınınızın olumsuz duygular yaşamasını istememeniz oldukça insancadır ancak onun ne hissettiğinden siz sorumlu değilsiniz. Ucunda felaket olmasa da bu sağlıkla ilgili bir kayıptır; zaman zaman üzülmesi ve kaygılanması doğaldır. Bu duyguları bastırmaya çalışmak daha çok strese yol açar.

    Düşüncelerini ifade etmesine müsaade edin.

    Bazen gerçekçi bulmadığınızdan, bazen sizde ortaya çıkardığı duygudan dolayı kimi düşüncelerin dillendirildiğini duymak nahoş olabilir. ‘Bir şeyi söylersen gerçekleşir’, ‘nasıl düşünürsen öyle olur’ benzeri inançlar sebebiyle de kimi zaman olumsuz içerikli konuşmaları dinlemekte zorlanabilirsiniz. Bırakın yakınınız aklından geçenleri dışa vursun. Kişi kendisini ifade edemediğinde anlaşılmadığını, anlaşılmadığında destek alamayacağını, destek alamadığında yalnız olduğunu hissedebilir. Ona kulak verip, onu anlamaya çalışmanız yalnız hissetme ihtimalini azaltır.

    ‘Seni anlıyorum!’

    Birinin ne hissettiğini anlamak için onunla aynı şeyi yaşamak gerektiğine dair fikri hepiniz duymuşsunuzdur. Kanımca; benzer durumları bile yaşamış olsak o kişiyi yüzde yüz, tam olarak anlamamız mümkün değildir. Olaylar, durumlar benzeyebilir ama aynı değildir; kişiler ise biricik ve tektir. Sadece özel durumlarda değil her durumda birbirimizi ancak ‘yeteri kadar’ anlayabiliriz. Yanınızdakini ‘anladığınız’ iddiasında olmaktansa anladığınız kısımları, özellikle de duyguları, sözel olarak yansıtmak daha işlevli ve gerçekçi bir iletişim sağlar. Mesela ‘seni çok iyi anlıyorum’ yerine ‘bu durum seni endişelendirdi’ demek gibi.

    Bu bir takım çalışması, zaferiniz birbirinize karşı değil

    Yakınınızın öfkesi ya da keyifsizliğinin arttığı oluyorsa sebebi çoğunlukla siz değilsinizdir. Bazen bu keyifsizliğe şahit olduğunuzda bunun size karşı yapılan bir tavır olduğunu hissedebilirsiniz. Çoğunlukla ‘size karşı’ ve ‘yapılan’ bir şey değil, ‘olunan bir hal’dir; siz buna maruz kalırsınız. Hatta öfkenin hedefi siz bile olsanız genelde ‘sebebi’ değilsinizdir. Biriken öfke bir çıkış yolu arar ve bu yolun sonu çoğunlukla en yakınlarımıza yönelir. Kişiselleştirme yapmamaya çalışın.

    Onu başkalarıyla ya da kendinizle kıyaslamayın

    Benzer hastalığı ya da başka zorlukları yaşayan kişilerin baş etme becerileri birbirlerinden farklıdır. Az önce de değindiğim gibi kimse birbirinin aynısı değildir. Motive etmek için, iyi niyetle de olsa ‘şu kişi de hastalandı, senin gibi yapmadı’ şeklinde söylemlerden uzak durun.

    Hastalığı sebebiyle onu suçlamayın

    Hastalığın ortaya çıkmasında payı da olsa bu kendisini hasta ettiği anlamına gelmez. Bir şeye engel olamamak ile ona sebep olmak aynı şey midir? Zıt yaşam tarzı, düşünce sistemi veya kişilik özelliklerine sahip kişilerin benzer hastalıklara yakalandığını (ya da yakalanmadığını) görüyorum. ‘Kendine dikkat etmedin’, ‘herkesi kafaya taktın’, ‘her şeyi içine attın’ gibi sözleri, farkındalık uyandırmak ve değişim oluşturmak için dahi sarf etseniz, çoğunlukla bu hem değişime sebep olmayacak hem de kişiyi üzecektir.

    Çabayı görün

    ‘Ya hep ya hiç’ tarzı bir yaklaşımdan uzak durun. Düşük motivasyona ya da zorlaştırıcı faktörlere sahipken herhangi bir şey için gayret göstermek son derece güçtür. Doktorun önerilerine ne kadar uyulursa o kadar iyidir, bu doğru ancak; optimuma ulaşılamayan her durum bir felaket değildir. Bir duruma, sırf ‘daha iyisi’ olabilir diye ‘kötü’ muamelesi yapmayın. Örneğin; az yemek yiyen birine ‘hiçbir şey yemiyorsun’ demek oldukça sinir bozucu ve heves kırıcı olacaktır.

    Gereksiz müdahale ve yönlendirmelerden kaçının

    Detayları fark etmek her detayı düzeltmenizi gerektirmez. Onu korumak, ona iyi gelmek istiyorsunuz fakat hepimizin ilişkilerimizde bir müdahale kredisi vardır; kredinizi doğru harcayın. Çok karışırsanız söylediklerinizin etkisi azalır, elzem durumlarda da dikkate alınma ihtimaliniz düşer. Bunun önüne geçmek için, sorun olarak gördüğünüz durumları, zihninizde, önemi bakımından kategorize etmeye çalışabilirsiniz (az önemli – önemli – çok önemli gibi). Bununla beraber; eş-dosttan aldığınız tavsiyelerle kafanızı karıştırmayın; doktorunuza, hemşirenize ve diyetisyeninize danışın.

    Kendinizi tüketmeyin

    Bu bir maraton; 100 metre koşusu değil. Rahatlayacağınız, kafa dağıtacağınız, enerji toplayacağınız alanlar bulabiliyorsanız değerlendirin; buna hakkınız olduğunu bilin. Önemli bir sorumluluğunuz olsa da neticede siz de bir insansınız; duygularınız ve ihtiyaçlarınız var. Kendi ihtiyaçlarınıza ulaşırsanız daha verimli olursunuz. Psikolojik sağlamlığınız yüksek dahi olsa, ‘kaygınız, gerginliğiniz, üzüntünüz hastanıza vereceğiniz desteğin önüne geçiyorsa, yaşamın diğer alanlarıyla ilgili işlevleriniz bozuluyorsa (çocuklar, iş, ev, sosyal çevre vb.), duygusal yüke dayanmakta zorlanıyorsanız’ psikolojik destek almak, zorlu bir süreci daha iyi idare etmenize yardımcı olabilir.”

  • İlçe ilçe gezerek kadınları bilinçlendiriyor

    İlçe ilçe gezerek kadınları bilinçlendiriyor

    Toplamda 337 bin kadının bilinçlendirilmesinin hedeflendiği Eskişehir Kadın Sağlığı Eğitim Projesi’ne Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy’un eşi Hülya Aksoy öncü oldu. 2023 yılının ekim ayında başlatılan proje çerçevesinde kadınları ilgilendiren meme kanseri, benzeri hastalıklar ve kadına şiddet gibi önemli konularda bilgilendirmeler yapılıyor. İl merkezindeki ve ilçelerdeki kadınlara yönelik yürütülen çalışmalar kadın vatandaşlardan yoğun ilgi görürken, olumlu geri dönüşler alındı. Gerçekleştirilen programların farkındalığı arttırmak konusunda çok verimli olduğunu düşünen Eskişehirli kadınlar, bu tarz projelerin devam etmesini istedi.

    “Amacımız farkındalık oluşturmak”

    Vali Hüseyin Aksoy’un eşi Hülya Aksoy, Eskişehir Kadın Sağlığı Eğitim Projesi’ne benzer çalışmaların daha önce 6 ilde daha gerçekleştirildiğini söyledi. 2023 yılının ekim ayında Eskişehir’de başlanılan proje çerçevesinde 337 bin kadına ulaşmayı hedeflediklerini ifade eden Aksoy, “Projenin içeriğinde kadını ilgilendiren, özellikle meme kanseri ve benzeri hastalıklar bulunuyor. Aynı zamanda kadına şiddet gibi topluma yönelik bazı konularda bilgilendirmeler yapıyoruz. Amacımız farkındalık oluşturmak. Burada bir kadına bile dokunabiliyorsak, bir kadını bile kendini kontrol ettirmesi için tetikleyebiliyorsak projemiz amacına ulaşmıştır diye düşünüyorum. Bu yaptığımız bu proje ile daha önceki görevi yaptığımız yerlerde de pek çok kadının farkında olmadıklarını, bu sayede doktora gittiklerini ve olumlu ya da olumsuz sonuçlarla karşılaştıklarını gördük. Geri bildirimler aldık. Onlar için böyle bir programın burada ve diğer ilçelerde yapılmış olmasından duydukları memnuniyeti dile getiriyorlar. Projemiz devam edecek. İl merkezinde ve ilçelerde 337 bin kadına ulaşana kadar 2 yıl gibi bir süreç belirlendi. Ama gittiği yere kadar götürülecek” dedi.

    “Çok memnun kaldık, donanımlı bir programdı”

    Halk Eğitim Kursiyeri Ayşegül Demirderen, gerçekleştirilen programların farkındalığı arttırmak konusunda çok verimli olduğunu belirtti. Özellikle ilçelere kadar gidilmesinin çok yerinde olduğunu dile getiren Demirderen, “Projenin kurucularından oldukları için valimize ve valimizin eşine çok teşekkür ediyoruz. Çok memnun kaldık, donanımlı bir programdı. Genç jenerasyonda o bilinçsizlik yok. İlçelerde de çok güzel projeler yapılıyor ancak önceki jenerasyonlarda, büyüklerimizde bu konuda hem bir çekimserlik hem de eğitimsizlik olabiliyor. Ama ilçedeki özellikle sağlık personellerimiz, evlerde de hizmet verdikleri ve bilgilendirme yaptıkları için yol kat edildiğini düşünüyorum “ şeklinde konuştu.

    “Programların devamını bekliyorum”

    Sarıcakaya esnaflarından Hacer Dikiciyüksel, Vali Hüseyin Aksoy’a ve eşi Hülya Aksoy’a teşekkürlerini ileterek şunları söyledi:
    “Sarıcakaya olsun, Mihalgazi olsun ikisi de çok küçük ilçeler ama bayanlarımız her konuda çok aktif. Bu tür küçük programlar bizim için çok büyük önem taşıyor. Kesim olarak küçüğüz ancak etkisi oluyor muhakkak. Şimdi ben eve gittiğim zaman yakınlarıma anlatacağım, onlar da başkalarına anlatacaklar. Gençler büyüklerini bilinçlendiriyor. Faydalı buluyorum. Bu programlardan dolayı sayın valimize, eşine, ilçe kaymakamımıza ve onun da eşine çok teşekkür ediyorum. Programların devamını bekliyorum. Erken teşhisin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Benim ailemde de kanserden vefat edenler oldu. Onların da çok erken teşhisleri olmuştu. Uzun yıllar tedavi sürecinden geçtikten sonra 20 yıl daha yaşanmışlıkları vardı. Erken teşhisi önemli buluyorum.”

    “Hepimizin bilinçlenmesi lazım”

    Programa katılan kadınlardan birisi olan İsmihan Suna ise, “Ben böyle programlar olduğu için çok memnunum. Daha çok da ilerlemesini isterim. Böyle programların daha çok yapılması iyi olur. Genç kızlarımız olsun, bayanlarımız olsun, hepimizin bilinçlenmesi lazım” ifadelerini kullandı.

  • Liselilerden kanser hastalarına anlamlı hediye

    Liselilerden kanser hastalarına anlamlı hediye

    Yıldırım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Halkla İlişkiler alanı, “Yeni yıl sana ne getirsin” adlı bir proje düzenledi. Bu anlamlı proje çerçevesinde Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Onkoloji Bölümünde tedavi gören çocukların yeni yıldan dilekleri topladı ve onlara küçük hediyeler hazırlandı.
    Tedavi süreci devam eden kanser hastası çocuklara okulun tüm öğretmenleri tarafından yeni yıl hediyeleri alındı. Bununla beraber farklı hastalıklara sahip oyun çağı çocuklarına da oyuncaklar alındı. Kampanya süresince toplanan hediyeler bizzat Halkla İlişkiler alanı öğretmen ve öğrencileri tarafından çocuklara teslim edildi.

    Proje hakkında konuşan kampanya koordinatör öğretmenleri Alim Ataş ve Ayşenur Aksu Gürsoy, “Bu proje ile ulaştığımız çocukların sevgi dolu bakışları ve hediyelerin dağılma esnasındaki mutlulukları tüm çalışmanın mahsulünü verdiğini bize gösterdi. Onlarla geçirdiğimiz vakit, unutulmazdı. Küçücük bedenleri ile kendilerinden büyük bir hastalıkla savaşıyorlar ama asla pes etmiyorlar. Hepsi ümitli, hayat dolu, her bir çocuğumuza şifa diliyoruz” şeklinde konuştu.
    Sosyal sorumluluk projelerini değerli bulan Yıldırım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Ömer Yılmaz, “Günümüzde sosyal sorumluluk projeleri daha değerli hale gelmektedir. Bu anlamda birçok konuda faydalı çalışmalar yapılmakta biz kurum olarak bu hayata değer katan projelere her türlü desteği vermekteyiz. Okulumuz Halkla İlişkiler alanı toplumsal duyarlılığı artırmayı amaç edinen bu proje ile çok sayıda kanser hastası çocuğun yüzünü güldürmeyi başardı. Böyle anlamlı bir projeyi okulumuza kazandırdığı için alanımız öğretmen ve öğrencilerine teşekkür ediyorum. Ayrıca projenin başından sonuna kadar tüm süreçlerinde desteğini esirmeyen Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalite ve Destek Hizmetleri Müdürlüğüne de teşekkürlerimi sunuyorum” ifadelerini kullandı.

  • “Kansere yol açıyor”

    “Kansere yol açıyor”

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, son dönemde Türkiye’de kullanımı yaygınlaşan elektronik sigara hakkında açıklamalarda bulundu. Coşkun, sigaranın başta akciğer kanseri olmak üzere birçok kanserin gelişimindeki en önemli risk faktörü olduğunu belirterek, “Bu tehlikeden kaçınmak isteyen birçok kişi yanlış bilgiler nedeniyle elektronik sigaraya yöneliyor. Ülkemizde yasak olmasına rağmen maalesef elektronik sigaranın yaygınlığı özellikle gençler arasında gittikçe artmakta. Birkaç gün önce Adv Respir Med dergisinde Sahu ve arkadaşları tarafından elektronik sigaranın kanser oluşturma riskine yönelik bir makale yayınlandı. Bu analizde elektronik sigaranın kardiyovasküler ve solunum sistemi hastalıklarına verdiği zararın yanında akciğer, baş-boyun, idrar kesesi ve meme kanseri riskini artırabileceğine yönelik tespitler yapıldı” diye konuştu.

    “Kadmium, nikel, nitrozamin gibi birçok kimyasal maddenin DNA hasarı yaparak kansere yol açabileceği düşünülmektedir”

    Elektronik sigaranın nikotin ve gliserinin yanında birçok kimyasal maddeyi içeren bir sıvının ısıtılıp buharlaşması ile çalıştığını dile getirerek, “Nikotin kendisi kanserojen olmayabilir fakat elektronik sigarada bulunan kadmium, nikel, nitrozamin gibi birçok kimyasal maddenin DNA hasarı yaparak kansere yol açabileceği düşünülmektedir. Ayrıca elektronik sigarada bulunan nikotinin kalp sağlığı üzerine son derece zararlı etkileri bulunmaktadır. Ayrıca 20’li yaşlarda beyin gelişimi üzerine de zararlı etkileri olabilmektedir” ifadelerini kullandı.
    Coşkun, elektronik sigaranın birçok çeşidinin bazı ülkelerde ticaretinin yapıldığını söyleyerek, sözlerine şöyle devam etti:
    “Özellikle gençler arasında inanılmaz bir hızla yayılmaktadır. Zararı olmadığı yönünde oluşturulan yanlış algı maalesef gençlerimizi bu tuzağa düşürmektedir. Türkiye gibi ticareti yasak olan ülkelerde dahi kullanımı son derece artmıştır. Bu ürünlerin içerdikleri birçok kimyasal madde ısınma sonrası kansere yol açabilecek moleküllere dönüşmektedir. Önümüzdeki 10 yılda yeni bir kanser patlamasına yol açabileceği endişesi birçok uluslararası sağlık kuruluşları tarafından gündeme getirilmektedir. Toplumun bilgilendirilmesi bu açıdan son derece önemlidir. Başta kanser ve kalp hastalıklarına yol açabileceği konusunda halkın ve gençlerimizin belli programlar dahilinde bilinçlendirilmesi gerekmektedir.”

  • Kansere okuma yazmayla kafa tutuyor

    Kansere okuma yazmayla kafa tutuyor

    Akdeniz Belediyesinin kültür sanat evleri, kadınların vazgeçilmez alanları oldu. İlçeye bağlı çeşitli mahallelere 19 kültür sanat evi açan belediye, kadınların farklı alanlarda kurs almalarını sağlıyor. Bir yandan öğrenen bir yandan da ekonomik kazanç elde eden kadınlar, herkese örnek oluyor. Özellikle çeşitli sebeplerden dolayı okuma yazması olmayan kadınlar, kurslara gelerek okuma yazma öğreniyor. Güneş Mahallesi Kültür Sanat Evi’nde de 20 kadın, okuma yazma kursunu başarıyla bitirerek, mezun oldular. Mezun olan kadınlar, Akdeniz Belediye Başkanı Mustafa Gültak’ın da katıldığı kep atma töreninde diplomalarını aldılar. Kadınlardan 41 yaşındaki Melek Naz Ulu ise herkese örnek oldu. 1 yıl önce karaciğer kanserine yakalanan ve halen kemoterapi tedavisi gören 4 çocuk annesi Ulu, okuma yazma kursuyla hayata tutunmaya çalışıyor.

    Kep atma töreninde konuşan Başkan Gültak, göreve geldikleri günden beri okuma yazma kurslarına önem verdiklerini söyledi. Kendilerinden önce ilçede 1-2 tane kültür sanat evinin olduğunu belirten Gültak, “Şu an sayıları 19’u buldu. Hızla da yer buldukça bu yerleri açıyoruz. Çünkü bu kültür evlerimizde kadınlarımız geliyor, sadece okuma yazma olarak bakmayın buraya. Bunun dışında dikiş, nakış, kuaförlük gibi birçok alanda da çalışmalar oluyor. Bugün de yaşları çok farklı olan kadınlarımızın kep atma törenine katıldım. Hepsi birinci kademeyi başarıyla bitirdiler ve okuma yazma belgelerini aldılar. Kadınlardaki mutluluğu gördüm. Çünkü okuma yazma bilmedikleri için hepsinin içinde burukluk vardı. Buraya geliyorlar bu kursları alarak hem okuma yazma öğreniyorlar hem de farklı kurslar alıyorlar. Bu da kadınları mutlu ediyor. Kadınlar burada kendilerini buluyorlar. Hatta buralarda ürettiklerini satarak para da kazanıyorlar” dedi.

    “Birçok başarı hikayesi var”

    Bu evlerde birçok başarı hikayesinin de olduğunu vurgulayan Gültak, “Burada başarı hikayelerini görünce gerçekten duygulanıyorum. Baktığımız zaman bu evlerimizde hikayeler çok fazla. İşte burada özellikle kanser hastası olup, kemoterapi halen alan bir hanımefendi ısrarla dersleri takip ediyor. Bir yandan derslerini alıyor, bir yandan tedavisine devam ediyor. Bugün diplomasını aldı. Diğer bir hanımefendi de kızıyla yarışa girmiş, buraya kursiyer olarak gelmiş, daha sonra öğretici olmak için uğraşıyor. Şu anda ortaokulu bitirdi, liseye kayıt yaptırdı. Eğitimlerini bitirdikten sonra inşallah usta öğretici olacak. Gerçekten sadece Akdeniz’de değil tüm dünyada kadınlar üretkendir, çalışkandır. Bizden önce Akdeniz’de kadınlara ve gençlere bu imkanlar sağlanmamıştı. İnsanlar imkan sunulmadığı için kendilerini keşfedemiyorlardı. Bizim kültür evlerimizden öyle cevherler çıkıyor ki gerçekten bu bizi mutlu ediyor. Akdeniz’de zihinsel devrim hızla devam ediyor. Bizim de en çok istediğimiz konu Akdeniz’de huzuru sağlamak. Bunu başardık. Şimdi de zihinsel devrimle ilçeyi çok güzel bir hale getirmek istiyoruz” şeklinde konuştu.

    “Kurs beni bu süreçte ayakta tuttu”

    Onkoloji hastası Melek Naz Ulu ise 1 yıldır karaciğer kanseri dolayısıyla tedavi gördüğünü söyledi. Tedavi görse de kursa devam ettiğinin altını çizen Ulu, “Kursu hiç bırakmayı düşünmedim. Allah’ın izni ile devam edeceğim. İnancımı yitirmiyorum inşallah iyi de olacağım. Okuma yazma öğrendiğim için çok mutluyum. Bunu daha da ilerleteceğim. Okuma yazma kursuna bilgi edinmek, hayata tutunmak için başladım. Okuma yazma bilince şimdi artık hastaneye gittiğimde rahat ediyorum. Kurs bana hep moral oldu. Beni bu süreçte ayakta tuttu. Kurs sayesinde içimdeki sıkıntılar gitti. Bana burada çok iyi davranıyorlar. Burada olduğum için çok mutluyum. Keşke daha önce gelseydim. Buraya geldiğime pişman değilim, gelmeye de devam edeceğim. Mezun oluyoruz. Bu da ayrı bir güzellik. Aynı çocuk gibiyim, çok mutluyum. İlerde daha da yüksek yerlere gitmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

    Kızıyla yarışan ve kursu başarıyla bitiren Emine Ataş ise kendisini kızıyla kıyasladığını belirterek, “Benim kızım lise sona gidiyor. Ben ona ‘senden önce mezun olabilirim’ dedim. Daha önce hiç okuma yazmam yoktu. Önce okuma yazma ile başladım. Daha sonra dışardan ortaokula kayıt yaptırdım. Şimdi ortaokulu da bitirdim. Artık liseye kayıt yaptıracağım. Okulumun yanı sıra buraya dikiş kursuna geliyorum. Burada sertifikalarımı tamamlayıp, usta öğreticiliğe başvuracağım. Ben okuma yazma bilmezken çok şey kaybetmişim. Keşke daha önce okuyabilseydim” diye konuştu.

  • Eskişehirli öğrencilerden büyük başarı

    Eskişehirli öğrencilerden büyük başarı

    Eskişehir Şehit Mehmet Şengül Fen Lisesinde danışman öğretmen Halime Avcı Bölek koordinesinde çalışan öğrenciler Arda Çelik, Zehra Alsaran ve Zehra Duymaz, Buca Belediyesinin bilim üssü Buca Bilim ve Sanat Merkezi (BSM) tarafından bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen Buca IMSEF (International Music, Science, Energy, Engineering Fair) Uluslararası Bilim ve Sanat Yarışması’na katıldı. Ekip, sığırkuyruğu bitkisinin kök, gövde ve çiçeklerini işleyerek pankreas kanserli hücreye enjekte etti. Daha sonra hücreyi gözlemleyen proje ekibi, gözle görülür iyileşmeyi fark etti.

    Diğer kanser ilaçlarının aksine kanserli hücreyi iyi ederken sağlıklı hücreye de zarar vermeyen proje için ekip, Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden laboratuvar desteği aldı. 12 ülkeden katılımın olduğu yarışmada biyoloji alanında projelerini sunan Eskişehirli ekip birinci olarak altın madalya kazandı. Birinci olan ekip İngiltere, İran ve Türkiye’de düzenlenecek yarışmalardan davet alarak ülkeyi temsil edecek. Öğrencilerin davet aldıkları yarışmalara gidebilmeleri için sponsor desteğine ihtiyacı var.

    “Çok anlamlı değerler bulduk”

    Eskişehir Tepebaşı Şehit Mehmet Şengül Fen Lisesi’nde kimya öğretmeni olan Halime Avcı Bölek, proje ve süreç hakkında,

    “Öncelikle öğrencilerimle bu projeyi Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) yarışması için hazırlanmıştır ve katılmıştık. Ardından orada da bir başarıyı bölge üçüncüsü olduk. Ama bu projeyi biraz daha geliştirerek uluslararası bir yarışmaya katıldık. Orada da altın madalya almayı hak ettik. Projemizden şöyle kısaca bahsedecek olursam; Yani aslında sığırkuyruğu diye bilinen yol kenarlarında çok olan bir bitki. Bu bitkinin belli kısımlarını aldık. Kök, gövde işte yaprak ve çiçek kısımlarını aldık aslında, sonra bunları ekstre ettik. Ardından pankreas kanserli hücre ve sağlıklı hücreye enjekte ettik. Yaptığımız testler ve analizler sonucunda özellikle çiçek kısmının çok etkili olduğunu gördük. Şimdi kanser ilaçlarının en büyük özelliklerinden bir tanesi kanserli hücreleri öldürürken aynı zamanda sağlıklı hücre de çok zarar vermesi. Fakat bizim özellikle çiçek hücresi bu anlamda ciddi anlamda ayırt edicilik gösterdi. Bununla ilgili hesaplamaları da yaptık, istatistiksel olarak. Ve çok anlamlı değerler bulduk. Yani sağlıklı hücreye zarar vermeden pankreas kanseri üzerinde ciddi anlamda öldürücü bir güce sahip olduğunu bulduk. Anadolu Üniversitesi’nden de çok güzel destekler aldık. Ayrıca Eczacılık Fakültesi’ne teşekkür etmek istiyorum. Bize gerçekten laboratuvarlarını açmasalardı, hani biz bu projeyi yapamazdık. Daha sonra İzmir’deki uluslararası bir programa başvurduk. 27 ülke başvurdu bunlardan 12 ülke seçildi. Çocuklar 3 gün boyunca İzmir’de bu etkinliğe katıldılar. Son gününde bir ödül töreni oldu ve biz altın madalya aldığımızı öğrendik” ifadelerini kullandı.

    “Sponsor arayışımız da var”

    Londra’da ve İran’da yapılacak yarışmalara davet aldıklarını belirten Halime Avcı Bölek maliyetlerden dolayı yarışmalara gitme ihtilallerinin az olduğunu ifade etti. Sponsor desteği ile yarışmaya katılabileceklerini belirten Bölek, şöyle devam etti:

    “Londra’da ve İran’da daha sonra temmuz ayında yapılacak olan hem yarışma hem kongre gibi bir organizasyona davet edildik. Aslında bu noktada birazcık bir sponsor arayışımız da var. Çocukların buraya gidebilmesi için ciddi maliyetler var. Sponsor bulabilirsek çok mutlu olurum. Öğrencilerimin o atmosveri yaşayarak görmemesini isterim. Bunu burada destek verebilecek sponsorlar olursa çok sevinirim. Bu bir ön çalışma bunun ilaçlaştırma sürecini devam ettirmek istiyoruz aslında biz. Çünkü lise boyutunda bir proje olduğu için hayvan deneyleri ya da insan deneyleri konusunda izin almamız çok mümkün olmuyor. Ama eğer bu projeyi geliştirip, hani yurtdışında da sunup destek bulursam, bunu ilaçlaştırma aşaması devam ettirmek istiyoruz.”

    Eskişehir Tepebaşı Şehit Mehmet Şengül Fen Lisesi’nde öğrenim gören Zehra Duymaz ise aldıkları altın madalya ve proje hakkında, “İlk başta biz absorbe özelliğine baktık sığırkuyruğunun ve çok iyi ağır metal absorbe ettiğini gördük işte. Bu bitkiyi araştırırken de sonradan kansere antikanserojen etkilere sahip olduğunu gördük. Buna bağlı olarak da buradan şeyler bulabilir miyiz diye bakarken, pankreas kanserine ait bir çalışma yapılmadığını gördük ve bu alana biraz daha yöneldik. Öncelikle kariyer seçimlerini sorgulamaya başladım. Hani biyokimya ya da farmakoloji alanındaki içsel şeyleri gördüğüm için onlar da gayet hoşuma gittiği için belki bu alanda kariyer seçebilirim diye düşündüm ve hani böyle bir birincilik almış olmak da beni hani bu alanda başarılı olabileceğini düşüncesine de itti biraz. Hani grup çalışması yapmayı da öğrendim, makale okumayı işte bilimsel araştırma yapmayı, laboratuvarda nasıl giyinmem, nasıl hareket etmem gerektiğini birçok bilimsel şey öğrenmiş oldum ve çok büyük katkı sağladı bana” dedi.