Prof. Dr. Uğur Coşkun, kanser tedavisinde kullanılan kişiye özel tedavi yöntemini değerlendirdi.
Coşkun, kanserin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en önemli ve korkulan sağlık problemlerinin başında geldiğini belirterek, “Daha önceden tek seçeneğin kemoterapi olduğu bu alanda artık yeni geliştirilen ilaçlar sayesinde büyük gelişmeler yaşanıyor. Akıllı ilaçlar dediğimiz bu ilaç türleri kemoterapiden farklı olarak büyük oranda sadece kanser hücrelerini hedefliyor ve dolayasıyla yan etki oranı daha az oluyor. Kemoterapiden oldukça farklı olan bu yeni grup ilaçlar tümörün yayılmasına yol açan yolları bloke ediyor ya da kişinin kendi bağışıklık sistemini uyararak kanser hücrelerini yok ediyor” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Coşkun, her kanser hastasının kendi tümör dokusunda incelemeler yaparak, kanserin davranış özelliklerini, yayılma yollarını saptayarak söz konusu akıllı ilaçlardan hangisinin o hastada etkili olabileceğini öngörebildiklerini paylaşarak, “Bu şekilde daha etkili tedavinin hastaya uygulanma imkanı oluyor. Bu gelişmeler ışığında kemoterapi kullanımının giderek azaldığını söyleyebiliriz. Fakat bu kişiye yönelik genetik ve moleküler analizler oldukça pahalı ve birçoğu geri ödeme kapsamında değil. Mutlaka tıbbi onkoloji doktorunun önerisi doğrultusunda bu testlerin planlaması ve işlem öncesi hasta ve yakınlarına doğru şekilde bilgi verilmesi son derece önemli. Tüm hastalarda aynı şekilde gerekli olduğunu söyleyemeyiz. Faydası olmayacak hastaları gereksiz maliyetlerden korumak gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.
Coşkun, başta meme kanseri olmak üzere birçok kanser hastasında ameliyat sonrası koruyucu kemoterapiler uyguladıklarını hatırlatarak, “Bu alanda da önemli gelişmeler bulunmakta. Günümüzde artık bir grup meme kanseri hastasının kendi meme kanser dokusunda yapılan analizler ile o hastada kemoterapiye gerek olup olmadığını saptayabiliyoruz. Bu sayede daha önceden kemoterapi verdiğimiz birçok hastanın gereksiz kemoterapiden kaçınmasını sağlayabiliyoruz. Bu testlerin çoğu yurtdışı odaklı olduğu içim maalesef çok pahalı. Bu alanda ülkemizde de gerek Sağlık Bakanlığı gerekse üniversitelerimiz bünyesinde çalışmalar yoğun bir şekilde sürdürülmekte” dedi.
Etiket: kanser
-
Kanser tedavisinde yeni yöntem
-
1 saniyede kanser teşhisi
İzmir’de faaliyet gösteren bir yapay zeka üreticisi şirketin yönetim kurulu başkanı olan Erkan Karagöz, yapay zeka dünyasında yaşanan son gelişmeleri yorumlayarak, yapay zekanın son dönemde sınırları zorladığını söyledi. Karagöz, yapay zekanın tıp dünyasında da önemli bir rol oynadığını ifade ederek, radyoloji görüntülerinde hastalıkları doğru ve hızlı bir şekilde tanımlayabildiğini belirtti.
Karagöz, “Son zamanlarda derin öğrenme algoritmalarıyla donatılmış yapay zeka sistemleri radyoloji görüntülerini analiz ederek, hastalıkları daha hızlı ve doğru bir şekilde tanımlayarak, erken teşhis ve kişiye özel tedavilerin geliştirilmesine olanak tanıyor” dedi.
1 saniyede kanser teşhisi
Meme kanserinin teşhisi yönünde yapay zeka yazılımı geliştirdiklerini, meme kanserini mamografi kesit görüntüleri ile sadece 1 saniyede yüzde 98 üzerinde bir doğrulukla tanıdıklarını belirten Karagöz, bu modülün aynı zamanda karaciğer hastalıklarını da tespit ettiğini ifade etti.
Karagöz, “Yapay zeka kişisel asistanlar aracılığıyla günlük yaşamımıza daha fazla entegre oluyor. Sesli komutları anlama ve doğal dil işleme yetenekleri gelişen sanal asistanlar, kullanıcılara daha kişisel ve etkileşimli bir deneyim sunuyor. Bu, ev otomasyonu ile iş dünyası ve günlük görevlerde kolaylık sağlıyor. Yapay zeka robotların karmaşık görevleri daha hassas ve hızlı bir şekilde gerçekleştirmelerine olanak tanıyor. Bu da endüstriyel otomasyonun artması ve üretim süreçlerinin daha verimli hale gelmesi anlamına geliyor. Yapay zeka destekli robotlar, insanlarla iş birliği içinde çalışarak üretkenliği artırıyor” ifadelerini kullandı.
“Yerli ve milli olan çekirdek sistemine sahibiz”
“Yapay zeka artık duygusal ifadeleri tanıma yeteneğini geliştiriyor” diyen Karagöz, “Bu, müşteri hizmetlerinden eğitim alanına kadar birçok alanda insan-makine etkileşimini daha zengin ve duygusal bir seviyeye taşıyor. Bu gelişmelerle birlikte yapay zeka etiği ve duygu tanıma konusundaki endişeler de artıyor. Bizim de şirket olarak geliştirmiş olduğumuz yüz tanıma sistemi ve davranış analiz sistemlerinde bu özelliklerin hepsini kullanıyoruz. Türkiye’de bütün modülleri ile yerli ve milli olan çekirdek sistemine sahibiz” diye konuştu.
“Etik, güvenlik ve mahremiyet konularının dikkatlice ele alınması gerekiyor”
Hukuk alanında geliştirmekte oldukları yapay zeka robotu ile ilgili de bilgi veren Karagöz, “Özellikle büyük veri analizi ve hukuki belgelerin incelenmesi gibi alanlarda yapay zeka avukatları destekleyerek daha hızlı ve etkili bir şekilde çalışmalarını sağlayacaktır. Bu kullanımın etik ve mahremiyet konularını beraberinde getirdiği unutulmamalı. Yapay zeka bu alanlarda sağladığı avantajlarla birlikte etik ve güvenlik konularında da tartışmaları beraberinde getiriyor. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte yapay zeka alanında yapılan çalışmaların gelecekte daha da önem kazanması bekleniyor. Her geçen gün yeni bir potansiyel ortaya çıkararak, insan yaşamını daha kolay ve etkili hale getirme yolunda ilerliyor. Teknolojilerin kullanımıyla ilgili; etik, güvenlik ve mahremiyet konularının dikkatlice ele alınması gerekiyor. Gelecekte yapay zeka alanındaki araştırmaların ve geliştirmelerin bu konulara odaklanması, teknolojinin toplumsal fayda sağlamasına yardımcı olacaktır” şeklinde konuştu.
Karagöz, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Yapay zeka geniş bir sektörlerde ve disiplinlerde önemli ilerlemeler kaydetmeye devam ediyor. Bu gelişmelerin kontrolsüz bir şekilde ilerlemesi, beraberinde çeşitli sorumlulukları da getiriyor. Yapay zekanın; etik kullanımı, veri güvenliği ve toplumun çeşitli kesimlerine eşit şekilde hizmet etmesi için yönetişim ve düzenleme mekanizmalarının güçlendirilmesi önemli bir konudur. Bu bağlamda gelecekteki yapay zeka gelişimlerinin, sürdürülebilir, adil ve etik bir temelde ilerlemesi kritik bir öneme sahiptir. Ülkemize ve milletimize fayda sağlayacak yazılımlar geliştirmeye devam edeceğiz.”
-
Kendi tedavi yöntemini kendisi keşfetti
Baş ağrısı ve kusma şikayeti ile ailesi tarafından götürüldüğü hastanede kansere yakalandığı tespit edilen 7 yaşındaki Kuzey Güvenç, hastalığı ile mücadelede kendine has bir yöntem keşfetti. Kanser tedavisi sürerken lego yapmaya başlayan minik Kuzey’in bu şekilde moral bulduğu ve bu aktivitenin onun üzerinde iyileştirici bir etkisi olduğu görüldü. Kuzey’in ailesi ise lego yapmanın onu mutlu ettiğini ve tedavisine olumlu katkısı olduğunu fark edince daha fazla lego almaya başladı. Baba Abdulkadir Güvenç ve anne Cansu Güvenç, Kuzey’in kendi başına keşfettiği bu tedavi yönteminde ona destek olmak adına tedavi masraflarının yanı sıra legolar için de ciddi bir meblağ harcadı. Abdulkadir Güvenç, bu süreçte Kuzey’in yanında olabilmek için önce dükkanını kapattığını, ardından arabalarını sattıklarını ve zaman zaman kredi çekerek masrafları karşılamaya çalıştıklarını söyledi. Oğlunun bu yardımcı tedavi yöntemini kendi başına bulduğunu hatırlatan Güvenç, bunun başka hastalar için de örnek olabileceğini belirtti. Minik Kuzey ise, lego yapmaktan keyif aldığını ve bunun kendisine iyi geldiğini ifade etti.
“Onkoloji süreci devam ediyor”
Oğlu Kuzey’in hastalığını tedbir amaçlı istedikleri MR sonucunda öğrendiklerini söyleyen baba Abdulkadir Güvenç, “Bir sefer başım ağrıyor dedi. Bir de kusması vardı. Doktor kontrolüne gittik. Orada migrenden şüphelendiler, belli bir süre takip dediler. Biz de tedbir için MR (Manyetik Rezonans Görüntüleme) istedik, MR’da çıktı. Bir gün sonra da ameliyat oldu. MR’da kitle, tümor olduğunu söylediler. Patoloji sonucu da kötü huylu geldi ve tedavimiz de böylece başlamış oldu. Kanser olduğunu öğrendikten sonra da normal onkoloji tedavisine geçti. Şu an o sürecimiz devam ediyor” dedi.
“Kuzey kendi tedavi yöntemini kendisi keşfetti”
Abdulkadir Güvenç, Kuzey’in kendi keşfi olan yardımcı tedavi yöntemi de anlattı. Güvenç, “Biz Kuzey’i puzzle, yapı taşları, satranç gibi oyunlarla tanıştırdığımızda 2 buçuk yaşındaydı. 5 yıldır bunlarla ilgileniyor. Ameliyatı olduktan sonra, görme, konuşma, çiğneme, yutma, yürüme, denge gibi yetilerinin tamamını kaybetti. Sağ tarafı komple hiç yoktu. Satrancı eli çok titrediği, taşları çok devirdiği için oynayamadı, oynamak istemedi. Yapı taşlarına geçti, puzzle oynadı. Aslında Kuzey kendi tedavi yöntemini kendisi keşfetmiş oldu. Biz elimizden geldiği kadar ona sadece maddi destekte bulunduk. Geri kalan her şeyi kendisi yaptı, kendi tedavisini aslında kendisi geliştirdi” diye konuştu.
Ailesi Kuzey’in tedavisi için arabasını sattı
Tedavi sürecinde yaşananlardan bahseden Güvenç, “Kuzeyle ilgilenmek için, onun hastane ve fizyoterapi sürecinde yanında olmak için önce dükkanımı kapattım. Konuşma terapisi, fizyoterapi ve oyuncaklarına bütçe ayırmamız gerekti. Bunlar için de önce birikimlerimiz, sonrasında araba, sonrasında da yatırımlarımızı değerlendirerek bunların maliyetini, bütçesini oluşturmuş olduk. Kenarda da tedbir amaçlı beklettiğimiz bir paramız vardı, onların hepsini kullandık. Yetmediği yerde de kredi kullandık” şeklinde konuştu.
“2 yıllık bir tedavimi sürecimiz olacak”
Kuzey’in son sağlık durumu hakkında konuşan Abdulkadir Güvenç, “Kuzey son MR’ını geçen hafta çekildi ve çok şükür temiz geldi. Şu anda fizyoterapi süreci devam ediyor. Yürümeye yeni yeni başladı. İnce motor için yapı taşları, legolara hala devam ediyor. Nereye kadar devam eder bilmiyorum ama galiba 2 yıllık bir tedavi sürecimiz yer alacak” dedi.
Güvenç, “İlk operasyonunu Adnan Dağçınar yaptı. Kendisi bütün çocuklar için özveriyle çalışan, gece gündüz hastanede yer alan birisi. Öncelikle ona teşekkür ediyorum. Tedavimizi devam ettirdiğimiz Medipol Hastane grubunda Onkoloji Bölümü Murat Elli ve ekibi de her şeyimize çok çok yardımcı oldu” sözleriyle de çocuğunun tedavisini yapan hekimlere teşekkür etti.“Lego yapmak bana iyi geliyor”
3 yaşından beri lego yaptığını, lego yapmanın kendisine keyif verdiğini ve çok fazla legosunun olduğunu söyleyen Kuzey Güvenç ise yaparken en çok keyif aldığını söylediği oyuncağını anlattı. “Şurada ağırlıkları var. Şununla hareket ediyor, otomatik. Tamamını ben yaptım. Lego yapmak bana iyi geliyor” diyen Kuzey, akranlarını da lego yapmaya davet etti.
Kuzey’in yaptığı legolar Şişli’de sergilendi
Kısa sürede yüzlerce parçadan oluşan onlarca lego yapan Kuzey’in bu eserleri Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Ran Kültür Merkezi’nde sergilenmeye başlandı. Sergiye ziyaret eden çocukların, Kuzey’in elinden çıkan legoları hayranlıkla incelediği görüldü.
-
Akciğer Kanseri Farkındalığına dikkat çekildi
“Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı” münasebetiyle Palandöken Kaymakamlığı Proje Ofisi koordinesinde hazırlık süreçleri tamamlanan Yeşilay, Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Palandöken İlçe Sağlık Müdürlüğü ve İl Tütün Denetimi biriminden personelin sunumu ile akciğer kanserinin önemi, risk faktörleri, sigaranın zararları ve bağımlılıkla mücadele konuları kamu personellerine anlatılarak “Sigara Bırakma ve Akciğer Kanseri Bilgilendirme Eğitimi” verildi.
Eğitim sonunda karbonmonoksit ölçüm cihazıyla ölçüm yapıldı.
-
En çok o can aldı
Akciğer kanserinin sigara içmeyen kişilerde de görülebileceği bilgisinin sigara içicilerini rahatlatmaması gerektiğini belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Merda Erdemir Işık, “Akciğer kanseri, sigara içmeyen kişilerde de karşımıza çıkıyor; ancak sigara içen kişilerde bu riskin çok yükseldiğinin unutulmaması gerekiyor” dedi.
Işık, akciğer kanseri farkındalık ayına özel yaptığı açıklamada, “Ne yazık ki hem sigara içenler hem de sigara dumanına maruz kalanlar akciğer kanseri tehdidiyle karşı karşıya. 4 binden fazla kimyasalın vücuda girmesine neden olan bu bağımlılık, akciğeri kaplayan hücrelere zarar veriyor. Vücut bu hücreleri onarabilse de kimyasallara maruziyet süreklilik hâline geldiğinde hasar büyüyor. Zaman geçtikçe de zarar gören hücreler farklı davranmaya başlayarak kanser oluşumuna yol açabiliyor. Sigara çok önemli bir risk faktörü olsa da akciğer kanserine yol açabilen farklı faktörler de var. Radon ve asbest gazlarının uzun süreli solunması da ailede akciğer kanseri öyküsünün bulunması da kanser tehlikesini gündeme getiriyor” şeklinde konuştu.
Akciğer kanserinin oldukça sinsi ilerleyen bir hastalık olduğunu belirten Dr. Merda Erdemir Işık, risk altında olan kişilerin düzenli sağlık kontrollerini yaptırmaları gerektiğini hatırlatarak sözlerine devam etti:
“Akciğer kanseri ileri evrelerde teşhis edildiğinde agresif tedaviler devreye alınıyor ve ne yazık ki sağ kalım oranları düşebiliyor. Bu nedenle doktor kontrollerine düzenli olarak gidilmesi şart; çünkü akciğer kanserinin belirtilerinin ortaya çıkış süreci kişiden kişiye değişebilmekle birlikte ileri evreleri bulabiliyor. Hastalık sinsi bir şekilde ilerliyor ve kanserli hücreler akciğer dokusuna yayılıp farklı organlara sıçrayabiliyor. Dolayısıyla düzenli kontrollerin aksatılmaması son derece önemli.”Işık, şöyle devam etti:
“20 yıl, günde 1 paket sigara içenlerin hiçbir şikâyetleri olmasa dahi göğüs hastalıkları uzmanlarınca muayene edilmesi, akciğer kanseri taraması yaptırması gerekiyor. Aynı şekilde 50 yaşını geçen, geçmiş dönemde ya da aktif olarak sigara içen kişilerin de akciğer kanseri taramasından geçmesi önemli. Genel bir söylemde bulunmak gerekirse sigara öyküsü bulunan kişilerin yılda 1 kez mutlaka düzenli kontrole gitmesi tavsiye ediliyor. Kontroller kapsamında yapılacak testler hasta özelinde değişebiliyor. Akciğer kanseri taramaları; yalnızca sigara içen, sigara dumanına maruz kalan ya da ailesinde akciğer kanseri öyküsü bulunanlar için önerilmez. Centers for Disease Control and Prevention (CDC) 50 – 80 yaş aralığındaki herkesin akciğer kanser taramasından geçmesini tavsiye ediyor.” -
Ani kilo kaybı olanlar dikkat
Kadınlara oranla erkeklerde daha fazla ve genellikle 60 üstü bireylerde görülen mide kanserinin maalesef erken teşhisi diğer kanser türlerine oranla daha az. Bu anlamda mide kanserinin erken teşhis edilebilmesi için kiloda ani kayıp, mide ağrısı ve rahatsızlık, iştah kaybı, kusma, kanlı dışkı ve halsizlik ve yorgunluk belirtilerin dikkatli değerlendirilmesi gerektiğini hakkında Medicana Kadıköy Hastanesinden Prof. Dr. Taner Oruğ ve Dr. Muharrem Coşkun bilgilendirmelerde bulundu.
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Taner Oruğ, mide kanserinde erken tanının tedavi sürecine büyük önem taşıdığını vurgulayarak “Mide kanseri, genellikle mide iç yüzeyindeki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyümesi ve çoğalması sonucu ortaya çıkan bir kanser türüdür. Mide kanseri genellikle mide duvarının iç tabakasında başlar ve zamanla diğer tabakalara yayılabilir’’ dedi. Prof. Dr. Taner Oruğ, ‘Helicobacter pylori’ adlı bakterinin neden olduğu kronik inflamasyon sonucunda ortaya çıkan mide kanseri ile ilgili risk faktörleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri gibi bazı temel bilgileri aktardı.
Yüksek oranda tuz içeren gıdalara dikkat
Prof. Dr. Oruğ, mide kanserinin genellikle 60 yaş üstü bireylerde daha sık görüldüğünü ifade ederken, “Mide kanseri erkeklerde kadınlara göre daha yaygındır. Helikobakter pylori enfeksiyonu denilen Mide ülserlerine neden olan bir bakteri ile ilişkilidir. Aşırı tuzlu ve tütsülenmiş gıdaların tüketimi riski artırabilir. Sigara içme ve aşırı alkol tüketimi de risk artışında önemli yer tutar. Mide kanserinde tedavinin başarısı hastalığın evresi ile yakından ilişkilidir. Bu nedenle kiloda ani kayıp, mide ağrısı ve rahatsızlık, iştah kaybı, kusma, kanlı dışkı ve halsizlik ve yorgunluk belirtilerinin dikkatli değerlendirilmesi gerekir” dedi.
Teşhis endoskopiyle konulabilir
Endoskopinin mide kanseri gibi üst sindirim sistemi hastalıklarının teşhisinde önemli bir rol oynadığını söyleyen Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Muharrem Coşkun ise “Esnek bir endoskop kullanılarak mide, yemek borusu ve onikiparmak bağırsağı gibi organların iç yüzeyini doğrudan görüntülenerek kanser veya diğer hastalıkların varlığını belirleme erken teşhisi olanağı tanır. Endoskopi sırasında doktorlar, şüpheli alanlardan doku örnekleri alabilirler. Bu biyopsi numuneleri, laboratuvar incelemesi için gönderilerek kanser hücreleri varsa teşhisin kesinleştirilmesine yardımcı olabilir. Lezyonların büyüklüğünü ve yerini belirleyebilir. Bu bilgiler, cerrahi müdahale veya diğer tedavi seçeneklerinin planlanmasında önemlidir” şeklinde konuştu.
Tedavi süresince hastaların yaşam kalitesi artırılmalıdır
Mide kanserinin tedavisinde en yaygın yöntemlerden birinin cerrahi müdahale olduğunu belirten Uzm. Dr. Muharrem Coşkun, “Ameliyat sırasında, kanserli hücreleri içeren bölge çıkarılır. Bu, kanserin büyüklüğüne ve yayılma derecesine bağlı olarak farklılık gösterebilir. Radyoterapi, kemoterapi, imunoterapi gibi tedavi seçenekleri genellikle bir araya getirilerek kullanılır ve kanserin türüne, evresine ve genel sağlık durumuna bağlı olarak kişiselleştirilir. Tedavi sürecinde hastaların yaşam kalitesini artırmak ve yan etkilerle başa çıkmak için destekleyici bakım da önemlidir. Her durum benzersizdir, bu nedenle tedavi planı genellikle bir multidisipliner ekibin ortak çabalarıyla belirlenir. Tedavi süreci sürekli olarak değerlendirilir ve gerektiğinde ayarlamalar yapılabilir” diye konuştu.
-
Akciğer kanseri görülme yaşı gittikçe düşüyor
Akciğer kanseri dünyada en sık ölüme sebep olan kanser türü olduğunu ifade eden Bursa Şehir Hastanesi’nde görevli Göğüs Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Atilla Pekçolaklar, en sık belirtilerinin göğüs ağrısı, nefes darlığı, kanlı balgam, kilo kaybı, iştahsızlık olduğunu dile getirdi.
Akciğer kanserinin günümüzde genç yaşlarda görülmeye başladığının altını çizen Doç. Dr. Pekçolaklar, “Öncesinde 50 yaş ve üzerinde rastladığımız akciğer kanseri görülme sıklığı ve yaşı daha erken yaşlara geriledi. 30’lu yaşlarda akciğer kanseri sebebi ile ameliyat yaptığımız hastalar artık oluşmakta. Bunun en büyük sebeplerinden biri tütün ve tütün ürünlerinin daha genç yaşta kullanılmaya başlanması, bu başlama yaşının erken olması bizim de akciğer kanserlerini daha genç yaşta karşılaşmamıza sebep olmaktadır” dedi.Akciğer kanser teşhisini biyopsi yöntemiyle koyulduğunu vurgulayan Doç. Dr. Pekçolaklar, “Teşhis koyduğumuz akciğer kanseri genelde ileri evre oluyor. Bu yüzden akciğer kanserinin erken teşhisi çok önemlidir. Erken teşhiste cerrahi tedavi, akciğer kanseri tedavisinde uzun yıllar kazandırıyor. Sonrasında onkolojik tedaviler de mevcut” şeklinde konuştu.
-
Uğur Şahin kanser aşısı için tarih verdi!
2019’un son günlerinde Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs kısa sürede küresel bir pandemiye dönüşerek milyonlarca hayata mal olmuştu.
Dünya korona aşılarının yardımı ile pandemiyi geride bırakırken Almanya’dan sevindiren bir haber geldi.
Korona aşısı da üreten BionTech’in kurucusu Uğur Şahin, şirketinin kanser çalışmaları hakkında konuştu.
Şahin, Bild am Sonntag’a verdiği röportajda kanser tedavisinin durumuna ilişkin bilgiler verdi.
Şahin, ‘2025 ile 2029 yılları arasında çeşitli diğer terapötik yaklaşımlar için çalışma verilerine sahip olmayı planlıyoruz’ dedi.
Şahin kansere karşı ilk kişiye özel mRNA bazlı aşılarının 2030’dan önce onaylanabileceğini umuyor.
Şahin ‘Hastadan kan ve tümör örneği alıyoruz ve dört hafta sonra kişiye özel aşıyı yapıyoruz. Ve ideal olarak yılda sadece 100 değil, on binlerce hasta için’ ifadelerini kullandı.
-
KOAH tedavisinde ilk şart sigarayı bırakmak
Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Dünya KOAH Günü kapsamında eğitim düzenledi. Hastanenin konferans salonunda gerçekleştirilen eğitimde Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Gülgün Çetin Afşar, hasta ve hasta yakınlarına KOAH hastalığının belirtileri, risk faktörleri ve tedavi yöntemleri hakkında çeşitli bilgiler aktardı. KOAH’ın kronik bir hastalık olduğunu dile getiren Doç. Dr. Afşar, özellikle sigara dumanı, mesleki maruziyet, ev içi ya da dış ortam kirliliği nedeni ile çeşitli toz, partikül ve gazların akciğere ulaşıp zaman içerisinde mikrobik olmayan bir iltihap ile akciğeri tahrip ettiğine dikkat çekti. KOAH’ın; öksürük, nefes darlığı, balgam çıkarma gibi birtakım belirtiler ortaya çıktığını dile getiren Doç. Dr. Afşar, “KOAH hastalığı tedavi edilebilir ve önlenebilir bir hastalıktır. O yüzden KOAH hastalığında en önemli risk faktörü olan sigara ile mücadelemiz devam etmektedir. Sigara en önemli risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi.
KOAH tedavisinde ilk aşama olarak sigaranın bırakılması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Afşar, “Bunun dışında iç ve dış ortam kirliliği ile mesleki maruziyetler gibi birtakım risk faktörlerinden uzak durmak gerekiyor. Hastalarımıza tanı konulduktan sonra halk arasında fıs fıs diye adlandırılan inhaler tedaviye başlamamız gerekiyor. İnhaler tedavide hastaların durumuna göre birtakım tedavi planları ortaya çıkarılıyor. Cihaz eğitimi vererek hastaların ilaçlarını düzenli kurmalarına destek oluyoruz” ifadelerini kullandı.
Öte yandan hastanenin poliklinik girişine kurulan stantta vatandaşlara KOAH ile ilgili çeşitli broşürler dağıtıldı. Doç. Dr. Gülgün Çetin Afşar ve göğüs hastalıkları hekimleri tarafından vatandaşlara sigaranın zararları ile ilgili bilgilendirme yapıldı. -
Akciğer kanserinin sebebi sigara
Akciğer kanseri dünya çapında önemli sayıda ölüme neden olan önemli bir halk sağlığı sorunu olarak biliniyor. Dünya çapında yılda 1.76 milyon kişinin akciğer kanseri tanısı aldığını söyleyen Göğüs Hastalıkları uzmanlarından Doç. Dr. Pervin Korkmaz, “Akciğer kanseri, akciğer dokusundaki anormal hücrelerin hızlı şekilde çoğalması sonucu oluşmaktadır. Dünyada ölüme neden olan kanserler arasında, kadın ve erkeklerde de ilk sırada yer almaktadır. Yılda yaklaşık iki milyon kişi akciğer kanseri tanısı alırken, 1.76 milyon kişi bu hastalık nedeniyle ölmektedir” dedi.
En sık Ege ve Marmara’da görülüyor
Türkiye’nin Akciğer Kanseri Haritası Projesi verilerine göre akciğer kanseri sıklığı erkelerde 100 binde 75, kadınlarda 100 binde 10 olduğunu ifade eden Doç. Dr. Korkmaz, “Rakamlara göre yıllık beklenen yeni hasta sayısı yaklaşık 30 bin olarak açıklanmıştır. Bu verilere göre akciğer kanseri kadın ve erkeklerde en sık Ege ve Marmara’da, en az ise Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da görüldü. Türkiye’de yaklaşık her 10 kişiden 3’ü sigara içmektedir. Sigara da akciğer kanserinin en önemli sebeplerinden biri, kanserin yüzde 90 sebebidir. Yine istatistiksel verilere göre akciğer kanserlerinin yüzde 90 nedeni sigara içmektir. Bu nedenle sigara tüketimi durdurulmalıdır” şeklinde konuştu.
Çok az bir oranda da olsa sigara içmeyenlerde de görülebilir
Sigara tüketiminin yanında akciğer kanseri sebeplerini de sıralayan Doç. Dr. Pervin Korkmaz, şöyle devam etti: “Akciğer kanserinde diğer risk faktörleri arasında asbest liflerinin solunması, radon gazı, petrol ürünleri, hava kirliliği ve aile öyküsünün olması yer almaktadır. Günlük tüketilen sigara miktarı, sigaraya başlama yaşı, ne kadar süre kullanıldığı kanser gelişimiyle ilişkilidir. Pasif içici olmanın da akciğer kanserine yol açtığı bilinmektedir. Çok az bir oranda da olsa sigara içmeyenlerde de akciğer kanseri gelişebilmektedir.”
Akciğer kanseri genelde ileri evrede tanı alıyor
Akciğer kanserine bağlı yakınmalar ve bulguların genelde altta yatan yandaş hastalıklar veya sigara ile ilişkilendirildiğine değinen Doç. Dr. Pervin Korkmaz, “Bu nedenle de genelde akciğer kanseri ileri evrede tanı almaktadır. Evre ilerledikçe de prognoz kötü seyretmektedir. Yakınma ve bulgular kanserin nereyi tuttuğu ve yaygınlığıyla ilgili olmaktadır. En sık yakınmalar öksürük, öksürükle ağızdan kan gelmesi, nefes darlığı, göğüs ağrısıdır. Bunun dışında bulantı, kusma, baş ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı gibi belirtiler de olabilmektedir” şeklinde konuştu.
En önemlisi korunmak
Belirtilerle hekime başvuran hastalara fiziki muayene ve görüntüleme tetkiklerinin uygulandığına değinen Doç. Dr. Korkmaz, “Akciğer kanserinden şüphelenildiği takdirde ileri incelemeler yapılmaktadır. Bunlar arasında vücut taraması ve patolojik inceleme yer almaktadır. Uygulanacak olan tedavi; patolojik olarak saptanan hücre tipine ve hastalığın evresine, hatta hastanın yandaş hastalıklarının varlığı ve bunların durumuna göre belirlenmektedir. Ne yazık ki nadiren erken evrede tanı konulan olgulara cerrahi tedavi uygulanabilmektedir. Diğer durumlarda kemoterapi, radyoterapi veya bunların kombinasyonları uygulanabilmektedir. Yaşam süresini belirleyecek olan yine kanserin hücre tipi ve evresidir. Kötü prognozu olan bu hastalıktan korunmak en önemli noktadır. Bunun için sigara ve tütün ürünlerinden uzak durmak, gereksiz radyasyon almamak, meslek riski olanlarda da uygun koruyucu maskelerin kullanılması gerekmektedir. Yukarıda bahsedilen yakınmaları olanların da kendilerini ihmal etmeden hekimlerine başvurmaları önemlidir” şeklinde görüş verdi.