Etiket: kanser

  • Kanser hastası çocuklar Türkiye’ye getirilecek

    Kanser hastası çocuklar Türkiye’ye getirilecek

    Türkiye, Gazze’deki yaralıların tedavi edilebilmesi için girişimlerini sürdürüyor.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’nin Gazze’ye gönderdiği insani yardımlar ve Mısır’da kurulması planlanan sahra hastanesine ilişkin açıklamalarda bulundu.

    Bakan Koca, dün akşam saatlerinde İsrail Sağlık Bakanı ile telefonda görüştü. Görüşmede Gazze’deki yaralıların tedavisi için Mısır’a gönderilecek sahra hastaneleri ele alındı.

    22 Ekim Pazar günü Cumhurbaşkanlığı’na ait uçakla Mısır’a giden bakanlık yetkilileri ve uzman doktorlardan oluşan 20 kişilik heyetin ilaç ve tıbbi malzeme gönderdiğini hatırlatan Bakan Koca, “Yoğun temaslarımıza rağmen, planladığımız hizmetleri, hayata geçirebildiğimizi söyleyemiyorum.” dedi.

    “ÇABALARIMIZ YETERLİ OLMADI”

    Sahra hastaneleri için ilk günden bu yana Mısır Sağlık Bakanlığı ile koordinasyon içinde olduklarının altını çizen Bakan Koca, “Çabalarımız yeterli olmadı.” diye konuştu.

    Dün akşam İsrail Sağlık Bakanı ile görüştüğünü dile getiren Koca, şiddetin her türünün kabul edilemez olduğunu açıkça ifade ettiğinin altını da çizdi.

    “TÜRKİYE’YE GETİRMEYE BAŞLAYACAĞIZ”

    Koca, “Hastalarının tedavilerinin devam edememesi çocuklar üzerindeki hassasiyeti ifade ettim. En kısa sürede kanser hastası çocukları Türkiye’ye getirmeye başlayacağız.” dedi.

    Öte yandan Koca, bugün yola çıkması beklenen gemi ile ilaç, tıbbi cihaz, 8 adet sahra hastanesi, 20 ambulans ve tıbbi sarf dahil yaklaşık 500 ton yardım ekipmanı ulaştıracaklarını belirtti.

  • Kızını ziyarete geldi, kanser olduğunu öğrendi

    Kızını ziyarete geldi, kanser olduğunu öğrendi

    Çorum’dan Şırnak’a kızını ziyarete gelen 53 yaşındaki Osman Kabalak, ilk başlarda Şırnak’ta ameliyat olmakta tereddüt yaşadı. Ancak, Genel Cerrahi Uzmanı Opr.Dr. Emre Teke ve Opr. Dr. Değercan Yeşilyurt tarafından ameliyatın burada yapılabileceği ve herhangi bir riskinin olmadığı aktarıldı. Şırnak’ta ameliyat olmaya karar veren Kabalak, ameliyattan 3 gün sonra taburcu edilecek.
    Rektum kanseri (Kolon Kanseri) daha fazla uzmanlık gerektirdiğini ve ameliyat ile tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu belirten Opr. Dr. Emre Teke, “Hastamıza rektum kanseri nedeniyle ameliyat yaptık. Rektum kanseri ameliyatla tedavi edilen bir hastalık. Bu ameliyatlar kapalı veya açık yapılabiliyor. Kapalı çok sık yapılmıyor. Laparoskopi cerrahi çünkü. Daha fazla uzmanlık gerektiren bir cerrahi alanı. Bu cerrahi yöntemle ilk defa biz yaptık. Laparoskopi low anterior rezeksiyon geçen işlemi yaptık hastamıza. Hastamız Çorum’dan geldi. Açık ameliyata karşı çok fazla ön yargısı vardı. Özellikle kapalı ameliyat yapmak için başvurdu bize. Bu ameliyatla da hastamızın bağırsağın en son rektumu çıkardık, daha sonra diğer kısım ile birleştirdik” dedi.

    “Laparoskop cerrahi büyük deneyim gerektiriyor”

    Laparoskop cerrahinin büyük deneyim gerektirdiğini ifade eden Opr. Dr. Teke, “En kısa zamanda da hastamızı taburcu edeceğiz. 2 -3 günlük bir sürede. Açık ameliyatta uzun süreler alıyor, çok fazla ileri enfeksiyonlar oluyor. O yüzden çok fazla tercih etmiyoruz artık. Ama laparoskop cerrahi büyük deneyim gerektirdiği için de çok sık yapılmıyordu. Bunu Şırnak’ta yaptığımız için çok mutluyuz hastamızda mutlu, inşallah hastamız daha da iyi olacak. Hastanın tanısını Şırnak Devlet Hastanesinde Gastroenteroloji uzmanımız Enes hocamız koydu. Daha sonra hastayı bize yönlendirdi. Kapalı ameliyat olması için. Çünkü kapalı ameliyat çok yapılmıyor. Ciddi bir tecrübe gerektiriyor. O yüzden hastayı ilk bize yönlendirdiler. Bizde burada 2 saat gibi bir sürede yaptık. Bölgede de bu ameliyatların yapılması bölge içinde iyi. Etrafta da çok yapan yok. Bu yüzden çok mutluyuz” diye konuştu.

    “Erken tanı hayat kurtarır”

    Özellikle 50 yaş üstü hastaların mutlaka her 5 yılda bir mutlaka kolon kanseri testi yaptırmaları gerektiğini ifade eden Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Emre Teke, “Erken tanı hayat kurtardı. Özellikle bu kolon kanseri tarama programında da var ülkemizde. Rutin olarak, özellikle 50 yaş üzerini dahil etti Sağlık Bakanlığı. Yani herkesin bir 5 yılda bir klonoskopi yapılmasını öneriyorum. Özellikle 50 yaş üstü hastalarda bunu daha çok öneriyorum. Erken teşhis hayat kurtarır. Tarama programları Şırnak’ta da yapılıyor. Özellikle aile hekimleri, gaitadan gizli kan bakıyorlar. Gaitada gizli kan pozitif olduğu zaman özellikle, kanser için siz yatkınsınız. Kanser olma ihtimaliniz var demektir. O yüzden kolonoskopi yaptırmaları gerekiyor. Tarama programı ile. Bizde rutin olarak yapıyoruz. Hem burada, hem Gastroenteroloji hem Genel Cerrah olarak bu işlemleri yapıyoruz. Eğer bir kanseri teşhis ettiğimiz zamanda bu ameliyatları yapabiliyoruz hastanemiz bünyesinde” şeklinde konuştu.

    “Kızımı ziyarete geldim kanser olduğumu öğrendim”

    Şırnak’ta öğretmen olarak görev yapan kızını ziyaret etmek için gelen, Orhan Kabalak, “Şırnak’a kızımın yanına geldim. Rahatsızlandım. Rahatsızlandıktan sonra, Enes hoca ile tanıştım. Cenab-ı Allah beni onunla karşılaştırdı. Onunla karşılaştıktan sonra MR ve endoskopi yaptılar. Ondan sonra da hastalığımın olduğunu söylediler. Enes hocamız da Emre hocamıza yönlendirdi. Emre hocamızdan da Allah razı olsun kısa bir zamanda hemen ameliyatı yaptı. Şuanda çok çok iyiyim. Daha önce herhangi bir rahatsızlığım yoktu. 2 ay gibi bir süre içerisinde hastalığım fark edildi. Tuvalete gittiğim zaman kan geliyordu. Önce ishal gibi geliyordu, sonra kan olduğunu öğrendim. Sonra buraya geldik. Şimdi çok daha iyiyim” dedi.

  • Erkeklerde akciğer kanseri oranı fazla

    Erkeklerde akciğer kanseri oranı fazla

    İl Müdürü Damkacı; akciğer kanserine neden olan temel sebepleri ele alarak Türkiye kanser istatistikleri raporuna göre değerlendirmelerde bulundu.

    Akciğer Kanserine farkındalık için yaptığı konuşmada dünya çapında çok sayıda ölüme neden olan önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirten Damkacı “Dünya Sağlık Teşkilatı (DST), 2020 kanser görülme sıklığı ve ölüm oranı tahminlerine göre, dünya genelinde erkekler arasında en sık görülen kanser türü akciğer kanseri iken kadınlarda 3’üncü sırada yer alıyor. Türkiye kanser istatistikleri raporuna göre, Türkiye’de erkeklerde en sık görülen kanser türü akciğer kanseri iken kadınlarda akciğer kanseri 5’inci sırada yer almaktadır. Ülkemizde erkeklerde tütüne bağlı kanserler önemini korumaya devam etmektedir.” dedi.

    ‘’Tütün kullanımı azalırsa akciğer kanseri görülme sıklığı da azalmaktadır’’

    Damkacı açıklamasının devamında, “Ancak son yıllarda kadınlarda da akciğer kanseri görülme sıklığında artış söz konusudur. Hastalık 40 yaş üstü bireylerde daha sık görülmektedir ve genellikle ileri evrelerde teşhis edilmektedir. Pek çok toplum için bu kanser türünden sorumlu en önemli etken tütün kullanımıdır. Nitekim tütün tüketimindeki azalmayla akciğer kanseri görülme sıklığı da azalmaktadır. Türkiye’de görülen akciğer kanserlerinin yüzde 90’ı sigara kullanımına bağlı ortaya çıkıyor. Etkin bir tütün kontrolü sağlandığında akciğer kanserleri dahil olmak üzere tütün kullanımına bağlı her yıl yaklaşık 110 bin ölüm önlenebilir. Bu doğrultuda, tüm dünyada başarı örneği olarak öne çıkan ‘Ulusal Tütün Kontrol Programımız’ ile toplumdaki tüm bireylerin, tütün ürünlerinin sağlık, ekonomik, çevresel ve sosyal zararlarından korunması hedefleniyor” dedi.

    İl Müdürü Damkacı, ayrıca akciğer kanserinin tedavisinin cerrahi, hedefe yönelik tedaviler, radyoterapi, kemoterapi, immunoterapi gibi farklı seçenekleri içerdiğini belirtti.

  • Meme kanseri farkındalık semineri

    Meme kanseri farkındalık semineri

    Onkoloji Uzmanı Dr. Fatma Akdoğan moderatörlüğünde gerçekleşen eğitimde, Meme ve Genel Cerrahi Uzmanı Prof.Dr.Tamer Çolakoğlu, “kanser nedir, kadınlarda ve erkelerde en sık görülen kanser türleri, kanserin oluşma nedenleri, meme kanserinin ne olduğu, nasıl yayıldığı, belirtilerin neler olduğu, meme kanserinde risk faktörleri, meme kanser taramasının nasıl yapıldığı, kendi kendine meme muayenesi, meme kanserinin tanısının nasıl yapıldığı, meme kanserinde tedavi yöntemleri, onkoplastik cerrahi yöntemi” gibi konulara değindi. Ayrıca elle meme muayenesi uygulamalı olarak anlatıldı.

    Adana Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, katılımcılara pembe kurdele ve meme muayenesi ile ilgili bilgilendirme broşürü dağıttı. Seminere Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve belediye bürokratları katılım sağladı. Seminer soru cevap bölümünün ardından sona erdi.

    Ayrıca Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi Başkanlığı çalışanları, meme kanseri farkındalık ayı çerçevesinde; belediye birimlerinde; kadın üst yöneticiler ve kadın personele pembe kurdele ve meme kanseri ile ilgili bilgilendirme broşürleri dağıttı.

  • Menteşe’de kanser farkındalık eğitimi

    Menteşe’de kanser farkındalık eğitimi

    Menteşe Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü ekipleri, kadınlara yönelik eğitimlerine devam ediyor. Ekim ayının meme kanseri farkındalık ayı olması nedeniyle ekipler Kuzluk Mahallesindeki kadınlar ile belediyenin kadın kursiyerlerini meme kanseri, rahim ağzı kanseri ve kolon kanseri hakkında bilgilendirdiler.

    Belediye ekipleri bilgilendirme toplantısında kadınlarda en sık görülen kanser olan ve her 8 kadından birinde görülme riski bulunan meme kanserinin risk faktörleri, erken tanı için kendi kendine meme muayenesinin önemi ve nasıl uygulandığı, tarama yöntemleri hakkında kadınları bilgilendirerek kan şekeri ve tansiyon ölçümleri de yaptılar.

  • Bal ile gelen kanser tedavisi

    Bal ile gelen kanser tedavisi

    Ağrı’da yaşayan Ebubekir Demir, 2004 yılında Lösemi olan oğlunun tedavisi için modern tıbbın yanında alternatif tıpta da çare aramaya başladı. Demir, bir yolculuk esnasında tanıştığı bir Hekimin tavsiyesi üzerine oğluna bal tedavisi uygulamaya başladığını söyledi.

    İlk etapta yaşadığı Ağrı’da lösemi hastası oğlunun tedavisi için hakiki bal bulmadığını kaydeden Demir, kendi imkânlarıyla ilk başta 20 kovan arı alıp bal üretmeye başladığını ifade etti. Aynı zamanda bitkisel ilaçlarla da ilgilenen Baba Demir, ürettiği bal ile birlikte bölgede yetişen bitkisel ilaçlardan hazırladığı karışımları lösemi hastası oğlu Ramazan Demir’e yedirerek hastalığına şifa bulmayı başardığını dile getirdi.

    Oğlunun lösemiyi bal tedavisi sayesinde yendiğini gören Demir, Ağrı merkeze bağlı Tezeren köyünde, uzun yıllar yaptığı manifaturacılık işini bırakarak arıcılık yapmaya başladı. Zamanla kovan ve arı sayısını arttıran Demir, bunların yanında da en küçük oğlu Danyal Demir’i de Arıcılık Meslek Yüksek Okuluna göndererek yaptığı işi daha da geliştirdi.

  • Yanlış beslenme, kansere sebep

    Yanlış beslenme, kansere sebep

    Aşırı miktarda kırmızı et tüketimi kolon, rektum ve prostat kanseri riskini artırdığını dile getiren  Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Nilüfer Avcı, aşırı kilonun ve yetersiz fiziksel aktivitenin göğüs, rahim, kolon ve yemek borusu kanserine sebep olabileceğini belirtti. Salamura et ve şarküteri tüketiminin kolon ve rektum kanserine yakalanma riskini artırdığını söyleyen Avcı, balık tüketiminin kolon ve rektum kanseri riskini azalttığını aktararak, şunları kaydetti:

    ”Bazı besinler toksik bileşenler içerir. Bu bileşenlerin bazıları pişirme yöntemleri sebebiyle açığa çıkar. Bazıları ise tarımda kullanılan zirai ilaç ve kimyasalların, kimyasal gübrelerin, parazit ilaçlarının kalıntılarıdır. Bu kimyasalların besinlerde bıraktığı kalıntılar insan sağlığı için son derece zararlıdır. Bu tarım ilaçlarının ilk kurbanları ise bu tehlikenin farkında olmayan çiftçilerdir. Ürünlerin hasat sonunda depolama, saklama, işleme ve arıtma teknikleri son derece önemlidir. Bu aşamalarda yapılan hatalar sağlığımız için gerekli gıdaları birer silah haline dönüştürebilir”

    Vücudun su ve mineral ihtiyacının dengeli olması gerektiğini vurgulayan Avcı, ”Bir yetişkinin günlük su ihtiyacı 2,5 litredir. Bunun bir litresini tükettiğimiz gıdalardan alırken kalan 1,5 litresini içeceklerden almak gerekir. Günde en az dört porsiyon meyve tüketin, mevsim meyvelerini tercih edin. Meyvelerinizi farklı öğünlerde tüketin. Günde bir veya iki porsiyon çiğ sebze ve en az bir porsiyon pişmiş sebze tüketin. Yeşil, sarı, kırmızı sebzelerden her gün en az birer porsiyon tüketin” dedi.

    Nohut, kuru fasulye ve barbunya gibi gıdaların kırmızı et miktarından biraz daha fazla tüketilmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Avcı, tüketilmesi gereken besinler şöyle sıraladı:

    ”Balık haftada bir mümkünse iki ya da üç kez tüketilmelidir. Yapay tatlandırıcı içeren tüm içeceklerden uzak durun. Özellikle semizotu ve ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeler antioksidan etki gösteren betakaroten ve lutein açısından zengindir. Kuarsetin tam bir antioksidan, antiinflamatuvar ve antialerjik etkiye sahiptir. Ek olarak antikanserojen kansere karşı koruyucu etkisi unutulmamalıdır. Kuarsetin daha çok soğan, elma ve karabuğdayda daha az miktarda da brüksel lahanası, lahana ve kuruyemişlerde bulunur. Domates, bir antioksidan olan likopen kaynağıdır. Ek olarak karoten ve vitamin E içerir. Likopen prostat ve akciğer kanserine karşı koruyucu özellik gösterir.”

    Zeytinyağının Akdeniz ülkelerinde daha fazla tüketildiğini söyleyen Avcı, ”Özellikle sızma zeytinyağı, rafine zeytinyağından çok daha fazla polifenol içerir. Polifenol tüketimi kanser vakaları ve kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin görülme sıklığını azaltır” diye belirtti.

    Avcı şunları kaydetti;

    ”Soğan ve sarmısak bolca tüketilmelidir. Soğan ve sarımsak güçlü bir karsinojen olan nitrozaminleri bloke ederek bizleri kansere karşı korur. Brokoli özellikle prostat kanserine karşı koruyucu rolü olan glukorafanin içerir. Kırmızı üzüm bolca resveratrol içerir. Resveratrol kansere karşı koruyucu özellik gösterirken kanser hücrelerinin büyümesini de önler. Ahududu, çilek ve yaban mersini gibi orman meyveleri antikanserojen olan elarjik asitten zengin meyvelerdir. Elarjik asit kiraz, armut, elma ve kivide de bulunur. Doğadaki birçok besin kaynağı insanın gelişimi için gereklidir.”

    Yeter ki sağlıklı var olabilmek için sağlıklı yaşamayı öğrenelim diye belirten Avcı, ”Sağlıklı beslenmek tek başına yeterli değildir. Spor yapmalı, zararlı alışkanlıklardan uzak durmalı, stres faktörlerini iyi yönetebilmeli, dinlenmeli ve farklı hobiler ile uğraşmalıyız. Unutmayalım bizi kansere karşı koruyacak veya bizim kanserimizi tedavi edebilecek tek bir besin yoktur” diyerek açıklamasını sonlandırdı.

  • Tromboz hastalığı kanserin işareti

    Tromboz hastalığı kanserin işareti

    Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. İhsan Alur, 13 Ekim Dünya Tromboz Günü’nde topluma Trombozu hatırlatarak, Trombozdan korunma yolları hakkında bilgi verdi. Op. Dr. Alur, “Kan hücrelerinin, damarların iç yüzeyine yapışması ve kan akışının önünde engel oluşturarak damarların tıkanmasına ‘Tromboz’ denir. Genellikle toplardamarlarda oluşmakla beraber atardamarda da Tromboza rastlanmaktadır. Derin toplardamarlarda oluşan Tromboza ‘Derin Ven Tromboz’, yüzeysel toplardamarlarda oluşan Tromboza ise ‘Tromboflebit’ denir. En sık karşılaşılan belirtilerin, ani bir şekilde başlayan bacakta şişlik, kızarıklık, hassasiyet, ciltte sıcaklık artışı, yanma ve ağrıdır. Bacaktaki şişlik sebebiyle çap artışı olur, hareket esnasında ağrı ve hassasiyet gelişir. Yürürken veya ayakta sabit dururken bacakta şişlik ve ağrı daha da artar. Renkli doppler ultrason ile damar içindeki pıhtının görüntülenmesi ile kesin tanı konulabilir” dedi.

    “Kanser hastalığı başlangıcı olabiliyor”

    Derin Ven Trombozu ya da Tromboflebiti tetikleyen durumlara değinen Op. Dr. Alur, “Bunlar uzun süre yoğun bakımda yatma sonucu hareket kısıtlılığı olması, kalça kırığı ve protez gibi büyük ortopedik ameliyatlar, morbid obezite, ileri yaş, kan yağlarının yüksek olması, ileri evre kalp yetersizliği, aktif sigara içiciliği, özellikle akciğer, karaciğer, pankreas, kolon kanseri, meme ve prostat gibi kanser hastalığı varlığı, kemoterapi tedavisi, kalıcı santral venöz kateterler, genetik pıhtılaşma bozuklukları ve hareketsiz yaşam stili ve uzun süren uçak yolculuğu sayılabilir. Bazen Derin Ven Trombozu ya da Tromboflebiti tetikleyen belki de tek neden kanser hastalığı başlangıcı olabilmektedir. Mesela hasta hekime ani başlayan bacak şişliği, ağrı şikayeti ile başvurur. Hekim fizik muayene yapar. Bacakta çap artışı, şişlik, ödem veya hassasiyet tespit eder. Kanda pıhtılaşma testi (D-dimer) ister. Bir de renkli doppler ultrason görüntüleme yaptırır. Eğer damar içerisinde pıhtı tespit edilirse Tromboz tanısı konur. Kan sulandırıcı ilaç tedavisi başlanır. Eğer Trombozu açıklayacak bir neden yoksa ve beraberinde kanser belirtileri olan spontan kilo kaybı, halsizlik, yorgunluk, kan değerlerinin düşmesi, nedeni bilinmeyen ateş, idrarda veya gaitada kan görülmesi gibi belirtiler varsa kanserden şüphelenmek gerekir. Böyle hastaları ilgili bölümlere yönlendirmek ve bazı ileri tetkikleri yaptırmak gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

    “Son 3 yılda Tromboz vakaları arttı”

    Derin Ven Trombozundan korunmak için hareketli bir yaşam tarzı oluşturulması gerektiğinin altını çizen Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. İhsan Alur, şu önerilerde bulundu:

    “Dünya’da ve Türkiye’de ortalama insan ömrünün uzaması, genç nüfusa oranla yaşlı nüfusun artması, kanser hastalıklarının sıklığının artması, özellikle son 3 yılda koronavirüs pandemisine bağlı olarak Tromboz vakalarının artmasına sebep olmuştur. Derin Ven Trombozundan korunmak için her gün düzenli olarak yürüyüş veya egzersiz yapmalı, sigara içiyorsak sigarayı bırakmalı, yağlı yemeklerden ve besinlerden uzak durmalı, düzenli olarak sağlık kontrolünden geçmeli, doktorumuzun tavsiyelerini uygulamalıyız. Kısacası, Tromboza karşı harekete geçmeli, sağlığımızı önemsemeliyiz”

  • Kanser riskini azaltmanın yolları

    Kanser riskini azaltmanın yolları

    Kanser vakalarının bir kısmı genetik faktörlerden ortaya çıkarken, büyük bir kısmı ise çevresel faktörlere bağlı olarak görülüyor.

    Çevresel faktörlerden beslenmenin kanser üzerinde etkisi olduğunu söyleyen Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Sena Çelik, “Kanser riskini azaltmaya yardımcı olabilecek sağlıklı besinler ve besin maddeleri vardır. Bunlar, antioksidanlar, lif, vitaminler ve mineraller gibi kansere karşı koruyucu özelliklere sahip olabilirler” dedi.

    Dyt. Sena Çelik, kanser riskini azaltmaya yardımcı olacak besinleri şöyle sıraladı:

    “1. Meyve ve sebzeler: Renkli meyve ve sebzeler, antioksidanlar (örneğin C vitamini, beta-karoten) ve lif bakımından zengindir. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler, turunçgiller, havuç, domates, brokoli gibi besinler kansere karşı koruyucu etkilere sahiptir.
    2. Tam tahıllar: Tam buğday, yulaf, esmer pirinç gibi tam tahıl ürünleri yüksek lif içerir ve sindirim sistemi sağlığını destekler. Kolon kanseri riskini azaltabilirler.
    3. Protein kaynakları: Tavuk, hindi, balık, fasulye, nohut, mercimek gibi düşük yağlı protein kaynakları tercih edilmelidir. Kırmızı et ve işlenmiş etler yerine bu protein kaynakları önerilir.
    4. Yağlar: Sağlıklı yağlar, zeytinyağı, avokado, ceviz gibi yağlı balıklar (örneğin somon) gibi kaynaklardan alınmalıdır. Bu yağlar, anti-inflamatuar özelliklere sahiptir ve kanser riskini azaltabilirler.
    5. Balık: Omega-3 yağ asitleri açısından zengin balıklar, özellikle meme, prostat ve kolon kanseri riskini azaltabilir.
    6. Turunçgiller: Portakal, mandalina, limon gibi turunçgiller C vitamini içerir ve antioksidan özelliklere sahiptir.
    7. Sarımsak ve soğan: Sarımsak ve soğan, antioksidan özelliklere sahip bileşenler içerir ve kanser riskini azaltabilirler.“

    Doymuş yağlardaki tehlike

    Doymuş yağların, kırmızı ve işlenmiş et ürünlerinin, aşırı kilonun, alkol tüketiminin kanser riskini artırabileceğini söyleyen Dyt. Çelik, şöyle devam etti:
    “Yüksek miktarda doymuş yağ tüketimi, özellikle meme, prostat ve kolon kanseri riskini artırabilir. Bu nedenle, sağlıklı yağlar olan zeytinyağı, avokado ve balık gibi yağları tercih etmek önemlidir. Ayrıca bazı çalışmalar, yüksek miktarda kırmızı et ve işlenmiş et tüketiminin kolon kanseri riskini artırabileceğini göstermektedir. Bu nedenle, bu tür etleri sınırlamak veya daha sağlıklı protein kaynaklarına yönelmek önerilir. Bunun yanında aşırı kilo ve obezite de birçok kanser türü ile ilişkilendirilmiştir. Düzenli egzersiz yapmak ve sağlıklı bir diyet uygulamak, kilo kontrolünü sağlayabilir ve kanser riskini azaltabilir. Aşırı alkol tüketimi de bazı kanser türleri, özellikle ağız, boğaz, yemek borusu, karaciğer ve meme kanseri riskini artırabilir. Alkol tüketimini sınırlamak veya hiç tüketmemek
    kanser riskini azaltabilir.”

    “Her kanser türündeki beslenme planı farklıdır”

    “Kanserli hastaların tüketmemesi veya sınırlı miktarda tüketmesi gereken bazı besinler ve besin maddeleri vardır” diyen Dyt. Sena Çelik, “Bu besinler kanser tedavisi sırasında veya sonrasında bazı olumsuz etkilere neden olabilir veya kanserin yayılmasını teşvik edebilir. Ancak unutmayın ki her kanser vakası farklıdır ve beslenme önerileri, hastanın genel sağlık durumu, kanserin türü ve tedavi planına göre değişebilir. Tedavi sürecinde ve sonrasında sağlık profesyonellerinin önerilerine uymak önemlidir” şeklinde konuştu.

    Kanser hastaları bu besinlere dikkat

    Kanserli hastaların işlenmiş gıdalardan, fast-food ürünlerden, cipslerden kaçınması gerektiğinin altını çizen Dyt. Çelik, “Yüksek şekerli besinler ve içecekler, hızlı bir şekilde kan şekerini yükseltebilir ve kanser hücrelerinin büyümesini teşvik edebilir. Bu nedenle, rafine şeker içeren ürünlerden uzak durmalı ve şekerli içeceklerden kaçınılmalıdır. Alkol, yüksek tuzlu gıdalar, trans yağlardan da uzak durulmalıdır. Bunun yanında bazı kanser türlerine yakalanan hastalar süt ve süt ürünlerindeki laktozu sindiremeyebilir. Bu nedenle süt ve süt ürünlerini tolere edemeyen kanser hastaları alternatif sütler (badem sütü, soya sütü) veya laktozsuz ürünler tercih etmelidir. Ayrıca kafein içeren içecekler bazı kanser türlerinde aşırı tüketilmemelidir. Kanserli hastaların beslenme ihtiyaçları, genel sağlık durumlarına ve tedavi planlarına bağlı olarak değişebilir. Bu nedenle bir onkolog veya beslenme uzmanıyla işbirliği yaparak kişiselleştirilmiş bir beslenme planı oluşturmak en iyisi olacaktır. Ayrıca yeterli beslenme ve vücut ağırlığını koruma veya kazanma önemlidir, çünkü kanser tedavisi sırasında kilo kaybı ve beslenme sorunları sıkça görülebilir” dedi.

  • Futbol aşkıyla kanseri yendi

    Futbol aşkıyla kanseri yendi

    3 yıl önce Diyarbakır Galatasaray Futbol Akademisi’nde eğitim görmeye başlayan Çağrı Atay (17), aradan bir yıl geçmesiyle talihsizlik yaşadı. Kolunda kitle çıkmasıyla hastaneye başvuran Atay, doktorların yaptığı tetkikler sonucu sarkom kanseri hastalığına yakalandığını öğrendi. Bu zaman zarfında futbol aşkına dört elle sarılan Atay, birçok zorluğa rağmen elemelere ve turnuvalara katıldı.
    Ailesinin, doktorların, spor hocalarının ve akademideki futbol arkadaşlarının desteğiyle yaşama sevincini kaybetmeyen Atay, kemoterapi sürecinde de futbol sevdasını yaşamaya devam etti.
    Doktorların son yaptığı sonuçlar doğrultusunda Atay, 3 hayalinden biri olan kanser hastalığını yenmeyi başardı. Atay, şimdi Galatasaray’da oynamak için diğer iki hayalini gerçekleştiriyor.

    “İki hayalim için çok çaba göstereceğim”

    Hastalık sürecinde futbol aşkını unutmadığını dile getiren Atay, “Yaklaşık 2 yıl önce yumuşak doku kanseri (sarkom) hastalığına yakalandım. Bu hastalık sürecinde gerek hocalarım gerekse ailem olsun çok yanımda durdular. Hocalarıma ve aileme üzerimde durdukları için çok teşekkür ederim. Şu an sağlığım yerindeyse kendilerinin çok emeği var. Bu süreçte hiçbir zaman futbol aşkımı unutmadım. Futbol benim hayatımda büyük bir yer edindi. İnsanların belli hayalleri var. Benim de 3 hayalim var. Birincisi sağlığıma kavuşmaktı. O oldu çok şükür. Sıradaki hayallerim de futbolcu olmak ve Galatasaray forması giymektir. Bu iki hayalim için çok çaba göstereceğim” dedi.

    Çağrı’nın Galatasaray aşkı 7 yaşından beri devam ediyor

    Kanser hastalığını öğrendikten sonra üzüldüğünü ama futbol sevdasına devam ettiğini söyleyen Atay, “Galatasaray kulübünde 3 yıldır eğitim görüyorum. 7 yaşımdan bu yana da Galatasaray aşkım var. Hastalık sürecinde ameliyat olduktan sonrasına kadar da kanser hastası olduğuma dair hiçbir bilgim yoktu. Ameliyat olduktan sonra İstanbul seçmelerine katıldım. Orada şansımı denedim. Kolum ameliyatlı olduğu için fazla mücadele veremedim. İstanbul’dan geldikten sonra ailemle hastalığım ve geleceğim hakkındaki konuları konuştuk. Ailem bana tedavimin başlayacağını söyledi. Böyle bir hastalığımın olması tabi ki beni üzdü. Ama kendimi bırakmamam gerektiğini, beni sevenlerim ve hayallerimin olduğunu biliyordum. Bunun için yaşam mücadelemi bırakmadım. Şu an çok şükür hastalığımı atlattım, sıra futbol mücadeleme devam ediyorum” diye konuştu.

    “En büyük hayalim Galatasaray’da oynamak”

    Galatasaray’da oynamayı hedeflediğini belirten Atay, şunları kaydetti:
    “Galatasaray’daki yetkililere, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden futbolcu çıkmaz gözüyle bakmamalarını isterim. Oysaki çok yetenekli kardeşlerimiz mevcut. Ben kendim de yeteneğime güveniyorum. Burada eğitim gören kardeşlerimiz hepsi bir hayal peşinde. Yetkililer burada yetişen futbolcuları bence denemelidir. Benim de en büyük hayalim Galatasaray’da oynamak.”
    9 yıldır Diyarbakır Futbol Akademisi’nde Kurucu ve Genel Koordinatörlük yapan Eşref Oktay, DSİ kampüsünde yetişen öğrencileri büyük takımlara transfer ettiklerini söyledi.

    Oktay, “9 yıldır Diyarbakır’da Galatasaray Futbol Akademisi’ni çalıştırıyoruz. Yaz döneminde öğrenci sayımız 150’yi buluyor. Biz burada bu öğrencileri büyük takımlar için yetiştiriyoruz. Yılda 3-4 sefer futbol akademi kamplarımız oluyor. Buradaki öğrencilerimiz oraya katıldığı zaman futbol akademisine seçiliyor. Bizden Abdussamet Şimşek bile bizim buradan seçilip şimdi Galatasaray U-16 takımında ligde oynuyor. Buradaki çocuklarımız da oraya gitmek için mücadele ediyor” ifadelerinde bulundu.

    “Futbol aşkı kanser hastalığının önüne geçti”

    Çağrı’nın spordan soğumaması için ekip arkadaşlarıyla çok mücadele ettiklerini dile getiren Oktay, şunları kaydetti:
    “Çağrı arkadaşımız 3 yıl önce bizim akademiye kayıt oldu. bir yıl geçtikten sonra kolunda kitle çıkmasıyla hastaneye başvurdu. Bu süreçte kanser hastası olduğunu öğrendi. Kemoterapi sürecinde biz ne yapabiliriz? Diye kendi akademi arkadaşlarımızla konuştuk. Kendisini spordan soğutmamak için elimizden geleni yaptık. Çağrı Adana’da kemoterapi almaya giderken her geldiğinde burada onu spora teşvik ettik. 2 yıl boyunca Çağrıyla beraber her türlü enerjiyi sağladık. Çok şükür Çağrı bu hastalığın üstesinden geldi. Çağrı’nın hastalığına en büyük fayda sağlayan şey spor oldu. Çağrı’nın yapmış olduğu futbol aşkı kanser hastalığının önüne geçti.”