Etiket: karar”

  • Deprem bölgesi için ‘ek ders’ kararı

    Deprem bölgesi için ‘ek ders’ kararı

    Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde düzenlenen hizmet içi eğitim, kurs ve seminerlerde ders vermek üzere görev alan deprem bölgesindeki eğitim görevlileri, olağanüstü hal (OHAL) süresince ek ders görevlerini yapmış sayılarak karşılığında ek ders ücretinden yararlandırılacak.

    Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın ders ve ek ders saatlerine ilişkin esaslarda düzenleme yapıldı.

    Buna göre, 8 Şubat 2023 tarihinde OHAL ilan edilen illerde belirtilen esaslar kapsamında görev yapmakta olanlardan, 6 Şubat tarihinde meydana gelen depremler nedeniyle ek ders görevini yerine getiremeyecek durumda oldukları il valisince tespit edilenler, OHAL süresince üzerlerinde bulunan ek ders görevlerini yapmış sayılarak karşılığında ek ders ücretinden yararlandırılacak.

  • İstanbul’da 93 okula tahliye kararı

    İstanbul’da 93 okula tahliye kararı

    İstanbul Valiliği’nden  İstanbul Sismik Riskin Azaltılması Projesi (İSMEP) kapsamında eğitim kurumlarıyla ilgili yapılan çalışmalar hakkında bilgi verildi

    93 OKULA TAHLİYE KARARI

    Geçen yıl ise 128 riskli okulun  35’indeki öğrencilerin başka okullara nakledilerek okullardaki güçlendirme ve yeniden yapım proje çalışmalarına başlandığı belirtilen açıklamada son durum ise şu şekilde belirtildi:

    “Bugün itibarıyla geriye kalan 93 riskli okulumuzun etüt çalışmaları neticesinde, 76 okulumuzun yıkılıp yeniden yapılması; 17’sinin de güçlendirilmesi kararlaştırıldı. 20 Şubat 2023 Pazartesi Günü itibarıyla, bu riskli 93 okul ve eğitim kurumumuzdaki öğrencilerimiz ilçe kaymakamlıklarımız, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerimizin koordinasyonuyla depreme güvenli okullara nakledilerek, eğitim öğretim görmeye devam edeceklerdir.  Bu okullarımız, ihtiyaca göre taşımalı eğitim kapsamına alınacaktır.”

    Valilik 93 okulda 51 bin 995 öğrenci ve 2 bin 765 öğretmenin bulunduğunu söyledi.

  • OHAL olan illerde ‘bireysel başvuru’ kararı

    OHAL olan illerde ‘bireysel başvuru’ kararı

    Anayasa Mahkemesince (AYM), Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilen illerde bireysel başvuru sürelerinin 3 ay boyunca durdurulması kararlaştırıldı.

    Yüksek Mahkemenin internet sitesinden yapılan duyuruda, depremden etkilenen illerde 6 Şubat’tan başlayarak 6 Nisan’a kadar OHAL ilan edildiği anımsatıldı ve 6 Nisan günü de dahil olmak üzere bireysel başvuru süresinin durdurulduğu bildirildi.

    ​​​​​​​Başvuru süresinin, 7 Nisan itibarıyla işlemeye başlayacağı belirtilen duyuruda, şunlar kaydedildi:

    “Söz konusu hüküm, OHAL ilan edilen illerin barosuna 6 Şubat 2023 tarihi ve öncesinde kayıtlı olan avukatlar ile diğer barolara kayıtlı olup aynı tarihte bu illerde bulunan avukatların takip ettiği dava ve işlerle ilgili olarak ülke genelinde uygulanır.

    OHAL kapsamı dışındaki illerde ikamet eden kişiler ile bu illerin barosuna kayıtlı avukatların ve bürolarında çalışan kişilerin OHAL ilan edilen illerde kan veya kayın hısımlarının bulunması, OHAL ilan edilen illerde felakete uğrayanların kurtarılması, meydana gelen hasar ve zararın telafi edilmesi ya da ihtiyaçların karşılanması amacıyla bu illere gitmesi halinde bu madde hükmü, söz konusu kişiler ile avukatların takip ettiği dava ve işlerde 6 Mart 2023 tarihine kadar ülke genelinde uygulanır.”

  • Stoltenberg:”Karar Türkiye’ye ait”

    Stoltenberg:”Karar Türkiye’ye ait”

    Stoltenberg, Brüksel’deki NATO karargahında yapılan NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nın bitiminde basın toplantısı düzenledi.

    İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerinin birlikte veya ayrı ayrı onaylanması hakkındaki görüşü sorulan Stoltenberg, iki ülkenin birlikte başvuru yaptığını, Türkiye ile muhtıra imzaladıklarını, kendisinin de Türkiye’ye iki ülkenin üyeliğini birlikte onaylama çağrısı yaptığını hatırlatarak şunları söyledi:

    “Benim pozisyonum değişmedi. İsveç ve Finlandiya’nın onaylanmak için aynı durumda olup olmadığı konusunda Türkiye’de farklı değerlendirmeler olduğunu görüyoruz. Bu, Türkiye’nin kararıdır. Türkiye’nin elinde iki belge var. Biri Finlandiya, diğeri İsveç ile yapılan katılım protokolleri. NATO müttefikleri olarak almamız gereken tüm kararlar alınmış durumda. 30 müttefik, İsveç ve Finlandiya’yı davet etti. 30 müttefik katılım protokollerini onayladı. Şimdi her bir müttefik ülkenin (üyeliğe) onay vermesi gerekiyor. 28 ülke halihazırda onay vermiş durumda. Türkiye ve Macaristan onay vermedi. Bu nedenle iki ülkeyi birlikte onaylama, ki ben bunu tavsiye ettim, veya yalnızca bir katılım protokolünü onaylama kararı sadece Türkiye’ye aittir. Bu NATO kararı değil, Türkiye’nin kararıdır.”

    Stoltenberg, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğe hazır olduğu yönündeki pozisyonunun devam ettiğini, Türkiye ve Macaristan dahil 30 ülkenin üyelik onayı verdiğinde sürecin tamamlanmış olacağını hatırlatarak iki ülkenin NATO üyesi olacağına inandığını belirtti.

    Stoltenberg, “En önemli mesele sıralama değil. En önemli şey İsveç ve Finlandiya’nın yakında ittifakın üyeleri olmaları. Bunun için bastıracağım. Yarın Türkiye’ye gideceğim. Ele alacağım konulardan biri de bu olacak.” dedi.

    SİLAH VE MÜHİMMAT ÜRETİMİ ARTTIRILACAK

    Stoltenberg, iki gün süren NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nda ele alınan konularla ilgili bilgi verirken de bakanların Ukrayna’ya desteğin artırılmasını görüştüklerini, ayrıca silah ve mühimmat üretiminin artırılması konusunda anlaştıklarını aktardı.

    Stoltenberg, savunma sanayisi kapasitelerinin artırılması için üreticilerle temasların olduğunu hatırlatarak Ukrayna’daki savaşta çok ciddi miktarlarda mühimmat kullanımı bulunduğunu, müttefiklerin Ukrayna’ya sevk ettikleri silah ve mühimmatın yerine yenilerinin koyulmasının önem taşıdığını vurguladı.

    Bakanların ayrıca NATO’nun savunma planlaması çerçevesini de onayladığını aktaran Stoltenberg, Rusya’nın saldırgan tavrı, terör tehdidi, Çin’in ortaya koyduğu sınamalara karşı NATO’nun savunma planlamasının gelecek yıllar için imkan ve kabiliyetlerdeki değişimi yönlendireceğini ifade etti.

  • Deprem bölgesinde taşımalı eğitim kararı

    Deprem bölgesinde taşımalı eğitim kararı

    Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, deprem bölgesindeki eğitim öğretime ilişkin açıklamalarda bulundu.

    Depremden etkilenen 10 ilde 1 Mart’a kadar eğitim öğretime ara verilmesinin ardından yine deprem bölgesindeki lise öğrencileri için 71 ilde 1 milyon 279 bin öğrenci kapasitesi oluşturulduç

    Bakan Özer, Özer, “Depremden etkilenen 10 ilde çadır merkezleri, yurtlar, konteyner merkezleri gibi konaklama alanlarını taşımalı eğitim kapsamına aldık.” dedi.

    Bakan Özer, önceki açıklamalarında ihtiyaç duyulan yerlerde ikili eğitime geçileceğini duyurmuştu.

  • Fincancı davasında karar açıklandı

    Fincancı davasında karar açıklandı

    Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yönelik sözleri gerekçesiyle hakkında yürütülen soruşturma çerçevesinde tutuklanarak cezaevine gönderilen Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan 1,5 yıldan 7,5 yıla kadar hapis cezası talebiyle yargılandığı davada ara karar açıklandı.

    İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada cumhuriyet savcısı mütalaasını açıkladı. Mütalaada Fincancı’nın ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan 7,5 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

    Mütalaanın açıklanmasının ardından duruşmaya 1 saatlik ara verildi.
    Ardından ara kararını açıklayan mahkeme, sanığa isnat edilen suçun vasıf ve mahiyeti ile kuvvetli suç şüphesinin bulunması nedeniyle sanık Fincancı’nın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
    Duruşmanın bitmesinin ardından Fincancı’yı desteklemek için adliyeye gelen bir grup sloganlar atarak verilen kararı protesto etti.

    Olayın geçmişi

    Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yönelik sözleri gerekçesiyle Türk Tabipler Birliği (TBB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmış ve Fincancı, İstanbul’daki evinde gözaltına alındıktan sonra 27 Ekim’de Ankara Sulh Ceza Hakimliği’nce tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Yürütülen soruşturmanın tamamlanmasının ardından hazırlanan iddianamede ise şüpheli Fincancı’nın, TSK’nın meşru müdafaa çerçevesindeki legal faaliyetleri ile terör örgütünün illegal faaliyetlerini bağdaştırma suretiyle terör örgütü propagandası yaptığı belirtilerek ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan 1,5 yıldan 7,5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilmişti.

    Öte yandan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, yaptığı inceleme sonucu hazırlanan iddianameyi kabul etmiş, Fincancı’nın ikamet yerinin İstanbul olması da dikkate alınarak dosyanın İstanbul Ağır Ceza Mahkemesince yargılamaya yetkili olduğuna karar verilmişti. Yetkisizlik kararı verilen şüphelinin dosyası ise İstanbul Adalet Sarayı’na ulaşarak İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilmişti.

  • Aylin Sözer’i öldüren caniye müebbet

    Aylin Sözer’i öldüren caniye müebbet

    Maltepe’de 29 Aralık 2020 tarihinde öğretim görevlisi Dr. Aylin Sözer’i (48) boğazından bıçaklayarak öldüren ve cesedini yakmaya çalışan Kemal Ayyıldız’ın(33) yargılandığı dava karara bağlandı. Anadolu 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, tutuklu sanık Kemal Ayyıldız Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanırken, hayatını kaybeden Aylin Sözer’in kardeşi Nilay Sözer ve taraf avukatları salonda hazır bulundu. Duruşmada mütalaasını açıklayan Cumhuriyet Savcısı, sanık Kemal Ayyıldız’ın “nitelikli kasten öldürme”, “silahla, konutta nitelikli yağma”, “mala zarar verme” suçlarından cezalandırılmasını talep etti. Müşteki avukatları, sanığın üst sınırdan cezalandırılmasını istedi.


    “Aylin’e ben kıymadım”

    Bunun üzerine söz alan sanık Kemal Ayyıldız, “Her zaman söylüyorum. Bir gün suçsuz olduğum anlaşılacak. 3 tane çocuğum var, üzerlerine yemin ederim Aylin’e ben kıymadım” dedi.

    Mahkemeden ağırlaştırılmış müebbet hapis

    Mahkeme heyeti, sanık Kemal Ayyıldız’ı “nitelikli kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırdı. Ayrıca sanık, “nitelikli yağma” ve “mala zarar verme” suçlarından 15 yıl 6 ay hapse mahkum edildi. Sanığın tutukluluk halinin devamına hükmedildi.

    “100 kere ağırlaştırılmış müebbet alsa ablam geri gelmeyecek”

    Duruşma sonrasında açıklama yapan Aylin Sözer’in kardeşi Nilay Sözer, “Sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Hiçbir karar ablamı geri getirmeyecek. En azından diğer kadınların öldürülmesini önleyebilir. Acilen bir sistem yapılandırılması şart. Çünkü canınız yanmadan anlamıyorsunuz. Benim içime su serpilmiyor. 100 kere ağırlaştırılmış müebbet alsa ablamı geri getirecek bir şey yok. Ben avukatlarıma ve mahkeme başkanına baştan beri güvendim. Mahkeme başkanı tüm detayları ayrı ayrı sorguladı. 2 yıl yargılama çok uzun bir süre. Biz katili suçüstü yakaladık. Her şey benim gözümün önünde oldu. Bizim hayatımız da tehlike altındaydı. Hepimizin başına böyle bir olay gelebilir. Çok daha ağır bir ceza ve sistemsel bir çözüm gerekiyor” dedi.

    “Hak eden hak ettiği cezayı aldı”

    Sözer ailesinin avukatı Hasan Kılıç ise, “Aylin hanımın gözü arkada kalmadı. İlk günden beri takip ettiğimiz süreç bugün neticelendirildi. Önemli bir süreci geride bıraktık. Mahkeme bütün delilleri tek tek inceledi, talepleri tek tek ortaya koydu ve bugün bu karar çıktı. Gerçekten çok önemli bir karar. Hiçbir açıdan indirim ve haksız tahrik uygulanmadı. Son dönemlerde özellikle kadına dönük şiddet, kadın cinayetleri yönünden farklı farklı kararların çıktığını görüyoruz. Genel anlamda görüşlerimizin neredeyse tamamına yakını kabul gördü. Dolayısıyla bu süreçlerin sonunda hak edenin hak ettiği cezayı almış olması önemli. Yerel mahkemenin kararı burada mevcut bundan sonraki aşamada da gelişmeleri tabi süreci takip edeceğiz” dedi.

    Ne Olmuştu

    İstanbul Aydın Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretim görevlisi Dr. Aylin Sözer, Maltepe’deki evinde 29 Aralık 2020 tarihinde boğazı kesilerek öldürülmüş ve cesedi yakılmaya çalışılmıştı. Cinayetin ardından gözaltına alınan Kemal Ayyıldız tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Sanık hakkında, “tasarlayarak, bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla kasten öldürme”, “silahla, konutta nitelikli yağma”, “mala zarar verme”, “banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması”, “nitelikli hırsızlık” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 35 yıl 6 aya kadar hapis talebiyle dava açılmıştı.

  • Yargıtay’dan “küçük düşme” tazminat kararı

    Yargıtay’dan “küçük düşme” tazminat kararı

    22 yaşındaki damat adayı ile 18 yaşındaki genç kız, ailelerinin de isteğiyle nişanlandı. Çiftler arasında yaşanılan tartışmalar üzerine damat adayının ailesi, gelin adayının evine gitti. Çıkan olaylarda iddiaya göre, damat tarafı, gelin ve annesini darp etti. Nişanın bozulmasıyla sonuçlanan olayların ardından açılan ceza davasında damat adayı ve annesi cezaya çarptırıldı. Olaylar sebebiyle komşularına karşı rezil olduklarını, etraflarına küçük düştüklerini belirten 18 yaşındaki gelin adayı ile annesi, toplam 30 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde ifade veren davacı genç kız, 18 yaşında iken nişanlandığını, nişanlılık sürecinde aralarında bazı sorunlar yaşandığını, olay günü davalıların evine gelip yaşanan tartışmalar sonucunda darp edildiğini öne sürdü. Davalıların 2. Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda ‘kasten yaralama suçu’ndan ceza aldıklarını, bütün komşularına ve etraflarına karşı küçük düştüğünü dile getirdi.

    Davacı kız yararına 30 bin annesi için 10 bin Tl manevi tazminat ödenmesi talep edildi. Davalılar damat adayı ile annesi ise iddiaları rededetti. Tarafları dinleyen Mahkeme, komşularına rezil olan genç kız için 8 bin annesi için 11 bin TL manevi tazmkinat ödenmesi gerektiğine hükmetti. Davalılar kararı temyiz edince devreye giren yargıtay 4. Hukuk Dairesi, manevi tazminat tutarını fazla bularak kararı bozdu. Yeniden yapılan yargılamada mahkeme ilk hükmünde direndi. Davalılar bu kararı da temyiz edince devreye bu defa

    Yargıtay Hukuk Genel Kurulu girdi.

    Emsal nitelikteki kararda; “Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır.” ifadelerine yer verildi. Mahkemece verilen tazminat tutarının fazla olduğunun belirtildiği Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında şöyle denildi: “Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hâl ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenler karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna dair bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O hâlde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde; davalıların davacılara yönelik gerçekleştirdiği fiillerin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralama niteliğinde olduğu hususunda yerel mahkeme ile Özel Daire arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

    Ancak olay tarihi, olayın gelişim biçimi, davacıların yaralanma derecesi ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu kanaatine varılmıştır. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”

  • Adnan Oktar davasında karar açıklandı

    Adnan Oktar davasında karar açıklandı

    Adnan Oktar Organize Suç Örgütüne yönelik dava 11 Ocak 2021’de karar bağlanmıştı. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından incelenen karar usul yönünden bozularak yargılamanın yeniden yapılması için yerel mahkemeye gönderilmişti. Bozma kararının ardından yeniden görülen 71’i tutuklu 215 sanıklı davanın duruşması Marmara Cezaevi karşısında bulunan duruşma salonunda görüldü. Duruşmada bir kısım tutuksuz sanıkların son sözleri soruldu.

    Sanıkların son sözlerinin ardından kararını açıklayan mahkeme Adnan Oktar’ın ‘siyasal veya askeri casusluk’ ile ‘FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’ suçlarından beraatine karar verdi. Mahkeme Oktar’ın “Örgüt yöneticiliği”, “cinsel istismar”, “eğitim hakkının engellenmesi”, “eziyet”, “kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak” ve “kişisel verilerin kaydedilmesi” suçlarından şahsi olarak 891 yıl hapis cezası verdi. Mahkeme örgüt yönetici olması nedeniyle diğer sanıkların da işlediği suçlardan Adnan Oktar’ı sorumlu tutarak netice itibarıyla 8 bin 658 yıl hapis cezasına çarptırdı.

    Mahkeme, örgüt yöneticileri Alev Babuna, Aylin Atmaca, Ayşegül Hüma Babuna, Bora Yıldız, Ulviye Didem Ürer, Yeliz Sucu, Merve Büyükbayrak, Sinem Hacer Tezyapar, Tarkan Yavaş, Halil Hilmi Müftüoğlu, İbrahim Tuncer, Mehmet Noyan Orcan ve Fatma Ceyda Ertüzün’ü de Adnan Oktar ile aynı hapis cezası olan 8 bin 658 yıl hapis hapis cezasına çarptırdı. Kararda 106 kişi ‘silahlı suç örgütüne üyelik’ suçundan ayrı ayrı 4 yıl 6 ay hapis cezası alırken, 8 sanık ise ‘üye olmamakla birlikte suç örgütüne yardım’ suçundan 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Davada 16 kişi ise etkin pişmanlık hükümlerinden faydalandı.

    Olayın Geçmişi

    Adnan Oktar Organize Suç Örgütüne yönelik karar duruşması 11 Ocak 2021’de İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Marmara Cezaevi karşısındaki salonda görülmüştü. 2 saatte okunan 800 sayfalık 236 sanık hakkındaki kararda, Adnan Oktar’a, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek’, ‘siyasal veya askeri casusluk’, ‘FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme’, 7 kez ‘çocuğun nitelikli cinsel istismarı’, 27 kez ‘nitelikli cinsel istismar’, ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’, ‘eziyet’, ‘eğitim hakkının engellenmesi’, ‘kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi’ ve ‘tehdit’ suçlarından toplamda 9 bin 803 yıl 6 ay hapis cezası verilmişti. Mahkeme örgüt yöneticisi konumundaki 13 sanığın da 9 bin 803 yıl 6’şar ay hapisle cezalandırılmasına hükmetmişti. Mahkeme bir kısım sanıklar hakkında değişen oranlarda hapis cezasına hükmederken bazı sanıkların ise beraatine karar vermişti.

    Kararı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, usulü eksikliklerin giderilmesi için dosyayı yerel mahkemeye göndermişti. Yeniden görülen davada açıklanan mütalaada, Adnan Oktar’ın ‘örgüt yöneticiliği’, ‘FETÖ silahlı terör örgütüne yardım’, ‘siyasal veya askeri casusluğa teşebbüs’, ‘eziyet’, ‘kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma’, ‘birden fazla kişiyle birlikte birden fazla kez çocuğa karşı cinsel istismar’, ‘cinsel saldırı’, ‘cinsel saldırıya teşebbüs’, ‘kişisel verilerin kaydedilmesi’, ‘tehdide azmettirme’ suçlarından 232 yıl 9 aydan bin 198 yıla kadar hapsi istenmişti. Örgüt yöneticisi konumundaki diğer sanıklar Tarkan Yavaş, Alev Babuna, Aylin Atmaca, Bora Yıldız, Halil Hilmi Müftüoğlu, İbrahim Tuncer, Mehmet Noyan Orcan, Merve Büyükbayrak, Sinem Hacer Tezyapar, Yeliz Sucu, Ayşegül Hüma Babuna ve Fatma Ceyda Ertüzün’ün de benzer suçlardan cezalandırılması istenen mütalaada, 71 tutuklu sanığın tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi talep edilmişti.

  • Eşinin maaşını beğenmeyen kadın için flaş karar

    Eşinin maaşını beğenmeyen kadın için flaş karar

    Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, kendisini çalışmaya zorlayan kocasını, ‘Maaşın düşük, yetersiz para kazanıyorsun’ diyerek hor gören kadını ağır kusurlu saydı. Yüksek Mahkeme, kadının bu sözlerinin kocanın kişisel haklarına saldırı niteliğinde ve tazminat sebebi olduğuna hükmetti.

    Geçimsizlik yaşayan çift Aile Mahkemesi’ne müracaat ederek karşılıklı boşanma davası açtı. Davacı erkek, ‘güven sarsıcı davranışlarda bulunmak’la suçladığı eşinin sürekli, ‘Sen yeterli para kazanamıyorsun’ diyerek kendisini hor gördüğünü, küçük düşürdüğünü öne sürdü. Davalı – karşı davacı kadın da eşinin kendisine şiddet uyguladığını öne sürdü.

    Mahkeme, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı kadının tam kusurlu olduğu gerekçesiyle kadının davasının reddine, erkeğin davasının kabulüne ve tarafların boşanmalarına karar verdi.

    Kadın kararı istinafa götürünce devreye giren Bölge Adliye Mahkemesi, tarafları eşit kusurlu buldu. Bölge Adliye Mahkemesi’nin bu kararını ise davacı koca temyiz edince devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi.

    “Kadın kocasının kişisel haklarına saldırmıştır”

    Kararını açıklayan Daire, eşinin maaşıyla dalga geçen kadının ağır kusurlu olduğuna hükmetti.

    Kararda şöyle denildi:

    “Erkeğe kusur olarak yüklenen fiziksel şiddet vakıasından sonra tarafların barıştıkları ve evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmakta olup bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği ortadadır. Bununla birlikte davacı-davalı kadının birden fazla erkekle güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, yeterli para kazanamadığını söyleyerek erkeği aşağıladığı, hor gördüğü, davalı-davacı erkeğin ise kadını kapıcılık yapmaya zorladığı anlaşılmaktadır. Tarafların kusurlu davranışları dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda kadının erkeğe göre daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bölge Adliye Mahkemesince yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu kabulü doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. Boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davacı-davalı kadın ağır kusurludur. Ağır kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası hükmedilemez. O halde kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. Kadın daha ağır kusurludur. Gerçekleşen kusurlu davranışlar aynı zamanda erkeğin kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Davalı-davacı erkek yararına Türk Medeni Kanunu’nun 174/1-2 koşulları oluşmuştur. O halde davalı-davacı erkek lehine tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak erkeğin maddi ve manevi tazminat isteklerinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. Mahkeme hükmünün bozulmasına oy birliği ile bozulmasına karar verilmiştir.”