Başakşehir Kayabaşı’nda bir inşaat alanında saat 11.00 sıralarında temel kazısının tamamlanmasının ardından göçük meydana geldi. Bu sırada inşaat alanında risk kontrolü yapan Salih Yazaydık isimli işçi, göçük altında kaldı. Arkadaşının toprak yığını altında kaldığını gören işçiler yardıma koştu. Bir yandan da itfaiye ve sağlık ekiplerine haber verildi. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri göçük altında kalan işçiyi çıkarmak için çalışma başlattı. Sağlık ekiplerinin yaptığı kontrolde ise Salih Yazaydık’ın hayatını kaybettiği belirlendi. Talihsiz işçinin cansız bedeninin göçük altından çıkarılması için çalışma başlatıldı. Göçüğün meydana geldiği alan ise dron ile görüntülendi.
Etiket: kazı
-
Bursa’da Myrleia mozaiklerini restorasyon çalışması başladı
Mudanya Belediyesi’nin 2 bin 700 yıllık Myrleia Antik Kenti’ni açık hava müzesine dönüştürme hedefi doğrultusunda önemli bir adım atıldı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ve Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararıyla Bursa Arkeoloji Müze Müdürlüğü’nün başkanlığı ve gözetiminde Bursa Uludağ Üniversitesi Arkeoloji bölümünün bilimsel katkılarıyla yapılan sondaj kazıları sonucunda açığa çıkarılan mozaiklerin korunması ve geleceğe taşınması için restorasyon ve konservasyon çalışmaları başladı.
Myrleia Antik Kenti’nin devamı olan ve Ömerbey Mahallesi sınırları içerisinde bulunan alanda koruma ve onarım çalışmalarının tamamlanmasının ardından, Mudanya Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü, Fen İşleri Müdürlüğü ve İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından Korugan Projesi hazırlanarak, Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun onayına sunulacak. Myrleia Antik Kenti’nin mozaik zemin döşemelerinin koruma ve onarım çalışmalarını Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü’nden Prof. Dr. Yaşar Selçuk Şener ve Dr. Öğretim Üyesi Murat Cura gerçekleştiriyor.
Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, “Yalnızca Bursa değil, tüm insanlığın değerlerinden biri olan Myrleia’yı geleceğe hep birlikte taşıyacağız. 2700 yıllık Myrleia Antik Kenti’ni geleceğe taşıma konusundauzun süren çabalarımız ve kararlılığımız sonucunda koruma ve onarım çalışmalarına başlandı. Tek bir amacımız var. Myrleia’yı el ele vererekMudanyamıza, insanlığa, kültür ve tarihe kazandırmak. Geleceğe tarihi bir imza atmak. Destek veren, katkı koyan herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu.
-
Gizemli kazıda aranan ceset bulundu
Salı gününden bu yana İstanbul Büyükçekmece’deki boş arazide aranan kişinin eski cinayet zanlısı Murat Kartal olduğu öğrenildi. Kayıp başvurusu üzerine harekete geçen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği, savcılıkça yürütülen soruşturma kapsamında geniş çaplı çalışma başlattı. Bununla birlikte ceset dördüncü gününde toprak altından çıkarıldı.
İddiaya göre, Büyükçekmece’deki boş arazide yapılan kazı çalışmalarının, 2015’te çıkan bir kavgada Murat Kartal tarafında öldürüldüğü ileri sürülen uyuşturucu kaçakçısı Baybaşin ailesi fertlerinden Ömer Edip Fırat cinayetiyle ilgili olduğu öğrenildi. Boş arazide cesedi aranan Murat Kartal’ın kaybolması ile ilgili bir gizli tanığın ifadesinden yola çıkan savcılık, soruşturmayı derinleştirdi.
EMNİYETE GÖTÜRMEK YERİNE, BAYBAŞİN AİLESİNE TESLİM EDİLDİ
Edinilen bilgilere göre Silivri İlçe Emniyet Müdürlüğü Koruma Büro Amirliğinde görevli Erdem Öntürk ve Fatih Erkut’un, 20 Ocak’ta Maltepe Zümrütevler Mahallesinden polis kimliğini kullanarak Murat Kartal’ı gözaltına aldı. Polisler, gözaltına aldıkları Murat Kartal’ı emniyete götürmek yerine, Şişli Çağlayan’daki özel bir hastanenin önünde buluştukları Baybaşin ailesine para karşılığı teslim etti.
İKİ POLİS TUTUKLANDI
Bu iddialar üzerine Erdem Öntürk ve Fatih Erkut adlı iki polis ve onları azmettirdiği öne sürülen uluslararası uyuşturucu kaçakçısı Baybaşin ailesinin fertlerinden Yavuz Y., Mehmet Emin B., Habip B., Faysal G., Hasan A., 21. Dönem DSP Milletvekili Abdülsamet T. ve Tahsin C. isimli zanlılar gözaltına alındı. Adliyeye sevk edilen zanlılardan polis memurları Erdem Öntürk ve Fatih Erkut’un yanısıra, Yavuz Y., Mehmet Emin B., Habip B., Faysal G. ve Hasan A. tutuklandı. Şüphelilerden Abdülsamet T. ve Tahsin C. ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
CESET, TOPRAK ALTINDAN ÇIKARILDI
Öte yandan Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında, Pınarbaşı Mahallesi’nde Murat Kartal’ın cesedinin bulunması için başlatılan kazı çalışması dördüncü gününde toprak altından ceset çıkarıldı. Cesedin deforme olduğu belirtilirken olay yerine savcı bekleniyor. İncelemenin ardından cesedin Murat Kartal’a ait olup olmadığı tespit edilecek.
-
Bursa’da define ararken yakalan 4 kişi tutuklandı
Bursa’nın İznik ilçesinde, define bulma amacıyla izinsiz kazı yaparken suçüstü yakalanan 4 şüpheli, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.
Bursa’nın İznik ilçesine bağlı Elbeyli Mahallesinde mezarlarda define arandığı ihbarı alan jandarma ekipleri, bunun üzerine harekete geçti. İzinsiz kazı yapılan yere baskın yapan ekipler, A.F. (49), Z.S. (56), K.A. (42) ve A.A.’yı (40) suçüstü yakaladı.
Şüphelilerin kazıda kullanmak üzere yanlarında getirdikleri kırıcı ve delici aletler ile kazma, kürek ve manivela ele geçirilerek el konuldu.
Gözaltına alınan şüpheliler, İlçe Jandarma Komutanlığı’ndaki işlemlerinin ardından ‘Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa muhalefet’ suçlamasıyla adliyeye sevk edildi. Hakim karşısına çıkarılan şüpheliler, tutuklandı.
-
Bursa’da kazı alanında bulunan parçalar özenle birleştiriliyor
Bursa’nın İznik ilçesinde bu yıl kamulaştırma işlemleri 2014 yılında tamamlanan alanda Çini Fırınları Kazısı yapıldı. Kazı alanının kuzeyinde yer alan parselde 5 yeni fırın ile 14 ve 15’inci yüzyıllara ait kırmızı hamurlu, baskı tekniğiyle üretilmiş seramikler bulundu. Parçalar, kazı evinde yıkanıp, ayrıştırılıp, fotoğraflandıktan sonra öğretim üyesi ve öğrencilerin yoğun çalışmasıyla birleştiriliyor. Objelerin eksik kalan kısımları ise aslına uygun şekilde alçıyla tamamlanıyor.
Osmanlı öncesinden 18’inci yüzyıla kadar çini ve seramik üretiminin önemli merkezlerden biri olan İznik’teki kazılar, 1963 yılında İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Oktay Aslanapa tarafından başlatıldı. İlk kazı sonuçları, İznik’teki erken tarihli üretimin kırmızı hamurlu olduğunu ortaya koydu. O döneme kadar satın alındıkları yerlere göre isimlendirilen seramik ve çinilerin asıl üretim merkezlerinin İznik olduğu 1969 yılına kadar süren kazılarla kanıtlandı.
KAZILAR 4 DÖNÜMLÜK ALANA YAYILDI
1981 yılında ‘İznik Çini Fırınları Kazısı’ adı ile tekrar başlayan çalışmalar, 1993 yılına kadar Prof. Dr. Aslanapa’nın, 1993-2006 arasında Prof. Dr. Ara Altun’un, 2007 yılından itibaren de İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Belgin Demirsar Arlı başkanlığında yürütülmeye başlandı.
İLK VE TEK ÖRNEK
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Üniversitesi’nin izin ve desteği, Bursa Büyükşehir Belediyesi ve İznik Belediyesi’nin katkılarıyla yürütülen kazı çalışmaları, zaman içinde gerekleri kamulaştırılmaların yapılmasıyla 4 dönümlük alana yayıldı. 9 fırını bünyesinde barındıran, Osmanlı dönemi çiniciliği için İznik’te ortaya çıkarılan ilk ve tek örnek olan atölye; aynı zamanda kil dinlendirme havuzları, su kuyuları, su kanalları, kuvars ezme taşları, sır eritme potaları ile üretimin tüm aşamalarının bir arada yapıldığı büyük bir kompleks.
KAZIDAN ÇIKANLAR İZNİK MÜZESİ’NDE
Kazılar sırasında ağırlıklı olarak Osmanlı dönemine ait buluntular ele geçirilse de Roma ve Bizans dönemlerine tarihlenen çok sayıda parça da bulundu. Bu alanda elde edilen parçalar temizlik, tasnif, değerlendirme aşamalarının ardından alçı tümleme ve belgelendirme işlemlerinden geçirilip İznik Müzesi’nde sergileniyor.
‘AMACIMIZ BU ALANI TURİZME AÇMAK’
1984 yılında itibaren düzenli olarak çalışılan ve kamulaştırmalarla genişleyen kazı alanının İznik çiniciliği için çok önemli bir atölye bölgesi olduğunu belirten Doç. Dr. Belgin Demirsar Arlı, “Kazdığımız alan içinde 9 tane fırını barındırıyor. Bu fırınların her yıl periyodik bakımlarını yapıyoruz. Bunların sağlıklı bir şekilde korunabilmesi için sertleştirmeleri, gerekli kontrolleri ve temizlikleri yapılıyor. Bu 9 fırının dışında alanda dinlendirme havuzları, çeşitli işlikler, kuvars ezme yalakları ve sır havuzları bulundu. Bu fırınların her biri birbirinden farklı formda, analizlerini yaptırdık. MTA, TÜBİTAK, İstanbul Teknik Üniversitesi, Koç Üniversitesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvar Müdürlüğü’nden destek alıyoruz. Bu fırınların 14’üncü yüzyıldan 17’nci yüzyıl sonu, 18’inci yüzyıl başına kadar kullanıldığını tespit ettik. Neredeyse hiçbiri birbiriyle aynı değil. Fırınların ateş hane kısımları kimilerinde daha büyük kimilerinde küçük, kimileri tonoz kimileri de kubbemsi örtülü. Pişirme hane kısımları hem toprak üstünde olduğundan ve hem de çok dayanıklı malzemeden yapılmadığı için günümüze ulaşmamış. Ateş hane kısımlarının bazılarının içinde sır eritme yalaklarının olduğunu gördük, bazılarında ise yalakların içinde kuvars bulduk. Alanımız için konuşmak gerekirse, ilk kez 1984 yılında burada düzenli kazıya başladık. İlk başta küçük bir alandı burası. Alan çeşitli kamulaştırmalarla yıllar içinde yaklaşık 4 dönüme ulaştı. Son kamulaştırmamız, alanın güneydoğu bölgesinde 2020 yılında yapıldı. Bu, şehir içinde gerçekleştirilen bir kazı için büyük bir alan. Bundan sonraki amacımız; son kamulaştırılan alanın kazısını yaptıktan sonra burayı turizme açmak ve burayı bir açık hava müzesi haline getirmek” dedi.
‘İKİ ANA BAŞLIK ALTINDA İNCELİYORUZ’
Bulunan parçalar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Belgin Demirsar Arlı, “Esas olarak Osmanlı dönemi seramik ve çinilerini iki ana başlık altında inceliyoruz. Beyaz hamurlu ve kırmızı hamurlu evre olarak. İznik’in erken dönemi kırmızı hamurlu evre, kırmızı hamura 15’inci yüzyılın sonlarına doğru beyaz hamur ekleniyor. Kırmızı ve beyaz hamur birlikte üretiliyor. Formlarda zenginleşme görülüyor. Daha öncesinden tanımadığımız farklı formların kullanıldığını görüyoruz. ‘Kupa’ diye isimlendirdiğimiz tek kulplu kaplar, bardaklar, çeşitli sürahiler, şişeler gibi genellikle dik formlara yönelim oluyor. Bunların yanında çok zengin kase, leğen ve tabak formlarıyla karşılaşıyoruz. Bu yıl ağırlıklı olarak 2014 yılında kamulaştırma işlemleri tamamlanıp kazısına başladığımız, içinde bulunduğumuz bu alanda çalıştık. 2015 yılından itibaren 5 tane fırını burada bulduk” dedi.
‘LİTERATÜRE İZNİK İÇİN YENİ BİR TEKNİK KATILDI’
Alanın bu bölümünde daha ağırlıklı olarak kırmızı hamurlu seramiklere rastladıklarını belirten Doç. Dr. Belgin Demirsar Arlı, “Bu alan bizim birtakım bildiğimiz doğruları değiştiren bulgular veriyor. Bunlar aslında İznik’e çok fazla mal edilmeyen, beyaz hamurlu seramikler. İznik damgası olmayan, kırmızı hamurlu baskı tekniği ile üretilmiş seramikler. Her şeyden de önemlisi asıl bunların üretim kalıplarını bulduk. Bu gerçekten çok önemli. Bunlar birkaç parça değil. Dediğim gibi çok zengin buluntularla karşımıza çıktı. Bu oldukça sevindirici. Çünkü literatüre İznik için başka bir teknik katmış oluyoruz. Burada üretildiğine emin olduk artık. Yine bu bölge bize sırlı tuğla açısından da çok zengin buluntu verdi. Bu da bizim için çok önemli. Çünkü genel bir inanış vardır. Bu tür sırlı tuğla gibi Selçuklu ve erken Osmanlı döneminde kullanılan kaplama malzemelerinin yapıların yakınlarında kurulan küçük seramik atölyelerinde ya da çini fırınlarında üretildiğine yönelik bir bilgi vardı. Ama bu alan bize, ele geçirdiğimiz sırlı tuğlanın zenginliği ve çeşitliliği ile bu malzemelerin sadece içinde bulunan bölge için üretildiklerini değil, her yere dağıtılmak üzere sipariş olarak yapıldığını da kanıtlıyor” diye konuştu.
-
Bursa’da inşaat kazısında bulundu! Branda ile kapattılar
Bursa’nın İznik ilçesinde bir inşaatın temelinde tarihi esere rastlandı. Mavi branda ile kapatılan eserin, mezar odası olduğu tahmin ediliyor.
UNESCO’nun geçici miras listesinde bulunan ve tarihte birçok medeniyete başkentlik yapan Bursa’nın İznik ilçesinde, Yeni Mahalle, Cambaz Sokak’taki bir inşaatın temelinde tarihi eser bulundu.
Yetkililere haber verilmesi üzerine İznik Müze Müdürlüğü ve polis ekipleri, bölgeye geldi.
Üzeri mavi branda ile örtülen eserin, mezar odası olduğu tahmin ediliyor.
-
5 lahit bulunan zeytinlikte mezar odası keşfedildi
Bursa’nın İznik ilçesinde, son 2 yılda yapılan kazılarda 5 lahide ulaşılan zeytinlik alanda, çatkı şeklinde pişmiş topraktan yapılmış, iç kısımları bezemeli mezar odası bulundu. Toplu mezarların olduğu alan anlamına gelen ‘Nekropol’deki kazı alanının üzeri ise yağmurda hasar görmemesi branda ile kapatıldı.
İznik’in kırsal Hisardere Mahallesi mevkisindeki kişiye ait zeytinlikte son 2 yılda yapılan kazılarda, 5 lahit bulundu. İlk mezarın bulunmasının ardından 10 dönümlük zeytinlik alan, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1 milyon 94 bin lira karşılığında kamulaştırıldı. Kaçak kazıların önüne geçmek amacıyla kamulaştırılan alan, tel örgüyle çevrilirken, çevresine güvenlik kamerası sistemi kuruldu.
Koronavirüs nedeniyle geçici süreliğine ara verilen çalışmalar, geçen haftalarda tekrar başladı. Yapılan kazırlarda, çatkı şeklinde pişmiş topraktan yapılmış, iç kısımları bezemeli mezar odası bulundu. Toplu mezarların olduğu alan anlamına gelen ‘Nekropol’de, yetkililerce yeni kazı alanlarının tespiti yapıldı. Belirlenen noktalarda da kazıların başlayacağı öğrenildi. Mezar odasının üzeri, yağmurda hasar görmemesi için özel branda ile kapatıldı.
Makedonya Kralı Büyük İskender’in kumandanlarından General Lysimakhos’un, M.Ö. 301’de General Antigonius’u mağlup ederek ‘Antigonia’ olan şehrin adını, karısı Nikaia’nın ismiyle değiştirdiği biliniyor. Yetkililer, Nikaia olarak anılan İznik’teki kazıların yapıldığı alanda, kraliçenin mezarının da olabileceği ihtimali üzerinde duruyor.
-
Apartman bahçesinden 8 bin 500 yıllık insan iskeleti çıktı
Bilecik’te bir apartmanın bahçesinde keşfedilen ve Batı Anadolu’daki ilk yerleşim yerlerinden biri olduğu ortaya çıkan kazı alanında, 8 bin 500 yıllık insan iskeletine rastlandı.
Bahçelievler Mahallesi’nde yaşayan bir kişinin, boş arazide gördüğü seramik parçalarını Arkeoloji Müzesi’ne bildirmesi sonucu geçen yıl sonunda başlatılan arkeolojik kazı sürüyor.
TÜBİTAK tarafından buluntu ahşap parçalara yapılan yaş tayini analizleri sonucu yerleşmenin günümüzden 9 bin yıl önce kurulduğu, en az 500 sene boyunca kesintisiz yaşamın devam ettiği belirlenen alanda, taş ve kemikten yapılmış aletlerin yanı sıra ilk kez insan iskeletine ulaşıldı.
Bilecik Valisi Bilal Şentürk, yaptığı açıklamada, kent ve çevresinin tarihi bakımdan büyük öneme sahip olduğunu vurgulayarak, Kültür ve Turizm Bakanlığının takibinde, Bilecik Müze Müdürlüğünün denetimindeki kazıların Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesinden uzmanlar tarafından yürütüldüğünü ifade etti.
Şentürk, “Kazı alanının içindeki avluda bulunan bir iskelet de Batı Anadolu’da günümüze ulaşan en eski insan iskeleti olarak değerlendirilecek. Bilecik’imizin tarihine önemli bir katkı sağlayacağı muhakkak. Çok lokal bir alan tespit edilen yer. Uzun yıllar yerleşim alanı olmuş, boş kalmış bir parseldi. Çok isabetli bir tespit olmuş. Önümüzdeki yıllarda bu çalışmalar devam edecek.” diye konuştu.
İskeletle ilgili araştırmanın üniversiteden uzmanlar tarafından yapılarak cinsiyeti ve hangi dönemde yaşadığının belirlenmesine çalışılacağı öğrenildi.
-
Van’da kolunda ejder başlı iki bilezik olan çocuk iskeleti bulundu
Van’ın Gürpınar ilçesindeki Çavuştepe Kalesi’nde, üç yıl önce kazı ve onarım çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan 2 bi̇n 750 yıllık nekropolde, Urartularda aristokratlarının gömüldüğü değerlendirilen alanda bulunan çocuk iskeletinin pazu kısmında ejder başlı iki bilezik ile boyun kısmında takılar bulundu.
Urartu Kralı II. Sarduri tarafından Milattan Önce 750 yılında yaptırılan Çavuştepe Kalesi ve kuzey kısmındaki nekropol alanında bu yıl başlatılan kazı çalışmalarında Urartuların ölü gömme adetleri ve sosyal yaşamına ilişkin yeni bilgiler elde ediliyor.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu başkanlığında antropolog, arkeolog, sanat tarihçi ve restoratörlerlerden oluşan 17 kişilik ekip, 2 bin 750 yıllık nekropolde Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle yapılan kazılarda önemli bulgulara ulaşıldı.
Geçen yıl ortaya çıkarılan ve Urartularda yönetici sınıfın gömüldüğü değerlendirilen alanda tarihe ışık tutacak verilerle karşılan ekip, üzerinde birçok takı ve pazu kısmında ejder başlı bilezik olan 3 yaşlarında çocuk iskeleti buldu.
Urartu aristokratlardan birinin çocuğuna ait olduğu değerlendirilen iskeletteki ejder başlı bronz bilezikler, bölgede bugüne kadar yapılan kazılarda ilk kez karşılaşıldı.
Alanında uzman akademisyenler tarafından titizlikle incelenen buluntular, Urartu döneminin ölü gömme adetleri ve yönetici sınıfıyla ilgili yeni bilgilere ışık tutacak.
“Heyecan verici bir durum”
Prof. Dr. Çavuşoğlu, bu yıl Çavuştepe Kalesi’nde pandemi nedeniyle kazı ve restorasyon çalışmalarına biraz geç başladıklarını söyledi.
Kazı çalışmalarının yoğunlaştığı nekropol alanında her gün yeni bulgulara rastladıklarını anlatan Çavuşoğlu, “Nekropol alanı dediğimiz yer gizemini hala koruyor. Bu gizemi çözmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kazı yaptıkça yeni bulgularla karşılaşıyoruz. Bugünkü kazı çalışmalarımızda 3 yaşlarında yeni bir gömüyle karşılaştık. Bu gömü, Urartu arkeolojisi açısından bir ilk. İlk kez böyle bir gömüyle karşılaşıyoruz. İlk kez bir bebeğin pazu kısımlarında bronzdan bileziklere rastladık.” dedi.
İskeletin Urartularda bir soylu ya da aristokratın çocuğuna ait olduğunu değerlendirdiklerini aktaran Çavuşoğlu, “Hoker tarzında gömülmüş bir bebek. Bebeğin üzerinde şimdiye kadar rastlanmayan iki kolunun pazuları kısımları üzerinde küçük ejder başlı bronzdan bilezik var. Bununla birlikte boyun kısmında amulet dediğimiz bir kum taşı ve boncuklardan kolye var. Baş kısmında küçük bir kase var, yiyecek bırakılmış. Bu, bebeğin önemli şahsın bebeği olduğunu bize gösteriyor. Çok güzel süsleyip kapatmışlar. Dini törenle ve ağıt yakılarak gömüldüğünü düşünüyoruz çünkü çok titizlikle yerleştirmişler. Bu bulgu, Urartuların bebeklerini çok iyi bir şekilde süsleyerek öbür dünyaya uğurladıklarını gösteriyor. Urartu arkeolojisi açısından çok önemli bir bulgu. Biz bilim insanları açısından çok muazzam ve heyecan verici bir durum çünkü Urartu arkeolojisine yeni bir katkı sağlayacak. Kazı devam ediyor, yeni bulguların daha çıkmasını bekliyoruz.” diye konuştu.
“Bu alanlarda yapılan kazılarda her gün yeni bulgulara rastlanıyor”
Gürpınar Kaymakamı Fatih Sayar da Çavuştepe Kalesi’ndeki kazı alanında incelemelerde bulunarak, çalışmalar hakkında Kazı Başkanı Prof. Dr. Rafet Çavuşoğlu’ndan bilgi aldı.
Sayar, Gürpınar ilçesinin kadim bir geçmişe sahip olduğunu belirterek, “İlçemiz, Çavuştepe ve Hoşap ve Zernek kaleleriyle farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Bu alanlarda yapılan kazılarda her gün yeni bulgulara rastlanıyor. Bu yeni bulgular hem ilimizin hem de ülkemizin turizmine önemli katkı sağlayacak. Bizler de kazı ekibinin çalışmalarını destekliyor ve önemsiyoruz.” ifadesini kullandı.
-
Bursa’daki Roma Tiyatrosu kazılar için gün sayıyor
İznik Gölü’nün kenarında 2. yüzyılda İmparator Trainaus döneminde inşa edilen Roma Tiyatrosu’nda 2020 yılı kazıları için geri sayım başladı. Bu yıl korona virüsünden dolayı daha az personelle, sosyal mesafe kurallarıyla kazılar yapılacak.
Türkiye’de önemli antik yapılardan İznik Roma Tiyatrosu her yıl belirli dönemde gerçekleştirilen kazılarına bu yıl da devam edecek. Temmuz ayı içerisinde başlaması beklenen kazılar korona virüsünden dolayı bu yıl daha az personelle ve sosyal mesafe kuralları dikkate alınarak gerçekleştirilecek. Düz bir alana inşa edilerek tonozlarla yükseltilmesi nedeniyle mimari açıdan Türkiye’deki tek örnek gösterilen İznik Roma Tiyatrosu, bir dönem gladyatör dövüşlerine ev sahipliği yaptı. Hristiyanlığın kabul edilmesinin ardından tiyatronun yasaklanmasıyla birlikte dini alan olarak da kullanıldı.
İznik Roma Tiyatrosu’ndaki kazı çalışmaları ilk 1980 yılında Bursa Müzesi’nde görev yapan Bedri Yalman tarafından başlatıldı. 2006 yılına kadar devam eden çalışmalarda orkhestra, cavea, parodoslar, bazı tonozlu galeriler ve sahne binasının ön cephesi kazıldı. 2016 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi sponsorluğunda yılın belirli aralıklarıyla yürütülen kazı ve restorasyon çalışmaları Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanlığı tarafından gerçekleştiriliyor.
Sanat Tarihçisi Doğan Özgün Kolaç, “Roma Tiyatrosu, M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatoru Trainaus döneminde Bithynia Valisine yaptırılıyor. 1980 yılında Bursa Arkeoloji Müzesi’nde görev yapan Bedri Yalman tarafından kazıları başlatılıyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin devreye girmesiyle 2016 yılında tekrar çalışılmaya başlanıyor. Yaz dönemi yaklaştı ve kazılar yakından başlayacaktır. Bu yapı dünya tarihi açısında önemlidir. Aslına uygun restorasyon yapılarak Türkiye turizmine kazandırılması gerekiyor” dedi.
Bazı savaşlarda tiyatroda kullanılan blok berberlerin şehrin savunmasında surlarda kullanıldığına dikkat çeken Kolaç, “Ayrıca gladyatör dövüşlerine sahne olmuş. O zamanlarda burada bulunan belgelerden yola çıkarak biletli girişin olduğu tespit edilmişti. Bu tiyatronun en önemli özelliklerinden birisi de Türkiye’de beşik tonozlar üzerine kurulu bir yapıdır” diye konuştu.