Etiket: kemal kılıçdaroğlu

  • Kılıçdaroğlu: Siyasi partilerin kapatılması ve sonlandırılması gibi bir süreci bırakmak zorundayız

    Kılıçdaroğlu: Siyasi partilerin kapatılması ve sonlandırılması gibi bir süreci bırakmak zorundayız

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Halkın desteğini alan siyasi parti yaşar, halkın desteğini almayan siyasi partiler tarihin çöp sepetine atılırlar. Dolayısıyla biz siyasi partilerin kapatılması, siyasi partilerin sonlandırılması gibi bir süreci bırakmak zorundayız, eğer demokrasiyi savunuyorsak” ifadelerini kullandı

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Tekirdağ İl Başkanlığı’nda yaptığı konuşmada, “Kurtuluş mücadelesinin önsözü” olması, “Mustafa Kemal Atatürk’ün tarih sahnesine güçlü şekilde çıkması” ve “egemen güçlere karşı ortak mücadeleyi sergilemesi” bakımından Çanakkale Zaferi’nin çok önemli olduğunu vurguladı.

    Vatan uğruna mücadele eden şehit ve gazileri minnetle andığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Bu konuda toplum olarak her yıl Çanakkale’yi anmamız, aslında bir anlamda onlara duyduğumuz minnetin gelecek kuşaklara devredilmesini sağlamaktır. Bir başarıyı aldık, bu başarıyı gelecek kuşaklara da aktaracağız” dedi.

    Özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin, Çanakkale Savaşı’yla belleklere kazındığına işaret eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

    “Biz kendi bayrağımızın altında özgürce yaşamak istiyoruz. Bu savaşı verenler aynı zamanda Milli Kurtuluş Savaşı’nı verenlerdir. Hala Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsızlık şiarını yeterince bilmeyen kadrolar vardır. Şu gerçeği herkesin çok iyi bilmesi gerekir. Atatürkçülüğün iki temel ayağı vardır. Birincisi siyasi bağımsızlıktır. İkincisi ekonomik bağımsızlıktır.

    Ve Mustafa Kemal şunu söyler. Onun sözleriyle ifade edeyim. ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir’ der. Bayrağımın altında özgürce yaşamak istiyorum. Ama yine Mustafa Kemal Atatürk söyler ‘Savaş meydanlarında kazanılan zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça siyasi bağımsızlığınızı koruyamazsınız’. Onun içindir ki Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları kazandıkları siyasi bağımsızlığı ekonomik bağımsızlıkla taçlandırmak için Osmanlı’nın kaybettiği sanayi devrimini yeniden yakalamak zorunda kalmışlardır ve yakalamışlardır.”

    ‘Gün, birlik günü’

    Milli Mücadele’yi verenlerin ekonomik kalkınma ve büyümeyi de beraberinde sağladıklarını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Osmanlının borcunu son kuruşuna kadar ödediler. Düyun-u Umumiye İdaresi’ni kapattılar. Acaba genç kuşaklarımız şu gerçeği biliyor mu? Yabancıların elindeki Düyun-u Umumiye İdaresi yani Borçlar Genel Müdürlüğü o genel müdürlükte çalışan personel sayısı, Osmanlı’nın Maliye Bakanlığında çalışan personel sayısından fazlaydı. Toplanan vergilerin kaderini, yapılacak yatırımların kaderini belirleyen Düyun-u Umumiye İdaresi’ydi. Yabancıların idaresiydi. Gençlerimize gerçek tarihi anlatmalıyız.

    Bu binada oluşturulacak politikalar, yani CHP il merkezlerinde, ilçe merkezlerinde oluşturulacak politikalar, tarihimizin iz düşümü olmak zorundadır. Aynı iz düşümden geleceğe bakmak zorundayız. O nedenle Mustafa Kemal Atatürk hedef olarak çağdaş uygarlığı yakalamak ve aşmayı göstermiştir. Ve bizler bunu yapmak zorundayız. Bunu başarmak zorundayız. Tarihin bize yüklediği böyle bir sorumluk var. Bu tarihi sorumluluk içinde hareket etmek zorundayız.”

    Kılıçdaroğlu, gününün ayrışma günü değil beraber olma ve ekonomik bağımsızlığını yeniden sağlama günü olduğunu vurguladı.

    ‘Bağımsızlıktan herkes sorumlu’

    Ülkenin bağımsızlığından herkesin sorumlu olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

    “Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir. Kimliklerimiz farklı olabilir. İnançlarımız farklı olabilir. Yaşam tarzlarımız farklı olabilir ama ülkenin bağımsızlığından hepimiz sorumluyuz. Çocuklarımıza her yönüyle bağımsız, onurlu bir Türkiye’yi bırakmak zorundayız. Milli Kurtuluş Savaşı’nın hangi koşullarda verildiğini biliyoruz. Dolayısıyla bizlerin üzerine düşen tarihi bir sorumluluk var. CHP’lilerin üzerine düşen tarihi bir sorumluluk var. Cumhuriyeti kuranlar başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları demokrasiyi de inşa etmek istediler. Çok partili hayatı getirmek istediler. Bunun da mücadelesini verdiler. Girişimlerde bulundular. Ama olmadı.

    Sonra onun arkadaşı, İnönü Savaşları’nın kahramanı İsmet İnönü çok partili yaşama geçirdi bu ülkeyi. Demokraside en büyük adımı attı. Ama bir şey daha yaptı. Dünya siyaset tarihinde ender rastlanan bir şeyi yaptı. Savaş meydanlarının kahramanı, dönemin Milli Şefi İnönü seçimi kaybettiğinde getirip rakibine ‘buyurun gelin devleti siz yöneteceksiniz’ dedi. Yürüyerek evine gitti. Tarihte yoktur böyle bir şey. Demokrasiye inananlar ancak bunu yaparlar. Dolayısıyla iktidarda kalmak için her türlü numarayı çevirip, acaba nasıl olur da iktidarda kalmanın yollarını ararım diyenler bu ülkeye katkıda bulunamazlar, demokrasilerine katkıda bulunamazlar.”

    Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır

    Demokrasiyi savunmanın özgürlüğü savunmak demek olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şu görüşleri paylaştı:

    “Anayasa ‘siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır’ diyor. Ne demektir, siyasi, ekonomik, toplumsal görüşleri, her siyasi parti kendisine göre yorumlar ve kamuoyuyla paylaşır. Halkın desteğini alan siyasi parti yaşar, halkın desteğini almayan siyasi partiler tarihin çöp sepetine atılırlar. Dolayısıyla biz siyasi partilerin kapatılması, siyasi partilerin sonlandırılması gibi bir süreci bırakmak zorundayız, eğer demokrasiyi savunuyorsak.

    Bizim partimiz de kapatıldı. Bizim eskiden Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda bütün illerde ve ilçelerde binalarımız vardı. Mal varlıklarımıza el kondu. Arşivlerimize el kondu. Binalarımıza el kondu. Ama biz demokrasi mücadelesinden vazgeçmedik. Demokrasiyi savunmak farklı bir şeydir. Demokrasiyi savunmak insan haklarını savunmak demektir. Demokrasiyi savunmak özgürlüğü savunmak demektir. Demokrasiyi savunmak can ve mal güvenliğini sağlamak demektir. Demokrasiyi savunmak insana saygı duymak demektir. Demokrasiyi savunmak, benim gibi düşünmeyen insanın, düşüncesini özgürce söyleyebileceği bir rejimi savunmaktır. Demokrasiyi savunmak, milli iradeyi savunmak demektir. Demokrasiyi savunmak, ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ cümlesini savunmak demektir.”

    ‘Kutuplaşma kavga getirir’

    Kılıçdaroğlu, bugün inanç üzerinden siyaset yapılmasının siyaset önündeki en büyük sorun olduğunu belirtti.

    Kimlik üzerinden, yaşam tarzı üzerinden, inanç üzerinden siyaset yapmanın yanlış olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, “Kimlik üzerinden, yaşam tarzı üzerinden, inanç üzerinden siyaset yaptığınızda toplumu kutuplaştırırsınız, toplumu kavga eder hale getirirsiniz. Demokraside bunlar olmaz. Normalde bunlar bütün demokrasilerde yasaktır. Ama bizim ülkemizde maalesef toplum ayrıştı, toplum bölündü. Sorumlusu ülkeyi yönetenlerdir” dedi.

    CHP olarak kimlik, yaşam tarzı ve inanç üzerinden siyaseti reddettiklerinin altını çizen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

    “Biz kuruluş felsefesine aynen bağlıyız. Kurucu felsefemiz neyse aynı felsefeyi çocuklarımıza göstermek ve öğretmek zorundayız. Ülkenin birliği ve bütünlüğü, bizim için her şeyden önemlidir. Bayrağımıza saygı her şeyden önemlidir. Siyaseti bu zeminde yapmak zorundayız. Siyaseti böyle geliştirmek zorundayız. Peki biz nasıl bir siyaset düşünüyoruz? Madem bir il binasındayız, maden CHP’liyiz nasıl bir siyaset düşünüyoruz? Kimlik üzerinden mi, yaşam tarzı üzerinden mi, inançlar üzerinden mi? Hayır bunları reddediyoruz. Biz sosyal kimlikler üzerinden siyaset yapıyoruz. Ne demek sosyal kimlikler. Emekliler, bir sosyal kimliktir. Bütün emeklilerin hakkını savunuyoruz, hangi partiden, hangi kimlikten, hangi inançtan olursa olsun her emekli bilmelidir ki CHP bizi savunuyor. İşsizlik de bir sosyal kimlik midir? Evet sosyal kimliktir. Biz işsizlik sorununa çözüm bulunmalı derken, kişinin kimliğine bakıyor muyuz, inancına bakıyor muyuz, yaşam tarzına bakıyor muyuz, hangi partiden diye bakıyor muyuz? Hayır. Ne diyoruz, ‘CHP olarak işsizlik sorununu çözeceğiz’.

    Çiftçileri ayrıştırıyor muyuz, bölüyor muyuz? Doğulu, batılı, kuzeyli, güneyli diye ayırıyor muyuz? Hayır. Bu ülkede üreten, alın teri döken bütün çiftçilerin hakkını savunuyoruz. Apartman görevlileri bize hizmet eden insanlar. Ayırıyor muyuz onları, senin inancın ne kardeşim, kimliğin ne kardeşim, yaşam tarzın ne kardeşim? Hayır. Ne diyoruz, apartman görevlisiysen sorunun varsa bu sorunu çözeceğiz. Kamyon şoförleri, minibüs şoförleri, servisçiler… Biz, sosyal kimlikler üzerinden ve o sosyal kimliğe sahip insanların yaşadıkları sorunların çözümü üzerinden siyaset yapıyoruz. Bizi diğerlerinden ayıran temel nokta budur.”

    Kılıçdaroğlu, kimseyi ayrıştırmadan siyaset yapma mirasının kendilerine Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarından, partilerinin kuruluş felsefesinden kaldığını aktardı.

    ‘Sıradan bir parti değiliz’

    CHP’nin sıradan bir parti olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyet Halk Partisi avukat bürolarında hazırlanan bir dilekçeyle kurulan bir parti değildir, savaş meydanlarında kurulan bir partidir, sıradan bir parti değildir” dedi.

    CHP’nin dünyanın en köklü partisi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

    “CHP, çağın değişimlerine ayak uyduran bir partidir. Çağdaş uygarlığı yakalamak için mücadele eden bir partidir. Bakınız Türkiye Cumhuriyeti tarihine 100’lerce 1000’lerce parti kurulmuştur, ayakta kalan kaç kişidir. CHP bir lider partisi de değildir. Çağdaş demokrasiyi hedeflemiş bir kitle, halkın partisidir, halk partisidir.

    O nedenle tarihin yüklediği sorumluluk var, bunun gereğini yapacağız. Toplumu aydınlatacağız, kutuplaştırmadan, kavga dilini kullanmadan herkesi kucaklayarak. Sorunu olan kim olursa olsun yanında olacağız. Bize oy versin ya da vermesin yanında olacağız. Sorununu çözünceye kadar onunla birlikte olacağız. Bize yakışan da budur zaten. Biz, bize yakışanı yapacağız.”

  • “Yargı bağımsız olacaksa dokunulmazlığı kaldırın”

    “Yargı bağımsız olacaksa dokunulmazlığı kaldırın”

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede milletvekilinin, dokunulmazlık dışında hiçbir güvencesi yoktur. Dolayısıyla bu güvencenin kalkmaması lazım. Yargı bağımsız olacaksa o zaman kaldırın” dedi.

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, demokrasinin herkes için geçerli bir kural olduğunu belirterek, “Demokrasiyi büyütürsek, geliştirirsek, derinleştirirsek hepimiz mutlu olacağız. Sonuçta bir parti gelecek, ülkeyi yönetecek. Ama demokrasi içinde yönetecek, insan haklarına saygı duyacak. 19 yıl geçmiş, hala insan haklarını düşünüyorlar. Allah bunlara akıl fikir versin. Sanıyorlar ki, ‘İnsan haklarını yeniden tesis edeceğiz’ Yeniden toplantı yapacağınıza bu konuda dünya kadar yayın var. Birleşmiş Milletler’e bakın, görürsünüz insan haklarını. Sevgili Peygamberimizin Veda Hutbesi’ne bakın, görürsünüz insan haklarını. Ama bunların dünyadan haberleri yok” dedi.

    Kılıçdaroğlu, Niğde ve Nevşehir başta olmak üzere çok sayıda ilde patates üretimi yapıldığını anımsatarak, Ekim-Kasım döneminde patates hasadının gerçekleştirildiğini, sadece sözünü ettiği iki ilde çiftçinin, 400-500 bin ton patatesi 4 aydır depolarda tuttuğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “Üretici, bu ürünlerini, borçlarını ödeyebilmek için satmak istiyor. Tarım Kredi Kooperatifleri, patates üreticilerinin sorunlarına eğilmeli” diye konuştu.

    ‘EĞİTİMDE TASARRUF OLMAZ’

    Kılıçdaroğlu, eğitimde yeterli öğretmen ataması yapılmadığını vurgulayarak, “Eğitimde tasarruf olmaz. Bizim çocuklarımız gidiyor. İyi eğitilen bir çocuk, gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne her alanda iyi katkılar yapar. Eğitim sınıf atlatıyor. Eğer bir ülkede eğitim çok iyi olursa, katma değeri yüksek ürün üretme şansımız çok daha yüksek olur. Sanatta, kültürde, bilimde, her alanda ileriye doğru gitmiş oluruz. O nedenle eğitim için her türlü fedakarlığı nasıl anne babalar yapıyorsa, iktidarın da aynı fedakarlığı yapması lazım. Onlar başka yere yapacakları harcamayı, eğitime yapsınlar. Kanal İstanbul için inat edeceğine, eğitim için inat et. ‘Eğitimi düzelteceğim, birleştirilmiş sınıflar garabetini kaldıracağım, her evde her okulda internet altyapısı olacak’ de ve kaynağı buraya harca. Hepimiz de seni alkışlayalım. Sen kaynağı harcadın da biz karşı mı çıktık?” ifadelerini kullandı.

    ‘EBA’YA ERİŞEMEZKEN NASIL SINAVA ALINACAKLAR?’

    Ülkedeki öğretmen açığının, Milli Eğitim Bakanlığına göre 107 bin, Sayıştay raporuna göre ise 138 bin 393 olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, 6 milyon öğrencinin EBA’yı etkin kullanamadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, “2 milyon 658 bin öğrenci EBA’ya erişemezken nasıl sınava alınacaklar?” diye sordu.

    Kılıçdaroğlu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya, Çin’den bedava alındığı açıklanan 1 milyon doz Covid-19 aşısının, Devlet Malzeme Ofisine (DMO) bir şirket üzerinden doz başına 12 dolardan olmak üzere 12 milyon dolara satıldığı iddiasını geçen haftaki konuşmasında sorduğunu hatırlattı. Kılıçdaroğlu, bu konuyla ilgili Bakan Koca’ya doğru bilgi verilmediğini kaydetti. Kemal Kılıçdaroğlu, Merkez Bankasının 128 milyar dolarlık rezervine ilişkin sorularını da anımsattı.

    ‘YARGI BAĞIMSIZ OLACAKSA DOKUNULMAZLIĞI KALDIRIN’

    Daha sonra yargı bağımsızlığını eleştirip, milletvekili dokunulmazlıkların kaldırılmasına değinen Kılıçdaroğlu, “Dokunulmazlıkların gerçek anlamda kaldırılabilmesi için Türkiye’de yargı bağımsızlığının olması lazım. Yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede milletvekilinin, dokunulmazlık dışında hiçbir güvencesi yoktur. Dolayısıyla bu güvencenin kalkmaması lazım. Yargı bağımsız olacaksa o zaman kaldırın. Bir milletvekilinin dokunulmazlığı, bir kişinin iradesine terk edilemez. Bir kişi ortaya çıkıp ‘senin dokunulmazlığını kaldıracağım’ diyemez. Dediği andan itibaren milli iradeye ihanet etmiş demektir. Sen bir kişinin dokunulmazlığını kaldırmak istiyorsan dosya geldiğinde bakarsın, incelersin, elini kaldırırsın veya kaldırmazsın. Talimatla el kaldırıp, el indiriyorsanız orada milli irade yok demektir. Milli iradeye hakarettir” ifadelerini kullandı.

  • Kılıçdaroğlu’nun kardeşi, evlat nöbetindeki aileleri ziyaret etti: Ben de ağabeyimi HDP’den istiyorum

    Kılıçdaroğlu’nun kardeşi, evlat nöbetindeki aileleri ziyaret etti: Ben de ağabeyimi HDP’den istiyorum

    Diyarbakır’da, terör örgütü PKK tarafından kaçırılan çocuklarının bulunmasını isteyen 208 ailenin HDP binası önündeki oturma eylemi, 546’ncı gününe girdi. Aileleri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kardeşi, Milli Beka Hareketi Genel Başkan Yardımcısı Celal Kılıçdaroğlu, elinde ‘Ben de ağabeyimi HDP’den istiyorum’ pankartıyla katılarak ziyaret etti.

    Diyarbakır’da, terör örgütü PKK tarafından kaçırılan çocuklarının bulunmasını isteyen 208 ailenin, HDP il binası önündeki eylemi 546’ncı günde de sürdü. Evlat nöbetindeki aileleri, Milli Beka Hareketi Genel Başkan Yardımcısı Celal Kılıçdaroğlu ve beraberindeki heyet ziyaret etti. HDP İl Başkanlığı binası önündeki evlat nöbetinde aileleri ziyaret eden Kılıçdaroğlu, elinde ‘Ben de ağabeyimi HDP’den istiyorum’ pankartı taşıdı.

    ‘NEDEN BURAYA GELMİYOR’

    Elinde ‘Ben de ağabeyimi HDP’den istiyorum’ pankartıyla gelen ve ailelerle yaptığı görüşmenin ardından açıklama yapan Milli Beka Hareketi Genel Başkan Yardımcısı Celal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun buraya gelmesi gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “Ben şaşkınım neden buraya gelmiyor. Fakat bu insanlar burada çocuklarını bekliyor. Annelerin yüzünü güldürelim artık. HDP eş başkanlarına burada sesleniyorum, dağdaki masum çocukları serbest bırakın. Anneler Günü’nde nasıl ki bir gül veriliyorsa çocuklarımız da bir güldür. Annelerine teslim edin. Ağabeyim Kılıçdaroğlu da ‘Dostlarım’ dediği HDP’ye ve İyi Parti’ye bağlı kaldı. Bunlara bağlı kaldıkça buraları görmezden geldi. Diyarbakır’da CHP’nin il ve ilçe teşkilatları neden buraya gelmiyor. Gelsinler sahip çıksınlar buradaki annelere. Para ve pul istemiyorlar, evlatlarını istiyorlar sadece. Bir CHP’nin il ve ilçe başkanlarının taciz olaylarına mahkum oluyorsa, Didim Belediye Başkanı tacizden dolayı neden tutuklanmıyor ? CHP’lilerin yaptıkları zaten hırsızlık ve fuhuş, ne ararsan var. Rüşvet hepsi var bunlarda. Ağabeyimin dostları dediği zaten HDP’dir” dedi.

    Evlat nöbetindeki aileler de Celal Kılıçdaroğlu’na destek ziyaretinden dolayı teşekkür etti.

  • Kılıçdaroğlu’ndan hükümete Gara tepkisi

    Kılıçdaroğlu’ndan hükümete Gara tepkisi

    Partisinin grup toplantısında konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, PKK’nın Gara katliamı üzerinden hükümeti eleştirdi. Kılıçdaroğlu, “Başkomutansan talimatı sen verdin” dedi.

    CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısından konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

    “Devleti yöneteceğim kararları alacağım yanlış olduğu zaman sorumlu Türkiye Cumhuriyeti devleti olacak. Devleti yönetmek sorumluluk üstlenmektir. Üstlenmeyip devleti suçluyorsunuz. Türkiye tarihinde bir ilktir. Devleti yöneten kişi devleti beceriksizlikle suçluyor. Böyle bir anlayıştan memlekete hayır gelmez.

    Şu sorunun cevabını öğrenmek isterim. Vatandaşımız, işçilerimiz, çiftçilerimiz, EYT’liler adına öğrenmek isterim. Suriye’ye girdiniz. Suriyeliler geldi, 40 milyar dolar harcadınız. Bu esnafa, çiftçiye, sanayiciye harcasaydınız ne olurdu? Bu soruları sormak zorundayız. Bir kişinin iradesiyle devlet yönetilmez.

    Gara’daki katliamla ilgili bizi bilgilendirdiler. Geçen hafta 5 soru sordum. İstanbul seçimlerinde bize oy verin diye mektup aldınız. Bunun için alıyorsunuz şehitlerimizi kurtarmak için almıyorsunuz. İstanbul seçimleri şehitlerimizden daha mı önemliydi? Bana hakaret edeceğine millet soruların yanıtlarını bekliyor. Bu operasyonun sorumlusu cumhurbaşkanından bakanlarından Türkiye Cumhuriyeti devletidir diyor. Hepimiz sorumluyuz diyor. Biz neden sorumluyuz? Başkomutansan talimatı sen verdin.

    Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına Erdoğan karar verir, ben değil. Kendi sorumluluğundan kaçıyor. Mısır’da öldürülen Esma için ağladı, ağlayabilir. 16 şehidimiz var, aklım almıyor. Ben bunları söyleyince de ağza alınmayacak bütün hakaretleri kullanıyor.

    Hazine’yi Merkez Bankası’nı teslim etti. Kayınpeder, damat götürüyorlar. Merkez Bankası’nın kasasındaki 128 milyar dolar buharlaştı. O para bu ülkenin garibanlarının parası. Sorduk, cevap yok. Meclis’te araştırma önergesi verildi, reddedildi. Kendisine milliyetçi diyen parti de reddetti. 128 milyar dolar nereye gitti, damat görevden alındı. Aradan geçti 10 saat bir TV kanalı birkaçı hariç gazeteler damat istifa etti yazamadılar. Türkiye’nin geldiği hale bak. 128 milyar doları tefecilere peşkeş çekeceksin sonra başarı. Başarılıysa neden görevden alın? 128 milyar doları senin talimatınla bir avuç insana peşkeş çeken Merkez Bankası Başkanı’nı da görevden almasaydın.”

  • AK Parti Sözcüsü Çelik’ten Kılıçdaroğlu’na tepki

    AK Parti Sözcüsü Çelik’ten Kılıçdaroğlu’na tepki

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Türkiye’de köklü bir parti olan CHP adına konuşan Genel Başkan, ‘13 şehidin sorumlusu Erdoğan’ dediği zaman, bu Türkiye’nin terörle mücadelesine doğrudan saldıran bir provokasyondur. PKK terör örgütüne söyleyeceği sözü Türkiye’nin Cumhurbaşkanına söylüyor” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan MKYK toplantısı sonrasında açıklama yapan Ömer Çelik, Gara operasyonuna yönelik muhalefetin eleştirilerine cevap verdi.

    “Türkiye’nin terörle mücadelesine doğrudan saldıran bir provokasyondur”

    Gara operasyonuna yönelik yapılan eleştirilerin terör örgütünü lanetlemek için yapılmadığını söyleyen Çelik, “Ortaya çıkan tablo içinde en üzücü olan konu, acılarımızı yaşarken bir takım kara propagandalara cevap vermek durumunda kalmamızdır. Karşımızda bir cinayet şebekesi var, PKK terör örgütü bir katliam şebekesi, buna insanlık adına, haysiyet, namus, vicdan adına verilmesi gereken en hafif tepki lanetlemektir. Maalesef cinayet şebekesiyle aynı anlayış düzleminde yürüyen, katliam siyaseti, cinayet siyaseti diyebileceğimiz bir siyaset yapma biçimi var. Bu katliam siyaseti, cinayet siyaseti, demokrasi, hukuk, çoğulculuk, bir arada yaşama gibi kavramları çok sıkça kullanıyor ama tıpkı Avrupa’daki aşırı sağcılar, faşistler gibi, esasında hangi şey kendinde yoksa en çok kendisini onunla ifade eden bir siyaseti yürütüyor. Terör örgütüne siyasi mazeret üretenler, ideolojik meşruiyet vermeye çalışanlar, cinayetleri ve katliamları meşrulaştırmaya çalışanlar maalesef terör örgütünü lanetlemek yerine dikkatleri başka noktalara çekmeye çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.
    PKK terörünü estetize etme gibi bir yaklaşımın olduğunu belirten Çelik, PKK’nın bölgede hesabı olan herkesin istediği gibi kullanabileceği bir maşa olduğunun altını çizdi.

    “PKK terör örgütüne söyleyeceği sözü Türkiye’nin Cumhurbaşkanına söylüyor”

    CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sözlerinin skandal olduğunu belirten Ömer Çelik, “Türkiye’de köklü bir parti olan CHP adına konuşan Genel Başkan, ‘13 şehidin sorumlusu Erdoğan’ dediği zaman, bu Türkiye’nin terörle mücadelesine doğrudan saldıran bir provokasyondur. PKK terör örgütüne söyleyeceği sözü Türkiye’nin Cumhurbaşkanına söylüyor” açıklamasında bulundu.

    Ömer Çelik, “Muhalefet yerine husumet üreten, düşmanlık üreten bir yaklaşım bu. Tabi ki muhalefet bir haktır, istediği meseleyi irdeleyebilir, ama siz Türkiye Cumhuriyetinin Devlet Başkanını tutup da bir takım düşmanlarımızın bile söylemediği bir şekilde itham ederseniz bunun ilacı yok. Bu yeni bir durum, katliam siyaseti yapanlarda aynı yerde durmak gibi bir durum” değerlendirmesinde bulundu.

    Çelik, Türkiye’nin sınırlarında bir terör devletçiliği kurulmasına asla müsaade edilmeyeceğinin altını çizdi. ABD’nin Türk demokrasisine saygı duymasını beklediklerini belirten Çelik, “Türk demokrasisine, Türk yargısına mutlak saygı bekliyoruz. Aynı şekilde terörle mücadele konusunda katıksız destek bekliyoruz. Bu meselelerde ‘eğer PKK terör örgütü yaptıysa’ diye bir ifade kullanılmıştır. ABD Dışişleri Bakanı tanıdığımız birisidir, deneyimli bir diplomattır, Ortadoğu’yu çok iyi bilir, Türkiye’nin NATO içindeki rolünü, gücünü çok iyi bilir. Tam da onun Dışişleri bakanlığı döneminde böylesi bir açıklamanın yapılmış olması ciddi bir şekilde sorgulanmalıdır” ifadelerini kullandı.

    “Kabusa döneceğini garanti ederiz”

    Doğu Akdeniz konusunda Yunanistan’ın tutumunu değerlendiren ve “Yunan Rum ikilisinin, Türkiye ile sorunu olan devletleri yanına alarak kendi maksimalist taleplerini hayata geçirecekleri gibi bir hayal varsa o hayalin onlar açısından kabusa döneceğini garanti ederiz. Bu hayalin gerçekleşmesini boş verin, adım atılmasına dahi müsaade etmeyiz” ifadelerini kullanan Çelik, Yunan Sahil Güvenliği ve Avrupa Sınır Koruma Birliğinin göçmenlerin botlarını batırmasının insanları öldürmeye teşebbüs olduğunu, zalimane yaklaşımların giderek arttığını belirtti.

    “İkiyüzlülükleri deşifre edildiği zaman bunu yapıyorlar”

    Açıklamasının ardından gazetecilerin sorularına cevap veren Ömer Çelik, HDP’nin, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a yönelik tehdit sözlerinin hatırlatılması üzerine, “Niye hedef aldıklarını biliyoruz. Terör karşısındaki ikiyüzlülükleri deşifre edildiği zaman bunu yapıyorlar. Bu ifadeler onu söyleyenlerin kendi söyleyip kendi duyacağı ifadeler. İletişim Başkanlığı, terör örgütlerinin propaganda mekanizmaları ile mücadele etmeye devam edecek” değerlendirmesinde bulundu.

    “Evlatlarımızın kurtarılması için her seçenek değerlendirilmiştir”

    Gara operasyonuna yönelik muhalefetin eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Çelik, “Bu evlatlarımızın hayatlarının kurtarılması için yapılması gereken her şey yapılmıştır. ‘Benim haberim yok’ diyor. Bunu gazetelere ilan vererek mi yapacağız. Evlatlarımızın kurtarılması için her seçenek değerlendirilmiştir. Yıllarca bunun için gayret sarf edilmiştir” dedi.

    “Bunu eleştirdiğini söyleyenlerin şehit cenazelerinde karşılaştıkları tavrı biliyoruz”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti kongresinde şehit annesi ile konuşmasına yönelik yapılan eleştirilerin sorulması üzerine Ömer Çelik, “Bunu eleştirdiğini söyleyenlerin şehit cenazelerinde karşılaştıkları tavrı biliyoruz. Cumhurbaşkanımızın şehit aileleri ile ilgili hassasiyetini sorgulayanların esasında şehit cenazelerine gittiği zaman gördüğü muameleyi hepimiz görüyoruz” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın alıkonulan askerler için ‘esir’ ifadesini kullandığının hatırlatılması üzerine çelik, “Hukuki ifade biçimi ile kişilerin içinde bulundukları durumu ifade eden biçimi birbiri ile karıştırılmasından kaynaklanıyor. Orada kast edilen şeyin uzun zamandır terör örgütü tarafından alıkonulduğudur. Öbür türlü, hukuki açıdan düşünüldüğünde ‘rehin’ miydi, ‘esir’ miydi gibi bir ifadeyle yargılanmasını doğru bulmayız. Cumhurbaşkanımızın kastettiği şeyin uzun zamandır kurtarılması için çaba sarf edilen evlatlarımızın PKK tarafından alıkonulduğuna dönüktür. O gün açıklandı, katilce bir yaklaşımla şehit edilmişlerdir” diye konuştu.

    “Bir soykırım ekonomisi var”

    Hollanda parlamentosunun, 1915 olaylarının, hükümet tarafından sözde “Ermeni soykırımı” olarak tanınmasını isteyen bir önergeyi perşembe günü oylayacağının hatırlatılması üzerine Ömer Çelik, “Parlamentolar bu işi karıştığı andan itibaren bu mesele siyasi bir mesele haline gelir. Bu siyasi melese aslında ne Ermenistan’ın ne de Ermenilerin işine yarar. Diasporada bu işle uğraşanlar bunu bir ekonomi, bir endüstri haline getirmiş. Herkesin ifade ettiği gibi bir soykırım ekonomisi var. Bundan beslenenler var. Cumhurbaşkanımızın çağrı yaptığı koşullar yerine gelse ve ilişkiler normalleşse bunların hepsi parasız misyonsuz kalacakları için, ilgili bulundukları ülkelerde parlamentoları bu şekilde kararlar almaya zorlayarak ilişkilerin daha da kötüleşmesini sağlamak. Hangi ülke bu sözde soykırım üzerine bir karar alıyorsa, Ermenistan’ı ve Ermenileri rehin tutmak için bunu yapıyor” ifadelerini kullandı.

    Çelik, Fransa’daki İslam karşıtı yasa tasarısına ilişkin şu ifadeleri kullandı:

    “Bu artık Fransa içindeki siyasetçiler ve entelektüeller tarafından büyük bir tepki ile karşılanıyor. Bakın ne hale geldi Fransız devlet yönetimi ve Fransız hükümeti. Fransız demokrasisine bir faydası olmayacak. Tam tersine Fransa’nın toplumsal barışına bir dinamit gibi işlev görecek.”

    “Herkesi hassasiyete davet ediyoruz”

    Televizyon kanallarında çeşitli uzmanların askeri operasyonların nasıl yapıldığını anlattıklarını belirten Çelik, “Bunların büyük bir kısmı doğru değil. Ama doğru olan kısmının da bu şekilde tartışılması doğru değil. Silahlı Kuvvetler terörle mücadele konusunda deneyimli bir ordu. Onun hangi teçhizatını kullandığını, hangi yöntemle yaklaştığını, hangi yöntemle müdahale ettiğini açıklarsanız saçma sapan bir durum ortaya çıkartır. Belki hiçbir ülkede böylesine kendi silahlı kuvvetlerinin yöntemlerini, araçlarını deşifre eden bir yaklaşım olmaz. Bir sonraki operasyonda terör örgütünün daha çok tedbir almasına, güvenlik güçlerinin daha büyük güçlüklerle karşılaşmasına yol açar. Herkesi hassasiyete davet ediyoruz.”

  • Kılıçdaroğlu ilk doz aşısını oldu

    Kılıçdaroğlu ilk doz aşısını oldu

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, koronavirüs aşısının ilk dozunu yaptırdığı duyurdu.

    Sosyal medya hesabı üzerinden paylaşımda bulunan Kılıçdaroğlu, ”Sıramız geldi ve eşim Selvi Hanım ile birlikte, Aile Hekimimizde Covid-19 aşımızı yaptırdık. Tüm vatandaşlarımıza bir an önce güvenli bir şekilde aşılarının yapılmasını ve bu salgının son bulmasını diliyorum” ifadelerine yer verdi.

  • HDP’den CHP’ye kritik ziyaret

    HDP’den CHP’ye kritik ziyaret

    HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar başkanlığındaki HDP heyeti, CHP’yi ziyaret etti.

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ve beraberindeki heyeti kabul etti.

    CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, Genel Başkan Yardımcıları Faik Öztrak, Oğuz Kaan Salıcı ve Muharrem Erkek ile CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke eşlik etti.

     

  • Kılıçdaroğlu, Karamollaoğlu’nu ziyaret etti

    Kılıçdaroğlu, Karamollaoğlu’nu ziyaret etti

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu ziyaret etti.

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, görüşmenin ardından açıklama yaptı. Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi’ne yeni binaları için ‘hayırlı olsun’ ziyareti gerçekleştirdiklerini, Türkiye’nin sorunlarını konuştuklarını ve çözümler üzerinde durduklarını kaydetti. Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni anayasa çağrısıyla ilgili Türkiye’nin gerçek gündeminin aslında pahalılık, işsizlik, yoksulluk, intiharlar olduğunu söyledi. Türkiye’nin bu gündemden çıkmak zorunda olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Siyasette çok ciddi bir kutuplaşma var, bu kutuplaşma neredeyse kavgaya dönüşecek duruma gelmiş durumdadır; bu kutuplaşmadan da Türkiye’nin bir şekliyle çıkması lazım. Sayın Erdoğan bir anayasa tartışması başlattı. Bu tartışmayı başlatabilmeniz için öncelikle sizin var olan anayasaya uymanız gerekir. Var olan anayasada Cumhurbaşkanının tarafsızlığı esas mı esas, tarafsızlığı üzerine namusu ve şerefi üzerine yemin edildi; ama buna uyulmuyor. Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı bir ülkedeyiz” dedi.

    ‘İTTİFAK KONUŞULMADI’

    Kılıçdaroğlu, HDP’nin muhalefet partilerine ziyaretleriyle ilgili soru üzerine, siyasi partilerin demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduğunu vurgulayarak, “Yasalara göre bir siyasi partiyi düşmanlaştırmak doğru değildir, ahlaki de değildir. Düşüncelerini beğenmeyebilirsiniz; ama düşmanlaştırmak doğru değil. HDP bir siyasi partidir, görüşmek isterlerse görüşürüz. Herhangi bir sorunumuz yok. Düşünce ayrılıklarımızı gayet açık ve net bir şekilde dile getiriyoruz. Şu aşamada bir ittifak söz konusu değil, arayışımız da yok. Şu an yaptığımız görüşmede de ittifak konuşulmadı” dedi.

    ‘TERÖRİST SAYILMASI İÇİN MAHKEME KARARI LAZIM’

    Kılıçdaroğlu, Boğaziçi Üniversitesi’nde Prof. Dr. Melih Bulu’nun rektör olarak atanması sonrası başlayan protestoları değerlendirerek, “Boğaziçi’nde rektörü kimse istemiyor. Öğrenciler ne yaptı Allah aşkına? Cam çerçeve mi kırdılar? Toplantı ve gösteri yaptılar. Anayasal hak. Boğaziçili çocuklara ‘terörist’ diyorlar. Adam mı öldürdü bu çocuklar, birilerini mi taradılar? ‘Terörist’ dediler, serbest bırakıldılar, e ne oldu şimdi? Bir kişinin terörist sayılabilmesi için mahkeme kararı lazım. Dava açılırsa tazminat ödemek zorundalar. Gençler bazen bizim düşündüğümüzden aşırı hareketler de yapabilirler. Bizim bunu anlayışla karşılamamız lazım” ifadelerini kullandı.

  • Erdoğan’a 100 bin TL tazminat ödeyecek

    Erdoğan’a 100 bin TL tazminat ödeyecek

    CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, tank palet fabrikası sözleri nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a 100 bin TL tazminat ödemeye mahkum oldu.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Grup Toplantısı’ndaki konuşmasında kişilik haklarına saldırıda bulunduğu gerekçesiyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan 100 bin lira manevi tazminat kazandı.

    Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesindeki duruşmaya, taraf avukatları katıldı.

    Avukatların beyanlarının ardından hakim, davayı kısmen kabul ederek, Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a 100 bin lira manevi tazminat ödemesine hükmettiğini açıkladı.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın’ın açtığı davanın dilekçesinde, Kılıçdaroğlu’nun 26 Kasım 2019’da CHP TBMM Grup Toplantısı’nda Tank Palet Fabrikasına ilişkin açıklama yaparken Erdoğan’ın kişilik haklarına saldırıda bulunduğu belirtilmişti.

    Davada, Kılıçdaroğlu’ndan 250 bin lira manevi tazminat talep edilmişti.

  • Kılıçdaroğlu’dan Boğaziçi Rektörü’ne: Çekilmesi lazım

    Kılıçdaroğlu’dan Boğaziçi Rektörü’ne: Çekilmesi lazım

    CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olaylarla ilgili konuştu. Çiftçilerle buluşmasında konuya değinen Kılıçdaroğlu, “Üniversiteye bir kişiyi atıyorsunuz, üniversite kabul etmiyor. Üniversite hocaları da kabul etmiyor. O hocanın ayrılayım demesi lazım” ifadelerini kullandı.

    Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:

    “Üniversitelerde bilgi üretilir, gelecek üretilir. Bizler de öğreniriz. Akademik dünyası gelişmiş bütün ülkeler gelişmiştir. Boğaziçi Üniversitesi’nden söz etmek isterim. Orası da bizim üniversitemiz. Boğaziçi’ne girmek kolay değil, çok yüksek puanlar almanız lazım. Gelenekleri vardır. Gelenekler bazen kanunlardan daha güçlüdür. Üniversiteye bir kişiyi atıyorsunuz, üniversite kabul etmiyor. Üniversite hocaları da kabul etmiyor. O hocanın ayrılayım demesi lazım. Aksi halde orada kaos çıkıyor ortaya.

    80 öncesi ve sonrası çok sayıda insan hayatını kaybetti. Yazık günah değil mi? Türkiye böyle bir sürecin içine sokulmamalı. Bir aydan fazladır bir başkan yardımcısı bile bulamadı, çekilmesi lazım.”

    BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ’NDEKİ PROTESTOLAR

    Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasının ardından öğrenciler protestolara başlamıştı. Dün Güney Kampüs önünde Prof. Dr. Melih Bulu’yla konuşmak için bekleyen öğrenciler polis müdahalesiyle karşılaştı. Kampüse giren polisin sokağa çıkma yasağının başladığı uyarısı yaptığı belirtildi.

    İstanbul Valiliği müdahalenin ardından 159 öğrencinin gözaltına altına alındığını duyurmuştu.

    İstanbul Valiliği’nden bu sabah yapılan açıklamada, gözaltına alınan şüphelilerden 98’inin serbest bırakıldığı bildirildi.