Etiket: kirlilik

  • Korkutan kirlilik

    Korkutan kirlilik

    Bitlis’in Tatvan ilçesi sınırlarında bulunan ve dünyanın en büyük sodalı gölü olma özelliği taşıyan Van Gölü, atık sular nedeniyle kirlilik ve kokudan geçilmemeye başlandı.
    Son zamanlarda yaşanan kuraklık ve akarsuların taşıdığı çöpler sebebiyle yok olmanın eşiğine gelen Van Gölü, vatandaşları korkuttu.

    Özellikle son yıllardaki yağışların azlığı, göl suyunun metrelerce çekilmesine neden oldu. Suyun çekilmesiyle birlikte özellikle yerleşim yerlerine yakın alanlardan kötü kokular yükselmeye başlarken, göl yüzeyinde ise bu kirliliğin ciddi boyuta ulaştığı gözlemlendi. Bitlis’in Tatvan ilçe sahilinde kötü kokuya neden olan bu kirlilik, hem doğal yaşamı hem de göldeki ekosistemi etkiliyor. Vatandaşlar ise korkutan kirliliği görünce yetkililere isyan etti.

  • Marmara’ya ve Boğaz’a kirlilik akıyor

    Marmara’ya ve Boğaz’a kirlilik akıyor

    Anadolu Yakası’ndaki bazı derelerin yaydığı kirlilik ve kötü koku sıcaklarla birlikte arttı. Siyaha dönüşen deredeki suyun denize aktığı noktada Boğaz’ı seyretmek için kıyıya gelenler, aldıkları kötü koku nedeniyle bekleyişlerini kısa tutarak geri dönmek zorunda kalıyor. İnsanlar sıcakların artmasıyla kokunun daha da hissedilmesinden şikayet ediyor.

    Anadolu Yakası’ndan Boğaz’a dökülen, Üsküdar ve Beykoz sınırındaki Küçüksu ve Göksu derelerinde durum Bekar Deresi’ndeki gibi olmasa da buradaki su da koyulaşırken yer yer çamur renginde akıyor.

    Maltepe ilçesinden Marmara Denizi’ne dökülen Dragos Deresi’nde de yaşanan kirlilik ve kötü koku özellikle sahilde yürüyüş ve piknik yapanlar ile bisikletle dolaşanları rahatsız ediyor.

    Sahilde arkadaşlarıyla bisiklet turu yapan bir gençler, dereden kanalizasyon geçtiğini bildiklerini, kötü koku nedeniyle mide bulantısı yaşadıklarını dile getirdi.

    Sahilde yürüyüş yapan Bekir Demirdöğen gezmeye geldiğinde kötü koku nedeniyle burnunu kapatmak zorunda kaldığını anlatarak “Duyarlı insanların buraya el atması gerekiyor. Sadece burası değil. Boydan boya birkaç yer de böyle. Gerçekten çok rahatsız oluyoruz.” diye konuştu.

    Denize girmek için havlusuyla gelen Emre Değirmenci ise kanaldaki bu kokuyu alınca daha uzak bir noktada yüzeceğini belirterek “Bu şekilde suyun direkt buraya verilmesi… İki ay sonra yine müsilajdır, bilmem nedir. Buna bir ıslah yapılması lazım.” ifadesini kullandı.

    Kirliliğin arıtmanın olmayışından kaynaklandığını söyleyen Değirmenci, “Amacım kimseyi kötülemek değil. Bunu görünce, bu adamlar çalışmıyor, açık ve net. Çalışılsa burası böyle olur mu? 2023 yılındayız. Bakın ne güzel parklar yapılmış ama bu parkın içinde böyle bir dere olmaz.” değerlendirmesini yaptı.

  • İstanbul’un Altın Boynuz’u kararıyor

    İstanbul’un Altın Boynuz’u kararıyor

    Yeniden yaşanan kirlilikle gündeme gelen “Altın Boynuz” olarak adlandırılan Haliç, kararmaya başladı.

    Daha önce koku nedeniyle yanına dahi yaklaşılamayan Haliç kıyılarının büyük bir kısmı bu sefer siyaha büründü. Haliç’te kirli olmasına rağmen su sporları yapılmaya devam edilirken, vatandaşlar da balık tutuyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından daha önce Haliç’te alglerden dolayı renk değişikliği olduğu iddia edilmiş ve 2-3 haftaya düzeleceği açıklaması yapılmıştı.

  • Tatilcilerden geriye kalan çöp yığını

    Tatilcilerden geriye kalan çöp yığını

    Kurban Bayramı dolayısıyla bazı vatandaşlar 9 günlük iznini tatil bölgelerinde geçirirken, İstanbul’da kalan vatandaşlar da mesire alanları, göl ve deniz kıyılarına giderek zaman geçirdi.

    Tatilin son bulmasının ardından Arnavutköy’de Sazlıbosna Gölü ve kıyısında piknikçilerin ardından çöp yığını kaldı.

    9 günlük Kurban Bayramı tatilini bazı vatandaşlar tatil beldeleri ve bölgelerinde değerlendirirken, bazı vatandaşlar ise İstanbul’da bulunan mesire alanları, göl ve deniz kıyılarına gitmeyi tercih etti. Bayram tatilinin son bulmasının ardından Sazlıbosna Gölü ve çevresinde piknikçilerin ardında bıraktığı alkol şişeleri, plastik atıklar, mangal çöpleri göl kıyısını adeta çöplüğe çevirdi. Öte yandan Sazlıbosna Gölü ve çevresi dron ile görüntülendi.

  • Hava kirletici emisyonların azaltılması programı

    Hava kirletici emisyonların azaltılması programı

    BTÜ öğretim üyelerinden hava kirletici emisyonların azaltılması programına katkı

    Sera gazı ve hava kirletici emisyonlarını azaltmayı hedefleyen program Türk denizcilik sektörü için denizde (gemilerde) ve karada (limanlarda) alternatif yakıtlara ve enerji verimli çözümlerin uygulamaya konulmasına ilişkin yatırımlar sağlamak için Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ve diğer ortak finansörlerin finansmanıyla desteklenecek.

    Bu çerçevede Güney Marmara Kalkınma Ajansı ve Denizcilik Genel Müdürlüğü koordinesinde 17 Mayıs 2023 tarihinde Çanakkale İl Özel İdaresinde düzenlenen “Maritime Decarbonisationand Green Shipping” Proje Toplantısına Bursa Teknik Üniversitesi’ni temsilen Denizcilik Fakültesi öğretim üyeleri; Doç. Dr. Erinç Dobrucalı, Doç. Dr. Gökçe Çiçek Ceyhun, Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Özsarı, Öğr. Gör. Dr. Arman Gülnur, Öğr. Gör. Dr. Gökhan Gökmen ve Arş. Gör. Dr. İlke Sezin Ayaz katıldı. Güney Marmara Mavi Büyüme Stratejisi’, ‘Güney Marmara/Marmara Kıyılarının Gemi Kaynaklı Emisyon Envanterinin Çıkarılması’, ‘Limanlarda Gemilerden Kaynaklanan Atıkların Yönetim Süreçlerinde Daha Çevreci Yaklaşımların Araştırılması’ ve ‘Temiz Enerji Sistemi Olarak: Amonyak Yakıtlı Jeneratör’ adlı projeler BTÜ öğretim üyelerince sunuldu. Tüm sektör temsilcilerinin de katılım sağladığı, Avrupa Komisyonu tarafından kabul edilen projede BTÜ’nün de öncülük edebileceği gündem maddeleri görüşüldü.

  • Hava kirliliğinde ilk sırada yer aldı

    Hava kirliliğinde ilk sırada yer aldı

    Temiz Hava Hakkı Platformu’nun yayımladığı “Kara Rapor 2022″, en kirli havayı soluyan ilk sıradaki ilin Batman olduğunu ortaya koymuştu. Batman’da partikül açısından kirliliğini devam ettiğini ama kükürt dioksit açısından ciddi bir kirliliğin olmadığını söyleyen Batman Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Hasan Argunağa, “Bir süre önce çok sayıda STK’nın üyesi olduğu, 15 Sağlık Çevre ve İklim Örgütü’nün üyesi olduğu Temiz Hava Hakkı Platformunun raporu yayımlandı. Türkiye genelinde kentler üzerinde hava kirliliğinin araştırma raporudur. 2017 yılından bu yana raporlar yıllık yayınlanıyor. 2022’nin raporuna göre, Batman’ımız partikülde havası kirli kentlerin sıralamasında birinci maalesef” dedi.

    Batman’ın havasını kirleten pek çok faktör olduğunu belirten Argunağa, “Kentimizin çukur bir alanda olması, hava sirkülasyonunun yetersizliği, Batman çevresinin yeşillikten, ormanlık alanlardan yoksun olması, hava koridorları gözetilmeden kentin imara açılması hava sirkülasyonunun etkisini bozan faktörlerdir. Bütün bu faktörler ile yıllardır mücadele ediyoruz. Batman’da çok ciddi şekilde kalitesiz yakıtlar kullanılması, kalitesiz kömürlerin kullanılması, geçmiş zamanda kalitesiz Fuel Oillerin kullanılması, o zamanlarda Batman’ımız doğalgaza kavuşmadığı için bunlar yoğun şekilde kentimizi, havamızı kirletiyordu. Batman doğalgaza kavuştuktan sonra partikül açısından kirliliğimiz devam ediyor ama kükürt dioksit açısından, yani Fuel Oil ve petrolle ilgili kirlilik açısından böyle ciddi bir kirlilik yok” diye konuştu.

    “Partikül açısından Şırnak kömürleri çok kötüdür”

    Şırnak kömürünün Batman’a uygun olmadığını değerlendiren Argunağa, “Şırnak kömürü yoğun şekilde partikül içerdiğinden biz Batman için uygun olmadığını düşünüyoruz; ama ısrarla dağıttılar. Buda bir faktördür. Fakat Batman kamuoyu gerekli desteği bize vermiyor. Ücretsiz kömür dağıtımına karşı değiliz ama Tunçbilek, Afyon gibi yerlerden gelen kömürlerin dağıtılmasını öneriyoruz. Partikül açısından Şırnak kömürleri çok kötüdür” şeklinde konuştu

    “Halk sağlığı tehdit altındadır”

    Batman’da hava kirliliğini halk sağlığı açısından ciddi boyutlarda olduğuna dikkat çeken Argunağa, “Hava kirliliğinin halk sağlığına tabi ki çok ciddi etkileri var. Yıllardır mücadelesini veriyoruz. Batman’da KOAH hastaları, akciğer hastaları, çeşitli solunum yolu rahatsızlıkları yaşayan insanlarımızın sayısı çok fazladır. Yüksek tansiyon, buna bağlı kalp krizleri, buna bağlı vahim durumlar söz konusudur. Biz bütün bunlar içinde il yöneticilerini duyarlı olmaya davet ediyoruz. Bizlerle, STK’larla, basınla istişare yapmaya, bu konularda bir çalışma yürütmemiz gerektiğini düşünüyorum. Batman’ın yeşil alanı yok. Batman çevresinde yeşil kuşak olursa havamız bu kadar kirli olmayacak. Fakat havamızı temizleyen ormanlardan yoksunuz” ifadelerinde bulundu.

  • “Denizlerimiz hızla kirleniyor”

    “Denizlerimiz hızla kirleniyor”

    Karadeniz Teknik Üniversitesince (KTÜ), ekolojik sorun olan deniz çöplerinin azaltılması amacıyla hazırlanan “Karadeniz Ekosisteminin Korunması için Toplumsal Farkındalığın Artırılması ve Deniz Çöplerinin Azaltılması Projesi” (LitOUTer) çerçevesinde KTÜ DENAR-1 bilimsel araştırma gemisinde deniz dibinde atık toplama çalışmaları yapılarak, Karadeniz’in atık kaynak bilgileri çıkartıldı.


    Gürcistan, Romanya ve Bulgaristan’ın da ortak olduğu projenin Türkiye ayağındaki çalışmalar son bulurken, projenin Türkiye yürütücüsü Doç. Dr. Coşkun Erüz, denizlerin her geçen gün kirlendiğine dikkat çekerek 2050 yılında dünyada denizlerde balıktan çok plastik atık olacağını söyledi.
    KTÜ Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi liderliğinde, Türkiye’nin yanı sıra Karadeniz’e kıyısı olan Gürcistan, Romanya ve Bulgaristan’ın da ortak olduğu Avrupa Birliği (AB) destekli ‘Karadeniz Ekosistemini Korumak İçin Toplumsal Farkındalığı Artırarak Deniz Çöplerini Azaltma (LitOUTer)’ araştırma ve toplumsal farkındalık projesi hayata geçirildi.


    Proje çerçevesinde Karadeniz’de artan çevre kirliliği, oşinografi, Karadeniz’de balık ve diğer deniz canlı türleri, doğal kaynakların incelenmesi ve sorunların çözümüne yönelik araştırmalar yürütüldü. Proje çerçevesinde KTÜ DENAR-1 bilimsel araştırma gemisinde, deniz dibinde atık toplama çalışmaları yapılarak akademisyenler tarafından uluslararası kriterlere göre ayrıştırıldı. Karadeniz’in atık kaynak bilgileri çıkartılıp, deniz çöplerinin nasıl dağılım gösterdiği ortaya konuldu. Projenin Türkiye ayağında yapılan çalışmalar son bulurken, paydaş ülkelerin akademisyenlerinin de katılımı ile kapanış programı düzenlendi.

    “Denizin üstü temiz görünse de aslında dibi inanılmaz bir şekilde kirlendi”

    Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Mühendisliği Öğretim Üyesi ve projenin yürütücüsü Doç. Dr. Coşkun Erüz, denizin üzeri temiz görünse de dibinin inanılmaz kirli olduğunu ve kirlenmeye de devam ettiğini ifade ederek” Şu anda 2020 yılında başlayan ve 2023 Mart ayı itibariyle sonlanmış olan Avrupa Birliği projeleri kapsamında desteklenen Karadeniz Teknik üniversitesinin proje lideri olduğu LitOUTer projesinin Türkiye ayağının kapanış etkinliğini gerçekleştiriyoruz. Biz daha önce dağlarda, nehirlerde, göllerde ve kıyılardaki katı atıkları halka göstermiştik. Bugünse burada denizin dibine taşınan, denizin dibinde biriken ve 500 yıl kadar da orada kalacak olan atıkları geri çıkararak insanlara denizin dibinde balıkların yaşaması gereken habitatın ne kadar kirlendiğini, ne kadar sorun olduğunu göstermeye çalıştık.

    Denize atmış olduğumuz direnç aletini gemiye alarak içinden çıkan çöpleri gördük. Amaç şu, attığımız hiçbir şey yok olmuyor, denizin dibine gidiyor, birikiyor ve 2050 yılında dünyada denizlerde balıktan çok plastik atık olacağının bir görüntüsünü göstermek, insanlara sizin aracınıza basın aracıyla farkında kılmak istedik. Denizin üstü temiz görünse de aslında dibi inanılmaz bir şekilde kirlendiğinin ve kirlenmeye de devam ettiğini gösteriyoruz. Bizim projemizin ana sloganı ‘atma’ atmazsak sorun başlamıyor. Atarsak sorun başlıyor ve çözülmesi de imkânsız. İmkansız için uğraşmaktansa birey olarak bize düşen görev bir tek dahi olsa çöpü doğaya atmamak. Atmadığımız da sorun olmayacak. Attığımızda ne olacağını görüyoruz. Canlıdan çok çöp çıkıyor denizin içerisinden” diye konuştu.

  • Çevreye kirletenlere af yok

    Çevreye kirletenlere af yok

    Osmangazi Belediyesi, kaçak hafriyat dökerek çevreyi kirletenlere nefes aldırmıyor. Zabıta ekipleri, ilçe genelinde yaptığı denetimlerde yasal olarak belirlenen döküm sahaları dışındaki yerlere malzeme, inşaat atığı, moloz veya benzeri hafriyat atığı döken kişi veya firmaları tespit ederek Kabahatler Kanunu’na istinaden cezai işlem uyguluyor.

    İlçe sınırları içindeki boş arsalara izinsiz moloz, inşaat atığı ve çöp dökenlere drone ile gece gündüz takip yapan ekipler, son olarak Veysel Karani Mahallesi’nde yasak olan bölgeye kaçak hafriyat döktüğünü belirledikleri bir kişiye bin 295 TL ceza yazdı.

    Ekipler, dökülen hafriyatın da bölgeden kaldırılmasını sağladı.

    Zabıta ekipleri, insan ve çevre sağlığı açısından tehlike arz eden gelişigüzel molozdökümü konusunda uyarılarda bulunarak, kurallara uymayan kişi ve işletmeler hakkında cezai işlem uygulamaya devam edileceğini belirtti.

  • Marmara’da hamsi kirliliğe takıldı

    Marmara’da hamsi kirliliğe takıldı

    Marmara Denizi’ndeki kirlilik hamsilerin yeterince beslenememesine neden oldu.

    Tarım ve Orman Bakanlığı, ekosistemin korunması amacıyla 21 Şubat’tan itibaren Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale boğazlarındaki hamsi avcılığının durdurulmasına karar verdi.

    Kararın gerekçesinde; hem gözlem ve denetimlerde hem de araştırma kuruluşlarının izleme çalışmalarında, Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale boğazlarında avlanan ve yasanın izin verdiği boy uzunluğu kriterlerini taşımayan hamsilerin oranında artış ve et verimliliklerinde düşüklük tespit edildiğine vurgu yapıldı.

    ”BALIKLAR ÇOK ZAYIF”

    Kararı olumlu karşılayan uzmanlardan İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Balıkçılık ve Su Ürünleri İşleme Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Firdes Saadet Karakulak yaptığı değerlendirmede, son dönemde avlanan balıkların çok zayıf olduğuna dikkati çekti.

    Marmara Denizi’nin ekosisteminde değişiklikler olduğunu ve balıkçılığın mutlaka azaltılması gerektiğini kaydeden Karakulak, “Ekosistemin kendi kendine yenilenmesini beklemememiz lazım. Bütün Marmara Denizi’ndeki insan kaynaklı baskıların azaltılması, deniz kirliliğine yol açan arıtma sistemlerinin ileri biyolojik sistem olması lazım.” dedi.

    BOY TUTSA DA KİLO TUTMUYOR

    İlk üreme boyları dikkate alınarak her balık için avlanma boyu saptandığı ve hamsi için bu boyun 9 santimetre olduğu bilgisini veren Karakulak, “Şu anda avlanan hamsilerin boyları 9 santimetrenin üstünde olmasına rağmen çok zayıflar, kondisyonları çok düşük, bu da yeterince beslenemediklerini gösteriyor. Ekosistem bozuldu, artık balıklar kaliteli planktonla beslenemiyor.” ifadelerini kullandı.

    İklim değişikliğinin etkisine de değinen Karakulak, şunları söyledi:

    “Sular git gide ısınıyor, canlıların adaptasyonu farklı, her canlı buna uyum sağlayamıyor. Küçük palejik balıklar, hamsi, istavrit gibi balıklar planktonla besleniyor. Onların tercih ettiği türler var, bunlar bozulan ekosistemden dolayı azaldı. Onun yerine ötrofikasyona dayanıklı ama balık açısından besin kalitesinin daha düşük olduğu plankton grupları arttı. Hamsiler şu an Marmara Denizi’nde yeterince beslenemiyor.”

    ”KİRLİLİĞİN AZALTILMASI LAZIM”

    Marmara Denizi’nin bozulan ekosisteminde denizanalarının aşırı artış gösterdiğinin ve denizanalarının besin açısından balıklara rakip olduğunun altını çizen Karakulak, balıkların yeterince beslenememesinde bu durumun da etkili olduğunu anlattı.

    Tarım ve Orman Bakanlığının hamsi avlama yasağının doğru bir karar olduğu yorumunu yapan Karakulak şöyle devam etti:

    “En azından balıklar deniz ortamında bırakılırsa, gelecek yıl kendilerini toparlayabilirler. 0-1 yaş küçük balıkların da avlandığı söyleniyor. Onları korumak açısından böyle bir karar alındı. Aslında Marmara Denizi’nde balıkların geneli için sıkıntı var. Av miktarlarının seneler içinde düştüğünü görüyorsunuz. Bütün balıklarda; palamut, lüfer, istavrit, kefal, sardalya, dil, pisi, hepsinde bir düşüş söz konusu. Bu bozulan sistemde öncelikli olarak kirliliğin azaltılması lazım.”

    Deniz canlılarının stres altında olduklarını ve stokların giderek azaldığını aktaran Karakulak, alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı:

    “Endüstriyel balıkçılığı kısıtlamamız lazım, Marmara Denizi’nde trol balıkçılığı yasak, gırgır balıkçısı da istavriti, sardalyayı, hamsiyi yoğun bir şekilde avlıyor. O yüzden sınırlamaların getirilmesi, avcılıkta mutlaka kota sisteminin olması lazım. Bir teknenin avlayacağı miktarı belirlememiz gerekiyor. Maalesef bu uygulamalar olmadığı için denize çıkan balıkçımız aşırı avcılık yapıyor, bu da stokların daha da azalmasına yol açıyor. Gırgır balıkçıları sadece Marmara Denizi’nde değil Karadeniz, Ege ve Akdeniz’de de avcılık yapıyor. Aslında bizim balıkçılıkta az gelişmiş ülkelerle, özellikle Afrika ülkeleriyle ikili anlaşmalar yaparak büyük balıkçılarımızı buraya yönlendirmemiz lazım. Artık tüm dünyada ülkeler kendi balıkçılık filosunu azaltma eğilimindeler.”

    ”BESİN ZİNCİRİNDEKİ BOZULMA TÜR POPÜLASYONUNU ETKİLİYOR”

    İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muharrem Balcı, Marmara Denizi’nin uzun yıllara dayalı kirliliğinin devam ettiğini ifade ederek, “Çevresel koşullarda insan etkisiyle yaratılan, doğal olmayan değişimler, bazı agresif türlerin, rekabetçi türlerin öne çıkmasına sebep oldu. Bu ortamda oluşan stresle bazı hassas, narin türler yok olabilir.” diye konuştu.

    Kirliliğin besin zincirinde bozulmaya neden olabileceğine işaret eden Balcı, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Besin piramidinin temelini oluşturan birincil üreticilerde bir sıkıntı yaşandığı zaman mutlaka üst basamakları etkileyecektir. Bazı mikroorganizmalar aşırı artış gösterdiğinde balıklar için toksik olabilir, kimisinin solungaçlarını tıkayabilir. Zincirin bir halkasında ufak bir değişiklik olsa av ve avcı ilişkilerinde mutlaka kademeli olarak besin zinciri etkilenecektir.”

    İnsan etkisi nedeniyle ekosistemin kırılgan hale geldiğini dile getiren Balcı, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Bazı balıklar üremek için Ege’den Marmara’ya ya da Karadeniz’e doğru göç ederler. Marmara, Çanakkale ve İstanbul Boğazı geçiş ve göç yolu. Buradaki sıkıntılar diğer denizleri etkileyecektir. Besin zincirindeki bozulmanın türlerin popülasyonunu etkilemesi mümkün. Ya ortadan kalkmalarına ya da başka bir yere gidip yerleşmelerine sebep olacak, başka bir yere gidemiyorsa yok olacak.”

  • ‘Çevre Haftası’ dalışında denizin dibinden süpürge çıktı

    ‘Çevre Haftası’ dalışında denizin dibinden süpürge çıktı

    Pendik’te, Çevre Haftası etkinlikleri çerçevesinde çevre temizliği, denizlerin atıklarla kirletilmemesi, doğaya zarar verilmemesi gibi konulara dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak amacıyla anlamlı bir ekinlik düzenlendi. Pendik Belediyesi Arama ve Kurtarma (PEAK) ekibinin dalgıçları, Türkiye Çevre Haftası dolayısı ile denize dalarak su altı temizliği yaptı.

    Denizin dibinden çıkarılan elektrikli süpürge, içecek şişeleri, lastik ve çeşitli atıklar denizlerde oluşan su altı kirliliğini gözler önüne serdi. Deniz dibinden çıkarılan atıklar sergilenerek vatandaşlarda çevre temizliği konusunda farkındalık ve hassasiyet oluşturmak amaçlandı.

    “Doğa insansız yaşayabilir ama insanlar doğasız yaşayamaz”

    Pendik Belediye Başkanı Ahmet Cin, “Pendik Belediyesi ve paydaşlarımızla beraber gerçekleştirmiş olduğumuz bu organizasyonda sizlerle beraberiz. Pendik’teki bulunan tüm paydaşlarla, Gedik Üniversitesi, ve diğer paydaşlarla bu etkinliği yaparak farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Zaten 2022 yılında genelgeyle artık Çevre Haftası olarak resmileşen bir etkinlik. Dolayısıyla dün itibariyle başlatmış olduğumuz bu çalışma, yine bizim Aydos ormanımızda ve baraj bölgesinde yapılan faaliyetlerden sonra bugün de sahil kesiminde denizle beraber yapmış olduğumuz bir etkinliğimiz. 2021 senesinde müsilaj ile ilgili çevre duyarlılığı çok daha üst seviyeye geldi. Biz de bu duyarlılığı daha fazla etkili hale getirmek ve bununla ilgili farkındalık oluşturmak adına bugün bir etkinlik gerçekleştiriyoruz.

    Doğa insansız yaşayabilir ama insanlar doğasız yaşayamaz. Dolayısıyla bu bilinçle biz etrafımızı bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Faaliyetlerimizi devam ettirmeye çalışıyoruz” dedi.

    Çevreyi bozan da bir tek varlık var, insanoğlu

    Kızılay Kartal Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Mustafa Samastı, “Esas olan farkındalığımız çok eksik. İnşallah bu etkinlikler biraz farkındalığa neden olur. Çevre dediğimiz zaman insanın dış organ. Yani kendi vücudumuzun sağlığı için organlarımızın nasıl sağlıklı olması gerekiyorsa, çevre de bizim aynı şekilde bir organımız. Çevre bozulduğu zaman sağlığımız bozuluyor. Çevreyi bozan da bir tek varlık var, insanoğlu” dedi.