Etiket: kısırlık

  • Kilolu erkekler kısırlık riski altında

    Kilolu erkekler kısırlık riski altında

    Üroloji Uzmanı Prof. Dr. İsa Özbey, erkek kısırlığı hakkında açıklamalarda bulundu. Kısırlığın kısaca tanımını yapan Prof. Dr. Özbey, “Evli çiftlerin 1 yıl süre ile korunmasız ilişkiye rağmen çocuk sahibi olamamalarına kısırlık diyoruz. Kısırlığın 1/3’ünde erkek, 1/3’ünde kadın ve 1/3’ünde ise her iki eşte de problem vardır. Yani yaklaşık olarak kısırlığın yüzde 50’sinde erkekte problem vardır” dedi.

    “Kısırlık oranı giderek artıyor”

    Dünyada evli çiftlerin yaklaşık yüzde 15’inin kısırlık problemi ile mücadele ettiğini söyleyen Özbey, “Ne yazık ki bu oran giderek artmaktadır. Son yıllarda bu oran yüzde 35’e yaklaşmaktadır. Yapılan çalışmalarda erkeklerde sperm sayısının giderek azaldığı tespit edilmiştir. Sperm sayısının azalmasında çevre kirliliği, GDO’lu gıdaların tüketiminin artması, sigara, alkol, ilaç kullanımlarının artması gibi faktörler sorumlu tutulmaktadır” şeklinde konuştu.

    “Yüzde 50-60’ının nedenini öğrenebiliyoruz”

    Kısırlık tanısının nasıl konduğuna ve nedenlerine değinen Prof. Dr. Özbey, “Kısırlık nedeniyle başvuran erkek hastalarda ilk yapılması gereken test ‘spermiyogram’ testidir. Diğer ek testler spermiyogram adını verdiğimiz sperm tahlili sonuçlarına göre istenmelidir. Sperm sayısı 10 milyon/mL’nin altında ise hormon testleri, 5 milyon/mL’nin altında ise genetik testler istenmelidir. Bütün bilimsel ve teknolojik gelişmelere rağmen günümüzde erkek kısırlığının yalnızca yüzde 50-60’ının nedenini öğrenebiliyoruz. Geri kalan nedenleri bilmiyoruz ancak tahmin edebiliyoruz. Muhtemelen çevresel faktörler, beslenme alışkanlıkları, GDO’lu gıdalar ve genetik faktörler sorumludur” diye konuştu.

    “Tüp bebek yöntemi ile hastaların yüzde 65-70’i çocuk sahibi olabilmektedir”

    Tedavi seçeneklerini de anlatan Özbey, “Erkek kısırlığında karşılaştığımız hormonal nedenler ilaç ile tedavi edilirken, varikosel (testis torbası içerisinde yer alan damarların şişmesi) gibi hastalıklar ameliyat ile düzeltilebilmektedir. Varikoselin birçok tedavi yöntemi olmasına rağmen günümüzde en etkili tedavi yöntemi mikroskobik varikoselektomi cerrahisidir. Mikroskobik varikoselektomi ile hastaların yüzde 40-80’i normal yolla baba olabilmektedir. Sebebi açıklanamayan kısırlıkta; yaşam tarzı değişiklikleri, sağlıklı beslenme, antioksidan ilaçlar ve tüp bebek yöntemleri kullanılmaktadır. Tüp bebek yöntemi ile hastaların yüzde 65-70’i çocuk sahibi olabilmektedir. Kısırlığı olan erkeklerin yaklaşık olarak yüzde 10’unda menide hiç sperm bulunmaz. Bu hastalarda ‘mikro-TESE’ denilen ameliyat ile yüzde 65 oranında sperm bulunabilmektedir” ifadelerini kullandı.

    “Aşırı kilo neden olabilir”

    Yine önemli konulardan birisinin de bazı ilaçların kısırlık yapabilmesi olduğunu belirten Üroloji Uzmanı Prof. Dr. İsa Özbey, “Bu konuda da her hekim mutlaka çocuk beklentisini sorgulayıp sonrasında ilaç başlamalıdır. Aşırı kilo ve obezite çağımızın vebası olarak giderek artmakta ve kısırlığa sebep olabilmektedir. Erkeklik hormonu olan testosteron yağ dokusunda kadınlık hormonu ‘östradiol’e dönüşmekte ve kısırlığa yol açabilmektedir. Bu nedenle kilolu erkeklerde kilo verilmesi bir tedavi seçeneği olabilmektedir” dedi.

  • Uzmanından ‘kısırlık’ uyarısı

    Uzmanından ‘kısırlık’ uyarısı

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Naziye Gürkan, vajinal akıntı hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Vajinal akıntının normal olduğunu, çünkü vajinanın doğal olarak ıslak olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Naziye Gürkan, “Enfeksiyonları önlemek için de hafifçe asidik bir yapıdadır. Fizyolojik vajinal akıntı şeffaf kokusuz ve kadını rahatsız etmeyecek boyuttadır ve kaynağı rahim ağzı ve vajina girişindeki bezlerle birlikte vajen epitel döküntüleridir” diye konuştu.

    “Enfeksiyon varsa kötü koku olur”

    Vajina duvarından dökülen hücrelerin katılımıyla vajinada ıslaklığın sağlandığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Gürkan, “Vajinal ıslaklık, sağlıklı cinsellik için gerekli bir durumdur. Akıntı, enfeksiyona bağlı bir durumsa renkli, kötü kokuludur. Pürülan, sarı, yeşil bol miktardaki akıntılar enfeksiyon akıntılarıdır ve tedavi gerektirir. Kaşıntı, yanma, sızı, şişlik ve ağrıya sebep olabilir. Vajinanın asit seviyesi, hormonal değişiklikler, doğum kontrol hapları, cinsel uyarılma şeffaf akıntıya neden olur. Bu akıntı ile birlikte herhangi bir vajinal şikayet olmaz ve miktarı pedi dolduracak kadar değildir. Patolojik akıntılar koyu sarı, gri, yeşil, kesif beyaz, kahverengi veya kırmızı kanla karışık olabilir” şeklinde konuştu.

    Vajinal akıntı türleri

    Vajinal akıntı türlerini sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Gürkan “Doğurganlık akıntısı: Reglinizden iki hafta önce olur ve çiğ yumurta beyazı gibi görünür. Islak ve kaygandır, kokmaz veya kaşınmaz. Kahverengi mukus: Bu, genelde reglinin başlamasına veya bitmesine işaret eder. Sadece bir günden uzun süredir vajinada beklediğinden rengi değişmiştir. Kalın, beyaz ve kalıp halinde akıntı: Bu genelde vajinal maya mantarı, diğer adıyla ‘kandidiaz’ enfeksiyonudur. Oldukça yaygındır, flora sistemindeki bakteri dengesizliğinden kaynaklanır. Diyabet, kemoterapi ve antibiyotik kullanımı sonucu oluşabilir. Kaşındırıcı akıntı: Genelde mantar enfeksiyonuna işaret eder. Beyaz süt kesiği gibidir, sıklıkla vajinada yanma, sızı ile birliktedir. Balık kokulu akıntı: Bu genelde bakteriyel vajinit denen bir enfeksiyona işaret eder. Kötü kokulu, köpüklü, yeşil/sarı/beyaz akıntı: Genelde cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon ajanı olan Trichomonas belirtisidir. Yine bol mukuslu sarı renkli akıntılarda Gonore (bel soğukluğu) olabilir. Bu tür akıntıların kontrol ve tedavi edilmesi önemlidir” ifadelerini kullandı.

    “Kısırlık sebebi olabilir”

    Vajinal akıntıya yol açan başka bir etkenin ise chlamidyalar olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Gürkan şunları söyledi:

    “Bol akıntıya neden olur. Ayrıca tüplerde tıkanma oluşturarak ilerleyen yıllarda kısırlık sebebi olabilir. Chlamidya, gonore, trichomonas, sifilis, HIV, genital herpes cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasındadır. Bu nedenle partnerle birlikte tedavi edilmelidir. Vajinada tampon veya yabancı cisim unutulması durumunda da sarı renkli, kanlı, kötü kokulu akıntı olabilir. Daha sonra içeriğinde ince kanamalar olabileceği gibi kanlı akıntı şekline de dönüşebilir. İlişki sonrası kanama ile birlikte olabilir. Rahim ağzı yarasına bağlı akıntılar ilaç tedavisiyle geçmez. Sadece yaranın dondurulması veya yakılması işlemiyle tedavi sonucunda düzelir. Henüz regl olmamış kızlarda yapışkan, sarıya çalan beyaz vajinal akıntı son derece normaldir. Vücudun ergenlik çağında değişmeye başlamasıyla bu akıntılar da başlar. Endişelenmeye gerek yoktur. Test sonucuna göre doktor hangi ilacı vereceğine ve antibiyotik gerekip gerekmediğine karar verir. Tedavi planlanırken akıntı nedenine göre partnere de tedavi verilebilir. Ayrıca vajinal tabletler ve kremler, ağızdan alınan ilaçlara eklenebilir. Tedaviden sonra kontrol analizleriyle hastalığın tam geçip geçmediği takip edilir. Günümüzde uygulanan vajinal ACP, PRP ve lazer uygulamaları tedaviye yanıt alınamayan ve tekrarlayan vajinal enfeksiyonlarda alternatif tedavi seçenekleridir.”

  • DSÖ’den “kısırlık” raporu

    DSÖ’den “kısırlık” raporu

    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dünyada her 6 çiftten birinin kısırlık yaşadığını açıkladı. Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Faruk Buyru, “Kısırlığın yüzde 40’i kadınlarla, yüzde 30’u ise erkeklerle ilgili nedenlerle meydana geliyor. Yüzde 10’unda ise hem kadın hem erkeklerle ilgili problemlerden kaynaklanıyor. Yüzde 20’si ise tetkiklere rağmen bir neden bulunamayan çiftlerden oluşuyor” dedi.
    DSÖ, tarafından açıklanan verilerin değerlendiren Prof. Dr. Buyru, “Kısırlık dünya çapında bir sorun. Çocuk sahibi olamama ya da kısırlık, hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Bunların bir kısmına çeşitli tedavi yöntemleriyle yardımcı olabiliyoruz ama bir kısmı tüm tedavilere rağmen çocuk sahibi olma konusunda sıkıntı yaşayabiliyorlar” ifadelerini kullandı.

    Hem kadınlar, hem de erkeklerle ilgili nedenlerle kısırlık sorununu yaşanabileceğine dikkat çeken Buyru, “Bir yıl korunmasız ilişkiye rağmen çocuk sahibi olamayan çiftlerde kısırlıktan söz etmek mümkün. Kadının 35 yaşın üzerinde ise bir yıl beklemeye gerek yok. 6 aydan itibaren tetkik ve tedavilere başlamak gerekir. Kadından kaynaklanan yumurtlama problemleri, tüplerle ilgili ya da rahimle ilgili problemler kısırlık nedeni olabiliyor. Erkekte de doğuştan ya da sonradan ortaya çıkan bir takım faktörler, hastalıklar çocuk sahibi olmayı zorlaştırabiliyor. Bazen de tetkiklerde hiçbir sorun olmayabiliyor, kısırlığın nedenini açıklayamıyoruz. Kısırlığın yüzde 40’i kadınlarla ilgili, yüzde 30’u ise erkeklerle ilgili nedenlerle meydana geliyor. Yüzde 10 neden ise hem kadın hem erkeklerle ilgili problemlerden kaynaklanıyor. Yüzde 20’si ise tetkiklere rağmen bir neden bulunamayan çiftlerden oluşuyor” şeklinde konuştu.

    Sosyal nedenlerle de kısırlık probleminin yaşanabileceğini vurgulayan Buyru, “Giderek daha ileri yaşta çocuk sahibi olmaya çalışmak, evli olup çocuk sahibi olmayı, gebe kalmayı ertelemek kısırlık sorununa yol açıyor. İleri yaş erkekler için de sorun olabiliyor. Çalışmalar erkekte de sperm sayısı ve hareketliliğinin çevresel faktörlere bağlı olarak yıllar içerisinde azalabildiğini ortaya koyuyor. Bu da erkeğin çocuk sahibi olmasını zorlaştırabilir. Yine sosyal nedenlerle çiftlerin bir araya gelemediğini, ilişkide problemler yaşadığını, daha sık gözlemliyoruz. Bunlar da çocuk sahibi olmayı güçleştiren faktörler” diye konuştu.

  • Prof. Dr. Bağış: “Covi̇d-19 Aşıları Kısırlık Yapmaz, Hastalık İkti̇darsızlık Yapar”

    Prof. Dr. Bağış: “Covi̇d-19 Aşıları Kısırlık Yapmaz, Hastalık İkti̇darsızlık Yapar”

    Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanlığı Üreme Genetiği Uzmanı Prof. Dr. Haydar Bağış, halk arasında dilden dile dolaşan ‘Covid-19 aşıları kısırlık ve iktidarsızlığa neden oluyor’ şeklindeki ifadelerinin doğru olmadığını kaydetti.

    Prof. Dr. Haydar Bağış, Covid-19 aşılarıyla ilgili halk arasında dilden dile dolaşan kısırlık ve iktidarsızlık sözlerinin sadece bir hurafe olduğunu belirterek, bilimsel bir dayanağının olmadığını söyledi.

    Yapılan aşıların özellikle erkeklerde iktidarsızlığa ve kısırlığa neden olmadığının bilimsel araştırmalar ile ortaya konulduğunu belirten Bağış, tam aksine Covıd-19 hastalığının iktidarsızlık yapabileceğinin altını çizdi.

    Bağış, dünyada bilim insanlarının yaptığı araştırmalarda sosyal medyada dolaşan efsanelerin aksine, Covıd-19 aşıları erektil disfonksiyona ve erkek kısırlığına neden olmayacağını belirterek, “Miami Üniversitesi’ndeki doktorlar ve araştırmacılar tarafından yapılan son araştırmalarda, erken bulgular, ne Pfizer ne de Moderna mRNA aşısının erkek doğurganlığını etkilemediğini göstermektedir. Ekip tarafından yapılan ek araştırmalar, 45 erkek üzerinde yapılan bir araştırma, Pfizer ve Moderna mRNA aşılarının erkek üreme sistemi için güvenli göründüğünü gösterdi” dedi.

    Bağış açıklamasının devamında, “Aşı tereddüdünün bir nedeni, birçok kişi arasında Covıd-19 aşılarının erkek üreme sistemini etkileyebileceği algısıdır. Bu araştırma tam tersini gösteriyor. Aşının erkeğin üreme sistemine zarar verdiğine dair bir kanıt yok. Ancak aşıyı görmezden gelip aşı olmamak ve Covıd-19’a yakalanmak çok kötü ciddi sonuçlar oluşturabilir” diye konuştu.

  • “Aşı kısırlık yapıyor” polemiğini bitirecek araştırma

    “Aşı kısırlık yapıyor” polemiğini bitirecek araştırma

    Koronavirüs aşılarının kısırlık yaptığı yönündeki iddialara son noktayı, ABD’deki Miami Üniversitesi Üroloji Bölümü’nden bilim insanlarının yaptığı çalışma koydu. 45 erkeğin dahil edildiği çalışma, mRNA aşısı olanların sperm sayısı ile hareketliliğinde artış olduğunu ortaya çıkardı. Dünyanın en saygın tıp dergilerinden JAMA’da yayınlanan çalışmayı DHA’ya değerlendiren Türk Androloji Derneği Onursal Başkanı Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, aşının değil, virüsün üreme sistemini kötü etkilediğini vurguladı.

    Türkiye’de de yaygın olarak kullanılmaya başlanan mRNA aşılarının erkeklerde kısırlığa yol açtığı yönündeki kaygıları giderecek çalışma Amerika’dan geldi. Miami Üniversitesi Üroloji Bölümü’nden bilim insanları tarafından yürütülen ve sonuçları 17 Haziran’da dünyanın en saygın tıp dergilerinden Amerikan Tıp Cemiyeti’nin yayını JAMA’da yer alan çalışmaya göre mRNA aşısı olan erkeklerin üreme sisteminde herhangi bir problem oluşmadı, tam tersine sperm sayısı ve hareketliliğinde artış gözlendi. Verileri DHA’ya değerlendiren Türk Androloji Derneği Onursal Başkanı ve İstanbul Tıp Fakültesi Üroloji Bölümü’nden Androloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, çalışmanın “aşıların üreme sistemine zarar vermediğinin kanıtı” bakımından önemli olduğunu söyledi.

    “HASTALIK, SPERM SAYISINI YARI YARIYA AZALTIYOR”

    Kovid-19 enfeksiyonunun akciğer gibi erkek üreme sistemini de çok sevdiğini söyleyen Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, “Çünkü ACE2 reseptörleri, testiste de akciğerdeki gibi son derece yoğun ve virüs, bu reseptörlere bağlanarak hücreleri etkiliyor. Bunun sonucu olarak testiste iltihap (inflamasyon) gelişiyor, ‘leydig’ hücrelerinden testosteron salgılanması azalıyor, hormonlarda sorun oluşuyor, immünolojik birtakım hadiseler meydana geliyor. Aynı zamanda ateş yükselmesi de testisleri olumsuz etkiliyor. Kovid hastalarındaki 37.8’in üzerindeki ateş, testis açısından olumsuz etkilere yol açıyor. Buna bağlı olarak genital sistemde yani üreme sisteminde olumsuz birtakım değişiklikler oluyor. Sperm sayısı yüzde 50 oranında düşüyor. Sperm hareketliliği azalıyor. Aynı zamanda spermlerin canlılığında da olumsuz etkilenme oluyor” dedi.

    “GENÇLER DAHA BÜYÜK RİSK ALTINDA”

    Özellikle genç hastaların bu durumdan daha çok etkilendiğini anlatan Prof. Dr. Kadıoğlu, “Çünkü özellikle genç hastalarda ACE 2 reseptörleri, yaşlılara göre daha fazla. Bu nedenle de genç erkeklerin testisleri Kovid-19’dan daha olumsuz etkileniyor. Aynı zamanda hastalığın hafif, orta ve ağır geçilip geçilmediği de son derece önemli. Ağır geçiren hastalarda, bu değişiklikler çok daha fazla. Demek ki gençler ve hastalığı ağır geçirenlerde üreme sisteminin daha fazla etkilenmesi söz konusu” şeklinde konuştu.

    “AŞIDAN SONRA SPERM SAYISI VE HAREKETLİLİĞİ ARTMIŞ”

    JAMA’da yayınlanan çalışmayla aşının erkeklerdeki üreme sisteminde bir olumsuzluğa yol açıp açmadığına bakıldığını anlatan Prof. Dr. Kadıoğlu, şu bilgileri verdi:

    “En prestijli tıp dergilerinden bir tanesidir JAMA. 45 erkekte aşı öncesi (aşıdan 7 gün önce) ve aşı sonrası (70 gün sonrasına kadar) meni analizi, semen parametreleri değerlendirilmiş. Bu değerlendirmeler sonucunda görülüyor ki, sperm hacminde, sayısında, hareketliliğinde, total ileri sperm sayısında artışlar var. Örneğin sperm sayısı santimetreküpte 26 milyondan 30 milyona kadar çıkmış. Sperm hareketliliği ise yüzde 58’den yüzde 65’e yükselmiş. Bu çalışmada çok özel bir grup daha var, 8 kişinin sperm sayısı aslında normalin de altında. Aşıdan sonra görülmüş ki bu hastaların 7’sinde de olumlu yönde değişiklik olmuş. Bu kişilerde santimetreküpteki sperm sayısı 8.3 milyondan, 22 milyona çıkmış. Tabii ki bu henüz ilk ve tek çalışma. Vaka sayısı çok yüksek değil. Bu verilerin diğer merkezler tarafından da konfirme edilmesi, yeniden tekrarlanması, daha geniş hasta gruplarında bakılması gerekiyor.”

    “İSRAİL’DE DE BENZER BİR ÇALIŞMA YÜRÜTÜLÜYOR”

    Prof. Dr. Kadıoğlu, nüfusunun büyük bir çoğunluğu aşılanan İsrail’de de buna benzer bir araştırma yürütüldüğüne işaret ederek şunları söyledi:

    “İsrail’deki çalışmaya da yine 40-45 erkek dahil edilmiş. Bunlar arasında tüp bebek tedavisine giden hastalar da var. Bu hastaların (aşılanmadan önce) 29 tanesinde normal semen parametreleri gözlenmiş, 14 tanesinde ise düşük semen parametreleri var. Normal semen parametrelerinde olan grupta, santimetreküpte sperm sayısı 43 milyondan 47 milyona çıkmış. Sperm sayısı düşük olan hastalarda ise sperm sayısı 4 milyondan 8 milyona çıkmış. Bu çalışma da üreme sisteminde sorun olan erkeklerde bir miktar yükselme tespit edildiğini gösteriyor bize. Ama İsrail’in araştırması henüz bir dergide yayınlanmadı. Şu an halen veri tabanında takip ediliyor. Makale olarak yayınlandıktan sonra çok daha detaylı bilgilere sahip olacağız.”

    “DAHA BÜYÜK ÇAPLI GRUPLARLA UZUN SÜRELİ TAKİP GEREKİYOR”

    Kovid hastalığının üreme sistemi için çok daha riskli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ateş Kadıoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:

    “Kovid üreme sistemi için zararlıdır. Aşının herhangi bir zararı yoktur. Hatta bu yararı konusunda da (bu çalışmalar ile) bir umut ışığı belirmiştir. Ama halen ispat edilmeye muhtaç veriler bunlar. Çünkü bu çalışmaların kısıtlılığı, öncelikle vaka sayısı az, kontrol grubu yok. Takip süresi de kısa. Aynı zamanda bizim mevsimsel dediğimiz semen parametrelerindeki zamana bağlı değişkenler dediğimiz durum da bu hastalarda gelişmiş olabilir. O yüzden kontrol grubunun olması gerekiyor, çok daha fazla hasta takip edilmesi gerekiyor, aynı zamanda uzun dönem takip de şart. Semen parametrelerinin de çalışmalarda sayıya göre sınıflandırılması lazım. Yani kötü semen parametresi olanlar, orta derecede iyi olanlar vb şeklinde. Bunların hepsinin de daha yüksek sayıda vakalarla uzun takiplerinin yapılması, kontrol grubu ile karşılaştırmalı çalışmaların yapılması gerekiyor. Buradan ‘aşılar kısırlığa çare’ sonucu da çıkmamalı bu nedenle.”

  • BioNTech kısırlık yapıyor mu? Araştırma sonuçlandı

    BioNTech kısırlık yapıyor mu? Araştırma sonuçlandı

    Bilim insanları, koronavirüs için geliştirilen BioNTech aşısının kısırlığa yol açtığı iddialarını araştırdı. Yapılan çalışmalarda BioNTech’in ürettiği mRNA aşılarının, sperm sayılarına zarar vermediği, kısırlığa yol açmadığı belirlendi. 25 ile 31 yaş arasındaki erkekler üzerinde yapılan araştırmanın başındaki isimlerden Dr. David Cohen, “Artık aşı olmanız durumunda sperm sayınızın etkilenme olasılığının çok düşük olduğuna dair elimizde kanıt var” dedi.

    Yeni yayınlanan bir araştırma, aşı karşıtlarının iddia ettiği gibi Covid-19 aşısının sperm sayısı üzerinde herhangi bir etkisi olmadığını ortaya koydu.

    JAMA’ya yayımlanan araştırma verilerine göre Moderna ve BioNTech aşısının birinci veya ikinci dozunu olan hiçbir genç ve sağlıklı erkeğin sperm sayısının ve kalitesinin düşmediği tespit edildi.

    CNN’in haberine göre araştırma için 25 ile 31 yaş arasındaki 45 erkekten sperm örneği alındı. Çalışmaya katılan erkeklerin daha öncesinde bir sağlık problemi olmadığından emin olmak için çeşitli testler yapıldı.

    Araştırma için alınan ilk örnekler, mRNA aşısının ilk dozundan önce alındı. Karşılaştırma yapmak için ikinci örnekler ise ikinci dozun üzerinden 70 gün geçtikten sonra alındı.

    Araştırmacılar, bu kişilerin sperm sayılarında hiçbir değişiklik gözlemediklerini ancak daha büyük bir örneklem ile kapsamlı bir araştırma yapmak istediklerini de belirtti.

    “ARTIK ELİMİZDE KANIT VAR”

    Dr. David Cohen araştırma ile ilgili değerlendirmesinde, “Artık aşı olmanız durumunda sperm sayınızın etkilenme olasılığının çok düşük olduğuna dair elimizde kanıt var” dedi.

    Çalışmada sadece söz konusu iddialara konu olan mRNA aşıları incelendi, Johnson & Johnson ve AsraZeneca gibi aşılar araştırmaya dahil edilmedi.

    Dr.Ranjith Ramasamy, “Bu aşılar çalışmaya dahil edilmese de farklı genetik materyallere rağmen oldukça benzer çalıştıklarını düşünüyoruz. Bu yüzden diğer aşılarda da sonucun farklı olacağını düşünmüyoruz” diye konuştu.

    AŞI DEĞİL AMA VİRÜS ETKİLİYOR

    Aşının spermler üzerinde etkisi olmamasına rağmen, Ocak ayında yayınlanan başka bir araştırmaya göre Covid-19 virüsü erkek üreme sistemine zararlı olabileceği belirlendi.

    Çalışma, Covid-19 geçirmemiş sağlıklı erkeklerle karşılaştırıldığında, Covid-19’lu erkeklere ait sperm hücrelerinde iltihaplanma ve oksidatif streste önemli bir artış buldu. Sperm konsantrasyonu, hareketliliği ve şekli de virüsten olumsuz etkilendi.

  • Erkek kısırlığı ile ilişkili yeni bir gen tanımlandı

    Erkek kısırlığı ile ilişkili yeni bir gen tanımlandı

    Uluslararası ve kurumlar arası iş birliğinin güzel bir örneğini gösteren, Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı’nın da içinde olduğu multidisipliner bilimsel araştırma grubu erkeklerde kısırlık ile ilişkilendirilen yeni bir gen tanımlamayı başardı.

    Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı, Memorial Hastanesi Tüp Bebek ve Üreme Sağlığı Merkezi, Acıbadem Üniversitesi, Acıbadem Genetik Hastalıklar Tanı Laboratuvarı, Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı, Alman Üreme Genetiği (AG Reproduktionsgenetik) Araştırma Grubu ve Münster Üniversitesi İnsan Genetiği Enstitüsü liderliğindeki araştırmanın sonuçları genetik camiasının en prestijli dergilerinden 9,9 etki faktörüne sahip American Journal of Human Genetics’de yayımlandı.

    Kısırlık öyküleri olan akraba bir Türk ailenin beş üyesi, Almanya Münster’den dört hasta, Portekiz’den iki olgu ve her biri Almanya Gießen, Hollanda Nijmegen ve İngiltere Newcastle’dan birer olgudan oluşan hasta grubuna yapılan yeni nesil dizileme ile tüm ekzom analizleri gerçekleştirildi. Yeni nesil dizileme sonucunda bu bireylerde Mayotik 1 arrest protein (M1AP) geninde homozigot hastalığın gelişiminden sorumlu mutasyonlar bulundu. Bazı bireylerin testislerinde yapılan M1AP immün boyama tetkikleri sonucunda, M1AP geninin ifadesinin kaybolduğu gösterildi. Araştırmacılar bu bireylerde saptanan M1AP gen mutasyonlarının, otozomal resesif kalıtım ile sperm yapımında (spermatogenesis) ciddi başarısızlığa yol açtıklarını belirlediler. Bu çalışmadan elde edilen veriler erkek kısırlığının önemli sebeplerinden birinin bu gende bulunan mutasyonlar olduğunu kanıtladı.

    M1AP geni daha önce insanlarda herhangi bir hastalık ile ilişkilendirilmemişti. Bu araştırma sonucunda M1AP geninin erkek kısırlığında önemli bir rolü ortaya konmuş oldu. İlk kez bu çalışma sonuçları ile insan erkek germ hücre gelişimi ile ilişkilendirilmiş olan M1AP geninde bulunan homozigot patojenik mutasyonların erkeklerde tıkayıcı olmayan sperm eksikliğine (azospermi) sebep olabileceği gösterilmiş oldu..