Etiket: koronavirüs

  • Dünya genelinde virüs bilançosu

    Dünya genelinde virüs bilançosu

    Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs (Covid-19) nedeniyle hayatını kaybeden kişi sayısı dünya genelinde 803 bin 223’e, virüs tespit edilen kişi sayısı 23 milyon 121 bin 375’e yükseldi. Dünya genelinde hastalığı yenerek iyileşenlerin sayısı ise 15 milyon 715 bin 761’e ulaştı.

    Dünyayı kasıp kavuran koronavirüs salgını 140’tan fazla ülkede yayılmaya devam ediyor. En fazla vakaya sahip ülke olan ABD’de son paylaşılan verilere göre, toplamda 5 milyon 796 bin 727 vaka bulunuyor. Virüs kaynaklı toplam can kaybının ise 179 bin 200’e ulaştığı bildirildi.

    GÜNEY AMERİKA’DA BİLANÇO ARTIYOR

    Güney Amerika kıtasında koronavirüs nedeniyle vaka ve ölü sayılarında artış sürüyor. En fazla vakaya sahip 2’nci ülke olan Brezilya’da son paylaşılan verilere göre, toplamda 3 milyon 536 bin 488 vaka bulunuyor. Virüs kaynaklı toplam can kaybının ise 113 bin 454’e ulaştığı bildirildi. Dünya genelinde vaka sayısı olarak 6’ncı sırada bulunan Peru’da vaka sayısı 576 bin 67 olurken, virüs kaynaklı can kaybı 27 bin 245 olarak rapor edildi. Şili’de can kaybı yükselerek 10 bin 723 olurken, vaka sayısı 393 bin 769’a yükseldi.

    AVRUPA’DA VAKA VE ÖLÜ SAYILARI

    İtalya’da toplam vaka sayısı 257 bin 65 olarak belirtilirken; toplam ölü sayısı ise 35 bin 427 olarak açıklandı. Almanya’da şu ana kadar 233 bin 21 kişinin enfekte olduğu, toplamda 9 bin 328 kişinin de hayatını kaybettiği belirtildi. Toplamda 9 bin 985 kişinin virüs nedeniyle hayatını kaybettiği Belçika’da ise şu ana kadar 80 bin 894 kişinin enfekte olduğu açıklandı.

    İRAN’DA ÖLÜ SAYISI 20 BİN 376’YA ÇIKTI

    İran’da salgın nedeniyle ölenlerin sayısının 20 bin 376’ya ulaştığı, virüs teşhisi konulan kişi sayısının ise 354 bin 764’e çıktığı açıklandı.

    HİNDİSTAN’DA VAKA SAYISI 2 MİLYON 975 BİN 701

    Hindistan’da ise toplam vaka sayısı 2 milyon 975 bin 701’e ulaştı. Ülkede virüs nedeniyle 55 bin 928 kişi hayatını kaybederken; enfekte kişilerin arasında bulunan 2 milyon 222 bin 577 kişinin ise iyileştiği açıklandı.

    KAZAKİSTAN’DA VAKA SAYISI 104 BİN 313

    Asya kıtasında vaka sayıları hızla yükselen ülkelerden Kazakistan’da koronavirüs teşhisi konulan hasta sayısı toplamda 104 bin 313’e ulaşırken; virüs kaynaklı toplam ölü sayısı 1415 kişi olarak raporlandı. Öte yandan ülkede enfekte kişilerin arasından 89 bin 712 kişinin de iyileştiği açıklandı.

    ENDONEZYA’DA VAKA SAYISI 149 BİN 408

    Öte yandan, Endonezya’da koronavirüs nedeniyle şu ana kadar 6 bin 500 kişi hayatını kaybederken; ülkede toplamda 149 bin 408 kişinin enfekte olduğu ve bunların arasından 102 bin 991 kişinin iyileştiği açıklandı.

    FİLİPİNLER’DE TOPLAMDA 182 BİN 365 KİŞİ ENFEKTE

    Filipinler’de ise salgında toplamda 182 bin 365 kişi enfekte oldu ve bunların arasından 114 bin 519 kişi iyileşti. Virüs nedeniyle toplamda 2 bin 940 kişinin de hayatını kaybettiği belirtildi.

  • Bilim Kurulu Üyesi: “Umumi tuvaletler riskli”

    Bilim Kurulu Üyesi: “Umumi tuvaletler riskli”

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer, koronavirüs salgınında bulaş riskinin yüksek olduğu alanlardan umumi tuvaletlere dikkat çekerek, “Umumi tuvaletler riskli. Hijyen kurallarına bu dönemde özellikle dikkat etmemiz lazım” dedi.

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hasan Tezer, salgının bulaşma şeklinin her ülkenin kendi şartlarına göre değişeceğini söyledi. Prof. Dr. Tezer, “Maske takılmayan bir ülkede 2’nci dalga belki bundan dolayı çıkacaktır. Hijyen kurallarına dikkat edilmeyen ülkelerde bundan çıkacaktır. O yüzden hijyen elbette önemli; ama illa ki umumi tuvaletlerden çıkacak diye bir şey söylemek çok zor. Maalesef Türkiye’de son aylarda vaka artışları özellikle düğünlerden, taziyelerden, asker uğurlamalarından oldu. Her ülkenin kendi sosyal yapısına göre, uymadığı kurallara göre vaka artışları olacaktır. Ama tüm dünyada vaka artışları var. ‘Bu acaba 2’nci dalga mı’ diye endişeli bir bekleyiş ve araştırma var. Belki de 2’nci dalga Avrupa’daki bu ülkelerde başladı” diye konuştu.

    ‘HİJYEN KURALLARINA DİKKAT ETMEMİZ LAZIM’

    Prof. Dr. Tezer, virüsün temas yoluyla bulaştığına vurgu yaparak, “Umumi tuvaletler riskli. Bu virüs sadece temasla, damlacık yoluyla bulaştığı için bulaş riskiniz olur. Ama dışkıyla idrarla başka sekresyonlarınızla vücudunuzdan atabiliyorsunuz. Pozitiftiniz ama negatifleştiniz, hala dışkınızla, idrarınızla, gözyaşınızla belki bu virüsü atabilirsiniz. Ama bunların şu ana kadar bulaş üstüne çok etkili olmadığını biliyoruz. Ama yine de bizim hijyen kurallarına bu dönemde özellikle dikkat etmemiz lazım” diye konuştu.

    ‘2’NCİ DALGA GELECEK GİBİ ÖNLEM ALMALIYIZ’

    Prof. Dr. Tezer, Türkiye’de 1’inci dalganın uzatmalarının yaşandığını, Avrupa’da birçok ülkenin birinci dalgayı bitirdiğini ifade ederek, şunları söyledi:

    “2’nci dalga tekrar başlar ve korktuğumuz gibi diğer virüs etkenlerinin de çıkmasıyla birlikte vaka artışları daha fazla olabilir mi, yeni bir virüs olduğu için bunu bilemiyoruz, toplumdaki tam duyarlılığı bilemiyorsunuz. Elinizde aşı yok, kurallara uymaz, mesafenize, hijyen şartlarına dikkat etmezseniz ve maske takmazsanız daha da vakalar yüksek olabilir. Tabii ki bu yönden çok dikkatli olmak lazım. Kurallar özellikle bu okulların açılacağı dönemde çok önemli. Biz her zaman kötü senaryolar üstünde çalışmalıyız. İyi senaryo üzerinde çalışıp rahat olmak her zaman bizi felakete sürükler. O yüzden kötü senaryolara çalışacağız, önlemlerimizi alacağız ondan sonra da 2’nci dalga belki de yaşanmayacak; ama biz 2’nci dalgaya girecek gibi önlemlerimizi almak zorundayız. 2’nci dalga tüm dünyada çıkmayabilir; ama biz çıkacakmış gibi hareket etmemiz lazım. Avrupa’da veba salgını 1300’lü yıllarda olduğu zaman toplumun bir kısmını yıkıma uğratıyor. 100 yıl sonra 2’nci dalga geliyor. İspanyol gribinde insanlar ‘bitti’ diye rahatlayınca 2 yıl sonra çıkan 2’nci dalgada insanların büyük kısmı kaybediliyor. O yüzden bizim hazırlıklarımızı yapmamız gerekiyor. Toplumun refahı için herkesin dikkat etmesi gerekiyor. Herkesin bu işte elini taşın altına koyması lazım ki bu süreci rahat bir şekilde atlatalım.”

    ‘KRİTİK SEVİYEDE DEVAM EDİYOR’

    Vakaların Kurban Bayramı sonrası korktukları gibi çok yükselmediğini; ama kritik seviyede devam ettiğini kaydeden Prof. Dr. Tezer, “Ek önlemlere ilişkin şu aşamada önümüzü görmeden bir yorum yapmak çok zor; ama birkaç gün önce valilikler 28 ilde kısıtlayıcı kararlar aldılar, bunun etkili olmasına bakıyoruz. Ama bunlar etkili olmazsa, bir anda vaka sayıları artıp hastaneler tıkanırsa, yoğun bakımlarda yer olmazsa elbette bu hepimizi üzer ve yorar. Bu istediğimiz bir durum değil. Sağlık Bakanımız açıkladı; yoğun bakımların yüzde 50’sinin yatak kapasitesi olarak dolu olduğunu, solunum cihazlarının yüzde 30’lu bir rakamından bahsedildi; ama bunu dikkatli yorumlamak lazım. Bölge bölge değişebilir, bazı bölgelerde vaka sayısı çokken bazı bölgelerde uzun zamandır hiç bildirilmeyen vakalar var. Bu yüzden her bölge kendi hazırlığını kötü senaryolara göre il bazında yapmalı” diye konuştu.

  • İstanbul’da aynı aileden 16 kişi virüse yakalandı

    İstanbul’da aynı aileden 16 kişi virüse yakalandı

    İstanbul’da yaşayan bir ailenin 16 ferdi Covid-19’a yakalandı. Aile üyelerinden Fatih Mesut Yalçınkaya altı buçuk yaşındaki kardeşinin, 11 yaşındaki ablasına, “Ölmek istemiyorum” demesini unutamadığını söyledi.

    İstanbul’da bir hastanede din görevlisi olarak hizmet veren 52 yaşındaki Nuh Yalçınkaya ve 78 yaşındaki kayınpederi Kemal Özçiçek, tat alamama, nefes darlığı ve halsizlik şikayetiyle yaklaşık iki ay önce hastaneye başvurdu.

    Test sonuçları pozitif çıkan ikili evde karantinaya alındı. Karantina sürecinde, Yalçınkaya’nın kayınvalidesi, eşi ve dört çocuğu dahil ailedeki pozitif vaka sayısı 16’ya yükseldi. Bazıları hastaneye kaldırıldı.

    Sağlıklarına kavuşunca ailesiyle tatil için Trabzon’un Of ilçesine giden Nuh Yalçınkaya, yaşadıkları zorlu süreci ve verdikleri mücadeleyi AA muhabirine anlattı.

    Hastanede çalıştığı için Kovid-19’a karşı tüm tedbirleri aldıklarını belirten Yalçınkaya şöyle devam etti: “Kayınpederim ve kayınvalidem de evimde misafir olduğundan gerekli tedbirleri her gün alıyordum, hiçbir sıkıntı yoktu. Her şey çok güzel gidiyordu. Ancak kayınpederimle benim de testim pozitif çıkınca evde karantinaya alındık. Kayınvalidemi de hastaneye yatırdık.”

    ‘Psikolojik olarak çok yordu’

    Tüm ailesinde virüs tespit edilmesinin onları psikolojik olarak çok yorduğunu anlatan Yalçınkaya, “Eşimi de hastaneye kaldırdım. Ciğerdeki nefes oranı yetmediği için telefonla dahi konuşamıyordum” dedi.

    Ailece çok kötü günler geçirdiklerini aktaran Yalçınkaya şu ifadeleri kullandı: “Sosyal mesafe, maske ve temizlik konusunda dikkatli olmamız gerekiyor, hastanelerimizin yeterli olması ‘Bu hastalığa kapılalım iyileşiriz’ demek değil, korunmak gerekiyor. Buraya geldikten sonra Doğu Karadeniz Bölge Kan Merkezine giderek immün plazma bağışında bulundum.”

    ‘Nefes alamamak çok kötü bir şey’

    Nuh Yalçınkaya’nın 45 yaşındaki eşi Sevim Yalçınkaya ise Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde beş gün tedavi gördüğünü belirterek ilk günler hastalığı ciddiye almadıklarını ancak kendileri de hasta olunca konunun ciddiyetinin farkına vardıklarını vurguladı: “Aldığımız tedbirlerin çok daha sıkı olması gerektiğini gördük. Nefes alamayınca anlıyor insan. Çünkü nefes alamamak çok kötü bir şey.”

    Nuh Yalçınkaya’nın 23 yaşındaki üniversite öğrencisi oğlu Fatih Mesut Yalçınkaya, her sabah uyandıklarında aileden birinin test sonucunun pozitif çıkmasının psikolojilerini bozduğunu dile getirdi.

    ‘Acaba bugün kimin testi pozitif çıktı diye uyanıyorduk’
    Yalçınkaya şunları söyledi: “Uyandığımız her sabah, ‘Acaba bugün kimin testi pozitif çıktı, hastaneye kim yattı’ diye düşünüyorduk. Hastalığa yakalanınca nefes alamıyorsunuz, dayanılmaz ağrılarınız oluyor, uyuyamıyorsunuz, sabahlara kadar oturuyorsunuz. 6.5 yaşındaki kardeşimin, 11 yaşındaki ablasına, ‘Pozitif, var demek mi, ölmek istemiyorum, ölecek miyim?’ gibi sorular sorduğunu unutamıyorum. Çünkü 6,5 yaşındaki bir çocuk, ‘Yaşayacak mıyım’ endişesini taşıyordu. Bu psikolojik olarak çok ağırdı.”

    Kendisinin de babası gibi immün plazma bağışı yaptığını söyleyen Yalçınkaya şunları söyledi: “Hastalığa yakalandıktan sonra ‘Hastanede 10 gün yatarım, geçer’ demek doğru değil, evet geçiyor, ben geçirdim. Fiziksel olarak bir şey hissetmiyorsun belki ama inanın o günler her aklınıza geldiğinde daha kötü oluyorsunuz. Ailenizi hastaneye yatırıyorsunuz, haber alamıyorsunuz, anlatılamayacak kadar zor günlerdi.“

    Kızları YKS’ye hazırlanırken yakalandı

    Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) hazırlandığı sırada ailesi ve akrabalarıyla birlikte hastalığa yakalanan Nuh Yalçınkaya’nın 19 yaşındaki kızı Nazlı Hilal Yalçınkaya hastalığa yakalanmamak için kardeşleriyle ev değiştirdiklerini ancak buna rağmen hastalığı kaptıklarını anlattı.

    Nazlı Hilal Yalçınkaya şunları söyledi: “YKS’ye hazırlanıyordum. Her şey çok güzel giderken hayatınıza yepyeni bir sınav girmiş oluyor. Ne kadar önlem alırsanız alın, size bulaşmış olan zor bir sınavla mücadele ediyorsunuz. İnsanlar bu kadar ciddi bir durumu hafife alıyorlar. O günlerde sınava girecek olanlara ‘Ben çalışamıyorum ama sizler elinizde imkan varken ders çalışın’ diyebilmeyi çok istedim.”

  • Hindistan’ın başkentinde nüfusun üçte biri virüse yakalanıp atlattı

    Hindistan’ın başkentinde nüfusun üçte biri virüse yakalanıp atlattı

    Hindistan’da başkent Yeni Delhi’de yapılan antikor testleri, kent nüfusunun yaklaşık üçte birinin yeni tip koronavirüse (Kovid-19) yakalanıp hastalığı atlatmış olabileceğini gösterdi.

    Delhi Ulusal Başkent Toprağı Sağlık Bakanı Satyendar Jain, kentte ağustosun ilk haftasında 15 bin kişiye yapılan kan testlerinde, katılımcıların yüzde 29,1’inde Kovid-19’a karşı üretilen antikorlara rastlandığını bildirdi.

    Bakan Jain, bunun kentteki vaka sayısının, doğrulanmış vakaların çok üzerinde olabileceğinin işareti olduğunu belirtti.

    Kovid-19 salgınından en fazla etkilenen ülkelerden biri olan Hindistan’da bugüne kadar 2 milyon 906 bin 584 vaka görülürken, bunların 155 binden fazlasına Delhi sınırlarında rastlandı.

    Nüfusu 27 milyona yaklaşan başkentte halkın üçte birinde, insan vücudunda Kovid-19’a karşı üretilen antikorlara rastlanması, kentte yaklaşık 9 milyon kişinin virüse yakalanmış olabileceğini gösteriyor.

    Antikor testleri, Kovid-19 tanısını kesin olarak doğrulamasa da kişinin, geçmişte veya halen virüsü taşıdığı, fakat hastalık belirtisi göstermediğine işaret edebiliyor.

    ABD’de yapılan iki ayrı bilimsel araştırma, hastalığı hafif belirtilerle geçiren kişilerde dahi Kovid-19’a karşı uyarılan antikorların ve bağışıklık hücrelerinin, aylarca canlılığını koruyabildiği tespitinde bulunmuştu.

    Salgın, geçici istihdamı olumsuz etkiledi

    Hindistan’da Kovid-19 salgını nedeniyle mart sonundan itibaren başlayan karantina uygulamasının ülkede büyük ölçekli geçici iş gücü kaybına yol açtığı kaydedildi.

    Merkezi Mumbai’de bulunan Hindistan Ekonomisi İzleme Merkezinin (CMIE) hazırladığı rapora göre, 24 Mart’ta ilan edilen sokağa çıkma yasağının ardından nisanda 90 milyondan fazla geçici istihdam kaybı yaşandı.

    Raporda, haziranda kısıtlamaların kaldırılmasının ardından görülen kısmi toparlanmaya rağmen halen yaklaşık 7 milyon istihdam kaybı olduğu aktarıldı.

    Kovid-19 verilerinin derlendiği “Worldometer” internet sitesine göre, virüs nedeniyle 54 bin 987 kişinin hayatını kaybettiği Hindistan, dünyada en fazla vaka görülen 3’üncü, en fazla ölümün görüldüğü 4’üncü ülke konumunda bulunuyor.

  • Covid-19’un yeni varyasyonu keşfedildi

    Covid-19’un yeni varyasyonu keşfedildi

    Singapurlu uzmanlar, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) daha hafif enfeksiyona yol açan yeni bir varyasyonunu keşfetti.

    Singapurlu uzmanların sonuçları Lancet dergisinde yayımlanan araştırmasında, Kovid-19’un yeni varyasyonuyla enfekte olan hastalarda kanda oksijenin düşmesi ya da yoğun bakım ünitesine ihtiyaç duyulması gibi klinik sonuçların oranının daha düşük olduğu gözlendi.

    Virüsün yeni varyasyonunun genomunda 382-nükleotitin silinmiş olduğu belirtildi.

    Yeni varyasyonun keşfedildiği çalışmanın, Ulusal Bulaşıcı Hastalıklar Merkezi, Duke-NUS Tıp Okulu, Bilim, Teknoloji ve Araştırma Ajansı dahil çeşitli Singapur kuruluşlarının uzmanlarından oluşan bir ekip tarafından yürütüldüğü kaydedildi.

    “İkna edici kanıt sunuyor”

    Duke-NUS Tıp Okulunda görevli bilim insanı Gavin Smith, “Araştırma, SARS-CoV-2’de gözlemlenen genetik değişimin (mutasyon) hastalarda rahatsızlığının ciddiyetini etkilediğini gösteren ikna edici kanıt sunuyor.” değerlendirmesini yaptı.

    Bilim insanları, Kovid-19’un tedavisi ve aşı geliştirme çalışmalarında araştırmanın bulgularından faydalanılabileceğini dile getirdi.

    Bazı uzmanlar, virüslerin daha fazla insana bulaşmak için mutasyona uğradıkça daha az ölümcül olduğunu ifade ediyor.

  • Denizli’de testi pozitif çıktı, Muğla’da düğünde bulundu

    Denizli’de testi pozitif çıktı, Muğla’da düğünde bulundu

    Denizli İl Sağlık Müdürü Berna Öztürk, kentte bir kişinin Kovid-19 testinin pozitif çıktığını, tedavi sürecinden ayrıldığını ve kendisinin Muğla’da bir düğünde olduğunu belirlediklerini bildirdi.

    Öztürk, yaptığı yazılı açıklamada, yeni tip koronavirüs vakalarına karşı vatandaşların dikkatli olması, maske, mesafe ve hijyene dikkat etmesi gerektiğini vurguladı.

    Kentte hastaneye gelen bir kişinin Kovid-19 testinin pozitif çıktığını ifade eden Öztürk, açıklamada şunları kaydetti:

    “An itibari ile Kovid-19 pozitif gelen bir kişiyi maalesef Muğla tarafında bir düğünde bulduk. Sağlık ekiplerimiz düğüne filyasyona gidiyor. Maske, mesafe ve hijyen dedik. Kurallara uyulmazsa bu yasakları getirir dedik. Çok çalıştık. Hem hastalarımızı tedavi etmek için hem de hastalık yayılmasın diye çalıştık. Tekrar tekrar söylemek istiyorum, yeniden düğünlerimizi kutlayalım, el ele halay çekip zeybek oynayalım istiyorsak tüm kurallara uyalım.”

    Öte yandan evinde karantinada olması gerekirken Muğla’ya düğüne giden kişiye idari ceza uygulanacağı, düğünde temas ettiği kişilerin de karantinaya alınacağı öğrenildi.

  • “Yoğun bakımlardaki doluluk artıyor, endişeliyiz”

    “Yoğun bakımlardaki doluluk artıyor, endişeliyiz”

    Sağlık Bakanlığı Koronavirus Bilim Kurulu Üyesi, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alpay Azap, yoğun bakımlardaki doluluk oranının hafta hafta arttığını belirterek endişeli olduklarını ifade etti.

    Virüsun tekrardan kontrolsüz bir şekilde yayılmaya başladığını ifade eden Prof. Dr. Azap, Habertürk TV’deki Gün Başlıyor programında önemli açıklamalarda bulundu. Azap, Ankara için şunları söyledi:

    “3 – 4 haftadır oldukça yoğunuz. Olgu sayılarında çok hızlı olmamakla beraber bize başvuran kişi sayısında olsun, testte pozitif vaka yakalamada olsun günbegün artış var… Şu an için idare edebiliyoruz. Yoğun bakımdaki yataklarımız tamamen dolu değil. Onlarda da doluluk oranımız hafta hafta artıyor. Henüz yerimiz var ama açıkçası bu artış bizi endişelendiriyor.”

    İkinci pik açıklaması

    ‘İkinci pik’ ve ‘ikinci dalga’ tartışmaları için ise Azap şöyle konuştu:

    “Dalga meselesini tartışırken elimizde net bilimsel bir kriterimiz yok. Hangi sayının altına düştüğünde dalga bitti hangi sayının üstüne çıkıldığında ikinci dalga başladı bunu söyleyebileceğimiz bir kriterimiz yok aslında.

    Genel kabul gören kriter virus toplumda kontrolsüz bir şekilde yayılıyorsa bunu bir dalga olarak kabul etmelisiniz. Ben birinci dalgayı aslında kontrol altına aldığımızı düşünüyorum. Olgu sayıları binin altına çok düşmese de virüsun kontrolsüz şekilde yayıldığı dönemi bitirmiştik. Şimdi ama kontrolsüz bir şekilde yayılmaya başladığını görüyoruz. Fark etmiyor birinci dalganın ikinci piki de diyebilirsiniz ikinci dalga da diyebilirsiniz, ama ortada bir gerçek var, olgu sayıları artıyor.”

     

  • Bilim Kurulu Üyesi: 1 kişi 100 kişiye virüs bulaştırıyor!

    Bilim Kurulu Üyesi: 1 kişi 100 kişiye virüs bulaştırıyor!

    Ankara Şehir Hastanesi Acil Tıp Kliniği Eğitim Görevlisi ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, koronavirüs salgınında vaka artışlarının nedenlerini değerlendirdi. Doç. Dr. Kayıpmaz, “Aslında istemediğimiz şey yasaklamaların, kısıtlamaların gündeme gelmesi. Tedbirlere uymayı biz başarabilsek ve biraz da birbirimize mesafeli yaşamayı, kalabalıklardan kaçınmayı öğrenebilsek belki de hiçbir kısıtlama gerekmeden bu hastalığı kontrol altına alabileceğiz; yeni vaka sayılarında da bir artış olmayacak. Ama biz bu kadar ‘kalabalıklardan kaçının’ dedikçe Ankara ilimizde bile mahalle arasında uzun halay zincirleri oluştuğunu görüyoruz. Neredeyse koronavirüs halay çekiyor. Virüs gücünü temastan alıyor ve bu halay ortamında, düğünlerde; yakın mesafelerde ciddi anlamda yeni vaka sayılarına yol açıyor. Hasta bir kişi de birçok insanı enfekte edebiliyor. Temas ettiği kişiye göre hastalığı bulaştırdığı kişi sayısı 30-35’i, bazen de yüzlerle ifade eden sayıları bulabiliyor” diye konuştu.

    ‘MESAFEALİ YAŞAMAYI ÖĞRENMELİYİZ’

    Doç. Dr. Kayıpmaz, vatandaşlara maske, mesafe ve hijyen kurallarına uyma noktasında uyarı yaparak, ”Ankara’da izole olması gereken kişilerin hafta sonu Bolu’da Gölcük’te tabiat parklarının girişinde yakalandığını görüyoruz. Biz izolasyon kurallarına, tedbirlere uymazsak bu da vaka sayılarına yansıyor. Vaka sayıları da bir süreden sonra salgının kontrolü anlamında işlerin daha da olumsuz gitmesine neden oluyor. Yani illa bizlerin biz kısıtlama beklememesi lazım. Biz artık mesafeli yaşamayı öğrenmeli, kurallara riayet etmeyi öğrenmemiz lazım. İlla her şey ceza ile kısıtlama ile olacak diye bir şey yok. Ama örneğin Ankara İl Hıfzıssıhha Kurulu’nun aldığı karar gibi bölgesel ya da ulusal anlamda kararlar alınması gerektiği vakitte alınır. Bu noktada 65 yaş üstündeki bireyler hastalıktan daha çok etkileniyor. Daha hassas, incinebilir bir grup. Bizim bu incinebilir grubu da korumamız lazım” ifadelerini kullandı.

    ‘BU SON DERECE ÖNEMLİ BİR KARAR’

    Koronavirüsle mücadele kapsamında muhtarlar ve kanaat önderlerinin bölgelerinde aktif olarak yer almasının önemine dikkat çeken Doç. Dr. Kayıpmaz, “Bu son derece önemli bir karar. Pandemi kurullarında olsun ya da diğer karar alıcı mekanizmalarda olsun, bölgelerin özelliklerine göre bölgeleri iyi bilen, tanıyan, insan özelliklerini iyi bilen ve bu insanlar üzerinde fikri anlamda etkinliği olan kişilerin yer alması ve onların düşünceleri ve görüşleri çok önemli. Çünkü insanlar onların sözlerine itibar ediyor. Sadece sözleri değil davranışları da son derece önemli. Sadece sözle bir şeyleri ifade etmek önemli değil. Onlar da bu tedbirleri günlük hayata geçirdiği ölçüde onları takip eden insanlar da bu ‘influencer’ diye tabir edilen etkileyici kişileri takip edip, yaşamlarını ona göre düzenleyebilirler. Bunun da salgının kontrolü anlamında, bir iletişim noktasında son derece önemli bir kriter olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

  • Avusturalya’da koronavirüs aşısı halka bedava dağıtılacak

    Avusturalya’da koronavirüs aşısı halka bedava dağıtılacak

    Avustralya Başbakanı Morrison, Oxford Üniversitesi ve AstraZeneca’nın birlikte geliştirdiği koronavirüs (Covid-19) aşısına erişmek için anlaşmaya vardıklarını açıkladı. Morrison, Avustralya’nın potansiyel aşıyı üretip halka bedava dağıtacağını söyledi.

    Avustralya Başbakanı Scott Morrison, İsveç-İngiltere merkezli AstraZeneca ile Oxford Üniversitesi’nin birlikte geliştirdiği potansiyel aşı için anlaşmaya varıldığını açıkladı. Morrisson aşı çalışmaları başarılı tamamlandığı takdirde aşının 25 milyon nüfuslu ülkeye ücretsiz sunulacağını belirtti.

  • “Gelir adaletsizliği olan ülkelerde vaka sayıları yüksek”

    “Gelir adaletsizliği olan ülkelerde vaka sayıları yüksek”

    Dünyada, koronavirüsün en sık rastlandığı ülkeler arasında yer alan Amerika, Brezilya ve Hindistan gibi ülkeleri değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Onur Özdemir, “Bu üç ülkede vakaların toplamlarına bakıldığında, gelir eşitsizliğinde de dünya sıralamasında en üstlerde konumlandığı görülüyor” dedi.

    Alt gelir grubunda yer alan hanehalklarının ve bireylerin sağlık sistemine ulaşmalarında ve mevcut kaynaklardan yararlanmalarında sorunlar olduğunu söyleyen İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Dr. Özdemir, “Çıkan sorunlar bir bütün olarak vakaların artışını gelir eşitsizliğinin yüksek olduğu ülkelerde olağandan daha fazla tetikliyor ve mevcut eğilimi hızlandırıyor” dedi.

    “PANDEMİ ÖNCESİNDE YÜKSEK BÜYÜME ORANLARINA SAHİPLER”

    Vaka sayılarında ve gelir eşitsizliğinde en üst sıralarda bulunan ülkelerin pandemi öncesinde yüksek büyüme oranlarına sahip olduklarının görüldüğünü ifade eden Dr. Özdemir, “Her ne kadar küresel hasıladan önemli bir pay elde etmiş olsalar da, büyüme sürecine bağlı mevcut kaynakların dağılımında adaletsizliği artıracak dinamikleri de büyük oranda tetikleyerek bu sonuca ulaşmış görülüyorlar. Ayrıca bu durum sadece hanehalkı temelinde ölçülen gelir eşitsizliği düzeylerindeki artış da yaşanmıyor. Üretim birimleri açısından fonksiyonel gelir dağılımı çıktılarında da emek kesiminin oluşan toplam gelirden daha az pay aldığı görülüyor. Bu nedenle, gelir dağılımda yaşanan artan düzeyli adaletsizliğin etkilerini pandemi sürecinde vaka sayıları üzerinden bir kez daha analiz edebiliriz” şeklide konuştu.

    Özdemir konuşmasına şöyle devam etti:

    “Her ne kadar bu ülkelerde hükümetler sistemin bir sorunla karşılaşmayacağını vurgulasalar da, en alt gelir grubunda bulunan hanehalklarının büyük bir kesiminin virüse yakalandığı anda gelirlerinin ne kadarını sağlığa ayırabilecekleri önemli bir soru olarak varlığını koruyor. Şöyle ki, özellikle sağlık sektörünün görece pahalı olduğu ülkelerde gelir düzeyi düşük hanehalklarının kendi imkanları dahilinde, herhangi bir yardım almadan virüsle mücadele edecekleri olası görülüyor. Bu nedenle, gelir eşitsizliği yükseldikçe alt gelir gruplarında bulunan hanehalklarının kendi imkanları çerçevesinde salgınla mücadele etmeye çalışmalarının sonucunda kapsamlı bir sağlık müdahalesinden uzak kalarak, virüsün bulaşma riskini artırması olasıdır. Bu durum ayrıca pandemi nedeniyle hali hazırda yaşanan iktisadi ve toplumsal sorunların daha şiddetlenmesine yol açarak, gelir dağılımındaki adaletsizliğin artış eğilimini gelecek dönemler için hızlandırabilir. Diğer bir deyişle, her bir süreç birbirini etkileme potansiyeline sahip bulunmaktadır. Böylece gelecek dönemde daha ciddi sonuçların ortaya çıkabilmesine neden olabilir.”