Etiket: koronavirüs

  • İkinci dozu olduktan sonra hayatını kaybetti

    İkinci dozu olduktan sonra hayatını kaybetti

    Ürdün’de 66 yaşındaki bir kişi, ikinci doz AstraZeneca aşısı uygulanmasının ardından hayatını kaybetti. Sağlık Bakanlığı, yaşlı adamın ölümü ile soruşturma başlatıldığını açıkladı.

    Ürdün Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, 66 yaşındaki bir kişinin ikinci doz AstraZeneca aşısının uygulanmasının ardından hayatını kaybettiğini bildirdi.

    AŞI OLDUKTAN 10 DAKİKA SONRA BAYILDI

    Bakanlık, yaşlı adamın ikinci dozu aldıktan 10 dakika sonra dinlenme alanında bayıldığını ve hastaneye kaldırılmadan önce sağlık personelinin onu hayata döndürmeye çalıştığını açıklarken, yaşlı adamın daha sonra hayatını kaybettiğini belirtti.

    SORUŞTURMA BAŞLATILDI

    Ürdün Sağlık Bakanı Feras Al Hawari, yaşlı adamın ölüm nedeni ile ilgili soruşturma başlatıldığını ifade ederek, yaşlı adamın kronik hastalığı olduğunu ve ilk aşı dozunu 4 Nisan’da önemli bir komplikasyon kaydetmeden aldığını açıkladı.

    Hawari ayrıca, AstraZeneca aşısının kan pıhtılaşması da dahil olmak üzere potansiyel yan etkilerinin genellikle aşıdan hemen sonra değil, aşılamadan en az 5 gün sonra ortaya çıktığını belirtti.

  • Koronavirüs sonrası bu şikayetlere dikkat

    Koronavirüs sonrası bu şikayetlere dikkat

    Koronavirüs enfeksiyonunu atlattıktan sonraki 12’nci hafta ve sonrasını kapsayan ‘Post Covid’ dönemde şikayetler devam edebiliyor. Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Canan Ağalar, “Bütün dünyada koronavirüs geçiren kişiler benzer yakınmalarla hastaneye başvuruyor. Halsizlik başta gelen şikayetler arasında. Bunu uyku bozukluğu takip ediyor” dedi. Alanında uzman hekimler koronavirüs sonrası yaşanan sorunları anlattı.

    Koronavirüs enfeksiyonunun ilk 4 haftası akut enfeksiyon dönemi olarak adlandırılıyor. Post Covid dönem ise hastalığın 12’nci haftasından sonraki dönemi içeriyor. Uzmanlar, hastaların bir kısmında 4 haftadan sonra semptom, belirti ve bulgular devam ettiğini belirtiyor. Oluşturdukları Post Covid kliniğinde hastaların şikayetlerini ve buna göre tedaviyi düzenlediklerini belirten Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Canan Ağalar, “Sadece Türkiye’ye özgü değil yurt dışında yapılan pek çok çalışma da bunu destekliyor. Bütün dünyada koronavirüs geçiren kişiler benzer yakınmalarla hastaneye başvuruyor. En çok da Amerika’da yapılan çalışmalar var ve o çalışmalara göre halsizlik en başta gelen şikayetler arasında. Halsizlik şikayetini en çok takip eden yakınmalardan biri de uyku bozukluğu. Bu bazen çok uyuma bazen de hiç uyuyamama şeklinde görülüyor. Geceler boyunca hiç uyku uyuyamama insanların günlük yaşam kalitesini de bozuyor” diye konuştu.

    “PSİKOLOJİK DESTEK ALAN HASTALAR OLDU”

    Kişilerin gün sonunda eve gider gitmez uyku ihtiyacı yaşadığını ifade eden Prof. Dr. Canan Ağalar, “Benim takip ettiğim hastalar arasında koronavirüs sonrası en fazla devam eden şikayet halsizlik. Kişiler iş sonrası akşam eve gittiklerinde uyuma ihtiyacı duyduklarını söylüyor. Bunun dışında saç dökülmesi şikayetiyle gelen hastalar oldu. Huzursuzluk ve anksiyete şikayetlerine rastladık. Bazı kişiler huzursuzluğu o kadar derinden yaşıyordu ki psikiyatri kliniklerinden danışmanlık almak zorunda kalanlar bile var. Post Covid kliniğinde bu şikayetlerin nedeni araştırılıyor. Yapılan kan tetkikleriyle bozuk olan bir fonksiyon testinin olup olmadığı araştırılıyor. Kardiyolojik, nörolojik ya da solunum fonksiyon testleriyle ilgili bozukluklar da saptanan bulgular arasında olabiliyor” değerlendirmesinde bulundu.

    AĞIR ENFEKSİYON GEÇİRENLER VE YAŞLILAR…

    Öksürük, nefes darlığı, derin nefes alamama şikayetine de rastladıklarını anlatan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Hülya Bayiz, “Post Covid dönem koronavirüs enfeksiyonunun 12’nci haftasından sonraki dönemi içeriyor. Hastanın ilk 4 haftası akut enfeksiyon dönemi olarak adlandırılıyor. Hastaların bir kısmında 4 haftadan sonra semptom, belirti ve bulgular devam ediyor. Bir kısmında bu bulgular 12’nci haftayı aşıyor. Alanım göğüs hastalıkları olduğundan bizim kliniğimize daha çok öksürük, nefes darlığı, derin nefes alamama, bazen de emboli belirtisi ile başvuru oluyor. Daha çok ağır enfeksiyon geçirenlerde bunu görüyoruz. Her hastalıkta olduğu gibi yaşlı grup yüksek risk altında” ifadelerini kullandı.

    “NÖROLOJİK TUTULUM YÜZDE 36 İLE YÜZDE 80 ARASINDA”

    Nöroloji Uzmanı Dr. Behice Şebnem Usta ise Post Covid dönemde görülen nörolojik şikayetler hakkında şunları söyledi:

    “Yapılan araştırmalar koronavirüsün en az akciğerler kadar beyinde de tutulduğunu gösteriyor. Çalışmalarda nörolojik tutulum yüzde 36 ile yüzde 80 arasında gösterilmiş. Nörolojik tutulum yaşayan hastaların durumu daha ağır seyretmekte ve ölüm oranları daha yüksek olmakta. Bu virüs merkezi sinir sistemini tutarak baş ağrısı, baş dönmesi, inme, epileptik nöbetler, bilinç bozuklukları yapabiliyor. Aslında en önemli problemler inme ve bilinç bozuklukları. Bazen post covid dönemde de inme ile karşılaşabiliyoruz. Bu hastaların hekim kontrolünde uygun kan sulandırıcıyı uygun sürede almasın inme açısından koruyucu oluyor.”

    “ŞİKAYET DEVAM EDİYORSA MUTLAKA BİR MR ÇEKTİRİN”

    Post Covid dönemde baş ağrısı, dikkat ve konsantrasyon bozukluğu, beyin sisi adı verilen yoğunlaşamama durumu devam ettiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Behice Şebnem Usta, “Bu durum 3 ila 6 ay sürebiliyor. Hastaların bu şikayetleri devam ediyorsa nöroloji polikliniğine gelip beyin MR’ı, EEG ve ileri tetkiklerin yapılıp altta bir şey yatıp yatmadığı saptanmalı” uyarısında bulundu.

    “KALBİN ZARI TUTULDUYSA GÖĞÜS AĞRISI DEVAM EDİYOR”

    Solunum sistemi sonrası koronavirüsün en sık kalp ve damar sistemini etkilediğini anlatan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Yiğiner, “Koronavirüse bağlı tüm ölümlerin yaklaşık 3’te 1’inden kalp hastalıkları sorumlu. Kalp ve damar hastalıkları içerisinde kalbin tüm komponentlerini etkileyebilmektedir. Kalp zarından başlayarak kalp kasını, kalbi besleyen damarları hatta kalpten çıkan tüm damar sistemini, damarın içindeki ince hücre katmanı endoteli de etkiler. Özellikle koronavirüse direkt endotel katmanına tutunur. Kalp kası tutulduğunda daha çok kalbin pompa fonksiyonu etkileniyor ve hastalarda nefes darlığı gelişiyor. Kalbin ileti sistemi tutulduğunda çarpıntı şikayeti bayılma, bayılır gibi olma şikayetleriyle hasta müracaat ediyor. Eğer kalbin zarı tutulduysa göğüs ağrısı şeklindeki şikayetle hastalar müracaat eder. Koronavirüs sonrası dönemde de bu şikayetler devam edebiliyor” ifadelerini kullandı.

    25 GÜN TEDAVİ GÖRDÜ 3 AYDIR ŞİKAYETLERİ DEVAM EDİYOR

    Post Covid kliniğine başvuran hastalardan 25 yaşındaki Selda Daymaz, geçtiğimiz nisan ayında koronavirüsü ağır bir şekilde atlatmış. 25 gün kadar koronavirüs tedavisi gören genç kadın, “Hem aşırı yorgunluk hissi yaşıyorum hem merdivenleri çıkarken nefes nefese kalıyorum. Ara ara öksürük problemim halen devam ediyor ve bazı keskin tatları almakta hala zorlanıyorum. Şikayetlerim devam edince post covid kliniğine başvurma gereği duydum. Farklı bir durum mu var, nasıl bir tıbbi tedavi almam gerektiğini merak ettim. Bu şikayetlerin kalıcı olmasından korkuyorum. Tat alamamak ve erken yorulduğum için spor yapamayacak olmak beni endişelendiriyor” dedi.

  • Phuket Adası aşı olanlara kapılarını açacak

    Phuket Adası aşı olanlara kapılarını açacak

    Tayland’da hükümet, Phuket Adası’nda koronavirüse karşı aşılanan yurtdışı ziyaretçiler için zorunlu karantina şartının 1 Temmuz’dan itibaren kaldırılmasını onayladı.

    Tayland’ın dünyaca ünlü turistik adası Phuket’te koronavirüse (Covid-19) karşı toplu aşılama programı, turizm gelirlerinin ülke ekonomisindeki payı nedeniyle ülkenin geri kalanından 2 ay önce başlamış, aşılananlara yönelik karantinasız seyahat uygulamasının ise 1 Temmuz’da yürürlüğe gireceği belirtilmişti. Tayland’da hükümet sözcüsü Anucha Burapchaisri, geçtiğimiz salı günü yapılan kabine toplantısında, Covid-19 aşısının her iki dozunu da yaptıran yurtdışı ziyaretçiler için zorunlu karantina şartının 1 Temmuz’dan itibaren kaldırılmasının onaylandığını duyurdu.

    Phuket Sandbox olarak adlandırılan karantinasız seyahat planı kapsamında yurtdışı ziyaretçilerin, Covid-19’a karşı tamamen aşılanmış olmaları ve hükümetin düşük veya orta riskli olarak kabul ettiği ülkelerden gelmeleri koşuluyla karantina şartı olmadan adaya özgürce giriş yapmalarına izin verilecek. Tayland veya Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından onaylanmış aşıları yaptırması gereken yurtdışı ziyaretçilerden, 100 bin dolarlık Covid-19 sağlık sigortası poliçesi ve varıştan sonraki 72 saat içinde yaptırılmış negatif PCR test sonucunu ibraz etmeleri isteniyor.

    Durum kötüye giderse yeniden açılma iptal olabilir

    Tayland hükümeti, Phuket’teki haftalık vaka sayısının 90’ı aşması, 3 ilçede veya 6’dan fazla köyde bulaşma görülmesi veya sağlık tesislerinin kapasitelerinin yüzde 80’i aşması gibi durumlar söz konusu olursa yeniden açılmayı iptal edecek.

    Geçtiğimiz Ekim ayının başlarından bu yana Tayland, turizme bağımlı ekonomisini canlandırmak için Phuket Adası’nı aşılanan yurtdışı ziyaretçilerine açma konusunu görüşüyordu. Phuket Adası, yeniden açılma planlarında pilot program olarak kabul ediliyor.

  • Turkovac’ı geliştiren doktor ilk kez konuştu

    Turkovac’ı geliştiren doktor ilk kez konuştu

    Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kayseri Erciyes Üniversitesi’nin geliştirdiği aşı adayının adını ‘Turkovac’ olarak duyurdu. Turkovac’ın faz 3 çalışmaları da başladı. Bugüne kadarki 2 aşamayı büyük bir başarıyla geçen Turkovac’ı geliştiren Prof. Dr. Aykut Özdarendeli, ABD’de üç yıl corona virüs üzerinde çalıştığını belirtirken, “En azından tanıdık bir virüs, bunu yenebiliriz diye düşündüm” dedi.

    Çin’in Vuhan kentinde Aralık 2019’da ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyaya yayılan Covid-19, Türkiye’de ilk olarak 11 Mart 2020’de tespit edildi.

    Salgınının yıkıcı etkilerini ortadan kaldırılabilmek için Türkiye, en etkin yollardan biri olan yerli aşının üretilmesi için çalışmalarına hızla başladı.

    Hayata geçene 18 yerli aşı çalışması içinde en hızlı ilerleyeni, Erciyes Üniversitesince geliştirilen aşı oldu.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerli Covid-19 aşısıyla Türkiye’de yeni bir dönemin kapılarının aralandığını belirterek aşının adının “TURKOVAC” olduğunu açıkladı.

    Aşıyı, Prof. Dr. Aykut Özdarendeli’nin başında olduğu Erciyes Üniversitesi bünyesindeki Aşı Araştırma ve Geliştirme Merkezi ile İyi Klinik Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde görevli ekip geliştiriyor.

    Hürriyet gazetesinden Musa Kesler’in sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Aykut Özdarendeli, “Doktora sonrası ABD’de üç yıl corona virüs üzerinde çalışmıştım. Pandemi çıkınca en azından tanıdık bir virüs, bunu yenebiliriz diye düşündüm” dedi.

    Özdarendeli’ye sorulan sorular ve cevaplarından öne çıkanlar şöyle;

    İlk aşı çalışmalarınız nasıl başlamıştı?

    -Aşıya çalışmaya ilk doğrulanan corona vakası Türkiye’de çıktıktan hemen sonra başladık. Vaka 11 Mart’ta çıktı. Biz hemen Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Çalış ile bir araya geldik. Aşı konusunu konuştuk. Ben hemen projemi hazırlayıp mart ayı sonunda çalışmalara başladım. Zaten burası 2013 yılında kurulmuş Türkiye’nin ilk aşı merkezidir. Uluslararası standartlarda bir merkez, burada Kırım Kongo çalışmaları da yapıldı.

    Birikmiş bir tecrübe var mıydı?

    -Zaten o çalışmaların oluşturduğu birikimin üzerine inşa ettik çalışmalarımızı. Bir de ilginç bir tesadüf olabilir. Ben doktora sonrası Amerika’da 3 yıl ‘koronavirüs’ üzerine çalıştım. Aşı üzerine değil ama. Ülkeye 2001’de döndüm. 2003’te Kırım Kongo vakaları çıktı. Bu vakalara yönelik çalışmaları başlattık. TÜBİTAK, Sağlık Bakanlığı ve üniversitenin işbirliğinde bir projemiz vardı. 2010’da o konuda aşı çalışmalarına başladık. 2010’dan itibaren bu aşı çalışmalarımız devam ediyordu. Bu çalışmalardaki tecrübenin çok büyük bir olumlu katkısı oldu.

    Pandemi çıkınca neler hissettiniz?

    -Ben 2001’de döndüm Türkiye’ye. Sonrasında SARS ve MERS gördük. Koronavirüsün bu tür salgınlara yol açabileceğini görmüştük. Ama böyle büyük bir pandemi beklemiyorduk. Pandemi çıkınca biraz avantajlı olduğumuzu da düşündük. Kafamdan ‘En azından tanıdık bir virüs, bunu yenebiliriz’ diye geçirdim.

    Aşı çalışmasında ilk başarınız neydi?

    -İlk vaka Türkiye’de çıktığında Rektörümüz Prof.Dr. Mustafa Çalış başkanlığında toplandık ve hemen çalışmalara başladık. İlk olarak virüsü izole ederek aşı çalışmalarımıza başladık. Çok da hızlı yaptık bunu. Mart’ın 25’inde biz virüsü konfirme etmiştik. Nisan ayında genetiğini, DNA dizilimi çıkarttık. Mayıs ayında da fareler üzerinde çalışmaya başladık. Çok hızlı bir şekilde işledi bu süreç. Farelerde bu inaktif aşı adayının koruyucu olduğunu 2020’nin Ağustos ayında gösterdik. Klinik öncesi çalışmaları ekimde raporladık.

    FAZ 2 sonuçlarını aldığınızda ne hissettiniz?

    -Biz burada süreci başından itibaren analitik olarak takip ettiğimiz için böyle iyi sonuçlar bekliyorduk. Faz 3’e geçebilmek için çok ciddi bir prosedür var. Güvenlik, kalite kontrol, üretim gibi konularda… Bunlar ciddi zaman alan süreçler. Bu süreçte sadece Erciyes Üniversitesi değil hem üretici firma hem TÜSEB tarafı çok ciddi emek verdi. Tabii biraz süreç bu anlamda uzadı. Bu insanı geriyor tabi. Fakat benim faz 2’nin iyi sonuçlanacağına dair bir şüphem yoktu. İKUM koordinesinde yürütülen faz 2’ye katılan bütün gönüllülerde antikor oluştu. Antikor miktarı kişiden kişiye fark ediyor. Tam rakam vermeyeyim ama çok iyi bir ortalama yakaladığımızı rahatlıkla söyleyebilirim. Genel ortalama çok iyi.

    Aşı çalışmasında son durum nedir?

    -Çok güçlü bir aşı adayımız var. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi son dönemeçteyiz. Bu zamana kadar aşının güvenli olduğu ortaya konuldu. Artık faz 3’te bu aşının sahadaki etkinliğini, gücünü göreceğiz. Faz 3’ün koordinasyonunu ve sponsorluğunu TÜSEB yapıyor. Yanılmıyorsam 20 bin gönüllü olacak. Yurtdışı ayağı da olabilir. O zaman sayı artabilir.

    Basında veya sosyal medyada ‘yorgun’ fotoğraflarınızı niye görmedik hiç, yorulmadınız mı?

    -Yorulduk tabii. Çalışmaktan değil de stresli bir süreç tabi. Bir baskı var, bir sorumluluk var. Bilim yaparken işin farklı boyutlarını da götürmek zorundasınız. Bizim işimiz projenin sonuçlarını resmi muhataplarıyla paylaşmak. Gerekli açıklamaları Rektörlüğümüz ve Bakanlık zaten yapıyordu. Ayrıca ekibimi de hem basından hem de sosyal medyadan korumak gerekiyordu. Yani motivasyonları bozulmasın diye.

    En çok ne konuda zorlandınız?

    -Zamanla yarışıyoruz. En çok zorlandığımız konu o oldu. Türkiye 1998’den beri aşı üretmiyor. Yığılmış bir tecrübe ve üretim altyapısı yok. İnsanlar ölüyor. Bir an önce bir çözüm bulmak gayretindeyiz. Üzerimizde vicdani bir baskı var. Kendi kendimize büyük bir sorumluluk hissediyoruz. Bu bizi zorladı. Bunu itiraf etmem lazım. Onun dışında zaten bizim laboratuvarımız yoğun çalışan bir ünite…

    Planladığınız takvime uygun olarak ilerleyebildiniz mi?

    -Bu tür konularda net bir tarih vermek doğru değil. Birçok değişken var. Farklı konularla uğraşıyorsunuz. Sapmalar olabiliyor. Ama 7 ay içinde faz 3’e geçildi. Bunu gerçekten önemsemek lazım. Türkiye tarihinde önemli bir çalışma. Pandemiden dolayı esnetilen bazı kurallar var ama normal şartlarda 5-6 yılda gelinebilecek bir aşamayı yaklaşık 1 yılda tamamladık. Bu önemli.

    Mutasyon ve varyantlara karşı etkili olacak mı?

    -İngiliz varyantına karşı bir çalışmamız var. Çalışmalarımızın sonuçlarına göre İngiliz varyantına karşı tamamen etkili.

    Uğur Şahin ve Özlem Türeci’nin çalışmalarını takip ediyor musunuz?

    -Kendileriyle gurur duyuyoruz. Hiç görüşmedim ama çalışmalarını takip ediyorum. Kanser tedavisine yönelik tecrübelerini aşıya aktardılar ve çok hızlı bir başarı yakaladılar.

    Sizce aşı ne kadar önemli?

    -Türkiye’de şu an çok hızlı bir aşılama devam ediyor. Hastalıkla mücadele için çok önemli başarı… Ayrıca bugün Türkiye’de birçok ekip aşı için çalışıyor. Hepsine çok teşekkürler. Çok büyük emek veriyorlar. Aşının stratejik bir ürün olduğunu, Türkiye olarak bazı aşıları mutlaka kendimizin üretmesi gerektiği mesajını aldık diye düşünüyorum. Hiç maliyet hesabı yapmadan kendi aşımızı üretmeliyiz. Ayrıca aşı üzerine çalışan çok genç ekipler var. Bu da bizim için çok büyük bir kazanç.

    25 YILLIK BİRİKİM

    Prof. Dr. Özdarendeli Veterinerlik Fakültesi mezunu. Doktorasını viroloji üzerine yaptı. ABD’de 3 yıl ‘koronavirüs’ çalıştı. Türkiye’de Kırım Kongo vakaları üzerine yoğunlaştı. 2009-2010’da ABD’de çalışmalarını yürüttü. 25 yıldır viroloji üzerine araştırmalar yapıyor.

  • ‘Eylül- Ekim gibi daha iyi günler bizi bekliyor’

    ‘Eylül- Ekim gibi daha iyi günler bizi bekliyor’

    Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan ve Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, Covid-19 varyant virüslerini ve kısıtlamaların kaldırılmasını değerlendi. Prof. Dr. Pala, “Eğer günde 1 milyon üzeri aşılamayı uzun zaman devam ettirirsek bu yılın son çeyreğine rahat bir nefes alarak girebiliriz” dedi. Prof. Dr. Özkan, “Eğer mutasyonlar ciddi bir şekilde karşımıza çıkmazsa eylül- ekim gibi daha iyi günlerin bizi bekleyeceğini düşünüyorum” diye konuştu.

    Türkiye’de koronavirüs vaka sayılarında düşüş yaşanırken, aşılama hızlandı, kısıtlamalar kaldırıldı. Antalya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan ile Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, aşılama çalışmalarını, varyant virüsleri ve kısıtlamaların kaldırılmasını değerlendirdi. AÜ Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan, vaka sayılarının günden güne düştüğüne dikkati çekerek, aşılanmanın önemli faktör olduğunu vurguladı.

    ‘SAYILAR YÜZÜMÜZÜ GÜLDÜRÜYOR’

    Turizmin Antalya için çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Özkan, aşılanmanın artması ve vaka sayısındaki düşüşle diğer ülkelerden gelecek turistlerin beklendiğini ifade ederek, “Sayılar yüzümüzü güldürüyor. Hükümetin aşı politikası sayesinde son dönemde aşıya hızlı şekilde ulaştık. Türk aşıları da en kısa zamanda devreye girer diye ümit ediyoruz. Bunun ekonomik, sağlık, eğitim gibi yönleri var. Bunu birkaç farklı boyutta düşünmek gerekiyor. Bunları yönetmek de hiç kolay değil. Ancak Türkiye bunu çok iyi yönetti” dedi.

    ‘DAHA İYİYE GİDECEĞİZ’

    Türkiye’nin diğer ülkelerden farklı olduğunu belirten Prof. Dr. Özlenen Özkan, “İnşallah daha da iyi gideceğiz. İnşallah eylülde okullarımız açılır. Mutasyonlar da inşallah kötüye evrilmez. Eğer mutasyonlar ciddi şekilde karşımıza çıkmazsa eylül- ekim gibi daha iyi günlerin bizi bekleyeceğini düşünüyorum” diye konuştu.

    ‘DELTA VARYANTI SON DERECE HIZLI BULAŞIYOR’

    Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, koronavirüs varyantları hakkında bilgi verdi. Rusya’da da yaygın olan delta varyantına dikkat çeken Prof. Dr. Pala, “Binlerce kez değişime uğradı. Bu değişim içinde bazı varyantları Dünya Sağlık Örgütü ‘endişe verici’ olarak adlandırdı. Bunun en önemli nedeni, artık bu evrim geçiren virüsün yeni varyantlarının insandan insana daha hızlı ve kolay bulaşması, daha zor tedavi edilmesi ve günümüzdeyse bazı aşılara karşı yanıtın daha düşük olması. Böyle olunca da pandemiyle mücadele sırasında elimizi biraz zorlayan varyantlarla karşı karşıya kaldık. Bugün itibarıyla dünyada en fazla endişe duyulan varyant ‘Delta’ varyantı olarak bilinen, ilk önce Hindistan’da ortaya konan varyanttır. Özellikle İngiltere de çok sayıda genom analizi yapıldığı için ortaya konduğu gibi çok hızlı bulaşıyor, kişiler etkili aşılarla 2 doz aşılanmamışsa hasta yapma olasılığı yüksek, hastalığın geçirilmesi sürecinde de iyileşme biraz daha zor gerçekleşebiliyor” dedi.

    ‘TÜRKİYE’DE ALTYAPI OLUŞTURULMALI’

    Türkiye’de henüz delta varyantının ne durumda olduğunu bilmediklerini ifade eden Prof. Dr. Pala, “Çünkü Sağlık Bakanlığı bu endişe verici varyantları yakından takip edecek, ayrıntılı olarak sekans analizi yapılan genom inceleme yaklaşımına sahip değil. İlk yapılması gereken işlerden bir tanesi hızlıca bütün alt yapıyı kullanarak konsorsiyum oluşturarak, Türkiye’deki tanı konmuş, doğrulanmış olguların en az onda birini inceleyerek hangi varyantların hangi illerde nasıl bulaştığın yakından incelenmesi gerekir. Türkiye henüz salgını kontrol altına alamadı. Salgının kontrol altına alınması için günde 1200 vakanın altına düşemedik. Ölüm sayılarımız hala yüksek, azalmış durumda değil. Şimdi Rusya’dan uçuşlar serbest bırakıldığı için, Rusya’da da delta varyantının son 2 haftada ciddi şekilde yükselişe geçtiği Rus yetkililer tarafından açıklandığı için bu sürecin yakından takip edilmesi uygun olacaktır” diye konuştu.

    ‘YILIN SON ÇEYREĞİNDE RAHAT NEFES ALABİLİRİZ’

    Pandemiye karşı 2 tip güçlü yanıt verilebileceğini söyleyen Prof. Dr. Pala, “Birincisi aşılama. İkincisi de toplumsal hareketliliğin azaltılması. Şu anda Türkiye, son 1 haftadır güçlü aşıyla günde 1 milyon üzerinde aşı yaparak çok önemli yanıt veriyor. Eğer biz günde 1 milyon üzeri aşılamayı uzun zaman devam ettirip, 60 milyon kişiyi 120 milyon aşılayacak duruma önümüzdeki 2 aylık sürede getirecek olursak, bu yılın son çeyreğine rahat bir nefes alarak girebiliriz” dedi.

    ‘ÖZELLİKLE KAPALI ALANLARDAKİ YAŞAMA BİÇİMİMİZE DİKKAT ETMELİYİZ’

    Toplumsal hareketliliği sınırlayacak özellikle de kapalı ortamları kontrol altına alabilecek düzenlemeler yapılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özlenen Özkan, “Ancak bunu sağlayabilmek için bir yandan aşılama hızla devam ederken, özellikle kapalı alanlardaki çalışma ve yaşam biçimimize dikkat etmemiz gerekir. Bu hastalık özellikle kapalı alanlarda bulaşıyor. Açık havadaysanız, aşınızı olmuşsanız, fiziksel mesafenizi koruyabiliyorsanız, çok fazla bağırıp hızla nefesinin çok uzaklara gidebileceği insanlar söz konusu değilse o zaman maske kullanımı ortadan kaldırılabilir. Kapalı alanlar, havalandırma koşulları, hala bu hastalık için çok büyük risk oluşturduğundan buna dikkat etmek gerekir. Şu an Türkiye’nin tekrar yasakları konuşmasının gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Burada alınması gereken önlem, kişinin hasta olduğu saptandıktan sonra hastanede veya sağlık kuruluşunda izole edilmesi, o kişiyle temaslı olup hasta olmasından kuşkulanılan kişilerin de hastalığın en uzun kuluçka süresi kadar karantina altına alınması olmalıydı” diye konuştu.

  • Uğur Şahin merak edilen soruyu cevapladı

    Uğur Şahin merak edilen soruyu cevapladı

    Alman BioNTech firmasının CEO’su ve kurucu ortağı Prof. Dr. Uğur Şahin, ABD’li Pfizer ile birlikte geliştirilen koronavirüs aşısının, delta varyantına karşı etkili olduğunu açıkladı. mRNA yöntemiyle geliştirilen aşının yeni varyantlara karşı etkisinin sürekli takip edildiğini belirten Şahin, “Şu anda aşımızın dolaşımdaki varyantlara ayarlanması gerektiğine dair bir gösterge yok” dedi. İlk kez Hindistan’da tespit edilen delta varyantı dünyada endişe yaratmaya devam ediyor.

    BioNTech’in Türk CEO’su Prof. Dr. Uğur Şahin, dün düzenlenen çevrimiçi bir hissedar toplantısında, “Şu anda aşımızın dolaşımdaki varyantlara ayarlanması gerektiğine dair bir gösterge yok” açıklamasını yaptı.

    BioNTech, üçüncü bir doz veya aşının ayarlanmasına ilişkin hazırlık yapmak için aşının yeni varyantlara karşı etkinliğinin sürekli olarak gözden geçirildiğini söyledi.

    Şahin, bunu kolaylaştırmak için BioNTech’in bir “prototip yaklaşımı” kullandığını söyledi. Bu yaklaşım; teknoloji, üretim ve aşıların yetkilendirilmesi alanlarında sürecin esnetilmesine olanak tanıyor.

    AŞIYLA SAĞLANAN BAĞIŞIKLIK ZAMANLA AZALIYOR

    Bununla birlikte Şahin, bilim insanlarının Koronavirüsün varyantları hakkında giderek daha fazla bilgi sahibi olduğunu söyledi. Aynı zamanda, yeni varyantlar ortaya çıktıkça aşılı kişilerin bağışıklığının zamanla azaldığının gözlemlendiğini söyledi.

    “NE ZAMAN VE NE SIKLIKLA ÜÇÜNCÜ DOZA İHTİYACIMIZ OLACAĞINI BİLMİYORUZ”

    Şahin, “Bağışıklığı yenilemek için üçüncü bir aşının yüksek değerde olabileceğine inanıyorum. Ancak ne zaman ve ne sıklıkta bir takviyeye ihtiyaç duyulacağını henüz bilmiyoruz” dedi.

    Diğer taraftan Şahin, BioNTech ve ABD’li ortağı Pfizer’ın gelecek yıl artırılmak üzere bu yıl 3 milyar Koronavirüs aşısı üretmeyi planladıklarını açıkladı. Aşıların en az yüzde 50’si BioNTech tarafından üretilecek.

    DSÖ’DEN DELTA VARYANTI UYARISI

    Dünya Sağlık Örgütü’nün dünyada “baskın tür” olacağını öngördüğü “delta varyantı’nın, Koronavirüsün orijinal versiyonuna göre yüzde 60 daha bulaşıcı olduğu açıklandı.

    Son dönemde birçok ülkede baskın hale gelen Delta varyantı ile ilgili Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dün yaptığı açıklamada, bulaşıcı delta varyantının, en savunmasız insanları seçmek için en hızlı ve en uygun Koronavirüs türü olduğunu bildirmişti. DSÖ direktörlerinden Dr. Mike Ryan, Delta varyantının “insanlar arasında daha çok yayıldığı için daha öldürücü olma” potansiyeline sahip olduğunun altını çizdi.

  • Yerli aşı ‘Turkovac’ın Faz-3 çalışması başladı

    Yerli aşı ‘Turkovac’ın Faz-3 çalışması başladı

    Kayseri Erciyes Üniversitesi’nde (ERÜ) geliştirilen yerli Covid-19 aşısında Faz-3 çalışması başladı. Faz-3 kapsamında, ilk gönüllüye aşı uygulamasına video konferansla katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerli aşının adının ‘Turkovac’ olduğunu açıkladı.’ Turkovac’ın Faz-3 çalışmalarının Azerbaycan, Macaristan, Polonya ve Özbekistan’da da yürütüleceği öğrenildi.

    ERÜ bünyesindeki Aşı Araştırma ve Geliştirme Merkezi ile İyi Klinik Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından koronavirüse karşı geliştirilen ve Sağlık Bakanlığı ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı tarafından desteklenen Covid-19 yerli aşısının Faz-1 çalışması 44, Faz-2 çalışması ise 250 gönüllü üzerinde yapıldı. Faz-2’nin raporlama aşamasının tamamlanmasının ardından yerli aşının Faz-3 çalışması başladı.

    KOCA: BU GURUR MİLLETİMİZE AİT

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerli aşının üçüncü fazının ilk doz uygulamasına video konferans yöntemiyle katıldı. Ankara Şehir Hastanesi’nden aşılama programına katılan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Bugün önemli bir ana tanıklık ediyoruz. Özellikle Türk aşısı çalışmalarının başlaması ile birlikte ilk virüsün izole edilmesi ile birlikte aşı çalışmaları ülkemizde başladı ve devamında Erciyes Üniversitesi’nden Aykut Özdarendeli hocamızın laboratuvarında aşı çalışması başlamış oldu. Faz-1 ve Faz-2 safhalarını geçti. Faz-1 ve Faz-2 safhaları ile birlikte aşının güvenirliğini, immun yanıtını görmüş olduk. Bugün ise Faz-3 safhasına gelen bir aşımız artık var. Bu milletimizin gururu, bu gurur milletimize ait. Bundan sonraki safhada Faz-3 döneminde gönüllülere yapılıp etkinliğini görmüş olacağız. Faz-3 safhasına gelen aşıda özellikle etkinliğini biz görmek istiyoruz, devamında yaygın kullanıma geçilmiş olacak” dedi.

    ERDOĞAN: TÜRKİYE YENİ DÖNEMİN KAPILARINI ARALAMAKTA

    Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘hayırlı olsun’ dileklerinde bulunarak, “Bu aşı hali hazırda ülkemizde en ileri düzeye ulaşmış bir çalışmadır. İlk yerli aşımızın bu seviyeye gelmesinde emeği geçen bilim insanlarımıza teşekkür ediyorum. Diğer aşı çalışmalarını yürüten bilim insanlarımızın çalışmalarının da en kısa sürede neticelenmesini diliyorum. 3’üncü fazının ilk uygulaması gerçekleştirilecek aşımız ile birlikte Türkiye artık bu hususta yeni bir dönemin kapılarını aralamaktadır. Salgın ile mücadelede dünyada bilinen en etkili ve yaygın araç aşılardır. Türkiye Çin ve Almanya başta olmak üzere somut neticeye ulaşan tüm aşıların tedariki ve uygulamasında oldukça ileri bir düzeydedir. İnşallah birkaç hafta içinde ülkemizdeki 18 yaş üzeri nüfusun tamamını aşılama kapsamına almış olacağız” diye konuştu.

    ‘SON DÖNEMECE GİRMİŞ BULUNUYORUZ’

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, salgın ile mücadele ve aşılamada mesafe katedildikçe kısıtlamaları da kaldırdıkları veya azalttıklarını belirterek, şunları söyledi:

    “Haziran ayı başı ile birlikte pek çok alanda milletimize rahat nefes aldıracak açılımları zaten başlatmıştık. Dün de kabine toplantımızın ardından temmuz ayı ile birlikte sokağa çıkma kısıtlamaları başta olmak üzere pek çok konuya ilişkin mücadelemizi ve müjdelerimizi milletimiz ile paylaştık. Dışarıdan tenin ettiğimiz aşılar önemli olmakla birlikte asıl olan kendi aşımızı üretmektir. Bu salgının daha ne kadar süreceği, daha ne kadar mutasyon geçireceği belirsizdir. Ülkemizi salgın cenderesinden bir an önce kurtarmak, milletimizin sağlığını ve refahını güvence altına almak için kendi aşımıza sahip olmamız kritik öneme sahiptir. Üçüncü faza geçilen bu çalışma ile artık kendi aşımıza sahip olma konusunda artık son dönemece girmiş bulunuyoruz. Bu aşamanın da ön görülen sürede tamamlanarak aşımızın seri üretimine ve yaygın kullanıma geçilmesini temenni ediyorum. Vatandaşlarımızı bir an önce aşılarını olarak kendilerini ve sevdiklerini bu musibetten koruma hususunda sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyorum. Bir kez daha bu çalışmanın hayırlı olmasını diliyorum, bilim insanlarımıza ve 3’üncü faz uygulamasına katılacak vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum.”

    ADINI ERDOĞAN DUYURDU

    Bakan Koca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yerli aşının ismine dair görüşlerini sordu. Erdoğan, “Benim şahsen gönlümden geçen, hem ülkemizin tamamında dil noktasında kolaylık açısından ‘Turkovac’ ismi uygundur derim” dedi. Koca ise “Çok uygundur efendim. Hayırlı olsun. Biz de bu çerçevede hazırlıklarımızı hızlandıracağız” diye konuştu.

    Yapılan konuşmaların ardından Faz-3 kapsamında ilk doz uygulaması, gönüllüye yapıldı.

    ‘DÜNYA TIBBINA KAZANDIRMIŞ OLACAĞIZ’

    Bilim Kurulu üyesi olan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal da “Türkiye’de böyle bir aşı yapmaktan, gelişmesine katkıda bulunmaktan biz de çok gurur duyuyoruz. Çin aşısının Faz-3’ünü Türkiye büyük bir başarıyla gerçekleştirdi ve dünyanın saygın bir dergisinde yayımladı. İnşallah en kısa süre içinde bu çalışmamızı da bitirip bu aşımızı iyi bir yayınla dünya tıbbına kazandırmış olacağız. Milletimize, dünyamıza hayırlı olsun” dedi.

    ‘YATIRIMIN MEYVELERİNİ TOPLUYORUZ’

    ERÜ Aşı Araştırma ve Geliştirme Merkezi Müdürü Prof. Dr. Aykut Özdarendeli de “2013 yılında devletimizin yaptığı yatırımın meyvelerini topluyoruz. Sadece pandemi döneminde değil aynı zamanda gelecekte ortaya çıkabilecek hastalıklar açısından da çok iyi bir deneyim ve altyapıya sahip olduğumuzu söylemek isterim” diye konuştu.

    Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkan Prof. Dr. Erhan Akdoğan ise aşı çalışmalarına gerekli desteği sağladıklarını kaydetti.

    4 ÜLKEDE DAHA FAZ-3 ÇALIŞMASI

    Öte yandan ‘Turkovac’ın Faz-3 çalışmalarının Azerbaycan, Macaristan, Polonya ve Özbekistan’da da yürütüleceği öğrenildi.

  • Küba, Covid-19 aşısı Abdala’nın etkinlik oranını açıkladı

    Küba, Covid-19 aşısı Abdala’nın etkinlik oranını açıkladı

    Küba’nın koronavirüs aşısı Abdala için yüzde 92,28 etkinlik oranı açıklandı. Küba, kendi öz imkanlarıyla nüfusunu aşılayan ilk ülke olacak.

    Yeni tip koronavirüs (Covid-19) aşıları için bir süredir çalışmaların yürütüldüğü Küba’da, “Abdala” ismi verilen aşının yüzde 92,28 oranında etkinlik gösterdiği belirtildi.

    Küba Genetik Mühendisliği ve Biyoteknoloji Merkezinin (CIGB) Twitter paylaşımında, üretilen anti Kovid-19 dozunun etkinliğinin yüzde 92,28 olduğu belirtilerek, “Küba’nın bugün 5 aşı adayı var, yüzde 62 etkinlik ile Soberana 02 ve yüzde 92,28 etkinlik oranıyla Abdala’dır, bunlar zaten aşı olarak kabul ediliyor. Küba, kendi öz imkanlarıyla nüfusunu aşılayan ilk ülke olacak.” ifadesi kullanıldı.

    Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel de Twitter’dan aşı haberlerini paylaşmaktan büyük mutluluk duyduklarını dile getirerek, “Soberana 02 ve Abdala aşılarının başarılı çıkan sonuçlarının sevinciyle size bu haberleri veriyorum. Abdala’nın etkinliği gurur duyulacak bir olay. Tüm engellere rağmen bilim adamlarımız bize çok etkili 2 aşı verdiler” dedi.

    Küba, 19 Mart’ta çalışmaları devam etmekte olan aşılardan birinin insan denemeleri için onaylandığı ve 19 ila 80 yaşları arasında yaklaşık 48 bin kişi üzerinde deneneceğini açıklamıştı.

  • Dördüncü dalga endişesi! 7 soruda Delta varyantı

    Dördüncü dalga endişesi! 7 soruda Delta varyantı

    Uzmanlar tarafından açıklanan ve dünyada dördüncü dalga yaratabilecek Delta varyantı (Hindistan Mutasyonu) korkutuyor… Almanya, Fransa, Rusya, İspanya alarm verdi… Delta varyantının İngiltere’de vaka sayılarını yeniden yükselişe geçirmesiyle birlikte normalleşme adımları 1 ay süreyle ertelendi.

    Aşılamada belli aşamaya gelen ülkelerde varyantın baskın hale gelmesi, 80’den fazla ülkede görülmesi salgında ‘dördüncü dalga’ endişesine yol açarken, Türkiye’de durum ne? Sinovac ve BioNTech aşılarının bu varyanta karşı koruyuculuğu var mı? TÜSAD Başkanı, İzmir Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berna Kömürcüoğlu, 7 soruda Delta Varyantı ile ilgili merak edilenlere yanıt verdi.

    1) DELTA VARYANTI YENİ Mİ BULUNDU?

    Hürriyet gazetesinden Fulya Soybaş’ın sorularını yanıtlayan Doç. Dr. Berna Kömürcüoğlu, Delta varyantının yeni olmadığını, varyantlara Yunan harflerinin verildiğini belirtti. Kömürcüoğlu, “Biz Delta varyantını aslında Hindistan varyantı olarak biliyoruz ama 1 Haziran itibarıyla Dünya Sağlık Örgütü değişikliğe gitti ve varyant isimlerini Yunan alfabesinden harflerle değiştirdi. İngiliz varyantı Alpha, Güney Afrika varyantı Beta, Brezilya varyantı Gama, Hindistan varyantı ise Delta olarak anılıyor artık” dedi.

    2) DELTA VARYANTI DAHA MI BULAŞICI?

    Delta varyantının ‘çift mutasyonlu’ olduğunu vurgulayan Kömürcüoğlu, “Yani 2 mutasyonlu virüs birleşiyor (California mutasyonu üzerine spike proteinin yapısını değiştirmesi ile) üçüncü, süper bulaşıcı yeni bir mutasyon oluşuyor. Bu yeni mutasyonun antikordan kaçabilme özelliği var. Aşı etkinliğinin bu virüs için daha düşük olduğunu gösteren veriler geliyor. Bir araştırmaya göre Delta varyantı Alfa’ya kıyasla yüzde 60 oranında daha bulaşıcı” dedi.

    Doç. Dr. Berna Kömürcüoğlu’nun Delta varyantı ile ilgili sorulara verdiği yanıtlar şöyle;

    3) BELİRTİLERİ NELER? FARKLILIKLAR SÖZ KONUSU MU?

    “Mide, baş ve boğaz ağrısı, bulantı, ishal, kusma, yüksek ateş, burun akıntısı ile kendini gösteriyor. Gençlerde ağır bir soğuk algınlığı şeklinde ortaya çıkıyor. Koronavirüste görmeye alıştığımız tat ve koku almada kayıpların ise daha arkada kaldığı biliniyor”

    4) ÜLKEMİZDE UYGULANAN BİONTECH VE SİNOVAC AŞILARINDAN KAÇABİLİR Mİ?

    “Maalesef Sinovac ile ilgili elimizde çok veri yok. Singapur’dan gelen bazı verilere göre aşı Delta virüse karşı 25’te 1 etkili gibi. Pfizer-BioNTech aşısı en etkili olanı gibi… İlk dozdan sonra hastaneye yatmaya karşı yüzde 94, iki dozdan sonra hastaneye yatmaya karşı yüzde 96 etkili olan aşının, Delta varyantına karşı ise bir dozdan sonra yüzde 36, iki dozdan sonra yüzde 88 etkili olduğu tespit edildi. Türkiye’de sağlık çalışanları biliyorsunuz ocak ayında Sinovac ile aşılandı, 3. doz zamanı geldi. O nedenle tüm varyantlara karşı daha etkili olduğu gözlemlenen BioNTech ile bir ‘pekiştirme’ dozunun daha uygun olacağı söylenebilir”

    5) BU KOŞULLARDA TEK KURTARICI YİNE AŞI MI?

    “Doğru. Aşılar tek kurtarıcımız şu an için. Rusya alarm verdi; oluşan yeni vakaların yüzde 90’ının Delta varyantı olduğu bildirildi. Hem komşuyuz hem de yaz geldi malumunuz. Rusya’dan fazlaca turist gelecek. Bu da varyantın Türkiye’ye yayılabileceği anlamına geliyor. Buna karşı mutlaka önlem alınmalı. Aşılama şu an çok iyi gidiyor. Bu hızla devam edip, yüzde 70’leri geçersek, Avrupa’nın da korktuğu 4. dalgadan halkımızı korumakta başarılı oluruz”

    6) SALGINDA 4. DALGA MI?

    “Dünya genelinde korkulan bu maalesef. İngiltere normalleşmeyi 1 ay daha erteledi. Yasakları kaldırmıyor. Vakalarda son bir haftada yüzde 79’luk artış olduğu belirtiliyor. Fransa, İngiltere’den gelecek olanlara karantina uygulanması kararı aldı. Vaka sayılarında rekor bir artışın kaydedildiği Moskova’da an itibarıyla 9 bin 120 Covid-19 vakası görüldü. Delta varyantı nedeniyle vaka sayıları son haftalarda 3’e katlandı. Biz de sonbahar ile viral enfeksiyon dönemine gireceğiz. O zamana kadar aşılamaları tamamlayabilir, toplumsal bağışıklık oranlarını yakalayabilirsek en az hasarla bunu atlatabiliriz. Umuyorum, bu hızla gidersek, ülkemizde 4. piki görmeyiz ya da belki çok küçük bir artış ile bu zorlu süreci tamamlarız.”

    7) AŞIDAN SONRA KENDİMİZİ KORUMAK İÇİN EKSTRA YAPILABİLECEK BİR ŞEY VAR MI?

    “1,5 metre mesafe, el yıkama, maske takma ve havalandırma gibi kurallara aynen devam etmek gerekiyor. Unutmayın ki aşılı olsanız dahi virüs alabilir, hastalığı hafif semptomlarla geçirebilirsiniz. Az da olsa bulaştırıcı olma ihtimaliniz de var. Ayrıca aşı olmayan, yaygın genç nüfus var. Hele de bizde diğer ülkelerden de fazla. Kuralları hiçe saymak için çok erken. Yüzde 70 üzeri toplumsal bağışıklık olacak ki belki o zaman maske-mesafe-hijyeni bırakacağız… Henüz o aşamaya gelmedik! Yine erken bir şekilde gevşedik! Kendimizi ve yakınlarımızı korumak istiyorsak bunlara dikkat etmek şart! Yayılmanın durdurulması için varyantın olduğu bölgelere seyahat etmekten de kaçınılmalı”

  • Fransa, Türkiye’yi kırmızı listeden çıkardı

    Fransa, Türkiye’yi kırmızı listeden çıkardı

    Fransa, koronavirüs salgınına karşı seyahat kısıtlaması getirdiği kırmızı ülkeler listesinden Türkiye’yi çıkararak, turuncu ülkeler listesine aldı.

    Fransa, koronavirüs salgını nedeniyle seyahat kısıtlamaları getirdiği ülkelerin listelerini güncelledi. Buna göre, Türkiye kırmızı ülkeler listesinden turuncu ülkeler listesine alındı. Böylece Türkiye’den Fransa’ya seyahat edecek yolcular için 10 gün zorunlu karantina uygulaması kalkarken, Türkiye’den Fransa’ya gelenlerin covid-19’a karşı aşılanmamış olmaları halinde PCR testi yaptırmaları talep edilecek ve 7 gün boyunca karantina uygulanacak.

    Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Ali Onaner sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Sağladığımız detaylı bilgiler sonucunda, Fransa seyahat kısıtlamaları listesinde kırmızıdan turuncuya geçtiğimiz az önce açıklandı. Tüm seyahat edeceklere sağlıklı ve güzel tatiller dilerim” ifadelerini kullandı.

    ABD ve Kanada yeşil listeye alındı

    ABD ve Kanada yeşil listeye geçerken, Paraguay, Afganistan ve Maldivler kırmızı listeye alındı. Yeşil olarak sınıflandırılan ülkelerden gelen turistler, aşı kanıtı bulunan veya PCR testi negatif olan turistler ülkeye giriş yapabilecek. Kırmızı olarak sınıflandırılan ülkeler için Fransa, yalnızca zorunlu seyahatlere izin verirken, PCR testini aşılı olsun veya olmasın talep ediyor ve 10 günlük karantina süreci uyguluyor.