Etiket: koronavirüs

  • Mantı buluşmasında 14, dünür yemeğinde 8 pozitif vaka

    Mantı buluşmasında 14, dünür yemeğinde 8 pozitif vaka

    Kayseri’de, 100 bin nüfusta görülen koronavirüs vaka sayısı 97,72’den 142,95’e yükseldi. İl Sağlık Müdürü Ali Ramazan Benli, filyasyon ekiplerinin çalışmalarında mantı yapmak için bir araya gelen kadınlardan 14, dünürlerin yemeğinde 8 kişide pozitif vaka tespit edildiğini söyleyerek, “Böyle olduğu zaman biz nasıl mücadele edeceğiz?” dedi.

    İl Sağlık Müdürü Ali Ramazan Benli, güncellenen koronavirüs risk haritasında vaka sayısının artmasına ilişkin DHA’ya açıklama yaptı. Benli, illerin renk değişiminde vaka sayılarının yanında, hastanedeki mevcut durum, vaka test oranı ve salgın ilerleyişinin de dikkate alındığını belirtti. Benli, “Şehrimizde her ne kadar vaka sayıları artıyor olsa da hastane durumu, vaka ilerleyişi, vaka test oranları ve salgın ilerleyişi değerlendirildiğinde renginin değiştirilmemesi kararı verilmiş oldu” dedi.

    ‘MUTANT VİRÜS ÇIKINCA TEMASLILAR ORTAYA ÇIKTI’

    Pandemi ile mücadele eden filyasyon ekiplerinin yaşadığı sıkıntıları anlatan Benli, test sonucu pozitif çıkanların temaslıların isimlerini vermediğini söyledi. Benli, filyasyon ekibinin hastalığa yakalanan birinin temaslılarını bulmak için gittiğinde hiç temaslı çıkmadığını, sonra vaka mutant virüslü çıkınca temaslıların ortaya çıktığını anlatarak, “Ekiplerimiz vaka temaslısını almaya gidiyorlar; ama hiç temaslı alamıyorlar. Ancak vaka mutant vaka çıkınca arkadaşlar tekrar evine gidiyorlar. Tekrar geçmişe dönük 3 günlük kimlerle karşılaştığını aldıklarında yaklaşık 50’den fazla kişiyi temaslı olarak kaydediyorlar. Yani biz şu an bu temaslıları alamadığımız zaman virüsün yayılımına engel olamayız. Temaslı konusunda doğru bilgi verirsek çevremizi ve şehrimizi korumuş olacağız” ifadelerini kullandı.

    MANTI BULUŞMASINDA 14 VAKA

    Filyasyon ekiplerinin karşılaştığı ilginç olaylara değinen İl Sağlık Müdürü Benli, “Filyasyon ekibimiz apartmanda bir daireye gittiklerinde yan dairede çok fazla ayakkabı olduğunu görmüşler. Kapıyı çaldıklarında gün yapıldığını, içeriden 6 ailenin çıktığını görmüşler. Dün yine başka ekip arkadaşlarımız taziye evini görüyorlar. Taziye evine gittiklerinde aynı ortamda bulunan 110’dan fazla kişi saymışlar. Böyle olduğu zaman biz nasıl mücadele edeceğiz? Bunların dışında bir de apartmanın birinin bodrum katında kadınlar mantı sıkınca 14 pozitif vaka çıktı. Bir de dünürler bir araya gelmiş, yemek yemişler. Oradan 8 pozitif vaka çıktı. Pandemi bitmedi, devam ediyor. İlde her ne kadar fazla hissetmiyor olsak da pandemi can yakmaya devam ediyor. Çevremizdeki insanları kaybetmemek için kesinlikle pandemi bilincini edinmemiz gerekiyor. Kapalı, yoğun ortamlardan uzak durmamız, doğru bilgi paylaşımı yapmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

  • İki aylık bebek koronavirüs kurbanı

    İki aylık bebek koronavirüs kurbanı

    Bolu’da engelli olarak dünyaya gelen iki aylık bebek, iki haftadan beri koronavirüs tedavisi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.

    İki ay önce engelli olarak dünyaya gelen Mustafa Yusuf Altundağ adlı bebeğe, iki hafta önce koronavirüs teşhisi kondu. Kentin tanınmış iş insanlarından Kenan Altundağ’ın oğlu olan Mustafa Yusuf bebek, durumu ağırlaşınca Ankara’daki özel bir hastaneye kaldırıldı.

    Mustafa Yusuf bebek dün, doktorların tüm müdahalesine karşın kurtarılamadı. Mustafa Yusuf Altundağ’ın cenazesi, Gerede ilçesine bağlı Ahmetler köyünde toprağa verildi.

  • Türkiye’de 2 doz aşı olan 852 kişi Covid-19’a yakalandı

    Türkiye’de 2 doz aşı olan 852 kişi Covid-19’a yakalandı

    Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Türkiye’de Covid-19 aşısının iki dozunu yaptırıp bağışık olan 1 milyon 300 bin kişiden 852’sinin Covid-19’a yakalandığını, bu sayı içinde 53 kişinin hastanede yattığını, 5 kişinin ise yoğun bakımda tedavi gördüğünü söyledi. İlhan, “Yoğun bakımda yatan kişilerden entübe olan ya da hayatını kaybeden yok. Demek ki aşı gerçekten çok etkili oluyor. Zaten aşıda da amaç insanların ağır hastalık geçirmesini engellemek” dedi.

    “1 YILDA 29 BİN CANIMIZI YİTİRDİK”

    Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, koronavirüse karşı yapılan aşılamaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İlhan, Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görülmesinin üzerinden 1 yıl geçtiğini anımsatarak, bu süreç boyunca 2 milyon 800 binden fazla kişinin koronavirüse yakalandığını, 29 binden fazla kişinin de hayatını kaybettiğini söyleyerek “Burada önemli olan 29 bin canımızı yitirmiş olmamız. Koronavirüs dünyayı etkiliyor, dünyada da rakamlar çok olumsuz durumda. Türkiye, görece baktığınızda koronavirüs kontrolünde iyi ülkeler arasında yer alıyor. 29 bin vatandaşımızı kaybettik; ama yeterli tedavi ve önlemler almasaydık bu rakam çok daha yukarıya doğru çıkabilirdi” dedi.

    ‘YAKIN ZAMANDA AŞIDA İKİNCİ GRUBA GEÇİLECEK’

    Prof. Dr. İlhan, koronavirüs ile mücadelede iki yöntem olduğunu belirterek, “Biri virüse hiç yakalanmamak, fiziksel mesafe, maske ve hijyene dikkat ederek. Bunun yanında bir de aşımız var. Dünya 2020 sonbaharından itibaren aşılamaya başladı. Biz de Türkiye Cumhuriyeti olarak ocak ayının başında aşılamaya başladık. Geldiğimiz noktada Türkiye’deki ilk aşılamadan bu yana tam 2 ay geçti sayılır. Bu 2 aylık zaman diliminde de 10 milyon 400 binden fazla aşı yaptık. 2 milyon 600 bini de bunların ikinci dozu. Bir başka ifade ile yaklaşık 700-800 bin kadar sağlık çalışanımızı ikinci dozda aşıladığımızı öngörürsek bu, 1 milyon 800 bin kadar 65 yaş üzeri büyüğümüzü aşıladığımız anlamına geliyor. Çok yakın zamanda ikinci gruba geçilecektir. Her iki grubun aşılanması tamamlanırsa koronavirüs için bir hayli aşama kat etmiş olabileceğimiz kanısındayım” diye konuştu.

    ‘İKİNCİ DOZ AŞI OLAN 852 KİŞİ HASTALIK TANISI ALDI’

    Prof. Dr. İlhan, aşının önemine değinerek, ikinci dozu yaptıktan sonra üzerinden iki hafta geçen, yani ‘bağışık’ denebilecek seviyeye ulaşan kişilere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. İlhan, “İki doz koronavirüs aşısı olduktan sonra üzerinden iki hafta geçen, yani bağışık olarak tanımlayabileceğimiz 1 milyon 300 bin vatandaşımızdan sadece 852 kişi hastalık tanısı aldı, bunların içerisinde de sadece 53 tanesi hastanede yattı, bunların içerisinde de yoğun bakımda yatan sadece 5 kişi söz konusu. 5 kişiden 3’ü de taburcu oldu. Bunları hiçbiri entübe değil, hayatını kaybetmiş değil. Benzer bir durum bizde de söz konusu, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde de yine aşı olduktan sonra enfekte olan kişiler var; ama hiçbiri yoğun bakımda yatmadı, entübe olmadı. Yoğun bakımda yatan kişilerden entübe olan ya da hayatını kaybeden yok. Bu çok önemli. Demek ki aşı gerçekten çok etkili oluyor. Zaten aşıda da amaç insanların ağır hastalık geçirmesini engellemek. Belki hastalığa yakalanmasını engelleyemiyor; ama yakalanan kişiler ağır hasta olmuyor, yoğun bakımlık olmuyor, entübe olmuyor, hayatlarını kaybetmiyor. Tüm vatandaşların tereddüt etmeden aşı olmaları koronavirüs ile mücadeleye çok ciddi katkı sağlayacaktır” ifadesini kullandı.

  • “Türkiye’de salgının 1. yılı” Bakan Koca açıklama yapıyor

    “Türkiye’de salgının 1. yılı” Bakan Koca açıklama yapıyor

    Koronavirüs salgınında geçen son bir yılın değerlendiren Fahrettin Koca, ”Covid-19, son 100 yıl içinde tüm dünyanın aynı anda savaştığı, vaka ve kayıp sayıları bu denli yüksek ilk salgın” açıklamasını yaptı. Koronavirüsün kısa sürede grip gibi bir hastalık haline gelmeyeceğini ancak çok geçmeden de gücünü yitireceğini söyleyen Bakan Koca, ”2021’de 2020’deki kabusu yaşamayacağız” dedi.

    Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının açıklanmasının ardından tam bir yıl geçti. Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı verilere göre bugüne kadar ülkede toplam 2 milyon 821 bin 943 kişide koronavirüs vakasına rastlandı. O günden itibaren dünyada olduğu gibi Türkiye’de salgınla mücadele kapsamında birçok önlem alındı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’nin koronavirüs gölgesinde geçen son bir yılını değerlendirdi.

    Bakan Koca’nın konuşmasından öne çıkanlar:

    ”İlk koronavirüs vakası açıkladığımız günün üzerinden tam bir yıl geçti. 10 Mart’ı 11 Mart’ı bağlayan gece huzurlanıza çıkıp, hazırlıklı olduğumuzu ifade etmiştim. Son 1 senede yaşama düzenimiz alt üst oldu. Covid-19, son 100 yıl içinde tüm dünyanın aynı anda savaştığı, vaka ve kayıp sayıları bu denli yüksek ilk salgın. Bugün itibariyle uygulanan aşı 10 milyon dozdan fazladır.

    YERLİ AŞI ÇALIŞMASI

    Yakın bir gelecekte kendi aşılarımızı kullanacağız. Dünyada kullanımda olan 7 aşı var. Çok yakında 5 yerli aşı adayımız daha insan çalışmalarına başlayacak. Yakın bir gelecekte kendi aşılarımızı kullanacağız. Türkiye büyük bir yarışın olduğu aşı tedariğinde en hızlı davrananlardan biridir. Çin’deki üretici ile 50 milyon aşı anlaşmasını kasımda yaptık. Koronavirüs kısa sürede grip gibi bir hastalık haline gelmeyecek ama çok geçmeden gücünü yitirecek.

    KORONAVİRÜSTEN İLK ÖLÜM

    Kaybettiğimiz ilk hasta 89 yaşında kronik hastalıkları olan bir eczacıydı. O günden bugüne can kaybı 30 bine yaklaştı.

    TÜRKİYE’DE AŞILAMA

    Planladığımız gibi nüfusun 50 milyonluk kısmının aşısını sonbahardan önce yaparsak, salgın üzerimizde ağır baskı olmaktan çıkacak. Aşı programı muntazam şekilde yürüyor. Kuvvetle umut ediyorum, dünya ölçeğinde verilen bu savaşta başarı gösterilen ilk cephelerden biri bu ülke olacak. Maskeleri tanımadığımız, yakın durmanın yakınlık ifadesi olduğu günlere geri dönmeyi tam vaat edemem ama oraya doğru yürüdüğümüzü görüyoruz. Kabus 2021’de devam etmeyecek.

    Planladığımız gibi nüfusun 50 milyonluk kısmının aşısını sonbahardan önce yaparsak, salgın üzerimizde ağır baskı olmaktan çıkacak. Kuvvetle umut ediyorum, dünya ölçeğinde verilen bu savaşta başarı gösterilen ilk cephelerden biri bu ülke olacak. Maskeleri tanımadığımız, yakın durmanın yakınlık ifadesi olduğu günlere geri dönmeyi tam vaat edemem ama oraya doğru yürüdüğümüzü görüyoruz”

  • Türkiye’de görülen ilk vakanın üzerinde 1 yıl geçti

    Türkiye’de görülen ilk vakanın üzerinde 1 yıl geçti

    Koronavirüs salgınında ilk vakanın görüldüğü tarihten bu yana bir yıl geçti. Şu anda turuncu kategoride olan Bursa’da vatandaşlar çektikleri sıkıntıları ve bir yılda hayatlarında yaşanan değişiklikleri anlattılar.

    Türkiye, 11 Mart 2020’de açıklanan ilk vakayla birlikte 1 yıldır koronayla mücadelede 34 milyondan fazla test yaptı. 2 milyondan fazla kişi hastalığa yakalanırken, resmi rakamlara göre yaklaşık 29 bin kişi de hayatını kaybetti. Türkiye’de koronavirüs kaynaklı ilk ölüm ise, 15 Mart tarihinde Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın vefatıyla kayıtlara geçti.

    İlk sokağa çıkma kısıtlaması, 10-12 Nisan 2020 tarihinde 30 büyükşehir ile akciğer rahatsızlıklarının sık görüldüğü Zonguldak’ta uygulandı. Yaşanan zorlu süreçte, Sağlık Bakanlığı, valilikler, büyükşehir belediyeleri, STK’lar ve bir çok özel kurum ve kuruluş vatandaşlara destek olmaya çalıştı.

    Bir yılın ardından Bursa’da mikrofon uzatılan vatandaşlar şu cümlelere yer verdi:

    “Ben sağlık çalışını olduğum için ailemden ve nişanlımdan uzak tek başıma kalıyordum. Hayatım; hastane ile yattığım yatak arasında geçti. Duvarlar arkadaşlarım oldu. Ailemden herkesin korona testi pozitif çıktı. Ancak ben her gün korona hastalarıyla birlikte olmama rağmen şükürler olsun hiç olmadım.”

    Bir otomobil fabrikasında çalışan vatandaş ise, “Bizim de işler çok yoğundu. Ama hastalığının artısının yanı sıra eksileri çok oldu. Aynı şehirde bulunmamıza rağmen nişanlımla görüşemedik. Ama sağlık çalışanının eşi olmak da kolay değil. Nasıl asker eşleri evlerde sabırla onları bekliyorlarsa, bizler de onları sabırla bekleyeceğiz” diye konuştu.

    Kapalı çarşıda çalışan tezgahtar da, “Biraz daha az gezmeye başladık. Sosyal hayatımız bitti. Eğlenceye gitmez olduk. Ailemde çok şükür korona virüse yakalanan olmadı. Ancak çok yakın arkadaşlarımın ailelerinden hayatlarını kaybeden oldu. Etrafımda çok fazla koronaya yakalanan da oldu” dedi.

  • Orhaneli’de son 12 gündür pozitif vaka görülmedi

    Orhaneli’de son 12 gündür pozitif vaka görülmedi

    Bursa’nın 12 gündür pozitif vaka görülmeyen Orhaneli ilçesinde, hasta sayısı dün itibariyle sıfırlandı. Orhaneli Belediye Başkanı Ali Aykurt, “İlçemizde dün itibariyle koronavirüs vakası kalmadı. Mavi boncuğumuzu taktık. İnşallah bizim için nazar boncuğu olur ve bir daha ilçemize uğramaz” dedi.

    Bursa’nın yaklaşık 20 bin nüfuslu Orhaneli ilçesinde, koronavirüs tedbirleri kapsamında uygulanan denetimler, sağlık çalışanlarının özverili çalışması ve vatandaşların da kurallara uymasıyla son 12 gündür pozitif vaka görülmedi. 27 Şubat’tan önce pozitif vakaların da iyileşmesiyle ilçedeki vaka sayısı da dün sıfırlandı. Koronavirüs sürecinde Türkiye’nin en güvenli ilçelerinden biri olan Orhaneli’deki vatandaşların en büyük korkusu ise dışarıdan gelenlerin ilçeye virüs taşıyabilecek olması.

    ‘İNŞALLAH BİR DAHA İLÇEMİZE UĞRAMAZ’

    Konuyla ilgili açıklama yapan Orhaneli Belediye Başkanı Ali Aykurt, “İlçemizde dün itibariyle koronavirüs vakası kalmadı. Mavi boncuğumuzu taktık. İnşallah bizim için nazar boncuğu olur ve bir daha ilçemize uğramaz. Yaklaşık 1 yıldan beri ülke olarak mücadele vermiş olduğumuz koronavirüs sürecinde, biz de ilçemizde oluşturduğumuz Hıfzıssıha Kuruluyla çok güzel ve düzeyli çalışmalar gerçekleştirdik. 1 yıl önce başlayan koronavirüs sürecini, ilçemizin de küçük olmasıyla birlikte başarıyla yönettik. Her yere ulaşabildik. Aşı sürecimiz bu kapsamda devam etmekte. Sağlık Bakanlığımızın belirlemiş olduğu aşı programını, kademeli olarak ilçemizde, İlçe Sağlık Müdürlüğümüzün kontrolünde insanları yormadan, evlerinde gerçekleştiriyoruz” dedi.

    ‘HAFTA SONU İLÇEYE GELENLER AZAMİ DİKKAT GÖSTERSİN’

    Orhaneli’nin son yıllarda çok fazla göç veren bir ilçe olduğunu belirten Aykurt, “Buralarda şu anda yaşlı nüfusumuz var. Yetişen gençlerimiz Bursa’da ikamet ediyor. Hafta sonları hareket çok yüksek oluyor. Bursa’dan gelecek olan hemşehrilerimize Belediye Başkanı olarak şunu söylemek istiyorum; yaşlılarımızı korusunlar. Orhaneli halkımızı korusunlar. Şu anda vaka sayımız sıfır. Orhaneli halkını korumaları için azami dikkatlerini talep ediyorum. Ne kadar çok dikkat ederlerse ne kadar çok yaşlılarımızı korurlarsa, o kadar iyi olacaktır” diye konuştu.

    ‘ŞEHİR MERKEZİNDEN İLÇEMİZE GELİŞLER AZALMALI’

    Vaka sayısı sıfırlandığı için mutlu olduğunu belirten eczane çalışanı Hüseyin Külahlı, “Vaka sayılarındaki düşüşler 15- 20 gündür devam ediyor. Biz bunları da gözlemliyoruz. Temizlik, hijyen ve kurallara uyduktan sonra hastaneye giden hasta sayılarında da düşüş oldu. Hafta sonları şehir merkezinden Orhaneli’ye gelişler daha az olursa, bu süreci hep birlikte atlatacağımıza inanıyorum. Vakaların arttığı dönemde ilçemizde hiç vaka görülmemesi, bizler için güzel haber. Tek temennimiz tüm Türkiye’nin aynı seviyeye gelmesi” diye konuştu.

    ‘VAKANIN OLMAMASI BİZİ MUTLU EDİYOR’

    Koronavirüs süreciyle birlikte herkeste korku olduğunu söyleyen Yavuz Aytekin, “Koronavirüs süreci başlayalı 1 yıl oldu. İlk zamanlarda herkeste korku vardı. Birkaç vaka varken insanlar pencerelerini kapattı. Kimse dışarı çıkmadı. Bu, bizler için çok büyük bir sosyal buhrandı. Zamanla biraz artış, biraz azalış yaşadık. Son zamanlarda ilçemizdeki vaka sayılarında iyileşme var. Son 2 haftadır da hiç vaka görülmedi. Bu da bizi mutlu ediyor. Daha dikkatli olmamızı da sağlıyor. Vakaların sıfır olması, bizler için güzel bir şey” ifadelerini kullandı.

  • Dikkat çeken açıklama! Vaka sayısı 20 bini bulabilir

    Dikkat çeken açıklama! Vaka sayısı 20 bini bulabilir

    Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ümit Savaşçı, “Mart ayının 15’inden sonra günlük vaka sayılarımız 15 bine, Mart ayı sonu Nisan ayı başında 20 binleri bulabilir. Mart ayının 15’i bizim bu süreçteki rakamlarımız için aslında çok belirleyici olacak” dedi.

    Doç. Dr. Ümit Savaşçı, koronavirüs salgınında son dönemde artan vaka sayılarını değerlendirdi. Savaşçı, halkın korku ve paniğe kapılmamasını, gerekli tedbirlerle uyuldukça Türkiye genelinde ciddi başarılara ulaşılacağını söyledi. Halkın korku ve paniğe sevk olmaması gerektiğini belirten Savaşçı, “Sahadaki verilerimize göre ve Türkiye geneline baktığımızda aslında aşılanma başarıya ulaşsa da rehavet daha baskın geldiği için Türkiye genelinde vaka sayıları biraz daha artacaktır. Ama halkımız korku ve paniğe sevk olmasın. Çünkü bu da rehaveti ekstra tetikliyor. İnsanlar bıkkınlığa düşüyor. Gerekli tedbirlere uyalım ve tedbirlere uydukça Türkiye genelinde gerçekten il bazında çok ciddi başarılara ulaşacağımızı düşünüyorum” diye konuştu.

    MUTASYONUN ETKİSİ

    Savaşçı, özellikle mutasyonun etkisine dikkat çekerek, “Bizim hastanemizde de Güney Afrika, Brezilya, İngiltere mutasyonu vakalarımız var, mutasyonlar da biraz tetikliyor. Dolayısıyla korkmadan, endişe etmeden, rehavete kapılmadan bu mücadelede 3-4 ay daha devam edersek, ülke olarak başarıya ulaşabileceğimizi düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

    ‘TAM KAPAMA OLACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM’

    Türkiye’nin vaka artışlarında ve piklerde Avrupa’nın 2 ay gerisinden geldiğine dikkat çeken Savaşçı, şunları kaydetti:

    “Dolayısıyla Mart ayının 15’inden sonra günlük vaka sayılarımız 15 bine, Mart ayı sonu Nisan ayı başında 20 binleri bulabilir. Ama aşılanma hızını artırırsak ve iller bazında kurallar artarsa bu sayılara ulaşmayabiliriz. Mart ayının 15’i bizim bu süreçteki rakamlarımız için aslında çok belirleyici olacak. O zaman yatay bir seyir seyrederse, tabii ki vatandaşlarımızın kurallara uyması burada birinci kural. O zaman evet 3’üncü piki yaşamayabiliriz; ama Martın 15’inde eğer günlük vaka sayılarında bu şekilde bir artış olursa ne yazık ki biz Nisan ayında 3’üncü pike ulaşmış olacağız. O zaman tabii ki ülkede çok ciddi kısıtlamalar ve ne yazık ki can kayıplarımız, hastaneye yatış oranlarımızda da ciddi artışlar olabilir. Açıkçası ülkemizde tam kapama olacağını düşünmüyorum. Dünyada şu anda aşılama sıralamasında 5’inci ülkeyiz. Tam kapama olacağını düşünmüyorum. Ama tedbirlerin sıkılaştırılması, iller arası transportun azaltılması, okulların daha kontrollü hale gelmesi özellikle işletmelerin kurallara daha dikkat etmesi, hafta sonu kısıtlamaların belki eklenmesi şeklinde bazı kısıtlamalar olabilir.”

    ‘KİLİT NOKTA AŞILAMA’

    Savaşçı, kilit noktanın aşılama olduğunu kaydederek, “Aşılandıkça hastaneye yatış oranları ve yoğun bakım ihtiyaçları azaldıkça tam kapanma ihtiyacı da kalmayacaktır. Bu oran ölüm oranlarını da azaltacaktır. Buradaki tek sıkıntımız mutasyonların aşıdaki etkilerini, insanlar üzerindeki etkilerini dünya da bilmiyor şu anda biz de bilmiyoruz. Bunları hep birlikte önümüzdeki günlerde yaşayarak göreceğiz. Tabii ki sahadan veriler ve sayılar geldikçe bilim kurulumuz, bakanlıklar çeşitli çalışmalar yapacak ve bunları hep birlikte gün gün yaşayacağız” dedi.

  • Bursa’da o ilçede vaka sayısı sıfıra düştü

    Bursa’da o ilçede vaka sayısı sıfıra düştü

    Bursa’nın Orhaneli ilçesinde koronavirüs vaka sayısı sıfırlandı. Yapılan sıkı denetimler sayesinde, 2 gün öncesine kadar 7 olan koronavirüs vaka sayısı bugün gün itibari ile sıfıra düştü.

    İlçede pandemi süresinde çok sıkı denetimler yapılırken uygulamaların ardından ilçe merkezi ve toplam 61 mahallede koronavirüs vakası tespit edilen kişi kalmadı.

    Kaymakam Emir Osman Bulgurlu, Belediye Başkanı Ali Aykurt ile denetlemelere katıldı. Bulgurlu, ilçe esnafı ve vatandaşa hassasiyetlerinden dolayı teşekkür etti. Salı pazarı esnafını ve berberleri denetleyen ekipler, maske, mesafe ve temizlik hususunda ikazlarda bulundu.

  • Koronavirüs nedeniyle bir gözünü kaybetti

    Koronavirüs nedeniyle bir gözünü kaybetti

    Kahramanmaraş’ta Metin Çuhadar’ın (52) sol gözü, koronavirüs nedeniyle görme yetisini tamamen kaybetti. Koronavirüsü yendikten 2 ay sonra sol gözünün tamamen karardığını belirten Çuhadar’a teşhisi koyan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gökhan Özdemir, koronavirüse bağlı olarak göz damarlarında tıkanıklık meydana geldiği için Çuhadar’ın görme yetisini kaybettiğini belirtti.

    KSÜ Tıp Fakültesi Kütüphanesi sorumlusu öğretim görevlisi Metin Çuhadar, Kasım ayında koronavirüse yakalandı. Tedavinin ardından sağlığına kavuşarak, tekrar işine dönen Çuhadar’ın 2 ay sonra sol gözü görme yetisini kaybetti. Görev yaptığı fakültenin göz polikliniğine müracaat eden Çuhadar’ı muayene eden KSÜ Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gökhan Özdemir, Çuhadar’ın geçirdiği koronavirüsün göz damarlarında tıkanıklığa neden olduğunu, bu nedenle de görme yetisini kaybettiğini belirledi.

    “KORONAVİRÜSTEN DOLAYI BAŞIMA BÖYLE BİR ŞEYİN GELECEĞİ HİÇ AKLIMA GELMEZDİ”

    4 çocuk babası Metin Çuhadar, koronavirüsü çok rahat atlattığını, tedavi süresince de doktorun tüm uyarılarına uyup verdiği ilaçları da kullandığını söyledi. Daha önce gözüyle ilgili hiçbir rahatsızlık yaşamadığını, sol gözünün birden karardığını ifade eden Metin Çuhadar, koronavirüse yakalanması ve sonrasında yaşadıklarını şöyle anlattı:

    “Koronavirüse kasım ayının başında yakalandım. 15 gün karantinada kaldık. 3 Şubat’ta gözümde güneş ışığı gibi bir şeyler parladı. İkinci gün görme kaybı başladı. Sonra KSÜ Tıp Fakültesi Göz Polikliniği’ne muayeneye geldim, damar tıkanıklığı teşhisi koydular ve oksijen tedavisine yönlendirdiler beni. 20 seans almama rağmen açılmadı, tekrar geldim ve düzelmeyeceğini öğrendik. Göz kapandı tamamen. Görme kaybının Covid’in kanı koyulaştırmasından dolayı pıhtı atmasından, göz damarlarının tıkaması nedeniyle olduğunu biliyoruz. Koronavirüsten dolayı başıma böyle bir şeyin geleceği hiç aklıma gelmezdi. Çünkü koronavirüsü çok hafif atlattım, neredeyse nezle gibiydi, grip gibi bile değildi. Ama sonuçta böyle bir vakayla karşılaştık. Ağrı acı olmadı, sadece gözde görme kaybı oldu, 2 gün içinde tamamen gitti.”

    “VİRÜSÜN YOL AÇTIĞI EMBOLİLERDEN DOLAYI GÖZDEKİ DAMALAR TIKANIYOR”

    Prof. Dr. Gökhan Özdemir ise, koronavirüsün tüm vücutta emboliler (damar tıkanıklığı) oluşturarak tüm damarları tıkadığını ve buna bağlı olarak da tahribat meydana geldiğini söyledi. Koronavirüsün gözde pek çok dokuyu etkileyebilen bir hastalık olduğunu kaydeden Özdemir, şöyle devam etti:

    “Hastamız, tam görme kaybından yakınıyordu. Yaklaşık 2 ay öncesinden Covid’i geçirmiş, atlatmış ve iyileştikten bir ay sonra bir gözünde kalıcı görme kaybıyla karşımıza çıktı. Hastayı muayene ettiğimizde bir gözünü besleyen arterde, santral retinal arterinde tıkanıklık ve buna bağlı olarak kalıcı görme kaybını fark ettik. Covid, vücuttaki tüm organları etkileyip zarar verdiği gibi gözlere de zarar verebilir ve genellikle de verdiği zarar damar tıkanıklığı yüzünden oluyor. Virüsün yol açtığı kardiyovasküler komplikasyonlar ve embolilerden dolayı gözdeki damarlar tıkanıyor. Çünkü bu virüsün insan metabolizmasına verdiği zarar, son derece komplike ve karmaşık. Bu, virüsün hastalık sürecinde sitokin fırtınası gibi pek çok olay söz konusu ve bu tür sitokin fırtınası gibi benzer olayların insan vücudunda emboli yapması söz konusu. Bu emboliler hangi organda olursa o organın dizfonksiyonu olarak karşımıza çıkabiliyor. Muhtemelen bu sitokin fırtınasına benzer olayların gözümüzdeki embolileri de tetiklediğini, varsaymak doğru olabilir. Ne yazık ki bu tablo, geri dönüşümsüz bir tablo. Bu koronavirüsün yol açtığı arter tıkanıklığına bağlı geri dönüşümsüz ve kalıcı bir görme kaybına yol açıyor. Bu da hastalarımız için çok olumsuz bir durum.”

    “HASTALIĞI NE KADAR HAFİF GEÇİRİRLERSE GEÇİRSİNLER KENDİLERİNE VERİLEN İLAÇLARI KULLANSINLAR”

    Damaların, dokulara besin ve oksijen taşıdığını ve bu nedenle de hayati önem taşıdığını ifade eden Gökhan Özdemir, damalarda meydana gelebilecek emboli, yani tıkanma nedeniyle dokuların beslenemediğini, buna bağlı olarak da dokularda tahribat yaşandığına dikkat çekti. Gözlerdeki embolilerin daha mikro emboli olduğunu, bunun da gözdeki dokularda tahribat yaratarak görme kaybına yol açtığını belirten Özdemir, koronavirüs hastalarını da uyararak, “Koronavirüs tanısı alan hastalarımız, hastalığı ne kadar hafif geçirirlerse geçirsinler kendilerine verilen ilaçları kullansınlar. Çünkü bu ilaçlar, ileride bir takım komplikasyonların gerçekleşmesini engelleyecektir. Bazen hastalarımız ‘Hastalığı çok ciddi geçirmiyorum, semptomlarım çok hafif o zaman bu ilacı yutmasam da olabilir’ diye düşünebiliyorlar. Bu yaklaşım doğru bir yaklaşım değil. Ne kadar hafif geçirirlerse geçirsinler muhakkak hekimler tarafından kendilerine verilen ilaçları kullanmalarında fayda var” dedi.

  • İstanbul’un en büyük koronavirüs test laboratuvarı… Günde 10 bin test yapılıyor

    İstanbul’un en büyük koronavirüs test laboratuvarı… Günde 10 bin test yapılıyor

    Günde yaklaşık 100 bin koronavirüs testinin yapıldığı İstanbul’daki laboratuvarlardan en büyüğü Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi laboratuvarı. Burada günde 10 bine yakın test sonucu çıkıyor. Laboratuvardaki çalışmalar Demirören Haber Ajansı (DHA) tarafından görüntülendi. Hastanedeki çalışmalarla ilgili bilgi veren İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Laboratuvar Direktörü Uz. Dr. Cemal Kazezoğlu, “İlimiz şu anda turuncu kapasitede. Biz daha çok test yaptığımız için daha çok vaka yakalıyoruz o nedenle turuncudayız şu anda.”dedi. Dr. Kazezoğlu, ” Eğer bu yeni normal döneminde bu kısıtlı sosyalleşmeye hep birlikte ilan edilmiş kurallara uyarak sahip çıkarsak, buna özen gösterirsek turuncu sarıya, sarı maviye dönebilir” diye konuştu.

    İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’nün İstanbul’da bu alanda hizmet veren 14 laboratuvarı var. Ayrıca ill sağlık müdürlüğünün yetkilendirdiği 63 özel laboratuvar bulunuyor. Bu laboratuvarların günlük toplam test sayısı yaklaşık 100 bine kadar çıkıyor. Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki laboratuvar cihaz kapasitesi ve çalışan açısından en büyüğü. Hastanenin laboratuvarında uzmanlar ve personelden oluşan 40 kişilik ekip çalışıyor. Laboratuvarda gelen numuneleri önce numaralandırıyor, pencere bölümlü odalarından kayıt ediliyor, sonrasında izolasyon yapılan numuneler, PCR cihazları ile sonuçlandırılıyor. Numunelerin sonuçları bilgisayar ekranında da tek tek inceleniyor. Uzman ekip tarafından yapılan çalışmaların ardından sonuçlar 4 ila 8 saat arasında hastalara Sağlık Bakanlığı’na ait olan e-nabız üzerinden dijital ortamda ulaştırılıyor.

    MUTASYON TESTLERİ

    Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi koronavirüs test laboratuvarında mutasyon araştırmaları ve testleri de yapılıyor. Pozitif çıkan numunelerde, Güney Afrika, İngiltere, Brezilya gibi tanımlanmış mutasyonlara bakılıyor. Ayrıca mutasyondan şüphe edilip ancak taramayla görülemeyen şüpheli örnekleri de Ankara’ya Sağlık Bakanlığı’nın Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ndeki laboratuvara gönderiliyor.

    “40 KİŞİLİK BİR EKİP ÇALIŞIYOR”

    İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Laboratuvar Direktörü Uz. Dr. Cemal Kazezoğlu, laboratuvarlar hakkında bilgi vererek, “Bizim İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü olarak 14 tane laboratuvarımız var İstanbul’da bu hizmeti veren. Bunlardan en büyük kapasiteli olan şu anda konuştuğumuz Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Araştırma Hastanesi kovid test merkezi. Buraya gelen örnekler, burada yaklaşık 40 kişilik bir ekip çalışıyor. Gelen örnekler öncelikle kabuller, değerlendirmeleri yapılıyor. Daha sonra izolasyon aşamasına, sonrasında da PCR çalışmasına alınıyorlar. Çıkan sonuçlar yapay zeka yardımıyla uzman arkadaşlarımız tarafından değerlendirilip onaylanıyor” dedi.

    “HEPSİNİN TOPLAM KAPASİTESİ 90-100 BİN”

    Dr. Kazezoğlu, Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki laboratuvar konusunda da bilgi vererek, “En büyük dememin sebebi; cihaz kapasitesi, uzman sayısı, çalışan sayısı açısından. Bu laboratuvarda bizim günde 10 bin test çalıştığımız günler oldu” dedi.

    Kazezoğlu, İstanbul’daki diğer laboratuvarlar konusunda ise, “Şu an itibariyle öyle sayılarımız yok daha az sayıda test çalışılıyor gelen örnek sayısı az olduğu için ama günde 10 bin test verdiğimiz zamanlar olmuştu. İstanbul’da da İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yönetilen 14 laboratuvar günlük toplam 60-65 bin ortalama test kapasitesine sahip. Bu kadar şu an çalışılmıyor, o kadar örnek gelmiyor ama oraya kadar çıkabiliyor. Ayrıca 63 tane özel laboratuvar var yetkilendirdiğimiz, yetki vermiş olduğumuz. Hepsinin toplam kapasitesi 90-100 bin arasına kadar çıkabiliyor. Biz Kasım ayında pandeminin yoğun yaşandığı günlerde, Kasım ortasında bu rakamları gördük. Şu an itibariyle sayılarımız bu düzeyde değil, düştü” ifadelerini kullandı.

    “PCR POZİTİF ÖRNEKLERDE İLAVETEN MUTASYON ÇALIŞMASI YAPIYORUZ”

    Dr. Cemal Kazezoğlu, laboratuvarlarda yapılan mutasyon çalışmaları konusunda da bilgi vererek, “Aşağı yukarı 1 aydır Bakanlığımız sağlanan kitlerle mutasyon tarama çalışmaları yapıyoruz. Bu laboratuvar o konuda da öncü olarak ilk mutasyon çalışmalarına başlayan laboratuvardır. Daha sonra şu anda diğer kamu laboratuvarlarımızda, 10 laboratuvarımızda mutasyonlu tarama kiti dediğimiz kitlerle çalışma yapılıyor. PCR pozitif örneklerde ilaveten mutasyon çalışması yapıyoruz. Güney Afrika, İngiltere, Brezilya gibi tanımlanmış mutasyonlara bakıyoruz. Ayrıca mutasyondan şüphe ettiğimiz ancak taramayla göremediğimiz şüpheli örnekleri de Ankara’ya Sağlık Bakanlığı’nın Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ndeki laboratuvarına gönderiyoruz. Acaba farklı bir mutasyon var mı diye onlar daha ileri, bir üst teknolojiyle orada değerlendirmesini yapıyorlar” ifadelerini kullandı.

    “TURUNCU SARIYA, SARI MAVİYE DÖNEBİLİR”

    Dr. Kazezoğlu, şöyle devam etti:

    “Arkadaşlarımız sağ olsun, Allah hepsinden razı olsun, 11 Mart’tan beri giderek artan bir tempoyla çalışmaya devam ediyorlar. Çok fazla dinlenmeye fırsatları da olmuyor. Burada ne zaman ki bu salgın artık iyice küçülme noktasına gider bizlerde o zaman dinlenmiş olacağız. Ama şu an hala daha çalışmaya hep beraber ekip olarak devam ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı yeni normalleşme dönemine girdik. İlimiz şu anda turuncu kapasitede. Biz daha çok test yaptığımız için daha çok vaka yakalıyoruz o nedenle turuncudayız şu anda. Bu hem ekonomik hem de sosyolojik temeli olan bir durum. İnsanlar yoruldular artık kapanmaktan, sosyalleşme ihtiyacı içindeler. Biz bunu anlıyoruz ama bu dönemin hep beraber toplum olarak birlikte sahip çıkmamız gereken bir dönem olduğunu düşünüyorum. Eğer bu yeni normal döneminde bu kısıtlı sosyalleşmeye hep birlikte ilan edilmiş kurallara uyarak sahip çıkarsak, buna özen gösterirsek turuncu sarıya, sarı maviye dönebilir. Bu tamamen bizim elimizde ama sadece sağlık çalışanlarının elinde olan bir durum değil. Toplum olarak hep beraber burada dayanışma içinde, kurallara uyarak sahip çıkarak davranmamız lazım” diye konuştu.