Etiket: koronavirüs

  • ‘Bağışıklık için yüzde 90 aşılanmalı’

    ‘Bağışıklık için yüzde 90 aşılanmalı’

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, toplumsal bağışıklıkta aşının etki oranının önemli olduğunu söyledi. Azap, “Aşı yüzde 70 etkiliyse toplumun yüzde 65’ini bağışık hale getirmek için yüzde 65’ini aşılamanız da yetmiyor, yüzde 85’ini hatta yüzde 90’ını aşılayacaksınız ki aşı ile bu bağışıklığa ulaşabilin” dedi.

    Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, Genç Girişim ve Yönetişim Derneği’nin ‘İş’te Fırsat Toplantısı’nda konuştu. Prof. Dr. Azap, hızlı yayılan varyantların çıkmaya başladığını belirterek, “Bu virüslerde değişim, mutasyon çok hızlı olur ve ortaya değişmiş virüsler çıkar. ‘Varyant’ deniyor bunlara. ‘Mutasyon’ çok daha büyük değişimlere verdiğimiz isim aslında. ‘Varyant’ yani ‘değişmiş virüs’, bizim şu an için korkulu rüyamız. Bu virüsün yaklaşık 23 noktasında, genetik yapısında değişiklik var. Bu değişiklikler nedeniyle daha kolay bulaşıyor ve daha hızlı yayılıyor. Eğer bu dolaşmaya devam ederse bu 23 bölge olacak 25 bölge, 30 bölge, 50 bölgeye kadar çıkacak aylar içinde. O zaman birikince, bu değişimlerle birdenbire virüs çok daha değişik bir virüs haline gelecek. Bizim şimdiki geliştirdiğimiz aşılar buna etki etmez olacak. Aynı risk tedavi için de geçerli ne yazık ki. Bu aşıları biz hızlıca değiştirip yeni virüse göre üretebiliriz” dedi.

    ‘YÜZDE 40 DAHA KOLAY BULAŞIYOR’

    Prof. Dr. Azap, varyant virüslerin yüzde 40 oranında daha kolay bulaştığını belirterek, “İnsanlığı bekleyen en büyük tehdit aslında bu varyant virüsler. Virüsün değişime uğramasının nedeni insanda çoğalmaları; çünkü çoğalırken genetik yapıdaki hatadan kaynaklanıyor. Aslında bu değişim bir hata. Birbirinin aynısını kopyalayamıyor, hatalı üretim oluyor. O hatalı üretim virüse bir avantaj sağlarsa hakim hale geliyor. Dünyada giderek bu hakim hale gelecek; bunu engellemenin birinci yolu vaka sayısını olabildiğince azaltmak. Bu varyantlar çoğalma sırasında oluyor. Yani ne kadar çok insanda hastalık yaparsa, bu varyantların oluşma sıklığı da o kadar artıyor. O yüzden ‘ne kadar az insan vakası o kadar az varyant’ demektir. O yüzden de bu kapatmalar, maske, mesafe, hijyen önlemleri çok kritik. İkicisi de aşı, hızlı aşılama” ifadesini kullandı.

    ‘YAŞLI GRUPLARDA mRNA AŞILARI TERCİH EDİLMELİ’

    İnaktif aşıları eski cep telefonlarına benzeten Prof. Dr. Azap, mRNA aşılarını ise akıllı telefon gibi düşünmek gerektiğini söyledi. Azap, “Her ikisi de görüşmeyi çok iyi sağlıyor aslında bakarsanız. Bu aşıların hepsinin ağır ve öldürücü enfeksiyon gelişimini önleme kapasitesi benzer. mRNA aşısı hafif hastalığı da daha iyi önlüyor, yüzde 90’ın üzerinde bir olasılıkla, kişi virüs ile karşılaşsa bile hafif de olsa hiç hastalanmıyor. İnaktif aşılarda bu oran yüzde 70. İnaktif virüs aşısının daha az etkili olduğu gruplarda, örneğin ileri yaşlardakiler daha az antikor oluştururlar. Yaş ilerledikçe verdiğiniz antijene karşı vücudun antikor üretme kapasitesi azalır, doğaldır bu. O yüzden yaşlı gruplarda mRNA aşıları yüksek antikor oluşturduğu için tercih edilebilir. Ama bu aşıların da 2 önemli sıkıntısı var. Biri yan etkileri yüksek. Yaygın kas ağrıları, baş ağrısı gibi yan etkiler daha çok karşımıza çıkıyor. Aşı yaptığınız 100 kişiden 60’ın da 1-2 gün süren ağrı, kırgınlık, baş ağrısı oluyor, özellikle 2’nci dozdan sonra. Bir diğeri de mRNA aşılarının dez avantajı soğuk ortamlara ihtiyacı var, eksi 70 gerçekten zorlayıcı bir ortam” diye konuştu.

    ‘AŞININ ETKİ ORANI ÖNEMLİ’

    Eski normallere dönüşün ilacın bulunmasına bağlı olduğunu belirten Prof. Dr. Azap, normale dönüş için koronavirüse karşı geliştirilecek ilacı beklemek gerektiğini söyledi. Azap, “Toplumun yüzde 65’i bağışıklık kazandığı durumda artık virüs rahat bir şekilde toplumda dolaşamaz. Biz buna ‘kitle bağışıklığı’ diyoruz. Bu aşılar kişiyi koruyor evet; ama enfekte olmaktan korumuyor. Aşılanmış insanlarda da virüs solunum yolunda çoğalıp başka kişileri hasta edebiliyor, bulaşabiliyor. Aşının çok faydası olmayacak bu kesin. Yine en çok bulaştıranlar klinik olarak hastalanmış olanlardır. Aşı faydalı olacak; ama toplumsal bağışıklığı sağlamak için tahmin ettiğimiz kadar çok faydası olmayacak, az bir faydası olacak. Aşının etkili olma oranı da önemli, yüzde 70 etkiliyse toplumun yüzde 65’ini bağışık hale getirmek için yüzde 65’ini aşılamanız da yetmiyor. Yüzde 85’ini hatta yüzde 90’ını aşılayacaksınız ki aşı ile bu bağışıklığa ulaşabilin” ifadelerini kullandı.

  • Bebek ziyaretinde 37 kişiye virüs bulaştırdı

    Bebek ziyaretinde 37 kişiye virüs bulaştırdı

    Edirne’nin Süloğlu ilçesine bağlı Şafak Mahallesi’nde doğum yapan yakınını ziyaret için Kırklareli’den gelen koronavirüs hastası kadın, 37 kişiye virüs bulaştırdı. 320 nüfuslu mahalle karantinaya alındı.

    Edirne’de alınan tedbirler ve sokağa çıkma kısıtlamalarıyla birlikte koronavirüs vakaları yüzde 90 oranında azaldı. Hayat Eve Sığar (HES) uygulamasında rengi yeşile dönen kentte, tedbirler üst seviyede devam ederken, Süloğlu ilçesine bağlı Şafak Mahallesi’nde doğum yapan anneyi Kırklareli’den bir kadın akrabası ziyarete geldi. Ancak virüs taşıdığından habersiz kadının gelişiyle birlikte 320 nüfuslu mahallede art arda vaka görülmeye başlandı. Edirne Valisi Ekrem Canalp’ın talimatıyla mahalle hemen karantinaya alındı. Semptom gösterenler, Edirne Sultan 1’inci Murat Hastanesi’ne yönlendirildi. Yeni doğum yapan annenin de aralarında olduğu 37 kişinin Covid-19 testi pozitif çıktı. Testleri pozitif çıkanlar aynı hastanede tedaviye alınırken, temaslı olan kişilere, evlerinde ya da öğrenci yurtlarında karantina uygulanmaya başlandı.

    ‘MAHALLEMİZ YURTLARA TAŞINDI’

    Şafak Mahallesi Muhtarı Metin Ceylan, mahallenin karantinaya alındığını ve yapılan testlerde 37 kişide koronavirüs vakasına rastlandığını söyledi. Hastalığın artmasına yeni doğan bir bebeğe Kırklareli’den ziyareti için gelen ve adı açıklanmayan bir kadının neden olduğunu söyleyen Ceylan, “Mahallemizde koronavirüs vakalarına rastlandı. Yeni bir bebek dünyaya geldi, onu Kırklareli’nden ‘hayırlı olsun’ ziyarete gelen akrabalarından virüs bulaştığını düşünüyoruz. Şu an mahallemiz yurtlara taşındı. Toplam 37 pozitif vakamız var. Bu virüsün, yayılmasını önlemek için çalışıyoruz. Mahallemizde 320 kişi yaşıyor. Sadece bu aile ile temaslı 37 kişi de pozitif çıktı” dedi.

    ‘KURALLARA UYULMUYOR’

    Süloğlu Mahallesi’nde yaşayan Soykan Vardar, koronavirüs tedbirlerine uyulmadığını belirterek, “Söylenecek çok şey var. Ne yazık ki mahallede, yeteri kadar kurallara uyulmuyor. Bu sebepten virüs yayılıyor. Elimden geldiğince kurallara, uymaya çalışıyorum. Maske, mesafe ve hijyen kuralları çok önemli. Bu süreçte, daha dikkatli olmak gerekir” diye konuştu.

    Serkan Yılma da, “Karantina uygulamasına geçilmesine sevindik. Tedirginlik yaşadık, maske, mesafe ve hijyen kurallarına dikkat ediyoruz” dedi.

  • İsrail’de tepki çeken cenaze töreni

    İsrail’de tepki çeken cenaze töreni

    İsrail’de bir din okulunun başkanı olan Haham Meshulam Dovid Soloveitchik, koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti. Koronavirüs önlemlerini hiçe sayan binlerce kişi cenazeye katıldı.

    İsrail’de koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden Haham Meshulam Dovid Soloveitchik’in cenazesinde koronavirüs önlemlerini hiçe sayan binlerce kişi törene katıldı. Yetkililerin izdihama karşı uyarısını takmayan binlerce kişi koronavirüs riskine rağmen cezaneye katıldı. Cenaze alayı, Kudüs’ün Sanhedria mahallesindeki yeşivasının karşısındaki evinden saat 11’de ayrıldı. Har Hamenuhot mezarlığına gömülecek olan din adamının cenazesi için binlerce kişi toplandı.

    CENAZE TÖRENİNE REKOR KATILIM

    Hahamın cenaze törenine 10 binlerce kişi katıldı. Cenaze töreninde 10’dan fazla kişinin açık hava toplantılarında bir araya gelmesine getirilen kısıtlamaları kamuoyu önünde reddedenler, hahamın evinin çevresinde toplandı.

    İSRAİL MEDYASINDAN ELEŞTİRİ

    İsrail medyası, önlem almakta başarısız olan polisin, cenaze töreni alanından çekildiği eleştirisinde bulundu. Öte yandan, dünyada aşılama oranında en iyi rakamlara sahip olan İsrail’de vakalar hala devam ederken önlemlerin bir sonraki karara kadar sürdürülmesi bekleniyor.

    ÜLKEDE SON DURUM

    İsrail Sağlık Bakanlığı, salgının başlamasından bu yana 640 binden fazla koronavirüs vakası olduğunu açıklamıştı. Öte yandan, ülkede en az 4 bin 745 kişi koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdiği ifade edildi.

  • Türkiye’de aşılananların sayısı 2 milyonu geçti

    Türkiye’de aşılananların sayısı 2 milyonu geçti

    Türkiye’de koronavirüs ile mücadele kapsamında ilk doz Covid-19 aşısı yaptıranların sayısı 2 milyonu geçti.

    Koronavirüse karşı aşının bulunması ile birlikte dünyada salgın ile mücadelede önemli bir aşamaya gelinirken, Türkiye’de de aşılama çalışması 14 Ocak’tan itibaren başladı. Sağlık çalışanlarından başlayan aşılama çalışması kapsamında Sağlık Bakanlığı’nca oluşturulan ‘https://covid19asi.saglik.gov.tr/’ adresinde Türkiye genelinin ardından iller bazında da aşılanan kişi sayısı anlık paylaşılmaya başlandı.

    Haritada, Türkiye geneli aşılanan sayısı dakikada bir, illere göre dağılım ise 10 dakikada bir güncelleniyor. Platformda ülke genelinde toplam aşılanan kişi sayısı canlı olarak takip edilebiliyor. Buna göre, bugün saat 12.57’den itibaren toplam 2 milyonu aşkın kişi aşılanırken, İstanbul’da 359 bin 912, Ankara’da 200 bin 701, İzmir’de 132 bin 792 kişi, Bursa’da 68 bin 181 bin kişi aşılandı.

  • “Vakaları düşürelim ki Türkiye’ye özgü mutasyon ortaya çıkmasın”

    “Vakaları düşürelim ki Türkiye’ye özgü mutasyon ortaya çıkmasın”

    Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anestezi ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmettin Ünal, koronavirüsteki mutasyonların, virüsün kontrolsüzce yayılma şansı bulduğu için ortaya çıktığını söyledi. Ünal, “Biz yurt dışından bu mutasyonlu virüsü almasak bile Türkiye’deki vaka sayıları yüksek seyrederse Türkiye’nin kendi içinde başka bir mutant suş (değişmiş gen) ortaya çıkabilir. Onun için aşılama, bağışıklık kazanılması çok önemli. Ama bu sırada da vaka sayılarını mutlaka düşürmemiz lazım ki kendimize özgü bir mutant suş ortaya çıkmasın” dedi.

    Prof. Dr. Necmettin Ünal, İngiltere, Güney Afrika ve Brezilya’da görülen mutasyonlu virüsle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Ünal, “Özellikle aşı üretici firmalardan kötü olasılığa karşı hazırlıklar var. ‘Yeni gelişen mutant suşa yönelik olarak 2’nci dozdan sonra bir 3’üncü doz yapılabilir mi’ ya da ‘aynen grip aşılarında olduğu gibi eski virüs ve yeni mutant virüse etkili olacak aşı gibi bir arada verilebilir mi, bivalan ya da polivalan aşılar gibi aşılar yapılabilir mi’ bununla ilgili tartışmalar var. Dünyadaki salgının devamı ve virüsün tipine göre bu tür aşılarda da geliştirmeler, değiştirmeler mutlaka olacaktır. Türkiye’de eski suş hala hüküm sürüyor. Hafif sayılarda da artış oldu. 6 bin seviyelerinden 7 bine doğru gitti. Dolayısıyla eski suş hala hüküm sürdüğü için ona karşı olan koruma tedbirlerini devam ettirmek zorundayız” dedi.

    ‘TÜRKİYE’DE BAŞKA MUTANT SUŞ ORTAYA ÇIKABİLİR’

    Prof. Dr. Ünal, mutant suşun ortaya çıkmasının nedenine ilişkin, “Bu virüs kontrolsüzce yayılma şansı buldu, yayıldı, genişledi ve her yeni yayılmada kendinde bir değişiklik yapma potansiyeline sahip oldu. Bu şu anlama geliyor; biz yurt dışından bu virüsü almasak bile Türkiye’deki vaka sayıları yüksek seyrederse Türkiye’nin kendi içinde başka bir mutant suş ortaya çıkabilir. Onun için aşılama, bağışıklık kazanılması çok önemli. Ama bu sırada da vaka sayılarını mutlaka düşürmemiz, en altta tutmamız lazım ki kendimize özgü bir mutant suş ortaya çıkmasın. Ben aşımı oldum, bunun bağışıklık sistemini harekete geçirip maksimum etkiye sahip olması için 2-3 hafta beklemem gerekiyor. 2-3 hafta sonra ben Türkiye’de bulunan virüs için bağışıklık kazanmış olacağım; ama bilimin hemen hemen net çözemediği noktalardan birisi, ‘kendimi korurken bir virüse taşıyıcı olup size bulaştırabilir miyim’ bu netleşmiş durumda değil. Dolayısıyla aşı olanların ve hastalığı geçirenlerin bile hastalık taşıyabileceğini göz önüne alıp maske, mesafe ve temizlik kurallarına uymaya devam etmesinden başka çaremiz yok. Bu korunma yeni mutant suşlarla karşı karşıya kalabileceğimiz olasılığını da düşünerek onlardan korunmak ve onların yayılmasına engel olmak için de uygulanması gereken politika” ifadelerini kullandı.

    ‘YENİ YAŞAM KOŞULLARINI BELİRLEMEMİZ LAZIM’

    Prof. Dr. Ünal, dünyadaki aşı üretim kapasitesine bakıldığı zaman insanların aşılanabilmesinin 2022’ye sarkabileceğini kaydetti. Ünal, “Bu arada mutant suşla ilgili olayların da olumsuz gittiğini farz edelim. Onun için bizim uzun vadeli politikalarımızı oluşturmamız lazım. İnsanlar bir taraftan hastalıktan korkuyorlar; ama bir taraftan hayatlarını idame ettirmek zorundalar. Dolayısıyla orta vadede 2, 3 belki 5 sene bunun devam edeceği gibi düşünüp yeni yaşam koşullarını belirlememiz lazım. Yeni yaşam koşullarında ‘okullar kapanır, restoranlar kapanır, oteller kapanır’ diyemezsiniz. Çünkü buradan zincir halinde parasını kazanan, ekmeğini kazanan insanlar var. Bu şartlar altında ne yapmamızı çok iyi hedeflememiz lazım. O zaman ne yapacağız? Okuldasınız ‘2 öğretmende virüs çıkarsa şu tedbirleri alırım’, ‘okulun olduğu bölgede PCR pozitifliği şu seviyeye çıkarsa okulu geçici olarak kapatırım; ama PCR sayısı şunun altına düşerse okulu açarım’ gibi buna benzer kuralların ortaya atılması ve tüm sektörlerde sistemin tekerleğin bir miktar dönmesine izin vermekten başka çaremiz yok. Ama devletin tüm parametreleri izleyerek her sektörde, kriterlere dayalı bir stratejik planlamayı net olarak ortaya koyması lazım. Ama burada vazgeçilmeyecek 4 tane kural var; maske, mesafe, temizlik kuralları ve sosyal ortamların mümkün olduğu kadar az tutulması” dedi.

  • Türkiye’de vaka sayısındaki artışta mutasyon etkisi

    Türkiye’de vaka sayısındaki artışta mutasyon etkisi

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, koronavirüste günlük vaka sayılarının 5 binden 7 binlere çıkmasında ülkede görülen mutasyonun etkili olmuş olabileceğini söyledi. İlhan, “Şu anda Bilim Kurulu’nda Türkiye’de mutasyonlu virüsün detaylı izlenmesi yapılıyor. Alt tiplendirilmesi yapılıyor; acaba İngiltere’den mi yoksa Güney Afrika’dan mı geldi diye bununla ilgili detaylandırma yapılıyor” dedi.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’de mutasyonlu virüs tespit edilen vatandaş sayısının 128’e yükseldiğini, 17 şehirde İngiltere varyantının görüldüğünü açıkladı. Toplum Bilimleri Kurulu üyesi, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, mutasyonlu virüsün Türkiye’de yayılma oranına ilişkin DHA’ya değerlendirmede bulundu. İlhan, Tokat ve farklı illerde mutasyonlu virüsün görüldüğüne vurgu yaparak, “Bu durum mutasyonlu virüsün Türkiye içerisinde yayılımda olduğunu gösteriyor. Zira hepimiz düşünmeliyiz ki, mutant virüs eğer Tokat’ta görülüyorsa, İstanbul veya Ankara’da da görülme ihtimali söz konusu olabilir” dedi.

    ‘ÇOK DAHA DİKKATLİ OLMAMIZ GEREKİYOR’

    Mutant virüsün bulaşma ihtimalinin yüksek olduğunu vurgulayan İlhan, “Ocak ayı başında İngiltere’deki bilim insanları ile konuştuğumuzda ya da oranın Sağlık Bakanı’nın açıklamalarına baktığımızda bulaş ihtimalinin yüksek olduğunu, öldürücülüğün yüksek olmadığını söylemişlerdi. Bu yeni olduğu için biz de bilmiyoruz, o yüzden iyi takip etmek gerekiyor. Şu an ise, daha farklı bir açıklama içerisindeler. Diyorlar ki ‘evet bulaştırıcılık fazla; ama vefatlarda da yüzde 30’a yakın artış söz konusu olabilir, yani öldürücülüğü de artabilir’. Eğer böyle olursa çok daha dikkatli olmamız gerekiyor” diye konuştu.

    VAKA ARTIŞINDA MUTANT VİRÜS ETKİSİ

    İlhan, vaka sayılarının son dönemde 5 binli rakamlara kadar düşmesinin ardından tekrar 7 binler seviyesine geldiğini hatırlatan İlhan, “Mutant virüsün ülkemizde olduğunu biliyoruz. Hatta bir hesap yapmak gerekirse, yüzde 30 artış olduğunu söyleyebiliriz; çünkü vaka sayılarımız 5 binden 7 binli rakamlara çıktı. Burada hem mutant virüs etkili olmuş olabilir hem de vatandaşların hafta sonu bir araya gelmesi, aşının başlamasıyla beraber rehavete kapılması, maske ve fiziksel mesafeye önem vermemesi etkili olmuş olabilir. Bu durum daha net bilinmediği için yapılacak tek şey korunmaya dikkat etmektir. Şu an mutant virüs Türkiye’de olduğuna göre, bulaştırıcılık ihtimalinin yüksek olduğu da kanıta dayalıysa vatandaşlar olarak bizim yapmamız gereken kurallara daha çok uymamız. Maskeyi daha çok takmamız, fiziksel mesafeye daha çok dikkat etmemiz, kapalı ortamlarda bir araya gelmekten çekinmemiz ve mutlaka bulunduğumuz ortamı havalandırmamız olmalıdır. Aksi takdirde bulaşın daha fazla olacağını, rakamların daha fazla yukarıya doğru gideceğini düşünmemiz gerekiyor” dedi.

    ‘BİLİM KURULU’NDA TAKİP EDİLİYOR’

    İlhan, mutant virüsün yayılımının şehir şehir takip edildiğini, Türkiye’de farklı bölgelerde ve coğrafi dağılımlarda olduğunu söylemenin mümkün olduğunu kaydetti. Bilim Kurulu’nda da bu konunun takip edildiğine dikkat çeken İlhan, “Mutant virüsle bildiğimiz koronavirüste bulaşma yolları arasında hiçbir fark söz konusu değil. Öte yandan semptomlarda ve bulgularda da bir fark söz konusu değil. O yüzden ayırt etmek çok güç. Bu nedenle daha dikkatli olmak dışında elimizde başka hiçbir seçenek söz konusu değil. Şu anda Bilim Kurulu’nda Türkiye’deki tüm virüsün izlendiği gibi mutasyonlu virüsün de detaylı izlenmesi yapılıyor. Alt tiplendirilmesi yapılıyor. Acaba ‘İngiltere’den mi yoksa Güney Afrika’dan mı geldi’ diye bununla ilgili bir detaylandırma yapılıyor. Ayrıca olası mutant virüsteki tedavi değişimleri söz konusu olursa bunun da değerlendirilmesi yapılıyor. Ama sahada filyasyonda fark eden bir şey yok. Mutant virüse sahip kişilerin yine izolasyonu ve yine gerekirse hastanede tedavileri yapılıyor; aynı şekilde temaslıların da taranması yapılıyor. Süre içerisinde başka bir değişim olacak mı, bilmiyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Endişelendiren 3. zirve uyarısı!

    Endişelendiren 3. zirve uyarısı!

    Türkiye Kovid-19 Hasta Tablosu’nda yapılan testlere göre pozitiflik oranı 25 Ocak’ta 3,7 iken bu oran 26 Ocak’ta yüzde 3,9’a, 27 Ocak’ta yüzde 4,1’e, dün yüzde 4,20’ye yükseldi. Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Afşin Emre Kayıpmaz, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında son dört gün içinde vaka sayılarında artış gözlemlendiğini belirterek, “Türkiye’de üçüncü zirve tehlikesiyle karşılaşmamak adına tedbirli davranışları sürdürmek durumundayız.” dedi.

    Ankara Şehir Hastanesi’nde Acil Tıp Uzmanı olarak da görev yapan Doç. Dr. Kayıpmaz, Türkiye’deki koronavirüs seyrine ilişkin açıklamalarda bulundu.

    Koronavirüsle mücadele sürecinde Türkiye’de bir süredir çeşitli kısıtlamaların ve tedbirlerin uygulandığına işaret eden Kayıpmaz, bu kapsamda sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulandığını ve restoran, kafe gibi işletmelerde oturarak müşteri kabulüne izin verilmediğini hatırlattı. Kayıpmaz, “Tüm bu tedbirler, vaka, ağır hasta ve vefat sayılarının düşmesinde büyük bir etken.” değerlendirmesinde bulundu.

    Türkiye’de toplumsal bağışıklama için aşılama sürecinin de başladığını anımsatan Kayıpmaz, “Ancak henüz toplumun bir bölümüne yapılabildi. Kişiler aşılandıktan sonra toplumdaki bağışıklık oranı daha yüksek seviyeye çıkıncaya kadar bir süre daha tedbirleri yaşamaya devam etmek durumundadır.” uyarısında bulundu.

    Kayıpmaz, vaka sayısında bir süre önce görülen azalmanın tedbir ve kısıtlamalara uyuma bağlı olduğunu dile getirerek, “Şu anda biz aşıların etkisini değil, kısıtlama ve kapatmaların etkisini görüyoruz.” diye konuştu.

    Ocak, şubat ve mart aylarının farklı üst solunum yolu hastalıkları açısından da riskli olduğunun altını çizen Kayıpmaz, “Kış aylarında insanlar daha çok kapalı ortamlarda vakit geçirir, bu ortamlar kötü havalandırılabilir ve bu ortamlarda kalabalık oluştuğunda hastalık kendine yayılmak için gereken fırsatı bulur.” ifadelerini kullandı.

    Son günlerde azalan seyrin tekrar yükselişe geçtiğinin gözlendiğine dikkati çeken Kayıpmaz, şöyle devam etti:

    “Koronavirüs Tablosu’na baktığımızda, yapılan testlere göre pozitiflik oranı 25 Ocak’ta 3,7 iken bu oran 26 Ocak’ta yüzde 3,9’a çıktı ve önceki gün itibarıyla da yüzde 4,1’e yükseldi. Dün de bu oran yüzde 4,20 oldu. Bu durumda salgının durağan eğrisi şu anda başını yukarı doğru az da olsa çevirmiş durumda.”

    “VAKA ARTIŞLARINDA MUTASYONUN DA ETKİSİ OLABİLİR”

    Salgında bu dönmede bir diğer tehlikenin ise mutasyonlu virüs olduğuna değinen Kayıpmaz, Birleşik Krallık’ta gözlenen, sonrasında Güney Afrika ve Brezilya’da ortaya çıkan mutasyonlar olduğunu hatırlattı.

    Kayıpmaz, şunları kaydetti:

    “Virüs, RNA virüsüdür ve bu virüsler mutasyona uğramaya hazır virüslerdir, devamlı mutasyona uğrarlar. Bu mutasyonlar, şu anda özellikle Birleşik Krallık’ta artan vaka sayılarından sorumlu tutulmaktadır. Bizim ülkemizde de bu mutasyonun gözlendiğini biliyoruz. Şu anda mutasyonun vaka sayıları üzerindeki etkisini tam olarak bilmiyoruz ama araştırılmaya devam ediliyor. Görülen vaka artışlarında elbette mutasyonun da etkisi olabilir. Bununla ilgili olarak Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünde araştırmalar devam ediyor.”

    “TEDBİRLİ YAŞANTIMIZA DEVAM ETMELİYİZ”

    Hayata geçirilen sıkı tedbirlerin etkisiyle sağlık kapasitesi zorlanmadan sürecin yönetilebildiğini anlatan Kayıpmaz, “Tedbirsiz davranışlar içine ve zamanından önce topyekun bir gevşemeye girersek vaka sayıları tekrar yükseliş olarak kendini gösterir. Kış ayları tehlikelidir. Solunum yolu enfeksiyonuna yol açan bütün mikroorganizmalar için de bu geçerlidir. Kış aylarında rehavete kapılmamamız ve tedbirli yaşantımıza devam etmemiz lazım ki üçüncü zirve tehlikesiyle karşılaşmayalım.” değerlendirmesini yaptı.

    Salgının artış eğiliminin bir miktar yukarı doğru çıkmasının tedbirlere sıkı sıkıya bağlı kalınması gerekliliği açısından önemli bir gösterge olduğunu vurgulayan Kayıpmaz, bazı Avrupa ülkelerinin şu anda üçüncü zirveyi yaşadıklarını söyledi. Kayıpmaz, “Zaten bazı ülkeler, birinci ve ikinci zirvelerini de bizden önce yaşamışlardı. Biz onların zaman olarak biraz daha gerisinde yaşıyoruz. Türkiye’de bir üçüncü zirve tehlikesiyle karşılaşmamak adına tedbirli davranışları sürdürmek durumundayız.” dedi.

    Doç. Dr. Kayıpmaz, İngiltere’nin kasım ayında daha rahat bir süreç yaşadığını, daha sonra mutasyonlu virüs ve tedbirsiz davranışların da etkisiyle üçüncü zirve ile karşı karşıya kaldığını belirtti. Türkiye’de şu an üçüncü zirve riski olup olmadığına ilişkin Kayıpmaz, “Bunu söylemek için biraz erken ama tedbirleri gevşetir ve tedbirsiz bir yaşantıya apar topar dönersek bu tehlikeyle biz de karşılaşabiliriz. Zamanından önce karşılaşmamız da bizim yine normale dönüş süremizi uzatır.” diye konuştu.

    Kayıpmaz, kışın ortasında normalleşmeye geçilmesinin riskli olabileceğini ifade ederek, “Şu dönemde birdenbire gevşemeye doğru geçersek, süreç üçüncü zirve tehlikesiyle bizi karşı karşıya getirebilir. Vaka sayıları tedbirlerin etkisiyle bir süre düz çizmeye devam etti, sonra başını biraz yukarıya kaldırmaya başladı. İşte bu bizi endişelendirmeli. Paniğe de kapılmamalıyız ama tedbirsiz davranmamalıyız. Çünkü, mutasyon artık bizim ülkemizde de görülüyor. Özellikle B117 soyundan olan mutasyonun virüsün kişiler arasında daha kolay bulaşmasını sağlayan mutasyon olduğu biliniyor.”

    TATİLDE AKRABA VE KOMŞU ZİYARETLERİNE DİKKAT

    Doç. Dr. Kayıpmaz, okulların yarıyıl tatilinde olduğunu hatırlatarak bu dönemde çok daha dikkatli olunması gerektiği uyarısında bulundu.

    Şubat tatilinde sadece hane halkı ile vakit geçirilmesi gerektiğinin sürekli altını çizdiklerini vurgulayan Kayıpmaz, “Bu noktada kişilerin dışarıda bir araya gelme fırsatı yok, her yer kapalı ama insanlarımız evlerde bir araya gelmeye devam ediyor, akraba, komşu ziyaretleri yapılıyor. Vaka artışlarında bunların da bir etkisi olabilir. Bunun dışında tedbirsiz davranışlar ve kalabalık içinde olma vaka sayılarının artışında etkin olarak gözükmektedir.”

  • Bursa’da 30 günlük tedaviyle 80 yaşında virüsü yendi

    Bursa’da 30 günlük tedaviyle 80 yaşında virüsü yendi

    Bursa’da, 30 günlük tedavi ile koronavirüsü yenen Zeki Özer (80), maske, mesafe ve hijyen kuralına uymayanları, “İnsanlar duyarsız, çocuk oyuncağı zannediyorlar. Başkalarına saygılı olsunlar, maskesiz gezmesinler. Bu hayati mesele” diyerek uyardı. Hastalığın ardından yürüme zorluğu çeken Özer’e fizik tedavi uygulayan Nurten Küçükçakır ise, “Hastalığı şiddetli bir şekilde atlatanlarda kas ağrıları, eklem ağrıları, yürüme bozuklukları gibi sorunları sık görüyoruz” dedi.

    Bursa’da, yüksek ateş ve öksürük şikayetiyle hastaneye başvuran Zeki Özer’in Covid-19 testi pozitif çıktı. Özer, kaldırıldığı hastanede 12 gün yoğun bakımda tutuldu. 18 günde

    normal serviste tedavisi devam eden Özer, hastalığı yenerek sağlığına kavuştı. Ancak yürümekte zorlanmaya başladı. Bunun üzerine fizik tedavi uygulanan Özer, kısa sürede eski haline döndü.

    ‘ÇOCUK OYUNCAĞI ZANNEDİYORLAR’

    Hastalığı ağır geçirdiğini anlatan Zeki Özer, koronavirüsün bırakmış olduğu hasarı, fizik tedavi sayesinde atlattığını belirtti. İnsanların maske ve mesafe konusunda duyarsız davrandığını kaydeden Özer, “Tedavi süreci ağır geçince fizik tedavi alabileceğim bir hastaneye geldim. Koronavirüsü yendim ama şu an yürüme zorluğu çektiğim için fizik tedavi görüyorum. Biraz zorlanıyorum ama fizik tedaviden sonra kendimi iyi hissetmeye başladım. Doktorlara ve sağlık personeline çok teşekkür ederim. İnsanlar duyarsız, çocuk oyuncağı zannediyorlar. Başkalarına saygılı olsunlar. Maskesiz gezmesinler. Toplu yerlere fazla katılmasınlar. Mümkün olduğu kadar kendilerini ve vatandaşı korusunlar. Bu hayati mesele” dedi.

    ‘KAS VE İSKELET SİSTEMİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR’

    Özer’i tedavi eden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Nurten Küçükçakır da koronavirüsü ağır atlatan 60 yaş üstü hastalarda kas ağrıları, eklem ağrıları ve yürüme bozuklukları gibi birçok şikayet ortaya çıktığını belirterek, şöyle konuştu:

    “Koronavirüs, solunum yolunu ve akciğerleri tutan bir virüs gibi görünse de vücudumuzda sinir sistemi ve kas iskelet sistemi gibi birçok sistemi de olumsuz etkiliyor. Özellikle kas ve iskelet sisteminde, kemik erimesine neden olan etkileri var. Aynı zamanda eklemleri de etkileyerek eklem ağrıları, eklemlerde katılıklar ve hareket kısıtlamasına yol açıyor. Dolayısıyla virüs enfeksiyonu sonrasında hem solunum problemi gelişirken hem de kaslarda ciddi bir zayıflık, kas ağrıları, eklem ağrıları, yürüme bozuklukları gibi yaşamımızı olumsuz yönde etkileyen birçok durumla karşı karşıya kalabiliyoruz.”

    ‘HASTALAR AYAĞA KALKACAK GÜÇ BULAMIYORLAR’

    Uzun süren tedavi sonucunda hareketsiz kalan, eklem ağrıları ve kemik erimeleri gibi şikayetleri olan hastaların, fizik tedavi seanslarıyla kısa sürede normal yaşamlarına döndüğünü belirten Küçükçakır, “Hastamız 80 yaşında. 12 gün yoğun bakım süreci olmuş. 18 gün de durumu takip edilmiş. Yoğun bakım sürecinde hastalarımız hareketsiz kalıyor. Hem virüsün oluşturduğu olumsuz kas ve iskelet sistemi etkileri, hem hareketsizliğin oluşturduğu kas erimesi ve vücut güçsüzlüğü sonrasında koronavirüs enfeksiyonunu atlatan birçok kişide, özellikle 60 yaş sonrasında hastalığı şiddetli bir şekilde atlatanlarda bu sorunları sık görüyoruz. Hastalar ayağa kalkacak güç bulamıyorlar. Günlük yaşamdaki hayatlarına uyum sağlayamıyorlar. Bu aşamada, koronavirüs tedavisinin devamı olarak fizik tedavi ve rehabilitasyon kısmı devreye giriyor. Bu dönemde kas yorgunluğu, kas ve yürüme güçsüzlüğü gibi durumların tedavisinde profesyonel bir fizik tedavi desteği önem kazanıyor. Fizyoterapist destekli egzersizler, teknolojik ve robotik tedavi yardımıyla hastalarımızı normal yaşama çok daha kısa sürede adapte edebiliyoruz. Hastalarımızın yaşam kalitesini ciddi bir şekilde artırabiliyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Mutasyonlu virüste görülen en yaygın semptomlar

    Mutasyonlu virüste görülen en yaygın semptomlar

    Bilim insanları İngiltere’de ortaya çıkan ve Türkiye dahil 60’dan fazla ülkede görülen B117 varyantıyla enfekte olanlarda en yaygın görülen semptomları açıkladı. Araştırmacılar, koronavirüsün orijinal versiyonundan daha bulaşıcı ve ölümcül olduğu düşünülen mutasyonun, Covid-19 semptomlarının sıklığını artırdığını keşfetti.

    İngiltere Ulusal İstatistik Ofisi (ONS), Oxford Üniversitesi ve Manchester Üniversitesi tarafından yapılan yeni bir araştırmada, 60’dan fazla ülkeye yayılan B117 varyantı ile enfekte olanlarda sıklıkla görülen semptomlar ortaya konuldu. Çalışmada, öksürük, yorgunluk, boğaz ağrısı ve kas ağrısının mutant virüsle enfekte olanlarda daha yaygın görüldüğü açıklandı.

    TAT VE KOKU KAYBI SIKLIĞI DAHA AZ

    İngiltere’deki 6 bin kişilik rastgele bir örneklemden alınan pozitif testlere dayanan sonuçlarda, aynı zamanda tat ve koku kaybının virüsün yeni formuna sahip olanları etkileme olasılığının daha düşük olduğu görüldü.

    “DAHA BULAŞICI VE ÖLÜMCÜL”

    Bilim insanları daha önce yapılan çalışmalarla ilk olarak Kent şehrinde tespit edilen B117 varyantının virüsün orijinal versiyonundan yüzde 50-70 oranında daha bulaşıcı olduğunu ortaya koydu. Türkiye de dahil olmak üzere 60’dan daha fazla ülkeye uluşan mutant virüsün daha ölümcül olabileceğine dair bazı kanıtlar da bulunuyor. Ancak, konuya ilişkin araştırmalar sürüyor. Öte yandan, biri Güney Afrika’dan diğeri Brezilya’dan olmak üzere diğer iki mutasyonda B117’den daha düşük seviyelerde dünyada yayılıyor.

    ONS tarafından yapılan analizde Kasım ile Ocak ayları arasında hem mutasyonlu virüs, hem de eski varyant ile enfekte olan insanların pozitif test etmeden bir hafta önceden yaşadığı semptomlar araştırıldı.

    Araştırmanın sonuçları ise şu şekilde;

    Yeni varyantla enfekte olan yaklaşık 3 bin 500 kişilik bir grupta hastaların;

    • % 35’i öksürük,
    • % 32’si yorgunluk,
    • % 25’i kas ağrısı,
    • % 21,8’si boğaz ağrısı,
    • % 16’sı tat kaybı,
    • % 15’i koku kaybı bildirdi.

    Eski varyantla enfekte olan 2 bin 500 kişilik bir gruptaki hastaların ise;

    • % 28’i öksürük,
    • % 29’u yorgunluk,
    • % 21’i kas ağrısı,
    • % 19’u boğaz ağrısı
    • % 18’i tat ve koku kaybından muzdarip olduğunu açıkladı.

    Bununla birlikte, her iki grupta da baş ağrısı, nefes darlığı, ishal ve kusma seviyelerinde fark yoktu.

    MUTANT VİRÜS DAHA YÜKSEK VİRAL YÜKE NEDEN OLUYOR

    Warwick Üniversitesi’nde virolog ve moleküler onkoloji profesörü olan Profesör Lawrence Young, virüsün yeni varyantında orijinal Wuhan virüsüne kıyasla 23 değişiklik olduğunu söyledi.

    Konuya ilişkin açıklama yapan Young, “Virüsün farklı bölümlerindeki bu değişikliklerden bazıları vücudun bağışıklık tepkisini ve enfeksiyonla ilişkili semptomların sıklığını etkileyebilir. Yeni varyasyonla enfekte olanların daha fazla virüs ürettiğini biliyoruz. Bu durum daha fazla öksürük, kas ağrısı ve yorgunluğa neden olabilir” ifadelerini kullandı.

  • Türk bilim insanları keşfetti! Covid-19’un vücutta bıraktığı yeni hasarı

    Türk bilim insanları keşfetti! Covid-19’un vücutta bıraktığı yeni hasarı

    Türk bilim insanı, ekibiyle birlikte Kovid-19’un vücutta oluşturduğu tahribata ilişkin büyük bir keşfe imza attı. Koronavirüsün gözden beyne giden sinirlerde kalıcı hasara neden olduğuna dikkati çeken Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. , “Sinirlerin hasar görmesine bağlı olarak vücuttaki denge mekanizmaları da bozulmaya başlayacaktır. Eklem problemleri, görmede zayıflık ve kalp damar hastalıklarının oluşturduğu santral sinir sisteminde hasarlara neden olabilir” dedi.

    Koronavirüs salgınıyla mücadeleye aralıksız devam eden bilim insanları, virüsün her geçen gün yeni bir olumsuz etkisini daha tespit ediyor. Son olarak Medipol Mega Üniversitesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölümünden Prof. Dr. Yıldırım Ahmet Bayazıt ve 6 kişilik ekibi, Kovid-19 tedavisi görüp iyileşen hastalarda bugüne kadar bilinmeyen kalıcı bir rahatsızlığı ortaya çıkardı.

    Kovid-19 tedavisi gören bazı hastalarda ortaya çıkan “denge” şikayetleri üzerine Beyazıt, iyileşmiş yetişkin hastaların denge entegrasyonlarını objektif ölçüm verileriyle incelemeye aldı. Kovid-19 tedavi görüp yoğun bakıma girmeden iyileşen 21-44 yaş arasındaki birçok hastaya denge testleri ve bir dizi tetkik yapıldı. Muayene edilen bu kişilerin yüzde 20’sinde, gözden beyne giden sinirlerde hasar oluştuğu tespit edildi. Bunun da denge bozukluklarına yol açtığı belirlendi.

    “KOVID-19’U HAFİF GEÇİRMİŞ HASTALARDA TESPİT ETTİK”

    Genç yaşlarda Kovid-19’u hafif atlatan hastalarda denge problemi olup olmadığını öğrenmek için bir dizi objektif testler ve çeşitli ölçümler yaptıklarını söyleyen Prof. Dr. Yıldırım Ahmet Bayazıt, “Yaptığımız ölçümler sonucunda yüzde 20-30 aralığında hastalarda denge problemi olduğunu tespit ettik. Tespit ettiğimiz hastaların hepsi Kovid-19’u hafif geçirmiş hastalardı. Denge probleminin kalıcı ve geri dönüşümü olmadığı ortaya çıkınca bu sorunun yaşlı ve ağır geçirmiş kişilerde ki yansımasının daha ağır olacağı kanaati oluştu. Kovid-19’u geçirmiş genç hastalarda her şey normal olarak devam ederken, zaman içerisinde bunun yansımaları olacaktır. Saatli bomba tabiri tam da bu duruma uyuyor” diye konuştu.

    “VÜCUTTAKİ DENGE MEKANİZMASI HASAR GÖRÜR”

    Yıllar geçtikçe koronavirüse bağlı ek problemlerin devreye gireceğini belirten Bayazıt, “Vücuttaki denge mekanizmaları hasar görmeye başlayacaktır. Eklem problemleri, görmede zayıflık ve kalp damar hastalıklarının oluşturduğu santral sinir sistemindeki hasarlara neden olabilir. Denge koordinasyonunda ki telafi mekanizmaları etkileneceği için bu oluşan hasarın kendisini zaman içerisinde göstermesine neden olacaktır. 50’li yaşlardan sonra kişiler denge problemleri ile karşılaşabilirler. Bu denge problemleri, kişinin kendini boşlukta hissi, tansiyon düşme hissi, uzayda olma hissi, ayakta dururken yalpalama ve yürürken yine sağa sola düşme eğilimi şeklinde algılanabilir. Bu tarz denge problemlerinde düşme ve travma gibi riskler ortaya çıkabilir” ifadelerini kullandı.

    “İLAÇLA TEDAVİ ETMEK KOLAY OLMUYOR”

    Beyinin, denge mekanizmasına ait bilgilerinin koordine edilmesinde sıkıntı yaşadığını belirten Bayazıt, sözlerine şöyle devam etti:

    “Genellikle göz ve kulak arasındaki bağlantılarda ve gözle boyun kasları arasındaki bağlantılarda bir koordinasyon problemi oluşuyor. Kovid-19 geçirmiş hastalar, hastalığın vermiş olduğu endişeyle denge problemi olduğunun farkına varmıyorlar. Denge sistemi tüm vücudu, baş ve boyun bölgesi ile beyini ilgilendiriyor. Bu mekanizmanın herhangi bir yerinde problem olduğu zaman önce problemin yeri tespit edilir. Sinirlerde oluşan hasarı doğrudan bir ilaçla tedavi etmek çok kolay olmuyor. Bu hastaları rehabilitasyon yöntemleri ile tedavi etmeye çalışıyoruz. Kovid-19 geçirmiş hastalara, ‘Baş dönmesi oldu mu, günlük hayatınızı etkiledi mi, yürüme ve ayakta durmanızı etkiledi mi? Tarzında sorular sorduk. Kovid-19’un vermiş olduğu kaygılarla denge problemlerini önemsememişler. Tarama yaptığımızda hatırladılar.”

    “SESSİZ VE SİNSİCE İLERLEYEBİLİR”

    Kovid-19 geçirdikten sonra boşlukta düşme hissi, yürürken yalpalanma veya ayakta dururken biri tarafından itilme hissi olan kişilerin gerekli birimlere başvurması gerektiğine değinen Prof. Dr. Yıldırım Ahmet Bayazıt, “Bu tarz nörolojik problemler genellikle sessiz sakin ve sinsice ilerleyebilir. Görüntüleme yöntemleriyle tespit edilemeyebilir. Bu durumları elektrofizyolojik ölçümlerle anlama şansımız var. Bunlara gecikmiş veya sessiz nörolojik problemler diyebiliriz. Bu konuda şüphesi olan vatandaşlar doktora başvurmalı ve detaylı tetkikler yaptırmalıdır” dedi.

    “ARAÇTAN İNERKEN DÜŞECEK GİBİ HİSSEDİYORUM”

    Kovid- 19’u atlattıktan sonra denge sorunu yaşayan Bülent Pehlivan, “2,5 ay önce Kovid-19’u atlattım. Bu süreç içerisinde halsizlik, denge bozukluğu ve boşlukta hissetme sorunları yaşadım. Adım attığımda düşecek gibi hissediyordum. Yaşadığım süreç zor bir süreçti. Yataktan kalktığımda etrafımı boş hissediyorum. Özellikle araçtan inerken düşecek miyim diye tedirginlik yaşıyorum. Denge sorunu ben de başladığı andan itibaren doktorlarımla konuştum. Sporla bu sorunu atlatmaya çalışıyorum. Ara ara denge sorunları yaşamaya devam ediyorum” diye konuştu.

    “SORUNLARIN HALSİZLİKTEN KAYNAKLANDIĞINI DÜŞÜNDÜM”

    Kasım ayında koronavirüse yakalanan Mehmet Dağ ise, “Hastalığı evimde atlattım ve 17 gün sürdü. Kovid-19 sonrası ciddi bir halsizlik yaşadım. Toparlanma sürecim uzun oldu. Halsizlikten kaynaklı baş dönmesi ve dengesizlik yaşadım. Bu durumumun halsizlikten olduğunu düşündüm. Yapılan test sonrası Kovid-19 sonrası başka problemler olduğunu öğrendim. Yürüyüş ve egzersiz programı verildi” dedi.