Etiket: kuraklık

  • Baraj suları çekildi

    Baraj suları çekildi

    Çorum’da yağışların mevsim sıcaklıklarının altında olması sebebiyle, 161 milyon metreküp kapasiteli Koçhisar Barajı’nda 5,7 milyon metreküp su kaldı. Su alımının durdurulduğu barajın altındaki eski karayolu ise yıllar sonra gün yüzüne çıktı.
    Türkiye’nin geçen yıl en az yağış alan ili olan Çorum’da, bu yıl da kar ve yağmur yağışlarının beklenilen seviyede olmaması sebebiyle barajlarda su seviyesi hızla düşmeye devam ediyor. Kentin içme suyu ihtiyacının bir kısmının karşılandığı Koçhisar Barajı’ndaki su seviyesindeki düşüş ürkütücü boyutlara ulaştı.

    2011 yılından beri Çorum il merkezi ve Alaca ilçesinin içme suyu ihtiyacının karşılandığı, 13 köyün de tarımsal sulama amacıyla faydalandığı Koçhisar Barajında Su rezervi 5,7 milyon metreküpe kadar düştü. 161 milyon metreküp kapasiteye sahip barajda, su seviyesinin kritik kodun altına düşmesi üzerine içme suyu alımı durduruldu. Baraj gölünde su seviyesini düşmesiyle birlikte eski Yozgat-Alaca karayolu da gün yüzüne çıktı.

    Barajlar kırmızı alarm veriyor, gözler yağışlara çevrildi
    Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nce yayınlanan raporda ‘olağanüstü kurak’ olarak gösterilen kentte içme suyu ihtiyacının karşılandığı Yenihayat ile Hatap barajlarında da doluluk oranı büyük ölçüde düştü. Toplam 12 milyon metreküpe yakın bir kapasitesi bulunan Hatap Barajı’nda su seviyesi 3 milyon metreküpe gerilerken doluluk oranı ise yüzde 28 oldu. 26 milyon 703 bin metreküp rezervi bulunan Yenihayat Barajı’nda ise doluluk oranı ise yüzde 36 olarak ölçüldü. Çorum Barajı’nda ise 4 milyon 530 bin metreküp su bulunuyor. Enerji üretimi ve sulama amaçlı kullanılan Obruk Barajı’nın doluluk oranı ise yüzde 60 seviyesine geriledi.

    Barajda çok büyük çekilme oldu”
    İnce Köyü muhtarı Kemal Kılıç, Koçhisar Barajı’nın içme suyu ve sulama amaçlı kullanıldığını belirterek, “Kuraklık ve vahşi sulama yapıldığından dolayı göl çekildi. Kar yağmadı kuraklık oldu. Köyümüz ile baraj arasında 1,5 kilometrelik alanda su çekildi. Barajın toplam alanı 12 bin 750 bin metrekareydi, 161 milyon metreküp su vardı. Bu yıl kar yağmadı. Kuraklık nedeniyle çiftçi de perişan ve mağdur oldu. Göl alanında bayağı çekilme oldu. 2012 yılında gölette su tutulmaya başladığında baraj gölündeki su bizim köye kadar ulaşıyordu” dedi.

    “Baraj gölü altındaki Yozgat karayolu gün yüzüne çıktı”
    Baraj gölünde su seviyesini düşmesiyle birlikte eski Yozgat-Alaca karayolunun gün yüzüne çıktığını anlatan Kılıç, “2021 yılında yine kuraklık vurdu. Eski Yozgat yolu var. Biz traktörle Alaca’ya gidip geliyorduk. Suyun altında kalan Yozgat yolu tekrar gün yüzüne çıktı. Suyumuzu tasarruflu kullanmamız lazım. Aynı sorun bizde var. Su kaynaklarının kurumasıyla birlikte bizde içme suyu sorunu yaşıyoruz. Su deposunu dolduruyoruz üç saatte bitiriyor. Vatandaşlarda perişan. Koçhisar barajını besleyen Eymirözü ve Kırımözü dereleri vardı. Şu anda her iki dere de kurudu” şeklinde konuştu.

    “5 milyon metreküp su kaldı”
    161 milyon metreküp su kapasitesine sahip barajda 5 milyon metreküp su kaldığını açıklayan Koçhisar barajını görüyorsunuz. Çok büyük çekilme oldu. Barajın 12 bin 700 dönüm alanın 5 bin 700 dönümde ancak su kaldı. Şuanda barajdan Çorum’a ve Alaca’ya içme suyu verilmiyor. Su seviyesi Çok kritik bir durum. Keşke böyle olmasaydı. Kar yağmazsa barajımız dolmaz” sözleriyle konuşmasını tamamladı.

  • Bursa ovasına hayat veren Gölbaşı Gölü kuruyor

    Bursa ovasına hayat veren Gölbaşı Gölü kuruyor

    Uludağ’dan gelen sularla beslenen ve Bursa ovasının sulama ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayan göl kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

    3 bin dönüm büyüklüğündeki göl kuraklık nedeniyle metrelerce çekildi. Çekilen sular nedeniyle susuz kalan toprakta çatlaklar oluştu. Ayrıca ovaya kurula fabrikalar tarafından kurulan sondajlar, yeraltı sularını da kurutma noktasına getirdi. Bu yıl sezonun son sulamasını yapamadıklarını söyleyen armut üreticileri gelecek yıl herhangi bir önlem alınmaması durumunda üretim yapamayacaklarını belirtti.

    “Susuzluk sorunu had safhada”

    Gelecek hafta Deveci Armudu hasadına başlayacaklarını söyleyen İğdir Mahallesi Muhtarı Ercan Sakın, hasat öncesi son sulamayı kuraklık nedeniyle yapamadıklarını söyledi. Gelecek yıl için önlem alınmasını isteyen Sakın, “Deveci Armudu hasadımız başlamak üzere. Susuzluk çekiyoruz. Gölbaşı’ndan binbir uğraşla su getiriyoruz. Ama getirdiğimiz su üç gün, dört gün suladık, yine bitti. Haftaya hasada başlayacağız. Son sulanması yapılamadı. Susuzluk sorunu had safhada. Yetkililer Gölbaşı’na gelip incelemeler yaptı. Daha sonra kanallara gelip inceleme yaptılar.

    Kanallara kapak yapılmasını istedik. Bu şekilde suyu daha tasarruflu kullanacağız. Umarız seneye aynı sorunları yaşamayacağız” şeklinde konuştu.

    Fabrikalar yer altı sularını da kurutuyor

    Gölbaşı kadar yer altı sularının da kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirten Sakın, “Gölden su çekilerek vahşi sulama yapılıyor. Gölün çekildiği kısımları tarla açıp ekim yapıyorlar. Durumu yetkililere bildirdik. Seneye buna da bir son vereceğiz. Orada 7 kişi ekim yapacak diye burada 10 köy su sıkıntısı çekiyor. Yeraltı sularımız da azaldı. Her geçen sene de azalmaya devam ediyor. Çevredeki fabrikalar en büyük etkenlerden biri. Fabrikaların vurduğu sondajla biz çiftçilerin vurduğu sondaj bir değil. Bütün yeraltı sularını çekiyorlar. Burası dünyanın en iyi ovalarından biri. Kaçak yapılarla da mücadele ediyoruz. Cezalar yazılıyor ama önüne geçilemiyor. Fabrikaların kimyasalları nedeniyle sular kirleniyor, balıklar ölüyor. Suyumuz bitiyor, azalan su nedeniyle yine balık ölümleri çıkıyor. Ancak kapalı kanal sistemi ve baraj olursa bu sorunu çözebiliriz” dedi.

  • Gölbaşı Barajı’nda kuraklık nedeniyle çekilme yaşanıyor

    Gölbaşı Barajı’nda kuraklık nedeniyle çekilme yaşanıyor

    Cumhuriyet’in kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla 1933’te tarımsal sulamaya katkı sağlaması amacıyla inşasına başlanan ve 1938’de hizmete alınan baraj göletinden, ovada birinci derece verimli arazilerin bulunduğu Kestel ve Gürsu ilçelerinin tarımsal sulama ihtiyacı karşılanıyor.

    Gövde hacmi 320 bin metreküp olan baraj, coğrafi işaret tescilli deveci ve Santa Maria armudu, Bursa şeftalisi, Bursa siyah incirinin yanı sıra Napolyon kirazı ile çok sayıda sebze çeşidinin üretildiği 2 bin 100 hektar alanın sulamasında kullanılıyor.

    Önceki yıllarda da etkili olan kuraklık nedeniyle çekilmenin bazı yerlerde 300 metreyi bulduğu ve yüzeyinde çatlaklar oluşan barajdaki son durum, dronla görüntülendi.

    Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Efsun Dindar,  Bursa’nın çok yönlü zengin bir şehir olduğunu söyledi.

    Bursa Ovası’nın verimli olduğunu ve çeşitli tarım ürünlerinin yetiştirildiğini belirten Dindar, suyun yüzde 70’nin tarımsal sulamada kullanıldığını dile getirdi.

    Bazı dönemlerde içme ve sulama göletlerindeki su seviyelerinin kritik aşamaya geldiğini vurgulayan Dindar, “Özellikle kurak geçen kış, bahar ve yaz aylarına denk geldiği zaman barajlarımızdaki su miktarları kritik seviyeye düşüyor. Tarımsal sulama da bundan nasibini alıyor.” dedi.

    Dindar, Nilüfer Çayı’nın kollarından Aksu Deresi üzerindeki Gölbaşı Barajı’nın, 1938’den bu yana Gürsu ve Kestel’deki tarım topraklarına can suyu veren önemli bir kaynak olduğunu ifade etti.

    Barajın son yıllarda yüzde 90’lara varan kuraklıkla karşı karşıya kaldığına dikkati çeken Dindar, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bırakın sulama yapmayı sulak alan olma statüsünden neredeyse çıkma potansiyeline varacak kadar kuraklıkla baş başa kalıyor. Bazı dönemler yağışların artmasıyla su seviyesi yüzde 40-50’lere gelebiliyor ama çok fazla miktarda suyun kullanılması, yağmurlarla dağdan sürüklenen toprak, mil dediğimiz topraksı yapının göletin tabanında birikmesiyle hacminin de azalması su kalitesi açısından da olumsuz durumlara sebep oluyor. Son güncel görüntülere baktığımızda da yüzde 70’e varan bir kuraklık görüyoruz. Piknik, yürüyüş gibi turizm amaçlı kullanılıyor olsa da asıl amacına hizmet etmek açısından sıkıntılı bir süreç görüyoruz.”

    “Rehavete kapılmayalım”

    Doç. Dr. Dindar, özellikle Gürsu ve Kestel bölgesinde çiftçilerin tarımsal sulama anlamında zor günler geçirebileceği uyarısında bulundu.

    Yağışlar olduğunda, barajların doluluğu yüzde 50’leri geçtiğinde insanların rehavete kapıldığını anlatan Dindar, “Böyle zamanlarda ‘Yeterli suyumuz var sıkıntı yaşamayacağız’ diyoruz. Bu kurak mevsimler üst üste geldiğinde, iklim değişikliğinin etkilerini yaşamaya başladığımızda hem içme suyu hem tarımsal su açısından önümüzdeki dönemlerde kuraklık ve susuzluk bizi bekliyor olabilir.” ifadesini kullandı.

    Sulama göletlerindeki seviyenin kritik aşamaya gelmemesi için tedbir alınması gerektiğini kaydeden Doç. Dr. Dindar, çiftçinin bilinçlendirilmesi, tarımsal sulamada daha modern yöntemlere geçilmesi, daha az su isteyen tarım ürünlerinin yetiştirilmesi gibi tedbirler alınmasını önerdi.

    Su kaynaklarının sürdürülebilirliğinin önemini vurgulayan Dindar, şunları kaydetti:

    “Pompamızı takalım, tarlamıza suyu verelim, ne kadar sularsak o kadar iyi verim alırız düşüncesinden vazgeçmemiz lazım. Çünkü su hiçbirimizin kişisel malı değil. Susuz bir yaşam düşünülemeyeceğini baz alırsak hem tarımsal sulamada yeni teknolojik sulama yöntemlerine geçilmesi, çiftçinin bilinçlendirilmesi, aynı zamanda tarımsal kirlilikten kaynaklı su kaynaklarının da kirlenmesine engel olacak şekilde projelendirmelerle, hangi ürünün ne kadar suya ihtiyacı var bunun hesabının yapılarak, özellikle iklim değişikliğiyle mücadele ettiğimiz bu süreçlerde suya ihtiyaç olmayan belki ürün desenini değiştirmek, coğrafi işaret almış ürünlerimizi korumak ve gelecek nesillere bırakmak adına da daha gerçekçi projeler yapmamız gerekiyor.”

     

  • Bursa’da sulama kanalları kurudu, balık ölümleri başladı

    Bursa’da sulama kanalları kurudu, balık ölümleri başladı

    Türkiye’nin önemli ihraç kaynaklarından coğrafi işaretli Santa Maria ve Deveci Armudu üretimi susuzluk nedeniyle durma noktasına geldi. Kuraklık nedeniyle Gürsu ovasını besleyen kanallar kururken, ilk kez balık ölümleri de gerçekleşti. Bugüne kadar toplu balık ölümleri görmediklerini söyleyen çiftçiler, balıkların yeterli oksijen alamadıkları için öldüklerini ifade etti.

    Sulama zamanı gelen ürünlerin, vaktinde sulanmazsa yeterince olgunlaşmayacağını söyleyen çiftçiler, her yıl ihracata giden ürünlerinin bu şekilde kabul görmeyeceğini söyledi. Kuraklık nedeniyle ihracat riski yaşanırken, çiftçilerin en kısa sürede çözüm bulmalarını istedi.

    Dünyaca ünlü armutların üretimi riske girdi

    Kuraklık nedeniyle ürünlerde kalite kaybı yaşanabileceğini belirten Cambazlar Mahallesi Muhtarı Hasan Efe, “Gölbaşı gölünden başlayarak birçok mahalleye su taşıyor. Etrafında dünyaca ünlü santa maria ve deveci armutlarından oluşan tarım arazileri var. Gölbaşı’nda su seviyesi düştüğü için kanalımız kurudu. 1 hata öncesi suyumuz azalmaya başladı. 2 gündür de hiç su alamıyoruz. Hiçbir tarım arazisi şu an sulanamıyor. Kuraklık olursa meyvelerimizde kalite kaybı yaşanacak. Kanalımıza kapak yapıp suyun biriktirilmesini talep ediyoruz” şeklinde konuştu.

    “İlk kez böyle bir kuraklık görüyoruz”

    Daha önce ne kuraklık ne de balık ölümleri ile karşılaştığını söyleyen Ağaköy Mahallesi Muhtarı Ertuğrul Ertem, “Balıklar, susuzluk nedeniyle oksijensizlikten öldüler. Biz de bu kanaldan meyvelerimizi suluyoruz. Yakında sulamamız gereken birçok ürünümüz var. Sulanmazsa irileşmez, irileşmezse de ihraç edilemez. Her yıl ilmek ilmek işlediğimiz kalite standardını kaybederiz. İlk kez böyle bir kuraklık görüyoruz” diye konuştu.

    Gürsu ovası dünyanın en kaliteli armudunu üretiyor

    Dünyanın en kaliteli armutlarının yetiştiği ovaya bu görüntülerin yakışmadığını ifade eden İğdir Mahallesi Muhtarı Ercan Sakın, “Bu kanalı besleyen Gölbaşı’nda çok az bir su kaldığı için kanalımız kurudu. Bu kanaldan yaklaşık 8 köy faydalanıyor. Bu 8 köy zaten dünyanın en kaliteli armudunu üretiyor. Kanalda suyu tutabilmek için kapak yapılmasını istiyoruz. Su bulamazsak armutlar küçük kalacağından satılamayacak. Bizim ürünlerimiz kaliteli ama bu gidişle en fazla meyve suyu olur” dedi.

     

  • Kavak ilçesinin 30 günlük suyu kaldı

    Kavak ilçesinin 30 günlük suyu kaldı

    Kuraklık Samsun’da her geçen gün etkisini artırıyor. Samsun’a içme suyu sağlayan baraj ve göller alarm veriyor. Samsun Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün (SASKİ) internet sayfasından alınan bilgilere göre en son yapılan ölçümlerde Samsun’a içme suyu sağlayan Çakmak Barajı’nın genel doluluk oranı yüzde 41,09 olarak ölçülürken, Kavak ilçesine içme suyu sağlayan Güven Göleti’nin doluluk oranı ise yüzde 13,97 olarak kayıtlara geçti.

    Kavak’ın 30 günlük suyu kaldı
    Kavak’ın 30 günlük suyu kaldı. SASKİ ise Divanbaşı Göleti’nden Güven Göleti’ne su takviyesi yapmak için çalışmaları sürdürüyor.
    Kavak’ta yaşayan emekli öğretmen Ramazan Atıcı, “Güven Göleti’nin durumu şu anda içler acısıdır. Yeterli kar ve yağış olmadığı için topraklarımızda su kalmamıştır. Bundan dolayı baraj bitme noktasına gelmiş ve devamlı tükenmektedir” dedi.

  • Karaman’da baraj kurudu

    Karaman’da baraj kurudu

    Karaman’da tarımsal sulamada kullanılan barajlar bir bir kurumaya başladı. Merkeze bağlı Yeşildere köyü sınırlarında bulunan İbrala Barajından sonra şimdi de merkeze bağlı Kurtderesi Barajı kurudu. Karaman Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Bayram, tamamen suyu çekilerek kuruyan Kurtderesi Barajında incelemelerde bulundu. Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Bayram, Karaman ve Konya Ovası için suyun milli güvenlik meselesi kadar önemli olduğunu söyledi. Bayram, yağışsız geçen bir kışın ardından Karaman’da barajların tek tek kurumaya başladığını belirterek, “İlkim değişikliği ve yaşanan kuraklıklardan sonra Türkiye genelinde olduğu gibi Karaman’da da bazı barajlarımızda az seviyede su kalırken, bugün Kurtderesi Barajımız tamamen kurumuştur. Barajdaki balıklar da maalesef ölmüş. Bu üzücü bir durumdur. Şu anda tek suyumuzun bulunduğu Gödet Barajıdır. Orada da 40 milyon metreküp su vardır. Baraj sularımızın dışında yer atı sularımız da bitme noktasına gelmiştir. Biz her zaman söylüyoruz, Karaman Ovası susuzluktan ağlıyor diye. İnşallah bundan sonra yağışlarımız iyi olur ve barajlarımız suyla dolar. Ne olursa olsun Karaman tarımının devamı için dış havzalardan suyun gelmesi elzemdir. Bizler her zaman söylüyoruz, Karaman ve Konya Ovası için su milli güvenlik meselesi kadar önemlidir” diye konuştu.

    Çocuklarıyla birlikte gelen bazı vatandaşlarsa suyu çekilerek kuruyan barajda gezdi.

  • Tamamen kuruyan gölden geriye tuz tabakası kaldı

    Tamamen kuruyan gölden geriye tuz tabakası kaldı

    Sivas’ın Ulaş ilçesine uzaklığı yaklaşık 5 kilometre olan Kellah Gölü, sıcak havalardan nasibini aldı. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yılda göl, kuraklığın etkisiyle tamamen kurudu. 2014 yılına kadar bünyesinde bulunan suyu eksiltmeyen, Tecer Dağı’ndan gelen su kaynakları ve yağışlar ile beslenen Kellah Gölü, yaklaşık 10 yıldır kuraklık ile mücadele ediyor. İklimsel değişikliklere bağlı olarak her yıl yaz aylarında tamamen kuruyan göl, yağışlarla birlikte yeniden su tutuyor. Tuzlu olması sebebiyle tarımsal sulamada kullanılamayan göl, kuruduğunda yerinde beyaz bir tabaka bırakarak adeta beyaz bir çöle dönüşüyor.

    “Maalesef gölün kurumasına engel olamadık”
    Gölün tamamen doğal bir oluşum olduğunu söyleyen Metin Köse, “Yaklaşık 10 yıl öncesine kadar su ile dolu olan gölümüz, son 10 yıldır her yaz bu aylarda kuruyor. Sonbahar aylarında yağmurların başlamasıyla yüzeysel olarak su tutuyor. Geçmişte Tecer Dağı’ndan su bağlandı aslında ama bağlanan su da kurudu. Maalesef gölün kurumasına engel olamadık. Tuzlu olması nedeniyle tarımsal sulamada kullanılmadı. Bizim Tecer Dağı’mızda suyumuz çok. Ora ile ilgili bir çalışma yapılarak bir su çıkarılabilir. Oradan çıkan su bu göle verilebilir. Kızılırmak’a akan Tecer Irmağı buraya bağlanabilir. Buraya eski güzelliği kazandırılabilir” dedi.

  • Doğu orman fakiri

    Doğu orman fakiri

    Erzincan, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzurum, Gümüşhane, Hakkâri, Iğdır, Kars, Malatya, Muş, Tunceli ve Van illerini kapsayan bölgedeki orman varlığının yüzde 30,3’ünü normal ormanlar, yüzde 69,7’sini ise bozuk ormanlar oluşturuyor. DAP Bölgesinde yer alan illerin orman varlıkları bölgenin iklimsel ve topoğrafik şartları nedeniyle nispeten kuraklığa ve soğuğa dayanıklı ağaçlardan oluşuyor. Bölge ormanlarındaki belli başlı ağaç türleri; meşe, karaçam ve ardıçtır. Bölgede en az orman alanına sahip il Iğdır (161 hektar) iken en çok orman alanına sahip il ise Sivas (405.281 hektar) olarak kayıtlara geçiyor. Uzmanlar, orman varlığının artırılması için bölgede ağaçlandırma ve bozuk ormanların rehabilitasyon çalışmalarının hızlandırılarak devam etmesi gerektiğini vurguluyor.

  • Tunca Nehri’nde kuraklık alarmı

    Tunca Nehri’nde kuraklık alarmı

    Kentin önemli su kaynaklarından birisi olan Tunca Nehri kuraklık riski ile boğuşuyor. Debisi 4 metreküp/saniyeye kadar düşen Tunca Nehri yeşile büründü, yüzeyi çöp ve yosunlarla kaplandı.

    Su seviyesi kritik seviyelere kadar düşen Tunca Nehri’ni görenler şaşırıp kalıyor. Yüzeyi plastik atıklar, cam şişeler, araç lastikleri ve çöplerle kaplanan nehir bataklığa döndü. Vatandaşlar, nehrin temizlenmesini ve bu bölgede önlem alınmasını istiyor.
    Kuraklığın etkili olduğu kentte Tunca Nehri’nin yan tarafındaki yolda da çökmeler meydana geldi. Nehir kenarındaki işletmeler de bu durumdan mağdur oldu. İşletmelere giden yol, tedbir amaçlı araç trafiğine kapatıldı.

    “Bir hafta içerisinde yolda çatlaklar oluştu”

    Tunca Nehri kenarında işletmesi bulunan Taner Şıdım, “Kuraklıktan dolayı nehirde su çekilmesi ve yolda patlamalar oldu. Nehir kenarındaki masa sandalyelerimizi kenara 5-10 metre daha ileriye aldık. 7-8 yıl önce de böyle olmuştu. Ama bu yıl daha fazla kuraklık var. 1 hafta içerisinde yolda çatlaklar oldu. Yol yayalara açık ama yarık ve çatlaklardan dolayı araç trafiğine kapatıldı. Bir an önce önlem alınmasını istiyoruz” dedi.

    “Daha önce hiç böyle olmamıştı”

    Daha önce hiç böyle olmadığını ve bu yıl kuraklığın etkisiyle yolda çökmeler olduğunu gördüklerini söyleyen Edirneli vatandaşlardan Özcan Çoruk, “Daha önce hiç yoktu böyle bir şey. Bu kayma da büyük ihtimal nehrin kurumasından olmuştur. İnşallah düzeltilir. Buradaki işletmelere gidiyoruz, arabayla giremiyoruz. Nehirde de çok çöp var. Koku da çok kötü. Bu kokuda nasıl oturup çay içeceğiz” şeklinde konuştu.

    “Çöp dolu ve kurumuş”

    İnsanların oluşturduğu yapay kirliliğin doğayı etkilemeye başladığında rahatsız edici boyuta geldiğini söyleyen vatandaşlardan Ozan Sürmeli, Tunca Nehri’nin çöplerle kaplandığını ve kuruma noktasına geldiğini belirtti.
    Kuraklığın etkisiyle nehirde su kalmadığını söyleyen Emirhan Karışık, ayrıca plastik, doğal olmayan atıklar, şişeler ve çöplerin kirliliğe sebep olduğunu belirterek bu rezilliği nehir kenarından geçen herkesin görebildiğini ifade etti.

    “Nehir temizlenmeli ve kirlilik önlenmeli”

    Tunca Nehri’nin temizlenmesi ve kirletilmesinin önlenmesi gerektiğini belirten Karışık, “Yağış olmadı, su azaldı. Hala bir temizlik yapılmadı. Bir önlem alınmasını bekliyoruz. Çağrımız acilen Tunca Nehri’nin temizlenmesi ve kirletilmesinin önlenmesidir. Bu da denetimle ve caydırıcı cezalarla olacak. Kuraklık için yapmamız gereken bazı şeyler var. Çöpümüzü çöp kutusuna atmak yerine yere atmayı tercih ediyoruz. O çok sevip bakmak istediğimiz suya yapıyoruz bunu. Burası halı saha değil yemyeşil olmuş. Kuraklık var. Su kullanımına dikkat edeceğiz. Olabildiğince ekolojik olmaya çalışacağız” ifadelerine yer verdi.

    “Bu görüntüler Edirne’ye yakışmıyor”

    Tunca Nehri’nin acilen temizlenmesi ve önlem alınması gerektiğini söyleyen vatandaşlardan Tuğrul Zekai Tanrıverdi, “Bu görüntüler Edirne’ye yakışmıyor. Nehrin acilen temizlenmesini istiyoruz. Buraya acilen bir güvenlik ve kamera konulması lazım. Bu güzel nehri koruyamayız. Nehir yok oluyor, debi düştü, su yok kokuyor, balıklar ölüyor. Her tarafta çöp var. Elimizdeki su kaynaklarını korumak zorundayız” ifadelerini kullandı.

  • Büyük Menderes, ciddi kuraklıklarla karşı karşıya

    Büyük Menderes, ciddi kuraklıklarla karşı karşıya

    Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesinden başlayarak sırasıyla, Uşak, Denizli ve Aydın’dan geçen ve Ege Denizi’ne dökülen Büyük Menderes Nehri yağışların az olması nedeniyle bu yıl kurak yıllarından birini yaşadı. Aydın tarımının can damarlarından olan 584 kilometre uzunluğundaki nehirdeki kuraklık tehlikesi üreticileri endişelendirirken, Yaşar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı Doç. Dr. Mir Jafar Sadegh Safari, Bilimsel Araştırma Projesi ile Ege Bölgesi’nin 1940 yılından 2100 yılına kadar olan kuraklık durumunu inceledi. Türkiye’nin Ege Bölgesi için yapılan 160 yıllık veri ve tahminleri içeren bu kuraklık haritası, gelecekte bu bölgenin daha şiddetli kuraklıklarla karşı karşıya kalabileceğini ortaya koydu. Alanında saygın bilim insanlarını bir araya getiren araştırmanın çalışma alanı ve uygulanan metotları hakkında bilgi veren Doç. Dr. Safari; “Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz havzaları, Türkiye’nin batısında yer alan ve Ege Bölgesi olarak bilinen önemli tarımsal ve endüstriyel alanları kapsar. Araştırmamızın çalışma alanı buralar oldu. Bu havzalar, Türkiye’nin yüzey alanının önemli bir kısmını kaplamakta ve iklim değişikliğine karşı savunmasızdır. Çalışmada, dört farklı Genel Dolaşım Modeli (GCM) ve iki emisyon senaryosu kullanılarak, 2099 yıllına kadar kuraklık projeksiyonları oluşturuldu” dedi.

    Araştırmanın Ege Bölgesi’nde gelecekte kuraklıkların hem uzunluk hem de şiddet açısından artacağını gösterdiğini aktaran Doç. Dr. Safari; “2100 yılına kadar sırasıyla 250, 220 ve 220 kurak ay yaşanacak. Bu, bölgenin uzun ve şiddetli kuraklıklarla karşı karşıya kalacağını göstermektedir. Daha iyimser bir senaryoda da, bölgedeki birçok istasyon için 150’den fazla kurak ay yaşanacak. Ayrıca araştırma, Ege Bölgesi’ndeki kuraklık dağılımının coğrafi olarak da değişkenlik göstereceğini ortaya koymaktadır. Örneğin, Büyük Menderes Havzası yüksek rakımlı alanları içermesine rağmen, bu bölgeler bile gelecekte ciddi kuraklıklarla karşı karşıya kalacak. Küçük Menderes Havzası, kıyıya yakın bir bölge olsa da, uzun kurak dönemler yaşayacak. Hem yüksek hem de alçak rakımlı alanları içeren Gediz Havzası’nda da ciddi kuraklık riskleri söz konusu” şeklinde konuştu.

    “Kuraklık, bazı önlemleri gerekli kılıyor”
    Kuraklığın Ege Bölgesi’ndeki tarımsal ve endüstriyel faaliyetleri de olumsuz etkileyeceğini vurgulayan Doç. Dr. Safari, önlem alınması gerektiğine dikkat çekerek “Artan kuraklık riski bazı önlemleri de gerekli kılıyor. Bölgedeki su yönetimi ve tarımsal planlama stratejilerinin, bu riskleri minimize edecek şekilde yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Araştırma sonucunda elde edilen bu bulguların karar vericiler ve ilgili kuruluşlar tarafından kullanılarak, bölgenin sürdürülebilir kalkınmasına katkı sağlayabileceğini düşünüyorum. Araştırma ayrıca, küresel iklim değişikliğinin etkilerinin yerel düzeyde ciddi sonuçlar doğurabileceğini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Küresel ısınma ve sera gazı salınımlarının azaltılması yönünde daha güçlü ve etkin önlemlerin alınması gerektiği açıktır. Ege Bölgesi gibi iklim değişikliğine karşı savunmasız bölgelerde, adaptasyon ve mitigasyon (zararı hafifletme) stratejilerinin geliştirilmesi ve uygulanması hayati önem taşımaktadır. Bu önemli çalışma, Ege Bölgesi’nin gelecekteki kuraklık risklerini anlamak ve yönetmek için kritik bilgiler sunmakta ve daha geniş bir iklim değişikliği ile mücadele çabalarının parçası olarak değerlendirilmektedir” dedi.