Etiket: kuraklık

  • Çekilme arttı, İznik Gölü’nde adacıklar oluştu

    Çekilme arttı, İznik Gölü’nde adacıklar oluştu

    Bursa’da Türkiye’nin en büyük tatlı su kaynaklarından biri olan İznik Gölü, son yıllarda kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Küresel ısınmaya bağlı yağışların azalması ile birlikte göldeki su seviyesi de düştü. Göldeki çekilme yer yer 100 metreye ulaşırken, balıkçı kayıkları da karaya oturdu.

    Marmara Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin ise 5’inci büyük doğal gölü olan, 297 kilometrekarelik İznik Gölü’nde, küresel ısınma kaynaklı mevsimsel kuraklık yaşanıyor.

    Kuraklığın tek nedeninin küresel ısınma olmadığı belirtiliyor. İznik Gölü’nün aynı zamanda bölgedeki tarım arazileri için de su kaynağı olduğunu hatırlatan yöre halkı, bilinçsiz ve vahşi sulamaya dikkat çekiyor. Köylere kurulan göletlerin de İznik Gölü’nü besleyen su kaynaklarına zarar verdiği belirtiliyor. Sanayide kullanılması için çekilen suyun da göldeki çekilmelere neden olduğu iddia ediliyor.

    İznik Gölü’ndeki çekilme, özellikle Çakırca Mahallesi’nde net bir şekilde görülüyor. Balıkçı kayıklarının karaya oturduğu mahallenin kıyı bölgelerinde ayrıca adacıkların oluştuğu gözlendi.

    ‘SIĞ OLAN BÖLÜMLERDE ÇEKİLME DAHA ÇOK OLUYOR’

    İznik Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Konur Genç, Çakırca Mahallesi’nde gölün 150 metreye kadar çekildiğini söyleyerek şunları kaydetti:

    “Küresel ısınmadan dolayı su giderek azalıyor. Yağışların yetersiz kalması, kış aylarında kar ve yağmurun az yağmasından dolayı, gölümüzün suyu sürekli olarak çekiliyor. Gölümüzün sığ olan bölümlerinde çekilme daha çok oluyor. Çakırca bölgesinde çekilme, 100-150 metreleri buldu. Gölümüzün derin bölgesi Göllüce’de ise çekilme 30-40 metrelerde kaldı. Teknelerimizi koyduğumuz yer artık karada kaldı.”

    Turizm işletmecisi Ali Karaman ise gölün çekilmesinin en büyük nedenlerinden birinin bilinçsiz sulama olduğunu söyledi.

    ‘SU KAYBININ NEDENİ ARAŞTIRILSIN’

    Tarımsal sulamada kapalı sisteme geçilmesi gerektiğini ifade eden Karaman, şöyle konuştu:

    “Geçmiş yıllara göre, bu sene suda ciddi bir alçalma var. Maalesef hemen hemen her köyde göletler yapıldı. İznik Gölü’nü besleyen su kaynakları, bu göletlerden dolayı kesilmiş oldu. İznik aynı zamanda tarım bölgesi olduğu için bunun da etkisi var. Tarımsal sulamalarda artık kapalı sulama sistemine geçilmesi lazım. Çünkü açık sulamalarda ciddi oranda su tüketimi oluyor. Orhangazi ve Gemlik tarafındaki sanayi kuruluşlarına da su veriliyor. Hatta orada gölden su çekmek için döşenen borular da var. Geçtiğimiz yaz biraz kurak geçti, daha önceki yıllarda da kuraklık vardı ama bu kadar çekilme olmamıştı. 10 günden beri yağış var ama gölün suyunda en ufak bir hareketlilik, yükselme yok. Su kaybına neyin yol açtığının araştırılmasını istiyoruz. Gölümüzü kaybetmek istemiyoruz. İznik Gölü’nü kurtarmamız lazım.”

    ‘ÖLMÜŞ BALIKLAR KIYIYA GELMEYE BAŞLADI’

    Çekilmeye bağlı olarak İznik Gölü’ndeki kuş popülasyonunun azalmasına ve toplu balık ölümlerine dikkati çeken Karaman “İznik’te balıkçılık üst seviyededir. Özellikle yayın, sarı balık, aynalı sazan çok meşhurdur. Ama maalesef suyun alçalması ile beraber gölde oksijen eksikliği oluştuğundan ölmüş balıklar da kıyıya gelmeye başladı. İznik Gölü aynı zamanda kuşların barınağı. Özellikle leyleklerin uğrak yeri. Sazlıkların içerisinde kuşlar, barınak yapar. Aynı zamanda balıklar da sazlıklara yumurtalarını bırakır. Gölün çekilmesi, yavaş yavaş balıkların da yok olmasına sebep oluyor. Hem balıkçılık yok olmaya başladı, hem de kuşlar gelmemeye başladı. Balıkçı arkadaşlarımız da gölün alçalmasıyla beraber teknelerle açılamıyor. Çünkü su seviyesi baya düştü. Teknelerin altı sürtmeye başladı. Sığlaştığı için olta balıkçılığı da yapılamıyor” dedi.

    AZİZ NEOPHYTOS BAZİLİKASI SU YÜZÜNE ÇIKTI

    2014 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin İznik’te başlattığı ‘Tarihi Kültürel Mirası Tespit ve Havadan Fotoğraflama Çalışmaları’ sırasında tespit edilen Aziz Neophytos Bazilikası da İznik Gölü’nün çekilmesi ile birlikte su yüzüne çıktı. Suyun 2 metre derinliğindeki bazilika, dron ile net bir şekilde görüntülendi. Bazilikanın bulunduğunu hatırlatan Ali Karaman “Bazilika bile çekilmeden dolayı su üstüne çıktı. Su altı müzesi beklerken, su üstü müzesine dönüştü” ifadelerini kullandı.

  • Bursa ovasının can suyu yüzde 70 kurudu

    Bursa ovasının can suyu yüzde 70 kurudu

    Bursa Ovası’ndaki tarım arazilerine su sağlayan Kestel ilçesindeki Gölbaşı Barajı’nda kuraklık nedeniyle su seviyesi düştü. Bursa Uludağ Üniversitesi Tarımsal Araştırma Uygulama Merkezi Müdürü Dr. Fevzi Çakmak, baraj gölünde suyun yüzde 70 oranında çekildiğini belirterek, “Göletler dolmazsa çiftçi ciddi anlamda mağdur olacak. Daha az su isteyen ürünlerin ekilmesi gerekecek. Bu da gelir kaybına yol açacaktır” dedi.

    Bursa Kestel ilçesindeki Gölbaşı Barajı’nda su seviyesi, iklim değişikliğinden kaynaklı kuraklık ve vahşi sulama nedeniyle düştü. Uludağ ve Katırlı dağlarından doğan sularla beslenen, Gürsu, Kestel, Yıldırım ve Osmangazi ilçelerindeki tarım arazilerini sulamak için kullanılan barajda yaşanan kuraklık, bölge çitçilerini tedirgin etti. Yer yer yaklaşık 150 metre kadar çekilen göl, dronla havadan görüntülendi.

    ‘SUDAN TASARRUF ETMEMİZ GEREK’

    Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi İkinci Başkanı ve Bursa Uludağ Üniversitesi Tarımsal Araştırma Uygulama Merkezi Müdürü Dr. Fevzi Çakmak, tarım arazilerinin sulanmasında kullanılan barajın çok değerli olduğunu belirtti.

    Çakmak, “Çünkü, artık tarımsal araziler sulanabildiği ölçüde değerli. Araziler sulandığı zaman verim 2-3’e katlanabiliyor. Çiftçinin ekonomik anlamda getirisi de artıyor. Özellikle iklim değişikliği ve yağışların düzensiz olduğu dönemlerde bitkinin ihtiyaç duyduğu suyu bu göletlerden karşılayarak daha verimli ürün alabilmek mümkündür. Şu an Gölbaşı Barajı’nın neredeyse yüzde 70’inin çekildiğini gözlemlemekteyiz. Bu mevsim olarak doğal karşılanabilir ancak bu kadar su seviyesinin düşmesi suyun tasarruflu kullanılmaması, suyun doğru yöntemlerle kullanılmaması, suyun tarlaya giderken uygun yöntemlerle götürülmemesi dolayısıyla kayıp kaçak oranının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Gölet alanından tarla başına suyun minimum kaçak oranıyla götürülmesi sağlanmalıdır. Bu da kapalı boru sistemiyle ve basınçlı sulama sistemiyle mümkündür. Şu anki sistemde genelde kanal ve kanaletlerle su tarlaya götürülmektedir. Bu anlamda da kayıp kaçak oranı yükselmektedir. Tarlaya geldikten sonra da yine mevcut vahşi sulama yöntemlerinin terk edilmesi gerekmektedir. Basınçlı, yağmurlama ya da damla sulama yöntemlerinin kullanılarak sudan tasarruf etmemiz gerekmektedir” dedi.

    ‘AZ SU İSTEYEN ÜRÜNLERİN EKİLMESİ GEREKECEK’

    Kuraklığın ekilen tarım ürünlerinde değişiklik oluşturabileceğini söyleyen Çakmak, “Kış aylarında yağan karın baharda erimesiyle, derelere karışan suların göletlere ve barajlara dökülmesiyle bu göletler dolmaktadır. Son yıllarda iklim ve yağış rejimi değişmekte. Kar yağışları azalmakta. Göletler dolmazsa çiftçi ciddi anlamda mağdur olacak. Burada ürün desenini de değiştirmek gerekebilir. Daha az su isteyen ürünlerin ekilmesi gerekecek. Bu da gelir kaybına yol açacaktır” dedi.

  • İznik Gölü’ndeki tehlike korkutuyor

    İznik Gölü’ndeki tehlike korkutuyor

    Türkiye’nin beşinci büyük gölü olan İznik Gölü’ndeki kuraklık hat safhaya ulaştı. Kıyıdan 200 metre çekilen gölde yaşayan ördeklerin görüntüsü ise tedirginliği iki kat arttırdı.

    İznik Gölü su çekilmesinden dolayı her geçen gün kötüye gidiyor. İlçenin en büyük iskelesi su çekilmesinden dolayı endişe veren bir görüntü oluşturdu. Marmara Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin ise beşinci büyük doğal gölü olan İznik Gölü, 80 metre ile derinliği en fazla olan tektonik bir tatlı su gölü olarak kayıtlarda yerini alıyor.

    Fakat son zamanlarda kuraklık ve tarımsal alanlarda kullanılan su yüzünden İznik Gölü kıyıdan 200 metre çekildi. İznik’e bağlı Çakırca Mahallesi’nde büyük iskele su çekilmesinden dolayı endişe veren bir görüntü oluşturdu. Kayıklar karaya otururken gölde yaşayan ördeklerin susuzlukla mücadelesi kameralara yansıdı. Göl kıyısında işletmesi bulunan Aysel Güleç, “Bir önceki yıl daha kötüydü düzelir sandık ama şimdi resmen bir felaket. Görüyorsunuz kayıklar, ördekler karada çok üzülüyoruz. Yetkililerden acil yardım bekliyoruz” dedi.

  • Burdur Gölü’nün ‘durumu içler acısı’

    Burdur Gölü’nün ‘durumu içler acısı’

    Türkiye’nin 7’nci büyük gölü Burdur Gölü’nde su seviyesi, 50 yılda 17,7 metre düştü. Kıyısında çatlamış toprak örtüsü oluşan göldeki halk plajında 5 yıl önce su yüzeyinde yer alan 3 metre yüksekliğinde iskele, bugünlerde suya yaklaşık 2 metre uzaklıkta bulunuyor.

    Son yıllarda kuraklığın da etkisiyle kuruma tehlikesi olan Burdur Gölü’nün su seviyesi, 50 yılda 17,7 metre düştü. Gölde su seviye ölçümü, 1959 yılının Aralık ayında 851,32 metre olarak kaydedildi. Gölde ölçülen en yüksek su seviyesi ise 1970 yılında 857,54 metre oldu. Burdur Gölü’nün su seviyesi, 1 Haziran 2021 itibarıyla 839.83 metre olarak kaydedildi. Aralık 1959’da 205,54 kilometrekare ölçülen gölün yüzeyi, 1 Haziran 2021 itibarıyla 123,45 kilometrekareye, 6062,48 hektometreküp olarak ölçülen hacim ise 3731,67 hektometreküpe düştü.

    3 METRE YÜKSEKLİĞİNDEKİ İSKELE, GÖLDEN 2 METRE UZAKLAŞTI

    Burdur Gölü’ndeki kuraklık nedeniyle geçmiş yıllarda sahil olarak kullanılan Şeker Plajı, halk plajı ve göl kıyılarında çatlamış toprak örtüsü oluştu. Halk plajında 5 yıl önce göl suyunun yüzeyinde yer alan 3 metre yüksekliğindeki iskele, bugünlerde suya yaklaşık 2 metre uzaklıkta bulunuyor.

    Burdur Gölü’ndeki kuraklığın etkisiyle oluşan çekilme, ziyaretçileri de şaşırttı. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin (MAKÜ) yüz yüze eğitime geçmesi ile kente gelen öğrenciler, göl gezisinde çatlamış toprak örtüsü ile karşılaştı. Burdur MAKÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü 3’üncü sınıf öğrencileri İlayda Özeken ve Gülcan Akçay, pandemi nedeniyle ara verilen eğitimin ardından 1,5 yıl sonra ilk defa geldikleri Burdur’da, Burdur Gölü sahilindeki çekilmeyi görünce şaşırdıklarını belirtti.

    ‘İÇİMİZİ ACITTI’

    Gölde suyun azalmasına çok üzüldüğünü anlatan İlayda Özeken, “Pandemi dolayısıyla eğitimimize online devam etmiştik. Bu yıl yüz yüze eğitim başlayınca geldiğimiz Burdur’da gölün çok fazla çekildiğini fark ettik. Bu durum çok üzücü. Gölün bu hali içimizi acıttı” dedi.

    Burdur Gölü’ne 2 yıl aradan sonra geldiğini belirten Gülcan Akçay ise “2 sene önce Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde eğitime başladık. Geçen yıl pandemiden dolayı burada değildik. Bu yıl yüz yüze eğitimin başlaması ile Burdur’a geldik. Gördük ki göl seviyesi 2 yıl önceye göre bayağı çekilmiş. Bu durum bizi çok üzdü. Yetkililerin bu duruma bir çare bulmasını istiyoruz, gölün durumu içler acısı” diye konuştu.

  • “Türkiye’nin yüzde 55’i şiddetli kuraklık yaşıyor”

    “Türkiye’nin yüzde 55’i şiddetli kuraklık yaşıyor”

    Uzmanlar, küresel ısınma konusunda 2030’a kadar çok yönlü önlemler alınmadığı takdirde, dünyanın geri dönülmez felaketlerle karşı karşıya kalacağına dikkat çekiyor. Türkiye’de de bu yaz, küresel ısınmanın sebep olduğu doğal afetler yaşandı. Online PR Servisi B2Press’in incelediği araştırmalara göre, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün Haziran-Ağustos 2021 verilerinde, Türkiye’nin yüzde 55’lik kısmında şiddetli kuraklık yaşandığı yer aldı.

    Son aylarda dünya genelinde öngörülemez büyüklükte doğal felaketler yaşanıyor. Üstelik yıkımlar yalnızca kısa süreli felaketler olarak ortaya çıkmıyor, ardında kalıcı izler bırakıyor. Online PR Servisi B2Press’in incelediği Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) raporuna göre, son 50 yılda ortalama her gün dünyanın bir yerinde hava, iklim veya su tehlikesiyle ilgili bir felaket meydana geldi. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) ise geçtiğimiz günlerde yayımladığı “2021 Yaz Mevsimi Ortalama Sıcaklık Anomalileri” analizinde, ülkemizin geçen ay son 50 yılın en sıcak 6’ncı ağustosunu yaşadığını açıkladı.

    “İKLİMLE İLGİLİ AFET ÖLÜMLERİNİN YÜZDE 99’UNU OLUŞTURACAK”

    Online PR Servisi B2Press’in incelediği MGM’nin raporunda, Amerika ve Avrupa’nın tarihindeki en sıcak yazı yaşadığı 2021’de Türkiye’nin de en sıcak 4’üncü yazını geçirdiği bildirildi. 2010, Türkiye tarihinin en sıcak yazı olarak kayıtlara geçerken, küresel ısınmanın etkisiyle ülkemizde ortalama yaz sıcaklığının da arttığı görüldü. Bağımsız uluslararası yayın kuruluşu The Lancet için yapılan bir araştırma, sıcak havanın 21. yüzyılın sonunda iklimle ilgili afet ölümlerinin yüzde 99’unu oluşturacağına işaret etti. Artan sıcaklıklar, yaz aylarında yaşanan yangın ve sel felaketlerinin ardından kuraklıkla ilgili endişeleri de gündemin ilk sıralarına taşıdı. MGM’nin Haziran-Ağustos 2021 verilerinde, Türkiye’nin yüzde 55’lik kısmında şiddetli kuraklık yaşandığı yer aldı.

    “DOĞAL AFETLER TÜRKİYE’Yİ ÇÖLE DÖNÜŞTÜRÜYOR”

    B2Press’in incelediği WMO’nın İklim Aşırılıklarından Kaynaklanan Ölümler ve Ekonomik Kayıplar Atlası’na göre, 1970 – 2020 arasındaki 50 yıllık dönem boyunca en büyük insan kayıplarına yol açan olayların ilk sırasında 650 bin ölümle kuraklık geliyor. Hemen ardından 577 bin ölümle fırtına, 58 binle sel ve 55 binle yüksek sıcaklıklar yer alıyor. Bu yaz küresel ısınmanın sebep olduğu felaketlerle yüzleşen Türkiye’de de son aylarda görülen sel ve orman yangınları da birçok can ve mal kaybına neden oldu. Avrupa Orman Yangını Bilgi Sistemi’nin (EFFIS) verilerini inceleyen Online PR Servisi B2Press, Türkiye’de her yıl ortalama 97 orman yangını yaşarken, bu sayının 2021 yazında 236’e yükseldiğini tespit etti.

  • Van Gölü alarm veriyor! Çekilme 1 kilometreyi aştı

    Van Gölü alarm veriyor! Çekilme 1 kilometreyi aştı

    Dünyanın en büyük sodalı gölü olan, 3 bin 712 kilometrekarelik yüzey alanıyla da Türkiye’nin en büyük gölü olma özelliği taşıyan Van Gölü’nde, yağışların azalmasıyla son yılların en geniş alanlı çekilmesi meydana geldi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, çekilmenin 1 kilometreyi aştığını, su yüzeyine çıkan mikrobiyalitlerin de bunun göstergesi olduğunu söyledi. Akkuş “Şu andaki alçalma gördüklerimizin çok çok daha üstünde. Yaklaşık 3 metre suyun alçaldığını görüyoruz” dedi.

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü, temmuz ayı sıcaklık ve yağış değerlendirmesi raporlarına göre Van ve çevresi son yılların en kurak dönemini yaşıyor. Bölgedeki birçok dere ve gölet gibi Van Gölü’nde de kuraklığın etkisi görülüyor. Gölün bazı sahillerinde kurak alanlar oluştu. Gölün çekilmesiyle daha önce su altındaki bazı bölgeler ve mikrobiyalitler yeniden yüzeye çıkmaya başladı. Van Gölü’nün diğer sahillerine göre, su derinliği daha az olan Erciş ilçesinin Çelebibağ bölgesinde incelemeler yapan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, bölgedeki çekilmenin 1 kilometreyi aştığını söyledi.

    ‘BUHARLAŞMA YAĞIŞIN NEREDEYSE 3 KATI’

    Su derinliğinin daha az olduğu Çelibibağ bölgesinde yaklaşık 3 metrelik bir düşüşün yaşandığını belirten Akkuş, şunları söyledi:

    “Ülkemizde birçok gölün tamamen kuruduğu yönünde haberler alıyoruz, Akşehir Gölü gibi. Fakat Van Gölü diğer göllere göre daha hassas. Yazın buharlaşmayla gölden su uzaklaşıyor, kışın ve sonbaharda da kar ve yağmurların başlamasıyla su girdisi oluyor. Buharlaşmanın fazla olduğu yıllarda gölün su seviyesi düşerken, yağışın fazla olduğu yıllarda su seviyesi yükseliyor. Şu anda Van Gölü’ndeki buharlaşma, yağışın nerdeyse üç katı. Böyle olunca Van Gölü’ne giren su, üç katı uzaklaşıyor. Van Gölü her yıl bir 1,5 metre alçalıp yükselme gösterir. Fakat şu andaki alçalma gördüklerimizin çok çok daha üstünde. Yaklaşık 3 metre suyun alçaldığını görüyoruz. İnceleme yaptığımız Çelebibağı Mahallesi’nde Van Gölü’ndeki çekilmenin 1 kilometreyi aştığını görüyoruz. Bu durum böyle davam ederse üzülerek ifade etmek isterim ki; daha da çekileceğine şahitlik etmiş olacağız. Van Gölü kapalı bir göl olduğundan dolayı 800 bin yıl boyunca sürekli alçalmış ve yükselmiş. Kimi zaman öyle yükselmiş ki şimdiki su seviyesinin 150 metre üzerine çıkmış. Van il merkezi, Erciş ilçe merkezi sular altında kalmış. Son 6 bin yıldır su seviyesi bu şekilde iklime bağlı olarak alçalıp yükseliyor. Buradaki yaşlılar ile konuştuğumuz zaman son 80 yıldır böylesi bir çekilmeye şahitlik etmediklerini söylüyor. Diliyoruz ki bu alçalma daha da devam etmesin.”

    ‘HAYATIMDA SUYUN BU KADAR ÇEKİLDİĞİNİ HİÇ GÖRMEDİM’

    Mahalle sakinlerinden 11 çocuk, 40 torunu olan Seyithan Söylemez (75) de Çelebibağı Mahallesi’nde yaşadığını belirterek “20 yıl önce mahallenin merkezinde yaşarken, evimi sahile yakın yere taşıdım. İlk geldiğimde evimiz gölün kenarındaydı. Aradan geçen zaman içinde Van Gölü bir kilometreden fazla çekilerek evimizin çok uzağına gitti. Hayatımda suyun bu kadar çekildiğini hiç görmedim” dedi.

  • Bir milyar çocuk yüksek risk altında

    Bir milyar çocuk yüksek risk altında

    UNICEF’in yayınladığı rapora göre, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Nijerya, Gine ve Gine Bissau Cumhuriyeti’nde yaşayan çocuklar; iklim değişikliğinin, sağlık sorunlarının, eğitim ve güvenlik sorunlarının en çok tehdit ettiği gruplar arasında yer alıyor.

    UNICEF, ‘İklim Krizi Bir Çocuk Hakları Krizidir’ başlıklı raporun, iklim krizi kapsamında çocukların bakış açısından yazılan ilk rapor olduğunu açıkladı. Raporda, dünyadaki 2,2 milyar çocuğun 1 milyarının ‘son derece yüksek risk’ altında olarak nitelendirilirken; bu çocukların 33 ülkenin en az birinde yaşadığı belirtildi. Raporda, çocukların sağlık, temiz su, eğitim gibi temel hizmetlere erişiminin yetersizliği ve birden fazla çevresel, iklimsel krize maruz kalmaları nedeniyle ‘son derece yüksek risk’ altında oldukları ifade edildi.

    “TABLO, HAYAL EDİLEMEZ DERECEDE KORKUNÇ”

    UNICEF yetkilisi Henrietta Fore’un rapora dair yaptığı açıklamada, “İlk kez, çocukların iklim değişikliğine karşı nerede ve nasıl savunmasız olduğuna dair eksiksiz bir resme sahibiz ve bu tablo neredeyse hayal edilemez derecede korkunç. İklim ve çevresel krizler; temiz havaya, gıdaya ve temiz suya erişimden çocuk haklarının tüm yelpazesini baltalıyor. Eğitime, barınmaya, sömürüden özgürlüğe ve hatta hayatta kalma haklarına kadar zarar veriyor. Bu da hemen hemen her çocuğun hayatını etkileyecek” ifadelerini kullandı. Üç yıldır çocukların bu sorunlara karşı eylem talebinde olduğunu belirten Fore, iklim değişikliğinin bir çocuk hakları krizi olduğunu ve UNICEF’in bu kriz karşısında çocuklar tarafından iletilen eylem talebini desteklediklerini belirtti.

    Raporda yer alan verilere göre, neredeyse her çocuğun bahsedilen iklim ve çevresel sorunların tehdidi altında olduğu ifade edilirken; 820 milyon çocuğun yüksek oranda sıcak hava dalgalarına maruz kaldığı, 920 milyon çocuğun ise yüksek oranda su kıtlığına maruz kaldığı belirtildi. Bunun yanında, 1 milyar çocuğun ise son derece yüksek düzeyde hava kirliliğinin etkisinde yaşadığı aktarıldı. Öte yandan, bu krizler arasında sel, fırtına ve tayfunlar gibi doğa felaketlerinin yanında salgın hastalıklar da yer aldı. İklim değişikliğinin son derece adaletsiz olduğunu belirten Fore, artan küresel sıcaklıklardan hiçbir çocuğun sorumlu olmadığını ancak sonuçlarına en çok onların maruz kalacağını söyledi. Fore, iklim değişikliğine karşı eyleme geçilme konusunda hala çok geç olmadığını ve çocukların yaşam koşullarını, temel hizmetlere erişiminin iyileştirilmesi gerektiğini vurguladı.

    “MÜCADELEYE, GENÇLERİ DE DAHİL EDİN” ÇAĞRISI

    Öte yandan raporun sonunda UNICEF tarafından hükümetlere, işletmelere ve konuyla ilgili aktörlere yapılan çağrıda, çocuklara yönelik temel hizmetlerde iklim değişikliğiyle mücadele için yatırımların artırılması gerektiği belirtildi. Çağrıda, sera gazı emisyonlarının azaltılması gerektiği, çocuklara iklim değişikliğine uyum sağlamaları ve iklim değişikliğinin etkilerine hazırlanmaları için kritik olan iklim eğitimi ve farkındalık sağlanmasının gerektiği, iklim kriziyle ilgili toplantı ve konferanslara gençlerin de dahil edilmesi gerektiğini vurgulandı.

  • Meteoroloji’den korkutan haritalar

    Meteoroloji’den korkutan haritalar

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün temmuz ayına ilişkin meteorolojik kuraklık durumunu gösteren haritalarında, özellikle güney ve iç kesimler başta olmak üzere ülkenin yarısından fazlası için ‘olağanüstü kurak’ ve ‘şiddetli kurak’ tehlikesine işaret edildi.

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü, temmuz ayı sıcaklık ve yağış değerlendirmesi raporlarının ardından, bu kez de temmuz ayı ve son bir yıllık döneme ait kuraklık durumunu gösteren haritaları yayınladı. Standart Yağış İndeksi (SPI- Standardized Precipitation Index) ve Normalin Yüzdesi Metodu (PNI – Percent of Normal Index) şeklinde iki farklı metotla hazırlanan meteorolojik kuraklık haritalarında, geçen aylarda olduğu gibi ‘olağanüstü kurak’ ve ‘şiddetli kurak’ olan bölgelerin yoğunluğu dikkat çekiyor.

    TEMMUZ ŞİDDETLİ KURAK GEÇTİ

    Normalin Yüzdesi Metodunda, 2021 Temmuz ayı Meteorolojik Kuraklık Durumu’na göre, 1 aylık (Temmuz 2021) haritada, Türkiye’nin yarısından fazlası ‘şiddetli kurak’ olarak görülüyor. Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’da, Adana’nın bir kısmı hariç tamamı ‘şiddetli kurak’, Doğu’da Malatya, Tunceli, Bingöl, Muş, Bitlis bölgeleri yine aynı şekilde ‘şiddetli kurak’ olarak gösteriliyor.

    Ege’de Muğla, Denizli ve Afyonkarahisar’ın bir kısmı hariç tüm bölgede ‘şiddetli kurak’ tehlikesi var. Marmara’da Trakya’nın neredeyse tamamı, Balıkesir ile İç Anadolu’da ise Konya, Karaman, Kırıkkale, Yozgat, Sivas’ın bazı kesimleri harici ve Karadeniz’de Kastamonu’nun güneyiyle Samsun’da bir bölge ‘şiddetli kurak’ olarak temmuz ayını yaşadı.

    Son üç aylık ve bir yıllık verilere göre ise Ege’nin kıyı kesimlerinden Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun tamamıyla İç Anadolu’nun bazı bölgeleri yine şiddetli kurak, orta şiddette kurak ve hafif kurak olarak gösterildi. Bu bölgelerin çevresi de diğer şiddetlerdeki kuraklığı yaşadı. Marmara, Karadeniz, Ege’nin kuzeyi ve İç Anadolu’nun büyük kesimi ise normal veya çeşitli düzeylerde nemli geçti.

    OLAĞANÜSTÜ KURAKLIK YAŞANIYOR

    İkinci metot olan Standart Yağış İndeksi’ne (SPI) göre ise temmuz ayı sonu itibari ile son üç aylık meteorolojik kuraklık verilerinin yer aldığı haritada, ‘olağanüstü kurak’, ‘çok şiddetli kurak’ ve ‘şiddetli kurak’ alanlar büyük dikkat çekiyor. Muğla ve Antalya’nın doğu kıyıları, Hatay ve kuzeyi, Şırnak ve Hakkari arasındaki bölge, Trabzon’da küçük bir kesim ile Doğu Anadolu’da Erzurum, Tunceli, Bingöl ve Muş ‘olağanüstü kuraklık’ yaşayan bölgeler oldu. Son 6 aylık ve 1 yıllık SPI haritalarında ise meteorolojik kuraklık şiddeti ülke genelinde Marmara haricindeki tüm bölgelerde daha da artıyor.

    HİDROLOJİK VE TARIMSAL KURAKLIK

    Türkiye Tabiatını Koruma Derneği bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, Türkiye’de özellikle son iki yıldır olağanüstü, şiddetli boyutlarda yaşanan meteorolojik kuraklığın sebebi olarak göller ve derelerin kuruması ve sularının azalmasını gösterdi. Meteorolojik kuraklığın hem hidrolojik hem de tarımsal kuraklığı doğrudan etkilediğini ve aşırı oranda artırdığını açıklayan Dr. Kesici, “Bu üç kuraklık birbirine bağlı. Örneğin meteorolojik kuraklık olunca doğal göller, göletler ve nehirlerde suya artan taleple birlikte sularımız aşırı kullanımla azalmaktadır. Hidrolojik kuraklık göller, göletler ve derelerde suların azalmasına, ülkemizde yaşanmakta olan tarımsal kuraklığa neden olmaktadır. Yer altı ve yer üstü su kaynaklarımızı besleyen dere ve nehirlerin önüne gölet yapılmasından vazgeçilmelidir. Bu ısrar doğal göllerimiz, ana su kaynaklarımızın kurumasına neden olmaktadır” dedi.

    SUYUN DÖNGÜSÜ İLKESİ

    Meteorolojik kuraklığın tarımsal üretimde hem verim hem de kalite kaybına neden olacağı uyarısında da bulunan Dr. Kesici, su kaynaklarımızın yüzde 80’inin kullanıldığı vahşi tarımsal sulamadan ise mutlaka vazgeçilmesi gerektiğini söyledi. Dr. Kesici, “Bilinçli tarım yapılarak bu kaynakların kurumasına engel olunursa, bu bölgelerde nemin artması, yağışın da artmasına neden olacaktır. Bu ilke çok basit bir suyun döngüsü veya suyun çevrimi ilkesidir. Birçok ülkede yer altı, yer üstü doğal su kaynaklarının kirletilmemesi, bilinçli kullanımı sonucu meteorolojik kuraklık önlenebilir. Ülkemizde de bütün dünyada olduğu gibi meteorolojik kuraklığa neden olan koşullardan bir tanesi de sera gazı oluşumu, küresel ısınma” diye konuştu.

  • Kuraklıktan can çekişen balıklara can suyu

    Kuraklıktan can çekişen balıklara can suyu

    Erzurum’un Oltu ilçesinde kuraklık nedeniyle suyu çekilen göletteki balıklara can suyu verildi.

    Erzurum Büyükşehir Belediyesi tarafından 2 yıl önce Oltu ilçesine bağlı Toprakkale Mahallesi’ne yaptırılan hayvanların su içmesi ve arazilerin sulanması için yapılan gölete, geçen yıl ilçe Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından 10 bin sazan balığı yavrusu bırakıldı. Bölgede beklenen oranda yağış düşmeyince su seviyesi düşen gölette balık ölümleri yaşandı. Bunun üzerine Toprakkale Mahallesi Muhtarı Gani Eken, gölete su takviyesi için Oltu Orman İşletme Müdürlüğü’nden yardım istedi. Orman işletmesindeki arazözle gölete su takviyesi yapıldı.

    Toprakkale Mahallesi Muhtarı Gani Eken, “2 yıl önce hayvanlarımıza içme suyu ve arazi sulamasında kullanılmak üzere Erzurum Büyükşehir Belediyesi tarafından gölet yapılmıştı. Gölete İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından 10 bin adet yavru balık atıldı. Maalesef havaların kurak gitmesi nedeni ile göletteki su tamamen kurumak üzere. Suyu büyük oranda kuruyan gölette balıklar can çekişiyor. Oltu Orman İşletmesi Müdürlüğümüzden arazözle gölete su takviyesinde bulunmalarını istedik. Kendileri de bize yardımcı oldular” dedi.

    Oltu Orman İşletme Müdürlüğü çalışanı Ömer Faruk Osanmaz ise, “Toprakkale Mahalle muhtarımız göletin kuruduğunu belirterek yardım istedi. Biz de arazözle göletteki balıklara can suyu verdik. Susuzluktan balıklar ölmek üzere, biz de birkaç gün elimizden geldiğince su basmaya çalışacağız. Buradaki balıkları kurtaracağız” diye konuştu.

  • Kuraklık zeytini vurdu!

    Kuraklık zeytini vurdu!

    Manisa’da etkili olan kuraklığın boyutu, zeytin üreticilerini tedirgin etti. Üreticiler, rekoltede yarı yarıya düşüş yaşanacağını öngörüyor.

    Manisa’nın Saruhanlı ilçesindeki zeytin ağaçlarında kuraklığa bağlı yaşanan verim kaybı üreticiyi tedirgin etti. Saruhanlı Ziraat Odası Başkanı Aydoğan Okur, geçen yıl 50 bin ton ürün elde edilirken bu yıl 25 bin tonluk verim beklediklerini söyledi.

    Manisa’da hava sıcaklıklarının beklenenin üzerinde seyretmesi, çiçeklenme döneminde zeytin ağaçlarındaki meyve oluşumunu engelledi.

    Yaklaşık 140 bin dekar arazide zeytin tarımı yapılan Saruhanlı ilçesinde hissedilen kuraklık üreticide endişeye neden oldu. Sofralık zeytin yetiştiriciliği yapan üretici Ali Kaçar, kuraklıktan dolayı neredeyse üretim yapamayacak duruma geldiklerini belirterek, “Bu sene yağışların yetersiz olmasından dolayı verim çok düşük. Şu an ağaçlarımızda meyve hiç yok. Ağaç başına 1 veya 2 kilo zeytin toplayabiliriz” diye konuştu.

    “SONDAJ YASAĞI GÖZDEN GEÇİRİLSİN”

    Üzümün başkenti olarak anılan Saruhanlı ilçesinde 110 bin dekar üzüm arazisi, 140 bin dekar ise zeytin arazisi bulunduğunu belirten Saruhanlı Ziraat Odası Başkanı Aydoğan Okur, nisan ve mayıs aylarında yaşanan aşırı sıcak nedeniyle verimin düştüğünü dile getirdi.

    Okur, “Normalde 50 kilo zeytin toplayacağımız ağaçtan 10 kilo bile zeytin toplayamayacağız. Kuraklığın çok büyük bir etkisi var. Bu sene zeytinde rekolte düşecek” diye konuştu.

    Ağaçların sulanması için sondaj yasağının yeniden gözden geçirilmesini isteyen Okur şöyle devam etti:

    “Dağ köyündeki çiftçi meyvesini nasıl sulayacak? Zeytin, endüstriyel ve ülke ekonomisine çok katkısı olan bir ürün. Devletimiz sesimize kulak versin. Bu Saruhanlı için değil, diğer ilçelerimiz ve illerimiz için de geçerli. Sondaj yasağının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde sulama olmadan kuraklığın önüne geçemeyiz. Çünkü yağışlar yetersiz.”