Etiket: kuraklık

  • Kış kuraklığı çiftçiyi endişelendiriyor

    Kış kuraklığı çiftçiyi endişelendiriyor

    Kentte ocak ve şubat aylarında yağışların yetersizliği çiftçileri verim konusunda endişelendiriyor. Çiftçiler Mart, Nisan ve Mayıs aylarında beklenilen yağışın gerçekleşmemesi halinde üretimde verimin düşeceğini ve kendilerini zor günlerin beklediğini düşünüyor.

    Yozgat Ziraat Odası Başkanı İsmail Açıkgöz, kış ve ilkbahar mevsiminde yeterince yağış olmadığı takdirde çiftçinin verim kaybının yüksek olabileceğini söyleyerek, “Yağışın durumuna göre verim kaybı yüzde 100’de olabilir, yüzde 50’de. Şu an buğday ve arpada köklenmede sıkıntı yok, güz yağmurlarıyla köklenme oldu ancak kışın kar yağmadığı için tarım arazilerinde bir su kaybı var. İnşallah mart, nisan ve mayıs yağmurlarıyla bunu telafi edebiliriz. Geçen yılın bu dönemindeki yağışı görürsek sıkıntısız bir şekilde bu yılı geçiririz ama yağış olmazsa ister istemez verim kaybı büyük olur. Bunun tereddüdü içerisindeyiz, şu an çiftçimiz gübre atarken bile tereddüt ediyor. Mart ayında yağış bekliyoruz bu açığı bu şekilde atlatacağımızı düşünüyoruz” dedi.

    “Kuraklık had safhada, korkuyoruz”
    Divanlı Mahallesinde çiftçilikle uğraşan Mikail Avcı ise yağış yetersizliğinin kendilerini endişelendirdiğini belirterek, “Yağlık ay çekirdeği ve nohut ekmek için tarlamı hazırlıyorum. Kuraklık had safhada, korkuyoruz. Şubat ayı yağışsız geçti, normalde bu ay da bu tarlaya girmek mümkün bile değildi. Nisan ve Mayıs aylarında yağış olmazsa halimiz çok kötü olur” şeklinde konuştu.

  • Suların çekilmesi eski yerleşim yerini gün yüzüne çıkardı

    Suların çekilmesi eski yerleşim yerini gün yüzüne çıkardı

    Sivas’ın Hafik ilçesine uzaklığı 20 kilometre olan Pusat-Özen Barajı’nda kuraklığın etkisiyle sular kısmi olarak çekildi. Suların çekildiği barajdaki eski yerleşim yerleri gün yüzüne çıktı. Tarımsal ve içme suyu olarak kullanılan baraj alarm verirken, su üzerinde beliren minare ise bölgeden geçenlerin dikkatini çekiyor. Yağışın olmaması ve kuraklık nedeniyle oluşan endişe verici görüntü, dron ile havadan görüntülendi.

    “Barajı bu zamana kadar hiç böyle boş görmemiştik”
    Baraj yakınlarındaki Dündar köyünde ikamet eden Erencan Topçu, “Dündar köyünde ikamet etmekteyim. Sürekli buraya gelip gidiyorum. Barajı bu zamana kadar hiç böyle boş görmemiştik. Suda bayağı çekilme var. Evler ortaya çıktı, ilginç bir görüntüsü var. Caminin minaresi çok görünmüyordu. Suların çekilmesiyle ortaya çıkmış. Daha da çekileceğini tahmin ediyoruz” dedi.

  • Kuraklık tehlikesi büyüyor, çiftçiler endişeli

    Kuraklık tehlikesi büyüyor, çiftçiler endişeli

    Kırıkkale’de kış mevsiminde son yılların en kurak kışı yaşanıyor. Yağışların önceki yıllara göre daha az olması sebebiyle yaşanan kuraklık, tarımsal üretimi olumsuz yönde etkiliyor. Ocak ayının son günlerinde bin 744 rakımlı Dinek Dağı’na yağan kar, son günlerde hava sıcaklıklarının 16 dereceye kadar yükselmesiyle birlikte kısa sürede yok oldu. Şubat ayının ikinci haftasında da yağmayan kar, çiftçiyi tedirgin ediyor. Su kaynaklarının azalmasından dolayı çiftçiler, kuraklığa daha dayanıklı ürün yetiştirmeye yöneliyor.

    Kızılırmak’ta kuraklık çanları çalıyor

    Şehirdeki akarsular da kuraklıktan etkilendi. Türkiye’nin en uzun nehri Kızılırmak, kuraklık tehditliyle karşı karşıya kaldı. Şehirde yeterli yağış miktarının olmamasından dolayı bölgede kuraklık sorunu baş gösteriyor. İç Anadolu’nun en doğusundaki Sivas ilinin İmranlı ilçesindeki Kızıldağ’ın güney yamaçlarından doğup Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Çankırı, Çorum ve Samsun’dan geçerek Karadeniz’e dökülen Kızılırmak’ta su seviyesi düştü. Irmakta, su seviyesinin gözle görülür oranda azalmasıyla adacıklar ortaya çıktı.

    Yukarımahmutlar köyünde çiftçilik yapan Hakan Yurdakul (51), tarım arazilerinin kuraklıktan etkilendiğini belirterek, su kaynaklarının da yok olma noktasına geldiğini söyledi.

    “Tarlaların üstünde kar göremedik, kara hasret kaldık”

    Kar ve yağmurun yağmadığını ifade eden Yurdakul, “Şu anda bizim yağmurumuz ve karımız yok. Tarlanın altından çamur bile çıkmıyor. Bu ayda en az yarım metre bir metre kar olması lazım. Ama biz o karı göremedik. Doğuya kurban olduğum Allah veriyor, İç Anadolu Bölgesinde de bir karış kar yok. Tarlaların üstünde kar göremedik, kara hasret kaldık. Çiftçi ne yapacağını şaşırdı. Normalde gübre atılmaz şu ayda gübre atıyoruz ki ekinler kabarsın da mazot parasını kurtaralım diye. Devletimiz teşvik verse bile yine bir şey yapamıyoruz yağmur yağmadığı için. Ortalık toz toprak. Önceden 8-10 metrelerde suyumuz vardı şimdi 70 metrelerde su bulamıyoruz. Çünkü ne kar var nede yağmur” diye konuştu.

    “Kış olmaması tarlamızın verimini azaltıyor”

    Kuraklıktan dolayı ürün değiştireceklerini anlatan çiftçi Samet Kerman, “Ekinlerde zarar ediyoruz. Yağmur olsa belki kurtarır ama yağmur yok. Geçen sene Ocak ayında kar yağmıştı. Kış olmaması tarlamızın verimini azaltıyor. Ekinimiz az oluyor. Geçen sene de olmadı. Ama yine de sürüyoruz emeğimiz olsun diye. Kış azaldı, kış yok gibi bir şey. Bu durumda bizi olumsuz yönde etkiliyor. Normalde ekin ekiyoruz ama kuraklıktan dolayı ürün değiştireceğiz, yapabilirsek de kavun ekeceğiz” şeklinde konuştu.

    “Allah yardımcımız olsun”

    İlyas Kalkan ise, “İki haftaki kar keşke devam etse de bu kuraklıktan kurtulsak. Ekinlerimiz mahsullerimiz kuramasa. Şu anda da ciddi anlamda kuraklık var. Mahsullerimiz bu kuraklıktan etkilenecek. Tarımda ve sulamada ciddi anlamda zorluk olacak. Allah yardımcımız olsun” dedi.

  • İki fotoğraf aynı gün çekildi

    İki fotoğraf aynı gün çekildi

    Kırıkkale’de şehir merkezine 35 kilometre uzaklıktaki 1744 rakımlı Dinek Dağı’na yılın ilk karı düştü. Dağın zirvesine yağan kar, kartpostallık görüntüler oluşturdu. Beyaz örtüyle kaplanan dağ dron ile havadan görüntülendi. Vatandaşlar, kar görmek için geldikleri Dinek Dağı Atlı Safari ve Doğa Parkı’nda vakit geçirdi. Turizm bölgesini ziyaret eden Vali Mehmet Makas, vatandaşlarla bir süre sohbet ettikten sonra bölgedeki projeleri yerinde inceledi.

    Şehrin yüksek kesimleri beyaza bürünürken, rakımı düşük olan turizm ve tarım bölgelerinde de kuraklık tehlikesi yaşanıyor. Kızılırmak Nehri üzerine inşa edilen tarihi Selçuklu yadigarı Çeşnigir Köprüsü ve kanyonunda da yaz mevsimini aratmayan görüntüler yaşandı. Tarihi bölgede dron ile çekilen görüntüler, kuraklık tehlikesini bir kez daha gözler önüne serdi.

    Atlı Safari ve Doğa Parkı görevlisi Nuray Karakol, İHA muhabirine yaptığı açıklamada bölgede iki yıldır kuraklığın etkili olduğunu belirterek, bu yılın da kurak geçtiğini söyledi. Karakol, “Bundan 2 sene önce ocak ayında burası diz boyu kardı. Buranın karı da kolay kolay erimez. Felaket ötesi karımız vardı. Bu sene çok kurak geçiyor. İnşallah hafta sonu ile birlikte tekrar o eski günlerimize döneceğiz. Eğer kar yağarsa meteorolojinin dediği gibi burası dolup taşar. Karla birlikte burası çok yoğun oluyor. Gerek kafeteryalarımız, at binişimiz, ATV turlarımız, zeplinimiz gibi. Kar olduğunda bazen araba koyacak yer bulunamıyor. Karın yağmasını bekliyoruz” dedi.
    At antrenörü Furkan Özyurt ise, “İklimsel değişikliklerden dolayı Kırıkkale’nin bir bölümü kurak, bir bölümü yağış alan hale büründü. Bulunduğumuz konumda yağış alıyoruz. Çeşnigir bölgesinde de yağış gözlemleyemiyoruz. Normalde her sene burada çok güzel yağışlar görüyorduk. İnsanlar tesisimize gelip kardan nasibini alıyordu. Eğlenip kar altında kahvelerini içebiliyorlardı” ifadesini kullandı.

    Ailesi ile birlikte Dinek Dağı’na gelen Engin Doğan, “Genel olarak ülke genelinde kuraklık var. Kırıkkale de bu kuraklıktan etkilendi. Şehirde kar olmadığı için buraya kar görmeye geldik. Azda olsa bir kar görelim dedik çocuklarla beraber. Günümüzü değerlendirmek için geldik, burası da güzel. Gelmek isteyenlere tavsiye ederim” şeklinde konuştu.

  • “Tam dolu olsa dahi yetmiyor”

    “Tam dolu olsa dahi yetmiyor”

    İstanbul’un barajlarındaki doluluk oranı geçtiğimiz haftalarda yüzde 10’lu rakamlara kadar düşerken, bazı barajlar ise tamamen kurumuştu. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün (İSKİ) verilerine göre 4 Ocak itibariyle barajlardaki doluluk oranı yüzde 52,37 oldu. Oran nedeniyle rehavete kapılmamak gerektiğine dikkat çeken İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Meteoroloji Mühendisi, Dr. Öğr. Üyesi Güven Özdemir, son duruma ilişkin konuştu. Özdemir, megakentin barajlarının tamamen dolu olsa da 1 yıllık su ihtiyacını karşılamaya yetmeyeceğini söyleyerek uyarılarda bulundu. Öte yandan barajlardaki 4 Ocak tarihli doluluk oranları ise şöyle; Ömerli Barajı: Yüzde 69,82, Darlık Barajı: Yüzde 63,73, Elmalı Barajı: Yüzde 84,71, Terkos Barajı: Yüzde 43,82, Alibey Barajı: Yüzde 61,5, Büyükçekmece Barajı: Yüzde 43,97, Sazlıdere Barajı: Yüzde 35,57, Istrancalar Barajı: Yüzde 44,84, Kazandere Barajı: Yüzde 41,77, Pabuçdere Barajı: Yüzde 25,1.

    “İstanbul’un barajları tam dolu olsa dahi yetmiyor”

    Barajlardaki son duruma ilişkin açıklamalarda bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Meteoroloji Mühendisi, Dr. Öğr. Üyesi Güven Özdemir, “Tabi ki sevindirici şu anda yağışlar alıyoruz, geçen sene çok kötüydü. Bu eylüle kadar müthiş bir kuraklık, susuzluk vardı. Barajlarımızda şu anda yüzde 50’nin üzerinde doluluk var ama bizi rehavete sevk etmemesi lazım çünkü İstanbul’un nüfusu çok yüksek. 5 milyon civarında araç var, bunların kullandığı yakıt, petrol türevleri maalesef İstanbul’da bir ısı adası oluşmasına sebep oluyor. İstanbul’da suyun önemi büyük, barajlarımız yüzde 50’nin üzerinde, diyelim ki tamamen doldu, kapasitesi şu anda 868 milyon metreküp günde 3,2 milyon metreküp su kullanıyoruz. İstanbul’un şu andaki barajları tam dolu olsa dahi yetmiyor. İSKİ ne yapıyor; Melen, Yeşilçay, Istranca, şuradan buradan İstanbul’a su takviyesi yapıyor ki ancak yetsin. 365 güne vurduğunuzda en az 1 milyar 200 milyon metreküpün üzerinde yıllık suya ihtiyacımız var. Barajlarımız 868 milyon metreküp olduğuna göre demek ki yetmeyecek hemen hemen yüzde 50’ye yakın su ihtiyacımızı dışarıdan karşılamak zorundayız. Artık İstanbul’un nüfusunun artışını durdurmak, göçü önlemek lazım. İstanbul’un şu andaki durumu baraj yapmaya müsait olmayabilir, buna yetkililer karar verecektir ama İstanbul’un yeni barajlara ihtiyacı var. Bu barajların yanı sıra halkın, belediyelerin de muhakkak yeni yapılan binalara şart koşması lazım. Yağmur sularının biriktirilmesi, su sarnıçlarının oluşturulması lazım, yani yağan yağmuru biriktirmek gerekiyor. Geri dönüşüm sularını kullanmak lazım. Yolların kenarlarına belli aralıklarla su depoları yapılabilir, denize akıtacağımıza bu alanlarda toplamamız lazım” dedi.

    “Yağışlar kesildiği an hızlı bir şekilde azalacak”

    Tasarruf büyük önem taşıdığına vurgu yaparak sözlerine devam eden Özdemir, “Kuraklık devam ediyor şu anda yağışlı gibi gözüküyor ama eski kışlara göre bu yağışların daha etkili olması gerekiyordu. Yağışlar çok kısa bir zamanda vuruyor, geçiyor. Pek ümit içinde olmamamız, tasarrufa çok önem vermemiz lazım. Evlerde, kullanılan cihazlarda, musluktan akan sularda kullanırken çok dikkatli olunması lazım çünkü bu suyun barajlarımızda kalması lazım. Barajların etrafında çok yerleşim yeri var, buraların tamamen yeşil alana dönüştürülmesi lazım. Yetkililer, İstanbul’u susuz bırakmayacaktır, devletimiz çok güçlü bir devlet. Susuz kalır mıyız, kalmayız ama zorluk çekebiliriz, günlerce suyumuz akmayabilir. Susuz kaldığımızda da bulaşıcı hastalıklar kol gezecektir; kolera, tifo, uyuz gibi cilt hastalıklarına kadar ki İstanbul’da çok hızlı bir şekilde yayılacaktır. Pandemiden daha kötü olma ihtimali olabilir. Bunu yaşamamak için tedbirimizi almamız lazım. Bütün kuruluşlar, fertler dahil olmak üzere üzerimize düşen görevi yapmamız lazım. Doluluk, çok kısa bir zamanda yüzde 15’lere kadar düştü hatta bazı barajlar tamamen kurudu. Bu şekilde giderse yüzde 50’ye güvenmeyeceğiz diyelim ki yağışlar kesildiği an hızlı bir şekilde azalacaktır” dedi.

  • Son yılların en kurak kışı

    Son yılların en kurak kışı

    Dünyada ve Türkiye’de son dönemlerde kuraklıkta artış görülürken, Van da kuraklık ve çölleşme tehlikesinden en fazla etkilenen illerin başında geliyor. Van Gölü Havzası’nın kapalı bir havza olduğunu ifade eden Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, “Her zaman dile getirdiğimiz gibi kendi yağında kavrulan bir havza. Bizim bölge olarak en büyük sorunlarımızdan birisi yağışa fazla ihtiyaç olmadığımız dönemde yağış miktarımızın kısmen fazla olması. Yaz mevsimi geldiğinde suya ihtiyacın had safhada olduğu dönemde maalesef suyumuz az oluyor. Şu anda ocak ayı içerisindeyiz, herhangi bir tarımsal sulama yok. Van Gölü’ndeki inci kefallerinin göçü yok. Kuraklığın etkisini bugünlerde bu yüzden dolayı çok fazla hissetmiyoruz. Fakat önümüzdeki yaz mevsimi geldiği zaman bu havzaya düşen her bir tane kar yağışına şiddetle ihtiyacımız olacak. Yaz ayında barajlarda biriken su, hayati bir öneme sahip oluyor. Çünkü yaz ayında tarımsal sulamayla beraber artan su ihtiyacının yanı sıra Van Gölü’nden tatlı sulara göç eden inci kefalleri için suya ihtiyaç oluyor. Şu anda barajlardaki su seviyesi geçmiş yıllara göre çok çok düşük. Şu anda hemen İran sınırındaki Sarımemet Barajı önündeyiz. Şehir merkezinin kuzeyinden göle dökülen Karasu Çayı’nı besleyen bir baraj. Sarımemet Barajı’nın geçmiş yıllara göre su seviyesi çok çok düşük. Ocak ayındayız, şu anda barajın etrafının tamamen karla örtülü olması lazım. Ama çok cılız bir kar örtüsü var ve alanın büyük bir kısmı karla kaplı değil” dedi.

    “Ocak ve şubat ayı kar yağışı açısından bizim için çok önemli”

    Ocak ve şubat ayının kendileri için hayati bir öneme sahip olduğunu ifade eden Dr. Öğretim Üyesi Akkuş, “Eğer ocak ve şubat ayında havza büyük bir miktarda kar yağışı olmazsa barajlara su sağlayan önemli bir kaynaktan yoksun kalacak. Dolayısıyla önümüzdeki ocak ve şubat ayı aslında bizim haziran ayından itibaren ortaya çıkacak olan su ihtiyacımızın karşılanmasında hayati bir öneme sahip. Umut ediyoruz ki önümüzdeki ocak ve şubat ayında havza bol kar yağışı alır. Yaz mevsimini daha geç karşılarız ve hava soğuk gider. Eğer hava erken ısınırsa önümüzdeki özellikle haziran ayından itibaren çok ciddi bir kuraklık bizi bekliyor” diye konuştu.

    “Bölgede 20 bin insan inci kefalinden geçimini sağlıyor”

    Akarsuların dünyanın her yerinde önemli olduğunun altını çizen Dr. Öğretim Üyesi Akkuş, “Söz konusu Van Gölü Havzası olduğunda bu önem yüz kat daha artıyor. Çünkü buradaki akarsular tarımsal sulamanın yanında Van Gölü’nden üremek için derelere giden inci kefallerinin üreme habitatını oluşturuyor. Bölgede 20 bin insan inci kefalinden geçimini sağlıyor. Dolayısıyla akarsularda eğer yeterli miktarda su olursa inci kefalleri üremelerini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirir. Şu andaki manzara bize çok ciddi bir sorun olacağını gösteriyor. Ümit ediyoruz ki havza bol kar yağışı alır ve barajlarımız biraz daha dolar” şeklinde konuştu.

  • Kuraklık bu kez sevindirdi

    Kuraklık bu kez sevindirdi

    Geçtiğimiz yıl baraj yatağına kaymakamlığın öncülüğünde belediyeler ve il özel idaresinin ekipmanları kullanılarak stabilize yol yapılmıştı. Stabilize yolu kullanan vatandaşlar barajın etrafını araçları ile dolaşmaktan kurtulmuş, zaman ve yakıt tüketiminden tasarruf sağlamıştı.

    Yaz aylarında tarımsal sulama, elektrik üretimi için suyun bırakılması yetersiz yağış ve kuraklığın da etkisiyle barajda ki su seviyesi kıyı şeridinden yaklaşık olarak 200 metre çekildi. İlkbahar da yağışlarla sular altında kalan yol, kış aylarında suların çekilmesiyle birlikte tekrardan ortaya çıktı. Yolun ortaya çıkmasıyla barajın etrafını dolanmaktan kurtulan vatandaşların bu sayede köylerine ulaşımları 13 kilometre kısaldı. 18 köye ulaşım sağlayan stabilize yol köylüleri sevindirdi.

    Stabilize yolun tekrar ortaya çıkmasıyla zaman ve yakıttan tasarruf sağladıklarını belirten kapıcı köyü sakini Tarık Gündoğdu,” Yolumuz çok uzun 13 kilometre fazladan yakıt yakıyoruz. Bahar aylarında bu yolu baraj alıyor, bütünüyle sular altında kalıyor. Köprümüzün olması daha iyi olurdu. Suların buradan çekilmesi yılsonunu buluyor. Aralık ayı gelene kadar burası sular altında kalıyor ve bizim için zorluk oluyor” şeklinde konuştu.

  • “Su kaynaklarımızda azalma bekleniyor”

    “Su kaynaklarımızda azalma bekleniyor”

    Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Dolmabahçe’deki Cumhurbaşkanlığı Çalışma Ofisi’nde düzenlenen “Su Verimliliği Seferberliği” bilgilendirme toplantısında su sorununun önümüzdeki yıllarda daha kritik bir hal alacağını söyleyerek, 2030 yılında Türkiye’nin kaynaklarında yüzde 20 oranında azalma olacağını belirtti. Bu anlamda bakanlık olarak yaptıkları çalışmalardan bahseden Yumaklı, herkesi su tasarrufu konusunda bilinçli olmaya davet ederek, seferberlik çağrısında bulundu.

    “En fazla azalma yüzde 25 ile Marmara Bölgesi’nde kaydedildi”

    Su kaynakları konusunda dünyanın ve Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda önemli bir sorunla karşı karşıya kalacağını belirten Bakan Yumaklı, “Bugün, küresel ölçekte son derece yıkıcı bir iklim kriziyle karşı karşıyayız. Dünyanın dörtte üçü sularla kaplı iken, tatlı su kaynaklarının oranı sadece yüzde 2.5. Bunun da ancak yüzde 1’i kullanılabilir durumda. Dünyada 2.2 milyar insan ise farklı seviyelerde içme suyuna erişimden yoksun. Birleşmiş Milletler tarafından geçtiğimiz 5 yılın son 170 yıldaki en sıcak dönem olduğu vurgulanıyor. Sibirya’da bile 38 dereceyi bulan sıcaklıkları görüyoruz. Artık tüm dünyada kuraklık da deprem ve sel gibi bir afet niteliğinde. Ülkemiz iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı en kırılgan bölgelerden birisi olan Akdeniz havzasında. Orman yangınları, taşkınlar, seller ve ekosistem kayıplarıyla iklim değişikliğinin etkilerini bütün şiddetiyle hissediyoruz. Ülkemizde son 10 yılda kurak yıllar yaşanırken, kuraklıkların şiddetleri ve süreleri de uzamaya başladı. Önümüzdeki 26 yıl içinde sıcaklıklarda artış, yağışlarda ve toplam kar örtüsünde azalış bekleniyor. Ekim ayında sona eren 2023 su yılında yağışlar uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 6 düştü. En fazla azalma yüzde 25 ile Marmara Bölgesi’nde kaydedildi. Yağışlar, Hatay’da yüzde 55’e, Edirne ve Tekirdağ çevrelerinde yüzde 40’a varan azalmalar gösterdi. Aral Gölü son 50 yılda eski büyüklüğüne oranla yüzde 90 küçüldü. Akşehir Gölü yüzeyi alanı, 2000 yılından bu yana üçte iki küçüldü” diyerek yaklaşan tehlikeye dikkat çekti.

    “2030’da su kaynaklarımızın yüzde 20 azalması öngörülüyor”

    Bakan Yumaklı, önümüzdeki yıllarda su kaynaklarının daha da azalacağını ve artan nüfusla birlikte tablonun çok daha kritik olacağını belirterek, “Ülkemizin su potansiyeli dikkate alınarak yapılan hesaplamalarda, kişi başına düşen yıllık su miktarı bin 313 metreküp. Kullandığımız değil, kullanabileceğimiz kişi başı azami miktardan bahsediyorum. Bu değer, uluslararası göstergelere göre ülkemizin su stresi altında olduğu anlamına geliyor. Bu gidişle 2030 yılında yani sadece 6 yıl sonra bu oran 1000 metreküp altına düşecek ve ülkemiz su kıtlığı çeken ülkeler sınıfına girecek. Yine 6 yıl sonra nüfusumuzun yarısı, sulu tarım alanlarının ise yaklaşık yüzde 80’i su yetersizliği tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Kadim zenginlikleri barındıran eşsiz coğrafyamızda, bugüne kadar bilinenin aksine, artık su kaynaklarımız kısıtlı hale gelmiş durumda. 2030 yılına geldiğimizde ülkemiz nüfusunun yüzde 10 artması, su kaynaklarının ise yüzde 20 azalması öngörülüyor” diye konuştu.

    “Bu hepimiz için tarihi bir sorumluluktur”

    Su sorununun toplumsal bir mesele ve tarihi bir sorumluluk olduğunu belirten Bakan Yumaklı, bakanlık olarak bu sorunun çözümüyle ilgili yapılan ve yapılacak olan çalışmalardan bahsetti. Yumaklı, “Geleceğimiz için toplumsal mutabakatla bu tehditleri krize dönüşmeden yönetebiliriz. Bu hepimiz için tarihi bir sorumluluktur. Bu çerçevede 31 Ocak 2023’te Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendinin himayelerinde ‘su verimliliği seferberliği’ni başlattık. Maalesef 6 gün sonra asrın felaketini yaşadık ve çalışmalarımızı bir müddet ertelemek durumunda kaldık. Bugün su verimliliği seferberliğini yeniden hatırlatarak, 85 milyon paydaşımızla olan iş birliğimizi hızlandırıyoruz. Seferberlik kapsamında kentsel, tarımsal, endüstriyel ve bireysel su kullanımlarına ilişkin ulaşmak istediğimiz hedeflerimiz var. Amacımız el ele vererek su yetersizliğini engellemek.

    Gelecek 10 yılı kapsayan ‘Su Verimliliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nı yayımladık. Belgede kentsel, tarımsal, endüstriyel ve bireysel kullanımlarla ilgili hedefleri, stratejileri ve eylemleri belirledik. İş birliği yaptığımız kurumlarla koordinasyon içinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Kamu kurumlarımızda su verimliliği birimlerinin kurulması sürecini başlattık. İçme suyu sistemlerinde su kayıp oranlarının azaltılması için Belediye Su Kardeşliği uygulamasına geçtik. Kullanılmış suların yeniden kullanımı için ülkemizdeki toplam potansiyeli belirledik. Sanayide suyun verimli kullanılması için rehber dokümanlar hazırladık. Yeşil OSB uygulamasını destekleyen çalışmalar yürütüyoruz. Çiftçilerimize verimli sulama sistemlerinin kullanımına yönelik yüzde 50 hibe desteği sağlıyoruz. Basınçlı sulama sistemlerimizin oranını yüzde 33 seviyesine ulaştırdık. Yağmur suyu hasadı, gri su uygulamalarına yönelik tip projeler hazırladık ve bütün sektörlerle paylaştık. Baraj, gölet ve yeraltı depolaması gibi tesislerimizi artırıyoruz. Toplumun her kesiminde farkındalık oluşturmak için eğitim çalışmalarına başladık. Tarım Kanunumuzu suyu merkeze alacak şekilde yeniden düzenledik. Su yönetimindeki ilgili bütün tarafları koordine edecek Ulusal Su Kurulunu oluşturduk. Su kaynaklarımızı kalite ve miktar açısından güvence altına alacak, su yönetimini güçlendirecek Su Kanunu çalışmaları sürüyor. Taşkın afetine karşı direncimizi yükseltecek Taşkın Kanunu çalışmalarına devam ediliyor” şeklinde konuştu.

    Bakan Yumaklı, “Bir damla da sen ol” diyerek herkesi seferberliğe davet etti

    Bakan Yumaklı konuşmasını, “Bu çalışmalar devam ederken diğer yandan belediyelerimizin su kayıplarını azaltmalarını, gri su, yağmur suyu, arıtılmış atık su gibi alternatif su kaynaklarını kullanmalarını, çiftçilerimizin ürünlerini modern sulama sistemleriyle buharlaşmanın az olduğu saatlerde sulamalarını, sanayicilerimizin su verimli teknik ve teknolojilerini kullanmalarını ve vatandaşlarımızın ise günlük su kullanım alışkanlıklarında daha hassas olmalarını bekliyoruz. Artık harekete geçmenin zamanıdır. Risk afete dönüşmeden hep birlikte yönetelim. Bu seferberlikte ‘bir damla da sen ol’ diyoruz. Herkesi su kaynaklarımız için ortak kaygıda ve katkıda buluşmaya, suyumuz ve geleceğimiz için el ele vermeye davet ediyorum” ifadeleriyle sonlandırdı.

  • Tarihi bentte biriken su, Sazlıdere Barajı’na aktarılıyor

    Tarihi bentte biriken su, Sazlıdere Barajı’na aktarılıyor

    İstanbul’da yaz aylarında sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle barajların genel doluluk oranı yüzde 16.51’e kadar geriledi. Kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalan barajlardan biri de Sazlıdere oldu. Geçtiğimiz yıl Kasım ayında yüzde 40.75 seviyesinde olan Sazlıdere Barajı’nın doluluk oranı bu sene aynı tarihte yüzde 2.29 olarak ölçüldü.

    Başakşehir’de bulunan İSKİ’nin su arıtma ve dağıtım tesisinin de ana kaynağı olan Sazlıdere Barajı’nın kuruması nedeniyle tesise su çekilemeyince motorlarda arıza tehlikesi oluştu. Tesisteki motor ve cihazların hasar görmemesi için Sazlıdere Barajı’nın uzandığı Şamlar Bendi’nin diğer kısmında kalan alanda bulunan su, İSKİ ekipleri tarafından kurulan vakumlama sistemi ile Sazlıdere Barajı’na aktarılıyor. Günde 33 cm azalan suyun 1 ayda aktarımının tamamlanması tahmin ediliyor. Öte yandan, oluşturulan sistem ile gölette yaşayan balık gibi canlıların zarar görmeden Sazlıdere Barajı’na aktarıldığı da öğrenildi.

    Su dolu alan ve kurak baraj dron ile görüntülendi

    Aktarımın yapıldığı su birikintisi ile kuruma noktasına gelmiş olan Sazlıdere Barajı dron kamerası ile havadan görüntülendi. Aynı karede bir tarafta oluşan mini gölet görülürken, diğer tarafta Sazlıdere Barajı yer aldı. Dron ile çekilen görüntülere oluşturulan vakumlama sistemi ve sistemden aktarılan su da yansıdı.

  • Saylak, “Kuraklık kapıda”

    Saylak, “Kuraklık kapıda”

    Muğla Vali Yardımcısı İsmail Soykan yönetimindeki 45 kişilik İl Kriz Komisyonu’nun da katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda konuşan İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak, Muğla’nın en önemli turizm markası olan kentlerinin bugün susuzluk sorunu ile gündeme geldiğini hatırlatarak “El ele kol kola vererek bu sorunu çözmek zorundayız. Hep birlikte bir çıkış yolu bulmak zorundayız. Kuraklık kapıya geldi dayandı. Yarın karşılaşacağımız tüm zorluklardan hepimiz sorumluyuz. Herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama biz önce içme suyu şebekemizdeki kaçak kayıp oranını düşürmek zorundayız. Tarımsal sulamada vahşi sulamaya bir son vermek zorundayız. Açık alanlarda sağa sola akan bir litre suyu bile tutmak zorundayız. Bu sorun Muğla’mızın. Bu sorun hepimizin” diye konuştu.

    Küresel iklim felaketi ile kuraklığa her sene bir adım daha yaklaşıldığını belirten Saylak, “Su insanoğlunun yaşayabilmesi için çok önemli bir kaynak. Ama aynı zamanda gıda için de tarım için de olmazsa olmaz bir kaynak. Bugün köylülerimiz, DSİ ile MUSKİ ile karşı karşıya geliyor, köyünde, ürününde kullanacak suyu kalmadığı için kavga ediyor. Bodrum’da Belediye Meclisi yağmur suyu hasadı ile ilgili bir karar aldı, kutluyorum kendilerini. Ama bu kararın beş yıl önce alınması gerekiyordu. Muğla’nın her bir bölgesi sarnıçlarla dolu. Gözümüzün önünde duruyorlar. Yağmur suyu hasadını bir an önce başlatmamız gerekiyor. Bunu hep birlikte yapacağız. Ama önce su tasarrufunu sağlamamız gerekiyor. Bu sadece Muğla Büyükşehir Belediyesi ve MUSKİ ile ilgili bir olay değil. Bu İlçe belediyeleri ya da İl Müdürlüğümüzle ilgili değil. Bu anaokulu çağındaki çocuktan başlayıp, üniversitelere kadar su ve gıda tasarrufunun anlatılması gereken çok ciddi bir durum” dedi,

    Suyun, tarımsal üretimin olmazsa olmazı olduğunu ancak su rezervlerinin büyük bir hızla tükendiğini hatırlatan Saylak, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tüm Türkiye’de suya göre ürün ekilişi ve tarım deseni için harekete geçtiğini, aynı zamanda vahşi sulamanın son bulması için üreticilere sulama sistemleri konusunda hibe desteği verdiğini anlattı.

    Vali Yardımcısı İsmail Soykan da belediyelerin özellikle bu konuda aktif olması gerektiğini belirtti. Kaçak yapılaşma olayının çok fazla olduğunu söyleyen Soykan, “Planlı olmayan yapılaşmanın üzerine gidiyoruz. Su tasarrufu, suyun verimli kullanımı bu alanda açık verdiriyor bize. Yapılaşma öncesinde verilecek suyu da hesap etmemiz lazım. Su anlamında büyük bir sorun yaşıyoruz bu nedenle. Her kurum kendi üzerine düşeni layıkıyla yapmalı. Su risk olarak önümüzde duruyor. Suyun her damlasının kıymetini bilerek kullanmamız gerekiyor. Devletimizin bu konularda ciddi teşvikleri var. Özellikle tarımsal sulama anlamında” diye konuştu.

    Konuşmaların ardından Muğla Meteoroloji Müdürlüğünden Meteoroloji Mühendisi Gülru Yelkıran, DSİ 213. Şube Müdürlüğünden Ziraat Mühendisi Ece Kahramanoğlu ve Muğla İl Tarım ve Orman Müdürlüğünden Ziraat Mühendisi Güler Serdar konu ile ilgili birer sunum yaptı.

    Komisyon, yılda bir kez yapılan olağan değerlendirme toplantısının bundan böyle Nisan ve Kasım aylarında olmak üzere yılda iki kez yapılmasına karar verdi. Öte yandan, acil durumlarda Komisyon Başkanının üyeleri olağanüstü toplantıya çağırma yetkisi olduğuna dikkat çekildi. Toplantıda, 20 maddelik uygulama planı oluşturularak karara bağlandı ve bu kararlar doğrultusunda görev alanları ve çalışmaları belirlendi.