Etiket: küresel ısınma

  • Kum zambaklar küresel ısınma kurbanı oldu

    Kum zambaklar küresel ısınma kurbanı oldu

    Alanya Doğa Koruma Şefliğinde gönüllü Çevreci Güldane Şahin, Dünya Doğayı Koruma Birliğince, dünyada nadir rastlanması ve neslinin tükenme tehlikesi nedeniyle koruma altına alınan kum zambakların Alanya’nın Demirtaş ve Yeşilöz sahillerinde çok sayıda bulunduğuna dikkat çekerek, “Dünya Doğayı Koruma Birliğince, dünyada nadir rastlanması ve neslinin tükenme tehlikesi nedeniyle koruma altına alınan kum zambakları (Pancratium maritimum), Demirtaş ve Yeşilöz sahillerimizde doğal şekilde yetişiyor. Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında çiçek açan kum zambaklarını koparanlara 244 bin 315 lira ceza kesiliyor. Tarım ve Orman Bakanlığınca kum zambaklarının tohumlarının toplanmasını, koparılmasını, soğanlarının ihracatını yasaklayan yönetmelik 2016 yılında yayınlandı” dedi.

    300 kum zambağı tespit etti

    Kum zambaklarını gelecek nesillere aktarılması için büyük mücadele verdiğini söyleyen gönüllü çevreci Güldane Şahin, “Türkiye’nin birçok yerini gezdim. Ancak bu kadar geniş alanda, bu kadar çok kum zambağı olan yer yok. Yeşilöz’den Demirtaş’a kadar bölgede yaptığım tespitlerde 300 kök belirledim. Kum zambaklarını resmi kayıt altına alındığı yerler var. Ben buradaki kum zambaklarının sayılarının tespiti için başta CİMER olmak üzere birçok ilgili resmi kuruma yazı yazdım. Şu ana kadar gelen bir görevli olmadı. Bunun üzerine ben kendime göre sayımlarımı yaptım. Yeşilöz sahilinde 200 adet, Demirtaş Çayı’na kadar ise toplam 300 tane kum zambağımız mevcuttur” şeklinde konuştu.

    Aşırı sıcaklar zambakları kuruttu

    Aşırı sıcaklardan etkilenen bitkiler arasında kum zambaklarının ilk sırada yer aldığını söyleyen Şahin şöyle konuştu:
    “Açtıkları zaman çiçekler kızgın kumların altına adeta gelin gibi oluyorlar. Gördüğünüz gibi dün burada 3 çiçek vardı bugün hepsi kurumuş. Bir günde aşırı sıcaklardan dolayı kuruyorlar. Bunun sonucu çiçekler tohuma dönüşemiyor. Bu yıl erken kurudu kum zambakları. Çiçek açtıkları zaman muhteşem oluyorlar ve sahile müthiş güzel bir koku yayılıyor. Yere düşen tohumlar ise yine sıcaklardan dolayı zarar görüyor. Tohumlar hafif nemli olmalıydı ancak baktığımız zaman tamamen içinin kuru olduğunu görüyoruz. En kısa sürede buradaki kum zambakları resmi kayıt altına alınarak kurumalarının engellenmesi için gerekli önlemlerin alınması gerekiyor. Bu konuda resmi kurumları defalarca yardıma çağırdım, çağırmaya da devam edeceğim.”

  • Doğaseverler küresel ısınmaya dikkat çekti

    Doğaseverler küresel ısınmaya dikkat çekti

    Bozova ilçesi Kaptaş Vadisinde düzenlenen doğa yürüyüşüne, aralarından sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin de bulunduğu 38 kişi katıldı. Katılımcılar, küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı farkındalık oluşturmak için 5 saat boyunca 10 kilometrelik doğa yürüyüşü gerçekleştirdi. Yürüyüşün ardından küresel ısınma ve iklim değişikliği hakkında bilgi alışverişinde bulunan katılımcılar, çevre temizliği yaptı. Doğaseverler çere temizliğinin ardından halay çekerek eğlendi. Etkinlik hatıra fotoğraflarının çekilmesinin ardından son buldu.

    Etkinliğe katılan Fadile Deveci, doğaya zarar veren cisimlerin çöpe atılması konusunda vatandaşlara çağrıda bulundu. Deveci, “Burada şimdi çevre temizliği yapıyoruz. Doğamızı seviyoruz. Doğamızı koruyalım ve temiz tutalım” dedi.
    Doğasever Ayhan Taş ise, “İklim değişikliği ve küresel ısınma farkındalığı için 10 kilometrelik bir doğa yürüyüşü düzenledik. Doğa yürüyüşümüzü sağlıklı bir şekilde bitirdik. Daha sonra çevre temizliği yaptık. Emeği geçenlere teşekkür ederiz” diye konuştu.

  • Küresel ısınma yaban hayatını etkiledi

    Küresel ısınma yaban hayatını etkiledi

    Türkiye’de Mart ayında bir çok yerde sıcaklıkların artmasıyla birlikte göçmen kuşlar ve diğer canlılar daha erken göç etmeye başladı. Öte yandan Mart ayında yaşanan sıcak havanın etkisiyle birlikte bazı ağaçlar daha erken çiçek açıp meyve verdi.

    “Son 150-200 yılın en sıcak Şubat ayı yaşandı”

    Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Başıbüyük, göçmen kuşların ve diğer canlıların daha erken göç etmelerinin ve erken çiçek açmalarının küresel ısınmadan kaynaklandığını belirterek, “Belki son 150-200 yılın en sıcak Şubat ayı yaşandı. Yalnız Çukurova bölgesinde değil tüm dünyada yaşandı. Birkaç istisna dışında her tarafta çok sıcak bir dönem oldu. Dolayısıyla hava sıcak olduğu için göçmen kuşlarda göç etmiş oldukları Kuzey Afrika, Mısır ve Nil deltası gibi yerlerden daha erken buralara geldi. Teknik olarak sadece hayvanların göç etmesi değil, aynı zamanda bitki türlerinin de sıcaklığa bağlı olarak erken çiçek açtığını, meyve verdiğini görüyoruz. Yalnız Çukurova bölgesi değil, diğer yerlerde de bu durum aynı. Normalde bu mevsimlerde olmaması gereken ağaçlarda daha erken, yaklaşık 1 ay öncesinden çiçek açmaya başladığını ve meyve verdiklerini görüyoruz” dedi.

    “Çevresel olarak bu duruma hazırlıklı olmak gerekiyor”

    Bu olayın son yıllarda sürekli yaşandığını ve hazırlıklı olunması gerektiğini ifade eden Başıbüyük, “Çevresel olarak bu duruma hazırlıklı olmak gerekiyor. Son yıllarda sürekli yaşanan bir olay haline geldi. Bu şekilde erken sıcaklığın geldiği kış dönemlerinden sonra bitkilerin ve hayvanların davranışlarındaki değişiklik iklim krizine bağlı olarak dünya da artık sürekli yaşanan bir olay. Şu an Mart ayındayız, daha önce defalarca gözlemlediğimiz bir olay daha var, Mart ayının sonu veya Nisan ayının başında Türkiye’de bizim bölgemizde veya farklı bölgelerde don olayları yaşanıyor. Son yıllarda her sene tekrar eden bir durum haline geldi. Dolayısıyla canlılar açısından baktığımızda bu don hadisesi gerçekleştiğinde bizim açımızdan ciddi kayıplar söz konusu olacaktır” diye konuştu.

  • Küresel ısınma kış uykusunu unutturdu

    Küresel ısınma kış uykusunu unutturdu

    Kış uykusu, bazı hayvanların çetin kış koşullarına dayanabilmek için metabolizmalarının, nefes alıp verme ve kalp atış hızlarının yavaşladığı, vücut sıcaklıklarının azaldığı dönem olarak biliniyor.

    Uzun süreli hareketsizlik hali olan kış uykusu, genellikle vücutlarında depoladıkları besinleri yakarak enerji elde eden ayı, yarasa, sincap, kirpi, yer sincabı, dağ sıçanı, fındık faresi, kurbağa gibi “sıcak kanlı” hayvanlarda görülüyor.

    Kışın yeterli besin kaynağı bulamayan hayvanlar, bu süreci kış uykusunda geçirerek yaşamsal faaliyetleri için gereken enerjiyi saklayıp hayatta kalıyor. Söz konusu hayvanlar, kış uykusuna yatmadan birkaç ay önce ise uyurken harcanacak besini vücutlarında depoluyor.

    Küresel ısınma ve insanlara bağlı etkenler, bu hayvanlardan özellikle bozayılara son senelerde kış uykusunu adeta unutturdu.

    Türkiye’deki bozayılarla ilgili 24 yıldır çalışmalarını sürdüren Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Cihan, ayıların yırtıcı memeliler grubuna dahil olduğunu ve besin zincirinin en üst tabakasında yer aldıklarını söyledi.

    Kış uykusunun ayılar için çok önemli bir süreç olduğunu belirten Cihan, bu hayvanların hormonal süreçlerini tamamlamak ve besin ihtiyaçlarını giderip uygun metabolizmaya ulaştıktan sonra kışın uykuya yatmak durumunda olduklarını anlattı.

    Ayıların üremelerinde kış uykusunun engel olmadığını, doğum yapabildiklerini dile getiren Cihan, “Yavrularını bu şekilde beslerler ve hayata bahar mevsiminde, kış uykusundan çıktıktan sonra daha aktif olacak halde yavrularının dışarıya çıkartmayı sağlarlar. Bu çok önemlidir. Doğadaki besinsel ihtiyaçlar ya da ne zaman beslenebilecekleri, çevrenin sıcaklığıyla ilişkilidir. Örneğin kışın gıda bulabilme oranı düştüğü için sonbaharda beslenmeye başlarlar ki yağlanırlar. Bu, yavrularını da beslemek amacıyla kışa, o gıdasız zamana hazırlık oluşturur. Sütünün de çok yüksek yağ oranına ihtiyacı vardır.” diye konuştu.

    “Ormanlarda yabani meyvelerin çoğaltılması” önerisi

    Prof. Dr. Cihan, ayıların yaşam süreçlerinde uzun yıllardır bazı sorunlar olduğunu, bunların başında kendi besin zincirlerinde gereken gıdaya ulaşamamalarının geldiğini anlattı.

    İnsanlar tarafından yaşam alanları daraltılan bu hayvanların farklı arayışlara girdiğini aktaran Cihan, şöyle devam etti:

    “Normal habitatlarında uygun gıdaları elde demiyorlar, bulamıyorlar, demek ki yetersiz. Tabii ki bizden kaynaklanıyor, insanoğlundan kaynaklanıyor. Onların alanlarına o kadar fazla girdik, o kadar tahrip ettik ki oraları, hayvanlar kendi gıdalarını bulamıyorlar. Mecburen çöplere, insan gıdalarına yönelmeye çalışıyorlar. Kolay yiyeceğe alışkın olan, çok zeki olan hayvanlardır ve bu yüzden de o çöplüğü mecburen karıştırıyorlar. Kış uykusuna yatmama sebeplerinden biri kendi habitatlarındaki yiyeceklere ulaşamamaları, insan gıdalarına kolay ulaşmaları. Diğeri de tabii küresel ısınma. Çok aşırı soğuklar olmadı ve ne oluyor, kar yağmayınca gıdaya ulaşabilme imkanı da artıyor. Bu sefer zaten yatmaz.”

    Cihan, bozayıların tam anlamıyla kış uykusuna yatan hayvanlar olmadığını, kışın dönem dönem uyandıklarını, kalkıp inlerinden çıktıklarını bildirdi.

    Çok az da olsa gıda bulabilirlerse onları yiyip uykularına devam ettikleri bilgisini veren Cihan, “Yani gerçek kış uykusu değildir, sürüngenlerde olduğu gibi ama ne yazık ki ısı arttığı için ve gıdayı bulabilme imkanları biraz olsun arttığı için bu dönemlerde kış uykusuna yatma ihtiyacı duymuyorlar.” dedi.

    Cihan, bozayıları korumak için insanların doğaya daha fazla zarar vermemesi, canlıların yaşam alanlarını tahrip etmemesi ve ormanlarda meyvelendirme çalışmaları yapılmasını önerdi.

    Ayıların yaşadığı alanlarda yabani meyvelerin çoğaltılmasına yönelik çalışmalar yapılmasının, insanların yaşadığı alanlara gelmesinin de önüne geçeceğini vurgulayan Cihan, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Aslında onlar bizimle bir araya gelmeyi hiç istemiyor. Ne oluyor? Aç kaldıklarında tabii yine insan ile ayı çatışması oluyor. Bu, hayvanların suçu değil aslında, yine suç bizde oluyor. Onlara doğru gıdayı, uygun gıda alanlarını da bulacak şekilde bir çalışma yapacak olursak inanın onlar da bizimle birlikte olmak istemeyecekler. Bursa’mızda, Uludağ’da ayı popülasyonu oldukça iyi durumda, iyi diyorum çünkü onların artışı, alanlarında bulunması bizim için de çok iyidir aslında. Türkiye’de Karadeniz Bölgesi ayı popülasyonu yönünden en zengin olan alanlardan biridir. Bence oradaki koruma çalışmalarına çok ağırlık vermek gerekiyor. Sadece tabii ki Karadeniz’de değil, ülkenin tamamında ayı çalışmalarına, koruma çalışmalarına hız vermek gerekiyor. Umarım hem o muhteşem canlılarımızı ve hem de insanlarımızı barışçıl bir şekilde yaşama tutturmuş oluruz.”

  • Çekilme limanları kullanılamaz hale getiriyor

    Çekilme limanları kullanılamaz hale getiriyor

    Dünyanın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü, yaklaşık 10 yıldır küresel iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan buharlaşmadan dolayı alarm veriyor. Göldeki çekilme ise en çok balıkçı limanlarını olumsuz etkiliyor. Yetkililer göldeki çekilmeden kaynaklı balıkçılık faaliyetlerinin sorunsuz gerçekleşmesi için limanlarda derinleştirme çalışması yapıyor. Ancak uzmanlar, bu çalışmaların sadece kısa vadede bir çözüm olabileceğini savunuyor. Uzmanlar, çekilmenin devam etmesiyle birlikte Van Gölü’ne özgü limanların tasarlanması gerektiğini belirtiyor.

    “Limanlar bu süreçten olumsuz etkilendi”

    Muhabirlere konuşan Van YYÜ Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, kapalı bir havza olan Van Gölü Havzası’nın bazı dezavantajları olduğunu belirtti. Bu dezavantajlardan bir tanesinin de yıl içerisindeki seviye farklılıkları olduğunu ifade eden Prof. Dr. Alaeddinoğlu, “Van Gölü’nün seviyesi yağışlı dönemlerde yükselirken, kurak dönemlerde ise çekilir. Dolayısıyla bu durum en çok limanlara giriş çıkış yapan tekneleri etkiler. Ancak son 10 yıldır havzada yaşanan iklim değişikliğinden kaynaklı şiddetli buharlaşma tüm sulak alanları etkiledi. Bu durum küçük göllerin kurumasına, büyük göllerin ise alan kaybetmesine neden oldu. Dolayısıyla bütün limanlar da bu süreçten olumsuz etkilendi” dedi.

    “Göl seviyesi düştükçe teknelerin limana girişi mümkün olmayacak”

    Limanların etkin bir şekilde kullanılabilmesi için bir takım çalışmaların yapıldığını dile getiren Alaeddinoğlu, “Şu an limanlarda derinleştirme çalışmaları yapılıyor. Yaşanan kuraklık ve göldeki çekilme, limanlara sağlıklı şekilde giriş çıkışların önüne geçecek. Burada yapılan çalışmalar kısa vadede bir çözüm olarak görülebilir. Ancak orta ve uzun vadede bu limanların çoğu tekrar gölün tabanındaki siltasyon malzemesiyle dolacak ya da göl seviyesi düştükçe teknelerin limana girişi mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla limanın derin olması da bir şey ifade etmeyecektir” diye konuştu.

    “Göldeki seviye giderek düşecektir”

    Havzanın 2023 yılı sonu, 2024 yılı başlarında büyük ölçüde yağış aldığını hatırlatan Alaeddinoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Ancak önümüzdeki yaz aylarında yaşanacak kuraklığın şiddeti, bize havzadaki iyileşmenin gerçekleştiğini ya da gerçekleştirmediğini gösterecektir. Eğer düşen yağış buharlaşmanın altında kalırsa, buharlaşmanın şiddeti onun üzerinde gerçekleşirse biz düşen bu yağışların olumlu sonucunu bile göremeyebiliriz. Dolayısıyla göldeki seviye çekilmeleri devam edecektir. Ancak uzun yıllar düşünüldüğünde bütün dünyayı, ülkemizi ve havzayı ilgilendiren küresel iklim değişikliğine bağlı olarak göldeki seviye giderek düşecektir. Dolayısıyla limanlar tasarlanırken bu dikkate alınmalıdır.”

  • Küresel ısınma 1.5 dereceyi aştı

    Küresel ısınma 1.5 dereceyi aştı

    Avrupa Birliği İklim Servisi’nden yapılan açıklamaya göre Dünya, 2023’te ilk kez bütün bir yılı ortalamanın 1.5 derece üstünde sıcaklıkla geçirdi. Şubat 2023’ten Ocak 2024’e kadar olan dönemde 1.52 derecelik ısınma gerçekleşti. Böylece ortalama sıcaklık, 2015 imzalanan Paris İklim Anlaşmasıyla altında tutulması hedeflenen seviyenin (1.5) ilk kez üzerine çıktı. 2023, ortalama hava sıcaklığının tüm yıl boyunca 2015’te koyulan hedefin üzerinde seyrettiği ilk yıl olarak kayıtlara geçti.

    Başlıca neden fosil yakıtlar

    Küresel ısınma artışının en temel nedenlerinden birinin fosil yakıt kullanımı olduğu belirtildi. Ayrıca Pasifik Okyanusu’nda meydana gelen ve “El Nino” olarak bilinen hava olayının da sıcaklık artışına yol açtığı ifade edildi.

    Ancak bilim insanları, küresel sıcaklık artışının hala 1.5 derecenin altına düşürülmesinin mümkün olduğunu belirtiyor.

  • Murat Kanyonunda küresel ısınmaya farkındalık yürüyüşü

    Murat Kanyonunda küresel ısınmaya farkındalık yürüyüşü

    Bazid Dağcılık Doğa Sporları Spor Kulübü, 2024 yılının ilk doğa yürüyüşünü Ağrı’nın Diyadin ilçesinde bulunan ve kilometrelerce uzunluğa sahip olan Murat Kanyonu’nda gerçekleştirdi. Küresel ısınma ve doğa tahribatına dikkat çekmek için yaptıkları doğa yürüyüşleri tanınan kulüp, Diyadin Millet Bahçesi’nden başlayıp Köprü Kaplıcasına kadar yürüyüş yaparak farkındalık oluşturdular.

  • “Küresel ısınma ve betonlaşma kar yağışını azalttı”

    “Küresel ısınma ve betonlaşma kar yağışını azalttı”

    Kış mevsiminin ikinci ayında olduğumuz bugünlerde Muş’ta beklenen kar yağışı hala yüzünü göstermedi. Mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıklar endişe verirken, kar yağmaması kuraklık riskini beraberinde getiriyor. Mevsim değişikliği ile ilgili açıklamalarda bulunan Dr. Öğretim Üyesi İskender Dölek, kar yağışının yeterli seviyede olmaması durumunda tarım alanlarında da kuraklık yaşanabileceğini vurgulayarak, “Yılın bu mevsiminde Muş’ta yaklaşık bir metreye yakın kar ve kar örtüsünün olması gerekirken sadece dağların üst bölümlerinde ince bir kar örtüsü var. Bu kar yağışının gecikme nedenleri arasında küresel ısınmayla birlikte yaşanan veya küresel ısınmanın yansıyan etkileri gösterilebilir. Küresel ısınmaya ilaveten artan şehirleşme ve şehirlerde artan betonlaşmadır. Yüzeyin ısı sıcaklıklarının değişmesi ile şehir ısı adacıkları oluşturur. Oluşan şehir ısı adacıkları da yüzey sıcaklıklarını arttırarak hava sıcaklıklarının düşmesini engeller. Bu durumda kar yağışını geciktiren faktörlerden biri olarak dikkat çeker. Süreç böyle devam ettiği zaman özellikle ilkbahar ve yaz başlarında yaşadığımız kuraklık ve tarım için gerekli olan kar erimeleri ile sağlanan su hem akarsuları besleyecek hem de akarsularla dolaylı olarak tarımsal su ihtiyacı giderilecektir. Eğer yeteri kadar kar yağmaz ve kar yağışı gecikirse ve kar kalınlığı azalırsa ilerleyen süreç içerisinde tarımsal anlamda bir kuraklık söz konusu olacak, bu da üretilen tarımsal ürünlerin miktarında azalmaya neden olabilecektir” dedi.

  • Küresel ısınma Aydın’da fırsata dönüşüyor

    Küresel ısınma Aydın’da fırsata dönüşüyor

    Türkiye’nin en yoğun jeotermal kaynaklarına sahip bölgelerin başında gelen Germencik Ortaklar Gümüş Köyü Muhtarı Ersel Has, kendi serasında ejder meyvesi üretimine başladı. Kaymakam Cemal Şahin tarafından yaklaşık 5 yıl önce başlatılan projeyi takip ettiğini ve jeotermal enerji ile seraları ısıtma imkanı olduğu için Gümüşköy ve çevresinde bu imkandan faydalanılması amacıyla çiçek üretimine ejder meyvesini de eklediğini belirten Muhtar Has, “Tropikal iklim meyvesi olarak bilinen ejder meyvesi sıcağı çok seviyor.

    2 yıl önce kilosu 60 TL olan ejder meyvesi şu anda 200 TL’ye satılmaya başladı. Adet olarak satışları ise meyvenin büyüklüğüne göre 30 TL ile 100 TL arasında değişiyor. Tarımda ciddi sıkıntıya neden olan küresel ısınmayı fırsata dönüştürmek ve bölgedeki jeotermal enerjiyi sera ısıtasında değerlendirmek için ejder meyvesi üretimine başladık. Geçen yıl fidanları diktik. Bu yıl ürün almaya başladık. Başarılı bir grafik oluşursa başta köylülerimiz olmak üzere yöre çiftçisine bu girişimin örnek olacağına düşünüyorum” dedi.

    Aydın’da şu anda üretimi yapılan sebze ve meyve çeşitlerine göre ejder meyvesinin birim alanda en iyi gelir sağlayan ürünler arasında yer aldığını belirten Gümüşköyü Muhtarı Ersel Has, “Sağlık açısından da çok faydalı olduğu belirtilen ejder meyvesi soğuğu sevmiyor. Bi çok bölgede sera ısıtması ciddi masraf. Ancak Ortaklar Gümüşköy’de her yerden sıcak su çıktığı için seraların ısıtma maliyeti jeotermal su ile oldukça düşük” dedi.

  • Küresel ısınma nasıl önlebilir?

    Küresel ısınma nasıl önlebilir?

    İlknur Avcı’nın hazırlayıp sunduğu Haber Ekstra’da bu hafta Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Efsun Dindar konuk oldu.

    Dindar, iklim krizi, küresel ısınma ve gelecekte yaşanabilecek tehlikeleri anlattı.