Etiket: küresel ısınma

  • Küresel ısınma onları da etkiledi

    Küresel ısınma onları da etkiledi

    “Aşırı sıcaklar büyükbaş hayvanlarda strese neden oluyor”

    Aydın’ın tarım ve hayvancılık sektörünün, ekonomik açıdan büyük bir öneme sahip olduğunu ancak son yıllarda bölgede yaşanan sıcak dalgaları, yetiştiricileri endişelendirdiğini belirten Veteriner Hekim Nusret Mercan, yaz dönemi boyunca insanlar gibi hayvanların da bol su tüketmeye ve serinlemeye ihtiyacı olduğunu söyledi. Aşırı sıcakların, hayvanların normal davranışlarını bozabildiğini ve bunun sonucunda, hayvanların beslenme alışkanlıkları değişip süt veriminin azalabildiğini kaydeden Mercan, “Aydın’da büyükbaş hayvan yetiştiricileri, son yıllarda artan sıcaklıkların işlerini zorlaştırdığını söylüyor. Sıcaklar nedeniyle hayvanlar daha az yem yiyor ve verimlilikleri düşüyor. Bu da üyelerimizi ekonomik olarak olumsuz etkiliyor” dedi.

    “Alınacak tedbirler”

    Büyükbaş hayvanları sıcak hava şartlarının neden olduğu olumsuzluklardan korumak için alınacak tedbirlerde de söz eden Aydın İli damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Veteriner Hekimi Nusret Mertcan, “Yetiştiriciler, hayvan barınaklarının iyileştirmeli. Hayvanların serinlemeleri için işletmelerde; sürekli olarak suluklar ve su miktarı kontrol edilmelidir. Helikopter tipi fan kullanımı ile işletmeler havalandırılmalı, ahır tavanları yüksek yapılmalı ve tavan malzemesinde izolasyon konulup işletme sıcaklıklara karşı korunaklı yapılmalıdır. İşletme fanları ile sıvı püskürtme yapılmalı ve ayrıca tohumlama yapılacak hayvan serin bir yere alınmalıdır” diyerek bazı önlemlerle düşen verimin minmize edilebileceğini kaydetti.

    Yetiştiricilere bilgilendirmeler yapılıyor

    İklim değişikliği sebebiyle oluşan mevsim normallerinin üzerindeki sıcaklıklar karşısında daha kuzun vadeli politikalar belirlenmesi gerektiğini de ifade eden Mercan, “Yetiştiricilerimize tarım ve danışmanlık hizmetlerimiz çerçevesinde, tarım danışmanlarımız aracılığıyla sıcaklık stresi ile mücadelede Birlik aracılığıyla bilgilendirmelerde bulunuyoruz. Bunun yanında Birliğimiz, üniversiteler, araştırma enstitüleri ve kamu kuruluşları ile çeşitli araştırmalar yürütmek ve projeler geliştirmek için işbirliğine her zaman açıktır” diyerek sorunun çözümü için detaylı çalışmalar yapılması gerektiğini kaydetti.

    “İnekler 27 derecenin üzerindeki sıcaklıkları sevmiyor”

    Aydın ve çevresindeki metabolizmasında yaşanan değişiklik nedeniyle ineklerin günlerdir keyifsiz olduğunu kaydeden Veteriner Hekim Nusret Mercan, “Nasıl bir insan yaz sıcağında duş aldığında rahatlıyor ve iş verimi artıyorsa inekler de aynı durumda. Aydın’da yoğunlukta olan Holştayn cinsi inekler 27 derecenin üzerindeki sıcaklıkları sevmez. Çöl sıcaklarının yaşandığı ilimiz yaklaşık 500 bin civarında büyükbaş hayvan var. Bunların büyük bir bölümü aşırı sıcaklar nedeniyle streste olduğu için verim düşüklüğü yaşıyor. Ayrıca streste olan ineklerin tohum tutması da zor” dedi.

  • “Küresel kaynama çağı başladı”

    “Küresel kaynama çağı başladı”

    Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres, bilim insanlarının Temmuz ayının dünyanın en sıcak ayı olacağını teyit etmelerinin ardından yaptığı açıklamada, küresel ısınma döneminin sona erdiğini ve “küresel kaynama döneminin geldiğini” söyledi.

    Guterres, “Küresel ısınmanın etkilerini hali hazırda yaşıyoruz. Dehşet verici ve bu sadece bir başlangıç, Küresel sıcaklık artışını, sanayi öncesi seviyelerin 1,5 derece üzerinde ile sınırlamak ve iklim değişikliğinin en kötü sonuçlarından kaçınmak hala mümkün. Ancak bu sadece dramatik ve acil iklim eylemleriyle mümkün olabilir.” diye konuştu.

    Guterres’in yorumları, bilim insanlarının son üç haftanın kayıtların tutulmaya başlamasından bu yana en sıcak haftalar olduğunu ve Temmuz ayının şimdiye kadar kaydedilen en sıcak ay olma yolunda ilerlediğini teyit etmelerinin ardından geldi.

    Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve AB’nin Copernicus Dünya gözlem programına göre, fosil yakıtların yakılmasıyla artan ve şiddetli hava koşullarını teşvik eden küresel sıcaklıklar bu ay rekor kırdı.

    Güneş ışığını hapseden ve Dünya’nın etrafında bir sera gibi hareket eden kirliliğin etkisiyle küresel ortalama sıcaklıklardaki istikrarlı artış, aşırı hava olaylarını daha da kötüleştirdi.

    WMO Genel Sekreteri Petteri Taalas, “Sera gazı emisyonlarını azaltma ihtiyacı her zamankinden daha acil. İklim eylemi bir lüks değil, bir zorunluluktur.” dedi.

    Diğer iklim bilimciler de bulguları doğruladı. Leipzig Üniversitesi’nden Karsten Haustein, 2023 Temmuz ayında dünyanın sanayileşme öncesi ortalama Temmuz ayına göre 1,5 derece daha sıcak olduğunu tespit etti.

    Haustein, bu ayın sıcaklıklarının “son derece aşırı” olduğunu ve bilim insanlarının, henüz bu ay bitmeden bile kayıtlardaki en sıcak ay olacağını tahmin edebileceklerini söyledi.

    ABD’li kar amacı gütmeyen Berkeley Earth’te iklim bilimci olan Zeke Hausfather ise, “Bugün büyük bir asteroid çarpması yaşanmazsa, Temmuz 2023’ün büyük bir farkla kayıtlara geçen en sıcak ay olacağı neredeyse kesin. Ben şahsen bu rekorun büyüklüğünü biraz şaşırtıcı buluyorum. Temmuz ayı için tarihsel kayıtlarda benzer bir şey görmüyoruz.” ifadelerini kullandı.

    World Weather Attribution ağının bir çalışmaya göre sera gazı kirliliği bu ay üç kıtada ölümcül sıcak hava dalgalarının sıcaklıklarını arttırdı.

  • Sıcaklık 4. kez rekor kırdı

    Sıcaklık 4. kez rekor kırdı

    Dünya genelinde küresel ısınmanın etkileri her geçen gün daha fazla hissediliyor. ABD Ulusal Çevresel Tahmin Merkezleri tarafından yayımlanan verilere göre dünya genelinde sıcaklık ortalaması rekor tazeledi. Sıcaklık ortalamasının 17,23 dereceye ulaştığı 6 Temmuz, dünya genelinde “en sıcak gün” olarak kayıtlara geçti. Böylece sıcaklık ortalamasında art arda 4. gün rekor kırıldı.

    Dünya genelinde sıcaklık ortalaması, 2016’dan bu yana ilk kez 17,01 dereceyle 3 Temmuz Pazartesi günü kırılmıştı. Sıcaklık ortalaması 4 Temmuz Salı ve 5 Temmuz Çarşamba günü 17,18 dereceye yükselerek art arda rekor seviyeyi görmüştü.

    “Sıcaklıklar daha da artacak”

    İklim bilimci Brian Brettschneider, Twitter’dan yaptığı paylaşımda geçtiğimiz haziran ayının dünya genelinde hava ve deniz sıcaklığı açısından kaydedilen en sıcak haziran ayı olduğunu belirtti. Brettschneider, “El Nino” olarak bilinen hava olayının etkisini arttırmasıyla birlikte temmuz ve ağustosun daha da sıcak olabileceğini kaydetti.

  • Sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerine çıkacak

    Sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerine çıkacak

    MGM resmi hesabından yaptığı haftalık hava tahmini açıklamasında, “Hava sıcaklıklarının kuzey ve iç kesimlerde biraz artacağı ve ülkemiz genelinde mevsim normalleri üzerinde seyredeceği tahmin ediliyor” ifadelerini kullandı.
    Samsun’da son günlerde 9 derece civarında seyreden hava sıcaklıklarının, hafta sonu itibarıyla mevsim normallerinin 12 derece üzerine çıkarak 20 dereceyi geçmesi tahmin ediliyor. Öte yandan Samsun’da mart ayınca ölçülen en yüksek sıcaklık değeri 15 Mart 2013’te 33,6 derece olarak ölçülürken, en düşük sıcaklık ise 1 Mart 1985’te sıfırın altında 7 derece olarak kayıtlara geçmişti.
    6 Mart Pazartesi günü itibarıyla Samsun’da 9 derece olan hava sıcaklıklarının hafta sonuna kadar gün gün artarak 20 derecenin üstüne çıkması tahmin ediliyor.

  • Muğla’da kuraklık tehlikesi

    Muğla’da kuraklık tehlikesi

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) verilerine göre; Türkiye’de son 22 yılın en kurak Ocak ayı yaşandı. Yağışlar normaline göre yüzde 52, geçen yıl ocak ayı yağışlarına göre ise yüzde 62 azalma gösterdi.

    Muğla’ya 27 Ocak’ta yağan yağmur sonrasında su taşkınları meydana geldi. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) tarafından yayınlanan İstatistiklerde Ocak sonundaki yağışlarla ortalamanın üzerine çıkan Muğla, Şubat ayında kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan 6 aylık kuraklık haritasında Muğla’da bazı yerler olağanüstü kuraklık bölgesinde yer aldı. 3 aylık kuraklık haritasında ise Muğla’nın çevresindeki iller normal kuraklık seviyesinde yer alırken, Muğla’da kuraklık tehlikesinin ciddiyeti yine gözler önüne serildi.

  • Küresel ısınma arıları da etkiledi

    Küresel ısınma arıları da etkiledi

    Şırnak ve ilçelerinde her yıl binlerce bal arı kovanı kışlıklara bırakılıyor, arılar 5 ay boyunca kış uykusuna yatıyordu. Kış aylarında sadece yüksek rakımlı bölgelere yağan kar sıcak havaların etkisiyle eriyince bal arıları sadece bir gün kış uykusunda kaldı. Ballarını tüketen arılar kış aylarında uyuması gerekirken dışarı çıkmayı tercih etti.

    Aç kalan bal arılarına besiciler takviye kek ve bal verdi. Beytüşşebap ve Uludere ilçelerinde bu yıl kar yağmayınca bal arıları kış uykusuna yatmadıkları için aç kaldı.

    Stok için kovanlarda bırakılan ballar tükenince arılar aç kaldı. Arıcılar aldıkları bal ve keklerle takviye yem vermeye başladı. Arıcı Serdar Gökçe kış gelmediği için bal arılarının çoğunun telef olduğunu ifade etti. Gökçe, “Yıllardır bu vakitlerde kar yağıyordu bal arıları kış uykusuna yatıyordu. Ancak bu yıl kar yağmadığı için bal arıları erken uyandı. Bir günlük kış uykusundan uyanıp dışarı çıktılar’’ dedi.

  • Japonya 124 yılın en sıcak 2’inci yazı

    Japonya 124 yılın en sıcak 2’inci yazı

    Japonya bu yaz öldürücü sıcaklık değerleriyle mücadele ederken, ülkede 1898’den bu yana görülen ikinci en sıcak yaz mevsiminin yaşadığı açıklandı. Bu yılın Haziran ve Ağustos ayları arasındaki verilere dayalı bir rapor yayınlayan Japonya Meteoroloji Ajansı (JMA), ortalama sıcaklık değerlerinin normalden 0,91 santigrat derece daha sıcak olduğunun tespit edildiğini duyurdu. JMA, söz konusu alanda istatistiki verilerin kayda alınmaya başladığı yıl olan 1898’den bu yana ülkede görülen en sıcak ikinci yaz ayının bu yıl yaşandığını kaydederken, ülke genelindeki en sıcak yazın ise 2010’da görüldüğünü hatırlattı.

    Nedeni küresel ısınma olabilir

    Özellikle ülkenin Okinawa ve Anami bölgelerinde gözlenen sıcaklık değerlerinde artış yaşandığına dikkat çeken uzmanlar, yüksek sıcaklıkların Japonya’nın güneyini etkileyen Pasifik yüksek basınç sisteminden kaynaklandığını belirtti. Ayrıca küresel ısınmanın da aşırı sıcaklık değerlerinin görülmesine neden olmuş olabileceği kaydedildi.

    Japonya’da termometreler bu yaz 40,4 dereceyi bulan ölümcül sıcaklık değerlerini göstermiş, en az 12 kişi aşırı sıcaklar nedeniyle hayatını kaybetmişti. Binlerce kişi ise sıcak çarpmasına bağlı semptomlar nedeniyle hastaneye kaldırılmıştı.

  • Türkiye’nin yeni yol haritası belirlendi

    Türkiye’nin yeni yol haritası belirlendi

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından iklim değişikliğiyle mücadelede kritik adımlardan biri olan Türkiye’nin ilk İklim Şurası, 21-25 Şubat’ta, iklim değişikliğinden en çok etkilenen illerden Konya’da düzenlenmişti. Bu çerçevede Şura’da 7 farklı alanda, Türkiye’nin yeni yol haritası belirlendi.

    İklim Şurası’nda 217 yeni karar alındı

    İklim Şurası’nda, 3 ay süren yoğun çalışmalar sonucu iklim değişikliğiyle mücadelede 2053 net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma hedefleri doğrultusunda 217 yeni karar alındı. İklim Uyumlu Şehirler, İklim Dostu Tarım, Kuraklık Eylem Planı, Çevreci ve Temiz Ulaşım Ağı, Yeşil Enerji, Yeşil Ekonomi ve İklim Eğitimi, alınan kararların önemli başlıkları.

    Bu 217 kararın 76’sını ulaştırma, sanayi, tarım, yutak alanlar, atıkların azaltılması, 34’ünü bilim ve teknoloji; 21’ini yeşil finansman ve karbon fiyatlama, 20’sini iklim değişikliğine uyum, 24’ünü yerel yönetimler; 42’sini de sağlık, eğitim, adil geçiş, iklim adaleti ve iklim göçü oluşturuyor.

    Alınan 217 önemli kararın tamamı İklim Şurası’nın resmi internet sitesinde https://iklimsurasi.gov.tr/sayfa/sonuc-bildirgesi linki ile yayımlandı.
    Alınan bu kararlar, Türkiye’nin iklim değişikliği konusundaki taahhütlerini hukuki zeminde güçlendirecek “İklim Kanunu”nun hazırlanmasında da önemli bir referans kaynağı olma özelliği taşıyor.

    2021 yılı Eylül ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda Türkiye’nin, Paris İklim Anlaşması’na taraf olacağını ve iklim kriziyle mücadeledeki kararlılığını bütün dünyayla paylaşmış, akabinde 2053 net sıfır emisyon ile yeşil kalkınma hedefini açıklamıştı. Türkiye, Paris İklim Anlaşması’na TBMM’de yapılan oylama sonucu resmi olarak taraf oldu ve gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar, gerekse iklim değişikliğiyle mücadelede atılan kritik adımlar, köklü yapısal reformları da beraberinde getirdi.

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan iklim değişikliğiyle mücadelede yüzlerce proje

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, atık yönetiminden atık su arıtmaya, hava kalitesinin iyileştirilmesinden denizlerin, akarsuların korunmasına; yeşil alanların artırılmasından bisiklet yollarının, yeşil yürüyüş yollarının yapılmasına kadar yüzlerce proje yürütüyor. İklim değişikliğiyle mücadelede çevrenin korunması için en önemli adımlardan biri de atıkların geri dönüşümü. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde başlatılan “Sıfır Atık Projesi” çerçevesinde, 2017’de yüzde 13 olan geri kazanım oranı 2020 yılında yüzde 22,4, 2021 yılında ise yüzde 25’e yükseldi. 2023 yılı hedefi ise yüzde 35 olarak belirlendi.

  • Uluabat Gölü ile ilgili dikkat çeken rapor

    Uluabat Gölü ile ilgili dikkat çeken rapor

    TTKD Bilim Danışmanı Emekli Öğretim Üyesi Dr. Erol Kesici, Bursa’da kuruma tehlikesi altındaki Uluabat Gölü ile ilgili yaptığı son incelemelerin ardından dikkat çeken bir rapor hazırladı. Dr. Kesici, Nilüfer ilçesinde bir ovada 13 bin 600 hektar alanda tektonik kökenli alüvyal set gölü şeklinde oluşan Uluabat Gölü’ndeki ekosistem ve doğal yerleşim alanlarının, son yıllarda yoğun kullanım baskısıyla giderek yok olduğunu söyledi.

    ‘ADETA ÇÜRÜMÜŞ YEMYEŞİL SUYA DÖNÜŞTÜ’

    Uluabat Gölü’nün çok hassas dengelere sahip ve mutlaka korunması gerektiğini belirten Dr. Kesici, “Bir zamanlar suyu içilebilecek kalitede olan ve son yıllarda ortalama su seviyesi 1 metreye kadar düşen Uluabat Gölü’ne sanayi, tarım ve evsel kirlilik yükü gelmeye devam ediyor. Gölle bağlantılı dereler, çaylar yıllardır atık taşımaktadır. Gölde insan kaynaklı iç ve dış besi yükleri, azot fosfor aşırı oranda artış göstermekte. Bu atıklarla göl suyunda fosfor ve azot yükünün artması, suyun aşırı çekimle azalması, göl suyunu yıllardır kirlilik yüküyle adeta ‘çürümüş yemyeşil suya’ dönüştürmekte” dedi.

    ‘YAĞIŞLARA RAĞMEN GÖL CANLANMADI’

    Göldeki aşırı alg artışına da dikkat çeken Dr. Kesici, “Bu yıl mevsim normaline dönen yağışlarla, su seviyesi ve hacmi iki kat artmasına rağmen göl, istenilen canlılık seviyesine ulaşamadı. Daha havaların ısınmadığı bu dönemde; mavi-yeşil alglerin giderek artması, gölün suyunun yeşil su görünümü almasına, kalıcı olmasına ve kokmasına neden olmaktadır. Kirlilik ve ekolojik yıkımın göstergesi haline gelen, turizmi olumsuz etkileyen sinekler, şimdiden gölü ve yaşam alanlarını istila etmiş durumda” diye konuştu.

    ‘SANAYİ, TARIM VE EVSEL KİRLİLİK YÜKÜ’

    Uluabat’ı besleyen su varlıklarının da tehdit altında olduğunu anlatan Dr. Kesici, “Göle sanayi, tarım ve evsel kirlilik yükü gelmeye devam ederken, bu kullanıcılar aynı zamanda gölden aşırı oranda su çekmektedir. Gölü besleyen kaynaklar üzerine yapılan gölet, baraj (Çınarcık) ve setler nedeniyle göl beslenememekte ve tatlı suyu giderek tuzlanmaktadır. Yarımadada son yıllarda taşıma kapasitesi aşan ziyaretçi sayısı ve bilinçsiz kullanım sonucunda, doğal alanlar, tarihi ve arkeolojik yapılar zarar görebilmektedir” ifadelerini kullandı.

    ‘TEKNELERİ GÖL KIYISINDA TEMİZLEMEYİN’

    Kuruyan ve kesilen sazlık alanlarıyla bitki örtüsü tahribinin, balıkların ve kuşların doğal yaşam alanlarına zarar verdiğine işaret eden Dr. Kesici, Gölyazı ve Eskikarakağaç’ta 700’ün üzerinde balıkçı, turizm ve göl kıyısındaki incir, şeftali bahçelerine ulaşımda kullanılan teknelere de dikkat çekti. Teknelerin fosil yakıt kullanması, temizlik, bakım-onarımlarının göl kıyısında yapılması sonucunda oluşan egzoz ve sintine atıklarının gölü kirlettiğini söyleyen Dr. Kesici, bu işlemlerin göl kenarında yapılmaması gerektiğini vurguladı.

    YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ TÜRLER

    Göldeki ticari amaçlı balık türlerinin, yoğun av baskısı nedeniyle giderek azaldığını da anlatan Dr. Kesici, “Uluabat deresi ve gölünde turna balığı, yayın, kızılkanat, tatlısu sardalyası, tatlısu kefali, sazan, İsrail sazanı, yılan balığı, çakıl balığı ve tatlısu kereviti yaşamaktadır. Gölde etçil balık olan turna ve İsrail sazanı baskındır. Yayın balığının ve özellikle nesli tehlike altında olan memeli türleri su samuru ve endemik tatlısu sardalyası, küçük karabatak ve tepeli pelikan küresel ölçekte yok olma tehlikesi altında olan türlerdir” diyerek uyardı.

    ‘DOĞAL SÜREÇ İNSAN ELİYLE BOZULUYOR’

    Gölün en önemli sorununun, doğal sürecin insan eliyle bozulması olduğunu aktaran Dr. Kesici, şu önerilerde bulundu:

    “Göl suyunun doğal, biyolojik seviyesi korunana kadar su alımlarına son verilmelidir. Havzada göle ulaşan, çoğu arıtılmayan atık su miktarı oldukça fazladır. Göl ve çevresinin ekoturizmi ve ekolojisinin sürdürülebilirliği için atık suların bırakılmaması zorunlu hale getirilmelidir. Bunun yerine, maliyeti diğer arıtma sistemlerine göre daha ucuz olan arıtılmış gri suyun, kullanım suyu olarak kullanılması, gölün, su kaynaklarının korunmasına katkı sağladığı gibi doğadaki su dengesine de olumlu etkiler sağlayacaktır. Göl havzasındaki tarım alanlarında geleneksel tarım üretim teknikleri yerine denetimlerle kontrol altına alınacak daha az su-kimyasal kullanılarak yapılan üretim sistemlerine geçilmelidir.”

  • İznik Gölü’nde dikkat çeken görüntü! DSİ’den açıklama

    İznik Gölü’nde dikkat çeken görüntü! DSİ’den açıklama

    Türkiye’nin 5’inci, Marmara Bölgesi’nin ise en büyük doğal gölü İznik’te; küresel ısınma, tarımsal ve sanayi tipi sulama nedeniyle son 1 yıl içinde su çekildi.

    Bu çekilme, göl kıyısının bütün kesimlerinde gözle görülür şekilde fark edildi. 2006’da deniz seviyesinden 85,5 metre yüksekteki su seviyesi, 2021 yılı sonlarında 83,3 metre olarak ölçüldü.

    SULAMALAR İÇİN 55 MİLYON METREKÜP SU

    Son dönemdeki yağmur ve kar yağışlarıyla seviyenin 83,4 metreye çıktığını belirten DSİ 1’inci Bölge Müdürü Yüksel Tazegül, düşüşü önlemek için çalışmaların devam ettiğini belirtti.

    Geçen yıla göre su seviyesinin 14 santimetre daha düşük olduğunu kaydeden Tazegül, göl çevresinde gerekli tedbirlerin alındığını söyledi.

    Küresel iklim değişikliğine işaret eden Tazegül, “Yüzey alanı 298 kilometrekare olup, göle yıllık 426 milyon metreküp su girmektedir. Gölden yılda sulamalar için 55 milyon metreküp su kullanılmaktayız. İznik Gölü’nü 83,30 ile 85 metre arasında aktif hacim olarak kullanılmaktadır. Bunun çoğu buharlaşmaya gider. Yıllık aktif hacim ise 60 milyon metreküptür. Bunu da sulamalara 55 milyon metreküp ayırmışız ama normalde 50 milyon metreküp sulamaya yetiyor. Küresel iklim değişikliğiyle buharlaşmanın fazla olması ve son yıllardaki su azlığından dolayı göl seviyesi, geçen yıl bugünkü orana göre 14 santimetre daha düşük olarak ölçülmüştür” dedi.

    ’43 BİN DEKAR ARAZİYİ KAPALI SİSTEME ALDIK’

    Öncelikle gölden sağlanan tarımsal sulama ihtiyacının kapalı sisteme dönüştürüleceğini belirten Yüksel Tazegül, “Bugünkü göl kotumuz 83,46 olarak ölçüldü. Geçen yıl bugünse 83,60 olarak kayıtlarımıza geçmiş. 14 santimetre seviye düşük durumda. Gerekli tedbirler alınmaktadır. İznik Gölü etrafında bulunan sulama şebekelerinin öncelikli olarak kapalı sisteme dönüştürülmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

    Toplam sulama alanı 140 bin dekar arazinin 43 bin dekarını kapalı sisteme aldık. Kalan 98 bin dekar arazinin de kapalı sisteme alınması için çalışmalarımız devam etmektedir. İznik Gölü için ilave su kaynakları edinilmesi için de proje kaynaklarımız devam etmektedir” diye konuştu.