Etiket: küresel ısınma

  • Bursa’da kar yağışı barajlara yaradı

    Bursa’da kar yağışı barajlara yaradı

    Küresel ısınma ve iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık, son yılların en önemli gündem maddelerinden biri olurken, Bursa’da bu yılın başından itibaren etkili olan kar yağışı yüreklere su serpti.

    Bu yıl peş peşe gelen kar yağışları, Bursa’nın içme suyu ihtiyacını karşılayan barajlardaki doluluk oranına olumlu yansıdı.

    Geçtiğimiz yıl bu günlerde yüzde 38 olan Doğancı Barajı’nda doluluk oranı bu yıl yüzde 51 seviyesine çıktı. Doğancı ve Nilüfer barajlarının geçtiğimiz yıl bugünlerde yüzde 36 olan ortalama doluluk oranı da bu yıl yüzde 42’ye ulaştı.

    Nisan yağmurları ve karların erimesiyle birlikte Bursa’nın geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yazı da susuzluk sorunu yaşamadan geçirmesi bekleniyor.

  • Felaket kapıda: Benzeri görülmemiş erime

    Felaket kapıda: Benzeri görülmemiş erime

    Bilim insanları, Grönland’ın buz tabakasının dibinde eşi benzeri görülmemiş bir erime olduğunu duyurdu. Grönland’deki erimenin küresel deniz seviyesindeki yükselmenin en önemli nedeni olduğu belirtiliyor.

    Uluslararası bir ekip tarafından yapılan yeni bir araştırma, Grönland’ı kaplayan buz tabakasının hızla eridiğini ortaya koydu. Ulusal Bilimler Akademisi Bildiriler Kitabı’nda (PNAS) yayınlanan araştırmaya göre, buz tabakasının dibinde, yüzeyden düşen büyük miktarlardaki eriyik suyunun neden olduğu “benzeri görülmemiş” erime oranları gözlemlendi.

    DÜNYANIN EN BÜYÜK 10 BARAJINDAN DAHA FAZLA ENERJİ ÜRETİYOR

    Araştırmacılara göre; eriyik su düştükçe, yerçekimi potansiyel enerjisi kinetik enerjiye dönüşüyor ve bu da sonunda suyu buz tabakasının tabanında birikirken ısıtıyor. Bu süreçte, çalışma Grönland buz tabakasının dünyanın en büyük 10 hidroelektrik barajının toplamından daha fazla enerji ürettiğini buldu.

    Cambridge Üniversitesi’nden araştırmaya katılan kıdemli bilim insanı Paul Christoffersen CNN’e verdiği demeçte, “Ancak, düşen suyun ürettiği ısı elektrik üretmek için kullanılmaz. Bunun yerine buzu eritir” dedi.

    Bununla birlikte, daha sıcak aylarda, eriyen su göllerde toplanıyor ve buz tabakasının yüzeyinde akıyor. Bu suyun bir kısmı buz tabakasının dibine akıyor, hareket ve stresle buzda oluşan çatlaklardan ve büyük kırıklardan fışkırıyor.

    Ardından bu eriyik suyu, buz tabakasının tabanında daha fazla erimeye katkıda bulunuyor ve ayrıca daha hızlı akışı teşvik eden ve okyanusa boşaltılan buz miktarını artıran bir yağlayıcı görevi görüyor.

    Christoffersen, tabanlarındaki buz tabakasının ve buzulların erimesini araştırırken, çalışmaların dış ısı kaynaklarına odaklandığını belirterek, “Ama gerçekten bakmadığımız şey, eriyen suyun kendisinin ürettiği ısıydı. Yüzeyde oluşan suda çok fazla enerji depolanıyor ve su düştüğünde enerjinin bir yere gitmesi gerekiyor” diye konuştu.

    KÜRESEL DENİZ SEVİYESİNİN YÜKSELMESİNDEKİ EN BÜYÜK UNSUR

    Diğer taraftan çalışmanın yazarları, Grönland buz tabakasının dünyanın en büyük ikinci buz tabakası olduğunu ve şimdiden küresel deniz seviyesinin yükselmesine en büyük katkıyı yapan unsur olduğunu açıkladı.

    Christoffersen CNN’e verdiği demeçte, Grönland’daki buzun, kar yağışının yetişebileceğinden daha hızlı yüzeyde eridiğini belirtti. Erime nedeniyle oldukça büyük bir kayıp olduğuna işaret eden Christoffersen, “Buzun önemli bir bölümünde, günde beş veya altı santimetreye kadar çıkabilen erime oranları görüyoruz” dedi.

    ERİME NASIL ÖLÇÜLDÜ?

    Öte yandan, Cambridge araştırmacıları, bu çalışma için California Santa Cruz Üniversitesi ve Danimarka ve Grönland Jeolojik Araştırması’ndaki bilim insanlarıyla bir araya geldi. Bilim insanları, Grönland buz tabakasından büyük bir çıkış olan Mağaza Buzulu’na odaklandı. Erime oranlarını ölçmek için araştırmacılar, British Antarctic Survey’de geliştirilen, faza duyarlı radyo-yankı sondajı adı verilen ve buzun kalınlığını ölçebilecekleri bir teknik kullandılar.

  • Çekilme arttı, İznik Gölü’nde adacıklar oluştu

    Çekilme arttı, İznik Gölü’nde adacıklar oluştu

    Bursa’da Türkiye’nin en büyük tatlı su kaynaklarından biri olan İznik Gölü, son yıllarda kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Küresel ısınmaya bağlı yağışların azalması ile birlikte göldeki su seviyesi de düştü. Göldeki çekilme yer yer 100 metreye ulaşırken, balıkçı kayıkları da karaya oturdu.

    Marmara Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin ise 5’inci büyük doğal gölü olan, 297 kilometrekarelik İznik Gölü’nde, küresel ısınma kaynaklı mevsimsel kuraklık yaşanıyor.

    Kuraklığın tek nedeninin küresel ısınma olmadığı belirtiliyor. İznik Gölü’nün aynı zamanda bölgedeki tarım arazileri için de su kaynağı olduğunu hatırlatan yöre halkı, bilinçsiz ve vahşi sulamaya dikkat çekiyor. Köylere kurulan göletlerin de İznik Gölü’nü besleyen su kaynaklarına zarar verdiği belirtiliyor. Sanayide kullanılması için çekilen suyun da göldeki çekilmelere neden olduğu iddia ediliyor.

    İznik Gölü’ndeki çekilme, özellikle Çakırca Mahallesi’nde net bir şekilde görülüyor. Balıkçı kayıklarının karaya oturduğu mahallenin kıyı bölgelerinde ayrıca adacıkların oluştuğu gözlendi.

    ‘SIĞ OLAN BÖLÜMLERDE ÇEKİLME DAHA ÇOK OLUYOR’

    İznik Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Konur Genç, Çakırca Mahallesi’nde gölün 150 metreye kadar çekildiğini söyleyerek şunları kaydetti:

    “Küresel ısınmadan dolayı su giderek azalıyor. Yağışların yetersiz kalması, kış aylarında kar ve yağmurun az yağmasından dolayı, gölümüzün suyu sürekli olarak çekiliyor. Gölümüzün sığ olan bölümlerinde çekilme daha çok oluyor. Çakırca bölgesinde çekilme, 100-150 metreleri buldu. Gölümüzün derin bölgesi Göllüce’de ise çekilme 30-40 metrelerde kaldı. Teknelerimizi koyduğumuz yer artık karada kaldı.”

    Turizm işletmecisi Ali Karaman ise gölün çekilmesinin en büyük nedenlerinden birinin bilinçsiz sulama olduğunu söyledi.

    ‘SU KAYBININ NEDENİ ARAŞTIRILSIN’

    Tarımsal sulamada kapalı sisteme geçilmesi gerektiğini ifade eden Karaman, şöyle konuştu:

    “Geçmiş yıllara göre, bu sene suda ciddi bir alçalma var. Maalesef hemen hemen her köyde göletler yapıldı. İznik Gölü’nü besleyen su kaynakları, bu göletlerden dolayı kesilmiş oldu. İznik aynı zamanda tarım bölgesi olduğu için bunun da etkisi var. Tarımsal sulamalarda artık kapalı sulama sistemine geçilmesi lazım. Çünkü açık sulamalarda ciddi oranda su tüketimi oluyor. Orhangazi ve Gemlik tarafındaki sanayi kuruluşlarına da su veriliyor. Hatta orada gölden su çekmek için döşenen borular da var. Geçtiğimiz yaz biraz kurak geçti, daha önceki yıllarda da kuraklık vardı ama bu kadar çekilme olmamıştı. 10 günden beri yağış var ama gölün suyunda en ufak bir hareketlilik, yükselme yok. Su kaybına neyin yol açtığının araştırılmasını istiyoruz. Gölümüzü kaybetmek istemiyoruz. İznik Gölü’nü kurtarmamız lazım.”

    ‘ÖLMÜŞ BALIKLAR KIYIYA GELMEYE BAŞLADI’

    Çekilmeye bağlı olarak İznik Gölü’ndeki kuş popülasyonunun azalmasına ve toplu balık ölümlerine dikkati çeken Karaman “İznik’te balıkçılık üst seviyededir. Özellikle yayın, sarı balık, aynalı sazan çok meşhurdur. Ama maalesef suyun alçalması ile beraber gölde oksijen eksikliği oluştuğundan ölmüş balıklar da kıyıya gelmeye başladı. İznik Gölü aynı zamanda kuşların barınağı. Özellikle leyleklerin uğrak yeri. Sazlıkların içerisinde kuşlar, barınak yapar. Aynı zamanda balıklar da sazlıklara yumurtalarını bırakır. Gölün çekilmesi, yavaş yavaş balıkların da yok olmasına sebep oluyor. Hem balıkçılık yok olmaya başladı, hem de kuşlar gelmemeye başladı. Balıkçı arkadaşlarımız da gölün alçalmasıyla beraber teknelerle açılamıyor. Çünkü su seviyesi baya düştü. Teknelerin altı sürtmeye başladı. Sığlaştığı için olta balıkçılığı da yapılamıyor” dedi.

    AZİZ NEOPHYTOS BAZİLİKASI SU YÜZÜNE ÇIKTI

    2014 yılında Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin İznik’te başlattığı ‘Tarihi Kültürel Mirası Tespit ve Havadan Fotoğraflama Çalışmaları’ sırasında tespit edilen Aziz Neophytos Bazilikası da İznik Gölü’nün çekilmesi ile birlikte su yüzüne çıktı. Suyun 2 metre derinliğindeki bazilika, dron ile net bir şekilde görüntülendi. Bazilikanın bulunduğunu hatırlatan Ali Karaman “Bazilika bile çekilmeden dolayı su üstüne çıktı. Su altı müzesi beklerken, su üstü müzesine dönüştü” ifadelerini kullandı.

  • 6 yıllık erime süreci uzaydan görüntülendi

    6 yıllık erime süreci uzaydan görüntülendi

    Antarktika’nın en hızlı eriyen Pine Island Buzulu’nun (PIG) uzaydan çekilmiş 6 yıllık görselleri, hızlandırılarak video haline getirildi. Buzulun hızlı erime süreci, videoda net şekilde tespit edildi.

    Avrupa Birliği Dünya Gözlem Programı Copernicus kapsamında Pine Island Buzulu, uzaydan 6 yıl boyunca fotoğraflandı. Görsellerden elde edilen videoda, 2015 ila 2021 arasında buzulda meydana gelen hızlı erime gözler önüne serildi. Pine Island Buzulunun denize doğru hareketi, 1990 ile 2009 yılları arasında; yılda 2,5 kilometreden yılda 4 kilometreye kadar hızlandı. Buzulun hızı, daha sonra on yıl boyunca bu yüksek oranda sabitlendi.

  • “Türkiye’nin yüzde 55’i şiddetli kuraklık yaşıyor”

    “Türkiye’nin yüzde 55’i şiddetli kuraklık yaşıyor”

    Uzmanlar, küresel ısınma konusunda 2030’a kadar çok yönlü önlemler alınmadığı takdirde, dünyanın geri dönülmez felaketlerle karşı karşıya kalacağına dikkat çekiyor. Türkiye’de de bu yaz, küresel ısınmanın sebep olduğu doğal afetler yaşandı. Online PR Servisi B2Press’in incelediği araştırmalara göre, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün Haziran-Ağustos 2021 verilerinde, Türkiye’nin yüzde 55’lik kısmında şiddetli kuraklık yaşandığı yer aldı.

    Son aylarda dünya genelinde öngörülemez büyüklükte doğal felaketler yaşanıyor. Üstelik yıkımlar yalnızca kısa süreli felaketler olarak ortaya çıkmıyor, ardında kalıcı izler bırakıyor. Online PR Servisi B2Press’in incelediği Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) raporuna göre, son 50 yılda ortalama her gün dünyanın bir yerinde hava, iklim veya su tehlikesiyle ilgili bir felaket meydana geldi. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) ise geçtiğimiz günlerde yayımladığı “2021 Yaz Mevsimi Ortalama Sıcaklık Anomalileri” analizinde, ülkemizin geçen ay son 50 yılın en sıcak 6’ncı ağustosunu yaşadığını açıkladı.

    “İKLİMLE İLGİLİ AFET ÖLÜMLERİNİN YÜZDE 99’UNU OLUŞTURACAK”

    Online PR Servisi B2Press’in incelediği MGM’nin raporunda, Amerika ve Avrupa’nın tarihindeki en sıcak yazı yaşadığı 2021’de Türkiye’nin de en sıcak 4’üncü yazını geçirdiği bildirildi. 2010, Türkiye tarihinin en sıcak yazı olarak kayıtlara geçerken, küresel ısınmanın etkisiyle ülkemizde ortalama yaz sıcaklığının da arttığı görüldü. Bağımsız uluslararası yayın kuruluşu The Lancet için yapılan bir araştırma, sıcak havanın 21. yüzyılın sonunda iklimle ilgili afet ölümlerinin yüzde 99’unu oluşturacağına işaret etti. Artan sıcaklıklar, yaz aylarında yaşanan yangın ve sel felaketlerinin ardından kuraklıkla ilgili endişeleri de gündemin ilk sıralarına taşıdı. MGM’nin Haziran-Ağustos 2021 verilerinde, Türkiye’nin yüzde 55’lik kısmında şiddetli kuraklık yaşandığı yer aldı.

    “DOĞAL AFETLER TÜRKİYE’Yİ ÇÖLE DÖNÜŞTÜRÜYOR”

    B2Press’in incelediği WMO’nın İklim Aşırılıklarından Kaynaklanan Ölümler ve Ekonomik Kayıplar Atlası’na göre, 1970 – 2020 arasındaki 50 yıllık dönem boyunca en büyük insan kayıplarına yol açan olayların ilk sırasında 650 bin ölümle kuraklık geliyor. Hemen ardından 577 bin ölümle fırtına, 58 binle sel ve 55 binle yüksek sıcaklıklar yer alıyor. Bu yaz küresel ısınmanın sebep olduğu felaketlerle yüzleşen Türkiye’de de son aylarda görülen sel ve orman yangınları da birçok can ve mal kaybına neden oldu. Avrupa Orman Yangını Bilgi Sistemi’nin (EFFIS) verilerini inceleyen Online PR Servisi B2Press, Türkiye’de her yıl ortalama 97 orman yangını yaşarken, bu sayının 2021 yazında 236’e yükseldiğini tespit etti.

  • Türkiye’nin çatısındaki şapka buzulları eriyor

    Türkiye’nin çatısındaki şapka buzulları eriyor

    ‘Türkiye’nin Çatısı’ olarak nitelendirilen Ağrı Dağı’nın 4 bin ile 5 bin 137 metre arasında bulunan şapka buzulları, sıcakların etkisiyle eriyor. Dağın eteklerindeki bazı köyler, özellikle aşırı sıcaklarda buzulların erimesi ile sele maruz kalıyor. Ağrı Dağı’na 12 Eylül’de 162’nci tırmanışını gerçekleştiren Erzurum Alpin Doğa Sporları Kulübü Başkanı Mustafa Tekin (42), “‘Türkiye’nin çatısı’ küresel ısınma nedeniyle her geçen gün eriyor. Buzulların yerini artık kara parçaları aldı” dedi.

    İran ve Ermenistan sınırında yer alan Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesi ile Iğdır arasında bulunan, 5 bin 137 metrelik yüksekliğiyle Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı’nın buzulla kaplı zirvesi, her geçen gün eriyor. Her sene dünyanın dört bir yanından dağcı grup ve turistlerin akın akın geldiği Ağrı Dağı’nın zirvesinde bulunan 10,2 kilometrekarelik alana sahip şapka buzulu; güneyden Ağrı Doğubayazıt’ta Öküz Deresi’ne, kuzeyden ise Iğdır Aralık’ta Cehennem Vadisi’ne kadar uzanıyor. Buzulların erimesi ise en iyi dağcılar tarafından gözlemleniyor. Buzulların erimesini ‘Ağrı Dağı’nın ağlaması’na benzeten, Erzurum Alpin Doğa Sporları Kulübü Başkanı ve dağ kayağı ile tur rehberliği yapan Mustafa Tekin, şunları söyledi:

    “Profesyonel dağcı ve dağ rehberiyim. Yaklaşık 23 yıldır Ağrı Dağı’na tırmanıyorum. 200’ün üzerinde faaliyete katıldım. Bu son 23 yılda Ağrı Dağı’ndaki ciddi değişim, gerçekten korkutucu boyutta çünkü inanılmaz hızlı bir şekilde buzullar eriyor. Özellikle son 10 yılda ‘Öküz Deresi’ diye tabir edilen vadi, buzullarla kaplıydı ama şu an tamamen eridi. Buz eriyince alttaki kara parçaları ortaya çıktı ve erime çok hızlı bir şekilde devam ediyor. Ağrı Dağı’na 4 tırmanış rotası var. 15 yılda bu rotalarda yönüne göre 70 ile 100 metre arasında bir erime oldu. Zaman zaman erimeden dolayı dağın altındaki yerleşim alanlarında sele neden oluyor. Küresel ısınma gerçekten de korkutucu boyutta. Herkes elini taşın altına koyup buna bir çözüm yolu bulmalı. Sanırım bu nesil, buzulların bittiğini görecek. Maalesef durum korkutucu boyutta. Bu hızlı erimeden dolayı zaman zaman sel de olabiliyor. Dere yataklarından çamurlu su, buzul suları geliyor. Maalesef sadece buzullar değil dünyamızı hızlı bir şekilde kaybediyoruz. Bir an önce el ele verip, bu kaybın önüne geçmeliyiz yoksa yaşayacağımız başka bir dünya yok.”

  • Kahve tiryakilerini üzen haber! Tükeniyor

    Kahve tiryakilerini üzen haber! Tükeniyor

    Son dönemde yapılan çalışmalarda iklim değişikliğinin çevresel ve sosyolojik etkileri incelenirken, ABD’de gıda, özellikle de kahve üzerindeki etkisi üzerine bir çalışma gerçekleştirildi. New York ve Michigan State Üniversitesi bilim insanları tarafından gerçekleştirilen çalışmada, “Yüksek kaliteli kahve türlerinin yüzde 60’ının iklim değişikliğinin olumsuz etkileri nedeniyle yok olma riskiyle karşı karşıya olduğu gözüküyor” denirken, “Muhtemelen hayatımızın geri kalanında her gün kahveye daha fazla para ödeyeceğimiz anlamına geliyor” ifadeleri yer aldı.

    Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan yeni bir araştırmaya göre, iklim değişikliğinin gıda ürünlerine, özellikle de kahve üretimine büyük darbe vuracağı belirtildi.

    İklim değişikliğinin etkileri üzerine araştırma gerçekleştiren New York ve Michigan State Üniversitesi bilim insanları, iklim sorununa dikkat çekmek ve büyük bir sorun olduğunun altını çizmek için potansiyel tehlikelere dikkat çekti.

    İklim değişikliğinin sadece bir çevre sorunu olmadığını, bir tüketici sorunu da olduğunu belirten bilim insanları, halkın bu konuyu anlamakta zorlandığını ve bu nedenle basit terimlerle ifade ettiklerini söyledi.

    Araştırmada, “İklim değişikliği, muhtemelen hayatımızın geri kalanında her gün kahveye daha fazla para ödeyeceğimiz anlamına geliyor” denildi.

    Konuyla ilgili konuşan Michigan State Üniversitesi’nde tarım, gıda ve kaynak ekonomisi bölümü başkanı Titus O. Awokuse, tüketicilerin artan sıcaklıklar, aşırı yağışlar ve şiddetli kuraklıkların sıklığı nedeniyle çok daha pahalı ve daha düşük kaliteli kahve beklemeleri gerektiğini söyledi.

    Awokuse, “Son araştırmalar, yüksek kaliteli kahve türlerinin yüzde 60’a varan kısmının iklim değişikliğinin olumsuz etkileri nedeniyle yok olma riskiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor” dedi.

    Gıda maliyetlerinin her geçen gün arttığını belirten bilim insanları, bunda corona virüs pandemisi, arz ve işgücünün büyük etkisinin olduğunu belirtirken, iklim etkisinin de büyük payının olduğunu aktardı.

    Konuyla ilgili konuşan New York Üniversitesi’nde beslenme ve gıda çalışmaları öğretim görevlisi doçent Carolyn Dimitri, “Fiyatlar arz ve talebi yansıtıyor ve üretim maliyetleri yükselirse veya arz daha da kısıtlanırsa fiyatlar yükselir” dedi.

    Dimitri, “İklim değişikliği muhtemelen üretim maliyetlerini artıracak ve en azından bazı yıllarda arzı azaltacak” diye konuştu.

    Dünyanın en büyük kahve üreticisi olan Brezilya’da yaşanan aşırı hava olayları nedeniyle kahve fiyatları son dört yılın en yüksek seviyesine ulaştı.

    Pandemi ile ilgili konular nedeniyle yaşanan tedarik ve kahve çekirdeklerinin maliyeti ise bu yıl şimdiye kadar yüzde 40’tan fazla arttı.

  • Van Gölü alarm veriyor! Çekilme 1 kilometreyi aştı

    Van Gölü alarm veriyor! Çekilme 1 kilometreyi aştı

    Dünyanın en büyük sodalı gölü olan, 3 bin 712 kilometrekarelik yüzey alanıyla da Türkiye’nin en büyük gölü olma özelliği taşıyan Van Gölü’nde, yağışların azalmasıyla son yılların en geniş alanlı çekilmesi meydana geldi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, çekilmenin 1 kilometreyi aştığını, su yüzeyine çıkan mikrobiyalitlerin de bunun göstergesi olduğunu söyledi. Akkuş “Şu andaki alçalma gördüklerimizin çok çok daha üstünde. Yaklaşık 3 metre suyun alçaldığını görüyoruz” dedi.

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü, temmuz ayı sıcaklık ve yağış değerlendirmesi raporlarına göre Van ve çevresi son yılların en kurak dönemini yaşıyor. Bölgedeki birçok dere ve gölet gibi Van Gölü’nde de kuraklığın etkisi görülüyor. Gölün bazı sahillerinde kurak alanlar oluştu. Gölün çekilmesiyle daha önce su altındaki bazı bölgeler ve mikrobiyalitler yeniden yüzeye çıkmaya başladı. Van Gölü’nün diğer sahillerine göre, su derinliği daha az olan Erciş ilçesinin Çelebibağ bölgesinde incelemeler yapan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, bölgedeki çekilmenin 1 kilometreyi aştığını söyledi.

    ‘BUHARLAŞMA YAĞIŞIN NEREDEYSE 3 KATI’

    Su derinliğinin daha az olduğu Çelibibağ bölgesinde yaklaşık 3 metrelik bir düşüşün yaşandığını belirten Akkuş, şunları söyledi:

    “Ülkemizde birçok gölün tamamen kuruduğu yönünde haberler alıyoruz, Akşehir Gölü gibi. Fakat Van Gölü diğer göllere göre daha hassas. Yazın buharlaşmayla gölden su uzaklaşıyor, kışın ve sonbaharda da kar ve yağmurların başlamasıyla su girdisi oluyor. Buharlaşmanın fazla olduğu yıllarda gölün su seviyesi düşerken, yağışın fazla olduğu yıllarda su seviyesi yükseliyor. Şu anda Van Gölü’ndeki buharlaşma, yağışın nerdeyse üç katı. Böyle olunca Van Gölü’ne giren su, üç katı uzaklaşıyor. Van Gölü her yıl bir 1,5 metre alçalıp yükselme gösterir. Fakat şu andaki alçalma gördüklerimizin çok çok daha üstünde. Yaklaşık 3 metre suyun alçaldığını görüyoruz. İnceleme yaptığımız Çelebibağı Mahallesi’nde Van Gölü’ndeki çekilmenin 1 kilometreyi aştığını görüyoruz. Bu durum böyle davam ederse üzülerek ifade etmek isterim ki; daha da çekileceğine şahitlik etmiş olacağız. Van Gölü kapalı bir göl olduğundan dolayı 800 bin yıl boyunca sürekli alçalmış ve yükselmiş. Kimi zaman öyle yükselmiş ki şimdiki su seviyesinin 150 metre üzerine çıkmış. Van il merkezi, Erciş ilçe merkezi sular altında kalmış. Son 6 bin yıldır su seviyesi bu şekilde iklime bağlı olarak alçalıp yükseliyor. Buradaki yaşlılar ile konuştuğumuz zaman son 80 yıldır böylesi bir çekilmeye şahitlik etmediklerini söylüyor. Diliyoruz ki bu alçalma daha da devam etmesin.”

    ‘HAYATIMDA SUYUN BU KADAR ÇEKİLDİĞİNİ HİÇ GÖRMEDİM’

    Mahalle sakinlerinden 11 çocuk, 40 torunu olan Seyithan Söylemez (75) de Çelebibağı Mahallesi’nde yaşadığını belirterek “20 yıl önce mahallenin merkezinde yaşarken, evimi sahile yakın yere taşıdım. İlk geldiğimde evimiz gölün kenarındaydı. Aradan geçen zaman içinde Van Gölü bir kilometreden fazla çekilerek evimizin çok uzağına gitti. Hayatımda suyun bu kadar çekildiğini hiç görmedim” dedi.

  • Beyşehir Gölü’nde sular 150 metre çekildi

    Beyşehir Gölü’nde sular 150 metre çekildi

    Konya ve Isparta topraklarındaki Beyşehir Gölü’nde su, kıyıdan yaklaşık 150 metre çekildi. Beyşehir Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Hasan Kurt, ”Beyşehir Gölü’ne ciddi bir kaynak sağlanmadığı sürece ve eğer bu yıl da ciddi bir kışımız olmazsa, Beyşehir gölünü herkes yok saysın. Göl önceden can çekişiyordu, şu anda ölme derecesine geldi” dedi.

    Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olarak bilinen 656 kilometrekare yüzölçüme sahip Beyşehir Gölü, Çarşamba Çayı ile Konya Ovası’nın sulanmasına katkı sağladığı gibi 466 balıkçının da geçim kapısı oluyor. Ancak iklim değişikliği ve bilinçsiz tarımsal sulama nedeniyle göldeki su, kıyıdan yaklaştık 150 metre çekildi. Su çekildiği için de balıkçılığın yapılması güçleşiyor. Aşırı kuraklık nedeniyle balıkçıların çoğunun göle açılıp, avlanamadığını belirten Beyşehir Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Hasan Kurt, şunları söyledi:

    ”Aşırı kuraklıktan ve suların çekilmesinden dolayı 400’ün üzerinde balıkçımız, göle avlanmaya gidemiyor. Şu an 60 teknemiz gölde zor şartlarda çalışıyorlar. Suların çekilmesinden dolayı aşırı da otlanma meydana geldi ve balıkçılarımız ağ atacak yer bulamıyor. Beyşehir Gölünde su seviyesi 1122.40 kotuna geldikten sonra Çarşamba Çayı’na tarımsal sulama için su verilmemeye başlandı. Ancak Şarkikaraağaç bölgesinde 3 tane pompa ve 2 tane de Beyşehir bölgesinde Kıreli Sulama Projesi var. Bunlar aşırı bir şekilde, hoyratça ve vahşi sulama dediğimiz sistemle sulama yapıyorlar. Ayrıca burada bizi etkileyen konulardan bir tanesi Devlet Su İşleri, Beyşehir Gölü’nü besleyen kaynakların önüne baraj ve gölet yaptılar. Bunlar zaten su tutmuyor ve gelen suyu da engelliyorlar.”

    BEYŞEHİR GÖLÜ CAN ÇEKİŞİYORDU, ŞU ANDA ÖLME DERECESİNE GELDİ

    Hasan Kurt, tedbirler alınmazsa Beyşehir Gölü’nün önümüzdeki yıllarda tamamen kuruyabileceğine dikkat çekerek, ”Ciddi bir kaynak sağlanmadığı sürece ve eğer bu yıl da ciddi bir kışımız olmazsa, Beyşehir Gölü’nü herkes yok saysın. Göl önceden can çekişiyordu, şu anda ölme derecesine geldi. Eğer Beyşehir Gölü’nü istiyorsak, uzman ekipler gelip gölde, geniş kapsamlı inceleme yapıp acil eylem planı yapılması lazım. Eğer istemiyorsak, kendi haline bırakırız, birkaç yıl sonra da artık’ Burada bir Beyşehir Gölü vardı’ diye anlatırız. Geçtiğimiz yıldan bugüne kadar aynı bu zamanlarda bizim su seviyelerini görürsünüz. 2 metrenin altında aşırı su çekilmesi oldu. Kıyıdan da 150 metre çekildi, diyebilirim. Eğer bu kuraklık bu şekilde devam ederse, seneye balıkçılarımızın hiçbiri göle çıkamaz” diye konuştu.

    ‘GÖLÜN BU HALİNİ GÖRDÜKÇE ÜZÜLÜYORUZ’

    Bölge halkından Hasan Kaser ise, çocukluk yıllarındaki gölün durumu ile şu an kuraklık halini gördükçe üzüldüğünü belirtti. Kaser, ”55 yaşındayım. Gölün bu halini gördükçe üzülüyorum. Yaş itibarıyla hatırladığım kadarıyla 50 yıldır gölü bu şekilde görmedim. Böyle bir durum yoktu ve balık durumu da aynı şekilde, daha önce de 8 -10 çeşit balık varken, şu anda balık da yok. Gölün bu durumu bizleri gerçekten çok üzüyor. Bunda kuraklığın etkisi olduğu kadar tahminimce DSİ’nin yanlış politikası da var. Çünkü gölü besleyen kaynakların önlerine göletler yapıldı. Buna da bir çözüm bulunulması lazım. Sulamalara dikkat edilmesi gerekiyor. Yoksa ilerleyen dönemlerde buralarda bol bol kavun ekeriz, karpuz ekeriz, arpa ve buğday ekeriz. Çocukluğum bu mahallede geçti ve şu anda röportaj yaptığımız yerler suydu. Biz buralarda balık tutar, göle girerdik. Şimdi göle girebilmek için ancak Karaburun plajına gitmek gerekiyor” dedi.

  • İstanbul ve İzmir’i bekleyen tehlike: Kıyılar sular altında kalabilir

    İstanbul ve İzmir’i bekleyen tehlike: Kıyılar sular altında kalabilir

    Kuzey Kutbu’nda bu yıl Temmuz ayında 197 milyar ton buz kütlesi eridi. Uzmanlar, 2050’ye kadar buzulların tamamının eriyebileceğini ve yükselen deniz seviyesi sebebiyle kıyı kentlerinin sular altında kalabileceğini söylüyor. İstanbul ve İzmir ise en büyük mali kaybı yaşayacak şehirler arasında.
    Ekolojik yıkım ve iklim değişikliği sorununda uzmanları en çok endişelendiren konuların başında kuzey kutup bölgesindeki buzulların hızla erimeye başlaması geliyor.

    Milliyet’ten Mert İnan’ın haberine göre; 2009-2012 yılları arasında Türkiye’nin yüzölçümü kadar buzul kaybolan kuzey kutup bölgesinde, endişe verici görüntüler oluşmaya başlarken, Temmuz ayında da toplam 197 milyar ton buz kütlesinin (yaklaşık 80 milyon olimpik yüzme havuzundaki buz) eridiği saptandı.

    Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) hazırladığı altıncı raporda da Kuzey Kutup Dairesi’ndeki ısınmanın dünyanın geri kalan yerlerine göre iki kat daha hızlı ilerlediği belirtilirken en iyimser senaryo doğrultusunda bile 2050’ye kadar bölgedeki buzulların tamamının eriyebileceğine dikkat çekildi.

    ‘En fazla mali zarar İstanbul’da yaşanacak’

    Uzmanlar, buzullardaki erimenin okyanus sularının sıcaklığı ile yağış rejimini ciddi biçimde etkileyeceğini belirtirken, İstanbul, Barselona, Londra ve Kopenhag başta olmak üzere, Avrupa’daki büyük şehirlerin iklim değişikliği yüzünden yükselecek olan deniz seviyesi tehdidi ile yüz yüze kalacağına dikkat çekiyorlar. İstanbul ve İzmir ise iklim değişikliği yüzünden en çok mali kayba maruz kalacak ilk üç şehir arasında gösteriliyor.

    İstanbul’un, 2030 yılında yıllık ortalama 201 milyon dolar hasar ile yüz yüze kalacağı tahmin edilirken, bu rakamın 2100 yılında yıllık 10 milyar dolara kadar çıkacağı öngörülüyor. Küresel iklim değişikliğinin hem küresel hem yerel ölçekte buzulları eriteceğini dile getiren İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Katı Yer Bilimleri Öğretim Üyesi Prof.Dr. Akif Sarıkaya 2070 yılında Erciyes ve Doğu Bölgeleri’ndeki birçok buzulun yok olma riski altında olduğunu söylüyor.

    ‘Birçok liman ve kıyı kenti su altında kalabilir’

    Sarıkaya, “Türkiye’de 41 bölgede buzul mevcut ama 40 yıllık süre içerisinde yüzde 35’lik bir buzul alan kayboldu. Bunun tek nedeni iklim değişikliği. Hakkari Cilo Dağları’nda 2 kilometre uzunluğunda toplam 29 buzul var. Erinç Buzulu 1937’de 3.3 kilometre uzunluğa sahipti. 2009’da yaptığımız ölçümlerde buzulun 1.5 kilometreye düştüğünü tespit ettik. Aynı bölgede bulunan ve 1937’de 4 kilometre uzunluğa sahip Uludoruk Buzulu ise 900 metreye kadar geriledi. Kaçkarlar’da 1948’de 1.7 kilometre olan buzullar 2004’te 930 metreye düşerken, Erciyes’te ise sadece 260 metrelik buzul alan kaldı. Türkiye’nin en batısındaki buzul özelliğine sahip Erciyes’te yıllık buzul kaybı 4.2 metre. Yaptığımız ölçümlere göre 2070’de Erciyes’teki buzul tamamen yok olacak. Buzullar, su kaynaklarının varlığı açısından büyük öneme sahip. Örneğin Kayseri şehir suyunun bir kısmı Erciyes’ten geliyor. Durum çok ciddi. 2100 yılında deniz seviyesinin 40 santim ile 1 metre arasında yükseleceği tahmin ediliyor. Birçok liman ve kıyı kenti sular altında kalabilir” dedi.

    ‘Kayıp çok hızlı ilerliyor’

    İklim değişikliğinin Türkiye buzullarına etkisini gözlemlemek için Hakkari’deki Cilo Dağları’na giden Türk Coğrafya Kurumu Başkanı Doç. Dr. Ahmet Ertek ise “Ne yazık ki buzullar, buzul vadileri ve buzul gölleri iklim değişikliğinden olumsuz etkilenmeye devam ediyor. Özellikle Cilolar’ın kuzey buzullarında ciddi erime tespit ettik. 18 bin yıl önce Pleistosen Buzul Çağı’nda 10 kilometreyi bulan buzul, 1948’de Sırrı Erinç hocamız tarafından 4 kilometre ölçüldü. 73 yıl sonra biz yüzde 75 kadar kütle kaybı gördük. Kayıp öylesine hızlı ki 2009’da 1.5 kilometrelik buzul uzunluğu günümüzde ise 900 metreye kadar düştü” diye konuştu.

    ‘Havalar daha da ısınacak’

    Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Murat Türkeş de dünyanın daha çok ısınacağına dikkat çekerken, “Bilim dünyasının uyarıları dikkate alınmazsa, 2070-2100 yılları arasında Türkiye’de ortalama sıcaklıklarda 3 ile 7 derece arasında değişen artışlar bekleniyor” uyarısında bulundu.

    Türkeş, “Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) tarafından hazırlanan altıncı rapordaki 2050 yılına kadar küresel ölçekte 2 derece ısınma olması durumunda neler olabileceğine dair analizler çok önemli. Küresel 2 derecelik artış Akdeniz Havzası’ndaki Türkiye’de 4 derece artış anlamına geliyor. 2 derecelik artış olması durumunda Akdeniz havzasındaki yıllık yağışlarda yüzde 10 ile 30 arasında azalma bekleniyor. 4 derecelik sıcaklık artışı olursa bu oran yüzde 40’a yükseliyor. Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak gelecekte bu yıldakine benzer uzun sureli, geniş alanlı ve kuvvetli sıcak hava dalgaları daha etkili olacak. Sıcaklık ekstremleri giderek şiddetlenecek. Kuşkusuz Türkiye ikliminde beklenen bu değişiklikler, kuraklığa neden olacak. Bu nedenle suyu akılcı, dikkatli ve verimli kullanmaya yönelik kuraklık risk yönetimi sistemi hayata geçirilmeli” dedi.