Etiket: küresel ısınma

  • Uluabat Gölü’nde alg patlaması! Yeşile büründü

    Uluabat Gölü’nde alg patlaması! Yeşile büründü

    Bursa’nın Nilüfer ilçesindeki, Ramsar Sözleşmesi ile koruma altında olan Uluabat Gölü, alg patlaması nedeniyle yeşile büründü. Sudaki kirliliğin ve sıcaklığın artması nedeniyle alglerin çoğaldığını belirten Bursa Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nurhayat Dalkıran, kirliliğin artmaması için önlem alınması gerektiğini söyledi.

    Bursa Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nurhayat Dalkıran, Uluabat Gölü’nde azot ve fosfor girdisinin fazla olduğunu bunun de alglerin çoğalmasına neden olduğunu söyledi.

    Doç. Dr. Dalkıran, “Uluabat Gölü sığ ve ötrofik bir göl. Yani gölün çok beslendiği anlamına geliyor. Azot ve fosforla fazla beslenmiş. Tarlaya gübre attığınızda nasıl verim artıyorsa, suyun içerisine de azot ve fosfor girdiğinde gübre etkisi yaratıyor. Bunu besin olarak alan fotosentetik mikroskobik alglerin aşırı çoğalmasına sebep oluyor. Aslında bu bir süreç. Özellikle sığ ötrofik göllerde biz bunu her yıl yaşıyoruz. Uluabat Gölü’nde her yıl temmuz, ağustos, eylül aylarında bu görüntüyle karşılaşıyoruz. Ama sıkıntı şuradan kaynaklanıyor. Azot ve fosfor girdisi insan kaynaklı. Doğal bir süreç değil. Göller kendisi de doğal süreçte ötrofik hale gelebiliyor ama çok uzun süreler geçmesi gerekiyor. İnsan faaliyetleri, atıklar, gübre atıkları, sanayi ve kanalizasyon atıkları sebebiyle göl eski yıllardan kaynaklı azot ve fosfor girdisine sahip. Gölün etrafındaki yerleşim yerlerinden, sanayiden kaynaklı azot ve fosfor girdisi de var. Arıtma tesisi gölün etrafına yapıldı ama uzun yıllardır azot ve fosfor girdisi olduğu için gölün bu şekilde temizlenmesi çok daha uzun sürecek” dedi.

    ‘GÖLDE MÜSİLAJ OLUŞMAZ’

    Sıcaklığın da alglerin çoğalmasına neden olduğunu belirten Doç. Dr. Dalkıran, “Su seviyesi düştükçe, durgunluk arttıkça ve buharlaşma arttıkça, sulama amacıyla su çekildikçe aşırı alg çoğalmaları daha fazla olmaya başlıyor. Müsilajı oluşturan mikroskobik algler o birliğe giren algler var ama Uluabat Gölü’nde bakteri dediğimiz mavi-yeşil algler var. Bunlar, bakteri karakterinde olan canlılar ama mavi-yeşil alg diye adlandırdığımız fotosentetik canlı grubu gerçekleştiriyor. Ama Marmara Denizi’nde çok farklı türler var. Farklı bir mekanizma söz konusu. İki sistemi birbiriyle karşılaştırmak çok doğru değil ama temelde oluşmalarının sebebi besin tuzu fazlalığı. Yani azot ve fosfor fazlalığı. Bu nedenle gölde müsilaj oluşmaz” diye konuştu.

    ‘SİYATOKSİN CANLI SAĞLIĞI İÇİN TEHLİKELİ’

    Çevre kirliliğine karşı önlem alınması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Dalkıran, “İster Marmara Denizi olsun, ister Uluabat gibi göller olsun, su kaynaklarımızı korumamız gerekiyor. Eğer suda siyanatoksin varsa, bu canlılar için zararlı. Alg toksini olup olmadığı konusunda da araştırma yapmak gerekiyor. Sürekli izlenmesi gerekir. Alg toksinleri, siyanatoksinler zararlı. Siyanatoksin üretme potansiyeline sahip olan algler de Uluabat Gölü’nde var. Varsa eğer insan ve hayvan sağlığı için ciddi sıkıntı olur. Ama bu sadece Uluabat Gölü için geçerli değil” şeklinde konuştu.

    ULUABAT GÖLÜNÜN ÖZELLİKLERİ

    Marmara Denizi’nin güneyinde, Bursa il sınırları içinde yer alan Uluabat Gölü, Türkiye’nin en geniş nilüfer yataklarına sahip göldür. 1998 yılında Ramsar alanı ilan edilen Göl, 2001 yılında da ‘Yaşayan Göller’ (Living Lakes) ağına dahil edildi. Balıkesir’deki kuş cennetine yakınlığı ve barındırdığı kuş zenginliği ile sadece Türkiye’de değil, Avrupa ve Orta Doğu’nun en önemli sulak alanlarından biridir. En derin yeri 6 metre olan Uluabat, bulanık, ötrofik bir tatlı su gölüdür. Yüzeyinde, rastgele yayılan ve fırtınalı havada dalgakıran görevi gören birçok ada bulunan Uluabat Gölü’nü besleyen başlıca su kaynağı Mustafakemalpaşa (Kirmastı) Çayı’dır. Gölün tek gideğeni ise kuzeybatıda olup Kocaçay’a (Susurluk ya da Simav Çayı) karışır.

    Doğu- batı doğrultusunda uzanan tektonik kökenli Yenişehir- Bursa- Gönen çöküntü alanında oluşmuş üçgen biçimli bir sulak alan olan Uluabat Gölü’nün ortalama derinliği 3 metredir. Ancak yaz aylarında buharlaşma ve su kullanımının etkisi ile derinlik bir metreye kadar iner. Uluabat Gölü bir dere ile Marmara Denizi’ne bağlanır. Kocadere isimli bu bağlantı, geçmişte teknelerin yük taşıdığı geniş bir kanal iken şimdi mille dolarak küçülmüştür. Normalde Uluabat Gölü’nün suyunu Marmara Denizi’ne akıtan Kocadere, ilkbahar ve sonbaharda tersine akabiliyor. Bunun sebebi de Kocadere’ye katılan Simav Çayı ile Nilüfer Çayı’ndaki su seviyesinin artması. Bu iki çayın suyu yükselince Kocadere, Uluabat’a doğru akmaya başlıyor. Göl dibindeki ve çevresindeki su (karst) kaynakları ile yağışlı dönemlerde göle ulaşan küçük dereler su seviyesini dengede tutar.

  • Birleşmiş Milletler’den kritik uyarı

    Birleşmiş Milletler’den kritik uyarı

    Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı (UNEP), BM İklim Zirvesi öncesi küresel ısınma ile ilgili hazırlanan raporda, Kovid-19 nedeniyle sera gazı emisyonlarının azalmasına ve uluslararası toplumun verdiği mücadele sözlerine rağmen küresel ısınmanın bu yüzyılın sonuna kadar 3 santigrat derecenin üstüne çıkacağı tahmininde bulunuldu.

    Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı (UNEP), BM İklim Zirvesi öncesi küresel ısınma ile ilgili hazırlanan raporu yayımladı. Yayınlanan rapora göre karbondioksit emisyonlarında koronavirüsün (Covid-19) neden olduğu düşüşe rağmen 21. yüzyılda sıcaklık artışı 3 dereye doğru ilerlediği ifade edildi. Küresel ısınmayı 2030 yılına kadar 2 derecenin altında tutmak için uluslararası toplumun çevre dostu enerjilere ve ağaçlandırmaya yönelmesi, ayrıca başka ekolojik önlemler de alması gerektiği vurgulanan raporda, iklime zarar veren sera gazı emisyonunun 2030’a kadar yüzde 25 oranında azaltılabileceği ve ısınmanın 1,5 derecede durdurulması hedefine ulaşılabileceğine dikkat çekildi. Raporda, 21. yüzyılın ikinci yarısına kadar net sıfır emisyon hedefini belirleyen ülke sayısının artması, ‘önemli ve cesaret verici bir gelişme’ olarak değerlendiriliyor.

    YEŞİL EKONOMİYE DİKKAT ÇEKİLDİ

    Öte yandan, UNEP Başkanı Inger Andersen, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Uluslararası iklim koruma çabalarıyla Paris İklim Anlaşması’ndaki hedeflerin hala birbirinden çok uzakta olduğunu açıkladı. Andersen, ölçümlerin yapılmasından bu yana, 2020’nin en sıcak yazın yaşandığı yıl olarak kayıtlara geçtiğini vurguladı.

  • Çarpıcı araştırma! 2040’ta kar yağmayabilir

    Çarpıcı araştırma! 2040’ta kar yağmayabilir

    İngiltere’nin meteoroloji birimi Met Office’in yaptığı analize göre, 2040 yılından itibaren ülkenin pek çok bölgesine iklim değişikliği nedeniyle kar yağmayacağı uyarısında bulundu.

    Son yıllarda etkili olan iklim değişikliği nedeniyle çevresel, sosyal ve ekonomik tehditlerden biri haline geldi. İngiltere’nin meteoroloji dairesi Met Office tarafından çarpıcı bir analiz yayınladı. Analize göre, 2040 yılından itibaren ülkenin pek çok bölgesine iklim değişikliği nedeniyle kar yağmayacağı açıklandı. Analiz 2040’lı yıllarda güney İngiltere’nin çoğunun artık sıfırın altında sıcaklıklara ulaşamayacağını ön görürken, 2060’lı yıllarda da yalnızca kuzey İskoçya ve yüksek bölgelerin soğuk günler yaşayacağı belirtildi.

    İKARBON EMİSYONLARININ AZALTILMASI VURGUSU

    İklim değişikliği tahminlerini inceleyen Met Office Dairesi’nde görevli kıdemli bilim insanı Dr. Lizzie Kendon’a göre analiz, karbon emisyonlarının hızlandırılmasına dayanıyor. Bu yüzyılın sonunda, en yüksek rakımdaki bölgeler dışında çok fazla karın tamamen kaybolacağını söylüyor. Met Office’e göre, karbon emisyonları dünya çapında önemli ölçüde azaltılırsa, bu değişikliklerin yoğunluğu ve şiddeti de azalacak.

  • Dünyanın en büyük buz dağı eriyor

    Dünyanın en büyük buz dağı eriyor

    İngiltere Savunma Bakanlığına ait bir nakliye uçağının çektiği görüntülerde dünyanın en büyük buz dağının son 3 yılda 1800 kilometrekare eridiğinin görüldüğü bildirildi.

    İngiltere Savunma Bakanlığı’na ait bir nakliye uçağının çektiği görüntülere göre Britanya Denizaşırı Bölgesi’ndeki Güney Georgia Adası’nda yer alan dünyanın en büyük buz dağının küresel ısınma sebebiyle erimeye başladığı görüntülendi.

    Haberde, nakliye uçağının söz konusu buz dağındaki çok sayıda çatlağı ve su altında uzanan tünelleri görüntülediği kaydedildi.

    Buz dağının şu an Britanya Denizaşırı Bölgesi’ndeki Güney Georgia Adası’na doğru hareket ettiği ifade edilen haberde, adaya 200 kilometre uzaklıkta bulunduğu ve sığ kıyı sularında sıkışma ihtimalinin olduğu aktarıldı.

    DENİZ YOLU TAŞIMACILIĞI İÇİN İZLENMESİ GEREKİYOR

    Haberde, son haftalarda elde edilen uydu görüntülerinde A68a’nın kenarlarının sert dalga hareketleriyle hızla parçalandığının görüldüğü ve buz dağından ayrılan bu parçaların “deniz yolu taşımacılığı” güvenliği için izlenmesinin gerektiği bilgisine yer verildi.

    A68a buz dağının 2017’de Antarktika’daki buz tabakasından koptuğunda ölçüsünün 6000 kilometrekare olduğu vurgulanan haberde, elde edilen son görüntülerde bunun 4200 kilometrekareye düştüğü kaydedildi.

  • 1 milyardan fazla kişi yerinden olabilir

    1 milyardan fazla kişi yerinden olabilir

    Avustralya merkezli düşünce kuruluşu Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP), hızlı nüfus artışının yanı sıra iklim değişikliğine bağlı doğal afetlerle birlikte yiyecek ve suya erişim ihtiyacının artmasının, 2050’ye kadar 1 milyardan fazla insanı yerinden edeceği uyarısında bulundu.

    Merkezi Avustralya’nın Sydney kentinde bulunan ve her yıl terörizm ve barış endeksleri hazırlayan IEP, 2020 Küresel Barış Endeksi raporunu yayımladı.

    Raporda, iklime bağlı felaketlerin yanı sıra gıda ve su kıtlığının Afrika, Orta Asya ve Orta Doğu’da giderek artan sayıda insanı yerinden edeceği belirtilerek, 2050 yılında 10 milyara yükselmesi beklenen dünya nüfusunun kaynaklara ulaşmak için vereceği mücadelenin çatışmaları körükleyebileceği, yaklaşık 1,2 milyar kişinin göçe zorlanacağı tahmininde bulunuldu.

    Ekolojik faktörler ve çatışmaların geçen yıl yaklaşık 30 milyon kişinin yerinden edilmesiyle sonuçlandığı ifade edilen raporda, göçe neden olan tehditler iki kategoriye ayrıldı.

    Birinci kategoride, gıda yetersizliği, güvensizlik, nüfus artışı, ikinci kategoride ise doğal afetler, sel, kuraklık, kasırga, deniz seviyesinin yükselmesi ve artan hava sıcaklıkları yer aldı.

    Raporda, yaklaşık 150 ülkenin her birinin kaç tehditle karşı karşıya olduğu ve bunlara karşı koyma kapasiteleri analiz edildi.

    Doğal afetlerin sayısı son 40 yılda üç katına çıktı

    Dünya genelindeki ülkelerin 2050 yılına kadar yüzde 27’sinin ciddi su sıkıntısı, yüzde 22’sinin gıda yetersizliğiyle karşı karşıya kalacağı belirtilen raporda, doğal afetlerin sayısının son 40 yılda üç katına yükseldiği vurgulandı.

    Öte yandan iklim değişikliğinin Afrika’da 86 milyon, Güney Asya’da 40 milyon, Latin Amerika’da ise 17 milyon ek göçmen yaratacağı tahminine yer verilen raporda, 2017 yılında 873 milyon insanın ciddi gıda güvensizliği ve açlık yaşadığı hatırlatıldı.

    Su kıtlığının artması çatışma riskini artırtıyor

    Dünyada gıda sorunu olan ülkelerde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle gıda güvensizliğinin 4 katına çıkabileceği uyarısında bulunulan raporda, su kullanımının son 40 yılda yüzde 40 arttığına dikkat çekildi.

    Raporda, 2007 yılında su yüzünden yaşanan anlaşmazlıkların yüzde 71’i anlaşmalarla çözülürken, 2009’da bu oranın yüzde 58’e gerilediği vurgulandı.

    İki milyardan fazla kişinin ciddi su sıkıntısı bulunan ülkelerde yaşadığı ve yaklaşık 4 milyar kişinin de yılın en az bir ayında su kıtlığıyla karşı karşıya kaldığına işaret edilen raporda, deniz seviyesinin 2,1 metre yükselmesi durumunda şu anda 200 milyon kişinin yaşadığı kara parçalarının kalıcı olarak sular altında kalacağı uyarısı yapıldı.

    İklim değişikliğine bağlı muhtemel doğal afetlerin daha sık görülmesiyle, 2050 yılına kadar istikrarlı devletlerin bile savunmasız kalacağına dikkat çekilen raporda, iklim değişikliğiyle ilgili analizlerin her yıl rapor halinde sunulabilmesi için daha çok kaynak ayrılması gerektiği vurgulandı.

  • Grönland’da 1 yılda 532 milyar ton buz eridi

    Grönland’da 1 yılda 532 milyar ton buz eridi

    Grönland’da buz tabakası, 2019’da daha önceki yıllardan daha fazla eridi.

    CNN’nin haberine göre, sonuçları “Communications Earth and Environment” dergisinde yayımlanan araştırma, Grönland’ın geçen yıl 532 milyar ton buz tabakasını kaybettiğini, 223 milyar tonunun sadece Temmuz 2019’da eridiğini ortaya koydu.

    Alfred Wegener Kutup ve Deniz Araştırma Enstitüsünde görevli buzul bilimci Ingo Sasgen, Grönland için geçen yıl rekor kaybın kayıt altına alındığını ifade ederek, bunun sürekli yükselen hava sıcaklıklarıyla kar yağışındaki düşüş, ılık atmosfer ve bulutsuz gökyüzü koşullarının bir sonucu olduğunu dile getirdi.

    Sasgen, karbondioksit seviyelerini azaltmanın, gelecekte aşırı buzul erimesinin önüne geçmenin ve küresel ısınmayı yavaşlatmanın tek ümit edilen yolu olduğunu kaydetti.

    Uzmanlar, Grönland’daki buzul kaybının 2003-2016’da senede 255 milyar ton civarında ölçüldüğüne, 2017 ve 2018’in, 2003-2019 döneminde en az buzul kaybının yaşandığı yıllar olduğuna da işaret etti.

    Antarktika’dan sonra “dünyanın en büyük ikinci buzul tabakasına” sahip bölgesi olan Grönland’da yaz aylarında eriyen buzullar, her yıl deniz suyu seviyelerindeki milimetrelik artışa katkıda bulunuyor.

    Deniz suyu seviyelerinin yüzyılın sonunda yaklaşık 1 metre yükselmesi öngörülüyor.

    Bazı projeksiyonlar, bu yükselme nedeniyle gelecek 30 yılda 300 milyon kişinin evlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabileceğini ortaya koyuyor.

  • Kuzey Kutbu'nda ölçülen 38 derece sıcaklık tarihe geçti

    NEW YORK (AA) – Sibirya’nın Verkhoyansk kasabasında ölçülen 38 derece sıcaklığın tarihe geçtiği bildirildi.

    Rusya'nın Sibirya bölgesindeki sıcaklıkların mevsim normallerinin çok üzerinde seyrettiği, 67,5 kuzey enleminde yer alan Verkhoyanks kasabasında hafta sonu tespit edilen 100,4 fahrenhaytın (38 santigrat), 66,5 enleminden başlayan Kuzey Kutbu dairesinde ölçülen en yüksek sıcaklık olduğu belirtildi.

    ABD’nin Kanada sınırındaki Maine eyaletinin Caribou kentinde yaşanan 96 fahrenhaytın (35,5 santigrat) da tüm zamanların en yüksek sıcaklığı olduğuna dikkat çekilirken ülkenin en güneyindeki Miami kentinde bile hava sıcaklığının, 1896 yılından bu yana sadece bir kez 100 fahrenhaytın (37,7 santigrat) üzerine çıktığı vurgulandı.

    Amerika’nın CBS kanalının derlediği hava raporunda, ''Verkhoyansk genellikle dünyadaki en soğuk noktalardan biridir. Bu bölge, geçen yıl kasım ayında, sıfırın altında 60 Fahrenheit (-51 santigrat) ile 2019-2020 kışının en soğuk seviyesini gösteren noktalardan biriydi.'' ifadelerine yer verildi.

    Raporda, daha önce Kuzey Kutbu'nda böyle bir sıcaklığa ulaşılmadığı, sadece 1915 yılında Alaska'nın Fort Yukon kasabasında 100 fahrenhayta yaklaşan bir ölçümün kayıtlara geçtiği belirtildi.

    – Yangınlar uydu görüntülerine yansıdı

    Tarihi sıcaklığın yaşandığı Kuzey Kutbu dairesine yakın bölgelerde yangınların çıktığı, uydudan çekilen görüntülerde Verkhoyansk kasabasının doğusundan yükselen duman bulutunun geniş bir çevreye yayıldığının görüldüğü belirtildi.

    Kuzey Kutbu başlangıç çizgisinin oldukça yukarısında kalan Sibirya’nın Chatanga ve Nizhnyaya Pesha bölgelerinde de sıcaklıkların mevsim normallerinin çok üzerinde olduğu belirtildi.

    – 2100 yılı beklentileri şimdiden hissediliyor

    Ocak-mayıs sıcaklık ortalamasına göre, ısının hapsolmasına neden olan karbon emisyonlarının aynen devam etmesi durumunda, Rusya'da 2100 yılında görülmesi beklenen ısı artışına 80 yıl öncesinden ulaşılabileceği uyarısı yapıldı.

    Kuzey Kutbu çevresinde yaşanan aşırı sıcaklıklara geçen yıl yaşanan anormal doğa olayları ve insan kaynaklı iklim değişikliklerinin sebep olduğu; Sibirya’nın doğusunda gelecek hafta da sıcaklıklarının 32 derece civarında seyredeceği belirtildi.

    Kuzey Kutbu, fosil yakıtlarının kullanılması sonucu ortaya çıkan ısı tutucu sera gazları nedeniyle dünya ortalamasına göre iki kat daha fazla ısındı ve son kırk yılda deniz buzu hacmi yüzde 50 azaldı.

    Beyaz buzun azalmasına karşın karanlık okyanus ve kara alanlarındaki artış, güneş ışınlarının daha azının yansıtıldığı, fazlasının emildiği anlamına geliyor. Bu devinim ise bölgenin orantısız biçimde ısınmasına yol açıyor.

    İklimlerdeki ortalama ısı artışı devam ettikçe, görülen bu aşırı ısı dalgalanmalarının daha da sıklaşacağını belirten bilim adamları, iklim değişikliğinin önüne geçilmesinin tek yolunun fosil yakıtlarının tüketimini durdurmaktan geçtiğine vurgu yapıyor.

  • Kuzey Kutbu'nda ölçülen 38 derece sıcaklık tarihe geçti

    NEW YORK (AA) – Sibirya’nın Verkhoyansk kasabasında ölçülen 38 derece sıcaklığın tarihe geçtiği bildirildi.

    Rusya'nın Sibirya bölgesindeki sıcaklıkların mevsim normallerinin çok üzerinde seyrettiği, 67,5 kuzey enleminde yer alan Verkhoyanks kasabasında hafta sonu tespit edilen 100,4 fahrenhaytın (38 santigrat), 66,5 enleminden başlayan Kuzey Kutbu dairesinde ölçülen en yüksek sıcaklık olduğu belirtildi.

    ABD’nin Kanada sınırındaki Maine eyaletinin Caribou kentinde yaşanan 96 fahrenhaytın (35,5 santigrat) da tüm zamanların en yüksek sıcaklığı olduğuna dikkat çekilirken ülkenin en güneyindeki Miami kentinde bile hava sıcaklığının, 1896 yılından bu yana sadece bir kez 100 fahrenhaytın (37,7 santigrat) üzerine çıktığı vurgulandı.

    Amerika’nın CBS kanalının derlediği hava raporunda, ''Verkhoyansk genellikle dünyadaki en soğuk noktalardan biridir. Bu bölge, geçen yıl kasım ayında, sıfırın altında 60 Fahrenheit (-51 santigrat) ile 2019-2020 kışının en soğuk seviyesini gösteren noktalardan biriydi.'' ifadelerine yer verildi.

    Raporda, daha önce Kuzey Kutbu'nda böyle bir sıcaklığa ulaşılmadığı, sadece 1915 yılında Alaska'nın Fort Yukon kasabasında 100 fahrenhayta yaklaşan bir ölçümün kayıtlara geçtiği belirtildi.

    – Yangınlar uydu görüntülerine yansıdı

    Tarihi sıcaklığın yaşandığı Kuzey Kutbu dairesine yakın bölgelerde yangınların çıktığı, uydudan çekilen görüntülerde Verkhoyansk kasabasının doğusundan yükselen duman bulutunun geniş bir çevreye yayıldığının görüldüğü belirtildi.

    Kuzey Kutbu başlangıç çizgisinin oldukça yukarısında kalan Sibirya’nın Chatanga ve Nizhnyaya Pesha bölgelerinde de sıcaklıkların mevsim normallerinin çok üzerinde olduğu belirtildi.

    – 2100 yılı beklentileri şimdiden hissediliyor

    Ocak-mayıs sıcaklık ortalamasına göre, ısının hapsolmasına neden olan karbon emisyonlarının aynen devam etmesi durumunda, Rusya'da 2100 yılında görülmesi beklenen ısı artışına 80 yıl öncesinden ulaşılabileceği uyarısı yapıldı.

    Kuzey Kutbu çevresinde yaşanan aşırı sıcaklıklara geçen yıl yaşanan anormal doğa olayları ve insan kaynaklı iklim değişikliklerinin sebep olduğu; Sibirya’nın doğusunda gelecek hafta da sıcaklıklarının 32 derece civarında seyredeceği belirtildi.

    Kuzey Kutbu, fosil yakıtlarının kullanılması sonucu ortaya çıkan ısı tutucu sera gazları nedeniyle dünya ortalamasına göre iki kat daha fazla ısındı ve son kırk yılda deniz buzu hacmi yüzde 50 azaldı.

    Beyaz buzun azalmasına karşın karanlık okyanus ve kara alanlarındaki artış, güneş ışınlarının daha azının yansıtıldığı, fazlasının emildiği anlamına geliyor. Bu devinim ise bölgenin orantısız biçimde ısınmasına yol açıyor.

    İklimlerdeki ortalama ısı artışı devam ettikçe, görülen bu aşırı ısı dalgalanmalarının daha da sıklaşacağını belirten bilim adamları, iklim değişikliğinin önüne geçilmesinin tek yolunun fosil yakıtlarının tüketimini durdurmaktan geçtiğine vurgu yapıyor.