Etiket: mahkeme

  • Gelin görümce arasındaki husumet

    Gelin görümce arasındaki husumet

    Bayburt’ta aile arasında çıkan sözlü tartışma, büyüyerek şiddete uzandı. Eşinin ablasıyla tartışma yaşayan bir gelin, görümcesinin kendisini darbettiği iddiasında bulunarak, A.B isimli görümceden şikayetçi oldu. Darbedilen gelin S.T, Spinal Müsküler Atrofi(SMA) hastası Cennet Su Ateş’e 8 bin lira bağış yapılması şartıyla görümcesiyle uzlaşmaya vardı.

    Bayburt’ta S.T isimli gelin ile, A.B isimli görümce arasında tartışma yaşandı. Tartışma daha da büyüyerek, arbedeye dönüştü. Arbede esnasında görümcesinin kendisini darbettiğini iddia eden S.T emniyete giderek eşinin ablasından şikayetçi oldu. Görümce A.B hakkında ‘Basit Yaralama’ suçundan soruşturma başlatıldı.

    Bayburt Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen çalışmalar sonucunda işlenen suçun uzlaştırma kapsamında olması nedeniyle dosya, Cumhuriyet Başsavcılığı Uzlaştırma Bürosuna gönderildi. Devreye giren uzlaştırma bürosunda görevli uzlaştırmacılar, şikayetçiyle bir araya gelerek uzlaşma şartlarını görüştüler. Yapılan görüşmelerde müşteki S.T, şüpheli A.B ile ancak SMA hastası bir çocuğa bağışta bulunması şartıyla uzlaşmaya varacağını uzlaştırma bürosu ekiplerine bildirdi.

    Gelini S.T’nin uzlaşma şartını kabul eden, şüpheli A.B, SMA hastası Cennet Su Ateş’e 8 bin lira bağışta bulundu. Dosya, Uzlaştırma Bürosu ekiplerinin özverili çalışmaları sonucunda çözülerek, mahkemeye intikal etmeden kapatılmış oldu.

  • Bahar ve Nihal Candan kardeşler için ara karar açıklandı

    Bahar ve Nihal Candan kardeşler için ara karar açıklandı

    Dolandırıcılık ve suç örgütüne üye olmak suçlarından Alisya Bahar Candan’ın 14 yıldan 44 yıla kadar, Nihal Candan adıyla bilinen Gülnihal Çiçek’in ise 8 yıldan 24 yıla kadar hapsi talep edilen davanın görülmesine devam edildi.

    Küçükçekmece 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada verilen aranın ardından sanık Hacı İsrafil Sağlam savunma yaptı. Sağlam, “Telefonumda olan tüm dosyalar için yedekleme yaptım. Ancak bu iddianamede soruşturmanın gizliliğini ihlal eden delil olarak değerlendirilmiş. Bana TMSF’den alınmış araçlar olduğu ve satıldığı söylendi. Ben hiçbir zaman ben alıyorum, satıyorum demedim. Ben Nihal ve Bahar Candan’ın hesaplarına para gönderilme konusunu duydum. Onur Apaydın bir keresinde Bahar Candan’a ‘Hesaba para gönderilecek’ demişti. Ancak ne için gönderileceğini bilmiyorum. Ben direkt örgüt kasaları Bahar ve Nihal Candan’dır demiyorum. Sadece duyduklarımı söylüyorum. Onur Apaydın’dan sadece bir defa 15 bin TL nakit aldım. Onun haricinde hiçbir şekilde para almadım” dedi.

    Sanık savunmasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma, sanık savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere 13 Eylül Cuma gününe ertelendi.

    Öte yandan tutukluluk halinin devam ettiğini duyan Bahar Candan babasına dönerek, “Ben burada mı kalacağım? Asayım mı ben kendimi ne yapayım?” dedi.

    İddianameden
    Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 38 müşteki, 1 müşteki şüpheli ve Nihal ile Bahar Candan’ın aralarında bulunduğu 21 sanık yer almıştı. İddianamede tutuklu Gülnihal Çiçek’in tutuklulukta geçirdiği süre dikkate alınarak adli kontrol şartıyla tahliye edildiği de aktarılmıştı. İddianamede Onur Apaydın ve İlker Oflu liderliğindeki şebekenin ucuza araç sattıklarını söyleyerek vatandaşları “sazan sarmalı” yöntemiyle dolandırdığı belirtilmişti. İddianamede Bahar ve Nihal Candan’ın suç örgütünün hiyerarşik ve organik yapısı içerisinde yer aldığı kaydedilmişti. İddianamenin devamında, “Şüphelilerin önceki tarihlerde çeşitli televizyon programlarına uzun süre katıldığı, ünlü olduktan sonra magazin programlarında da yer aldığı, sosyal medya platformunda çok sayıda takipçiye ulaşması sebebiyle günümüzde sosyal medya fenomeni ve ekran yüzü olarak tabir edilen bir sıfatının bulunduğu, dolayısıyla toplumun geniş kesimleri tarafından tanınan bir sima olduğu, bu özelliği sebebiyle de suç örgütü tarafından dolandırıcılık eylemlerine yönelik düzenlenen özel toplantılarda mağdurların kandırılmasında etkin rol oynadığı” ifade edilmişti. İddianamede örgüt lideri Onur Apaydın’ın örgüt içerisinde ‘gizli muhasebeci ve kasa’ konumunda olan Alisya Bahar Candan üzerinden bankacılık faaliyetlerini gerçekleştirdiği ve elde edilen suç gelirinin aklandığı belirtilmişti. Öte yandan mağdur temin etme görevlisi olan şüpheli Hacı İsrafil Sağlam, iddianamede yer verilen ifadesinde örgüt toplantılarına katıldığını söyleyerek, “Toplantılara üst kademeden herkes katılıyordu. Saha elemanları ve alt kademe asla katılamazdı. Örgütün üst yönetimindeki herkes iştirak ediyordu. Toplantıların ikisinde Nihal Candan’ı gördüm. Nihal Candan örgüt lideri Onur Apaydın’ın sevgilisiydi. Diğer şahıslar Nihal Candan’a saygı gösteriyor ve mesafeli davranıyordu. Nihal Candan’ın yanında örgütün iç işleyişine ilişkin konular araba alım satım işler konuşuldu” şeklinde beyanda bulunduğu da iddianamede ifade edilmişti.
    İddianamede Bahar Candan’ın ‘suç örgütüne üye olmak’ suçundan 2 yıldan 4 yıla kadar, ‘kişinin kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle dolandırıcılık’ suçundan ise 2 kez 12 yıldan 40 yıla kadar olmak üzere toplamda 14 yıldan 44 yıla kadar hapisle, Nihal Candan’ın ise aynı suçlardan 8 yıldan 24 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti. Diğer 20 şüpheli hakkında ise değişen oranlarda hapis cezası talep edilmişti.

  • “Toplam 968 yeni mahkeme kuruluyor”

    “Toplam 968 yeni mahkeme kuruluyor”

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, sosyal medya hesabı X üzerinden yaptığı paylaşımda, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) müstemir yetki çalışmaları kapsamında bölge adliye mahkemeleri ile birinci ve ikinci bölgede toplam 3 bin 848 yetki düzenlemesinin yapıldığını iletti.
    Bakan Tunç mesajında şu ifadelere yer verdi:
    “574’ü hukuk mahkemesi olmak üzere toplam 968 mahkemenin faaliyete geçirilmesine karar verilmiştir. Adaletin tecellisi, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılması, mahkemelerde ihtisaslaşmanın sağlanması ve vatandaşlarımızın adalet hizmetlerine erişiminin daha da kolaylaştırılması için çalışmalarımızı kesintisiz sürdüreceğiz. Aldığımız kararların yargı camiamız, ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.”

  • Anayasa Mahkemesi Kararları Uygulanmalıdır !

    Anayasa Mahkemesi Kararları Uygulanmalıdır !

    Anayasa Mahkemesi, halkın oylarıyla seçilen Can Atalay’ın milletvekilliğinin TBMM’de tezkere okunarak düşürülmesine ilişkin kararın yok hükmünde olduğuna karar verdi.

    İletişim Başkanlığı’nın kuruluş ve yetkilerine ilişkin daha önce iki ayrı iptal kararının ardından son olarak “her tür manipülasyon ve dezenformasyona karşı faaliyette bulunma” yetkisi Anayasa Mahkemesi tarafından ifade özgürlüğüne aykırı bulunarak iptal edildi.

    Anayasa Mahkemesi’nin grev ertelemeleri, 1 Mayıs yasaklamaları, düşünce, ifade, basın ve örgütlenme özgürlüklerine ilişkin verdiği hak ihlali kararları sadece bireysel kayıpların giderilmesi için bir hukuki yol değildir. İhlallerin tekrarlanmaması için gereken idari ve yasal düzenlemelerin yapılması zorunludur. Aynı gereklilik yasa ve kararnameler için verilen iptal kararlarının gerekçelerine uygun düzenlemeler yapılmasını da gerektirir.

    Ancak Anayasa Mahkemesi’nin anılan ve hak ihlallerine neden olduğu belirlenen düzenlemeler için verdiği kararları siyasi iktidar tarafından uygulanmamaktadır. Anayasal ve seçimle işbaşına gelen DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak; bu hukuksuzlaştırma ve anayasasızlaştırma çabasına son verilmesi gerektiğini ve alınan kararlara uyulmasının hukuk devletine bağlılık gereği zorunlu olduğunu hatırlatıyoruz.

  • Anayasa Mahkemesi Başkanının torunu 2. kattan düştü

    Anayasa Mahkemesi Başkanının torunu 2. kattan düştü

    Bursa’nın Mahmut Çelebi Mahallesi’ndeki evlerinde cam kenarında oyun oynayan Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya’nın torunu K.Ö. (4), dengesini kaybederek açık olan camdan aşağı düştü. 2’inci kattan yere düşen küçük çocuk, bir süre yerde hareketsiz halde kaldı. Küçük çocuğun düştüğünü gören anne, 112 Acil Servis Merkezi’ni aradı. İhbar üzerine olay yerine gelen sağlık ekipleri tarafından ilk müdahalesi yapılan çocuk, ilk olarak İznik Devlet Hastanesi’ne, ardından Bursa Şehir Hastanesi’ne sevk edildi.

  • Akşener’den Anayasa Mahkemesine başvuru

    Akşener’den Anayasa Mahkemesine başvuru

    İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, hakkında “FETÖ suçlaması” iddiasıyla başlatılan ve 7 yıl sonra takipsizlik verilen soruşturmada haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Konuya ilişkin İYİ Parti tarafından bugün yapılan yazılı açıklamada, “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı Suçlar Bürosu tarafından 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından isimsiz ihbarlar dikkate alınarak başlatılan ve sonradan eli kanlı PKK terör örgütü üyeliğinden yargılandığı ve itirafçı olduğu için hakkında beraat kararı verildiği ortaya çıkan bir ‘gizli tanığın’ ithamlarına dayanılarak yürütülen soruşturmada, yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimi öncesi Mayıs 2019’da gizlilik kararı verilmiş ve soruşturma, 22 Ağustos 2023 tarihinde takipsizlik kararı ile sonuçlanmıştı” denildi.

    SON 4 YILLIK SÜREDE DOSYADA HİÇBİR İŞLEM YAPILMADI”

    Açıklamaya göre; soruşturma sürecini başından itibaren Meral Akşener’in avukatı olarak takip eden İYİ Parti Antalya Milletvekili Uğur Poyraz, avukatlar tarafından yapılan bireysel başvuruda gizlilik kararı alındıktan sonra kısa bir süre içinde dosyaya ilişkin tüm bilgilere savcılık tarafından ulaşıldığını, yaklaşık son dört yıllık sürede dosyada hiçbir işlem yapılmadığını kaydetti. Poyraz, Akşener’in Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen ‘Adil Yargılanma Hakkının, Kendisine Yöneltilen Suçlamanın Nedeninden ve Niteliğinden Haberdar Olma Hakkının, Makul Sürede Yargılanma Hakkının Ve Lekelenmeme Hakkının’ ihlal edildiğini belirtti.

    BU SORUŞTURMA SÜREÇ BOYUNCA AK PARTİ VE CUMHUR İTTİFAKI TARAFINDAN SİYASİ SİLAH OLARAK KULLANILDI”

    Ayrıca hiçbir makul gerekçe olmaksızın 2019 yılında dosyaya ilişkin tüm bilgi ve belgelere erişilmiş olmasına rağmen dosyada verilen gizlilik kararından sonra esasa ilişkin hiçbir işlem yapılmadığını kaydeden Poyraz, tüm süreç boyunca medyadaki kimi haber ve yayınlarda dosya içeriğine ilişkin bilgilere yer verildiğini ve yorumlar yapıldığını, dört yılı erişim kısıtlı olarak yedi yıl süren soruşturma evresinde gerçekleşen tüm seçim süreçlerinde Meral Akşener ve İYİ Parti aleyhine iktidar partisi olan AK Parti ile Cumhur İttifakı’ndaki diğer siyasi partiler tarafından bu soruşturmanın bir siyasi silah ve politik malzeme olarak kullanıldığını dile getirdi.

    SORUŞTURMANIN 4 YIL BOYUNCA GİZLİLİK KARARI ALTINDA DEVAM ETTİRİLİYOR GİBİ GÖSTERİLMESİ SİYASİ SAİKLERLE YAPILDI”

    Uğur Poyraz, 2023 yılında takipsizlik kararı verilmesine karşı dört yıl boyunca soruşturmanın gizlilik kararı altında devam ettiriliyor gibi gösterilmesinin siyasi saiklerle yapıldığına delil olduğundan bahisle ‘sınırlamanın Anayasa’da belirtilen amaçları aşamayacağına’ ilişkin düzenlemeye yer veren Anayasa’nın 14. maddesinin 2. fıkrasına da aykırı davranıldığını, avukatlar tarafından bireysel başvuruda bu madde yönünden de hak ihlali iddiasına yer verildiğini dile getirdi.

    AKŞENER’İN BU SÜREÇTE UĞRAMIŞ OLDUĞU SALDIRILAR SEBEBİYLE 5 MİLYON LİRA MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNDE DE BULUNULDU”

    Açıklamada, müvekkillerinin Anayasa’da düzenlenen haklarının ihlal edildiğinin tespitini talep eden Akşener’in avukatlarının ayrıca bu süreçte uğramış olduğu saldırılar sebebiyle 5 milyon lira manevi tazminat talebinde de bulunduğu, bu tazminata hükmedilmesi durumunda tüm tutarın şehit ailelerine verileceğini de dilekçede açıkça belirttikleri kaydedildi.

  • Eşini 97 yerinden bıçaklayarak öldürmüş

    Eşini 97 yerinden bıçaklayarak öldürmüş

    Haziran ayındaki duruşmada zanlı Kadir Meşe (31) savunmasında, “Şerefim ve namusum için yaptım. Siz nasıl uygun görürseniz o benim kabulümdür” demişti. DNA testi sonucunda ise bebeğin babasının Kadir Meşe olduğu belirlendi.

    Saat 10.30’da başlayan duruşmada Hazal Alpyörük’ün ablası ve eniştesi tanık olarak dinlenirken, tanıklar Kadir Meşe’nin Hazal’a şiddet uyguladığını söyleyerek, yapılan şiddeti anlattı. Abla Cansel, “Kardeşim 20 gün benim yanımda kalmıştı. Eşinden çok şiddet gördüğü için geceleri lamba kapalı yatamıyordu” dedi.

    Mahkemede sanık avukatı mahkemeye cep telefonunda olan bir videoyu göstererek, Hazal Alpyörük’ün annesine, “Kızı sosyal medya hesabından video çekerek satmaya çalışmışsın” dedi.
    Mahkemede gergin anlar ve tartışmalar yaşanması üzerine taraflar mahkeme salonundan çıkarıldı. Sanık Kadir Meşe ise Hazal’ın içki ve uyuşturucu kullandığını ileri sürdü. Mahkeme sanığın tutukluluk halinin devam etmesine ve Adli Tıp Kurumundan gelecek ruh sağlığına ilişkin raporun beklenmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma kasım ayına ertelendi.

  • Mahkemeyi kazanınca mutluluktan şarkı söyledi

    Mahkemeyi kazanınca mutluluktan şarkı söyledi

    Bursa’da yaşayan Talip Çetin, geçtiğimiz sene Nisan ayında araç almaya karar verdi. Bunun üzerine Nilüfer Oto Pazarı’na giden Çetin, 2010 model bir araç beğendi ve araç sahibinden otomobil hakkında bilgi almak istedi. Çetin’in iddiasına göre araç sahibi B.U. kendisine 2 yıl önce aldığı ekspertiz raporunu gösterdi ve aracın 1 parça değişeni, güneş yanığı olduğu için de aracı komple boyattığını söyledi. Bunun üzerine Çetin, araç satıcısıyla 102 bin 500 liraya el sıkıştı. Satın alma işleminden sonra rüyasında aracın tavanının ekleme olduğunu ve kendisiyle dalga geçildiğini gören Çetin, soluğu otomobil ekspertizinin yanında aldı. Otomobilin 6 parça değişeni ve tavanın başka bir araçtan ekleme yapıldığını öğrenen Çetin, büyük bir şok yaşadı.

    “Bana ekspertiz raporunu gösterdi”

    Talip Çetin, yaşadıklarını şöyle anlattı:

    “Ben 2 hafta önce 2010 model olan aracı Nilüfer Oto Pazarı’ndan satıcının sözüne güvenerek aldım. Bu aracın sahibi bana ekspertiz raporlarını gösterdi ve sadece değişenin sağ arka kapı olduğunu söyledi. Daha sonra test sürüşü gerçekleştirdik. Her şey hoşumuza gidince 102 bin 500 liraya anlaştık.”

    Gördüğü kabusu yaşadı

    Rüyasında kendisiyle dalga geçtiklerini iddia eden Çetin, “Normalde 2010 model bir aracın herhangi bir kapısı açık olduğunda ikaz lambası yanar fakat benim aracım ön kapılar açıkken bu ikazı vermiyor. 2 gündür üst üste rüyalarımda sürekli benimle, ‘Nasıl? Parçaları güzel ekledik mi?’ gibi cümlelerle dalga geçildiğini gördüm. Ben de bunun üzerine aracımı bugün ekspertize getirdim. Aracın değişmeyen tek parçası sahibiymiş” diye konuştu.

    Telefonla B.U.’yu arayan Talip Çetin, ikinci şoku da aldığı cevap karşısında yaşadı. Öyle bir kazayı yapmadığını belirten B.U., ’10 gün önce aldığın arabayı o hale senin getirmediğin ne malum’ deyince Çetin’in dünyası başına yıkılmıştı.

    Soluğu savcılıkta aldı

    Olayla ilgili soluğu savcılıkta alan Çetin, satıcıyı mahkemeye verdi. Hakim karşısına çıkan B.U.’nun aracın geçen seneki değer kaybı olan 34 bin lirayı Çetin’e ödemesine karar verildi. Davayı kazanan Talip Çetin ise mutluluktan şarkı söyledi.
    Öte yandan Çetin, yetkililere teşekkür etmeyi de eksik etmedi.

  • Patron acımadı, mahkeme işçiyi haklı buldu

    Patron acımadı, mahkeme işçiyi haklı buldu

    Dava 2021 yılı Ağustos ayında başladı. Geyve’nin Sabırlar Mahallesi’nde yaşayan Rıza ve Zübeyde Çakır isimli iki kardeş, Bolu’nun Göynük ilçesinde bulunan Erpiliç Fabrikası’nda çalışıyordu. Yaklaşık 56 kilometre mesafedeki mahalleden, fabrikaya işçi taşıyan servisin güzergahı, abla ve kardeşin onayı alınmadan değiştirildi. İşveren, servisin kendilerine yaklaşık 4 kilometre mesafede bulunan Çayköy Mahallesi’nden geçeceğini belirterek işçilerin buradan servise binmesini istedi. Rıza ve Zübeyde kardeşler ise iki mahalle arasındaki yolun kırsal bölgeden geçtiğini ve özellikle geceleri tehlike arz ettiğini ifade ederek güzergah değişikliğini kabul etmediklerini ilettiler. Servisin gelmemesi üzerine fabrikaya gidemeyen işçiler hakkında devamsızlık tutanağı tutularak iş akitleri feshedildi.

    İşçiler tarafından ihbar ve kıdem tazminatı talebiyle açılan davalar Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi’nde iki ayrı istinaf mahkemesinde görüldü. Mahkemelerden biri işçilerin güzergah değişikliğini kabul etmeyip işe gitmemesinin iş akdini ‘eylemli feshettikleri’ anlamına geldiğini belirterek işverenin sadece kıdem tazminatı ödemesini kararlaştırdı. Diğer bölge adliye mahkemesi ise iş akdinin devamsızlık gerekçesiyle işverence feshedildiğini, bu nedenle kıdem tazminatının yanı sıra ihbar tazminatı da ödemesi gerektiği yönünde karar verdi. Aynı konuda bölge adliye mahkemelerince iki ayrı karar verilmesi üzerine uyuşmazlığın giderilmesi istemiyle dosya Yargıtay’a intikal etti. Uyuşmazlığı Yargıtay 9. Hukuk Dairesi giderdi.

    “Mahkeme bizi haklı buldu, hak yerini buldu”

    İşten çıkarılan Rıza Çakır, “Erpiliç Fabrikası’nda çalışıyordum. 8 yıldır gidip geldiğim durakta gece 12’e kadar servisi bekledim ablamla birlikte. Servisin geliş saati geçti daha sonrasında arkadaşım aradı ve bizim bindiğimiz durağın yaklaşık 4 kilometre ilerisinde olan başka bir mahalledeki durağa gelmemiz gerektiğini söyledi. Bizde ablamla birlikte gecenin yarısı olduğu için oraya gelemeyeceğimizi söyledik. Sonrasında Erpiliç’ten niye gelmediler diye haber geldi. Biz de servis sebebi ile gidemediğimizi söyledik. Bizi haksız yere işten çıkarttılar, normalde servisin buraya gelmesi gerekiyordu. Mahkeme bizi haklı buldu ve hak yerini buldu” dedi.

    “Yazı ve kışı var her gün nasıl gidip gelecekler”

    Rıza ve Zübeyde’nin ağabeyi Hatun Çakır ise, “Erpiliç Fabrikası’na gidiyordu kardeşlerim, bir akşam servisin başka bir mahalleden kendilerini alacaklarını söylediler. O mahallede buraya yaklaşık 4 kilometre uzaklıkta. O gecede saat 12’e geliyordu, hadi bu akşam gittiler bunun yazı ve kışı var her gün nasıl gidip gelecekler. Konuşup anlaşabilmek için fabrikaya gittim ben. Konuyu anlattım, kardeşlerimin o söyledikleri yere gidemeyeceğini söyledim. Daha sonrasında fabrikadan da bize ters cevap gelince avukatımızla birlikte mahkemeye başvurduk. Ve sonunda da haklarımızı aldık” diye konuştu.

    “İşçiler burada kullanılmayan ve çöpe atılan bir eşya gibi oldu”

    Hatun Çakır, “Servis işçilere hiç sormadan ben artık sizi aldığımız yere gelmiyorum, siz diğer söylediğim yere geleceksiniz diyor. Biz de ona razı gelmedik çünkü kardeşlerim her gün 4 kilometre yol gidip gelecekler ve serviste buraya geldi parasını alacak. 8 yıl boyunca bu duraktan aldı kardeşlerimizi servis. 8 yıl sonra terk ettiler ama böyle olmaması gerekiyordu. Verilen emeği çöp ettiler, biz orta yerde kaldık. İşçiler burada kullanılmayan ve çöpe atılan bir eşya gibi oldu. Bir işçi bu şekil bırakılmaz. Firma Erpiliç firması yani tanıdık bir firma. Yerli ve milli diyebileceğimiz firmalardan bir tanesi. Kardeşlerimin karşısına alıp ‘bakın biz artık sizin oraya servis veremeyeceğiz, iki kişi için servis bize pahalı geliyor, sizin haklarınızı vererek çıkışınızı vereceğiz’ deselerdi bir sıkıntı olmazdı. 8 yıl boyunca emek vereceğim ben sana, sekiz yıl sonra ne tazminat ne de insan hakkı var. Tabi sonuçta biz hakkımızı aldık” şeklinde konuştu.

    “İşçinin yazılı onayı olmaksızın servis güzergahı değiştirilemez”

    Abla ve kardeşin avukatı Nadi Şafak, “İşçiler bize geldiklerinde, servis güzergahlarının kendi köylerinden başka bir köye alındığını ifade ettiler. Biz olayın detayına girdiğimizde davalı işverenin yaklaşık 8 yıldır sürdürmüş olduğu servis hizmetini; kendi köylerinden almak sureti ile başka bir köye taşıdığını tabiri caizse duraklarını değiştirdiğini öğrendik. Bu durak değiştirme yani servis güzergahının değiştirilmesi uygulamasının iş sözleşmesinin şartlarına aykırılık tespit ettiğini anladık. Bu çerçevede yargılama için gerekli çalışmaları başlattığımızda işyeri uygulaması haline gelmiş olan servis uygulamasının, işçinin yazılı onayı ve rızası olmaksızın değiştirilmesinin iş sözleşmesinin şartlarına aykırı olduğunu ve böylece işçiye de işçi sözleşmesinin haklı sebeple feshi, kıdem hakkı kazanma imkanı vermektedir” ifadelerini kullandı.

    “Emsal teşkil eden davamız 2 yıl sürdü”

    Avukat Şafak, “Bu çerçevede başlattığımız olan yargılama aşamasında Yerel Mahkeme’den davamızı hem kıdem hem de ihbar şeklinde kazandık. İki ayrı davamız vardı ağabey-kardeş şeklinde. Her ikisi yönünden de davamızı kazandık ve iş İstinaf Mahkemesine gittiğinde abla için 10. Hukuk Dairesine, erkek kardeş için ise 9. Hukuk Dairesi’ne düşen dosya ve yargılamalar sürdürüldü. Her iki dosya için farklı kararlar ortaya çıktı. Biz bu kararlar arasındaki içtihat farklılığının giderilmesi adına Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu’na başvurduk. Başkanlar Kurulu işçilerin hem kıdem hem de ihbara hak kazanabilecekleri yönünde karara hükmetti. Ardından bu uyuşmazlığın giderilmesi doğrultusunda Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’ne gönderilen dosyada Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, iş sözleşmeni işçi tarafından eylemli şekilde feshedildiğini kanaat getirdi. Netice itibari ile şunu söyleyebiliriz, bir işçiye sağlanan servis uygulamasının işçinin yazılı onayı ve rızası olmaksızın güzergah ve saatinin değiştirilmesi sonrası işçi hem kıdeme hak kazanabiliyor hem de işçi sözleşmesini haklı sebeple feshedebiliyor. İşçilerden Hatun Çakır için hem kıdem hem de ihbar hakkına sahip olmuşken diğer kardeş Rıza Çakır için ise sadece kıdeme hak kazandı. Bu da Bölge Adliye Mahkemesi’nin içtihat farklılığından kaynaklandı. Emsal teşkil eden ve 2021’in Ağustos ayında başlayan davamız 2023 yılının başında neticelenmiş oldu” dedi.

  • 18 yıl boyunca karnında gazlı bezle yaşadı

    18 yıl boyunca karnında gazlı bezle yaşadı

    Giresun’da 2005 yılında anjiyo için gittiği hastanede karnında üç parça gazlı bez unutulan, yıllardır unutulan gazlı bezden habersiz sancı çeken ve kanser teşhisiyle tedavi gören Yaşar Çakmak gerçeği 18 yıl sonra öğrendi. Giresun’da 2005 rahatsızlığı nedeniyle 53 yaşındaki Yaşar Çakmak, Giresun Prof. Dr. A. İlhan Özdemir Devlet Hastanesinde ameliyat edildi.

    Ameliyattan sonra karın ağrıları çeken Yaşar Çakmak, bu ağrılarının yarasından kaynaklandığı düşünüldü. Gittiği hastanelerde bir türlü ağrısının sebebi belirlenemeyen Çakmak, başka hastalık teşhisleri konularak tedavi almaya başladı. 18 yıl sonra Samsun Ondokuzmayıs Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezinin tıbbi patoloji tetkik sonuç raporuna göre karnında üç parça gazlı bez olduğu belirlendi.

    “2005’te ameliyat oldum, karnımda gazlı bez unutulduğunu 2023’de öğrendim”
    Yaklaşık 18 yıl önce 2005 yılında Giresun Prof. Dr. A. İlhan Özdemir Devlet Hastanesinde yapılan anjiyo sonrası karnında üç parça bez unutulduğunu ve 18 yıl sonra bunu öğrendiğini anlatan Yaşar Çakmak, “Rahatsızlığımdan dolayı 2005 yılında Giresun’da gittiğim hastanede anjiyo yapıldı. Bu ameliyattan sonra bir türlü sağlığıma kavuşamadım. Ondan sonraki süreç benim için baya sıkıntılı geçti. Karın ağrılarım, sağlık şikayetlerim bir türlü bitmedi.

    Birçok defa başka hastanelere gittim. Gittiğim hastanelerin birinde kanser tanısıyla tedavi uygulanmaya başlandı ancak, patoloji raporları gelince kanser olmadığım anlaşıldı. Ancak bir türlü şikayetimin nedeni de bulunamıyordu. Son yıllarda karnımda şişlik meydana gelmeye başlayınca Samsun’daki Ondokuzmayıs Üniversitesi Hastanesi’nde ameliyat etme kararı aldılar. Yapılan ameliyatta karnımda en büyüğü 15×9 cm, en küçüğü 1,8 x 0,6 üç adet spanç olarak bilinen gazlı bez bulundu” dedi.

    “Gazlı bez beni yüzde 73 engelli hale getirdi”
    Karnındaki gazlı bezin ameliyatla çıkarılmasının ardından şikayetlerinin son bulduğunu ancak gazlı bezin vücudunda kalıcı sağlık sorunlarına neden olduğunu ifade eden Çakmak, “2005 yılındaki ameliyatta karnımda unutulan gazlı bez 18 yıl sonra çıkarıldı ama bende telafisi mümkün olmayan sağlık sorunları bıraktı. 18 yıl boyunca gazlı bez nedeniyle sağlık mücadelesinde verdiğim maddi, manevi kaybım bir tarafa kalıcı sağlık sorunları bıraktı. Sol ayak parmağımın birini kaybettim. Gazlı bezin tetiklemesi sonucu sağ ve sol kalçalarıma platin takıldı. İç organlarım zarar gördü. Şuanda ilk ameliyat olduğumda zımba gibiydim şuanda yüzde 73 engelli haline geldim” diye konuştu.

    “Hukuk mücadelesi vereceğim”
    Bundan sonrası için hukuk mücadelesi vereceğini de kaydeden Çakmak, “Sağlığımda telafisi mümkün olmayan izler bırakan bu sağlık skandalı nedeniyle hukuk mücadelesi vermek istiyorum. Bana büyük acılar çektiren ve bu hale getiren ihmalde kimin parmağı varsa tespit edilerek, gerekli cezanın verilmesini istiyorum. O dönem beni ameliyat eden doktorları biliyorum. Hala bu göreve devam ediyorlar. Doktorların birisi özel bir hastanede çalışıyor, diğerinin ise nerede görev yaptığını bilmiyorum. Ama devletimize, Sağlık Bakanlığımıza ve adaletimize güveniyorum. Bu ihmali onların yanına bırakmayacağına inanıyorum” şeklinde konuştu.