Etiket: mahkeme

  • FETÖ borsası davasında karar

    FETÖ borsası davasında karar

    İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuksuz sanıklar Rıza E., Bayram Y., Ertuğrul O.T., İsmail İ., Mehmet A. İ., Kazım Y. A. ve avukatları katıldı.

    Tutuksuz sanık Rıza E. savunmasında, “Olayın hiçbir aşamasında görev almadım. Dosyada işlem yapacak yetkim dahi yoktur. 11 aydır açıktayım. Çalışmıyorum ve işsizim. Beraatımı talep ediyorum” dedi. Tutuksuz sanık Bayram Y., “Yapmış olduğum görüşmelerden sıralı amirlerimizin bilgisi vardı. Bilgileri dahilinde görüşmeler yaptım. Beraatımı talep ediyorum” ifadelerini kullandı.

    BİR SANIĞA 2 YIL 6 AY HAPİS VE 1 MİLYON 395 BİN LİRA ADLİ PARA CEZASI

    Mahkeme heyeti tutuksuz sanıklar Rıza E., Bayram Y., Ertuğrul O.T. ve İsmail İ.’nin “Rüşvet almak-vermek” suçundan beraatlarına karar verdi. Heyet avukat Mehmet A. İ.’nin ise aynı suçtan ceza verilmesine yer olmadığına hükmetti. Mahkeme avukat Kazım Y. A.’nın eylemlerinin ise “Dolandırıcılığa teşebbüs” suçunu oluşturduğu gerekçesiyle 2 yıl 6 ay hapis cezası ve 1 milyon 395 bin 360 lira adli para cezasına karar verdi.

    DAVANIN GEÇMİŞİ

    İddialara göre, 2’si avukat 4’ü polis toplamda 6 şüpheli FETÖ/PDY silahlı terör örgütü soruşturmasında şüpheli olan iş adamı Şahap Ç.’nin dosyasını kapatmak için 150 bin dolar para istedi. Sahap Ç.’nin oğlu bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gelerek suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunun ardından başlatılan soruşturma kapsamında 6 şüpheli gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının sonrasında İstanbul Adalet Sarayı’na getirilen şüphelilerden avukat Kazım Y.A. ile komiser Ertuğrul O.T. tutuklanırken, 1 avukat ile 3 polis adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede 4 şüphelinin “Rüşvet almak-vermek” suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi talep edildi. Dava sürecinde, tutuklu bulunan avukat Kazım Y.A. ile komiser Ertuğrul O.T serbest bırakıldı.

  • Bursa’da eski sevgiliye darp davasında tahliye

    Bursa’da eski sevgiliye darp davasında tahliye

    Bursa’da, bir eğlence merkezinde karşılaşıp tartıştığı eski sevgilisi Burcu Can Eşmen’i (36) zorla bindirdiği otomobilde darp ettiği iddiasıyla tutuklanan Emre Özer (33) ile aracı kullanan tutuksuz sanık Ozan B.’nin yargılanmasına devam edildi. Bursa 8’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, Özer’in tahliyesine karar veren mahkeme heyeti, Ozan B. hakkında uygulanan adli kontrol şartlarının da kaldırılmasına hükmetti.

    Bursa’da ekim ayında Osmangazi ilçesindeki Kültürpark’taki bir eğlence merkezinde arkadaşıyla bir mekana giden Burcu Can Eşmen’in yanına, hakkında uzaklaştırma kararı bulunan eski erkek arkadaşı Emre Özer geldi. İddiaya göre Özer, tartıştığı Eşmen’i kalabalığın arasından zorla çıkartıp, kapının önünde bekleyen Ozan B.’nin kullandığı aracın arka koltuğuna bindirerek uzaklaştı.

    Bu sırada, Emre Özer tarafından defalarca dövüldüğü öne sürülen Burcu Can Eşmen, aracın kapısını açıp inmeye çalıştı ancak Özer izin vermedi. Eşmen’e, Nilüfer ilçesinde trafik ışıklarının olduğu yerde aracın duraklaması sonucu çığlığını duyan çevredekiler yardım etti. Otomobili durduran sürücü Ozan B. ile Emre Özer kaçarak uzaklaştı, hastaneye kaldırılan Burcu Can Eşmen darp raporu aldı.

    Eşmen’in avukatı Cansu Zeytinoğlu ile şikayetçi olmasıyla polisin gözaltına aldığı Emre Özer ile Ozan B. Bursa Adliyesi’ne sevk edildi. Emre Özer tutuklandı, otomobil sürücüsü Ozan B. ise adli kontrol şartları uygulanarak serbest bırakıldı.

    ‘MADDİ YARDIMDA BULUNUYORDUM’

    Bursa 8’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde haklarında, ‘hakaret’, ‘cebir’, ‘tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak’ suçlarından 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan sanıkların yargılanmasına devam edildi. Dün yapılan duruşmada tutuksuz sanık Ozan B., tarafların avukatları ile Bursa Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın avukatı hazır bulunurken, Emre Özer ise cezaevinden Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.

    Mahkemede ifade veren Emre Özer, Burcu Can Eşmen ile 2,5 yıllık arkadaşlıkları olduğunu ve evlenmeyi düşündüğünü belirtip kendisine maddi yardım yaptığını da söyledi. Olay akşamı, Burcu Can Eşmen ile eğlence merkezine birlikte gittiklerini, kız arkadaşının burada aşırı derecede alkol alıp sarhoş olduğunu, kendisini kucaklayarak otomobile bindirip evine götürmek istediğini belirten Özer, “Alkolün de etkisiyle yolda arabadan inmek istedi. Zarar göreceğini düşünerek buna müsaade etmedim. Sonra benden şikayetçi oldu. Masumum. Tahliyemi istiyorum” dedi.

    Ozan B. ise ifadesinde cep harçlığı çıkarmak için eğlence merkezinin otoparkında bahşiş karşılığı çalıştığını belirtip, “Olay tarihinde, Tesis Müdürü Ahmet Somay, şahsen tanıdığım Emre Özer ile Burcu Hanım’ı evlerine bırakmamı istedi. Ben olmasam bir başka arkadaşım kendilerini evlerine bırakmak için otomobili kullanacaktı. Suçlamayı kabul etmiyorum” dedi.

    TAHLİYE EDİLDİ

    Tanıkların dinlenmesi ve taraf avukatlarının savunma yapmasıyla devam eden duruşma sonunda mahkeme hakimi, sanığın cezaevinde kaldığı süreyle delillerin toplanmış olmasını dikkate alıp, Emre Özer’in tahliyesine karar verdi. Mahkeme, tutuksuz sanık Ozan B. hakkında uygulanan adli kontrol şartını ise kaldırıp duruşmayı nisan ayına erteledi.

  • Yargıtay’dan emeklileri için tazminat kararı

    Yargıtay’dan emeklileri için tazminat kararı

    Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, milyonlarca özel sektör çalışanıyla alakalı önemli bir karara imza attı. Yüksek Mahkeme; iş sözleşmesinin işçinin iradesi ile gerçekleşen emeklilik sureti ile sona erdiği hallerde, işçinin ihbar tazminatı talep hakkının olmadığına hükmetti.

    18 sene boyunca çalıştığı işyerinde emekliliği hak etmesine rağmen çalışmayı sürdüren işçi, işten atılınca soluğu mahkemede aldı. İş Mahkemesi’ndeki davada ifade veren davacı, kıdem ve ihbar tazminatları ile diğer bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etti. Davalı şirket sahibi ise davacının emekli olacağı gerekçesi ile işten ayrıldığını, bu sebeple tüm haklarının ödendiğini öne sürdü. Mahkeme; davacının Sosyal Güvenlik Kurumu’na emeklilik sebebiyle bildirimde bulunulmuş ve çıkış yapılmış ise de, çalışmanın kesintisiz olarak devam ettiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verdi. Davalı patron kararı temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi.

    Emsal nitelikte bir karara imza atan Yüksek Mahkeme, işçinin kendi isteğiyle emekli olmasına durumunda ihbar tazminatı alamayacağına hükmetti. Kararda şöyle denildi: “Taraflar arasında davacının ihbar tazminatı hesabında dikkate alınacak çalışma süresi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir sebep olmaksızın ve usulüne uygun bildirim öneli tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır. Mahkemece, davacının tüm çalışma süresine göre hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatı alacakları hüküm altına alınmıştır. Emeklilik sebebi ile kısmi olarak ödenen kıdem tazminatının mahsubu isabetli ise de; ihbar tazminatına ilişkin hesaplamada; emeklilik öncesi dönemin dikkate alınması yerinde değildir. İş sözleşmesinin işçinin iradesi ile gerçekleşen emeklilik sureti ile sona erdiği hallerde, işçinin ihbar tazminatı talep hakkı olmadığından; bu tazminatın, 07/12/2013-03/02/2015 tarihleri arasındaki emeklilik sonrası çalışılan süre dikkate alınarak 4857 sayılı İş Kanunu ‘nun 17. maddesi uyarınca 4 haftalık bildirim süresi karşılığı hesaplanması gerekmektedir. Belirtilen husus gözetilmeden emeklilik öncesi çalışma süresi de eklenerek 8 haftalık bildirim süresi karşılığı hesaplanan miktarın hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Mahkeme hükmünün bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”

  • Mahkemeden Osman Kavala kararı

    Mahkemeden Osman Kavala kararı

    Yargıtay ve İstinaf Mahkemesi tarafından bozulduktan sonra yeniden görülen ve Osman Kavala’nın tek tutuklusu olduğu 52 sanıklı Gezi Davası’nın ikinci duruşması bugün görüldü. Mahmeme oy çokluğu ile Osman Kavala’nın tutukluğuna karar verdi.

    Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi. Bir sonraki duruşma 17 Ocak 2022 günü görülecek.

    Beşiktaş taraftar grubu Çarşı üyeleri, Anadolu Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala ve firariler eski CIA danışmanı Henri Barkey ile Can Dündar’ın da aralarında bulunduğu 52 sanığın, “15 Temmuz darbe girişimi” ve “Gezi Parkı olayları”na ilişkin iddialar kapsamında yargılandığı davanın ikinci duruşması görüldü.

    OSMAN KAVALA KATILMADI

    İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince 1’i tutuklu, 8’i firari 52 sanığın yargılandığı davanın daha büyük bir salon olması nedeniyle İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesinin duruşma salonunda görülen duruşmasında tutuksuz sanıklar Ayşe Mücella Yapıcı ile Can Atalay’ın aralarında bulunduğu 16 tutuksuz sanık ile avukatları hazır bulundu. Öte yandan duruşmada, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TİP Milletvekili Ahmet Şık, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP Milletvekili Züleyha Gülüm ile Almanya, Fransa, Belçika Danimarka, İsveç, İsviçre, Çekya, İtalya konsolosluk yetkilileri ile Kavala’nın eşi Ayşe Buğra ve STK yetkilileri izleyici olarak yer aldı. Duruşmaya tutuklu sanık Osman Kavala ise katılmadı.

    Duruşma, sanık yoklaması ile başladı. Sanık yoklamasının ardından mahkeme başkanı, dava dosyasına gelen belgeleri okudu. Mahkeme başkanı, reddi hakim talebininin reddedilmesine ilişkin bir üst mahkemeye yapılan itirazın reddedildiğini aktardı.

    MAHKEMEDEN OSMAN KAVALA KARARI

    Savcı, Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamını talep etti, karar için mahkeme ara verdi. Mahkeme, tutuklu sanık Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verdi.

  • Şans oyun oynamak boşanma sebebi sayıldı

    Şans oyun oynamak boşanma sebebi sayıldı

    Bir boşanma davasının temyiz müracaatını değerlendiren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, bilgisayar başında çok vakit geçirip, şans oyunu oynayarak evini ihmal eden kocayı kusurlu buldu.

    Eşinin evini ihmal ettiğini öne süren kadın Aile Mahkemesi’nde boşanma davası açtı. Mahkeme, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davasında, taraflardan herhangi birine kusur yüklemedi. Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğuna, tarafların boşanmalarına, kadının tazminat taleplerinin reddine, kadın lehine yoksulluk nafakasına ve kadının ziynet alacağı davasının kabulüne karar verdi.

    Kararı her iki taraf da istinafa götürdü.  Bölge Adliye Mahkemesi, davacı kadının, kaynanasının koluna çimdik attığı, erkeğin ise kendi annesinin kadının boğazından tutarak darp ettiği ve evden kovduğunu öğrenmesine rağmen sessiz kaldığı, böylece tarafların eşit kusurlu olduğuna hükmetti.

    Karar davacı tarafından temyiz edilince bu kez devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi. Emsal nitelikte bir karara imza atan Yüksek Mahkeme; evini ihmal eden kocayı kusurlu buldu. Kararda; kocanın bilgisayar başında çok vakit geçirerek şans oyunu oynayan kocanın boşanma davasında ağır kusurlu olduğu belirtildi.

    Kararda; “Aile Mahkemesi’nin bir kusur yüklemeden tarafları eşit kusurlu kabul ederek davanın kabulüne karar verdiği, erkeğin kusur yönünden istinaf kanun yoluna başvurmadığı gibi bölge adliye mahkemesi kararını da temyiz etmeyerek bölge adliye mahkemesince yüklenen kusurunun kesinleştiği ortadadır. Bu kusurun yanında davacı kadına hakaret ettiği ve şans oyunları oynamak için bilgisayarda fazla vakit geçirerek birlik görevlerini ihmal ettiği bu haliyle erkeğin tam kusurlu, kadının ise kusursuz olduğu anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. Tazminat isteyen davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına maddi ve manevi tazminata karar vermek gerekir. Hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Mahkeme hükmünün bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir” ifadeleri yer aldı.

  • Yargıtay o sözleri boşanma sebebi saydı

    Yargıtay o sözleri boşanma sebebi saydı

    Bir boşanma davasının temyiz müracaatını değerlendiren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, “Sen ancak benim paramla varsın, ben yoksam hiçsin” ifadesinin eşini aşağılamak anlamına geldiğini ve haklı boşanma sebebi olduğuna hükmetti.

    Bir süredir geçimsizlik yaşayan çift, karşılıklı boşanma davası açtı. Aile Mahkemesi, erkeğin davasını kabul etti. Davalı – karşı davacının kararı temyiz etmesiyle devreye giren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi emsal nitelikte bir karara imza attı.

    Eşi aşağılamanın boşanma sebebi olduğuna dikkat çekilen kararda şu ifadelere yer verildi:

    “Davacı-karşı davalı kadın, evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak boşanma talebinde bulunmuş, davalı-karşı davacı erkek karşı davasıyla zina hukuki sebebine dayalı boşanma istemiştir.

    Mahkemece davacı-karşı davalı kadının davasının reddine, davalı-karşı davacı erkeğin ise boşanma talebinin kabulüyle tarafların boşanmalarına karar vermiştir.

    Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalı-karşı davacı erkeğin eşini ‘Sen ancak benim paramla varsın, sen ben yoksam hiçsin’ diyerek aşağıladığı ve eşine yönelik süregelen fiziksel şiddetinin olduğu anlaşılmaktadır.

    Bu durumda davacı-karşı davalı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davasının ispatlandığının kabulü gerekir.

    O halde davacı-karşı davalı kadının boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”

  • Kira davalarında büyük artış! Ev sahipleri mahkemeye koştu

    Kira davalarında büyük artış! Ev sahipleri mahkemeye koştu

    Konut kiralarında fahiş artış nedeniyle eski kiracıyı tahliye edip evi daha yüksek fiyatla kiraya vermek isteyenler dava üstüne dava açıyor. 10 yıllık sözleşme uzama süresi dolan kiracılara noterden ihtarname yollanmaya başlandı. 5 yılı dolan kiracılar için de kira tespit davaları açılıyor. Mülk sahipleri bu davayla kiraya zam talep ediyor.

    Başta İstanbul olmak üzere birçok ilde kiralık ev bulmak zor; olan da cep yakıyor. Kimi ilçelerde yüzde 300’e yaklaşan kira artışları yeni ev arayanları kara kara düşündürürken bazı mülk sahipleri işi fırsata çeviriyor. Kiracılarını tahliye etmek ya da kirayı yükseltmek isteyenlerin hukuki yollara başvurduğunu belirten avukatlar davalardaki artışa dikkat çekiyor.

    İKİ SEÇENEK VAR

    Hürriyet gazetesinden Gülistan Alagöz’ün haberine göre, kiralık eve yoğun talep olan bugünlerde ev sahipleri iki seçeneği değerlendiriyor. İlki; kiranın bölge ortalamasının altında kaldığını düşünenler eğer kiralama üzerinden 5 yıl geçtiyse ‘kira tespit davası’ açıp zam talep ediyor. Ev sahibi lehine ikinci seçenek ise; kira sözleşmelerinde 10 yıllık sözleşme uzama süresi dolanlar için tahliye talep ediliyor. Peki yasalar ne diyor? Kanuna göre kira sözleşmeleri aksi bir işlem yapılmadıkça her yıl yenileniyor. Ancak kiraya veren 10 yıllık uzama süresinin bitiminden sonra ‘herhangi bir gerekçe göstermek zorunda olmadan’ kiracıyı tahliye edebiliyor. Sadece uzama süresinin bitiminden en az 3 ay önce kiracıya yazılı olarak fesih bildirimi yapmak zorunda.

    Konut kiraları zamları Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan 12 aylık ortalama Tüketici Fiyat Endeksi’ne (TÜFE) göre belirleniyor. Mülk sahibi yasal olarak bu oranın üzerinde zam yapamıyor. Ancak 5 yıl sonunda kira tespit davası açabiliyor. Kira tespit davalarında mülk sahibi ‘kiracım bölge ortalamasının çok altında kira ödüyor, bunu düzeltelim’ diyor. Bu durumda kira, emsal kira bedellerine göre yeniden belirleniyor.

    HAKKANİYET İNDİRİMİ

    Hem tahliye hem de kira tespit davalarına yoğun talep olduğunu belirten Avukat Hikmet Güngör, “Tahliye için 10 yıllık uzama süresinin bitiminden en az 3 ay önceden ihtar çekilmesi şart. Kira tespit davalarında da hakim eski kiracının hakkını gözetiyor. Örneğin vatandaş 3 bin kira ödüyor ama bölge ortalaması 10 bin lira. Hemen kira 10 bin liraya çıkmıyor. Hakim, eski kiracıya ‘hakkaniyet indirimi’ yapıyor ve yeni kiraya karar veriyor” dedi.

    10 yıl şartı dışında kirasını ödeyenlerin keyfi nedenlerle tahliye edilemeyeceğini belirten Güngör, “Ev sahibi kendisinin ya da bakmak zorunda olduğu kişilerin ihtiyacı varsa tahliye isteyebilir. İhtiyaç nedeniyle tahliyede evi 3 yıl başkasına kiraya veremez” dedi.

    KİRALAR NEDEN ARTTI?

    • Konut üretimi yavaşlayınca arz sorunu ortaya çıktı.
    • Artan konut kredi faizi nedeniyle orta gelirli vatandaş ev alımından uzaklaştı, kiraya yöneldi.
    • Kısıtlamaların gevşetilmesi ile ertelenen düğünler yapılınca kiralık eve talep arttı.
    • Hem bu yıl üniversiteyi kazanan, hem de pandemi nedeniyle evini kapatan öğrenciler ev arayışına girdi.
    • Kimi bölgelerde kentsel dönüşüm nedeniyle evini tahliye eden vatandaş kiralık eve geçti.
    • Yabancılar ve göçmenlerden gelen konut talebi de bazı ilçelerde etkili oldu.

    ‘OĞLUM GELECEK’ BAHANESİ TUTMADI

    Gayrimenkul Hukuku Derneği Başkanı Avukat Ali Güvenç Kiraz, ilk kez bu denli yoğun tahliye ve kira tespit davaları ile karşılaştığına dikkat çekti. Av. Kiraz, “Mal sahipleri önce ‘kızım, oğlum gelecek evden çıkın’ yolunu denedi. Ya da yasal oranın dışında zamlar istedi. Ancak kiracı haklarını bilince bunlar işe yaramadı. Şimdi gelinen noktada iki seçenek değerlendiriliyor. Bunlardan ilki kira tespit davası. 5 yıl bittikten sonra açılabilen kira tespit davalarının bitme süresinin 2-2.5 yıl olduğu bilinmeli. Mülk sahibi dava sonunda bölge rayiçlerinin aynen geçerli olacağını düşünmemeli. Hakim bölge rayiçlerine bakar ama kiracı 10 yıllıktan az ise yüzde 10, 10 yıldan fazla ise yüzde 20 hakkaniyet indirimi yapabilir” dedi.

    Av.Kiraz, tahliyelerdeki 10 yıl kuralını ise bir örnekle şöyle anlattı: 1 Ocak 2021 başlangıçla 1 yıl sözleşme ile kiraya verilen bir ev için süre 31. 12. 2021’de sona erecektir. Bu tarihten sonra da uzama süresi başlar. Uzama süresi kanuna göre 1 yıldır bu 1 yılların toplamı 10 yılı geçtiği takdirde mal sahibi 3 ay önceden ihtar göndermek şartı ile kiracısını haklı gerekçe artık ileri sürmeden tahliye edebilir. 31.12.2021’de sona erecek bir sözleşme için uzama 10 yıllık süre toplamı 31.12.2031 olacaktır ve mal sahibi en geç 31.09.2031’e kadar veya öncesinde kiracının eline geçecek şekilde ihtar göndermelidir. 01.01.2032’den itibaren de haklı gerekçe olmadan tahliye davası açarak tahliyeyi sağlayabilir. 5 yıl süreli bir sözleşmeniz var ise 10 yıl kuralı 5+10 yıl şeklinde çalışacaktır. Bugünlerde tahliye tebligatı giden vatandaşlar bu 10 yıl uzama süresi bitenler.”

  • Estetik yaptırmak boşanma sebebi sayıldı

    Estetik yaptırmak boşanma sebebi sayıldı

    Emsal nitelikte bir karara imza atan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, erkeğin ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken kadının, yüz gerdirme ve burun estetiği ameliyatı olmasını boşanma sebebi saydı.

    Bir süredir geçimsizlik yaşayan çift boşanmak için mahkemeye başvurdu. 3. Aile Mahkemesi’nde ifade veren davacı – karşı davalı kadın, kocası tarafından ölümle tehdit edildiğini ve evden kovulduğunu öne sürdü.

    Kendisine baskı uygulayan kocasından bin TL nafaka ile 300 bin TL maddi manevi tazminat talep etti. Davalı- karşı davacı erkek ise eşinin evi terk ettiğini, kendisinin ekonomik sıkıntı yaşadığı bir dönemde eşinin estetik ameliyatı ve yüz gerdirme operasyonu yaptırdığına dikkat çekti

    3. Aile Mahkemesi, kadının, davalı-birleşen davacı erkekten rahatsız olması ve ailenin yaşadığı ekonomik sıkıntıya rağmen tatil beldesinde yaşamak istediğine vurgu yaptı.

    Tarafları dinleyen Mahkeme; davacı erkeğin eşine tehdit içeren sözler sarf ettiği, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda ortak kusurlu olmaları nedeniyle her iki davanın kabulü ile boşanmalarına, tarafların tazminat taleplerinin ve davacı-birleşen davalı kadının nafaka taleplerinin reddine, erkek lehine nafaka ödenmesine hükmetti.

    Kararı kadın temyiz edince devreye giren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararı bozdu. Aile Mahkemesi ilk kararında direnince bu kez devreye Yargıtay Hukuk Genel Kurulu girdi.

    Emsal nitelikteki bir karara imza atan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kocasının ekonomik sıkıntı yaşadığı bir süreçte estetik ameliyatı olan kadını kusurlu buldu. Kararda;

    “Direnme olarak adlandırılan kararda önceki gerekçeden farklı olarak davacı-birleşen davalı kadına aile ekonomik yönden zor bir dönem geçirirken lüks sayılabilecek harcamalar yapma ve davalı-birleşen davacı erkeğe ise eşine hakaret etme vakıaları kusur olarak yüklenmiştir. Bu açıklamalar karşısında mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı ve önceki kararın gerekçesi kusur yönünden değiştirildiğinden yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmiştir. O hâlde, yeni gerekçeye dayalı bu kararı temyizen inceleme görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir” ifadeleri yer aldı.

  • Çocuğa hakaret boşanma sebebi sayıldı

    Çocuğa hakaret boşanma sebebi sayıldı

    Bir boşanma davasının temyiz müracaatını değerlendiren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, çocuğuna hakaret, eşinin ailesini istememek ve aile sırlarını paylaşmayı boşanma sebebi saydı.

    Bir süredir geçimsizlik yaşayan çift, boşanmak için Aile Mahkemesi’nde karşılıklı boşanma davası açtı. Mahkeme, erkeğin davasını kabul ederek çiftin boşanmasına hükmetti. Karşı davacı kadın kararı istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi, kocayı kusurlu bularak mahkeme kararını bozdu. Davacı erkek kararı temyiz edince devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi.

    Emsal nitelikte bir karara imza atan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, çocuğa hakaret eden tarafı kusurlu sayılması gerektiğine hükmetti. Kararda şöyle denildi:

    “Davacı erkeğin istinaf kanun yoluna başvurulmamak suretiyle kesinleşen eşini kovma, tehdit etme ve eşinin ailesine ‘Gelin kızınızı alın, öldürmemi mi bekliyorsunuz, boşayacağım’ demesi kusurlu davranıştır. Davalı kadının da ortak çocuklara hakaret ettiği, eşinin ailesini istemediği ve aile sırlarını çevresi ile paylaştığı anlaşılmaktadır. Bu halde, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı erkek dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir. Bölge adliye mahkemesi hükmünün bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”

  • Bursa’da alkollü sürücünün itirazı Yargıtay’dan döndü!

    Bursa’da alkollü sürücünün itirazı Yargıtay’dan döndü!

    Bursa Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şubesi ekiplerinin yol kontrolünde ‘alkollü’ olduğu gerekçesiyle bin lira ceza kestiği sürücü, para cezasının iptali için mahkemeye müracaat etti. Yıllar süren yargılama sonrası Yargıtay, emsal bir karara imza attı.

    Bursa’da 15 Ekim 2019 günü uygulama yapan trafik polisleri, alkollü olduğu gerekçesiyle durdurduğu sürücüye “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na muhalefet” suçundan bin 2 TL idari para cezası kesti. Sürücü belgesine 6 ay süreyle el konuldu.

    Ekiplerin saat 00.51’de alkol metre ile aldığı ölçümlerde 0.52 promil alkollü çıkan sürücü, Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden saat 02.02’de aldığı raporda alkollü olmadığını öne sürdü.  Hastane raporuyla birlikte Bursa 6. Sulh Ceza Hakimliği’ne müracaat eden sürücü, cezanın haksız olduğunu öne sürdü.

    Hakimlik, cezanın iptaline ve sürücü belgesinin iadesine hükmetti. Karara yapılan itirazı değerlendiren 1. Sulh Ceza Hakimliği cezayı yerinde buldu.

    Adalet Bakanlığı, 20 Mayıs 2020’de kararın kanun yararına bozulması talebiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Başsavcılık dosyayı 19. Ceza Dairesi’ne gönderdi.

    Yargıtay 19. Ceza Dairesi emsal bir karara imza attı. Kararda şu ifadelere yer verildi:

    “Dosya kapsamına göre, Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından tanzim edilen 15/10/2019 tarihli ve 02:02 saatli raporda kabahatlinin etanol sonucuna göre alkollü olduğunun tespit edilemediği, alkolmetre cihazı ile yapılan ölçümün ise 15/10/2019 tarih ve 00:51 saatinde yapıldığı ve kabahatlinin 00.52 promil alkollü olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır. Her iki ölçüm arasında 1 saate yakın fark bulunduğu ve tıbben her bir saatte kişinin kanındaki alkol oranının 0.15 promil azalma göstereceği nazara alındığında, kanunî sınırın altında bir alkol kullanımının olduğu anlaşılmaktadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Bursa 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/12/2019 tarihli ve 2019/7647 değişik iş sayılı kararının kanun yararına bozulmasına, davacı hakkında uygulanan idarî para cezası ile sürücü belgesinin geçici olarak geri alınmasına dair kararların kaldırılmasına oy birliğiyle karar verildi.”