Etiket: mahkeme

  • Bursa’da cinayet sanıklarının tahliye talebine ret

    Bursa’da cinayet sanıklarının tahliye talebine ret

    Bursa’da alacağını isteyen Aydın Aktaş’ı (53) öldürüp, 2 kişiyi de yaraladıkları iddiasıyla tutuklanan baba-oğul ile damatlarının 3’er kez müebbet hapis cezası istemiyle yargılanmalarına devam edildi. Tutuklu sanıkların tahliye talepleri reddedilen duruşma ertelendi.

    Olay, Osmangazi ilçesinde, geçen yıl ekim ayında bir iş hanında meydana geldi. Aydın Aktaş, kendisine 40 bin lira borcu bulunan Cengiz Beran’ın (50) kayınpederi Murat Beran’a (63) ait ganyan bayiine, arkadaşlarıyla gitti. Aydın Aktaş’ın Murat Beran’a kafa atması sonucu taraflar arasında kavga çıktı. Kavgaya, Beran’ın oğlu Kadir Beran (35), damadı Cengiz Beran ile Aktaş’ın oğlu Kaan Aktaş ve yakını Yusuf Gökçe de dahil oldu. Cengiz Beran ve Kadir Beran, tabancayla ateş ederek, yaralanan Aydın Aktaş, Kaan Aktaş ve Yusuf Gökçe hastaneye kaldırıldı. Durumu ağır olan Aydın Aktaş, kurtarılamadı. Olaydan sonra gözaltına alınarak, Bursa Adliyesi’ne sevk edilen Murat Beran, oğlu Kadir Beran ve akrabaları da olan damat Cengiz Beran, tutuklandı.

    Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘Kasten adam öldürmek ve öldürmeye teşebbüs’ suçlarından 3’er kez müebbet hapis cezası istemiyle dava açılan baba-oğul ve damatları ile 9 müşteki sanığın yargılanmasına devam edildi. Duruşmaya, tutuklu sanıklar Cengiz Beran ve Kadir Beran, SEGBİS aracılığıyla katıldı. Diğer tutuklu sanık Murat Beran ise karantina koğuşunda bulunması nedeniyle katılmadı. Davanın müşteki-sanıkları ile taraf avukatları da salonda hazır bulundu.

    ‘SEN BURAYA ÖLMEYE Mİ GELDİN?’

    Duruşmada ifadesi alınan müşteki-sanık Kaan Aktaş, babasının olaydan bir gün önce alacak verecek meselesi yüzünden darp edildiğini öne sürerek, “Özür dilemek için şahısların dükkanına gittik. Murat Beran, babama, ‘Sen buraya ölmeye mi geldin?’ dedi. İçeri yürüdük, Kadir Beran bizi görünce silahını çıkardı, babama doğru ateş etmeye başladı. Babam vurulup düştü, sonra bana yakın mesafeden ateş edip bacağımdan vurdu. Arkadan da silah sesleri duydum, kim kime ateş etti bilmiyorum?” diye konuştu. Müşteki Yusuf Gökçe de kendisini Kadir Beran’ın vurduğunu öne sürdü.

    Mahkeme heyeti sanıkların tutukluluk hallerinin devamına ve eksik evrakların tamamlanmasına karar vererek, duruşmayı erteledi.

  • Figen Yüksekdağ’ın tahliye talebi reddedildi

    Figen Yüksekdağ’ın tahliye talebi reddedildi

    HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın, çeşitli suçlardan tutuklu yargılandığı davada tahliye talebi reddedildi.

    Ankara 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘terör örgütü yöneticiliği’, ‘terör örgütü propagandası yapmak’, ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet’, ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’, ‘devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak’ suçlarından tutuklu yargılanan Yüksekdağ, duruşmaya Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Avukatları ise salonda hazır bulundu. Yüksekdağ, savunmasında tutuklamaların siyasi bir karar olduğunu savunarak, “Hukuk düzenine yapılan darbenin mağdurlarıyız” dedi.

    Ana dava kapsamında savunmasını tamamlayan Yüksekdağ’a, ‘devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak’ suçundan hakkında açılan ve ana davayla birleştirilen dava kapsamındaki suçlamalara ilişkin savunması soruldu. Yüksekdağ, pandemi koşulları nedeniyle avukatlarıyla yeterince görüşme imkanı bulamadığını, bu nedenle savunmasını sonraki celselerde yapacağını söyledi.

    TUTUKLULUĞUN DEVAMINA KARAR VERİLDİ

    Yüksekdağ’ın savunmasının ardından söz alan avukatları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararları örnek göstererek, uzun tutukluluk halinin hak ihlali olduğu gerekçesiyle tahliye talebinde bulundu. Taleplerin ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, oy çokluğuyla Yüksekdağ’ın tutukluluk halinin devamına hükmederek, duruşmayı erteledi.

  • Ayasofya davasını kazanınca gözyaşlarını tutamadı

    Ayasofya davasını kazanınca gözyaşlarını tutamadı

    Danıştay’da açtığı “Ayasofya davası”nı kazanan Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği Başkanı İsmail Kandemir, “Sevinçten ağladım, hissettiğim bu… Hanımla beraber karşı karşıya geçtik ve sevinçten epey ağladık” dedi.

    Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle Danıştay 10. Dairesinde dava açan Kandemir, yaşadığı süreci AA muhabirine anlattı.

    Emir Sultan’daki evinde torunlarıyla ve ailesiyle mutluluğunu paylaşan Kandemir, “Sevinçten ağladım, hissettiğim bu. Hanımla beraber karşı karşıya geçtik ve sevinçten epey ağladık, telefonlara cevap veremedik. Torunum burada, dedim ki ‘Bu faaliyetlere benden sonra siz devam edeceksiniz’ o da ‘Dede ben devam edeceğim’ dedi.” ifadelerini kullandı.

    Kandemir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın millete seslenişini izlediğini belirterek “Cumhurbaşkanımızın konuşmasını dinledim, çok hoşuma gitti. Şimdiye kadar netice alamamıştım. Cumhurbaşkanımıza bu konuda teşekkür ediyorum, hemen kararı uyguladı, bundan dolayı şükranlarımı sunuyorum. Cumhurbaşkanımızın dirayetiyle karar uygulandı ve Ayasofya faaliyete geçecek.” diye konuştu.

    Davayı kazanmanın yetmediğini, uygulanmasının da gerektiğini vurgulayan Kandemir, “Cumhurbaşkanımızın bu konuda gösterdiği hassasiyet, iyi niyet bizim çalışmalarımızı neticelendirdi. Mescid-i Aksa’ya biz gitmek istedik fakat bizi içeri almadılar. Benim en büyük arzularımdan bir tanesi Fatih Sultan Mehmed’in vakıflarından, Yunanistan Atina’daki vakıflarının faaliyete geçmesi.” ifadelerini kullandı.

    Kandemir, uzun yıllardır mücadele ettiğini belirterek şunları kaydetti:

    “Yılmadım, zaten yılsaydım netice buraya gelmezdi. İnsanların ne söylediği önemli değil, önemli olan, kişinin kızıl elması. Ben Trabzon Fatih Eğitim Enstitüsü mezunuyum. Trabzon’dan İstanbul’a giderdim, İstanbul’da Ayasofya’ya giderdim, o zamanlar namaz kılmak yasaktı. Bir arkadaş oradaki görevlileri gözetlerdi, biz de pencerenin kenarında iki rekat namaz kılardık. Trabzon’da da Ayasofya var, orada hiç unutmuyorum, tozlu ve kapısı kilitliydi. Orada iki rekat namaz kıldım, ‘inşallah burada da halılarda namaz kılacağım’ dedim. Şimdi açık, orada namaz kılınıyor, bu konuda da çalışmam oldu. İznik Ayasofyası’yla ilgili de çalışmam oldu.”

    Ayasofya Camisi’ne ilişkin kararın hemen uygulandığını belirten Kandemir, aynı uygulamayı Edirnekapı’daki Kariye Camisi için de beklediğini ifade etti.

    İmrahor İlyas Bey Camisi ile ilgili de benzer karar alındığını ifade eden Kandemir, burada da ibadet uygulamasının başlamasını istediğini dile getirdi.

    “İnsanların ortak özlemiydi, bu özlemin neticelenmesi beni anlatılmaz derecede duygulandırdı”

    İsmail Kandemir, 14 yaşındayken Emir Sultan’ın hayat hikayesini okuduğunu ve ona yakın olmak için bu civarda oturduğunu belirterek Fatih Sultan Mehmet’in hayatını okuduktan sonra da onun vakıflarına sahip çıkmak ve ihya etmek için çalışmalara başladığını anlattı.

    Kendisinden sonra çalışmaları çocuklarına ve torunlarına bırakacağını belirten Kandemir, “Bir gün Ayasofya’yı para verip ziyaret ettim. Bir kız yarım saat kadar dua etti, ben de onun arkasında bekledim. Duadan sonra o kıza dedim ki, ‘sizi tanımak istiyorum.’ ‘Ben Sırbistan’ın Sancak eyaletinden geliyorum, burada namaz kılmak için dua ediyorum, sırf Ayasofya’yı göreceğim ve gideceğim’ dedi. İnsanların ortak özlemiydi, bu özlemin neticelenmesi beni anlatılmaz derecede duygulandırdı. Bu duygunun diğerleri için de yaşanmasını istiyorum. Cuma namazını Cumhurbaşkanımız kıldırırsa sevineceğimi belirtmek istiyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

    Edirnekapı’daki Kariye’nin cami olması için Danıştay karar verdi

    Derneğin avukatı Selami Karaman da duruşmaya katıldıklarını ve Ayasofya’nın cami olmasıyla ilgili iddialarını dile getirdiklerini söyledi.

    Mülkiyet konusunun önemine işaret eden Karaman, şöyle konuştu:

    “Ayasofya Camisi’nin mülkiyetinin Ebu’l Feth Sultan Mehmed Vakfına ait olması ve 1936 yılında Türkiye tarafından verilen tapunun da yine aynı vakfa ait olması, vakıf senedinde Ayasofya’nın sadece cami vasfıyla kullanılmasının gerektiğinin yazılı olması iddialarımızı biz orada tekrar dile getirdik. Karar açıklandı ve Danıştay mülkiyetle alakalı husustan dolayı, Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Bu şekilde 86 yıldır müze olarak kullanılan Ayasofya, tekrar cami statüsüne kavuştu hamdolsun.

    Kariye Camisiyle alakalı Danıştay 10. Dairesi bu davayı reddetmişti. Üst mahkemeye itiraz edildi, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2019 Haziran ayında bu kararı bozdu. Bu bozma gerekçesinde aynı Ayasofya gibi mülkiyetle alakalı konu. Kariye Camisi’nin aynı vakfiyeye dahil olması ve Fatih Sultan Mehmed’in iradesinin sadece cami olarak kullanılması yönünde olması nedeniyle davada bozma kararı verildi. Bununla alakalı 10 Temmuz itibarıyla Danıştay, nihai kararını bize tebliğ etti. Orası da dün itibarıyla cami vasfına kavuşmuş oldu, inşallah bundan sonra devletimizin, cami olmasıyla alakalı adımları atacağını düşünüyoruz.”

    Ayasofya’ya ilişkin hukuki süreç

    Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği, Ayasofya için ilk olarak 2005’te Danıştay’a dava açmıştı. Dernek, 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptalini ve yürütmenin durdurulmasını istemişti.

    Danıştay 10. Dairesi, 24 Haziran 2005’te söz konusu Bakanlar Kurulu kararının yürütmesini durdurma istemini reddetmişti. Daire 2008’de ise Ayasofya Camisi’nin müze olarak kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmadığına işaret ederek davayı reddetmişti.

    Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Dairenin bu kararını onamıştı. Dernek, 2016’da tekrar Danıştay’a dava açmıştı.

    Derneğin Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuru hakkında ise 2018’de karar verilmişti. Yüksek Mahkeme, Ayasofya’nın namaz kılınması için ibadete açılması yönündeki talebin reddedilmesi nedeniyle din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvuruyu, “incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez bulmuştu.

  • Bursa’da korkunç cinayetin sanığı yargılanıyor

    Bursa’da korkunç cinayetin sanığı yargılanıyor

    Bursa’nın merkez Osmangazi ilçesinde aracına aldığı kadını öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan sanığın, müebbet hapis cezası istemiyle yargılanmasına devam edildi.

    Bursa 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, sanık Yusuf M. (56), yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla cezaevinden katıldı, tarafların avukatları da salonda hazır bulundu.

    Önceki savunmalarını tekrar eden sanık, pişman olduğunu söyledi.

    Mahkeme heyeti, önceki celsede polis zoruyla duruşmaya getirilmesine karar verilen maktul Nazan Kırkgöz’ün arkadaşı H.Ş’nin dosyadaki ilk ifadesinin değerlendirilmesine, yeniden dinlenmesine gerek olmadığına oy birliğiyle karar verdi.

    Duruşmada mütalaasını veren savcı, sanık Yusuf M’nin müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etti.

    Mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.

    Altınova Mahallesi Taraklı Sokağı’nda, 19 Haziran 2019’da silahla vurularak öldürülen Nazan Kırkgöz’e (30) ait olduğu belirlenen cesedin bulunmasının ardından polis ekiplerince çalışma başlatılmıştı. Yapılan araştırmada, maktulün olay öncesi bir araçta görüldüğü belirlenmiş, bunun üzerine benzer tip ve modelde 400’ün üzerinde araç ile 73 iş yerinin güvenlik kamerası görüntüleri incelenerek şüpheli Yusuf M. yakalanmıştı.

  • Mustafa Sandal ifade verdi: Defne Samyeli’ni onore ettim

    Mustafa Sandal ifade verdi: Defne Samyeli’ni onore ettim

    Çıkardığı kitabında ilişki yaşadığını iddia ettiği Defne Samyeli tarafından savcılığa şikayet edilen şarkıcı Mustafa Sandal şüpheli olarak ifade verdi. Sandal ifadesinde, “Kitabımda yer verdiğim övgü dolu cümleler ile Defne Samyeli’ni onore ettim” dedi. Uzlaştırma Bürosu’na gönderilen dosyada Defne Samyeli uzlaşmayı kabul etmezse Sandal’a dava açılacak. Taraflar uzlaşmayı kabul ederse dosya kapanacak.

    Bir dönemin aranan isimlerinden sunucu Defne Samyeli, avukatı aracılığıyla İstanbul Cumhuriyet Basavcılığı’na dilekçe vererek şarkıcı Mustafa Sandal hakkında şikayetçi olmuştu. Samyeli, Mustafa Sandal’ın çıkardığı kitapta kendisiyle ilgili yazılan kısımda onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek ifadeler kullanıldığını belirtmişti.

    “HAYAL ÜRÜNÜ İFADELER” DEMİŞTİ

    Samyeli dilekçesinde ayrıca, Mustafa Sandal’ın kendisi ile ilişki yaşadığını iddia ettiğini ancak aralarında hiçbir şekilde birliktelik yaşanmadığını belirtti. Kitaptaki ifadelerin hayal ürünü olduğunu belirten Samyeli, “Hiçbir edebi karşılığı olmayan kitabının reklamını yapma adına yalan ve iftira atmaktan kaçınmamıştır” demişti.

    “DEFNE’Yİ ONORE ETTİM”

    Samyeli’nin şikayetinin ardından Mustafa Sandal şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırıldı. Sandal verdiği ifadede, “Kitabımda yer verdiğim övgü dolu cümleler ile Defne Samyeli’yi onore ettim” dedi. Savcılık, Sandal’ın ifadesinin ardından dosyayı Uzlaştırma Bürosu’na gönderdi. Samyeli uzlaşırsa dosya kapanacak uzlaşmazsa Sandal hakkında dava açılacak.

    İŞTE KİTAPTA SUÇA KONU O İFADELER…

    Mustafa Sandal, Samyeli için çıkardığı kitabında şu ifadeleri kullanmıştı: “Tam ilk albümü çıkardığım sırada Defne ile tanıştık. Türkiye’nin en güzel üç kadınından biri olarak seçilmişti ve podyumlarda fırtına gibi esiyordu. O zaman yeni ünlü olmanın verdiği şımarıklık ve endişe karışımı duygularla ‘onu kız arkadaşım olarak lanse edemeyeceğimi, bunun kızların bana olan ilgisini azaltacağını, ilişkimizi gizli olarak ilerletebileceğimizi’ söyleyince Defne de bana hak verdi ve sonunda beni terk etti…”

  • Fox Tv dizi için mahkeme başvurusu! Yayından kalksın

    Fox Tv dizi için mahkeme başvurusu! Yayından kalksın

    Başrollerini Can Yaman ile Özge Gürel’in paylaştığı ‘Bay Yanlış’ dizisinin yayınının durdurulması için 2. kez mahkemeye başvurdular.

    Önceki hafta İstanbul Adliyesi 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvuran Kanal D, FOX’ta yayınlanan Bay Yanlış dizisi için ihtiyati tedbir kararı aldırmak istedi. Ancak mahkeme talebi yerine bulmayarak reddetti.

    tv100’de yer alan habere göre; Kanal D. 2 Temmuz’da bu kez 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurdu. “Bay Yanlış” dizisinin yapım şirketi Gold Film’e ayrıca 100 bin TL’lik manevi tazminat davası açan kanalın talebi bir kez daha reddetti. Mahkeme tedbir kararının ancak yapılacak mahkeme sonrası kanalın haklılığının ispatı durumuna alınabileceğine hükmetti.

    NELER YAŞANDI?

    Kanal D, Bay Yanlış dizisi için Gold Film’le anlaşma yapmak üzereyken Gold Film’in FOX’la anlaştığını, bu durum nedeniyle mağduriyet yaşadıklarını belirterek mahkemeye başvurmuştu. Bu süreçte kanal dizinin ekrana gelmesini engellemek için de 2 kez mahkemeye başvurdu.

    Dizinin yapımcısı Faruk Turgut ise “Birileri işi gücü bırakmış, yayın durdurma kararı almak için uğraşıyorlar. 2’de olmadı bir de 17’de şanslarını denemek istemişler. Bu seferde olmadı. Benim bildiğim kanunlar her mahkemede aynıdır. Yine de siz bilirsiniz. Denemeye devam” diye konuştu.

  • Yargıtay’dan “Babacan Tavır” kararı açıklaması

    Yargıtay’dan “Babacan Tavır” kararı açıklaması

    Yargıtay Genel Sekreterliği, Bursa’da kamu kurumunda müdür olarak görev yapan kişinin kadın memura yönelik elle tacizinde, eylemin ‘babacan tavır’ olarak nitelendirildiği gerekçesiyle bozma kararı verilmediğini, kararda dosyadaki tanığın ifadesinin etkili olduğunu açıkladı.

    Yargıtay Genel Sekreterliği, Yargıtay 14’üncü Ceza Dairesinin, Bursa’da kamu kurumunda müdür olan sanığın kadın memura yönelik elle tacizini ‘babacan tavır’ olarak nitelendirdiğine ilişkin kararıyla ilgili basında yer alan haber ve yorumlarla ilgili yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, Bursa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesinin 20 Eylül 2013 tarih ve 2011/458 Esas, 2013/411 Karar sayılı ilamı ile sanık Vakkas Ç. hakkında C.Ç.’ye yönelik ‘basit cinsel saldırı’ suçundan 2 yıl 6 ay hapis ve adli kontrol kararı verildiği hatırlatıldı. Sanık avukatının temyizi üzerine ilgili kararın Yargıtay 14. Ceza Dairesince yapılan inceleme sonucunda kamuoyunda da yer aldığı gibi “Olayın intikal şekli ve zamanı, tarafsız tanık G.’nin iş yerinde gördüğü sanığın babacan bir tavırla hareket ettiğine dair ifadesi, diğer tanık beyanları, CD içeriği ile tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın aynı yerde birlikte çalıştığı mağdurenin vücuduna dokunması şeklindeki eyleminin cinsel amaçla gerçekleştirildiği hususunun şüphede kaldığı ve mevcut haliyle cezalandırılmasına yeter, başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından, müsnet suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi” gerekçesi ile oy çokluğu ile bozulduğu belirtildi.

    Açıklamada “Dosya ve karar tetkik edildiğinde ilgili dairenin sanığın mağdureye yönelik kalçasına dokunmak şeklinde gerçekleştiği iddia edilen eylemin ‘babacan’ tavırla olduğunu kabul ederek, sanığın beraat etmesi gerekçesiyle bozma kararı vermediği, tarafsız tanık G’nin 26 Şubat 2013 tarihli duruşmada mahkemede verdiği ‘Şubeden çıktığım sırada bir bayan içeri giriyordu, müdür bey de dışarı çıkıyordu, o arada aralarında bir şeyler konuştular, ben müdür beyin de bayanla şakalaştığını düşündüm, aralarında herhangi bir şekilde tartışma ya da itiraz şeklinde konuşma da olmadı, gerçi tam olarak ne konuştuklarını da duymadım, ancak ortamda nahoş bir durum yoktu, daha sonra yanlarından geçip gittim’ şeklindeki beyanı da gözetilerek, eylemin cinsel amaçla gerçekleştirildiği hususunun şüphede kaldığı ve mevcut haliyle cezalandırılmasına yeter, başkaca delil bulunmadığı kanaatiyle ilk derece mahkemesinin kararını bozduğu, yerel mahkemesine gönderilen dosyanın halihazırda derdest olup yargılamasının devam ettiği anlaşılmaktadır” denildi.

  • Mahkemeye gelmeyen Hara hakkında flaş karar

    Mahkemeye gelmeyen Hara hakkında flaş karar

    Metin Hara’nın duşması gerçekleşti. İstanbul 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen ikinci duruşmaya, “Diploması olmadığı halde hasta tedavi etmek veya tabip unvanını takınmak” suçundan 2 yıldan 5 yıla kadar hapis istemiyle tutuksuz yargılanan Metin Hara katılmadı.

    Duruşmada söz alan Metin Hara’nın avukatı, “Kovid-19 nedeni ile müvekkilimiz katılmak istemedi. Gelecek celse hazır edeceğiz” dedi.

    Mahkeme, çağrıldığı halde duruşmalara katılmayan Metin Hara hakkında zorla getirme kararı çıkartılmasına hükmederek duruşmayı erteledi.

    5 YILA KADAR HAPSİ İSTENİYOR

    İddianamede, Beşiktaş Kaymakamlığı İlçe Sağlık Müdürlüğü “şikayetçi” sıfatıyla yer alıyor. İddianameye göre 13 Temmuz 2017’de BİMER’e Metin Hara’nın şikayet edilmesi üzerine, ihbarın Beşiktaş Kaymakamlığı’na gönderildiği, kaymakamlığa bağlı ilçe sağlık müdürlüğü yaptığı incelemede, Hara’nın sahibi olduğu “İnsanagüven” isimli danışmanlık şirketinin faaliyet izni bulunmadığını, Hara’nın hekim olduğuna dair diploması olmadığı ve Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği kapsamında bulunan uygulamaları yapabileceğine dair herhangi bir sertifikasının bulunmadığı halde “Tamamlayıcı Tıp Uzmanı” unvanını kullandığı tespitiyle işyeri o dönem mühürlenerek savcılığa suç duyurusunda bulunuldu.

    İnternet üzerinde yapılan araştırmada da Metin Hara’nın kendisini “fizyoterapist, enerji uzmanı ve tamamlayıcı tıp uzmanı” olarak tanıttığı, eğitimler düzenlediği, seanslar ile hastalıkları tedavi ettiği, tedaviye yardımcı olduğu gibi beyanlarda bulunduğu kaydedildi. Soruşturma kapsamında yapılan araştırmada Metin Hara’nın, İstanbul Üniversitesi Fizik Tedavi Rehabilitasyon Yüksek Okulu mezunu olduğu, başka “Tamamlayıcı Tıp Uzmanı” unvanını kullanabileceği bir belgesi ve diplomasının bulunmadığı belirtildi.

    Suçlamaları reddeden Metin Hara’nın, bu zamana kadar herhangi bir belge ibraz etmediği kaydedilen iddianamede, “Diploması olmadığı hâlde, menfaat temin etmek amacına yönelik olmasa bile, hasta tedavi etmek veya tabip unvanını takınmak” suçlamasıyla 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası istendi.

  • Yargıdan emsal karar! İsim olmasa da imza  geçerli

    Yargıdan emsal karar! İsim olmasa da imza geçerli

    Yargıtay, borçlunun sorumluluğu için senet üzerinde imzasının bulunmasının yeterli olduğuna, ayrıca isminin yazılı olmasının gerekmediğine hükmetti. Yüksek mahkemenin emsal nitelikteki kararıyla, senette adı soyadı olmasa da imzası olan kişi borçlu sayılacak.

    Alacağını tahsil edemeyen kişi, bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz işlemi başlattı. Takibe karşı borçlu kişi, icra mahkemesine başvurarak takibe dayanak bonoda, keşideci şirkete ait imzanın olmadığını ve ödeme gününün sonradan doldurulduğunu, dolayısıyla bononun kambiyo senedi vasfı bulunmadığını ileri sürdü. Mahkeme davayı kabul etti. Kararı davacı şirket temyiz edince devreye Yargıtay 12. Hukuk Dairesi girdi. Kararda; yasada; ‘Temsile selahiyeti olmadığı halde bir şahsın temsilcisi sıfatıyla bir poliçeye imzasını koyan kişi, o poliçeden dolayı bizzat sorumludur” hükmü hatırlatıldı.

    Borçlunun atmış olduğu imzadan sorumluluğu için senet üzerinde imzasının bulunması yeterli olup, ayrıca isminin yazılı olmasının gerekli olmadığı vurgulandı. Borçlunun senet üzerindeki imzayı kabul ettiğine dikkat çekilen kararda şöyle denildi: “Bonoda keşideci olarak şirket ünvanının yazılı olduğu, muteriz borçlunun ise aval olarak adının yazılı olduğu, bonoda birbirinin aynı olan iki adet imzanın bulunduğu, imzaların kendisine ait olduğu hususunun muteriz borçlunun da kabulünde olduğu görülmektedir. Bu durumda, bononun keşideci firma adına muteriz borçlu tarafından imzalandığı ve aynı kişinin senet üzerinde aval veren sıfatıyla da imzasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Keşideci şirketi münferiden G.G. ve F.G.’nun temsile yetkili oldukları, bononun düzenlenme tarihi itibariyle muteriz borçlunun keşideci şirket yetkilisi olmadığı anlaşılmakta olup, tarafların da aksi yönde bir iddiası yoktur. Bu durumda, muteriz borçlunun şirket temsilcisi olmadığı halde şirket adına imza attığından dolayı aval veren sıfatıyla sorumluluğu bulunmamaktadır. Temsil yetkisi olmadığı halde keşideci şirket adına senet imzalayan ve imza inkarında da bulunmayan muteriz borçlunun attığı imzadan dolayı şahsen sorumlu olacağı tabiidir. Yetkisiz temsilci sıfatıyla hareket eden borçlu, bonodan dolayı keşideci sıfatıyla sorumlu olacağından, hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapılmasında yasaya aykırılık bulunmamaktadır. O halde, mahkemece borçlunun itirazının reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetsizdir. Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının bozulmasına oy birliği ile karar verildi.”

  • Şule Çet davasında yeni karar

    Şule Çet davasında yeni karar

    İstinaf Mahkemesi, Ankara’da üniversite öğrencisi Şule Çet’in plazanın 20’nci katından düşerek hayatını kaybetmesiyle ilgili sanıklara verilen hapis cezalarını onadı.

    İstinaf Mahkemesi, Ankara’da üniversite öğrencisi Şule Çet’in (23), plazanın 20’nci katından düşerek hayatını kaybetmesiyle ilgili sanık Çağatay Aksu’ya ‘kasten öldürmek’, ‘nitelikli cinsel saldırı’ ve ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından müebbet ve 12 yıl 6 ay, sanık Berk Akand’a ise tüm suçlarda Aksu’ya yardım ettiği gerekçesiyle 18 yıl 9 ay verilen hapis cezasını onadı.