Etiket: manşet

  • Babalarını kabloyla boğup mağaraya gömdüler

    Babalarını kabloyla boğup mağaraya gömdüler

    Iğdır’ın Taşlıca köyünde hayvanların sulanması yüzünden kavga ettikleri babaları İbrahim Cantemur’u (50) ahırda elektrik kablosuyla boğduktan sonra mağaraya gömdükleri iddiasıyla gözaltına alınan 4 kardeşten 3’ü tutuklandı.

    Olay, 12 Aralık’ta merkeze bağlı Taşlıca köyünde meydana geldi. Jandarma ekipleri, devriye görevi sırasında Yaycı köyü yakınlarında terk edilmiş araç buldu. Yapılan inceleme sonrası aracın Taşlıca köyünde yaşayan 10 çocuk babası İbrahim Cantemur’a ait olduğunu belirlendi. Ailesinin İbrahim Cantemur’a ulaşamadıklarını belirtmesi üzerine jandarma ve AFAD ekipleri, eğitimli köpeklerle arama çalışması başlattı. Jandarma, Taşlıca köyü yakınlarındaki bir mağarada İbrahim Cantemur’un cansız bedenini buldu. Cantemur’un cesedi Iğdır Devlet Hastanesi’nin morguna kaldırılırken, çocukları Emrah (22), Ferdi (21), Metin (24) ve Özcan Cantemir (25) gözaltına alındı.

    AHIRDA KABLOYLA BOĞMUŞ

    Cantemur kardeşler, emniyetteki sorgularının ardından adliyeye sevk edildi. Iğdır Sulh Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkan kardeşler, babalarını öldürdüklerini kabul etti. Özcan Cantemur, mahkemede verdiği ifadesinde, babasının annesine kızdığını aralarında tartışma çıktığını söyledi. Babasının av tüfeğini almak için eve girdiğini ileri süren Özcan Cantemur, şunları söyledi:

    “Babam tüfeği bulamayınca kardeşim Emrah ve bana saldırdı, arbede yaşadık. Emrah, babamın telefonunu sakladı. Babam telefonunu aramak için dışarı çıktı. Telefonu bulamayınca ‘sizi öldüreceğim, siz kimsiniz kendi babamı, annemi evden kovdum, sizi de buradan çıkarırım’ dedi. Anneme karşı ağza alınmayacak küfürler, hakaretler ve tehditler savurdu. Daha sonra babam ahıra gitti. Ben de kardeşlerime ve anneme bir şey yapar diye korktuğumdan tek başına sakinleştirmek amacıyla ahıra gittim. Ahırda babamla aramızda arbede yaşandı. Babam bana karşı anneni ve herkesi öldürürüm diye tehdit etti, ben de babama ‘sen bizim paralarımızı başka kadınlar ile yiyorsun’ dedim. Babam ‘sen bana karışamazsın’ dedi. Babam benim ona karşı söylediklerimi önemsemediği için başka çözüm yolu o an için bulamadım ve ahırda elektrik tamiri yaptığı için yerde kablo buldum ve babamın boğazına gelecek şekilde doladım. Kabloyu babamın boğazına dolama eylemim yaklaşık 5 dakika sürdü. Bu esnada babam sırt üstü yere düştü. Bunun üzerine babamın ölüp ölmediğini kontrol ettim. Öldüğünü anlayınca geri çekildim. Babamı öldürdüğüm esnada yanımda kimse yoktu. Daha sonra evin ahırına kardeşlerim Metin ve Emrah geldi. Bunun üzerine ben babamı gömme fikrini ortaya attım ve kardeşlerim Emrah ve Metin’i teşvik ettim. Daha sonra yer araştırmaya başladık, evimizin yakınlarında bir mağara bulduk. Akşam olmak üzereyken etraf sakinleşince babamı Emrah ve Metin ile birlikte gömdük. Bahsettiğim mağara Taşlıca köyündedir. Evimizin bulunduğu yerin 300 metre aşağısındadır. Gömme eylemimizi bizden başka gören olmadı. Kardeşim Ferdi babamı gömdükten sonra olayı öğrendi. Pişmanım.”

    ‘MAĞARAYA, TORBANIN İÇİNDE SÜRÜKLEYEREK GÖTÜRDÜK’

    Emrah Cantemur ise, “Babam, hayvanların sulanması yüzünden anneme kızmaya başladı. Akabinde annemin üzerine yürüyerek onu itekledi. Bu esnada ben ve ağabeylerim Metin ve Özcan kavgayı duyarak dışarı çıktık. Annemi korumak için araya girdik. Babam ‘size ne siz ne karışıyorsunuz?’ diyerek bize çıkıştı ve küfretmeye başladı. Bizim de üzerimize yürümesi sebebiyle karşılık verdik. Bunun üzerine kavga çıktı. Kavga sebebiyle annem fenalaşınca biz annemle ilgilenmeye başladık. O esnada babam ahıra gitti. Ağabeyim Özcan’ın olay yerinde olmadığını fark ettik. Bunun üzerine ağabeyimi aramaya başladık. Metin ile birlikte babam ve Özcan’ı ahırda gördük. Ahıra gittiğimizde babamın ölmüş olduğunu fark ettik. Ağabeyim Özcan ‘babamı gömelim’ dedi. Korktuğumuz için Metin ile birlikte bu fikre iştirak ettik. Akşam olunca ağabeyim Özcan’ın bizi götürdüğü yere babamı gömdük. Babamı evden mağaraya kadar torbanın içinde sürükleyerek götürdük. Babamın arabasını şehir merkezine bırakma fikri aklımıza geldi. Özcan ağabeyimi bunun için gönderdik. O da ehliyeti olduğu için kardeşim Ferdi’yi de yanına alarak arabayı Yaycı köyüne bıraktı. Ferdi’nin olaydan bu aşamaya kadar haberi yoktu. Pişmanım” dedi.

    Metin Cantemur da kardeşleri Özcan ve Emrah Cantemur’un verdiği ifade doğrultusunda ifade verdi.

    BABAM EMRAH’A KIZDI

    Olay günü babasının su hortumunun depoya konulmaması sebebiyle Emrah’a kızdığını anlatan Ferdi Cantemur ise ifadesinde şunları söyledi:

    Babamla Emrah kavga ediyorlardı. Ağabeylerim Metin ve Özcan da niye Emrah’a vuruyorsun diye kavgaya karıştı. Ben ve annem de araya girerek kardeşlerim ve babamı ayırmaya çalıştık. Babam evden tüfeği aldı, biz araya girerek elinden tüfeği bıraktırdık. Biz kavgayı ayırıp odaya geçtik. Babam ‘hepinizi öldüreceğim’ diye tehditlerine devam ediyordu. Sonra dışarı çıkıp ahıra gitti. Ahırın bulunduğu yer, evimizin bulunduğu yere yaklaşık 15-20 metre uzaklıktadır. Bu nedenle oradaki sesler evin içerisine gelmez. Babam ahıra gittikten sonra ağabeylerimden önce Özcan ahıra gitti. Özcan gittikten 5-10 dakika sonra da Metin ve Emrah da yanına gitti. Ben de arkalarından çıktım. Beni geri gönderdiler. Bu esnada taşların üzerinde bir şeyler konuşuyorlardı. 2-3 saat sonra Özcan ağabeyim geldi. ‘Ferdi senin ehliyetin var, arabayı beraber götüreceğiz’ dedi. Ben istemedim, beni zorladı. Benden eldiven takmamı istedi. Ben niye taktığımı sorduğumda bana kızarak ‘giy diyorum sana’ dedi. Ben de arabayı kullanıp Yaycı’ya götürdüm. Ağabeyim Özcan olayı bana arabayı bıraktıktan sonra anlattı. Birlikte yürüyerek eve döndük. Çok geç olduğu için yatıp uyuduk. Sabah kahvaltıda ağabeyim Metin olanları anlattı. Biz ağlamaya başladık. Sonrasında olay jandarmaya intikal etti. Ben gözaltına alındıktan sonra tüm bildiklerimi anlattım.”

    3 KARDEŞ TUTUKLANDI

    Sulh Ceza Hakimliğinde ifadeleri tamamlanan Emrah, Metin ve Özcan Cantemur kardeşler, babalarını öldürdükleri gerekçesiyle tutuklanırken, Ferdi Cantemur ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

  • Baba-oğul gürültü nedeniyle komşularını bıçakladı

    Baba-oğul gürültü nedeniyle komşularını bıçakladı

    Bursa’da Murat Ç. (47) ve oğlu Oğuzhan Ç. (16) gürültü nedeniyle tartıştıkları komşuları Osman Nemutlu (32) ve Yusuf Nemutlu (22) kardeşleri bıçakla yaraladı. Olaydan 2 gün sonra ise Murat Ç.’nin diğer oğlu Mehmet Ç., Yusuf Nemutlu’ya otomobiliyle çarptı. Yaralıların tedavisi yapılırken, zanlılar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Kavga ve kaza anı ise güvenlik kamerasınca kaydedildi.

    Olay, geçen hafta merkez Yıldırım ilçesi Arabayatağı Mahallesi 1. Okul Caddesi’nde meydana geldi. Osman Nemutlu ve Yusuf Nemutlu kardeşler ile Murat Ç. ve oğlu Oğuzhan Ç. arasında gürültü nedeniyle tartışma çıktı.

    Tartışma kısa sürede büyüyerek kavgaya dönüştü. Bunun üzerine evden bıçak alan baba-oğul, iki kardeşe saldırdı. Yusuf Nemutlu ve Osman Nemutlu karnından bıçaklandı. Olay yerine ihbar üzerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi.

    Yaralılar, Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılırken gözaltına alınan şüpheliler de çıkartıldıkları mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Yaralılar Yusuf Nemutlu ve Osman Nemutlu, tedavilerinin ardından taburcu edildi.

    KAVGA ANI KAMERADA

    Gürültü nedeniyle tartışan iki grup arasında çıkan bıçaklı kavga güvenlik kamerasınca anbean kaydedildi. Görüntülere, tarafların tekme ve yumruklarla kavga ederek Murat ile Oğuzhan Ç.’nin iş yerine kaçıp bir kişinin de elinde taşla yanlarına koştuğu anlar yansıdı.

    https://www.dailymotion.com/video/x7y5sqg

    KAVGA İKİ GÜN SONRA DA DEVAM ETTİ

    Taraflar arasında yaşanan kavgadan 2 gün sonra otomobiliyle mahalleye giren Murat Ç.’nin bir diğer oğlu Mehmet Ç. (23) Yusuf Nemutlu’nun sokakta ayakta durduğunu görmesi üzerine çarptı.

    Kameralara yansıyan olaya göre, çarpmanın etkisiyle Yusuf Nemutlu otomobil kaputunun üzerine düşüyor. Daha sonra koşarak olay yerinden kaçıyor.

    Mehmet Ç.’nin kullandığı otomobilden ise bebeğiyle bir kadın inerken etraftan da kazayı görenler olay yerine geliyor.

    Kazanın ardından olay yerine gelen polis ekipleri tarafından Murat Ç.’nin bir diğer oğlu Mehmet Ç. emniyetteki ifadesinin ardından serbest bırakıldı.

  • Antalyalı Noel Baba’nın gerçek hikayesi

    Antalyalı Noel Baba’nın gerçek hikayesi

    Myra Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik, yılbaşında evlere bacadan girerek çocuklara armağan dağıttığına inanılan ‘Noel Baba’nın, yaşamış, gerçek bir kişi olduğunu belirterek, “Orijinali Antalyalı, Demreli olan St. Nikholaos’tur. Antalya’da doğmuş, büyümüş ve ölmüştür. Mezarı da Antalya’dadır” dedi

    Tüm dünya ve Türkiye, koronavirüs salgını başta olmak üzere birçok felaketin yaşandığı 2020 yılını geride bırakmaya hazırlanıyor. Her yeni yılda olduğu gibi 2021 için de hemen her ülkede yılbaşı kutlamalarındaki en önemli simgelerin başında ‘Noel Baba’ geliyor.
    1,6 trilyon dolarlık marka değeriyle dünyanın en değerli markası, geyiklerin sürdüğü kızağı ve evlerin bacalarından girip, çocuklara hediyeler dağıttığına inanılan Noel Baba, Antalya’da doğmuş ve yaşamış gerçek bir kişi.

    RESMİ, KİLİSE DUVARLARINDA

    Antalya’nın Kaş ilçesindeki Patara’da doğan ve yaşamını da Demre ilçesindeki Myra’da sürdüren Noel Baba’nın (St. Nikholaos) hikayesini, Myra- Antik Kenti Kazı Başkanı, Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Nevzat Çevik anlattı.

    Prof. Dr. Çevik, Noel Baba Anıt Müzesi duvarlarındaki freskolardaki çizimlerde, gerçek Noel Baba, Aziz Nikholaos’a ait resmin yer aldığını kaydetti.

    NOEL BABA’NIN GERÇEK HİKAYESİ

    Noel Baba’nın artık bir dünya markası olarak, herkesin bildiği, her eve giren, yılbaşında bütün insanların ve çocukların buluştuğu bambaşka bir fenomen haline geldiğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Çevik, “Esasında Noel Baba’nın gerçek hikayesini biliyoruz. O hikaye Patara’da başlıyor. Oralı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geliyor. Gençliği ve olgun yaşlarında Myra-Demre’ye geliyor, kilisesi ve ruhban okulunu kuruyor ve orada yaşamını sürdürüyor. İznik konsüllüğü de yapıyor. Myra bir merkez, yönetim kenti oluyor, yoğun Bizans ve Hristiyanlık yerleşimi gören bir yere dönüşüyor” dedi.

    PATARA’DA DOĞDU, MYRA’DA YAŞADI

    Aziz Nikholaos’un 270’li yıllarda Patara’da doğduğunu, 342 yılında Myra’da öldüğünü söyleyen Prof. Dr. Çevik, “Öldüğünde Myra’ya gömülüyor, mezarı da Myra’daki kilisesindedir. Bugünkü kilise, o günkü erken kilisenin üzerine yapılmış büyük kilisedir. 6’ncı yüzyılda yine Demre- Karabelli Sion Manastırı’nın kurucusu Sionlu Nikholaos’un hikayesinde de asıl Nikholaos’un hayat hikayesini de öğreniyoruz. Kilisenin duvarlarına yapılan freskolarda da onun hayat hikayesi ve mucizelerinin işlendiğini görüyoruz” dedi.

    1500 YILDIR HAC MERKEZİ

    St. Nikholaos’un Myra’da yerleşmiş, orada ekolünü yaymış, konsül olmuş bir kişi olduğunu anlatan Prof. Dr. Çevik, “Hristiyanların cezalandırıldığı dönemde o da cezalandırılıyor, eziyet çekiyorlar. Roma pagan çünkü o sırada. Büyük Konstantin İmparatorluğu sırasında tekrar özgürlüğünü kazanıyor ve İznik Konsülü’nde üye oluyor. Ama 6’ncı yüzyılda Sion Nikholaos’un Myra’daki esas Nikholaos’un mezarını ziyaret etmesi ve Roselia bayramında sinoduların orada toplanmasıyla daha büyük bir uğrak merkezi haline geliyor ve neredeyse 1500 yıldır bir hac merkezine dönüşüyor” diye konuştu.

    MEZARI ANTALYA’DA

    Myra’nın Ortodoks Hristiyanların hacı olduğu bir merkeze dönüştüğünü kaydeden Prof. Dr. Çevik, bugün de Myra’nın bir hac merkezi olarak inanç turizminde en önemli yeri aldığını söyledi. Bunun nedeninin de bu erken hikayeye bağlı olduğunu belirten Prof. Dr. Çevik, “Hacılar, Aziz Nikholaos’un kilisesi ve mezarını ziyaret ediyor. Demre, her zaman turist ziyaret sayılarında Antalya’da rekor kırıyor. St. Nikholaos, Noel Baba’nın esas temellerini oluşturan bu figür, gerçek bir kişidir, yaşamıştır ve Antalyalıdır. Antalya’da doğmuş, büyümüş ve Antalya’da ölmüştür. Mezarı da Antalya’dadır” dedi.

    KEMİKLERİ 1087’DE KAÇIRILMIŞ

    1087’de bir talihsizlik yaşandığını, İtalyan Barili tüccarların mezarından kemiklerini alıp, Bari’ye götürdüklerini ve adına St. Nikholaos Kilisesi yaptıklarını dile getiren Prof. Dr. Çevik, sonrasında Bari’nin de bir inanç merkezi haline geldiğini ve ardından dünyanın birçok ülkesinde bine yakın St. Nikholaos kilisesi kurulduğunu anlattı.

    Prof. Dr. Çevik, kemiklerin 1087’de Bari’ye götürülmesiyle beraber aslında St. Nikholaos’un Anadolu’daki lokal yaygınlığının ötesinde dünyaya yayılarak, tamamen evrensel bir aziz haline geldiğini kaydetti.

    ÇOCUKLARA ARMAĞAN VEREN BİRİ

    St. Nikholaos’un, yılbaşında Noel meselesine de taşınan, çocukların koruyucusu ve onlara armağan veren biri olduğuna inanıldığını hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Çevik, “Bu armağan verici özelliğinden dolayı bugün yılbaşında, anlatılan modern hikayelerde bacadan gelip çocuklara armağanlar dağıtan aziz haline gelmesi, aslında onun o özelliğinden kaynaklanıyor. Başka mucizeleri de var ama Noel Baba olmasının esas nedeni buna bağlıdır. Bugünkü dünyada yaygın olan Noel Baba görüntüsünün hikayesi ise başka” diye konuştu.

    İLK SEKÜLER ÇİZİMİ 1863’TE

    Hollandalıların 17’nci yüzyıldan sonra St. Nikholaos’u Amerika’ya taşıdığını belirten Prof. Dr. Çevik, “Hollandalılar kurduğu için eski adı New Amsterdam olan Newyork’a götürüyorlar. Bu şekilde Amerikan kıtasına da taşınmış. Asıl Nikholaos’un bugünkü marketing markası haline gelmesi ve kırmızılı giysiler içinde onu görmeye başlamamızın hikayesi de orada başlıyor. 1929’da büyük ekonomik kriz çıkıyor ve satış yapamayan markalar yol aramaya başlıyor. Aslında Thomas Nast 1863’te ilk karikatür çizimlerini yapıyor, çok dini mesaj vermeyen, biraz daha seküler çizimler” dedi.

    EKONOMİK KRİZDE NOEL BABA

    Bu krizde Coca Cola’nın ekonomik darlıktan çıkmak için yeni bir yol aradığını kaydeden Prof. Dr. Çevik, Noel Baba’nın ortaya çıkışını şöyle anlattı:

    “Krizden bir yıl sonra 1930’da İsveçli sanatçı Haddon, yeni Noel Baba çiziyor. Artık Haddon’un çizdiği Noel Baba kırmızı giysiler içinde, kukuletalı bildiğiniz Noel Baba’nın rengini oluşturuyor. Giysilerin rengi, Coca Cola’nın rengi doğal olarak. O daha da tam seküler, piyasada saniyede 10 bin sattığını bildiğimiz Coca Cola meselesi aslında böyle doğuyor ve o ekonomik krizde yolunu böyle buluyor”

    KAPİTALİZMİN YARATTIĞI BİR MARKETİNG

    Prof. Dr. Çevik, bugünkü kırmızı giysili Noel Baba’nın tamamen kapitalizmin yarattığı bir marketing markası olarak kullanıldığını, dünyanın bildiği ve saygı duyduğu Noel Baba figürü kullanılarak reklam yapıldığını kaydetti. Yılbaşında Noel Baba’nın en çok anılan figür olduğunu da söyleyen Prof. Dr. Çevik, “Bütün AVM’lerde, her yerde Noel Baba her şeyi satıyor. Cep telefonu ve bilgisayarları bile Noel Baba satıyor. Artık her sektörde kullanılıyor” diye konuştu.

    ORİJİNALİ DEMRELİ ST. NİKHOLAOS

    Bir gelenek olarak eski yıl bittiği, yeni yıl başladığında bütün dünya ve toplumlarda onun bir sevinç anı oluşturduğunu vurgulayan Prof. Dr. Çevik, “Noel Baba’nın yılbaşında armağan dağıtması imajının güçlendirilmiş olması nedeniyle de böyle bir algının çoğalması anlaşılabilir görünüyor. Ama Noel Baba dediğiniz hayali bir canlı değildir. Orijinali Antalyalı, Demreli olan St. Nikholaos’tur. Mezarı da kilisesi de Demre’de olan, her şeyiyle bizim topraklarımıza ait bir kültür figüründen bahsediyoruz. Noel Baba’nın doğumu tamamen St. Nikholaos’un varlığına bağlı gelişmiştir” dedi.

    KALAN KEMİKLERİ ANTALYA MÜZESİ’NDE

    Myra’daki kiliseden çıkartılan ve bugün İtalya ve Antalya’da Aziz Nikholaos’a ait kemikler olarak sergilenen kemiklerin, ‘Gerçekten St. Nikholaos’a aittir’ demenin yanlış olacağına dikkati çeken Prof. Dr. Çevik, “Çünkü ona ait bir kemiği gerçekten bilsek karşılaştıracağız DNA analizleriyle ama sonuçta kilisedeki en önemli mezar içindeki yatan kişinin St. Nikholaos olması beklenir. O mezar içindekilerin 1087 yılında Bari’ye taşınması nedeniyle St. Nikholaos olduğuna inandık. Bizde de kalan parçaları var, Antalya Müzesi’nde korunuyor ve sergileniyor” dedi.

    “KEMİKLERİN PEŞİNDEYİZ”

    1087’de Bari’ye kaçırılan kemiklerin iadesi için İtalya’ya resmi yazı gönderildiğini de hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Çevik, “Çünkü bir insan nerede gömülmek istiyorsa orada bulunması lazım. Adam, ‘Ben Myra’da yaşadım, oralıyım, kilisem- mezarım orada, buraya gömün beni’ demiş. Oraya gömmüşler ve sonra bunu alıp, kaçırmak ve ona ait olmayan başka bir ülkeye götürmek ve orada bulundurmak doğru değil. Hümanizme de inanca da her şeye aykırı bir şey. Onun için o kemiklerin geri gelmesini de istemiştim ama bunu verme ihtimalleri elbette yok. Buna izin verileceğini sanmıyorum ama onun peşinde olduğumuzu bilsinler” diye konuştu.

  • Bursa’da yine sahte alkol faciası: 2 kişinin durumu ağır

    Bursa’da yine sahte alkol faciası: 2 kişinin durumu ağır

    Bursa’da sahte alkol kullanarak zehirlendiği iddia edilen 2 kişi hastaneye kaldırıldı. Yoğun bakıma alınan Mehmet S.(62) ve Kenan Ç.(56)’nin körlük yaşadığı ve hayati tehlikelerinin sürdüğü öğrenildi.

    Olay, Osmangazi ilçesi Kuruçeşme Mahallesi Sakarya Caddesi’nde meydana geldi. Akşam saatlerinde evinde içki içen Mehmet S. saat 04.30 sıralarında fenalaştı.

    Evde bulunan akrabalarının ihbarı üzerine olay yerine polis ve sağlık ekibi sevk edildi.

    Sağlık ekiplerinin olay yerindeki ilk müdahalesinde körlük yaşadığı tespit edilen Mehmet S., Çekirge Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

    PET ŞİŞE İÇERİSİNDEKİ MADDEDEN ALINAN NUMUNE İNCELEMEYE ALINDI

    İnegöl’ün kırsal Konurlar mahallesinde gece saatlerinde meydana gelen olayda ise Kenan Ç., henüz nereden aldığı tespit edilemeyen pet şişedeki içkiyi içti.

    Bir süre sonra fenalaşan ve körlük yaşayan Kenan Ç. akrabaları tarafından İnegöl Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.

    Tedavi altına alınan Kenan Ç.’nin sahte alkol nedeniyle zehirlendiği tespit edildi.

    Sahte alkol olduğu iddia edilen pet şişeden numune alan ekipler maddeyi incelenmek üzere İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’ne teslim etti.

    Yoğun bakıma alınan Mehmet S. ve Kenan Ç.’nin sağlık durumlarının ciddiyetini koruduğu öğrenildi. Polis iki olayla da ilgili soruşturma başlattı.

  • Bursa Kent Ormanı’nda facia! 10 at yanarak öldü

    Bursa Kent Ormanı’nda facia! 10 at yanarak öldü

    Bursa Atatürk Kent Ormanı’nda ahırlarda çıkan yangında yürek burkan manzaralarla karşılaşıldı. Yangın itfaiyenin 1 saat süren müdahalesiyle kontrol altına alınırken, 10 atın öldüğünün anlaşılması büyük üzüntü yarattı.

    Bugün saat 04.00 sıralarında Nilüfer ilçesi Gümüştepe Mahallesi’nde bulunan Atatürk Kent Ormanı’ndaki ahırlarda yangın çıktı. Çıkış nedeni henüz belirlenemeyen yangın kısa sürede büyürken, ormanlık alandan alevler yükseldiğini gören vatandaşlar durumu itfaiyeye bildirdi. İhbar üzerine bölgeye çok sayıda itfaiye ve polis ekibi sevk edildi.

    Alevlerin, Atatürk Kent Ormanı’nda bulunan ve içerisinde atların bulunduğu ahırdan yükseldiğini tespit eden ekipler, söndürme çalışması başlattı. İtfaiye ekipleri, alevlerin çevrede bulunan kümeslere ve ormanlık alana sıçramaması için yoğun çaba sarf etti.

    Yangın, itfaiye ekiplerinin yaklaşık 1 saat süren çalışması sonucu söndürülürken, yürek burkan manzara ile karşılaşıldı. Yangın sonucu, ahırlardaki 10 at ölürken, ahırlar tamamen küle döndü. İtfaiye ve polis ekipleri yangının çıkış sebebini belirlemek için inceleme başlattı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.

  • Türkiye’de son 24 saatte 27 bin 515 vaka tespit edildi

    Türkiye’de son 24 saatte 27 bin 515 vaka tespit edildi

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Türkiye’nin 17 Aralık 2020 tarihli günlük koronavirüs hasta tablosunu açıkladı.

    Türkiye’de son 24 saatte 206.102 test yapıldı, 27.515 kişinin koronavirüs testi pozitif çıktı, 243 kişi hayatını kaybetti. 30.494 kişi daha iyileşerek sağlığına kavuştu.

    Ağır hasta 5 bin 803 oldu, 30 bin 494 kişinin Kovid-19 tedavisinin/karantinasının sona ermesiyle iyileşen sayısı 1 milyon 721 bin 607’ye yükseldi.

    “AĞIR HASTA SAYISI UZUN BİR ARADAN SONRA DÜŞTÜ”

    Bakan Koca; “Bugün tespit edilen 4.209 hastamız var. Ağır hasta sayımız uzun bir aradan sonra düştü. Aktif hasta sayısı da azalmaya devam ediyor. Tedbir ve kısıtlamalar netice vermeye başladı. Bunu sürekli hale getirecek olan bizleriz. Sonuç alana kadar mücadele edelim”

  • Başkan Aktaş’tan Covid-19 güvencesi

    Başkan Aktaş’tan Covid-19 güvencesi

    Yılın son meclis toplantısında Bursa’daki salgın bilançosuna değinen Başkan Alinur Aktaş, Büyükşehir Belediyesi olarak süreç sona erene kadar Bursalıların yanında olmayı sürdüreceklerini söyledi.

    Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Aralık ayı meclis toplantısı, Başkan Aktaş yönetiminde gerçekleştirildi. Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi (Merinos AKKM) Yıldırım Beyazıt Salonu’nda yapılan toplantıda meclis üyelerine hitap eden Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, 2020 yılında Bursa’da covid-19 konusunda yapılan çalışmalara değindi.

    “Bursalı hemşerilerimizi yalnız bırakmayacağız”

    Başkan Alinur Aktaş, 10 aylık süreçte Bursa’da 3 bin 514 kişinin salgın nedeniyle hayatını kaybettiğini belirterek, süreç sona erene kadar Bursalıları yalnız bırakmayacaklarını ifade etti.

    Depremler, yangınlar, sel olayları ve salgın gibi hayatı olumsuz etkileyen birçok olay nedeniyle 2020 yılının Bursalılar için zorlu geçtiğini belirten Başkan Aktaş, operasyon bölgelerinden gelen şehit haberleriyle derinden üzüldüklerini hatırlatarak, “Bu vesileyle 2020 yılı içerisinde aramızdan ayrılan tüm vatandaşlarımıza, şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum” dedi. 2021 yılının ‘hayatın ritmini bozan olaylar yerine’ Bursa ve Türkiye’nin kalkınmasının güçlendiği, tüm vatandaşlar için sağlık ve afiyet içerisinde geçmesi dileğinde bulunan Başkan Aktaş, “Ümit ediyorum, zira ümitsizlik bize yakışmaz. Tarihimiz boyunca olduğu gibi her zorluğun üstesinden ‘el ele vererek, bir ve beraber olarak’ geleceğimize inanıyorum” diye konuştu.

    Vatandaşa maske, mesafe, temizlik uyarısı

    Başkan Alinur Aktaş, pandemi sürecinin devam ettiğini, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı veriler doğrultusunda, rehavete kapılmadan tedbirlerin ‘kesintisiz’ uygulanması gerektiğini kaydetti.

    Bursalılar için her zaman ‘Doğru yoldasın Bursa. Maskeni tak, mesafeni ayarla, temizliğini unutma’ çağrısını yinelediklerini söyleyen Başkan Aktaş, salgın süreci boyunca Büyükşehir Belediyesi olarak ihtiyacı olan tüm vatandaşların yanında olmaya gayret ettiklerini vurguladı.

    Başkan Aktaş, “Bu dönemde vatandaşlarımıza ve sağlık çalışanlarımıza vitamin desteği, esnaflarımıza destek paketi, kiralar konusunda bazılarından hiç almama bazılarına ise yüzde 50 indirim uygulama, süreçten olumsuz etkilenen esnafımızın mesken su faturalarında yine yüzde 50 indirim, plazma seferberliği gibi desteklerle süreci rahatlatmaya çalışıyoruz. Salgın normal seyrine dönünceye kadar Büyükşehir Belediyesi olarak Bursalıların yanında olmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

    Ayın kurumuna teşekkür plaketi

    Başkan Aktaş, meclis toplantısında Aralık’ta ayın kurumu olarak Bursa Toyota Club’un belirlendiğini açıkladı. Bursa Toyota Club çatısı altında bir araya gelen otomobil tutkunlarının sosyal sorumluluk projesi kapsamında iki engelli vatandaşa akülü araç hediye ettiğini hatırlatan Başkan Aktaş, “Haftada bir gün sanal ortamda buluşan grup üyeleri, farklı farklı sosyal sorumluluk etkinlikleriyle ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşuyor. Duyarlılıkları nedeniyle kendilerine teşekkür ediyoruz” açıklamasında bulundu. Başkan Aktaş, Bursa Toyota Club Başkanı Yasin Altın ve Başkan Yardımcısı Tolga Çevikel’e meclis üyelerinin huzurunda teşekkür plaketi takdim etti.

  • Bursa’da 3 gündür kayıp  olan yaşlı adamdan acı haber

    Bursa’da 3 gündür kayıp olan yaşlı adamdan acı haber

    Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde, 3 gündür haber alınamayan ve bulunması için arama çalışması yürütülen Fehmi Arık’ın (72) saat 15.00 sıralarında cansız bedenine ulaşıldı. Arık’ın bazı eşyalarının da yanında olduğu belirtildi.

    İlçe kırsalındaki Soğucak Mahallesi’nde yalnız yaşayan Fehmi Arık’a (72) geçen pazartesi yemek götüren komşuları, bu kişinin evde olmadığını fark etti.

    Çevrede arama yapan ancak Arık’ı bulamayan mahalle sakinleri, durumu jandarmaya bildirdi.

    Bunun üzerine Mustafakemalpaşa Jandarma Komutanlığı ile Jandarma Arama Kurtarma (JAK), AFAD, ANDA Arama Kurtarma, AKUT Arama Kurtarma Derneği, İnegöl Doğal Afetler Arama Kurtarma (İNDAK) ve Yıldırım Arama Kurtarma ekiplerince dün arama çalışması başlatıldı.

    Yaklaşık 50 kişilik ekip ile iz takip ve kadavra köpeklerinin de katıldığı arama çalışmalarında, ormanlık alanda bir şapka bulundu.

    Çalışmalar, Fehmi Arık’a ait olduğu belirlenen şapkanın görüldüğü bölgede yoğunlaştırıldı.

    Ekipler tarafından bulunan Arık’ın cesedi, otopsi için Bursa Adli Tıp Kurumu morguna gönderildi.

     

  • Hemşirelere ‘Ben Salağım’ yazdıran Başhekim görevden alındı

    Hemşirelere ‘Ben Salağım’ yazdıran Başhekim görevden alındı

    Antalya Kumluca Devlet Hastanesi Başhekim Dr. Ayşegül Alkan’ın, görev yerini terk ettikleri gerekçesiyle 2 hemşireye 500 kez, “Ben salağım, servisimden başka servise gittim” yazdırdığı iddiası üzerine Sağlık Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğü soruşturma başlattı. Başkehim Dr. Alkan ise iddiaların gerçeği yansıtmadığını savunarak, “Saygı ve meslek etiği çerçevesinde tepkimi sözlü olarak ve asla hakaret içermeyen şekilde görev yerini terk eden personele gösterdim” dedi. İl Sağlık Müdürlüğü, Dr.Alkan’ın görevinden alındığını açıkladı.

    Kumluca Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Ayşegül Alkan, 13 Aralık günü servis kontrolleri sırasında, hemşireler Merve Şahiner Çalışkan ve Ayşe Yetkin’in yerlerinde olmadığını belirledi. İddiaya göre Başhekim Alkan, diğer birim müdürlerinin de olduğu bir ortamda azarladığı hemşirelere, görev yerini terk ettikleri gerekçesiyle kağıda 500 kez, “Ben salağım, servisimden başka servise gittim” yazmalarını söyledi.

    Hemşireler Çalışkan ve Yetkin ise, görev yerlerini terk etmediklerini öne sürerek, yazıyı yazmaya karşı çıkıp, resmi disiplin yönetmeliğinin uygulanmasını talep etti. Başhekim Alkan’ın talebi kabul etmemesi üzerine 2 hemşire, 7 A4 kağıdına 500 kez “Ben salağım, servisimden başka servise gittim” yazdı. Altına da “Başhekimin ısrarı ile kaleme alınmıştır” notunu düştü.

    İKİ SORUŞTURMA BİRDEN

    Daha sonra hemşireler Merve Şahiner Çalışkan ve Ayşe Yetkin, mobbinge uğradıklarını belirterek, Başhekim Dr. Ayşegül Alkan hakkında İl Sağlık Müdürlüğü’ne şikayette bulundu.

    Sağlık Müdürlüğü iddialar üzerine geniş kapsamlı inceleme başlatırken, Sağlık Bakanlığı da duruma el koydu. Başhekim Dr. Ayşegül Alkan hakkında hem bakanlık hem de İl Sağlık Müdürlüğü’nce açılan soruşturmanın sürdüğü öğrenildi.

    BAŞHEKİM ALKAN: TEPKİMİ SÖZLÜ OLARAK GÖSTERDİM

    Başhekim Dr. Ayşegül Alkan ise iddialara yaptığı yazılı açıklamayla yanıt verdi. 13 Aralık günü saat 13.30 sıralarında Kumluca ve çevresinde meydana gelen aşırı yağışlar neticesinde hastanenin acil servisi ile ek bina inşaatı arasında kalan bölümde toprak kayması meydana geldiğini belirten Başhekim Dr. Alkan, açıklamasında şunları anlattı:

    “Bu nedenden ötürü güvenlik gerekçesiyle acil servis, hastanemiz poliklinik girişine taşınmıştır. Bu durumla ilgili gerekli bilgilendirmeler kaymakamlığımız ve Antalya İl Sağlık Müdürlüğü’ne ivedilikle yapılmıştır. Yapılan bilgilendirmeler sonrası Antalya İl Sağlık Müdürlüğü Kamu Hastaneleri Başkanı Sayın Op. Dr. Mehmet Akdağ saat 15.00- 16.00 civarında hastanemize gelerek acil serviste meydana gelen toprak kayması ile ilgili hasar tespit çalışması yapılmış ve poliklinik girişine taşınan acil serviste incelemelerde bulunularak, tarafımca bilgilendirmeler yapılmıştır. Kamu Hastaneleri Başkanı Sayın Op. Dr. Mehmet Akdağ taşınma süreci bitinceye kadar hastanemizden ayrılmayarak gerekli desteğini bize göstermiştir. Bu taşınma esnasında Covid-19 pandemisi kapsamında kurulan klinik ve tedavi alanlarını da Kamu Hastaneleri Başkanı Sayın Op. Dr. Mehmet Akdağ ziyaret etmek istemiş, bu alanlar ziyaret edilirken, pandemi servisinde görevli iki hemşirenin yerinde olmadığı tarafımca tespit edilmiştir. Kamu Hastaneleri Başkanı Sayın Op. Dr. Mehmet Akdağ hastanemizden ayrıldıktan sonra; pandemi kliniğine giderek yaşadığımız toprak kaymasına bağlı taşınma süreci, bir üst amirimin önünde düşürüldüğüm üzücü durum ve daha da önemlisi pandemi süresince en önemli tedavi ünitelerinden olan pandemi kliniğinde sağlık personellerinin bulunmamasına bağlı olarak saygı ve meslek etiği çerçevesinde tepkimi sözlü olarak ve asla hakaret içermeyen şekilde görev yerini terk eden personele gösterdim.”

    ‘OLAY GERÇEĞİ YANSITMAMAKTADIR’

    Söz konusu hemşirelerin o sırada bir alt katta bulunan klinikte bir hastanın düşmesine müdahale amaçlı klinikte olmadıklarını belirttiklerini aktaran Başhekim Dr. Ayşegül Alkan, “Ancak hastanemizde 13.12.2020 tarihli hasta düşmesine bağlı olay bildirimi yapılmadığı tarafımca tespit edilmiştir. Buna ek olarak özellikle Covid-19 tedavisi gören hastaların klinik bulgularının ani değişiklik gösterebileceği, bu nedenle bir klinikte görevli iki hemşirenin kişisel ihtiyaçları için bile olsa aynı anda yerinde bulunmaması kabul edilebilir bir durum değildir. Saygıdeğer kamuoyuna ve değerli basın mensuplarına önemle belirtmek isterim ki sosyal medyada gündem olan ve Kumluca Devlet Hastanesi’nde yaşandığı iddia edilen tarafımla ilgili olay gerçeği yansıtmamaktadır.”

    ‘GERÇEKDIŞI İDDİALAR SOSYAL MEDYADA BİR ÇIĞ GİBİ BÜYÜDÜ’

    Bu şekilde gerçek dışı iddialarla gündeme gelmenin üzüntüsü içinde bulunduğunu aktaran Başhekim Dr. Alkan, “Maalesef gerçek dışı iddialar sosyal medyada bir çığ gibi büyüyerek, tarafıma karşı yürütülen bu algı operasyonu tüm fedakar sağlık çalışanlarımızı ve nihayetinde mensubu olduğum Sağlık Bakanlığı’nı hedef almaktadır.

    Söz konusu gerçek dışı iddialar nedeniyle derin bir üzüntü içerisinde olsam da yaşanan olayların ülkemiz ve tüm dünyada yaşanan Covid-19 salgınına karşı verdiğimiz kararlı mücadelemizi asla sekteye uğratmayacağını ve aynı kararlılıkla Kumluca halkının sağlığı için mücadele etmeye devam edeceğimi saygılarımla kamuoyunun bilgisine sunarım” dedi.

    BAŞHEKİM GÖREVDEN ALINDI

    Başhekim Uzm. Dr. Ayşegül Alkan görevden alındı. İl Sağlık Müdürlüğü’nden konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamada, “Antalya’da Kumluca Devlet Hastanesi’nde gerçekleşen ve tüm basında yer alan haber üzerine yapılan inceleme ve soruşturma sonucu Kumluca Devlet Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Ayşegül Alkan başhekimlik görevinden alınarak asli görevine iade edilmiştir” denildi.

    SAĞLIK BAKANI KOCA’DAN İLK AÇIKLAMA

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Antalya Kumluca Devlet Hastanesinde yaşanan müessif olayla ilgili Bakanlığımız derhal harekete geçerek duruma el koymuştur. Görev yerinden ayrıldığı gerekçesiyle iki hemşiremize başhekim tarafından verildiği ileri sürülen cezai uygulamanın kabul edilmesi mümkün değildir.

    Her türlü görev ihmali ve hatalı davranış karşısında ne tür bir işlem yapılacağı ilgili mevzuatımızda belirtilmiştir. Kimsenin bunun dışında bir işlem yapma, yargılamayı kendisi yaparak kendi belirlediği bir cezayı uygulamaya hakkı yoktur.

    Özellikle bütün sağlık çalışanlarımızın özveri ile mücadele yürüttüğü bu dönemde Bakanlığımızın herhangi bir sağlık personelimizi incitecek bir fiile bile tahammül etmeyeceği bilinmelidir.

    Söz konusu olay duyulur duyulmaz, Antalya İl Sağlık Müdürlüğümüz ve hemen ardından Bakanlığımız tarafından soruşturma başlatılarak Antalya Kumluca Devlet Hastanesi Başhekimi Uz. Dr. Ayşegül Alkan başhekimlik görevinden uzaklaştırılmıştır. Yürütülen disiplin soruşturmasının sonucu beklenmeksizin Alkan’ın başhekimlik sözleşmesi feshedilerek görevine son verilmiştir”

  • Eski Bakan Kılıçturgay, Bursa’da toprağa verildi

    Eski Bakan Kılıçturgay, Bursa’da toprağa verildi

    Bursa’da tedavi gördüğü hastanede 91 yaşında hayatını kaybeden eski Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kaya Kılıçturgay’ın cenazesi defnedildi.

    Kılıçturgay’ın naaşı, Türk bayrağına sarılı tabutla Hamitler Kent Mezarlığı’na getirildi.

    Mezarlıktaki Celal Karakaş Camisi’nde Kılıçturgay için askeri tören düzenlendi.

    Kaya Kılıçturgay’ın cenazesi, yakınları ile Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Rektörü Prof. Dr. Saim Kılavuz, askeri yetkililer ve vatandaşların katılımıyla kılınan cenaze namazının ardından toprağa verildi.

    Prof. Dr. Kaya Kılıçturgay

    İzmir’de 1929 yılında dünyaya gelen Kılıçturgay, 1953’te Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdikten sonra askeri hekim olarak çeşitli kıta görevleri yaptı.

    Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile BUÜ Tıp Fakültesinde öğretim üyeliği ve yöneticilik yapan Kılıçturgay, 23 Aralık 1981-13 Aralık 1983 tarihlerinde Sağlık Bakanlığı görevini yürüttü.

    BUÜ Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadık Ayhan Kılıçturgay’ın da babası olan Kaya Kılıçturgay’ın tıp alanında çeşitli kitapları bulunuyor.