Etiket: manşet

  • Bursa’da belediye başkan yardımcısı koronadan öldü

    Bursa’da belediye başkan yardımcısı koronadan öldü

    Bursa Gemlik Belediye Başkan Yardımcısı Bayram Demir koronavirüs sebebiyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

    Bursa Gemlik Belediye Başkan Yardımcısı Bayram Demir koronavirüs kurbanı oldu. Demir, Kovid-19 nedeniyle bir süredir hastanede tedavi altındaydı.

    Gemlik Belediyesi sosyal medya hesabından yapılan açıklamada;

    “Değerli ağabeyimiz, Kurşunlu eski Belediye Başkanımız ve Gemlik Belediye Başkan yardımcımız Bayram Demir’i kaybetmenin tarifsiz üzüntüsünü yaşıyoruz. Bayram başkanımıza yüce Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyoruz. Allah rahmet eylesin.” 

    BAYRAM DEMİR KİMDİR?

    15 Mayıs 1956 Kurşunlu doğumlu. Ankara, Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü mezunu. 1981 ile 1994 yılları arasında Türkçe öğretmeni olarak çalıştı. Mersin, Şanlıurfa ve Bursa’da görev yaptı. 1994 yılından beldelerin kapandığı 2009 yılına kadar üç dönem Kurşunlu Belediye Başkanı 2019 yılında Gemlik Belediye Meclisi Üyesi olarak seçildi. Gemlik Belediye Başkan Yardımcılığı görevini sürdürüyordu.

  • Kısıtlamalar genişleyecek mi? Erdoğan’dan net cevap

    Kısıtlamalar genişleyecek mi? Erdoğan’dan net cevap

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, ‘Kısıtlamalar genişleyecek mi’ sorusuna “Bizim Bilim Kurulu’nda öyle bir şey yok. Bizim Bilim Kurulu’nun bize söylediği, şu anda hafta sonlarında, yani cuma akşamı 9’dan itibaren pazartesi sabahı 5’e kadar eve kapanalım. Dediği bu. Buna uyuyoruz.” yanıtını verdi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, hem iç hem de dış politika, koronavirüs süreci ve ekonomi ile ilgili gelişmelere dair önemli mesajlar verdi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme ilişkin açıklamaları ve kendisine yöneltilen sorulara yanıtları şöyle:

    “Karabağ Zaferi, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin tarihinde bir dönüm noktasıdır. “Tek millet, iki devlet” ilkesi, Azerbaycan’la dayanışmamızın temel felsefesidir. Bu birlik ve beraberlik Karabağ’ın özgürleştirilmesiyle adeta taçlanmıştır.

    Karabağ Zaferini getiren 44 günlük mücadele süreci boyunca biz anbean Azerbaycan’ın yanında olduk. Ben sürekli süreci bizzat takip ettim. Başta Dışişleri Bakanım, Millî Savunma Bakanım, Millî İstihbarat Teşkilâtı Başkanım olmak üzere arkadaşlarım ilişkileri sürekli diri tuttular. Bunun yanında, diğer ekiplerimizin oraya gidiş gelişleriyle, süreci yakından takip ettik. İlham Aliyev kardeşimle sürekli telefon diplomasimizi ayakta tuttuk. Arkadaşlarımız da sürekli sahada ve masada yoğun bir mücadele verdiler. Bu 44 günün perde arkası eminim yazılacaktır. Zaman, bu işin çok ciddi bir şahidi olacaktır.

    “KAFKASLARIN TARİHİNDE YENİ BİR SAYFA AÇILMIŞTIR”

    Karabağ Zaferi ile Kafkasların tarihinde yeni bir sayfa açılmıştır. İnanıyorum ki bundan sonra bölge tarihi yeni bir istikamette şekillenecektir. Üzerinde çalıştığımız 6’lı platform herkes için kazan-kazan imkânı sağlayacak bir girişimdir. Ermenistan da bu sürece katılır ve olumlu adımlar atarsa Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde de yeni bir sayfa açılabilir. Yeni imkanlar doğduğu takdirde şüphesiz ki burada Ermenistan’ın kazancı da ciddi manada artacaktır. Bundan en çok da Ermenistan kazanacaktır.

    Azerbaycan ziyaretimizde ikili ilişkilerimizi de ele aldık ve 5 anlaşma imzaladık. İlişkilerimizi bundan sonra da her alanda geliştirmeye devam edeceğiz. “BMC AZ Şirketi ile Azerbaycan Otoyolları Devlet Acenteliği Arasında Anlaşma Protokolü”, “BMC Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ile Bakü Ulaşım Başkanlığı Arasında Anlaşma Protokolü”, “Azerbaycan Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Geliştirilmesi Ajansı ile Türkiye Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Arasında Mutabakat Zaptı”, “Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Medya Alanında Stratejik İş Birliğine İlişkin Mutabakat Zaptı” imzaladık. Ayrıca, “Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında 25 Şubat 2020 Tarihinde Bakü’de İmzalanan Karşılıklı Vize Muafiyetine Dair Anlaşma’ya Getirilen Değişikliklere Dair Protokol” de imzalandı. Yani artık pasaportla değil kimlik kartı ile gidiş gelişlerin yapılabileceği bir süreç olacak. Adeta Kuzey Kıbrıs ile olan gidiş gelişlerdeki uygulamayı burada da yapmış olacağız.

    Bu anlaşmaların dışında, özellikle karşılıklı yatırımların artırılması hususunda, ticaret ve turizm alanlarında çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız. Karabağ’ın yeniden inşasında biz Türkiye olarak önemli bir rol oynayacağız. Gerek alt yapıda gerek üst yapıda atacağımız adımlar olacak. İnşallah bir yıla varmadan özellikle Karabağ bölgesinin yeniden şekillenmesini sağlayacak adımların atılması yönünde bir karara da değerli kardeşim İlham Aliyev’le varmış bulunuyoruz”

    6’LI PLARTFORM

    6’lı platformdan bahsettiniz. Sayın Aliyev’in önerisiydi. Siz de destekleyen mesajlar verdiniz. Ermenistan’a yönelik de bir çağrınız var. Rusya’nın yaklaşımı ne bu konuda? Sayın Putin’le görüştünüz mü?

    Sayın Putin buna olumlu yaklaşıyor. Aramızdaki telefon görüşmesinde, benim kanaatimin ne olacağını sordu. Ben de “Sayın İlham Aliyev buna olumlu yaklaştıktan sonra benim açımdan da buna olumlu yaklaşmak önemlidir” dedim. Hatta burada Gürcistan da gündeme geldi. “Bu çalışmayı olgunlaştıralım” dedik. Kendilerine, buradaki basın toplantısında da ifade ettiğim gibi, “Eğer Ermenistan bu süreci olumlu istikamette geliştirecek olursa, biz kapalı olan kapılarımızı da Ermenistan’a açarız. Çünkü bizim tek derdimiz, özellikle halklar arasındaki bölgesel barışa bir destek sağlamaktır. Burada da biz bölgesel barışı düşünüyorsak, bunu ele alıyorsak ve bu 6’lı platform bunu getirecekse, bize düşen görev de zaten bu kapıları açmaktır. Türkiye bu olgunluğa erişmiş bir ülkedir. Bizim siyaset anlayışımızda da bu zaten vardır” dedik. Sayın Putin de bundan çok çok memnun oldu. İlham Aliyev kardeşimiz de “Siz ne derseniz ben ona uyarım” dedi. Bu şekilde mutabık kaldık.

    “MACRON’UN BU SÜRECE OLUMLU KATKISI OLMAMIŞTIR”

    Dağlık Karabağ’da yaklaşık 30 yıldır süren bir işgal var. Bu işgal sonlanır sonlanmaz Fransa Parlamentosu’ndan “Dağlık Karabağ’daki sözde yönetimi tanıma kararı” çıktı. Fransa’nın tavrını nasıl yorumlarsınız? Fransa bölgede ne istiyor?

    Çok açık ve net konuşacağım; Minsk Üçlüsü içerisinde dönem başkanlığını yürüten Macron’un bu sürece olumlu bir katkısı maalesef hiç olmadı. Burada da ne yazık ki Fransa’nın Cumhurbaşkanı olarak hakikaten acemice tavırlar içerisinde. Çok acemice attığı adımlar sebebiyle de şu anda burada her şeyi birbirine kattı.

    Dikkat ediyorum; Macron’un siyasi yaşamında her yerden bir şeyler elde etme veya çıkarma gayreti var. Bakıyorsunuz; Lübnan’da her taraf yanmış yıkılmış, Macron Lübnan’a oradan talimatlar veriyor, oradan iş çıkarmaya çalışıyor. Yani hep durumdan vazife çıkarma gibi bir gayret içerisinde. Ne oldu? Halk Lübnan’dan bunu adeta kovdu. Aynı şeyi darbeci Hafter’in yanında yer almak suretiyle Libya’da yaptı. Bir Berlin Konferansı yaşandı. Darbeci Hafter’i Birleşmiş Milletler tanımıyor ama sen onun yanında yer alıyorsun! Sen demokrasiden yana mısın, darbelerden yana mısın? Öbür tarafta ise meşruiyeti olan bir Serrac var. Senin Serrac’ın yanında yer alman lazım. Ama almadı. Orada durumdan vazife çıkarmak suretiyle bizimle dalaşmaya başladı. Orada bizim bir sivil gemimize saldırma ve bu sivil gemimize bir suç isnat etme yoluna gitti. Halbuki hiç alakası yok. Ama “Oradan ben nasıl Türkiye’ye bir çamur atarım?” hesabı yaptı. Her şey ortaya konuldu, açıklandı ama o buna rağmen çeşitli ülkelerle irtibatlar kurarak oradan bize çamur atmaya kalkıştı. Tutmadı tabi. Yani Macron böyle bir karakter.

    Dolayısıyla şu anda Azerbaycan’la ilgili attığı adımlarda da hesapları burada da tutmadı. Özellikle Sayın Aliyev buradaki duruşuyla Macron’un hesaplarını alt üst etti. Bunun zararı kime olacak? Fransa’ya olacak. Niye? Fransa bugüne kadar attığı adımlarla ilgili, örneğin çeşitli anlaşmalar vesaire dışında, belki Azerbaycan-Fransa ilişkilerini bitirmiş olacak. Siyasi acemilik budur. Siyasetin acemiliği budur. Macron da bir siyaset acemisidir. Zaten şu andaki tüm kamuoyu araştırmalarında da kendisini bitirmiş durumdadır.

    “DAYANIŞMAMIZ HER ALANDA DEVAM EDECEK”

    Rus barış gücünün Karabağ’a gelmesiyle alakalı Azerbaycan kamuoyunda bir endişe söz konusuydu. Türkiye’nin sürece dahil olmasıyla bu endişe biraz giderildi. Bundan sonraki süreçte, Azerbaycan Türkleri, bu endişelerinin tamamen giderileceği şekilde, Türkiye’nin fiili varlığını görebilecek mi?

    Biliyorsunuz bizim zaten Azerbaycan’la askeri eğitim noktasında da bir anlaşmamız var. Son olarak bu anlaşmayı zaten Meclisimizden de geçirmiş bulunuyoruz. Bu iş birliğimizle de bir defa eğitim-öğretim noktasındaki anlaşma aramızdaki dayanışmayı çok daha farklı bir platforma taşıyacaktır. Bununla ilgili Rusya’yla da aramızdaki bağları bir dayanışma içerisinde adeta pekiştirdik. Bunu Sayın Putin’le de görüştük. Türkiye şu anda Azerbaycan topraklarında bu eğitimi-öğretimi yapabileceği gibi, zaten Azerbaycanlı askerler daha önce de ülkemize gelip eğitim-öğretim alıyordu, yine alabilecekler.

    Bütün bunlar aramızdaki dayanışmayı da pekiştirecektir. Zaten bizim aramızda istihbarat iş birliği vesaire, bütün bunlar var. Yani inşallah Azerbaycan Türkiyesiz olmayacak ve bu dayanışmamız her alanda devam edecek. Azerbaycan’la siyasi, askeri, ekonomik, kültürel, diplomasi, her alanda bu iş birliğini sürdüreceğiz. Sadece başkanlar düzeyinde değil bütün bakanlarımız, diğer birimlerimiz de bu iş birliğini cansiperane devam ettirecek.

    Azerbaycan’da imzalanan anlaşmalardan biri de iki ülke arasında bir medya platformu kurulmasına yönelikti. Bu belki de iki ülke arasında bir ilk olacak. Türkiye’nin bu oluşumdan beklentisi nedir?

    Aslında bu ilk değil. Biz bundan önce bir de Türkiye-Pakistan-Malezya arasında da böyle bir adım attık. Şimdi bunu daha farklı şekillendirmeye yönelik bir çalışmamızı İletişim Başkanlığımız devam ettiriyor.

    Şimdi Azerbaycan’daki bu gelişmeler sebebiyle, İletişim Başkanlığımız ve Azerbaycan’daki muadili kurum arasında yapılan bu anlaşma, süreci çok daha zenginleştirecektir. Çünkü Azerbaycan’ın böyle bir dayanışmaya, böyle bir ittifaka ihtiyacı ciddi manada var. Bölgeyle ilgili zaten böyle bir şeye ihtiyaç var. Bunu inşallah süratle geliştireceğiz ve bir de tabi bunu zenginleştireceğiz. İletişim Başkanlarımız, aralarında görüşmek suretiyle, buraya hangi ülkeler katılırsa daha güçlü hale geleceğinin çalışmasını da yürütecek. Bu mesela Pakistan mı olur, yoksa başka bir ülke mi olur; bu çalışmaları da devam ettirmek suretiyle, inşallah bu yapılan anlaşmayı daha zengin hale getireceğiz.

    ABD’NİN YAPTIRIM TEHDİTLERİ

    ABD de Avrupa Birliği de müttefikimiz. Ama son yıllarda her iki taraftan da sürekli olarak yaptırım tehditleri alıyoruz. ABD CAATSA yaptırımlarını uygulamayı planlıyor, Avrupa Birliği de yaptırımları ele alıyor. Bu tehdit dilinin altında yatan nedir?

    Aslında cevap sizde var. Türkiye bir NATO ülkesidir. Amerika da bir NATO ülkesidir. Kaldı ki NATO’nun ilk 5’i içerisinde Türkiye önemli bir ülkedir. Yani sıradan bir ülke değildir. Gerek Sayın Trump döneminde gerek Sayın Obama döneminde her zaman iftiharla “Türkiye gibi bir NATO ülkesine sahibiz” denilirken, şu anda Amerika’nın kalkıp CAATSA diye bir olayla Türkiye’yi karşı karşıya getirmesi, bir defa NATO’daki çok önemli bir ortağına yapılan bir saygısızlıktır. Ben olaya böyle bakıyorum.

    Şu anda Trump bu işi bırakmadan bu hangi konuma varır onu bilemiyorum ama ben 4 yıllık Trump döneminde Amerika ile herhangi bir sıkıntılı iletişim kurmadım. Tam aksine çok daha olumlu adımlar attım birçok konuda.

    Öbür tarafta Sayın Obama’nın -ki bir Demokrat- 8 yıllık döneminde de ben onunla çalıştım. “Benim dünyadaki ilk 5 dostum arasında en önemlilerinden bir tanesi Erdoğan’dır” dediği kişiyim. Şu anda Demokratlar iş başına geliyor. Dolayısıyla ne oldu da şu anda Türkiye’ye böyle bir CAATSA yaptırımına gidilecek? Kaldı ki Biden, evimde beni rahatsızlığımda ziyaret eden birisidir. Kendisiyle Amerika’da birkaç kez görüşmüş birisiyim. Beni iyi tanıyan birisi. Ben de onu iyi tanıyorum ama bir kez bir açıklaması oldu, ben cevap dahi vermedim. Şimdi böyle bir şey, dünyada siyasiler arasında asla tevessül edilmeyecek bir konudur. Fakat ben bazı şeylere alıştığım için diyorum ki Amerika’da devir teslim yapıldıktan sonra herhalde akışı çok daha iyi göreceğiz. Onun için bize düşen “men sabera zafera”; sabredeceğiz ve göreceğiz.

    “HALA SİYASETİ ÖĞRENEMEDİ”

    “2008-2011 yılları arasında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından dinlendiği bilinen Kemal Kılıçdaroğlu’nun, o dönem kendisini dinleyenlerden şikayetçi olmazken, şimdi dinlendiğini iddia etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?”

    Buna en güzel cevabı Sayın Bakanım verdi. Yani böyle bir şey varsa, eğer sen de ciddiysen, yapman gereken ne? Bunu bu şekilde medya önünde seslendirmek değil. Bu işin mercii yargıdır. Belgeyle, bilgiyle bunu yargıya bildirirsin. Ama diyorum ya; bu daha hala siyaseti öğrenemedi, bilmiyor bu işi. Tek bildiği bir şey var; akşam yalan, sabah yalan; iftira iftira… Başka bir şey bilmiyor. Burada da iftirada bulunuyor. Hadi git yargıya. Yargıya anlat bunu. Seni kim, nerede, ne zaman dinlemiş? Yargıya anlat. Ona göre de gereği yapılır. Nitekim Bakanım da bunu gayet güzel bir şekilde söyledi. Olay bu.

     Konu Kemal Kılıçdaroğlu’na gelmişken benim de bir sorum olacak. 2023 bütçe görüşmelerinde bir konuşması var Sayın Kılıçdaroğlu’nun. AK Parti grubundan bazı vekillerin “Aday olun” diye seslenmesi üzerine Kılıçdaroğlu, “Aday olup olmayacağımı size kim söyledi?” diye bir çıkışta bulundu. Bu bütün siyasi çevreler tarafından “2023’te Kılıçdaroğlu’nun aday olacağının” sinyali olarak yorumlandı. Bu konuda görüşlerinizi merak ediyorum. Olmalı mı? Olacak mı?

    Hani bizde güzel bir laf var ya; “Gaza geldi” diye. Orada da gaza geldi. Gazı hayırlı olsun.

    “SIFIR ATIK PROJESİ ÇOK BÜYÜK GETİRİLER ORTAYA KOYDU”

    Benim çevreyle ilgili iki sorum olacak. 2018’de il başkanları toplantısında “Sıfır Atık Vakfı kuracağız” demiştiniz. Şimdi Çevre Ajansı adında Bakanlık bünyesinde kuruluyor. Hayaliniz gerçek oluyor. Geçtiğimiz hafta da Çevre Kanunu’nun 12 maddesi Meclis’ten geçti. Kalanı inşallah bütçe görüşmelerinden sonra geçecek. Sizce bu adımlar, Hanımefendinin de himayesine aldığı “sıfır atık” sisteminin çalışmasına yardımcı olur mu? Beklentileriniz nelerdir?

    Şimdi ben eşimin elinden, adımları atılmış böyle güzel bir işi alamam. O onun hakkıdır. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte yine o işi kendisinin de vakıf namı altında, ajansla da bütünleşerek yürütebileceğine inanıyorum. Çünkü o işi gerçekten çok seviyor, adeta kendini o işe adamış vaziyette. Tabi orada bize de ne düşerse eşime ve bu konuda görev alacak olan tüm arkadaşlara inşallah yardımcı oluruz. Çünkü bu kısa sürede bunun getirilerini gördük. Gerçekten ülkemiz için bu sıfır atık projesi çok büyük getiriler ortaya koydu. Hele hele böyle bir kurumsallaşmada çok daha önemli getirisi olacağına inanıyorum.

    “HOLLANDE MAALESEF VERDİĞİ SÖZÜ TUTMADI”

    Diğer sorum da Paris İklim Anlaşması ile ilgili. 2015’te Paris’teyken müzakerelerde sizin Türkiye adına birtakım talepleriniz olmuştu ve yerine getirileceği taahhüdü verilmişti ama hala maalesef yerine getirilmedi. Son G20 Zirvesi’nde de siz bu konuda şerh düştünüz. Acaba müzakereler devam ediyor mu? Anlaşmayı Meclis’ten geçirmeyi düşünür müsünüz?

    Şimdi bu konuyla ilgili (eski Fransa Cumhurbaşkanı) Hollande maalesef verdiği sözü tutmadı. Bize dedi ki “Biz gelişmekte olan ülkeler statüsünde size yapılması gereken destekleri yapacağız.” Ne Merkel ne de Hollande bu sözü tutmadı. Tutmayınca da ben ondan sonra bu konuyla ilgili yapılan her toplantıda dedim ki “Bak sözünüzü tutmadınız. Sözünüzü tutmadığınız için ben buna imza atmam. Ama sözünüzü tutar da Türkiye’ye yapılması gereken desteği yaparsanız, o zaman imzayı atarım.” Şimdi Suudi Arabistan’daki G20 toplantısında yine bunu yerine getiremediler. Hep bize dayatma yapmaya çalışıyorlar. İşte “Bu 20’de 20 çıksın. Bunu başaralım” diyorlar. Dedim ki “Yani kusura bakmayın, 20’de 20 çıkacaksa, 20’de 20’nin vereceği onayla bunun çıkması lazım. Siz bu onayı vermiyorsunuz, bizi köşeye sıkıştırıp ‘gel işte buna evet’ de ve ‘Riyad G20 toplantısı başarılı bir şekilde sonuçlandı desinler’ diyorsunuz. Hayır. O zaman ne olacak? İşte Paris’teki toplantıda, “orada şöyle olur, böyle olur vesaire.” Ne oldu? Bizim imzamız olmadan 19’la bu çıkmış oldu. Şimdi Londra’da yapılacak olan toplantıda bu konu yine önümüze gelecek. Tabi biz orada şerhimizi en geniş manada ortaya koyacağız. Çünkü bizi gelişmiş ülkeler statüsünde tuzağa düşürmek istiyorlar. Olay bu.

    Bir de hayvanları koruma kanunu ile ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz?

    Çalışılıyor. Onda şu anda geri adım atma yok. Devam ediyor. Büyük ihtimalle bütçeden sonra herhalde çıkar.

    EKONOMİ VE HUKUKTA REFORM

     Geçtiğimiz haftalarda “ekonomi ve hukukta yeni reform dönemi başlatıyoruz” demiştiniz. Önümüzdeki günlerde bunun somut adımları olacak mı? Belli çerçevesi ya da öne çıkan adımlar var mı? Örneğin yeni yasa tasarıları mı göreceğiz? Yahut uygulamada bazı aksaklıklar görüyorsunuz da onların düzeltilmesi için bu alanda somut olarak neler göreceğiz? Çünkü ilk açıkladığınızdan beri oldukça olumlu hava yarattı. Somut olarak neler olacak?

    Bakın son işsizlik rakamları açıklandı. İşsizlikte bir düşüş söz konusu. Hamdolsun üçüncü çeyrekte büyümede ciddi bir sıçrama göz önünde. Yani şu anda ibre olumlu istikamette gelişiyor. Tabi burada her birimin üzerine düşeni hakkıyla yerine getirmesi halinde bizler şu korona döneminde mesafeyi çabuk kapatırız diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye’nin altyapısı buna müsait. Bizim bu noktada bir sıkıntımız yok. Ama nasıl ki tüm dünya şu anda bir sıkıntının içinden geçiyorsa tabi ki bunun bizde de yansımaları var. Ama ben şuna eminim; daha da iyi olacağız. İhracatta iyi bir konumdayız. Her şeyden önce özellikle teknolojideki gelişmelerimiz, savunma sanayiindeki ihracat kalemlerimiz her an sürekli artmaya devam ediyor. Yani biz leblebi, çekirdek veya buğday gibi ihraç kalemlerine dayalı bir ülke değiliz. Bizim artık Türkiye olarak bundan sonra gücümüz ağırlıklı olarak teknolojiden geliyor. Tabi bu ileri teknoloji hamdolsun Türkiye’yi farklı yere doğru taşıyor. Şimdi bizim bunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. Buradan bulacağımız güçle de inşallah kendimizi toparlayacağız. Onun için 2021 çok çok önemli. İnşallah 2022’ye de çok çok farklı girmeliyiz.

    Hukuk reformu konusunda bir takvim var mı? İnsan Hakları Eylem Planı’nda?

    Bu konuyla ilgili hukuk reformuna yönelik Külliye’deki o toplantıda bunların hepsini A’dan Z’ye açıkladım. Hakimler, savcılar, avukatlar, hepsiyle ilgili neler yapacağız; hak ve özgürlükler konusunda neler yaptık, neler yapıyoruz, neler yapacağız; bunların hepsini açıkladım. Son olarak Adalet Bakanım bütçe müzakerelerinde de açıkladı. Bundan sonraki süreçte de inşallah sürekli bunları açıklamaya ve düzenlemeleri yapmaya devam edeceğiz.

    KORONAVİRÜS TEDBİRLERİ

    Koronavirüs bulaşma sayıları yüksek seyrediyor. Tedbirleri gözden geçirme düşünceniz var mı?

    Bilim Kurulumuz bu konuda son durumu değerlendirmek üzere sürekli toplanıyor. Fakat şu anda dünyanın her yerinde maalesef ciddi bir sıkıntı var. Tabi biz artık özellikle aşılara adeta endekslendik. Biliyorsunuz şu anda Çin’den ilk etapta 10 milyon doz aşı gelecek, bunu 50 milyona tamamlayacağız. Bunların ödeme planıyla ilgili imzayı da atmış durumdayım. Bu uygulamadan sonra temenni ederiz ki inşallah alınacak olumlu netice zaten kısa zamanda kendini gösterecektir. Ama bütün mesele burada gerek gönüllülük konusuna hassasiyet gösterilmesi gerek 65 yaş üstü ile ilgili planlamalarımıza halkımızın uymasıdır. Bütün bunların dışında yine bir başka olay da şu anda cuma akşamından başlayıp pazartesi sabahına kadar yaptığımız uygulamaya halkımızın uymasıdır. Burada tereddütsüz bir ilgi alaka bekliyoruz. Çünkü Bilim Kurulumuzun da tavsiyesi; “evimizde bulunmaktan başka şu an çıkış yolumuz yok” diyorlar. Bir de tabi zaman zaman maalesef bazı yerlerde toplu bulunmalar var ki bu konuda da İçişleri Bakanlığımız çok kararlı. Yine söylüyorum; özellikle bu süreç içerisinde sigara, nargile içenlere, bunların hastalarına tavsiyem bunlardan kaçınmalarıdır. Çünkü sigara da nargile de akciğerin bir numaralı düşmanıdır. Yani doktorlar nereye bakıyor? Akciğer tutulmasına bakıyor. Yani orada bir tutulma varsa diyor ki bu ağıra gidiyor, sıkıntı var. Şimdi buna da benim vatandaşımın dikkat etmesi lazım. İçme şu meredi ya! Sigarayı, nargileyi içme! Kendi kendinin katili oluyorsun.

    “AŞIYI OLACAĞIM”

    Kovid-19 aşısının yan etkilerinden endişe edenler var. Bu konuda neler söylersiniz?

    Ben inşallah başladığımızda aşıyı olacağım.

    Çin aşısıyla ilgili endişeleri giderecek bir mesajınız da olur mu?

    Şu anda biz Çin’le bu anlaşmayı yaptık. Çin’deki bu firma da dünyada kendini ispatlamış bir firma. Bunun dışında kendi çalışmamız var biliyorsunuz. Bir de malum Almanya’daki iki Türk’ün, yani Uğur Bey ve eşi Özlem Hanım’ın beraber yaptığı çalışma var; BionTech ve Pfizer çalışması. Üçlemiş olacağız o zaman ama ilk etapta elimize geçecek olan bu Çin’deki firmanın aşıları. Oradan gelecek olan ilk aşılarla adımı inşallah atalım diyoruz.

    KISITLAMALARIN GENİŞLEMESİ SÖZ KONUSU MU?

    Hafta sonu kısıtlaması var ama genişlemesi söz konusu olabilir mi? Bazı bilim insanları vaka sayısının azaltılması için tamamen kapanmadan, 14 günlük bir sokak kısıtlamasından bahsediyor.

    Bizim Bilim Kurulunda öyle bir şey yok. Bizim Bilim Kurulu’nun bize söylediği, şu anda hafta sonlarında, yani cuma akşamı 9’dan itibaren pazartesi sabahı 5’e kadar eve kapanalım. Dediği bu. Buna uyuyoruz.

     Haftaya 17 Aralık’ın yıldönümü. FETÖ ile mücadelede gelinen noktayı bize özetleyebilir misiniz? Çünkü o yargı ve polis darbesi doğrudan sizeydi. Ne düşünüyorsunuz?

    Bilmiyorum şu anda muhatap olmaya yönelik bir değerlendirme yapmam doğru olur mu ama biz şu anda FETÖ terör örgütü ile mücadelede, yoğun bir şekilde, Emniyet Teşkilatı içinde, Silahlı Kuvvetlerimizin içinde Jandarma Teşkilatımızın içinde ne bulursak gereğini yapıyoruz. En son biliyorsunuz 300 civarında yakalandı, alındı. Yine alınmaya devam edecek. Yani biz kimsenin bu terör örgütüyle ilgili ağlamasına sızlamasına bakamayız ve bu konuda acıma düşünemeyiz. Niye? Çünkü bizim için PKK terör örgütü neyse, diğerleri de aynıdır. Bu noktada da görevimiz anında müdahaledir ve bu müdahalemizi de yapacağız. Çünkü bu millet bunlardan çok çekti. Bunlara asla fırsat vermeyeceğiz.

  • Gölbaşı Barajı’nın yüzde 90’ı kurudu

    Gölbaşı Barajı’nın yüzde 90’ı kurudu

    Bursa Ovası’ndaki tarım arazilerinin büyük bir kısmını sulayan Kestel ilçesindeki Gölbaşı Barajı’nın yüzde 90’ı kurudu. 1933 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından yaptırılan barajda yaşanan kuraklık,havadan  görüntülendi.

    1933 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından, tarım arazilerini sulamak için, Bursa’nın Kestel ilçesine yaptırılan Gölbaşı Barajı’nın yüzde 90’ı kurudu. Uludağ ve Katır Dağları’ndan akan sularla beslenen, Gürsu, Kestel, Yıldırım ve Osmangazi ilçesindeki tarım arazilerini sulamak için kullanılan barajda yaşanan kuraklık, görenleri şaşırttı.

    Kıyıdan, yer yer 100 metreye kadar çekilen baraj, dronla havadan görüntülendi. Kestel Ziraat Odası Başkanı Eyüp Kılıç, Bursa Ovası’na kurulan fabrika ve sanayilerin, buradan su kullandığını, suyun bu sebepten çekildiğini, aynı zamanda uzun süredir temizlenmeyen göletin dibinde, kil ve çamur birikintisi olduğunu söyledi.

    ‘DAMLA SULAMA SİSTEMİNE GEÇMEMİZ LAZIM’

    Tarımın değerinin salgın sürecinde daha iyi anlaşıldığını belirten Kestel Ziraat Odası Başkanı Eyüp Kılıç, “Bizim tarım yapmamız için suya ihtiyacımız var. Su olmadan hiçbir şey yapamayız. Biz bunu yetkililere izah ettik. Gölbaşı göleti 1 milyon metreküp su alıyorsa şu an 100 bin metreküp su alıyor. 1933 senesinden bu yana göl ıslah olmamış. Su geliyor ama havzası dolu. Bir yandan gelen su diğer taraftan gidiyor. Göletin acilen ıslah edilmesi lazım. Derhal kapalı sulama sistemine geçilmesi lazım. Önceden Kestel’in nüfusu 5 bin civarındaydı, günümüzde 65 binlere ulaştı. O yüzden kapalı sulama sistemiyle israfı önlememiz gerekiyor. Damla sulama sistemine geçmemiz lazım” dedi.

    ‘SU HOYRATÇA KULLANILIYOR’

    Bölgedeki fabrikaların da Gölbaşı’ndan su aldığını belirten Kılıç, “Biz sanayiciye düşman değiliz. Ama tarım alanına ait suyu yasal olarak sanayici kullanamaz. Sanayiciden her türlü vergi alınıyor. Sanayicinin suyu kendisi çekmesi lazım. Bu su hoyratça kullanıldığında suyun halini görüyoruz. Şu an aralık ayındayız ve bizim 3 ay kışımız var. Bu 3 ayda yağış alamazsak yetkililer ne yapacak? Barakfakih, Narlıdere, Dudaklı, Adaköy, Kumlukalan, Samanlı gibi bölgeler Gölbaşı göletiyle sulanıyor” diye konuştu.

    ‘GÖLBAŞI KURURSA MEYVE AĞAÇLARINI OVADAN SÖKERİZ’

    Küresel ısınmanın gölün kurumasında etken olduğunu da söyleyen Kılıç, “Biz de bu küresel ısınmadan nasibimizi alıyoruz. Suyu hoyratça kullanıyoruz. Önceden 10 olan sanayi fabrikası şimdi 110 tane oldu. Sanayi de bu suyu kullanıyor. Biz de kuru tarımdan sulu tarıma geçtik. Nüfus arttı. Bilinçsizce su tüketiyoruz. Acilen kapalı sisteme geçmemiz lazım. Çiftçim suyu bedava kullanmıyor. Gölbaşı göleti kurursa şeftali ağacını sökeriz, arpa ve buğday ekeriz. Sulu tarımdan kuru tarıma geçeriz. Bunun faturasını da biz değil ama bizden sonraki nesil öder” şeklinde konuştu.

  • BUSKİ’den kampanya: SMS faturaya geçen kazanıyor

    BUSKİ’den kampanya: SMS faturaya geçen kazanıyor

    Bursa Büyükşehir Belediyesi BUSKİ Genel Müdürlüğü tarafından geçtiğimiz yıl başlatılan SMS fatura uygulaması ile 645 bin aboneye kağıt fatura gönderilmemesi sayesinde yıllık 17,5 ton kağıt tasarrufu sağlandı. Kağıt faturalar yüzünden yılda 300 ağacın kesildiğini hatırlatan Başkan Aktaş, tüm abonelerin SMS fatura sistemine geçerek, daha yeşil bir Bursa için katkı verebileceğini söyledi.

    Bursa’da yaklaşık 1 milyon 400 bin abonesi bulunan Büyükşehir Belediyesi BUSKİ Genel Müdürlüğü, 2019 yılında başlatılan SMS fatura uygulaması ile bugüne kadar 645 bin aboneye faturalarını SMS olarak göndermeye başladı. Halen kağıt fatura uygulaması fiilen devam ederken, BUSKİ 2021 yılı sonuna kadar tüm abonelerinin kağıt faturayı sonlandırarak SMS faturaya geçmelerini sağlamayı hedefliyor.

    BÜYÜK TASARRUF

    SMS fatura uygulaması hakkında bilgi veren Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, günümüzde neredeyse herkesin mobil telefon kullandığını belirterek abonelerin hızlı, kaybolma riski olmayan ve çevreci bir seçenek olan SMS faturayı tercih etmesi gerektiğini söyledi. Yaklaşık 1 milyon 400 bin abonesi bulunan BUSKİ’nin her yıl kağıt faturalar nedeniyle 17,5 ton kağıt kullanıldığına dikkat çeken Başkan Aktaş, “Kağıt faturalar yılda ortalama 300 ağacın kesilmesine sebep oluyor. Yeşili korumak için vatandaşlarımızı SMS faturaya geçmeye davet ediyorum. Kağıt fatura üretimi için BUSKİ bütçesinden ayrılan yıllık tutar ortalama 250 bin lira civarında. SMS faturaya geçiş ile bu gider kaleminden sağlanacak tasarrufun kurumun hizmet ve yatırımlarına aktarılması imkanı olacak” dedi.

    HEDEF DAHA YEŞİL BURSA

    Hızla artan nüfus ve kentleşmenin, kıt olan dünya kaynaklarının tükenmesine neden olduğunu dile getiren Başkan Aktaş, “Büyükşehir Belediyesi olarak yeşil Bursa’mızın yeşil kalması ve geleceğin en kıymetli kaynağı olacak suyun gelecek nesillere aktarılması için çevreye duyarlı ve sürdürülebilir politikalar üretmek önceliğimizdir. Teknolojinin insanlığa sunduğu imkanlardan faydalanarak karbon ayak izimizi, su ayak izimizi kontrol altına alarak yaşanabilir, sağlıklı bir kent inşa etmek için canla başla çalışmaya devam ediyoruz. Bu çalışmalara halkımızın da katkı vererek, BUSKİ’nin başlatmış olduğu SMS fatura uygulamasına geçmesini bekliyorum” diye konuştu.

    SMS FATURAYA GEÇEN KAZANIYOR

    BUSKİ, abonelerinin SMS faturaya geçmesini özendirmek için bir de kampanya başlattı. Aralık ayında başlayan ve 16 Mart 2021 tarihine kadar sürecek kampanyada, kağıt fatura almayı bırakarak, SMS faturaya geçiş için kayıt yaptıran aboneler arasında çekilişle 16 kişiye mobil telefon ve 16 kişiye de tablet hediye edilecek.

    Hizmetten faydalanmak isteyen vatandaşların tek yapması gereken ise SMS yoluyla kimlik ve iletişim bilgilerini güncellemek. Su tüketimi ve borç bilgilerini cep telefonuna SMS olarak almak isteyen aboneler, 0530 919 0 185’nolu telefona mesaj göndererek bilgilerini kolayca güncelleyebiliyorlar. BUSKİ SMS faturaya geçmek için abonelerin YEŞİL boşluk ABONE NO boşluk TC NO yazıp, 0530 919 0185’e SMS olarak göndermesi yeterli olacak.

  • Uludağ şimdi bir başka güzel

    Uludağ şimdi bir başka güzel

    Türkiye’nin önemli kış turizm merkezlerinden Uludağ’da kar yağışıyla beyaza büründü.

    Bursa Meteoroloji Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, “oteller bölgesi”ndeki kar kalınlığı, dün akşam etkili olan yağışın ardından 5 santimetreyi buldu.

    Hava sıcaklığının en düşük sıfırın altında 7, en yüksek 2 derece ölçüldüğü bölgede sis de etkili oldu.

    Karayolları ekiplerinin tuzlama çalışması yaptığı Uludağ yolunda araç sürücüleri de zaman zaman zorluk yaşadı.

    Beyaza bürünen ve kar yağışının aralıklarla devam etmesi beklenen Uludağ’da eşsiz manzaralar oluştu.

  • Salgın öncesi 4 kişi yaşıyordu, nüfus 10 kat arttı

    Salgın öncesi 4 kişi yaşıyordu, nüfus 10 kat arttı

    Bursa’nın Harmancık ilçesinde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını öncesi 4 kişinin yaşadığı dağ köyünün nüfusu, önceki yıllarda göç ettikleri kent merkezinden dönenler ile 10 katına yükseldi.

    Bursa merkeze 110, Harmancık’a 15 kilometre uzaklıkta yer alan, mart ayına kadar sadece muhtar ve imam ile eşlerinin yaşadığı kırsal Kocapınar Mahallesi’nin nüfusu 39’a çıktı.

    Şehir yaşantısını terk edip, Uludağ’ın karşısındaki 1200 metre rakımlı mahalle statüsündeki köyde doğayla iç içe yaşamı tercih edenler, salgın sürecinde güvenli bir ortamda bulunmanın huzur ve mutluluğunu yaşıyor.

    “2 haneden 14 haneye”

    Kocapınar Mahallesi muhtarı Ramazan Çetiner, yaptığı açıklamada, görevini sürdürdüğü 1,5 yıldır mahallenin ihtiyaçlarını gidermek için elinden gelen gayreti gösterdiğini söyledi.

    Mahallenin sakin, havasının ise çok güzel, oksijeninin bol olduğunu belirten Çetiner, “Pandemi öncesinde kışın imam ve eşi, ben ve eşim 4 kişiydik. Pandemi nedeniyle vatandaşların birçoğu köye geldi. Böylece 2 haneden 14 haneye çıktık. Köyümüzde Allah’a şükür pandemiye rastlanmadı. Bunun sebebi de Bursa’dan veya ilçeden gelenlere, maske ve mesafe kuralına çok dikkat etmemiz.” dedi.

    Mahalleye internet bağlattıklarını aktaran Çetiner, uzaktan eğitim gören çocukların rahatça eğitimine devam edebildiğini dile getirdi.

    Yaz aylarında nüfusun daha fazla olduğunu bildiren Çetiner, “Burada herkes, 500 metrekare ya da 1 dönüm kadar bir bahçe yapar. Bahçenin etrafına meyve ağaçları dikilir, ortasında da sebze olur. Sabah erkenden kalkılır, bahçeye serin havada sulamaya gidilir. Akşam üzeri ev işleri, odun kırma işleri yapılır.” ifadelerini kullandı.

    Yakın zamanda mahallenin yolunun yapıldığını, köy odasının yenilendiğini anlatan Çetiner, ekmek fırını yapılacağı sözünü Harmancık Belediye Başkanı Yılmaz Ataş’tan aldıklarını, sokaklara kaldırım taşı döşenmesini de talep ettiklerini sözlerine ekledi.

    “Köyümüzde virüs, hastalık yok”

    Mahalle sakinlerinden 76 yaşındaki Salih Ay, Kocapınar’da doğup büyüdüğünü, gençliğinde çalışmak için buradan göç ettiğini anlattı.

    Kocapınar’da yeniden yaşamaya başlamalarını “kürkçü dükkanına dönmek” olarak nitelendiren Ay, “Eski gücümüz kuvvetimiz kalmadı ama ruhumuz, gönlümüz burada doğup büyüdüğümüzden burada iyi hissediyor. O yüzden burada ikamet ediyoruz. Bir tarafa gitmediğimiz için köyümüzde virüs, hastalık yok. Havası temiz, yememiz, içmemiz organik. Allah da koruyor, sıhhatimiz yerinde.” değerlendirmesinde bulundu.

    Kamile Çetiner de köye mart ayında yerleştiklerini belirtti.

    Eski evlerini yıkıp yenisini inşa ettiklerini aktaran Çetiner, şöyle konuştu:

    “Şimdi burada yaşıyoruz. Her gün bağ bahçe ile uğraşıyoruz. Çok şükür buraya hastalık gelmedi. O yüzden gitmiyoruz Bursa’ya. Burada rahatımız iyi, rahatça gezip dolaşıyoruz. Bursa’da sıkıntı var. Birçok insan köye geldi ve kış aylarında da gitmeyecekler, burada kalacaklar salgından ötürü. Köyde canımız sıkılmıyor, bahçelerimize ekiyoruz. Her şey organik. Kendimiz ekiyoruz, kendimiz yiyoruz.”

     

  • Türkiye’de olsam aşı için kuyruğa girerdim

    Türkiye’de olsam aşı için kuyruğa girerdim

    Nobel ödüllü Türk bilim insanı Aziz Sancar, “Şimdi Türkiye’de olsaydım kuyruğa girer Sağlık Bakanlığımızın temin ettiği aşıyı yaptırırdım” dedi.

    Koronavirüs aşılarının güvenliğine yönelik tartışmalar devam ediyor.

    Bir kesim üreticinin Çinli bir firma olduğu gerekçesiyle aşıya mesafeli yaklaşırken, diğer kesim ise “ölü virüs”ten yapıldığı gerekçesiyle kuşkunun yersiz olduğu görüşünde.

    Konuyla ilgili bir açıklama da Nobel ödüllü Türk bilim insanı Aziz Sancar’dan geldi. Sancar, “Şimdi Türkiye’de olsaydım kuyruğa girer Sağlık Bakanlığımızın temin ettiği aşıyı yaptırırdım” dedi.

    Biyokimya ve Biyofizik bölümü öğretim görevlisi olan Prof. Sancar, 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü’nü alan 3 bilim insanından biri olmuştu.

  • Trump Türkiye’ye yaptırım paketini imzaladı

    Trump Türkiye’ye yaptırım paketini imzaladı

    ABD Başkanı Donald Trump, Türkiye’yle ilişkilerde giderayak en önemli adımını attı. Trump, Türkiye’ye yaptırımı öngören tedbir paketini imzaladı.

    ABD ve Türkiye arasında muammaya dönüşen S-400 yaptırımlarıyla ilgili en sıcak gelişme yaşandı. ABD Başkanı Donald Trump, görev süresinin bitmesine sayılı günler kala kritik bir karar verdi.

    Daha önce Türkiye’ye yaptırımı da öngören 740 milyar dolarlık savunma bütçesine onay vermeyeceğini belirten Trump, “Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçilerin, oldukça zayıf olan ve benim veto edeceğim Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’na (NDAA) ‘hayır’ oyu vereceğini umuyorum” ifadesini kullanmıştı.

    POMPEO İKNA ETTİ

    Ancak Bloomberg’ün haberine göre Trump çark etti. Bloomberg’e konuşan iki kaynak, Trump’ın Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun girişimleri sonucunda Türkiye’ye S-400 hava savunma sistemi aldığı için yaptırım uygulanmasını öngören tedbir paketini imzaladığını duyurdu.

    Beyaz Saray’dan konuyla ilgili bir açıklama gelmezken, Bloomberg’e konuşan kaynaklar yaptırımların kime uygulanacağı ve kapsamı hakkında bilgi vermedi. Ancak yaptırımların ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) kapsamında uygulanacağı belirtildi.

    UYGULANABİLECEK YAPTIRIMLAR

    Trump’ın onayladığı tasarıda, Trump’tan Türkiye’ye 30 gün içinde CAATSA’da yer alan 12 yaptırımdan en az beşini uygulaması talep ediliyordu.

    İşte o 12 madde:

    1. ABD Başkanı ABD Eximbank’ı (ithalat-ihracat bankası), yaptırım uygulanan kişinin ülkeden mal ve hizmet ithal etmesiyle ilgili sigorta ve garanti edinimi ile kredi uzatımı konularında onay vermemesi için yönlendirebilir.
    2. ABD Başkanı ABD hükümetine, yaptırım uygulanan kişinin ülkeden herhangi bir dayanıklı mal veya teknoloji ithal etmesine izin verecek lisans veya yetki belgesi vermemesi yönünde direktif verebilir. Bu maddenin kapsamına askeri mühimmat ve nükleer bağlantılı malzemeler de giriyor.
    3. ABD Başkanı, ABD’deki finans kurumlarına yaptırım uygulanan kişiye kredi vermeme yönünde direktif verebilir. Buna göre, yaptırım uygulanan kişi ABD’den toplamda en fazla 10 milyon dolar kredi kullanabilir.
    4. ABD Başkanı, uluslararası finansal kuruluşlarındaki (IMF, Dünya Bankası gibi) ABD’li üst düzey yöneticilere, yaptırım uygulanan kişiye kaynak aktarılmaması için görüş bildirmeleri veya bu kuruluşların, yaptırım uygulanacak kişinin faydasına olabilecek kredi verme kararlarına karşı oy kullanmaları yönünde direktif verebilir.
    5. Yaptırım uygulanan taraf finans kurumuysa, bu kurumun ABD piyasasındaki işlemleri kısıtlanırken, ABD devlet tahvillerine erişimi engelleniyor.
    6. ABD yönetimi yaptırım uygulanan kişiden mal ve hizmet tedarik etmeyi durdurabilir.
    7. ABD Başkanı, ABD’nin yetki alanı dahilinde, yaptırım uygulanan kişinin faydasına olacak herhangi bir döviz alım-satım işlemi yapmasını engelleyebilir.
    8. ABD Başkanı, ABD’nin yetki alanı dahilinde, yaptırım uygulanacak kişinin faydasına olacak bir ödeme veya kredi aktarımının finansal kuruluşlar arasında veya finansal kuruluşlar aracılığıyla ya da finansal kuruluşlara yapılmasını engelleyebilir.
    9. Yaptırım uygulanan kişinin ABD’de mülk edinmesi ve bir mülkle ilgili her türlü işlemi yapması engellenebilir.
    10. ABD Başkanı, ABD’li bir kişi veya kurumun yaptırım uygulanan tarafa yatırım yapmasını veya her türlü tahvil ürünü almasını engelleyebilir.
    11. ABD Başkanı, ABD Dışişleri Bakanlığı’na, kapsamı Başkan tarafından belirlenmek üzere yaptırım uygulanan tarafla ilgili kişilere vize kısıtlaması getirmesi için direktif verebilir. Başkan ABD İçgüvenlik Bakanlığı’na bu kişilerin ülkeden çıkarılması talimatını da verebilir.
    12. ABD Başkanı, yaptırım uygulanan tarafın yöneticilerine ve yetkililerine bahsedilen yaptırımları uygulayabilir.

    REUTERS: SSB BAŞKANI’NA UYGULANACAK

    Öte yandan ikisi ABD’li yetkili olmak üzere konu hakkında bilgi sahibi dört kaynağın Reuters’a verdiği bilgiye göre yaptırımlar Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB) ve SSB Başkanı İsmail Demir’e uygulanacak.

    Reuters’a konuşan üst düzey Türk yetkili, “Yaptırımlar sonuç vermez. Ters etki yapar. İlişkilere zarar verir. Türkiye bu sorunların diplomasi ve müzakere yoluyla çözümünden yanadır. Tek taraflı dayatmaları kabul etmeyiz” dedi.

  • Polisten kaçışları 25 kilometre sürdü

    Polisten kaçışları 25 kilometre sürdü

    Bursa’da sokağa çıkma kısıtlaması kapsamında denetim yapan polis ekiplerinin dur ihtarına uymayan kamyonetin sürücüsü, yaklaşık 25 kilometrelik kovalamacanın ardından önce polis aracına ardından da refüje çarptı. Uyuşturucuyla yakalanan otomobildeki 4 kişi gözaltına alındı, toplam 27 bin 200 TL ceza kesildi.

    Olay, saat 05.00 sıralarında merkez Nilüfer ilçesi Konak Mahallesi’nde meydana geldi. Sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle uygulama yapan Nilüfer Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliği ekipleri, Beşevler Caddesi’nde şüphe üzerine Muharrem D. (33) yönetimindeki 16 ABH 778 plakalı kapalı kasa kamyoneti durdurmak istedi. Ancak ihtara uymayan sürücü, aracını polis ekiplerinin üzerine sürerek hızla yoluna devam etti. Bölgeye takviye ekip isteyen polisler de şüphelinin peşine düştü.

    Yaklaşık 25 kilometrelik kovalamacanın ardından Muharrem D., kamyonetle Nilüfer ilçesi Bursa-Keles Yolu Caddesi’nde manevra yaparken önce polis aracına, ardından da refüje çarptı. Kazanın ardından araçtan inerek kaçmaya çalışan Muharrem D. ile yanındaki İsa D., Mert O. ve Halil İbrahim E. yakalandı.

    5 GÜNDE 3’ÜNCÜ KEZ UYUŞTURUCUYLA YAKALANDI

    Şüphelilerin üzerlerinde ve araçta yapılan aramalarda, uyuşturucu madde ele geçirildi. Yapılan GBT sorgusunda şüphelilerin, ‘Uyuşturucu ticareti yapmak ve uyuşturucu bulundurmak, hırsızlık gibi suçlardan kaydı bulunduğu belirlendi.

    Şüphelilerden Muharrem D. “10 kilo değil, 2-3 gram içiciliğim var, bir anlık panik işi nerelere getirdi. Bir anlık boşluk uyuşturucu için. Cahillik yani başka bir şey değil” dedi.

    Bu arada İsa D.’nin pazartesi ve çarşamba günü de sokağa çıkma kısıtlamasına ihlal ettiği ve maske takmadığı için para cezası aldığı ve uyuşturucu bulundurmak suçundan gözaltına alındığı tespit edildi.

    27 BİN 200 LİRA CEZA KESİLDİ

    Şüphelilere sokağa çıkma kısıtlaması ve maske kuralını ihlal, trafiği tehlikeye düşürmek, hız sınırı ihlali, polisin ‘dur’ ihtarına uymamak suçlarından toplam 27 bin 200 TL ceza kesildi. Otomobil çekiciyle emniyet otoparkına çekilirken, şüphelilerin polisteki sorgularının sürdüğü bildirildi.

  • Bursa’da düğün baskını! Gelin gözyaşlarına boğuldu

    Bursa’da düğün baskını! Gelin gözyaşlarına boğuldu

    Bursa’da polis ekipleri, koronavirüs tedbirleri kapsamında yasak olmasına rağmen yapılan düğüne baskın düzenledi. Baskında aralarında gelin ve damadın da bulunduğu 25 kişiye, 3 bin 150’şer liradan 78 bin 750 lira ceza kesildi. Bu sırada gelin, gözyaşlarına boğuldu.

    İl Emniyet Müdürlüğü Yıldırım İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliği ekipleri ile Ertuğrul Gazi Polis Merkez Amirliği ekipleri, koronavirüs tedbirleri kapsamında yasaklanmasına rağmen Yiğitler Mahallesi’ndeki bir düğün salonunda, düğün organizasyonu olduğu yönünde ihbar aldı.

    Bunun üzerine ekipler, düğün salonuna baskın düzenledi. Polislerin geldiğini fark eden bazı misafirler düğün salonunun üst katına çıkarak saklanmak istedi. Ekipler odaları tek tek dolaşarak gizlenen kişileri bularak aşağıya indirdi.

    Bazı misafirler ise polis ekiplerine sorumluluğun işletme ve düğün sahiplerinde olduğunu ifade ederek ceza kesilmemesini istedi.

    Ekipler hem düğüne katılan misafirleri hem de düğün sahiplerini konuyla ilgili bilgilendirerek İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeyle düğünlerin yasaklandığını sadece nikah kıyılabileceğini anlattı.

    Polis, aralarında gelin ve damat ile salon işletmecisinin de bulunduğu 25 kişiye 3 bin 150’şer liradan toplam 78 bin 750 TL para cezası kesti.

    AĞLAYAN GELİNİ ARKADAŞLARI TESELLİ ETTİ

    Baskın sırasında gelin ise gözyaşlarına boğuldu. Dakikalarca gözyaşı döken gelini arkadaşları teselli etti.