Etiket: manşet

  • Son 5 yılda 8 bin 650 PKK’lı terörist etkisiz hale getirildi

    Son 5 yılda 8 bin 650 PKK’lı terörist etkisiz hale getirildi

    Son 5 yılda 8 bin 650 PKK’lı terörist etkisiz hale getirilirken bu yıl yurt içindeki terörist sayısı 410-420’ye düştü.

    Türkiye’nin kararlı ve güçlü terörle mücadele politikasıyla güvenlik güçlerince yapılan operasyonlarla bölücü terör örgütüne yurt içinde nefes aldırılmıyor.

    Güvenlik kaynaklarından edinilen bilgilere göre, PKK terör örgütüne yönelik 2016’dan bu yana 394 bin 535 operasyon düzenlendi. Bu yıl ise 67 bin 985 operasyon gerçekleştirildi.

    Son 5 senede gözaltına alınan 75 bin 453 terör şüphelisinden 19 bin 18’i tutuklanarak cezaevine gönderildi.

    Etkisiz hale getirilen PKK’lı terörist sayısı 2016 yılında 3 bin 560 iken geçen yıl 1250, bu yıl 506 ve son 5 yılda toplam 8 bin 650 oldu.

    Son 5 yılda teröristlerden 4 bin 107’si ölü, 2 bin 762’si sağ, 1781’i teslim olarak etkisiz hale getirildi. 2016’da 466, bu yıl 150 bölücü terör örgütü mensubu teslim oldu.

    3 Eylül 2019’da Diyarbakır HDP il binasının önünde başlayan ve devam eden ‘Diyarbakır Anneleri’nin nöbetine bugüne kadar toplam 151 aile katıldı. Eylem süresince de 15 aile evladına kavuştu.

    Terör örgütü PKK’ya katılım 2016 yılında 703 iken 2019’da 130, bu yıl ise 30 oldu. Geçen yılın ilk 6 ayında PKK’ya katılım 65 iken bu yılın aynı döneminde bu sayı 21’e düştü.

    İkna çalışmaları sonucu 2016 yılında 49, 2017’de 135, 2018’de 165, 2019’da 273, bu yıl 136 ve toplamda 5 yılda 758 bölücü terör örgütü mensubu güvenlik güçlerine teslim oldu.

    Öte yandan geçen yılın ilk 6 ayında 117, bu yılın ilk 6 ayında ise 92 PKK’lı ikna çalışmalarıyla teslim oldu. İkna çalışmaları kapsamında 12 bin 615 aile ile görüşmeler devam ediyor.

    Ayrıca bu yıl, ilk defa yurt içindeki terörist sayısı 500’ün altına düşerek 410-420 oldu. Son 4 yılda yurt içindeki terörist mevcudu yüzde 84 oranına düşürüldü.

  • Almanya’nın gönüllü aşı denemeleri İstanbul’da da yapılacak

    Almanya’nın gönüllü aşı denemeleri İstanbul’da da yapılacak

    Dünyanın merakla beklediği ve artık son aşamaya en çok yaklaşan Kovid-19 aşı çalışmalarından biri olan BioNTech ve Pfizer’ın ortak geliştirdiği Kovid-19 aşısının, Faz 3 insan denemelerinin bir ayağı da Türkiye’de, İstanbul Tıp Fakültesi koordinasyonunda yürütülecek. İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek,  yaptığı açıklamada her şey yolunda giderse aşının Kasım ayı gibi piyasada olacağını vurgulayarak, çalışmanın bir paydaşı olarak Türkiye’nin aşıya erişimde bir sıkıntı yaşamayacağını söyledi.

    Koronavirüs salgının başladığı Aralık ayından bu yana başta Çin olmak üzere, Almanya, Amerika, İngiltere ve Rusya hastalığa karşı aşı yarışında en çok gündemde olan ülkeler oldu. Kovid-19 aşısında sona en yakın çalışmalardan biri olarak görülen ve başında Türk bilim insanı Prof. Dr. Uğur Şahin’in bulunduğu Alman firması BioNTech ile Pfizer’ın ortak geliştirdiği “BNT162ö adlı aşı için piyasaya çıkmadan önceki son aşama olan 30 bin kişilik Faz 3 denemelerine Temmuz ayında başlanmıştı. Denemelerin hem ülke, hem küresel bazda çok merkezli yürütüldüğü bu aşamada, çalışmaya dahil edilen ülkelerden biri de Türkiye oldu. İstanbul Tıp Fakültesi koordinasyonunda yürütülecek gönüllü denemeleri için etik kurul onayının çıkmak üzere olduğunu ve Sağlık Bakanlığı’ndan da onayların alınmasından sonra önümüzdeki günlerde gönüllü çağrısına başlanacağı müjdesini veren İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, dünyada yürütülen aşılardaki son durum hakkında da açıklamalarda bulundu.

    “VAKA SAYILARI O DÖNEM DÜŞÜK OLDUĞU İÇİN ÇALIŞMAYA DAHİL EDİLMEDİK”

    Prof. Dr. Tükek, “Aşı çalışmalarında en önde gibi gözüken ülkelere baktığımız zaman Amerika’da aşı çalışmalarının başladığını duyduk. Daha sonra İngiltere’den Oxford Üniversitesi’nin böyle bir çalışması olduğunu, daha sonra Çin ve Rusya’nın bu işte ilerlediğini gördük. Almanya ve İsviçre de yine böyle bir çalışma içerisine girdiğini duyurdu. Biz, İsviçre, Almanya ve İngiltere’deki çalışmaları çok yakinen takip ediyoruz. İngiltere’nin geliştirmiş olduğu aşı ‘adenovirüs’ dediğimiz, başka virüs üzerinden gerçekleştirilen antijenik yapıya bağlı olarak ortaya çıkan bir aşılama tekniği. Bu teknikte tabii savunma hücreleri olan antikor üretimi bir miktar daha zayıf olmakla birlikte, daha güvenli ve daha hızlı üretim yapılabilen bir teknik. Onların da 30 bin kişilik Faz 3 çalışmasına başladıklarını biliyorum. Bir firma üzerinden bu çalışmayı yürütüyorlar. Biz o dönem Oxford Üniversitesi’ne Türkiye olarak Faz 3 çalışmalarına dahil olmak istediğimizi belirttiğimizde, ülkemizdeki vaka sayıları düşük olduğu için, daha yüksek vakaların görüldüğü ülkelerde başlayacaklarını bildirdiler ve Amerika, Brezilya, İngiltere ve Güney Afrika gibi o dönemde yoğun vaka sayılarının olduğu 4 ülkede başladılar Faz 3 denemelerine. Tahmin ediyorum Eylül-Ekim gibi bu çalışmaların sonuçları alınacak ve güzel sonuçlar çıkarsa ki Faz1 ve Faz 2’deki sonuçları iyiydi, kısa bir süre içerisinde piyasaya sunulacak” dedi.

    “İDEALE EN YAKIN AŞI, HAFIZA HÜCRESİ OLUŞTURAN AŞI OLACAK”

    En ideal aşının aslında bellek hücreleri oluşturabilen aşılar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tükek, “Eğer antikor üretmeyi sağlayan bellek (hafıza) hücreleri oluşmuşsa, o antijenik yapı (enfeksiyon nedeni) tekrar vücuda girdiğinde; mesela bu sefer aşı değil de virüs direkt vücuda girdiğinde, bu hafıza hücreleri canlanır ve vücutta inanılmaz düzeyde bir antikor üretimi başlar. Yani aslında bir süre sonra ölçtüğünüzde çok düşük olan (ve hastalıkla savaşmaya yeterli gelmeyecek) antikor düzeyleri, virüs vücuda girdiği andan itibaren birden bire artıyor. İşte bu bellek hücrelerinin devreye girebilmesi için, T lenfosit dediğimiz savaşçı hücrelerle etkileşime geçmesi gerekiyor antijenik yapının yani aşının. Eğer T lenfositleri bir antijenik stümülasyon, yani aşılama sonrası devreye girerse, bellek hücre oluşumu gerçekleşir. Bunun sonucu olarak vücut ikinci kez o antijenle (virüs, bakteri, parazit gibi hastalık oluşturan etkenler) karşılaştığında oluşacak antikor düzeyindeki artış, inanılmaz boyutta oluyor ve insanı gerçekten hastalıktan koruyan antikor düzeyine ulaşılıyor. O yüzden T lenfositleri ile etkileşime geçen aşılar gerçekten çok kıymetli olacak” diye konuştu.

    “ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE GÖNÜLLÜ DENEMELERİNE BAŞLIYORUZ”

    Şu ana kadar yürütülen aşı çalışmaları içerisinde Almanya’nın geliştirdiği aşıda bu etkilerin gözlendiğini vurgulayan Prof. Dr. Tükek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Almanya’daki bu aşı çalışmalarını yürüten şirketin başında bizim de tanıdığımız, çok kıymetli Uğur (Şahin) hocamız var. Zaten kendisi ile zaman zaman da görüşmelerimiz, bilimsel toplantılarımız oluyor. Şu an etik kuruldan çıkmak üzere, hatta bugünlerde çıkmış da olabilir. Bu aşının Faz 3 gönüllü insan denemelerinin bir ayağını da burada, İstanbul Tıp Fakültesi koordinasyonunda yapacağız. Bu çalışma için tabii yine gönüllüler toplanacak ve gönüllülük esasına göre Türkiye’den zannedersem 100 kişi dahil edilecek. Bu kişilere aşı burada uygulanacak, sonra veriler toplanacak ve nihayetinde tahmin ediyorum Kasım ayı gibi bu verilerden sonuçlar alınacak. Ekim-Kasım gibi nihai üretime geçip geçmeyeceğine karar verecekler. İstanbul Tıp Fakültesi’nde bu aşı çalışmasını yürüten bir grup olacak. Gönüllülere çalışma protokolüne göre aşı yapıldıktan sonra, ki bu protokoller dünyanın her yerinde aynıdır, belli periyotlarla bu kişiler görülecek ve belli zamanlarda kan almak suretiyle antikor düzeylerine bakılacak ve alt çalışmaları yapılacak. Bunlar tabii tek merkezde, muhtemelen Almanya’nın göstermiş olduğu bir laboratuvarda sonuçları değerlendirilerek bize bildirilecek”

    “GÖNÜLLÜLERDE YAŞ VE HASTALIK GİBİ ÇEŞİTLİ SINIFLAMALAR YAPILACAK”

    Gerekli izinlerin alınmasının ardından çeşitli mecralardan gönüllü çağrısına çıkılacağını anlatan ve gönüllülerin yaş grupları, altta yatan risk faktörleri, hastalık durumlarına göre belli kriterler gözetilerek seçileceğini belirten Prof. Dr. Tufan Tükek, şu bilgileri verdi: “65 yaş altı, 65 yaş üstü, 50- 65 arası ve 50 yaş altı gibi birtakım sınıflamalar yapılacak. Komorbiditesi (altta yatan hastalığı) olanlar, olmayanlar şeklinde gruplandırılacak. Bunların hepsi çalışma dizaynında bellidir zaten. Ben bir an önce aşı olayım diyen insanlar zaten ağırlıklı olarak bu çalışmalara başvuruyor. Bu kişiler çalışma boyunca uzmanların gözetiminde olacak. Başka hastalıkları var mı, çalışmaya uygun mu diye başta bir kontrolden tabii ki geçiriyorlar ve çeşitli kan testleri ve diğer testler yapılıyor. Çalışmaya uygun olanlarda aşılamalara başlanacak. Tek doz mu, çift doz mu, bir kısmına tek doz bir kısmına çift doz yapılmak suretiyle antikor düzeyleri ölçülecek. Pik antikor düzeyine kaçıncı günde ulaşılmış, antikor düzeyi ne kadar süre sonra düşmeye başlıyor, birinci ikinci ayda bunlar düşüyor mu, sıfırın altına iniyor mu ya da belli bir seviyede kalıyor mu, onlara bakacağız. Bir de lenfosit alt gruplarında bir etkileşim ortaya çıkartıyor mu, T lenfositleri, B lenfositler üzerine etkileşimleri nasıl, bellek hücre oluşturuyorlar mı şeklinde bilimsel birtakım argümanlar var bu konuda. Aşı hakkında fikir sahibi oluyoruz bu çalışmalar sayesinde. Kime tek doz yapacağız, kime çift doz yapacağız şeklinde gerçekten elimizde bir doküman oluyor bu 30-40-50 bin kişilik Faz 3 denemeleri sonrasında”

    “HEPSİ UZMAN GÖZETİMİNDE OLACAK, RİSK YOK DENECEK KADAR AZ”

    Aşı çalışmalarına katılan gönüllülerde ciddi bir yan etki beklemediklerini de vurgulayan Prof. Dr. Tükek, “Çünkü bunlar dediğim gibi büyük çaplı insan çalışmalarından önce çok sayıda denemelerden geçiyor. Burada verilen zaten basit bir antijenik yapı. Tabii immün sistemi uyardıkları için ateş ortaya çıkabilir, lokal reaksiyonlar meydana gelebilir. Çok çok nadiren de aşırı duyarlılık reaksiyonları ortaya çıkabilir, ancak bu insanlar uzman gözetiminde olacağı için bunun da tedavisi hemen gerçekleştirilebiliyor. Aslında bir yıl izlemek lazım bu kişileri. Bir yıl sonunda ne oluyor, antikor düzeyi iyice düşüyor mu, bir yıl içerisinde kişi tekrar enfekte oluyor mu, hepsini gözleyerek karar vermek lazım. Ama şu anki pandeminin yaratmış olduğu ciddi sorunlar nedeniyle bunlar zamana bırakıldı. Bunlar aşılanma sistemleri sonrasında tekrar değerlendirilecek” dedi.

    “ÇALIŞMANIN PARÇASI OLMAK AŞIYI TÜRKİYE’YE GETİRECEK BİR ÖN KOŞUL ASLINDA”

    “Aşı çalışmalarının bir parçası olmak, sonuçta o aşının Türkiye’ye gelmesi için bir ön koşul sayılabilir” diyen Prof. Dr Tufan Tükek “Dünyadaki aşıların hepsinin aynı anda ya da hepsinin başarılı olacağı gibi bir ön kural yok. Bunlardan bir iki tanesi bile başarıya ulaşsa bizim için iyi sayılabilir. Dünyadaki bu aşılar başarılı olduğunda Türkiye’nin aşıya erişiminde bir sıkıntı olacağı endişesi yersiz. Dediğim gibi zaten bir ya da iki tanesinin partneriyiz. Çalışma grubu içerisinde bulunuyoruz. Ayrıca ülkemizde de aşı çalışmaları sürüyor. Bizim çalışmalar belki biraz daha geç sonuçlanacak ama sonuçta nihayetlenecek” ifadelerini kullandı.

    “AĞIR HASTA ORANINI YÜZDE 3’TEN YÜZDE 1’E BİLE DÜŞÜRSE YETER”

    RNA virüslerinde yüzde yüz başarı elde edilemeyebileceğine de değinen Prof. Dr. Tükek, sözlerini şöyle noktaladı: “Yani aşı, hastalığı tamamen ortadan kaldıramayabilir. Ama zaten bizim için solunum yolu virüslerinde başarı kriteri, ağır hastalarda azalma sağlayıp sağlamadığıdır. Kovid aşıları ağır vakaları yüzde 3’ten yüzde 1’e düşürürse bu aşı başarılı demektir. Bu bile çok sayıda insanın hayatını kurtaracak. Onun dışında zaten üst solunum yolu enfeksiyonu gibi geçirilen diğer hastalıklar sınıfına girecektir. Yani mevsimsel grip gibi hafif atlatılabilecek duruma gelecektir”

  • Koronavirüs tedbirleri diğer virüslere karşıda koruyacak

    Koronavirüs tedbirleri diğer virüslere karşıda koruyacak

    Gazi Üniversitesi Halk Sağlığı Uzmanı ve Ankara İl Pandemi Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nur Aksakal, koronavirüse karşı alınan maske, mesafe, hijyen önlemlerinin sonbaharda artışı beklenen grip ve diğer tüm virüslere karşı da koruma sağlayacağını söyledi. Aksakal, “Kovid-19 önlemlerinin dikkatli uygulandığı ülkelerde diğer virüs hastalıkların da daha az görülmeye başladığını sevinerek görüyoruz” dedi.

    Prof. Dr. Aksakal, vatandaşları sıcak havaların etkisiyle yazın rehavete kapılmamaları yönünde uyardıklarını anımsatarak, yaz aylarında olunmasına rağmen vaka sayılarının arttığını söyledi. Prof. Dr. Aksakal, “Önümüzde bir sonbahar var ve biz sonbaharda biliyoruz ki özellikle rhinovirüsler, grip (influenza), koronavirüs ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonu nedenleri olan virüsler oldukça fazla görülmeye başlanıyor. Grip için ekim ayının ortalarından itibaren kasım ayına doğru bir pik olacak. Ama ilk başta daha çok burun akması, göz yaşarması gibi belirtilerle giden virüsleri göreceğiz. O nedenle önümüzdeki sezonda sadece koronavirüse bağlı değil bütün bu virüslere bağlı enfeksiyonları görme ihtimalimiz çok yüksek” dedi.

    ‘AYRIMINI YAPABİLMEK ÖNEMLİ’

    Prof. Dr. Aksakal, bu enfeksiyonlardan özellikle gribin çok ağır seyredebildiğini; ama hafif seyreden virüslerde ise yatağa bağlayacak kadar ağır bir enfeksiyon geçirilmediğini kaydetti. Prof. Dr. Aksakal, “Grip ise bunların içinde çok ağır enfeksiyon yapan hatta toplum içinde ‘paçavra hastalığı’ olarak bilinen ve grip geçirdiğinizde yataktan bile kalkamayacağınız kadar ağır geçirebildiğiniz bir viral enfeksiyondur. Onu ayrı tutuyorum; ama diğer enfeksiyonlar özellikle çocuklarda hafif ateşle geçirilebilecek enfeksiyonlar” diye konuştu.

    ‘MASKE, MESAFE, HİJYEN BİZLERİ KORUYOR’

    Prof. Dr. Aksakal, koronavirüs hastalığıyla diğer virüs hastalıklarının ayrımını yapabilmenin önemli olduğuna işaret ederek, “Çünkü belirti bizim için önemli. Biz kişilerin belirti verdiği zaman daha fazla risk aldığını düşünüyoruz ve onları takibe alıyoruz, daha dikkatli takip edip hastanelerde ek tetkikler yapabiliyoruz. İkinci konu da koronavirüse karşı aldığınız maske, mesafe, hijyen önlemlerinin bütün bu diğer virüslere karşı da bizleri koruması. Bu da işin iyi tarafı. Kovid-19 önlemlerinin dikkatli uygulandığı ülkelerde diğer virüs hastalıkların da daha az görülmeye başladığını sevinerek görüyoruz” ifadelerini kullandı.

    ‘DİĞER VİRAL ENFEKSİYONLARI ÖNLEYİN’

    Bu hastalıklarda ateş, halsizlik gibi temel bir takım semptomların birbirine benzediğini kaydeden Prof. Dr. Aksakal, koronavirüs tablosunda her geçen gün yeni semptomların görüldüğünü anımsattı. Koronavirüs ve diğer virüslere bağlı enfeksiyon belirtilerinin birbirinden çok fazla ayırt edilemeyeceğine dikkat çeken Prof. Dr. Aksakal, “Bunu ayırt etmek teste bağlı olabilir. O nedenle riski olabildiğince az almak ve mümkünse diğer viral enfeksiyonları da önlemek dışında ‘şunu görürseniz budur’, ‘bunu görürseniz şudur’ diyebileceğim ayrım maalesef çok mümkün değil” ifadesini kullandı.

  • Bilim Kurulu Üyesi: “Umumi tuvaletler riskli”

    Bilim Kurulu Üyesi: “Umumi tuvaletler riskli”

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer, koronavirüs salgınında bulaş riskinin yüksek olduğu alanlardan umumi tuvaletlere dikkat çekerek, “Umumi tuvaletler riskli. Hijyen kurallarına bu dönemde özellikle dikkat etmemiz lazım” dedi.

    Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hasan Tezer, salgının bulaşma şeklinin her ülkenin kendi şartlarına göre değişeceğini söyledi. Prof. Dr. Tezer, “Maske takılmayan bir ülkede 2’nci dalga belki bundan dolayı çıkacaktır. Hijyen kurallarına dikkat edilmeyen ülkelerde bundan çıkacaktır. O yüzden hijyen elbette önemli; ama illa ki umumi tuvaletlerden çıkacak diye bir şey söylemek çok zor. Maalesef Türkiye’de son aylarda vaka artışları özellikle düğünlerden, taziyelerden, asker uğurlamalarından oldu. Her ülkenin kendi sosyal yapısına göre, uymadığı kurallara göre vaka artışları olacaktır. Ama tüm dünyada vaka artışları var. ‘Bu acaba 2’nci dalga mı’ diye endişeli bir bekleyiş ve araştırma var. Belki de 2’nci dalga Avrupa’daki bu ülkelerde başladı” diye konuştu.

    ‘HİJYEN KURALLARINA DİKKAT ETMEMİZ LAZIM’

    Prof. Dr. Tezer, virüsün temas yoluyla bulaştığına vurgu yaparak, “Umumi tuvaletler riskli. Bu virüs sadece temasla, damlacık yoluyla bulaştığı için bulaş riskiniz olur. Ama dışkıyla idrarla başka sekresyonlarınızla vücudunuzdan atabiliyorsunuz. Pozitiftiniz ama negatifleştiniz, hala dışkınızla, idrarınızla, gözyaşınızla belki bu virüsü atabilirsiniz. Ama bunların şu ana kadar bulaş üstüne çok etkili olmadığını biliyoruz. Ama yine de bizim hijyen kurallarına bu dönemde özellikle dikkat etmemiz lazım” diye konuştu.

    ‘2’NCİ DALGA GELECEK GİBİ ÖNLEM ALMALIYIZ’

    Prof. Dr. Tezer, Türkiye’de 1’inci dalganın uzatmalarının yaşandığını, Avrupa’da birçok ülkenin birinci dalgayı bitirdiğini ifade ederek, şunları söyledi:

    “2’nci dalga tekrar başlar ve korktuğumuz gibi diğer virüs etkenlerinin de çıkmasıyla birlikte vaka artışları daha fazla olabilir mi, yeni bir virüs olduğu için bunu bilemiyoruz, toplumdaki tam duyarlılığı bilemiyorsunuz. Elinizde aşı yok, kurallara uymaz, mesafenize, hijyen şartlarına dikkat etmezseniz ve maske takmazsanız daha da vakalar yüksek olabilir. Tabii ki bu yönden çok dikkatli olmak lazım. Kurallar özellikle bu okulların açılacağı dönemde çok önemli. Biz her zaman kötü senaryolar üstünde çalışmalıyız. İyi senaryo üzerinde çalışıp rahat olmak her zaman bizi felakete sürükler. O yüzden kötü senaryolara çalışacağız, önlemlerimizi alacağız ondan sonra da 2’nci dalga belki de yaşanmayacak; ama biz 2’nci dalgaya girecek gibi önlemlerimizi almak zorundayız. 2’nci dalga tüm dünyada çıkmayabilir; ama biz çıkacakmış gibi hareket etmemiz lazım. Avrupa’da veba salgını 1300’lü yıllarda olduğu zaman toplumun bir kısmını yıkıma uğratıyor. 100 yıl sonra 2’nci dalga geliyor. İspanyol gribinde insanlar ‘bitti’ diye rahatlayınca 2 yıl sonra çıkan 2’nci dalgada insanların büyük kısmı kaybediliyor. O yüzden bizim hazırlıklarımızı yapmamız gerekiyor. Toplumun refahı için herkesin dikkat etmesi gerekiyor. Herkesin bu işte elini taşın altına koyması lazım ki bu süreci rahat bir şekilde atlatalım.”

    ‘KRİTİK SEVİYEDE DEVAM EDİYOR’

    Vakaların Kurban Bayramı sonrası korktukları gibi çok yükselmediğini; ama kritik seviyede devam ettiğini kaydeden Prof. Dr. Tezer, “Ek önlemlere ilişkin şu aşamada önümüzü görmeden bir yorum yapmak çok zor; ama birkaç gün önce valilikler 28 ilde kısıtlayıcı kararlar aldılar, bunun etkili olmasına bakıyoruz. Ama bunlar etkili olmazsa, bir anda vaka sayıları artıp hastaneler tıkanırsa, yoğun bakımlarda yer olmazsa elbette bu hepimizi üzer ve yorar. Bu istediğimiz bir durum değil. Sağlık Bakanımız açıkladı; yoğun bakımların yüzde 50’sinin yatak kapasitesi olarak dolu olduğunu, solunum cihazlarının yüzde 30’lu bir rakamından bahsedildi; ama bunu dikkatli yorumlamak lazım. Bölge bölge değişebilir, bazı bölgelerde vaka sayısı çokken bazı bölgelerde uzun zamandır hiç bildirilmeyen vakalar var. Bu yüzden her bölge kendi hazırlığını kötü senaryolara göre il bazında yapmalı” diye konuştu.

  • Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden Line TV’ye ödül

    Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden Line TV’ye ödül

    Türkiye’nin en yaygın meslek örgütü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin 1959 yılından bu yana sürdürdüğü Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri’ni kazananlar açıklandı.

    Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği 2019 Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri’ni kazananlar belli oldu. Seçici Kurul, TV Kültür-Sanat dalında Dilek İlhan’ın 25 Aralık 2019 tarihinde Line TV’de yayınlanan “Bıçak İzi” programı ödüle değer görüldü.

    İşte ödülleri kazananlar:

    BASIN / HABER

    Siyasal : Alican Uludağ Cumhuriyet Gazetesi’nde 21 Eylül-25 Ekim-28 Aralık 2019 tarihlerinde yayınlanan “Yargıda Yeni Güç Odakları” başlıklı haberiyle ödüle değer bulundu. Seçici Kurul, bu dalda Deniz Ayas’ın 6 Aralık 2019 tarihinde Sözcü‘de yayınlanan “Tuvalet Önünde Selam Nöbeti” başlıklı haberini övgüye değer gördü.

    Ekonomi: Hazal Ocak Cumhuriyet Gazetesi’nde 16 Ağustos 2019 tarihinde yayınlanan “Yüzsüzlüğün Bu Kadarı-Rüşvet Sözleşmede” başlıklı haberiyle ödüle değer bulundu.

    Haber Toplum: Hüseyin Şimşek Birgün Gazetesi’nde 31 Ocak 2019 tarihinde yayınlanan “Ailesi Sendikalı Memur Olamaz” başlıklı haberiyle ödüle değer görüldü.

    Eğitim: Zehra Özdilek Cumhuriyet Gazetesi’nde 6 Haziran 2019 tarihinde yayınlanan “Kendini Atayan Adam” başlıklı haberiyle ödüle değer bulundu.

    Sağlık: Gül Kireklo Sabah Gazetesi’nde 29 Haziran 2019 tarihinde yayınlanan “İki Baba Bir Mucize Bir Dram” başlıklı haberiyle ödüle değer görüldü.

    Kültür Sanat: Öznur Oğraş Çolak- Ayça Han Cumhuriyet Gazetesi’nde 28 Mart 2019 tarihinde yayınlanan “Oy Uğruna Orta Oyunu” başlıklı haberiyle ödüle değer bulundu.

    Spor: Seçici Kurul bu dalda ödüle değer eser bulamamıştır.

    Köşe Yazısı: Murat Ağırel Yeniçağ Gazetesi’nde 7 Ağustos 2019 tarihinde yayınlanan “Belediyeyi Yağmalamışlar” başlıklı köşe yazısıyla ödüle değer bulundu.

    Araştırma: Leyla Kılıç Cumhuriyet Gazetesi’nde 18-19-20 ve 25 Kasım 2019 tarihlerinde yayınlanan “Bebeğe Zulüm” başlıklı haberiyle ödüle değer görüldü.

    Röportaj- Söyleşi: Fevzi Kızılkoyun Hürriyet Gazetesi’nde 7 Nisan 2019 tarihinde yayınlanan “Vebalı Gibi Görmeyin Ekmek Derdindeyiz” başlıklı röportajıyla ödüle değer bulundu.

    SAYFA DÜZENİ

    Birinci Sayfa Düzeni: İbrahim Ersoy Diyar Milliyet Gazetesi’nde 25 Kasım 2019 tarihinde yayınlanan birinci sayfasıyla ödüle değer görüldü.

    İç Sayfa Düzeni: Vildan Sönmez Milliyet Gazetesi’nde 31 Aralık 2019 tarihinde yayınlanan iç sayfasıyla ödüle değer bulundu. Seçici Kurul bu dalda ayrıca Umut Karaahmetoğlu’nun Posta Gazetesi’nde 10 Kasım 2019 tarihinde yayınlanan iç sayfasını övgüye değer gördü.

    Karikatür: Seçici Kurul bu dalda ödüle değer eser bulamamıştır.

    Fotoğraf: Reşat Yiğiz Batman Çağdaş Gazetesi’nde 24 Aralık 2019 tarihinde yayınlanan “Define Avcılığı” fotoğrafıyla ödüle değer bulundu.

    TV / HABER

    Nazlı Yerebasmaz-Soner Dabağ’ın 2 Aralık 2019 tarihinde FOX TV’de yayınlanan “İki Termik Arasında Yaşam” başlıklı TV haberiyle ödüle değer görüldü.

    ARAŞTIRMA

    Ali Kara-Yağız Şenkal NTV’de 9 Aralık 2019 tarihinde yayınlanan Farklı Bir Konu: Koruyucu Aileler programı ödüle değer görüldü.

    HABER PROGRAMI

    Öznür Karslı Çetiner-Burcu Ayyıldız Habertürk TV’de 21 Aralık 2019 tarihinde yayınlanan “Hayatın İçinden” haber programı, ödüle değer bulundu.

    BELGESEL

    Ebru Çakırkaya’nın TRT Belgesel Kanalı’nda 7 Haziran 2019 tarihinde yayınlanan Son Kabileler belgeseli ödül aldı.

    KÜLTÜR-SANAT

    Dilek İlhan’ın Line TV’de 25 Aralık 2019 tarihinde yayınlanan “Bıçak İzi” programı, ödüle değer görüldü.

    SPOR

    Ödüle değer eser bulunamadı.

    KAMERA ÇALIŞMASI

    Ödüle değer eser bulunamadı.

    RADYO HABER-PROGRAM

    Ersin Antep’in NTV Radyo’da 14 Aralık 2019 tarihinde’ yayınlanan “Çok Sesli Göç Hikayeleri ve Şarkıları” adlı programı ödüle değer bulundu.

    İnternet Haber Dalı: 29 Nisan 2019 tarihinde DW Türkçe’de yayınlanan Başak Çubukçu ve Özgür Arslan’ın “Engelli olmak: Toplumun yarattığı engeller” başlıklı haberi ödüle değer görüldü.

    İnternet Röportaj Dalı: 29 Kasım 2019 tarihinde DW Türkçe’de yayınlanan Tunca Öğreten’in “Mesut’un Omuzundaki Yük”başlıklı haberi ödüle değer bulundu.

    İnternet Özgün Köşe Yazısı Dalı: 14 Mart 2019 tarihinde ajansspor.com’da yayınlanan Atilla Türker’in “Fikret Orman ve Gizli Kapaklı İşler” başlıklı yazısı ödüle değer görüldü.

    NEZİH DEMİRKENT ÖZEL ÖDÜLÜ

    2019 Nezih Demirkent Özel Ödülü’nün, “Türkiye’de ekonomi gazeteciliğinin gelişmesinde önemli katkıları, bu alanda pek çok muhabirin yetişmesinde de emeğinin olması, her dönem ve koşulda mesleğin saygınlığının korunması ve geliştirilmesine özen göstermesi” nedeniyle Dünya Gazetesi yazarı Alaattin Aktaş’a verilmesini kararlaştırdı.

    KADIN HABERİ

    Çiğdem Yılmaz 25 Kasım 2019 tarihinde Milliyet Gazetesi’nde yayımlanan “Bu Adamlardan Uzak Durun” haberi ve Serpil Yılmaz 5 Aralık 2019 tarihinde Sözcü Gazetesi’nde yayımlanan “Eşitlik Yoksa Ölüm Var, Anlayın Artık” başlıklı köşe yazısı ile ödüle değer görülmüştür.

    Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Türkiye Gazetecilik Başarı Ödülleri Töreni’nin yeri ve zamanı daha sonra açıklanacak.

  • İşte dünyada en fazla doğalgaza sahip ülke! Türkiye kaçıncı sırada?

    İşte dünyada en fazla doğalgaza sahip ülke! Türkiye kaçıncı sırada?

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün açıkladığı 320 milyar metreküplük doğalgaz rezervi ile Türkiye en fazla rezerve sahip ilk 35 ülke listesine 32’inci sıradan giriyor. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) rakamlarına göre dünyada en fazla doğalgaza sahip ülke Rusya onu İran ve Katar izliyor.

    Türkiye Zonguldak, Ereğli açıklarında tarihinin en büyük doğlagaz rezervini buldu. 320 milyar metreküplük rezervin ekonomik değeri hesaplanmaya çalışılırken Rusya’dan aldığımız gazın yaklaşık spot fiyatı düşünüldüğünde rezervin ekonomik büyüklüğünün 60 milyar dolar olduğu ifade ediliyor.

    Uzmanlar gazın çıkarılma koşulları, ekipman kiralama veya satın alma gibi unsurlara dikkat çekerken Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) rakamlarına göre Türkiye bugünkü rezerv de dahil edildiğinde dünyada en fazla doğalgaz rezervine sahip 32. ülke oldu.

    Türkiye’nin boru hatlarına karşılık çok uzun kontratlar yaparak yüksek maliyetli doğalgaz satın aldığı Rusya dünyada en fazla doğalgaza sahip ülke. Rusya’yı İran ve Katar izliyor.

    Türkiye bugünkü keşfini açıklamasıyla birlikte dünyada en fazla doğalgaza sahip 35 ülke arasına girmiş oldu.

     

  • “Artık cari açığı değil, cari fazlayı konuşacağız”

    “Artık cari açığı değil, cari fazlayı konuşacağız”

    Hazine ve Maliye Berat Albayrak, Karadeniz’de gerçekleştirilen doğal gaz keşfine ilişkin, “Buradaki bu potansiyelle birlikte cari açığı değil, cari fazlayı konuşacağımız, döviz fazlasını konuşacağımız yeni dönemin de başladığını, yeni bir sürece girdiğimizi görmüş oldum.” dedi.

    Bakan Albayrak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Karadeniz’de 320 milyar metreküple ülke tarihinin en büyük doğal gaz rezervinin bulunmasına yönelik müjdesinin ardından, keşfi yapan Fatih Sondaj Gemisi’nden açıklamada bulundu.

    Bugün ülkenin milli enerji politikaları ve ekonomisi açısından tarihi bir günün yaşandığını belirten Albayrak, “Türkiye olarak bu yüzyılın kaderinin şekillendiği bugünlerde ülkemizin geleceği açısından çok önemli bir sürece şahitlik ediyoruz. Bugünün bizim için şöyle bir anlamı var, milletimizin tarihinde ağustos zaferler ayı. Malazgirt’ten Mohaç’a, Büyük Taarruz’dan Sakarya’ya kadar hakikaten ağustos ayında çok büyük şanlı zaferlere imza atmışız. Bugün yine bir ağustos ayında, on yıllardır süre gelen, özellikle enerji alanında ülkemizin makus talihini tarihe gömdüğümüz büyük şanlı bir zafere imza attığımız bir sürece şahitlik ediyoruz. Bu da bizim için çok büyük bir övünç kaynağı.” diye konuştu.

    – “Yeni bir sürece doğru gidiyoruz”

    Albayrak, ülkenin enerji ve ekonomi başta olmak üzere birçok alandaki tam bağımsızlık yolculuğunda büyük bir adımın atıldığına dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:

    “Bu süreç ülkemizi, 83 milyon vatandaşımızı yarınlara çok daha ümitli taşıyacak. Bugün burada ifade edilen keşif ve gazla, ülkemizin dört bir tarafındaki Hakkari’den Edirne’ye, Artvin’den Muğla’ya, Trabzon’dan Hatay’a 83 milyon vatandaşımızın her birinin övünçle, gururla, büyük bir sevinç yaşayacağı büyük adım atılıyor. İşin ekonomik boyutu itibarıyla burada gemideki arkadaşlarla teknik süreci değerlendirdikten sonra, çok net şunu ifade edebilirim ki hakikaten buradaki mevcut keşif ve potansiyelle birlikte inşallah ülkemizin gündeminden cari açık konusunu artık kaldıracağız. Çünkü son 10 yıl ortalaması 40 milyar dolarlık enerji ithalatı yapan bir ülke Türkiye. Bugün buradaki bu potansiyelle birlikte cari açığı değil, cari fazlayı konuşacağımız, döviz fazlasını konuşacağımız yeni dönemin de başladığını, yeni bir sürece girdiğimizi görmüş oldum.”

    Türkiye’nin artık yeni bir döneme girdiğini vurgulayan Albayrak, “Artık ‘ne doğu ne batı, yeni eksen Türkiye’ söyleminde yeni bir sürece doğru gidiyoruz.” ifadelerini kullandı.

    Albayrak, bu süreçteki çalışmaları nedeniyle başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez olmak üzere, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı yöneticileri, Fatih Sondaj Gemisi’ndeki mühendisler ve tüm ekibe teşekkür ederek, şunları kaydetti:

    “Ailelerinden, çocuklarından, eşlerinden feragat ederek bu süreci ortaya koydular. Sayın Cumhurbaşkanımız, en başta size ilk günden itibaren bize inanarak arkamızda durduğunuz için şükranlarımı sunuyorum. Her şeyin ötesinde Cenabı Allah’a hamd ediyorum ki bizi başta sizlere ve milletimize mahcup etmediği için. Bugün bir kez daha şuna inanç ve imanla şahitlik ettim ki Cenabı Allah hiçbir emeği zayi etmiyor. İnanıyorsanız, çalışıyorsanız ve en önemlisi bir amaç, dava uğruna mücadele ediyorsanız Cenabı Allah her işin sonunu hayra tevdi ediyor. 2020’lerin Türkiye’sinde kalpten ilk günden beri inandığım bu sürecin, Cenabı Allah’ın nasibiyle bugün yeni çağı açtığına inanıyorum.”

    Enerji Bakanı: Bulunan gazın kalitesi çok iyi

    Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Karadeniz’de büyük keşfin yapıldığı sahada yeni tespit kuyularının en kısa sürede açılacağını belirterek, “Bu çalışmalarımızı daha da netleştireceğiz. İnşallah Cumhuriyetimizin 100. yılında vatandaşımızla kendi gazımızı buluşturacağız.” dedi.

    Dönmez, Fatih sondaj gemisinde yaptığı açıklamada, bugünün Türkiye ve Türk milleti açısından tarihi dönüm noktalarından biri olduğunu söyledi.

    1970’li yıllarda İngiltere’nin 150, Norveç’in 30. denemesinde keşif yaptığını anımsatan Dönmez, “Bunu Cumhurbaşkanımıza söylediğimde ‘Milletimiz çok bekledi, o kadar vaktimiz yok, elini çabuk tut Fatih’ demişti. Türkiye Petrolleri’ndeki (TP) arkadaşlarımızla bir araya geldik ve potansiyeli en yüksek olan lokasyona ağırlık vereceğiz, dedik. İlk 10 sondajda 1 keşif yakalama hedefi koyduk. Burası 9. derin deniz sondajımız.” diye konuştu.

    Söz konusu bölgedeki sismik çalışmalara 14 ay önce başlandığını kaydeden Dönmez, bu kapsamda yaklaşık 2 bin kilometrekare alanın “röntgen filminin çekildiğini” ifade etti.

    Bakan Dönmez, verilerin TP uzmanları ve mühendisleri tarafından detaylı analiz edildikten sonra Tuna-1 lokasyonunda ilk sondaja karar verildiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

    “Fatih gemimizi Akdeniz’den önce İstanbul’a kule sökümü için çektik. Haydarpaşa’dan 29 Mayıs’ta Karadeniz’e uğurladık. Trabzon’da limanda montaj devam etti. 15 Temmuz’da oradan yola çıktı, 20 Temmuz’da matkap ilk defa dönmeye başladı. Şu an deniz seviyesinden 3 bin 500 metre aşağıdayız, buradaki denizin derinliği 2 bin 100 metre. Yaklaşık 1400 metre de karada ilerledik. İki önemli gaz kaynağı adını verdiğimiz rezervi kestik. 500 metrelik bu rezervde gazla buluştuk. Sondaja 1 hafta-10 gün ara verdik, sürekli olarak testleri yapıldı.”

    Test, analiz ve detaylı mühendislik çalışmalarından sonra uzmanlar ve yetkililerin rezerv miktarını tespit ettiklerini aktaran Dönmez, “İşlerimiz henüz bitmedi. Bin metre daha derine ineceğiz. Sismik veriler bize aşağıda benzer yapıda 2 katmanın daha olduğunu, dolayısıyla inşallah oralarda da gaz kaynağına ulaşacağımızı gösteriyor.” değerlendirmesinde bulundu.

    Dönmez, gaz keşfi yapılan sahanın yaklaşık 250 kilometrekare olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

    “Yine bu bölgede en kısa sürede yeni tespit kuyularımızı açacağız ve bu çalışmalarımızı daha da netleştireceğiz. İnşallah Cumhuriyetimizin 100. yılında vatandaşımızla kendi gazımızı buluşturacağız. Yapılan test ve analizlerden sonra gazın kalitesi de son derece iyi görünüyor. Maliyet açısından son derece olumlu yansıyacak. 6 bin kilometrekare daha sismik çalışma yapacağız bu bölgede. Arkadaşlarımız son derece umutlu. Biz her zaman inandık, büyük bir sabır, inanç ve tevekkülle bu yola çıktık. Her fırsatta kararlılığımızı belirterek ‘Varsa mutlaka bulacağız’ dedik. Cumhurbaşkanımız da ‘Ancak arayanlar bulur’ dedi. Aradık ve bulduk.”

  • Türkiye tarihinin en büyük doğalgaz keşfi Karadeniz’de

    Türkiye tarihinin en büyük doğalgaz keşfi Karadeniz’de

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde düzenlediği toplantıda kamuoyunun merakla beklediği “müjdeyi” açıkladı.

    320 MİLYAR METREKÜP REZERV KEŞFEDİLDİ

    Erdoğan, Türkiye, tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz’de gerçekleştirdiğini ifade ederek, Fatih Sondaj Gemisinin 20 Temmuz 2020’de başladığı Tuna 1 Kuyusu sondajında 320 milyar metroküp doğal gaz rezervi keşfettiğini açıkladı.

    20203’TE KULLANIMA SUNULMASI HEDEFLENİYOR

    2023 yılında Karadeniz gazının milli ve yerli imkanlarla kullanıma sunma hedefinin olduğunu açıklayan Erdoğan, “Fatih ve Yavuz gemilerimiz vasıtasıyla Akdeniz ve Karadeniz’de bugüne kadar 9 derin deniz sondajı gerçekleştirdik. Son sondajda milletimize beklediği müjdeyi verme şerefine nail olduk” dedi.

    “TÜRKİYE TARİHİNİN EN BÜYÜK DOĞALGAZ KEŞFİNİ KARADENİZ’DE GERÇEKLEŞTİRDİ”

    “Sakarya Gaz Sahası’ndaki keşiften sonra artık önümüzde çok daha aydınlık bir yol olduğuna inanıyoruz” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enerji, kalkınmanın temel unsuru olmanın yanında milli bağımsızlığın tesisinde de büyük öneme sahiptir. Bir damla petrolü oluk oluk akan insan kanından daha değerli gören gayri insani küresel düzen hala hükümranlığını sürdürmektedir. Rabbim bize bambaşka bir yerde, hem de görülmedik zenginlikte bir kapı açtı. Sondaj ve sismik araştırma çalışmalarımızda en küçük bir dışa bağımlılığımız söz konusu değildir. Bugünkü sevinci bize yaşatan Fatih’in yanında, Yavuz ve Kanuni sondaj gemilerimizle dünyanın en önde gelen ülkeleri arasına dahil olduk. Türkiye, tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz’de gerçekleştirdi.” dedi.

    “BENZER BİR MÜJDELİ HABERİ AKDENİZ’DEN BEKLİYORUZ”

    Elde edilen verilere göre aynı bölgede yeni doğal gaz keşiflerinin kuvvetle muhtemel olduğunu açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi hemen tespit kuyuları açmaya başlayacak ardından üretim konseptini belirleyip inşaat ve yapım işlerine geçeceğiz. Doğal gazın yüzeye çıkartılması ve sisteme aktarılması işlemleriyle birlikte bu kaynaktan fiilen istifade etmeye başlayacağız. İnşallah benzer bir müjdeli haberi Akdeniz’den de bekliyoruz. Keşifler için söylenen o güzel sözü sondaj faaliyetlerimize uyarlayarak tekrarlamak istiyorum, her arayan bulamaz ama bulanlar arayanlardır.”

    “ÜLKEMİZİN ENERJİ MESELESİNİ KÖKTEN ÇÖZMEKTE KARARLIYIZ”

    Enerjide net ihracatçı konumuna gelene kadar bize durmak ve dinlenmek yok diyen Erdoğan, “Ülkemizin enerji meselesini kökten çözmekte kararlıyız. Enerjide net ihracatçı konumuna gelene kadar bize durmak, dinlenmek yok. Kimsenin hakkına gözümüzü dikmeden ama kimseye de hakkımızı yedirmeden hedeflerimize doğru yürümeyi sürdüreceğiz. Sakarya Gaz Sahası’ndaki keşiften sonra artık önümüzde çok daha aydınlık bir yol olduğuna inanıyoruz. AB, Yunanistan’ı şımartıp üzerimize salarken sergilediği çifte standart sebebiyle bir kez daha kendi ilkelerine ihanet ettiğini görmelidir.” dedi.

    https://www.facebook.com/BursaLineTV/videos/718883858675966/

     

     

     

  • Soylu, o polisleri yeniden göreve atadı

    Soylu, o polisleri yeniden göreve atadı

    Maske takmadığı gerekçesi ile Rana Batı’yı darp eden polisler İstanbul Valiliği tarafından açığa alınmıştı. Polislerin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından göreve iade edildiği açıklandı.

    Kadıköy’de dün yapılan koronavirüs denetimlerinde maskesi olmayan Rana Batı’ya (20) polis müdahale etti. Gözaltı işlemi sırasında ortaya çıkan görüntüler üzerine İstanbul Valiliği açıklama yaparak, hakkında soruşturma başlatılan polis memurlarının görevden uzaklaştırıldığını açıkladı.

    SOYLU İADE ETTİ

    Polislerin açığa alınmasının ardından sosyal medyada #PolisiminYanındayım etiketi ile kampanya başlatılmış ve açığa alınan polislerin göreve iade edilmesi çağrısı yapılmıştı.

    İçişleri Bakanı Süğleyman Soylu’nun İstanbul Valiliği tarafından açığa alınan polisleri göreve iade ettiği ortaya çıktı.

  • Aynı fabrikada 43 kişide koronavirüs çıktı

    Aynı fabrikada 43 kişide koronavirüs çıktı

    Zonguldak’ta tekstil fabrikasında çalışan 155 işçiden 43’ünde corona virüsü tespit edildi. Virüsün yemekhanede bulaştığı saptandı. Üretim durduruldu. İşçiler evlerinde karantinaya alındı.

    Çınartepe Mahallesi’ndeki bir tekstil fabrikasında çalışan işçilerden bazıları belirtiler görülünce hastaneye başvurdu. İlk aşamada 13 işçiye yapılan Covid-19 testi pozitif çıktı. Filyasyon ekibi temaslıları saptamak için çalışma yaparken belirti görülen diğer işçilere de test uygulandı. Vaka sayısı 43’e ulaştı.

    Fabrika yöneticisi Serhat Osma şunları söyledi: “Pazartesi günü iki arkadaşımızda yüksek ateş tespit edildi. Onları hastaneye yönlendirdik. Burada gereken testler, işlemler yapıldıktan sonra İl Sağlık Müdürlüğü’nden bizlere bu arkadaşlarımızın test sonuçlarının pozitif olduğu bilgisi verildi. Yakın temaslı oldukları arkadaşlarımızı da sağlık müdürlüğüne yönlendirdik. Sonrasında komple imalatı durdurup arkadaşlarımızı karantinaya aldık, fabrikamızı boşalttık. Karantinadaki arkadaşlarımız sürekli olarak takip ediliyor. Kendisini kötü hisseden arkadaşlarımız ambulans desteği ile alınarak test yapılıyor.”