Etiket: manşet

  • Fahrettin Altun: Türkiye 2002’den bu yana daha güçlü

    Fahrettin Altun: Türkiye 2002’den bu yana daha güçlü

    Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, üniversite tercih etkinliğinde yaptığı konuşmada, “Bundan 20-30 yıl önce belki doğa bilimlerine verilen önem bugün sosyal bilimlere veriliyor. Eğer biz bu 20 yıllık süreç içerisinde yaşananları, dünyada ortaya çıkan çalkantıları sadece büyük krizler olarak görüp seyretmeyi tercih etmiş olsaydık, bugün böylesi bir Türkiye ile karşı karşıya kalmazdık. Bugün Türkiye, sağlıktan ulaşıma, eğitimden emniyete kadar birçok alanda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çok ciddi bir mesafe kat etmiş, itibarlı bir çekim merkezine dönüşmüştür” dedi.

    Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İbn Haldun Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi işbirliğiyle online düzenlenen üniversite tercih etkinliği TercihFest’in açılış konuşmasını yaptı. Altun, Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda başarı gösteren gençleri tebrik ederek, TercihFest’in yol gösterici olması temennisinde bulundu.

    “BATICI PARADİGMA, ÇOK CİDDİ BİR MEYDAN OKUMAYLA KARŞI KARŞIYA”

    Bugünün dünyasının 20 yıl öncesinden çok farklı olduğunu belirten Altun, dünyanın geçirdiği değişim ve dönüşümün, toplumsal dünyaya olduğu gibi sosyal bilimlerin uygulama alanları ve teorilerine de yansıdığını ifade ederek, “19. yüzyılda zirveye çıktığı haliyle kendisi dışındaki toplumların sömürülmesi, fiili olarak işgali anlayışından beslenen Batıcı paradigma, çok ciddi bir meydan okumayla karşı karşıya bugün. Değerli madenlerden tutun da nitelikli insan kaynağına kadar Batı’nın, Batı dışı toplumları sömürdüğü o 200 yıllık düzenin bugün artık değişmeye başladığını görüyoruz ve bu artık gündelik hayatımıza da farklı şekillerde yansıyor. 1990’lı yıllarda Soğuk Savaş bittiğinde, artık dünyada savaşların son bulduğu, iktidar mücadelesinin söz konusu olmayacağı, onun yerine görünmeyen bir kültürel hegemonya olarak küreselleşmenin hakim olacağı görüşü dile getiriliyordu. Burada ‘liberal küreselleşme’ dediğimiz paradigma, aslında bize ABD önderliğindeki Batı egemenliğini evrensel, tartışılmaz, ezeli ve ebedi bir durum olarak yansıtıyordu.1990’lardan farklı olarak bu görünmeyen hegemonya 2000’lerin sonlarında görünmeye, bugün ise çok ciddi şekilde sorgulanmaya başlandı. Artık dünya siyaset sahnesi, Batılı öznenin hegemonya arzusunu, tahakküm arzusunu gizleyebildiği ve bu arzunun Batı-dışı dünya tarafından bir kader olarak algılandığı bir sahne değil. İyi ki de değil. Batı dünyasında da Batı dışı dünyada da herkes aslında sert bir mücadelenin yaşandığını ve bu mücadelenin arkasında hangi aktörlerin olduğunu biliyor. Dahası aktörler arasında yaşanan çekişme ve çatışma, her alanda kendini hissettiriyor” şeklinde konuştu.

    “ÜNİVERSİTELERİMİZ SAHİCİ BİLİM ÜRETME MERKEZLERİDİR”

    Dünyanın değiştiğini ve buna uygun şekilde bilimin de değişerek yeni dönemin bilgisini inşa etmesi gerektiğini vurgulayan Altun, “İdeolojik söylemleri, bilimsel hakikat olarak yansıtan teorilerin ve bunların pratikteki yansımalarının ifşa edilmesi, kuşkusuz bu noktada büyük bir önem arz ediyor. Esasında bütün tarih boyunca hakikat mücadelesi her daim varola gelmiş bir mücadeledir. Bunun için verilecek mücadelenin merkezinde sahici bilgi için verilecek mücadele vardır. Üniversitelerimiz bu anlamda son derece kritik bilgi, sahici bilgi üretme, sahici bilim üretme merkezleridir. Çerçevesini çizmeye çalıştığım yeni ve belki de bir o kadar da kaotik dünya siyaset ortamında ülkemiz kendisini bir aktör olarak, kurucu bir özne olarak konumlandırma arayışı içindedir. Türkiye, son 20 yılda bölgesel ve küresel gelişmelere, meydan okumalara, iniş çıkışlara ve çalkantılara rağmen, bütün bu zor süreçlere rağmen kendi adına ve hesabına hareket etme imkanını yakalamıştır. Bu bağlamda ulusal, bölgesel ve küresel alanda ortaya çıkan fırsatları değerlendirmiş ve gün sonunda bölgesel bir güç halini almıştır. Dahası, ülkemiz bir bölgesel güç olmakla da kalmamış, küresel bir aktör olmak için ciddi bir mücadele süreci içerisine girmiştir. Bu mücadele süreci gerçek anlamda bir özgürleşme ve büyüme mücadelesi olarak kendisini göstermiştir. Dış politika, ekonomi ve güvenlik alanlarında verilen özgürleşme ve özerkleşme mücadelesi, Türkiye’yi önce bir bölgesel güce, ardından bir küresel aktöre dönüştürmüştür. Bu bağlamda bizim mücadelemiz, ülkemizi ve bölgemizi iki yüz yıl boyunca etkisi altına almış Batılılaşma politikalarının ürettiği ağır maliyetlerden ve ne yazık ki Batıcı elitlerin yıllar yılı önümüze kader diye koyduğu bağımlılık tuzağından kurtulmaktır” ifadelerini kullandı.

    “BUGÜN TÜRKİYE İTİBARLI BİR ÇEKİM MERKEZİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde verilen mücadelenin ‘hakikat ve görünmeyeni görünür kılma mücadelesi’ olduğunu dile getiren Fahrettin Altun, “Bilgi güçtür evet ama bilgi ne zaman güçtür? İçinde bulunduğumuz toplumun, ülkenin, bölgenin ve dünyanın meselelerini dert edinerek üretilmiş bilgi, yani sahici bilgi güçtür. Ismarlama bilgi, sipariş bilgi, tercüme bilgi güç değildir, o bağımlılıktır. Sahici bilgi güçtür. Hep söylediğimiz bir şey var: Sosyal bilimcilerin laboratuvarı toplumdur. Bu anlamda Türkiye’mizin toplumsal yapısı, sosyal bilimcilerimizin sahici bilgiler üretmeleri için büyük bir imkandır. Bunun yanında ülkemizin yükselen bir aktör olarak sosyal bilimlere verdiği önem günden güne artmaktadır, sosyal bilimcilerin önü açılmaktadır. Bundan 20-30 yıl önce belki doğa bilimlerine verilen önem bugün sosyal bilimlere veriliyor. Eğer biz bu 20 yıllık süreç içerisinde yaşananları, dünyada ortaya çıkan çalkantıları sadece büyük krizler olarak görüp seyretmeyi tercih etmiş olsaydık, bugün böylesi bir Türkiye ile karşı karşıya kalmazdık. Bugün Türkiye, sağlıktan ulaşıma, eğitimden emniyete kadar birçok alanda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde çok ciddi bir mesafe kat etmiş, itibarlı bir çekim merkezine dönüşmüştür” diye konuştu.

    “ÜLKEMİZ SON 18 YILDA HER ALANDA BÜYÜDÜ”

    Fahrettin Altun, bütün dünyanın ağır bedeller ödediği koronavirüs salgını sürecinde Türkiye’nin başarılı bir sınav verdiğini ve 100’ün üzerinde ülkeye yardımda bulunulduğunu kaydetti. Altun, sözlerine şöyle devam etti:

    “Ülkemiz son 18 yılda her alanda büyüdü. Demokrasimiz vesayetten, ekonomimiz bağımlılıktan kurtularak güçlendi. Dış politikamız özerkleşti ve özgün politikalarla Türkiye’nin çıkarları ekseninde ilerlemeye başladı.” dedi. Bugünün Türkiye’sinin yeni bir paradigmaya, yeni bir kalkınma hamlesine tanıklık ettiğini vurgulayan Altun, şöyle konuştu: “O yüzden bazıları eski dönemin kavramlarıyla, eski paradigmalarla, eski teorilerle Türkiye’yi anlamlandırmaya, Türkiye’de olan biteni açıklamaya, Türkiye’nin serüvenini izah etmeye çalışıyor. Beyhude bir çaba içindeler. Yeni dönemin paradigmasını, yeni kavramlarla ve yeni çabalarla izah etmek, özgün, bilimsel çabalarla izah etmek durumundayız. Eski dönemin Batılılaşmacı, modernleşme anlayışı artık yerini özgün bir Türk tipi modernleşme anlayışına bırakmış durumdadır. Bunun bilim alanında karşılığını bulması gerekir. Sosyal bilimlerimizin bu yeni duruma duyarsız kalması düşünülemez.”

  • Otobüsü durdurdu, binmek yerine bağcıklarını bağladı

    Otobüsü durdurdu, binmek yerine bağcıklarını bağladı

    Mersin’in Tarsus ilçesinde özel halk otobüsünü durduran bir gencin, binmek yerine kapı eşiğinde ayakkabılarının bağcıklarını bağlayıp yoluna yaya olarak devam etmesi ilginç görüntüler oluşturdu. Şoförü sinirlendiren olay, duraktaki bir vatandaşın cep telefonu ve otobüsün kameralarına yansıdı.

    28 Temmuz günü akşam saatlerinde Hilmi Seçkin Caddesi üzerinde, Yeni Mahalle SSK Hastanesi güzergahında, özel halk otobüsünün durağa yaklaştığını gören ve ismi öğrenilemeyen bir genç, ayakkabısının bağcıklarını açtı. El kaldırıp, otobüsü durduran genç, binmek yerine kapı eşiğinde ayakkabılarının bağcıklarını bağlayıp, yaya olarak yoluna devam etti. Şoför Ferdi Coşkun, duruma sinirlenerek sürücü koltuğundan kalkıp, gencin arkasından baktı.

    Yaşananlar durakta bekleyen diğer bir vatandaşın cep telefonu kamerası ile özel halk otobüsünün kameralarına yansıdı.

    SOSYAL MEDYAYA YÜKLEMEK İÇİN VİDEO ÇEKTİĞİNİ İDDİA ETTİ

    Bir süre sonra tekrar otobüse binen şoför Coşkun’un, seyir halindeyken gence isyan ettiği gergin halleri dikkat çekti. Şoför Coşkun, olayı merak eden bir yolcuya, gencin sosyal medyaya yüklemek üzere video çekmek için otobüsü durdurduğunu iddia etti.

  • Üniversite rektöründen eşine özel iş ilanı

    Üniversite rektöründen eşine özel iş ilanı

    Eşini üniversitede yer alan enstitüde sekreter yapmasıyla gündeme gelen Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ bu sefer de Personel Daire Başkanlığı kadrosunda ‘adrese teslim’ ilan açtı. Kriterleri karşılayan ve başvuran tek kişi rektörün eşi Derya Bağ oldu.

    Eşini daha önce ilk olarak İslami Bilimler Enstitüsü’ne sekreter olarak atamasıyla, ardından da Dil Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne bilgisayar işletmeni olarak görevlendirmesiyle gündeme gelen Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Rektörü Hüseyin Bağ, ısrarını sürdürüyor. Hüseyin Bağ şimdi de Personel Daire Başkanlığı kadrosunda eşi için ‘adrese teslim’ ilan açtı. 7 Temmuz’da yayımlanan Pamukkale Üniversitesi Rektörlüğü Personel Daire Başkanlığı kadrosu için açılan ilanın kriterlerini karşılayan ve başvuran tek kişi eşi Derya Bağ oldu.

    BirGün’den Meral Danyıldız’ın haberine göre, ilanda yer alan kriterler şöyle:

    – Arap Dili ve Edebiyatı, Arapça Öğretmenliği ya da Fars Dili ve Edebiyatı bölümleri lisans mezunu olmak.

    – Dil alanında tezli yüksek lisans yapmış olmak.

    – Lisans mezuniyeti sonrasında en az 10 yıl eğitim ve öğretim alanında deneyim sahibi olmak.

    – Yabancılara Türkçe öğretimi sertifikasına sahip olmak.

    – Belgelendirmek kaydıyla branş dili yanı sıra en az orta düzeyde ikinci bir yabancı dil bilmek ya da ikinci yabancı dil alanında hazırlık sınıfını başarıyla tamamlamış olmak.

    – Arapça öğretmenliği haricindeki bölümlerden mezun olanlar için pedagojik formasyon sertifikasına sahip olmak.

    TÜM ÖLÇÜTLER ONU İŞARET EDİYOR

    Derya Bağ’ın Pamukkale Üniversitesi’nde bulunan biyografisinde ise söz konusu kriterlerin her birini karşıladığı görülüyor. Bağ’ın aldığı eğitim ve sertifikaları şöyle:

    – Gazi Üniversitesi Arapça hazırlık

    – Gazi üniversitesi Arapça öğretmenliği

    – Pamukkale Üniversitesi, Dil Bilimi ve Kültür Araştırmaları Yüksek lisans

    – Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi sertifikası

    – İlköğretim sınıf öğretmenliği sertifikası

    – Ayrıca 10 yıl çeşitli okullarda görev yaptı.

    NE OLMUŞTU?

    Bağ, önce eşini İslami Bilimler Enstitüsü’ne sekreter olarak atamıştı. Gelen tepkiler sonucu eşi Derya Bağ’ın istifasıyla sonlanan sürecin ardından bir buçuk yıl geçince Rektör, eşini bu kez de Dil Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne bilgisayar işletmeni olarak atamıştı. Makam şoförlüğünü yapan kişiyi ise önce yüksekokula sekreter olarak atayıp, bir mesai günü sonrası da şube müdürü yapmıştı. Ayrıca Rektör, üniversite bünyesinde yarı zamanlı çalışan 150 öğrenciyi ‘bütçe yetersizliği’ gerekçesiyle kovmuştu.

    MAKAM ŞOFÖRÜNÜ ŞUBE MÜDÜRÜ YAPMIŞTI

    PAÜ Rektörü Hüseyin Bağ, birçok skandala daha imza atmıştı. Bağ, önce eşini İslami Bilimler Enstitüsü’ne sekreter olarak atamıştı.

    Gelen tepkiler sonucu eşi Derya Bağ’ın istifasıyla sonlanan sürecin ardından bir buçuk yıl geçince, Rektör, eşini bu kez de Dil Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne bilgisayar işletmeni olarak atamıştı.

    Makam şoförlüğünü yapan kişiyi ise önce yüksekokula sekreter olarak atayıp, bir mesai günü sonrası da şube müdürü yapmıştı. Ayrıca Rektör, üniversite bünyesinde yarı zamanlı çalışan 150 öğrenciyi ‘bütçe yetersizliği’ gerekçesiyle kovmuştu.

     

  • Yaşlı diye dershaneye alınmadı birincilikle mezun oldu

    Yaşlı diye dershaneye alınmadı birincilikle mezun oldu

    İzmir’de yaşayan Ebru Kaynar (50), yaşı gerekçe gösterilerek dershaneye kabul edilmese de vazgeçmedi ve hayalini kurduğu üniversitenin “gastronomi ve mutfak sanatları” bölümünden birincilikle mezun oldu.

    İstanbul’da dünyaya gelen Ebru Kaynar, 1990 yılında iş hayatına THY’de kabin memuru olarak başladı ve bir süre de “first class hostesliği” yaptı.

    Evlenip İzmir’e yerleşen ve bir süre de yer hizmetlerinde görev yapan Kaynar, ilk bebeğini dünyaya getirmek için işinden ayrıldı.

    Kaynar, ikinci çocuğunu da büyütüp 40 yaşına gelince hayallerini gerçekleştirmek ve gastronomi-mutfak sanatları bölümünde lisans eğitimi almak için dershaneye yazılmak istedi.

    Dershane müdürünün “Yaşınız diğer çocukların psikolojisini bozar” sözleriyle geri çevrilen Kaynar, 4 yıl sonra yeniden dershaneye gitmeyi ve sınavlara girmeyi denedi.

    Ebru Kaynar, İzmir Ekonomi Üniversitesinin (İEÜ) Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü’ne girmeyi ve ilk yıl gösterdiği üstün başarıyla tam burslu eğitim hakkı almayı başardı.

    Kaynar, 50 yaşında da “yüksek şeref listesinde” yer alarak okul birincisi unvanıyla kep fırlatmanın gururunu yaşadı.

    Abla diyen de oldu anne diyen de…

    Ebru Kaynar, küçük yaşlardan beri mutfak merakının bulunduğunu, çocuklarını büyütmek için evde kaldığı süre içinde yakın çevresine dünya mutfaklarından örneklerin sunulduğu catering hizmeti verdiğini söyledi.

    Çevresinin önerisi ve desteğiyle gastronomi konusunda profesyonel eğitim almak için girişimde bulunduğunu ifade eden Kaynar, şunları anlattı:

    “Çok uzun süre eğitime ara vermiştim. Eski bilgilerimle üniversite sınavına girmek istemedim. Artık hiçbir başarısızlığa tahammülüm yoktu. Üniversiteye gitmeyi o kadar uzun süre beklemiştim ki… Türkiye’nin o dönem önde gelen dershanelerinden birine gittim. Müdür, yaşımdan dolayı öğrencilerin olumsuz etkileneceğini söyledi ve beni kabul etmedi. O travmayı atlatmam benim 3-4 yılımı aldı. ‘Dershanede böyle bir tepkiyle karşılaşırsam üniversite hayatım ne olacak?’ diye düşündüm ama yılmadım. Bir başka dershaneye gittim ve istediğim bölüme girmeyi başardım.”

    Kaynar, üniversite hayatının korktuğu gibi zor geçmediğini, aksine tüm öğrencilerin kendisine kucak açtığını ve “abla” ya da “anne” diye seslendiğini aktardı.

    Yaşından korkanlara mesajı var

    Derslerine hep çok çalıştığını, bu nedenle de tam burslu eğitim almaya hak kazandığını ifade eden Kaynar, “Okuldan çıktıktan sonra bir ev hayatım da vardı. Çalışmaya devam etmek zorundaydım. Toplumda genelde yetişkinlerde algının, gençlere göre daha kapalı olduğu yönünde düşünce var. Ben buna katılmıyorum. Profesörlük yapan hocalarımızın okuduğu onca kitabı özümseyebildiğini düşünürsek bu yargının çok da anlamsız olduğunu görürsünüz. Ben çok güzel bir başarı yakaladım.” diye konuştu.

    Kaynar, eğitim sürecinde eşi ve kızlarının büyük desteğini gördüğünü, bu desteğin de başarısını arttırdığını vurguladı.

    “Yaş konusunda yetişkinlere bir mesajım var.” diyen Kaynar, evine kapanan ve hayal kurmayı bırakanlara şu çağrıda bulundu:

    “Yetişkinler hiçbir şekilde yaşı kendilerine dezavantaj olarak görmesinler. Algı açısından gençlerle yarışabiliriz. Sadece gençlerden daha farklı bir süreç sizi bekliyor. Çünkü daha fazla sorumluluk sahibiyiz. Asla vazgeçmesinler, ben ‘bu yaştan sonra…’ diye başlayan cümleler duymak istemiyorum. Son nefesinize kadar hayat devam ediyor. Aklınız, elleriniz, ayaklarınız çalıştığı sürece her şeyi başarabilirsiniz.”

    Ebru Kaynar, diplomasını aldıktan sonra akademisyenliğe ya da özel işletmeciliğe yönelebileceğini, her iki koşulda da gençlerle çalışmayı sürdüreceğini sözlerine ekledi.

    İzmir Ekonomi Üniversitesi Uygulamalı Yönetim Bilimleri Yüksekokulu Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Betül Öztürk ise Ebru Kaynar’ın mücadelesinden ve azminden çok etkilendiklerini söyledi.

  • Burunsuz doğan oğlağı kutsal sayıp tanrı kabul ettiler

    Burunsuz doğan oğlağı kutsal sayıp tanrı kabul ettiler

    Hindistan’ın kuzeydoğusundaki Muzaffarpur’da yaşayanlar, burunsuz doğan oğlağı kutsal kabul etti. Köy halkı, ‘Tanrı’ olarak kabul ettikleri yavru keçiye tapmaya başladı.

    https://youtu.be/bA-lO2J7K1o

    Muzaffarpur bölgesinde yaşayan Hindular, keçiler, inekler veya tek gözle doğan herhangi bir hayvanı kutsal kabul ediyor. Bu tür vücut deformasyonu ile doğan hayvanların şans getirdiğine inanan halk, burnu olmadığı için gözleri neredeyse ağzının içinde olan oğlağı da kutsal kabul etti.

  • Üçüz bebeklerine Recep, Tayyip, Erdoğan adını verdi

    Üçüz bebeklerine Recep, Tayyip, Erdoğan adını verdi

    Gümüşhane’nin Kürtün ilçesinde yaşayan Tarık ve Gülüşan Şen çifti, 6 ay önce dünyaya gelen üçüz bebeklerine “Recep”, “Tayyip” ve “Erdoğan” isimlerini verdi.

    AK Parti Gümüşhane İl Başkanı Celalettin Köse, beraberindeki İl Genel Meclisi Başkanı Mehmet Emin Erdoğdu, AK Parti Kürtün İlçe Başkanı Yücel Yusufoğlu ve AK Parti Gümüşhane Gençlik Kolları Başkanı Uğur Ülker ile Şen çiftini ilçe merkezindeki evlerinde ziyaret etti.

    Şen çiftini tebrik eden Köse, üçüzlere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın isminin verilmesinin kendilerini mutlu ettiğini söyledi.

    Köse, AK Parti’de mahalle temsilcisi olarak görev alan Tarık Şen’i, gerçekleştirdikleri istişareler sonucunda İlçe Gençlik Kolları Başkanı yapmaya karar verdiklerini belirterek, “Çok isabetli, çok da hayırlı bir karar oldu. Burada olmaktan ziyadesiyle mutlu oldum. Hayatımda ilk defa üçüz kardeşler gördüm. İsimlerinin Recep, Tayyip ve Erdoğan oluşu da bizi ayrıca memnun etti. Bu bizim milletimizin, Gümüşhaneli, Kürtünlü hemşehrilerimizin Cumhurbaşkanımıza olan sevgilerini gösteriyor.” dedi.

    AK Parti İl Başkanlığı olarak Şen ailesine maddi ve manevi destek sağlayacaklarını vurgulayan Köse, şunları kaydetti:

    “Allah hem bu evlatlarımıza hem de Cumhurbaşkanımıza sağlıklı, uzun ömürler versin. Vatanımıza, milletimize ve ailelerine hayırlı evlat olarak büyümeyi nasip etsin. Bu yavrularımızın 86 yıl aradan sonra Fatih Sultan Mehmet Han’ın emaneti olan Ayasofya Camisi’ni müzeden yeniden aslına rücu ettiren dünya liderimiz saygıdeğer Cumhurbaşkanımızın isimlerini taşıması bizleri mutlu etti. İnşallah Recep’in, Tayyip’in ve Erdoğan’ın bahtları açık olur.”

    Tarık Şen ise Köse ve beraberindekilere ziyaretleri dolayısıyla teşekkür etti.

    Üçüz bebekleri olacağını öğrendiğinde çok şaşırdığını anlatan Şen, “Eşimle 8 yıl önce evlendim ve iki çocuğumuz oldu. Üçüz çocuklarımız olacağını öğrendiğimizde ilk başta şaşkınlık yaşadık ama sonradan alıştık. Hem doğumdan önce hem de sonra zorlu bir süreç yaşadık. Çok şükür evlatlarımız sağlıklı şekilde dünyaya geldi.” diye konuştu.

    Şen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çok sevdiğini dile getirerek, “Allah onu başımızdan eksik etmesin. Eşimin de rızasıyla çocuklarımızın ismini Recep, Tayyip ve Erdoğan koyduk. Çok mutluyuz.” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’la tanışmayı çok istediğinin altını çizen Şen, “O bir dünya lideri, Allah ondan razı olsun. Sayın Cumhurbaşkanımızın bizi külliyeye davet etmesini ve çocuklarımızla anı fotoğrafı çekilmesini çok istiyoruz.” ifadesini kullandı.

  • Bursa’da zincirleme kaza sonrası sürücüler arasında tartışma çıktı

    Bursa’da zincirleme kaza sonrası sürücüler arasında tartışma çıktı

    Bursa’da 4 aracın karıştığı maddi hasarlı zincirleme kaza sonrası sürücüler arasında tartışma çıktı. Tartışma, polisin müdahalesiyle son bulurken, kazaya karışan kadın sürücü muhabiri, “Kimsin be, ne çekiyorsun beni” diye tepki gösterdi.

    Kaza, gece saatlerinde merkez Osmangazi ilçesi Ulubatlı Hasan Bulvarı’nda meydana geldi. Ankara Yolu Caddesi üzerinden İzmir yönüne giden 16 LKM 16 plakalı otomobil, önünde seyreden araca çarpmamak için ani fren yapan 22 KF 989 otomobile çarptı. Arkadan gelen 16 AFF 886 ve 16 AHS 962 plakalı otomobiller de kazaya karıştı.

    Maddi hasarlı kaza sonrası sürücüler arasında tartışma çıktı. İhbar üzerine bölgeye sevk edilen polis ekipleri, müdahale ederek kavgayı sonlandırdı. Bu sırada sürücülerden biri olay yerinde kazayı ve tartışmayı görüntüleyen muhabire “Kimsin be, ne çekiyorsun beni” diye tepki gösterdi.

    Kaza nedeniyle tek şeritten kontrollü olarak sağlanan Ankara-İzmir yolunda uzun araç kuyrukları oluştu. Kazaya karışan otomobillerin kaldırılmasının ardından ulaşım, yeniden normale döndü.

     

  • Bursa’da dehşet saçmıştı! Cinayetin ayrıntıları ortaya çıktı

    Bursa’da dehşet saçmıştı! Cinayetin ayrıntıları ortaya çıktı

    Bursa’da tekel bayi Yılmaz Aslankılıç’ı (39) pompalı tüfekle öldüren Sezgin Özfındukkıran’ın (50) asıl hedefinin, evli kızıyla ilişkisi olduğunu öğrendiği Özfındukkıran’ın çalışanı Muhammet D. olduğu ortaya çıktı. Savcılık tarafından hazırlanan iddianamede, Aslankılıç’ı neden öldürdüğünün net olarak anlaşılamadığı bildirilen Özfındukkıran’ın pompalı tüfekli saldırısı, güvenlik kamerasınca kaydedilmişti.

    https://youtu.be/IuNtwX0xRSE

    Olay, 13 Haziran günü, Nilüfer ilçesi Görükle Mahallesi’nde meydana geldi. Tekel bayi sahibi Yılmaz Aslankılıç, Sezgin Özfındukkıran tarafından iş yerinde pompalı tüfek ile vurularak öldürüldü. Polis, olaydan sonra kaçan Sezgin Özfındukkıran ile saldırıyla ilgileri olduğu tespit edilen Yiğit Kaysuk ve Ahmet G.’yi (52) saklandıkları evde yakalayarak, gözaltına aldı.

    Adliyeye sevk edilen şüphelilerden Sezgin Özfındukkıran ile Yiğit Kaysuk tutuklandı, Ahmet G. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

    KIZINA CİNSEL SALDIRIDA BULUNULDUĞUNU ÖNE SÜRDÜ

    Soruşturmayı yürüten savcılık iddianameyi hazırladı. İddianamede, Özfındukkıran’ın ifadesinde “Cezaevinde bulunduğum sırada kızım G.K.’ye, Görükle’deki tekel bayinde çalışan Muhammet isimli biri tecavüz etmiş. Bunu öğrendiğimde deliye döndüm. Tecavüz eden kişiyi cezalandırmaya karar verdim. Kızımın kayınbiraderi Yiğit’e, ‘Bir alacağım var’ deyip, ‘Görükle’ye gidelim’ dedim. Arabadan av tüfeğini alarak, dükkana girdim. Bir el ateş ettim, sonra olay yerinden ayrıldım” dediği bildirildi.

    Yiğit Kaysuk’un da ifadesinde, “Sezgin bana gezmeyi teklif etti. Ahmet’i alarak Görükle’ye gittik. İçki almak için tekel bayisine gitti. Cinayetten haberim yoktu. Arabada, gazete kağıdına sarılı tüfeği görmedim. Bira olduğunu zannediyordum. Suçlamaları kabul etmiyorum” dediği kaydedilen iddianamede, Ahmet G.’nin “Yiğit ile daha önce sık sık alkol alıyorduk. Olay günü Görükle’de gezmeyi teklif etti. Sezgin ile Yiğit, tekel bayinin önünde araçtan indi. Yiğit, elinde bira şişesiyle geri döndü. Sezgin’in dönmeyeceğini söyledi. Aynı araçla döndük. Araçta bulunan silah ve cinayetten haberim yoktu” anlatımına yer verildi.

    CEZAEVİNDEKİ EŞİNİ ALDATTIĞI ORTAYA ÇIKTI

    İddianamede, cinsel saldırıya uğradığı öne sürülen G.K.’nin ise şunları anlattığı bildirildi:

    “Ş.K. ile evliyim. Üç çocuğumuz bulunuyor. Eşim cezaevine girdiğinde, Muhammet D. ile tanıştım. Aramızda ilişki başladı. Muhammet, evimde cep telefonunu unutmuş. Telefonu kayınbiraderim Yiğit Kaysuk bulmuş. Muhammet ile birlikte, samimi pozlarla çekilmiş fotoğraflarımı görmüş. Yiğit, ‘Ağabeyimi aldattın’ diyerek, beni dövdü. Babam Sezgin Özfındukkıran’ın bu şekilde olaydan haberi oldu. Babam tarafından öldürülen Yılmaz Aslankılıç ile hiçbir ilgim bulunmuyor. Babam yanlış yönlendirilmiş olabilir. Maktül ile tanışıp tanışmadıklarını bilmiyorum.”

    ‘NEDEN ÖLDÜRDÜKLERİ ANLAŞILAMADI’

    Tutuklular Sezgin Özfındukkıran ve Yiğit Kaysuk hakkında ‘”kasten adam öldürmek’ suçundan müebbet, tutuksuz Ahmet G. hakkında ‘kasten adam öldürmeye yardım etme’ suçundan 8 yıl hapis cezası istenen iddianamede, savcılık şu tespitte bulundu:

    “Sezgin Özfındukkıran’ın kızı G.K.’nin ilişki yaşadığı Muhammet’in Kahramanmaraşlı, maktül Yılmaz Aslankılıç’ın ise Gümüşhaneli olduğu, Sezgin’in kızına tecavüz edildiği iddiasıyla maktülü öldürdüğü iddiasının havada kaldığını, söz konusu şahısla, maktülün herhangi bir akrabalığının bulunmadığının kesin olduğu, tanışıklık ya da diyaloğun olduğuna dair dosyaya yansıyan bir delil olmadığı, olay yerinde keşif yapan şüphelilerin neden Yılmaz Aslankılıç’ı öldürdükleri net olarak anlaşılmadı.”

    İddianame, Bursa 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Şüphelilerin yargılanmasına önümüzdeki ay başlanacak.

  • Sadece bir fotoğrafın bile anlatılabileceği o an

    Sadece bir fotoğrafın bile anlatılabileceği o an

    İstanbul Taksim Meydanı’nda uyuyan evsiz kadının yanında sırtüstü yatarak ilginç halde uyuyan sokak köpeği vatandaşların ilgisini çekti.

    https://youtu.be/1Cygwjr8eDM

    Uzun yıllardır Taksim Meydanı’nda olan evsiz bir kadın çevresindeki sokak köpekleri ile dikkat çekiyor.

    Adeta kendini sokak köpeklerine adayan kadın köpeklerin beslenme ve bakımları ile ilgileniyor.

    Çevredeki köpekleri besledikten sonra yorgun düşen ve kaldırımda uyuyan kadını yıllardır beslediği bir sokak köpeği yalnız bırakmadı.

    Kaldırımda uyuyan kadının yanına yatarak uyuyan ve adeta sadakat gösteren sokak köpeği vatandaşların ilgisini çekti.

    Köpeğin ilginç şekilde sırtüstü yattığını gören kişiler cep telefonları ile fotoğraf çekti.

  • Bursa’da sinir krizi geçiren kadın eşyaları sokağa fırlattı

    Bursa’da sinir krizi geçiren kadın eşyaları sokağa fırlattı

    Bursa’da psikolojik sorunları olduğu ve sinir krizi geçirdiği iddia edilen E.Ç. 4‘üncü katta bulunan evinin balkonuna çıkarak eşyaları sokağa attı. Tüm ikna çabalarına olumsuz yanıt veren E.Ç., evinin kapısı balyozla kırılarak, gözaltına alındı.

    Olay, saat 07.00 sıralarında merkez Osmangazi ilçesi Demirtaş Cumhuriyet Mahallesi Müjdat Köstemli Caddesi’nde meydana geldi. Bir binanın 4’üncü katında oturan E.Ç., sinir krizi geçirdi. Kapıyı üzerine kilitleyen E.Ç., evdeki malzemelere zarar vermeye başladı. Ardından evinin balkonuna çıkan E.Ç., masa, koltuk, sandalye ve televizyon gibi eşyaları sokağa attı.

    Komşularının ihbarı üzerine adrese polis ve itfaiye ekipleri sevk edildi. Gelen polisler, E.Ç’yi ikna etmek için çalışma başlattı. Ancak tüm çabalar sonuçsuz kaldı, E.Ç. eşyaları sokağa atmayı sürdürdü.

    Bunun üzerine evin kapısı, itfaiye ekiplerinin de desteğiyle balyozla kırıldı. İçeri giren polis ekipleri tarafından güçlükle sakinleştirilen E.Ç., gözaltına alarak emniyete götürdü.

    Bu sırada sokakta toplanan meraklı vatandaşların, cep telefonlarıyla görüntü çekip, sosyal medyadan canlı yayın yaptığı görüldü.

    https://youtu.be/1zMRHF-U_-A