Etiket: manşet

  • Srebrenitsa tanığı anlattı: 9 ay ormanda yaşadık

    Srebrenitsa tanığı anlattı: 9 ay ormanda yaşadık

    Eski Yugoslavya’daki iç savaş esnasında Sırpların, kasabada 8 binden fazla Boşnak Müslümanı öldürmesi ve “2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’daki en büyük katliam” olarak nitelenlendirilen Srebrenitsa Katliamı’nın üzerinden 25 yıl geçti. Binlerce Müslümanın katledildiği yüz binlercesinin zulme uğradığı bu acı olayın üzerinden 25 yıl geçse de acısı hala taze… Soykırıma tanıklık eden Boşnak Müslümanları yaşadıkları o anları Demirören Haber Ajansı’na (DHA) anlattı.

    KATLİAMDAN KAÇIŞI ANLATTI

    Fransa’da yaşayan Bekir Husejinoviç, 11 Temmuz 1995’te Bosna Hersek’in Srebrenica şehrinde Boşnaklara saldıran ve bir gece 8 bin 372 insanı öldüren Çetniklerden kardeşiyle birlikte kaçarak Bosna Hersek’teki Tuzla kentine ulaşmaya çalıştı. Kameniçko Brdo’da kurulan tuzağın Srebrenica sütunun yıkmasıyla birlikte binlerce insanla birlikte oradan kaçmaya çalıştı ve kardeşiyle bir ormana girdi. 9 ay boyunca ormanda yaşayan Husejinovic, Srebrenica Soykırımı’nı, ormanda kaldığı süre boyunca yaşadıklarını ve ailesine kavuştuktan sonraki hayatını yazdığı defteri kitaplaştırdı.

    PATLAYAN MAYINDAN ŞANS ESERİ KURTULDULAR

    Bosna Hersek’in Srebrenica şehrinde, 11 Temmuz 1995’te Çetniklerin (Milliyetçi Sırp güçleri) saldırdığı ve bir gecede 8 bin 372 insanın öldüğü Srebrenica Soykırımı’nın üzerinden 25 yıl geçti. Aradan geçen bunca yıla rağmen, soykırım mağdurlarının yaraları hala taze. Bosna Hersek’in Bratunac şehrinde doğan Bekir Husejinovic, daha sonra güvenli olduğunu düşündükleri için ailesiyle birlikte Srebrenica’ya taşındı. Temmuz 1995’te Sırp güçlerin Srebrenica’ya saldırmasının üzerine Bekir Husejinoviç, kardeşiyle oradan uzaklaştı ve 15 binden fazla insan ile birlikte yürüyerek Bosna Hersek’in Tuzla kentine ulaşmak için yola koyuldu. Ancak Tuzla’ya ulaşamadan, Çetniklerin kurduğu mayın patladı. Çok sayıda insan hayatını kaybetti ancak Husejinoviç, kardeşiyle birlikte kurtulanlar arasındaydı. Husejinoviç, bir ormana girdi ve 9 ay boyunca bir ormanda yaşadı.

    “ARTIK ÖLENLERİN VE YARALANANLARIN SAYISINI TUTAMIYORDUK”

    1992’de başlayan kuşatmayı, Srebrenica Soykırımı’nı, ormanda kaldığı süre boyunca yaşadıklarını ve ailesine kavuştuktan sonraki hayatını kitaplaştıran Husejinoviç, “1993’te annemle ve kardeşlerimle Srebrenica’ya yakın bir bölgeye yerleştik. Eğitimimiz için de kolaylık olacaktı. İçinde bulunduğumuz durumdan dolayı bazen dersler erkenden bitiyordu. Bölgeye insani yardım gönderiliyordu. Tam da “Belki bir şeyler düzelecek ve savaş son bulacak” diye düşünürken, hafızalarda en karanlık tarih gün olarak kalacak o Temmuz ayı geldi. 6 Temmuz’da başlayan Çetnik işgali 5-6 gün sürdü. Artık ölenlerin ve yaralananların sayısını aklımızda tutamıyorduk, bilmiyorduk. Srebrenica artık Çetniklerin elindeydi” sözleriyle işgali anlattı.

    “15 BİNDEN İNSAN ORMANA KAÇTI”

    Kardeşiyle Tuzla’ya doğru yürümek için yola koyulduklarını söyleyen Husejinoviç, “Ben, erkek kardeşim ve birkaç akrabamız Tuzla’ya doğru yola koyulduk. Yolun açık olacağı söylenmişti ve biz hiçbir sorun yaşamadan Tuzla’ya geçecektik. Annem ise küçük erkek kardeşim ve iki kız kardeşimle Potoçari’ye, Birleşmiş Milletler’in ‘güvenli bölgesi’ne geçtiler. 5’nci kilometrede, Kameniçko Brdo’da bize kurulan bir tuzak vardı. Yolda mayınlar vardı. Kameniçko Brdo’daki tuzak, Srebrenica sütununu devirdiği bilinen ilk pusudur. 15 binden fazla insan dağılmaya ve ormanlara kaçmaya başladı. Binlerce insan hayatını kaybetti, çok az insan başardı hayatta kalmayı” diyerek kendisinin de hayatta kalma mücadelesini kazananlardan biri olduğunu dile getirdi.

    “9 AY BOYUNCA ORMANLARDA YAŞADIK”

    15 gün yürüdüklerinin vurgulayan Husejinoviç, “Ağustosun başlarında Çetniklerin bölgesi olan bir dağa ulaştık. Sonra bir asfalta çıktık, 3 kişiydik. Sonra bir grupla karşılaştık ve onlara katıldık. Onların da amacı, bizim gibi Srebrenica’ya ulaşmaktı. Yemek bulmak içinde bazı köylere girdik. Çünkü su ve yemeğe ihtiyacımız vardı. Aksi takdirde tek bir adım atacak, yürüyecek halimiz yoktu. 9 ay boyunca bu şekilde sürdürdük yaşamayı” dedi. 6 Nisan 1996’da Rasim barışı koruma birliklerinin bulunduğu sınır kapısına ulaştıklarını dile getiren Husejinoviç şöyle devam etti: “Kardeşim ve diğer 3 kişi geride kaldı. Çünkü oraya yaklaşmaya cesaret edemediler. Hepimiz orada bulunanların Çetnikler olabileceğini düşünüyorduk ama benim 1 gün bile dayanacak gücüm yoktu artık. Son 2 günümüz dolaşarak geçti. Çok yorulduk. Öyle ki nerede olduğumuzdan bihaberdik. Bir önceki gece “Bir gün daha böyle geçerse öleceğim, ben gidiyorum gelmek isteyen benimle gelsin” dedim. Çünkü gerçekten dayanacak gücüm kalmamıştı. İngilizcem biraz iyiydi. Bazen durup dinlendiğimiz noktalarda radyodaki anonsları duyuyorduk. Sırbistan ve Bosna Hersek sınırına barışı sağlama birliklerinin geldiği söyleniyordu. Sınır kapısına ulaştığımızda etrafta kimse yoktu. Biz de el sallamaya başladık. Amerikan askerlerinden biri bizi fark etti. Yanımıza doğru yaklaştı ve haliyle tanıyamadı. Tabii biz de korkunç görünüyorduk. Üstümüzde yırtık, kirli kıyafetler vardı. Oldukça zayıflamıştık ve saçlarımız çok uzamıştı. Hemen diğer askerlere çağrıda bulundu ve durumu bildirdi.”

    “YAŞADIĞIMIZ ZORLUKLARIN ARDINDAN EVE DÖNDÜĞÜMÜZE İNANAMIYORDUK”

    Husejinoviç, “Bana kim olduğumuzu sordu. Tabii o an korkmuştum çünkü tüfeğini bize doğrultmuştu. Sonra siyah üniforması olan başka bir asker geldi. Boşnakça konuşuyordu. “Siz kimsiniz?” diye sordu. O an “Kaçsam mı, kim olduğumu mu söylesem” ikilemine düştüm. Ama artık çok geçti, dönemezdik. Dönüp kaçmaya başlasak ateş edeceklerdi. Bütün sorularını tek tek cevapladık, durumu anlattık. Çok şaşırdı. Çünkü biz çocuktuk. Birinden anahtar istediğini duydum. Kapıyı açtı ve bölgenin güvenli olduğunu söyledi. O an inanamadık çok korktuk. “Buyurun” dediğinde ise rahatladık. 9 ay yürüdüğümüz yolları, gördüğümüz rüyaları, yaşadığımız açlığı ve sonunda bulunduğumuz noktaya gelmiştik” diyerek yaşananları anlamanın ve anlatmanın zor olduğunu söyledi. Husejinoviç, diğer arkadaşlarına da ulaşmaya çalıştıklarını söyleyerek, “Birkaç saat sonra diğer arkadaşlarımızı da bulduk. Onlar bizden uzun süre ses çıkmayınca oradaki adamların Çetnikler olduğunu düşünüp, korkmuşlar ve kaçmışlar tabii. Ertesi gün de ailemizin yanındaydık. O aile ile kavuşma anı, tarif edilemeyecek kadar duygu dolu bir an. Düşünün, bir annesiniz ve 16 yaşındaki oğlunuz karşınıza çıkıp ölmediğini söylüyor. Çevredeki herkes çok duygulandı ve ağladı” şeklinde konuşarak o duygusal anları anlattı.

    “ELLERİM ÇOK YAŞLI BİR ADAMIN ELLERİ GİBİ GÖRÜNÜYORDU”

    Yerel ve ulusal basının da orada olduğunu dile getiren Husejinoviç, “Çok sancılı geçen o sürecin ardından ailemize kavuşmuş olmamız ilgi çekiciydi. Ertesi gün savaş muhabiri Sale Brkiç bizimle röportaj yapmak için Tuzla’dan geldi. Benim ellerim çok kötü bir durumdaydı. Soğuktan, sudan, topraktan kaynaklı bir görüntüydü bu. Brkiç, beni çekmeye başladı. Ellerim 70 yaşında, yaşlı bir adamın ellerine benziyordu. Kitabımın adı da bu yüzden ‘Yaşlı adamın ellerine sahip olan çocuk’ oldu.” dedi.

    “BURADA YAŞANANLARI ANLATMANIN BİR BORÇ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜM”

    Yaşanan zor zamanları bir deftere yazdığını ve kitaplaştırmak gibi bir düşüncesi olmadığını belirten Bekir Husejinoviç, “Boşnak bir komşumla ve ailemle anlaşıp, serbest bölgeye geçtikten 1 ay sonra başıma gelenleri, Srebrenica soykırımından nasıl kurtulduğumu ve yaşadıklarımı bir deftere yazmaya başladım. Aslında en başında o defterde yazılanlar, benim ve ailemin okuması içindi. Şartlar da yazdıklarımı kitap haline getirmek için pek uygun değildi. Her şeyi unutmak istiyordum. Sonra fark ettim ki ben orada yaşananları anlatmak durumundayım, bu benim borcum. Bir anda o gücü hissettim kendimde. Kitabımda Bosna Hersek’te yaşananları birçok konudan ele aldım. Soykırım mağdurlarının canı yandı belki ama o da bir güç meselesi. Birinin çıkıp “Yapma” demesinden korktum. Bu kitabı, bu insanlara adadım. Bu kitapta gördüğünüz eller, benim ellerim. Yukarıdaki fotoğrafta da benim yoldaşlarım, arkadaşlarım var. Hepimizin söyleyecek sözü var. Ben, Srebrenica Soykırımı’nın daha fazla anılması gerektiğini düşünüyorum” diyerek yakın zamanda kitabını Fransızca’ya, İngilizce’ye, Türkçe’ye ve Almanca’ya çevirmeyi planladığını söyledi.

    “SOYKIRIMDA KARDEŞİMİ KAYBETTİM”

    Srebrenica Soykırımı’nın üzerinden 25 yıl geçse de yaraların iyileşemediğini dile getiren Husejinoviç, “Umarım orada hayatını kaybedenlerin ailelerinin yaraları iyileşir. Ben soykırımda kardeşimi kaybettim. Benim yaram hiçbir zaman kapanmayacak. Bende onun bir fotoğrafı var. 17 yaşındayken öldürüldü. İnsan kabul edemiyor. Bunun yaşandığını, onun hayatta olmadığını biliyorum ama bunu kabullenemiyorsunuz” ifadelerini kullanarak o dönemin kendisinde bir travma yaşattığını ve yaşananları unutmanın mümkün olmadığını belirtti.

  • Balkondan düşen dedesini gördü, gözyaşlarına boğuldu

    Balkondan düşen dedesini gördü, gözyaşlarına boğuldu

    Bursa’nın İnegöl ilçesinde meydana gelen olayda 3’üncü katın balkonundan düşen Durmuş Beşcan (60) ağır yaralandı.

    Olay, öğle saatlerinde İnegöl ilçesi Süleymaniye Mahallesi, Yasemen Sokak’ta bulunan bir apartmanda meydana geldi. Torunu Ömer ile birlikte 3’üncü katın balkonunda oturan Durmuş Beşcan, balkon korkuluğuna tutunduğu sırada dengesini kaybederek yaklaşık 8 metre yüksekten beton zemine düştü. Ağır yaralanan adam olay yerine gelen 112 Acil servis Ambulansında görevli sağlık ekibinin ilk müdahalesinin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. Torunu Ömer ise, dedesini öyle görünce gözyaşlarına boğuldu. Yaşlı adamın sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu öğrenildi.

    Olayla ilgili polis soruşturma başlattı.

  • Kurbanlıklardan koronavirüs bulaşır mı?

    Kurbanlıklardan koronavirüs bulaşır mı?

    Tarım Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi, Kırıkkale Üniversitesi Veteriner Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Naim Deniz Ayaz, yaklaşan Kurban Bayramı öncesi kurbanlıklardan insanlara Covid-19 bulaş riskini değerlendirdi.

    Prof. Dr. Ayaz, bugüne kadar bu konuda yapılan çalışmalar ve uluslararası bildirilen vakalarda ‘kasaplık’ ya da ‘kurbanlık’ denilen hayvanlarda virüsün görülmediğini söyledi. Ayaz, “Bugüne kadar daha çok kedi ve köpek ya da kürkü için yetiştirilen hayvanlarda Covid-19 etkeni tespit edildi. Bahsettiğimiz kurbanlık hayvanlarda; koyun, keçi, sığır, manda ve devede bugüne kadar Covid-19 etkeni henüz tespit edilmiş veya bildirilmiş vaka yok. Dolayısıyla şu ana kadar görülmüş ya da bildirilmiş herhangi bir vakamız yok. Ancak bu tedbiri elden bırakmayı gerektirmiyor” dedi.

    ‘HAYVAN PAZARLARIYLA İLGİLİ BAŞKA RİSKLER VAR’

    Prof. Dr. Ayaz, küçükbaş ve büyükbaşlarda şu an için koronavirüs riskinin olmadığını belirterek, “Ancak Kurban Bayramı ve hayvan pazarlarıyla ilgili daha başka risklerimiz var. Çünkü bu dönem yaklaşık 3- 3,5 milyon hayvanın satışı ve akabinde kesilmesi söz konusu ve dolayısıyla bu kurban pazarlarındaki alış ve satışlarda ve ardından kesimlerde ve parçalamada ve en son bayramlaşma esnasında ciddi bir insan hareketliliği ve sirkülasyonu olacak. Burada hayvanlardan ziyade insandan insana bulaşma söz konusu olabileceği için sosyal mesafenin korunması, maskenin takılması yine çok önemli olacaktır. Ayrıca kolluk kuvvetlerinin hayvan pazarlarında vatandaşların maske kullanımı için çok hassas olması gerekiyor. Şu an hayvan pazarlarından bize yer yer maske kullanımında zafiyetler yaşandığına dair bilgiler de geliyor. Ondan dolayı kolluk kuvvetlerinin oralarda maske kullanımına dair uyarıları yapması çok önemli” diye konuştu.

    ‘TEDBİRLİ OLMAKTA FAYDA VAR’

    Prof. Dr. Ayaz, koronavirüsün kesilen etlerden bulaşma riskine dair ise şunları söyledi:

    “Şu ana kadar Covid-19 etkeninin gıdalarla insanlara bulaştığı yönünde bir bildirim bulunmadı. Bulaşma yolları; öksürme, hapşırma gibi daha çok damlacık yoluyla bulaşan bir virüs bu. Gıdalardan henüz bildirilmiş bir vaka yok. Ancak bu konuda da yine tedbirli olmakta fayda var. Hastalık belirtisi gösteren kişiler kesim yerlerinde görevlendirilmeyecektir; ama hastalık belirtisi gösteren vatandaşlarımızın da bu etlerin kesimi ve parçalanması esnasında görev almaması ve orada bulunmaması gerekir. Ayrıca etlerin 4 derece altında dondurucuda saklanıp 70 derecenin üzerinde pişirilip tüketilmesi gerekir. Daha uzun süre muhafaza gerekiyorsa etlerin eksi 18 derece saklanması lazım. Tüketmeden önce de en az 70 derecenin üzerinde ısı işlemi gördükten sonra tüketmek gerekiyor. Viral, bakteriyel etkenlerde zaten genel olarak 70 derecenin üzerinde inaktif hale gelmektedirler. SARS-COV etkeni gibi koronavirüslerin de daha önce yapılan çalışmalarda 70 derecenin üzerinde inaktif olduğu biliniyor.”

  • İçişleri Bakanlığı’ndan patlama açıklaması

    İçişleri Bakanlığı’ndan patlama açıklaması

    Sakarya’da 3 Jandarma personelinin şehit olduğu patlamayla ilgili İçişleri Bakanlığı’ndan açıklama:

    “Sakarya-Hendek ilçesi Taşkısığı Mahallesinde faaliyet gösteren Taş Ocağında, Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı gereği Havai Fişek Fabrikasına ait patlayıcıların kontrollü şekilde patlatılması maksadıyla taşıyan kamyondan indirildiği esnada, patlama meydana gelmiştir.

    Meydana gelen patlamada; 2’si patlayıcı madde imha timinden olmak üzere 3 jandarma personelimiz şehit olmuş, 6 personelimiz yaralanmıştır.”

    “ATIK MALZEMELERİNİN İLK SEVKİYATIYDI”

    Patlamada yaralıların olduğu belirtilirken, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Yüce, fabrikadan toplanan atık malzemelerin ilk sevkiyatı da olduğunu belirtti.

    Yaralananlardan bir kişinin sivil olduğu ifade ediliyor.

    Olay yerine çok sayıda sağlık ekibi, itfaiye, AFAD ve UMKE ekipleri sevk edildi.

    https://youtu.be/v8ebvnsUZJc

    Taşkısığı Mahallesi muhtarı Muharrem Bektaş: Hendek’te patlamayan mühimmatı, jandarma kontrolünde mahallemizde bulunan boş kullanılmayan taş ocağında kontrollü patlatma yapılmak istendi, o sırada kaza oldu. Şu anda yaralımız var. Muhtemelen 1 sivil geri kalan asker. Tek bildiğim bu. Kamyon olay yerine geliyor. Durduğu yerde patlıyor. Kamyon şu an gözümün önünde ve paramparça olmuş durumda. Muhtemelen kamyonun içinde olmuş. Bilmiyorum yanlış bilgi vermeyeyim ama şu anda gözümle gördüğüm bu. Şu anda olay yerindeyim kamyonla aramda 5 metre var.” dedi.

     

  • Sakarya’da bir patlama daha! 3 asker şehit

    Sakarya’da bir patlama daha! 3 asker şehit

    Hendek ilçesinde bulunan havai fişek fabrikasındaki malzemelerin sevkiyatı sırasında bir patlama yaşandı.

    Patlamada yaralıların olduğu belirtilirken, Sakarya Valisi, patlamada 3 askerin şehit olduğu açıkladı. Sakarya Valisi aynı zamanda 6 yaralının olduğunu bildirdi. Olay yerine çok sayıda sağlık ekibi, itfaiye, AFAD ve UMKE ekipleri sevk edildi.

    İçişleri Bakanlığından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

    Sakarya-Hendek ilçesi Taşkısığı Mahallesinde faaliyet gösteren Taş Ocağında, Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı gereği Havai Fişek Fabrikasına ait patlayıcıların kontrollü şekilde patlatılması maksadıyla taşıyan kamyondan indirildiği esnada, patlama meydana gelmiştir.

    Meydana gelen patlamada; 2’si patlayıcı madde imha timinden olmak üzere 3 jandarma personelimiz şehit olmuş, 6 personelimiz yaralanmıştır.

    ”İLK SEVKİYATTI”

    Taşkısığı Mahallesi muhtarı Muharrem Bektaş:

    Hendek’te patlamayan mühimmatı, jandarma kontrolünde mahallemizde bulunan boş kullanılmayan taş ocağında kontrollü patlatma yapılmak istendi, o sırada kaza oldu. Şu anda yaralımız var. Muhtemelen 1 sivil geri kalan asker. Tek bildiğim bu. Kamyon olay yerine geliyor. Durduğu yerde patlıyor. Kamyon şu an gözümün önünde ve paramparça olmuş durumda. Muhtemelen kamyonun içinde olmuş. Bilmiyorum yanlış bilgi vermeyeyim ama şu anda gözümle gördüğüm bu. Şu anda olay yerindeyim kamyonla aramda 5 metre var.

    https://youtu.be/Z4qCt4g0Z6E

     

  • Bursa’da ‘maske’ gözaltısı

    Bursa’da ‘maske’ gözaltısı

    Bursa’da, yasak olmasına rağmen sahilde maskesiz dolaşan kişi, kendisini gören bekçilerle ceza yazılmaması için tartıştı.

    Olay, dün akşam, Mudanya sahilindeki yürüyüş yolunda meydana geldi. Mahalle bekçileri, sahilde denetim gerçekleştirirken, maske takmayan kişiyi fark etti. Koronavirüs tedbirlerine uymayan kişi, durdurulmak istenince bekçilerle tartışmaya başladı. Bu anlar, çevreden bir kişinin cep telefonu kamerasına da yansıdı. Ceza yazılmaması için bekçilere bağıran kişi, “Sizin maaşınızı ben veriyorum” dedi. Tartışmanın büyümesi üzerine olay yerine polis ekipleri sevk edildi. Gözaltına alınarak, emniyete götürülen kişiye, 900 liralık idari para cezası uygulandı.

     

  • Bursa’da FETÖ evlerine operasyon

    Bursa’da FETÖ evlerine operasyon

    Bursa’da Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) “gaybubet evi” olarak adlandırılan hücre evlerine yönelik operasyonda, daha önce Adalet Bakanlığında daire başkanlığı yapan Erol Mutlu’nun da aralarında olduğu 14 şüpheli yakalandı.

    Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca, haklarında devam eden soruşturma ve kovuşturma dosyalarından gözaltı kararları verilen 15 kişi ile kesinleşmiş hapis cezaları bulunan 2 firari hükümlünün yakalanması amacıyla çalışma başlatıldı.

    Başsavcılığın talimatıyla İl Emniyet Müdürlüğünce, örgüt üyeleri tarafından kullanılan hücre evlerine düzenlenen operasyonda zanlılardan 14’ü gözaltına alındı.

    Şüphelilerden Erol Mutlu’nun daha önce Adalet Bakanlığında daire başkanlığı yaptığı ve Bursa hakimliği görevindeyken 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından meslekten ihraç edildiği, Hayati Canlılar’ın ise kapatılan Bursa Girişimci İş Adamları Derneğinin (BUGİAD) eski başkanlarından olduğu öğrenildi.

    Zanlılar arasında FETÖ’nün sözde “bölge üniversite mesulü”, “eyalet talebe mesulü”, “mezun mesulü”, “küçük bölge sorumlusu”, “mütevelli üyesi” ve “ev ablası” ile meslekten ihraç edilmiş teğmenin bulunduğu bildirildi.

    Dubleks dairede gizli geçiş ve bölmeler

    Öte yandan, örgüt üyeleri tarafından kullanılan dubleks dairedeki gizlenme yöntemleri de dikkati çekti.

    Bazı şüphelilerin, polisleri fark edince katlar arasındaki gizli geçiş ve saklanma yerlerine girdikleri ancak ekiplerden kaçamadıkları belirtildi.

    Adreslerdeki aramalarda, zanlılar için hazırlanmış sahte kimlikler ile başkaları adına düzenlenmiş doktor raporları ele geçirildi.

    Polis, diğer 3 firariyi yakalamak için çalışmalarını sürdürüyor.

  • Hatalı paraya dudak uçuklatan teklif

    Hatalı paraya dudak uçuklatan teklif

    Antalya’nın Konyaaltı ilçesinde özel iş yerinde çalışan Mustafa Şahin’in elinde bulunan 50 TL’lik banknot, diğer paralardan farklılığıyla dikkati çekiyor. Paranın ön yüz sağ üst köşesinde ’50’ yazması gerekirken, basım hatasından dolayı sadece ‘5’ yazıyor. İlk başta sahte olduğu düşünülen para, bankaya götürülerek para sayma makinesinden ve sahte para kaleminden başarıyla geçti. Yapılan incelemede, paranın hatalı basıldığı belirlendi.

    75 BİN TL TEKLİF EDİLDİ

    Mustafa Şahin, bu tür hatalı basılan paralara koleksiyonerlerin büyük ilgi gösterdiğini, kendisine 75 bin TL teklif edilmesine rağmen satmayı düşünmediğini ve koleksiyon yapacağını söyledi. 50 TL’lik banknotun sağ üst köşesinde sıfırın eksik olduğunu kaydeden Mustafa Şahin, “Elimdeki parada, ‘0’ rakamı eksik basılmış. Ödemelerimi yaparken parada ‘0’ olmadığını fark ettim. Sahte olduğunu düşündüm. Sonrasında bankaya götürdüm, ama para sayma makinesinden geçti. Sahte para kalemiyle de denedim ama herhangi bir sıkıntı olmadığını gördüm” dedi.

    KOLEKSİYONERLER ARIYOR

    Paralara ilgisi olduğunu ve biriktirmeyi sevdiğini ifade eden Şahin, elinde hatalı para olduğunun duyulmasının ardından kendisine teklifler geldiğini belirtti. Şahin, “Böyle bir paranın elimde olduğunun duyulmasının ardından bazı koleksiyonerler beni aramaya başladı. Araştırmalarımda böyle paralara yüksek rakamlar ödendiğini öğrendim. Bana da aşağı yukarı 75 bin TL’lik teklif geldi. Bu parayı satmayı düşünmüyorum. Böyle paraları da toplamayı istiyorum” diye konuştu.

    Hatalı paranın 15-20 gün önce eline geçtiğini söyleyen Mustafa Şahin, Türkiye’de hatalı şekilde basılmış 3-4 banknot olduğuna dikkati çekti.

  • Emniyet drone’una el sallayan gençlere ‘maske’ cezası

    Emniyet drone’una el sallayan gençlere ‘maske’ cezası

    Düzce’de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında maske denetimi yapan emniyet drone’una el sallayan 3 gence, önlemlere uymadıkları gerekçesiyle ceza kesildi.

    Kent merkezinde denetim yapan İl Emniyet Müdürlüğü İnsansız Hava Araçları Büro Amirliği ekipleri, Anıtpark Meydanı’nda oturan 3 gencin maskelerini doğru takmadığını drone’la tespit etti.

    Durumu fark eden ekipler, drone’la gençlere yaklaştı.

    Drone’a el sallayan gençlere, maske takmadıkları ve sosyal mesafe kuralına uymadıkları gerekçesiyle ceza uygulandı.

    Önce drone’nu, daha sonra da polis ekipleri aniden karşılarında gören gençlerin şaşkınlığı kayıtlara yansıdı.

  • CHP’li Sarıbal: “Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor”

    CHP’li Sarıbal: “Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor”

    CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, Gelibolu’daki orman yangınına ilişkin, “Ciğerimiz yanıyor. 450 hektar orman alanımız yandı. Bu çok büyük bir alan, ormanlar sadece yangınlarla değil, maden ve inşaat alanlarıyla da yanıyor. Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor.” dedi.

    Sarıbal, partisinin Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’yla Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’de yeşil alanların ve ormanların her geçen gün azaldığını savundu.

    Gelibolu’da yaşanan orman yangınına işaret eden Sarıbal, “Ciğerimiz yanıyor. 450 hektar orman alanımız yandı. Bu çok büyük bir alan, ormanlar sadece yangınlarla değil, maden ve inşaat alanlarıyla da yanıyor. Ormanlarımız paranın kurbanı oluyor.” değerlendirmesinde bulundu.

    Ormanların iş adamlarına kiraya verildiğini bu yöntemle de yok edildiğini ileri süren Sarıbal, yangınlarda çok büyük alanların zarar gördüğünü belirtti.

    Ağaçların bilinçsizce kesildiğini kaydeden Sarıbal, “Önceden ormanlarımız Tarım ve Orman Bakanlığının kontrolünde kesiliyordu. Önce kesilecek ağaçlar belirlenip sonra orman köylü kooperatiflerince kesilmeye başlanıyordu. Burada çalışan köylüler de sigortalanıyordu. AKP iktidarı ise götürü yöntemi ile ağaç kestiği için istediği yerden istediği kadar ağaç kesiyorlar.” diye konuştu.

    Orman çiftçilerinin yüzde 70’inin sosyal güvenlik kapsamında olmadığını ifade eden Sarıbal, şunları kaydetti:

    “Ormanlarda 2019 yılında, orman köylüsü ve işçisi, 3 bin 400 iş kazası gerçekleşti. Bu kazalarda 486 ölüm, 2 binin üzerinde de yaralanma oldu. Bu iş kazalarından dolayı ölen veya yaralananların yüzde 80’inin iş güvenliği ve sigortası yok. Türkiye AB ülkeleri arasında orman kazalarında birinci sırada yer aldı. Bununla ilgili uluslararası raporlar yayınlandı.”

    CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu da iktidarın Saros Körfezindeki doğal gaz projesini uygulamaya soktuğunu, bu projenin orman alanları ile bölgenin doğal dengesini yok ettiğini savundu.

    Bölgenin fay hattı üzerinde olduğunu belirten Gaytancıoğlu, “Doğaya verdiği zararlar nedeniyle itiraz ettik. Bilim adamları bu projenin yanlış olduğunu söyledi. İktidar olumsuz ÇED raporuna rağmen, projeyi yapma kararı aldı.” dedi.

    Kararın sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulandığı pandemi sürecinde alındığını belirten Gaytancıoğlu, bu durumu kınadı.