AK Parti Sözcüzü Ömer Çelik, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın ifadelerine sert tepki gösterdi.
Çelik, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“CHP Genel Merkezi’nde ‘Mutfakta biri mi var?’ sorusunun cevabı belli. Mutfak, toplumumuzun en temel değerlerine saldıran bir kafa tarafından tamamen ele geçirilmiş. Sözcülerin dili, aile değerleri başta olmak üzere her şeye saldırmakta barbarlık sınırını geçti. CHP sözcülerine kaç kere söyledik; Aile değerleri üzerinden siyaset yapmayın. Cumhurbaşkanımıza ve partimize karşı yürütmeye çalıştığınız yıkım siyasetine, aile değerlerini karıştırmanız siyasi hayatımızda daha önce görülmemiş bir barbarlıktır. Siyasi hayatımızın en yakıcı günlerinde bile aile üzerinden siyaset yapmamak temel bir değerdi. Siyasi tartışmalarda, siyasi yaklaşım üretmek yerine, aileye saldırmak gibi ahlak dışı ve barbar bir yaklaşımı da siyasete siz soktunuz.”
“SİYASİ BARBARLIK YAPMAYIN”
Açıklamasının devamında, CHP sözcülerinin kullandığı dili eleştiren Çelik, şunları ifade etti:
“Faydası yok ama yine de tekrar söyleyelim; Siyasette siyasi akılla var olmaya çalışın. Siyasi barbarlık yapmayın. Siyasi akıl ve siyasi ahlaka dayanan dil herkese lazımdır. Siyasi akıl konusundaki giderek büyüyen cari açığınızı argo ile kapatmaya çalışmayın.
“CHP SÖZCÜLERİNİN DİLİ, DİL OLMAKTAN ÇIKTI ARTIK”
“CHP sözcülerinin dili dil olmaktan çıktı artık, bir enfeksiyon aracına dönüştü. Hangi partiden olursa olsun tüm vatandaşlarımız aile değerleri konusunda hassastır. Toplumumuzda temel değerler konusundaki hassasiyet partiler üstü bir hassasiyettir. Partileri farklı olsa da tüm vatandaşlarımız için aile temel bir değerdir.
“AİLE KAVRAMINI SİYASET KONUSU YAPMAK BARBARLIKTIR”
“Aile kavramını siyaset konusu yapmak barbarlıktır. Bu barbarlığa, hangi partiden olursa olsun tüm vatandaşlarımız karşıdır. Siyasi muhalefet demokratik haktır, siyasi barbarlık ahlak dışı bir tutumdur. Muhalefet etmek için siyasi akılla yaklaşım üretin, barbarlıkla aile değerlerine saldırmayın.”
FAİK ÖZTRAK NE DEMİŞTİ?
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Sizde sosyete damat çok. Tavsiyemiz, bu kuru sıkıcıyı gönderin, yerine epeydir reklamını yaptığınız havacıyı getirin. Belki biraz daha idare edersiniz. Zira bu damat, 72 yılda yapılan ithalatın beş katının son 17 yılda yapıldığını bile bilmiyor.” ifadelerini kullanmıştı.
Isparta’da 44 yaşındaki R.A., tartıştığı emekli astsubay babası Nizamettin A. ile annesi Seher A.’yı bıçaklayarak öldürdü. R.A. cinayetin ardından polise teslim oldu.
Olay, dün akşam saatlerinde Yayla Mahallesi 130. cadde üzerindeki 4 katlı bir apartmanın son katında meydana geldi. İddiaya göre, iftar öncesinde R.A.(44) ile emekli astsubay babası Nizamettin A.(79) arasında henüz bilinmeyen bir nedenden dolayı tartışma çıktı.
Tartışma sırasında R.A. önce babası Nizamettin A.yı sonra da kendisine engel olmak isteyen annesi Seher A.’yı (71) bıçaklayarak öldürdü. Olayın ardından karakola giden R.A. polise teslim oldu. Olayın geçtiği daireye gelen polis, çiftçin cansız bedeni ile karşılaştı. Çiftin cenazeleri otopsi için Süleyman Demirel Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi morguna kaldırıldı. R.A.’nın bir süre önce eşinden ayrıldığı ve işsiz olduğu öğrenildi.
SOKAK İZNİNDE ‘İHTİHARLARI SEVİN, KORUYUN’ DEMİŞ
Nizamettin A.’nın, koronavirüs tedbirleri kapsamında 65 yaş ve üstü vatandaşlar için uygulanan izinde kent merkezinde bir bankta otururken cep telefonu ile çekilen görüntüleri ortaya çıktı.
Son verilen izinde sokağa çıkan Nizamettin A.’nın çok sevinçli olduğu o anlarda, “Sokaklar ihtiyar kadın ve erkeklerle doldu. Isparta’nın sokaklarını gezdim. Hep maskeli geziyorlar. İhtiyarlar olmasaydı, husumetler, belalar, sel gibi yağardı. Ayet ve hadis var. Onun için ihtiyarları sevin, koruyun. Çünkü bugün siz de gençsiniz, ama yarın ihtiyar olacaksınız” dediği görüntülere yansıdı.
Anne ve babasını öldüren R.A.’nın ilk ifadesi de ortaya çıktı. R.A., babası Nizamettin A.’nın kendisini sürekli aşağıladığını, olay günü de markete ekmek almaya gitmesini söylediğini, ancak kendisinin gitmek istemediğini, bu nedenle aralarında tartışma çıktığını, babası ve annesini öldürdüğünü söylediği öğrenildi.
Diğer yandan olay yerindeki bir binada oturan kadın, gazetecilerin olayla ilgili sorusuna, “Hiçbir şey görmedim. İkisini de mi öldürmüş? O binada kimse yaşamıyor. Sadece onlar oturuyor. Orası boş” diye yanıt verdi.
Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhami Çelik, ayrıca el öpmelerin ve temasın yoğun olduğu bayramda alınan sokağa çıkma kısıtlamasının oldukça yerinde bir karar olduğunu kaydederek, “Yapacağımız en iyi şey bu günlerde görüntülü konuşmak olmak herhalde. Harçlıkları da artık büyüklerimiz küçüklere havale eder diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Bayram öncesi rakamların son derece umut verdiğini, ölüm, hastanede yatan ve poizitif çıkan vaka sayılarında son derece azalma olduğunu kaydeden Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhami Çelik, “Bayram öncesi hakikaten en iyi günlerimizi yaşıyoruz. Umut verici rakamlar var. Türkiye’de en düşük ölüm sayısını gördük.
Hastanelerimizde de vaka sayımız son derece azaldı, hem başvuru sayımız hem yatan hasta sayımız. hem de pozitif çıkan hastalarımızda son derece azalma var. Umarım ‘bayramdan sonraya vaka kalmayabilir’ diye düşünmeye ve umut etmeye başladık. Bunu görmeyi bekliyoruz açıkçası” dedi.
Bayramların; temasın yoğun olduğu dönemler olduğunu, bu nedenle alınan sokağa çıkma kısıtlamasının son derece yerinde bir karar olduğunu aktaran Prof. Dr. Çelik; “Yapacağımız en iyi şey bu günlerde görüntülü konuşmak olmak herhalde. Harçlıkları da artık büyüklerimiz küçüklere havale eder diye düşünüyorum” dedi. Çelik; “Bayramda alınan sokağa çıkma kısıtlaması çok yerinde bir karar.
Çünkü hakikaten bizim bayramlarımız büyüklerimizle, küçüklerimizle, akrabalarımızla, komşularımızla hasret giderdiğimiz ve en yoğun duyguları yaşadığımız anlar. Bayramda yine o yoğunluğu yaşayacağız ancak maalesef birbirimizden uzak kalmamız gerekiyor.
Sosyal ve kişisel mesafemizi korumamız lazım. Yapacağımız en iyi şey bu günlerde görüntülü konuşmak olmak herhalde. Harçlıkları da artık büyüklerimiz küçüklere havale eder diye düşünüyorum. Temasın yoğun olduğu dönemlerdir bayramlar, büyüklerimizin elini öpeceğiz, çocuklarımızın yanaklarından öpeceğiz. Bunlar gerçekten de bir risktir. Bayramda tüm Türkiye’de sokağa çıkma kısıtlamasının açıklanması hepimiz tarafından sevinçle karşılanmış durumda” ifadelerini kullandı.
“ALIŞVERİŞTE KART BANKNOTTAN DAHA RİSKLİ ANCAK BULAŞ OLACAĞI KANAATİNDE DEĞİLİZ”
Alışverişte kart kullanımının para kullanımından daha riskli olduğunu belirten Çelik, kartın ıslak mendille silinmesi önerisinde bulundu. Ancak bunlardan bulaş olacağı kanaatinde olmadıklarını da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Çelik; “Parada, banknotlarda bulaşla alakalı çok çalışma yapıldı, corona virüs ile değil ama diğer bakterilerle alakalı. Ciddi şekilde bulaş olduğu görülmüş değil. Dolayısıyla korkmaya veya endişe etmeye gerek yok. Kart banknota göre daha riskli açıkçası. Kartta daha fazla banknotlara göre bulaş riski.
Ancak onun dışında majör temasın olmayacağını biliyoruz. Ama kartları kullandıktan sonra ıslak mendille silmekte fayda var diye düşünüyorum. Yine de bu konuda endişe etmesinler, hiçbir şey yapmasalar bile bulaş olacağı kanaatinde değiliz. Bu konuda kanıtlanmış, bilimsel bir veri yok” şeklinde konuştu.
Tatil döneminde deniz ve havuzdan bulaşın mümkün olmayacağını, bilim kurulu tarafından alınacak önlem ve tedbirler için rehberler hazırlandığını dile getiren Prof. Dr. İlhami Çelik, tatil bölgelerinde maske kullanılması ve fiziki mesafeye dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Çelik; “Bilim Kurulu çalışma grupları bu konuda rehberlerini hazırladı.
Tatilde neler yapmalısınız, nasıl oturmalısınız, oteller nasıl hazırlanmalı? Bununla alakalı hepsinin rehberi hazır. Bir tek endişe edilen konu şu; deniz veya havuzdan bulaşır mı? Hayır, deniz veya havuzdan virüs bulaşmaz. Deniz suyundan bulaş pratik ve teorik olarak mümkün gözükmüyor, havuzda da klorlama olduğu için burada da bulaş söz konusu değil. Bu konuda endişe etmeye gerek yok.
Virüs; hem güneş ışığından, hem radyasyondan hem de sıcaklıktan etkilenir. O yüzden buradan bulaşın mümkün olmadığını, olmayacağını bilmeleri gerekiyor. Tek dikkat edeceğimiz husus, havuzun yeteri kadar klorlanığı mı. Bir başka konu da tanımadığımız insanlarla fiziki mesafeyi korumamız lazım. Maskemizi yine o alanlarda takmamız gerekiyor. Bu konuda endişe duymalarına gerek olmadığını düşünüyoruz” dedi.
“ANNE SÜTÜNDEN VİRÜS BULAŞMASI MÜMKÜN DEĞİL”
Virüsün bulunması ile bulaşmasının farklı şeyler olduğunu, o yüzden anne sütünden bulaş olmasının teorik olarak mümkün olmadığını ifade eden Çelik; “Virüsün kanda bulunmasıyla alakalı veriler çok az. Kanda bulunan bir virüs değil açıkçası. Spermde bulunması ayrı şey, oradan virüsün bulaşması ayrı şey. Miktarına bakmanız gerekiyor, bir insana enfekte etmek için ortalama 10 üzeri 8 civarında virüs gerekiyorsa orada 10 üzeri 1 civarında virüs vardır ya da yoktur. Buradan bulaş teorik ve pratik olarak mümkün değildir” diye konuştu.
“SONBAHARA DİKKAT!”
Yaz aylarında bulaşların ve vakaların son derece az olacağını ancak sonbaharın ikinci dalgaya yol açabileceği endişesi içerisinde olduklarını da sözlerine ekleyen Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. İlhami Çelik açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Yaz ayında ikinci dalgayı beklemiyoruz. Birinci dalgayı yaşadık ve parabolimizi çizdik. Yaz aylarında en alt düzeyde seyredeceğini, bulaşların ve vakaların son derece az olacağını düşünüyoruz. Ancak sonbaharla beraber mevsim dönüşü olması hem de soğukların gelmesi hem de insanların artık kapalı ortamlarda yaşamalarıyla beraber bu bulaşın artacağı görüşündeyiz. Umarız olmaz.
Virüsün vürülansyla alakalı henüz elimizde net bir şey yok. Mutasyon geçirmiştir, ciddi vaka sayısı azalmıştır. Klinik gözlem olarak bunları görebiliyoruz, çok daha az yayıldığını, bulaştığını veya insanda çok daha az ciddiyette hastalık yaptığını görüyoruz. Ancak bunun ne olacağını ileride göreceğiz. Ama sonbaharda dikkatli olmamız gerekiyor. Virüsün ikinci dalgaya yol açabileceği endişesi taşımaktayız.”
Bursa’da iftar saati seyir halinde karşılaşan husumetlilerin çatışmasında yol kenarında yürüyen genci ağır yaralayan şüpheli adliyeye sevk edildi. Polis sorgusunda ifade veren şüpheli, “Yol kenarındaki arkadaşa sıkmak istememiştim.” dediği öğrenildi.
Olay, akşam saatlerinde Nilüfer İlçesi Lefkoşe Caddesi üzerindeki Çamlıca Kavşağı’nda meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 16 NOL 63 plakalı araç sürücüsü K.G. seyir halindeyken, aralarında husumet bulunan 16 SHL 22 plakalı araç sürücüsü M.S.O ile karşılaştı. M.S.O.’nun yanında eşi olmasına da aldırış etmeyen K.G., yanındaki silah ile seyir halindeki husumetlisine ateş etmeye başladı. Ateşlenen silaha M.S.O. da yanında bulunan ucu kesik tüfekle karşılık verdi. Çıkan çatışmada M.S.O. ayağından yaralanırken, M.S.O.’nun ateş ettiği tüfekten çıkan saçmalar, K.G.’nin aracından sekerek yol kenarında yürüyen Mert Uru (24) isimli gencin ensesine isabet etti.
Vurulduğunu sonradan anladı
Çıkan çatışmanın ardından 2 araçta olay yerinden hızla uzaklaştı. Maganda kurşunuyla yürüdüğü esnada vurulan Mert U. ilk başta yaralandığını anlamadı. Bir süre yürümeye devam ederek yolun karşısına geçen Mert Uru daha sonra ensesinden kanlar aktığını fark etti. İhbar üzerine olay yerine çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi.
Mert’i pompalıyla ağır yaralayan şüpheli gözaltına alındı
Olayın ardından MOBESE ve güvenlik kameralarını inceleyen ekipler, çatışmaya karışan araçların plakalarını belirledi. K.G. ve M.S.O.’yu yakalamak için çalışma başlatan Nilüfer İlçe Emniyet Müdürlüğü Nilüfer Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliği ekipleri, M.S.O.’yu evinde saklanırken yakalandı. Yakalandıktan sonra hastaneye kaldırılan M.S.O.’nun ayağındaki kurşun ameliyatla çıkarıldı. M.S.O. sorgulanmak üzere emniyete götürülürken K.G.’nin olayın ardından kaçtığı otomobil Çalı Mahallesinde yakalandı.
Kaldırımda yürüyen Mert’in vurulma anı kamerada
Yol kenarında yürürken maganda kurşunuyla ensesinden ağır yaralanan Mert’in vurulma anı güvenlik kameralarına saniye saniye yansıdı.Görüntülerde, eşiyle birlikte saldırıya uğrayan M.S.O.’nun Çamlıca Kavşağı içerisine geldiğinde K.G.’nin aracına ateş etmesi ve araçtan seken saçmaların yol kenarındaki Mert’e gelişi görüldü. Çatışma sonrası 2 otomobilde olay yerinden hızla uzaklaştığı ve ilk etapta yaralandığını fark etmeyen Mert Uru’nun yolun karşısına geçtikten sonra ensesinden kanlar aktığını fark ettiği kameralara yansıdı.
“Yol kenarındaki arkadaşa sıkmak istememiştim”
Eşiyle birlikte bulunduğu otomobilde silahlı saldırıya uğrayan ve daha sonra yanındaki tüfekle husumetlisine ateş ederken yol kenarında bir genci ensesinden yaralayan M.S.O. olayın ardından Nilüfer Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliği ekiplerince yakalandı. Emniyetteki ifadesinde “Hamile eşimle seyir halindeyken 2 buçuk senedir aramızda husumet bulunan K.G. ile karşılaştık. K.G. hamile eşim ve benim olduğum otomobile ateş etti. Ben ayağımdan yaralandım ve çok sinirlendim. Çamlıca Kavşağı’nda K.G.’nin aracı yanımdan geçerken bende tüfekle ateş ettim. Yol kenarındaki arkadaşa sıkmak istememiştim.” dediği öğrenildi.
Koronavirüsle mücadele kapsamında il genelinde alınan sıkı tedbirler sayesinde Türkiye’nin nüfus oranına gören en başarılı şehirleri arasında ilk sırada yer alan ve 20 gündür yeni vaka görülmeyenElazığ’da bayram nedeniyle şehir dışından gelenlerde yeni pozitif vaka ortaya çıktı. Pozitif vaka çıkan 2 kişinin geldiği 2 apartman da valilik talimatıyla karantinaya alındı.
Ülke genelinde olduğu gibi Elazığ’da da Koronavirüs ile mücadele kapsamında her türlü tedbir alınmasıyla kısa sürede önemli başarı elde edildi. Ülke genelinde nüfus oranına göre vaka sayısında ilk sırada yer alan Elazığ’dan 20 gün sonra üzücü haber geldi. 20 gündür yeni vaka görülmeyen kentte, Ramazan Bayramı nedeniyle kente İstanbul ve Adana’dan geldiği öğrenilen 2 kişide pozitif vaka çıktı. Bunun üzerine Elazığ Valisi Çetin Oktay Kaldırım’ın talimatıyla merkeze bağlı Sürsürü ve Çaydaçıra Mahallesi’nde bulunan 2 apartman İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekipler tarafından karantinaya alındı.
Öte yandan Elazığ İl Pandemi Kurulu tarafından, kente şehir dışından gelen her bireyin 14 gün karantinada kalma zorunluğunun devam ettiği bildirildi. Bu nedenle sokağa çıkma kısıtlaması öncesinde gelen herkesin kendini karantinaya alması, vatandaşların da dikkat ve tedbiri elden bırakmaması istendi.
Trabzon’un Of ilçesinde Çay toplamaya giderken bulundukları araçın kaza yapması sonuçu, 3 kişi hayatını kaybetti.
Edinilen bilgiye, Of Çaykara yolu Dumlusu Mahallesi Mevkii’nde Azeri uyruklu Farış Fasirov yönetimindeki 61 MA 0611 plakalı araç sürücü seyir halindeyken direksiyon hakimiyetini kaybederek elektrik direğine çarptı.
Tüplü olan araç çarpmanın etkisiyle bir anda alev aldı. Araçta bulunan Ayfan Uyruklu, Muhammet Hikmet ve Gülşen Veli olay yerinde hayatlarını kaybettiler.
Sürücü Farış Fasırov ağır yaralı olarak Of Devlet hastanesine sevk edildi. Trabzon Valisi İsmail Ustaoğlu olay yerine giderek incelemelerde bulundu.
Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden derlenen bilgilere göre, toplam nüfusun yüzde 15’ini oluşturan 13 milyon genç nüfusuyla 20 AB üyesi ülkenin nüfusunu geride bırakan Türkiye’de, gençlerin öncelikli sorunları eğitim ve istihdamda yer alamamak, fırsat eşitsizliği ve güvencesizlik olarak görülüyor.
Bu güvensizlik ortamı gençleri başka ülkelerde yaşama hayallerine sürüklerken, günü kurtarmaya dönük politikalar yerine, özellikle salgın sonrası birincil dereceden gençleri etkileyecek olan istihdam sorunlarının çözümü için acil önlemler paketi beklentisi birçok kesim tarafından dillendiriliyor.
Her dört gençten biri işsiz
Rakamlarla genel bir tablo vermek gerekirse; her dört gençten biri işsiz. Genç kadınlarda işsizlik oranı 2018 yılında yüzde 25,3 iken, geçtiğimiz sene yüzde 30,6’ya yükseldi.
Gençlerde istihdam oranı ise 2019 yılında yüzde 33,1 oldu. İstihdam edilen gençlerin yüzde 17,7’si tarım, yüzde 28,2’si sanayi, yüzde 54,1’i ise hizmet sektöründe yer alıyor.
15-24 yaş arası nüfusun yüzde 25,7’si ne eğitimde ne istihdamda. Mesleki ve teknik lise veya üniversite mezunu her üç gençten biri ne eğitimde ne istihdamda.
2018-2019 yıllarında iller arası göç eden nüfusun yüzde 35’i, 15-24 yaş aralığındaki gençlerden oluştu.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri arasında bir kıyaslama yapıldığında ise, devletin eğitim kurumlarına öğrenci başına en az harcama yaptığı ülke Türkiye olarak tespit ediliyor; zira ilkokuldan üniversiteye kadar olan dönemde öğrenci başına kamu harcamasında Türkiye, OECD ülkeleri arasında en son sırada yer alıyor.
Gençler ekonomik bağımsızlıklarını kazanamıyor
SODEV araştırmasına göre, Türkiye genelinde gençlerin yüzde 70’i ekonomik anlamda ailelerinden bağımsız değil. Bu soruya AK Parti seçmeninin yüzde 65,3’ü, CHP seçmeninin yüzde 66,7’si, HDP seçmeninin yüzde 81,8’i ve İYİ Parti seçmeninin yüzde 75’i, MHP seçmeninin ise yüzde 57,1’i bu şekilde yanıt veriyor. Daha önce başka araştırmaların da desteklediği bu veriler, gençlerin ekonomik anlamda “aile konfor alanının” dışına çıkacak ekonomik araçlardan yoksun kaldığını göstermesi açısından çarpıcı.
Araştırmanın öne çıkan bir noktası ise, gençlerin “özgürlükleri” önem sıralamasında önceliklendirmesi. Gençlerin yüzde 68,3’ü için ‘düşüncelerinizi özgürce ifade edebilmek’ birincil öncelik iken, yüzde 52’si ise başkalarının düşüncelerini özgürce ifade edebilmelerini önemsiyor. Özgürlük konusunda hassasiyet CHP seçmeni arasında daha yüksek iken, dini değerlerin önceliği daha alt sırada; dolayısıyla CHP seçmeni gençler daha seküler bir zemin sergiliyor.
SODEV Genel Başkanı Ertan Aksoy, “Twitter üzerinden oluşan bir gençlik algısı var, ama gerçek durum çok daha farklı. Önceliklerinde toplumsal ve kişisel değerde en çok öne çıkan şey “özgürlük” ve “kendini ifade etme hakkı” meselesi” diyor.
AK Partili gençlerin yarısı yurtdışında yaşamak istiyor
Yurtdışında yaşama konusunda ise gençler oldukça istekli. Türkiye genelinde gençlerin yüzde 62,5’u, imkanları olsa yurtdışına yerleşip orada yaşamayı istediklerini ifade ediyorlar. Bu oran, oy verdikleri siyasi parti 2002 yılından beri tek başına iktidar olmasına rağmen, AK Parti seçmeni gençlerde yüzde 47,5 iken, CHP seçmeninde yüzde 74,4. Diğer parti seçmenlerinde yüzde 60 bandında bir kesim bu konuda olumlu düşünüyor.
“AK Partili gençlerin yarısı ise, her ne kadar 18 yıldır iktidarın güvencesini hissetmelerine rağmen, yurtdışına çıkmak istiyor. Sizin için ne önemlidir sorusuna verilen yanıtlarda bunun cevabı gizli. Birinci sırada özgürlüğünü, ikinci sırada da bir başkasının kendisini ifade etme hakkını önceliklendiriyor. Dolayısıyla özgürlükten sonra açıklanabilecek bir durum bu. İnsanların tweet attığı için tutuklandığı bir iklimde bu şekilde hissediyor olabilir” diyor.
Aksoy bu noktada çarpıcı bir gençlik değerlendirmesinde bulunuyor ve gençliğin mevcut kutuplaşma çizgilerinin ötesinde bir arada yaşama çabalarında bulunduğuna dikkat çekiyor:
euronews Türkçe’ye konuşan Aksoy, “Türkiye siyaseti, 3 bin trol Twitter hesabına sıkıştırılmış durumda. Oradakilere bakıp değer yargıları onlardan ibaret sanıyoruz. Ancak gerçeklik öyle değil. Gençler karşılaştığımız troll hesaplardan farklı algılıyor, özgürlükleri önemsiyor. Sahada toplumun her kesimi, bir arada yaşamanın, özgürce yaşamanın koşullarını halen arıyor, bunun oluşması için çaba harcıyor. Gençlikte bu eğilim çok daha baskın.”
“Hayatınızın kalan kısmının tamamını Suudi Arabistan’da aylık 10 bin dolar kazanarak veya İsviçre’de aylık 5 bin dolar kazanarak geçirme imkanınız olsa hangisini tercih edersiniz?” sorusuna ise Türkiye genelinde gençlerin yüzde 72,2’si İsviçre yanıtını veriyor. Bu oran AK Parti seçmeninde yüzde 60,5; CHP seçmeninde ise yüzde 82,1 düzeyinde.
Hayatlarının geri kalanını ‘otokratik’ devlet olan Kuzey Kore’de aylık 10 bin dolar veya İsviçre’de aylık 5 bin dolar kazanarak geçirme imkanları olması durumunda ise gençlerin yüzde 64,3’ü yine İsviçre’den yana bir eğilim gösteriyor.
Aksoy, “Bunun bir ekonomik krize ve yakıcı bir işsizliğe konu olan bir dönemde yaşanması şaşırtıcı ve bir açıdan da sevindirici oldu. Yanlış kanıların aksine gençlik dinini, inancını istediği şekilde yaşamak istiyor ama birincil önceliği özgürlüğü” diyor.
İstihdamda fırsat eşitliği
İş bulma süreçlerinde ise gençler torpil ve kayırmacılığın halen geçerli olduğunu düşünüyor. Türkiye genelinde katılımcıların yüzde 79,3’ü yetenekli de olsa bir gencin iş başvurusu sırasında “arkası sağlam” ve “torpilli” bir başka gence yerini kaptırabileceği görüşünde. Bu oran AK Parti seçmeni gençlerde yüzde 66,5 iken, en yüksek oran yüzde 93,8 ile İYİ Parti seçmeni arasında gözlemleniyor.
“Bu yarışa girmek kötü, ama ondan daha kötüsü adil olmayan bir yarışa girmek. Gençlik fırsat eşitliği istiyor. Türkiye’de sosyal demokrasi iktidarı kurulması durumunda gençlerin bu algısını ortadan kaldırmak için bütün adımları atmak zorunda. Gençlere adil koşullarda, yetenekleri doğrultusunda yarışıp gelişim göstereceklerine dair umudunu yitirtirseniz verim de alamazsınız, ülkeye dair hayallerini kırarsınız” diyor Aksoy.
Aksoy’a göre, hem İYİ Parti’nin yeni kurulan bir parti olması, hem de genç yaşlarından dolayı kamu kurumlarına erişim imkanı olmadığı için bu hissi yaşamış olabilir. Ama, AK Parti ve MHP seçmeni arasında da yüksek rakamlar olması, “bunun artık hakikat olduğu, kanıksanan bir gerçeklik” haline gelmesi.
İyi üniversiteden mezun olmak katkı mı?
Üniversite sayılarındaki çarpıcı artışa rağmen Türkiye’de iş bulmak ile iyi bir üniversiteden mezun olmak arasında bulunduğu iddia edilen bağlantı ise, gençler tarafından artık kabul görmüyor. Gençlerin yüzde 27,8’i, Türkiye’de üniversitelerin iş bulmak için yeterli donanım sunmadığı düşüncesinde. Bu oran en yüksek HDP seçmeni arasında, zira neredeyse iki HDP seçmeni gençten biri, iş bulmak konusunda üniversitenin sunduğu olanakları yetersiz buluyor.
Gençlerin sosyal medya üzerinden düşüncelerini özgürce ifade edip edemedikleri sorulduğunda ise, bu konuda en “dertli” HDP seçmeni gençler; zira yüzde 54,5’i, sosyal medya üzerinden ifade özgürlüğünü hiçbir şekilde kullanamadığını ifade ederken, bu oran CHP seçmeninde yüzde 12,8, AK Parti seçmeninde ise yüzde 9,6.
Aksoy’a göre, gençlerin tamamı sosyal medyada siyasi içerik üretmese de ve gündelik yaşantılarından kesitler yayınladıklarında müdahale olmamasını “özgürlük” olarak ifade etmeleri mümkün, zira gençler arasında en çok kullanılan sosyal mecra yüzde 93,2 ile siyasi olmayan bir sosyal paylaşım aracı İnstagram iken, onu Twitter ve Facebook izliyor. 1990 sonrası doğan gençler dijital teknolojinin içerisinde büyüyen bir kesim olduğu, “dijital yerliler” olarak tanınıyor ve mobil araçlar üzerinden İnternet dünyasını kullanan bir kuşak olarak görülüyor.
“HDP seçmeni arasında sosyal medyada özgürce kendilerini ifade edemediklerini söyleyenlerin yüksek oranı ise bize şunu söylüyor: Gençlik siyasi paylaşımlarda üzerinde kimlik üzerinden bir baskı hissediyor” diyor Aksoy.
Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde, iddiaya göre, kendisini telefonla tehdit ve taciz eden adamı evine çağıran evli kadın, kocasıyla bir olup adama meydan dayağı attı. Olay yerine gelen polis, yarı baygın halde bulduğu adamı ambulansla hastaneye kaldırdı.
Edinilen bilgilere göre, olay, Koru Mahallesinde dün saat 18.00 sıralarında meydana geldi. Evli ve bir çocuğu bulunan H.Y, kendisini telefonlara arayarak taciz ettiğini iddia ettiği 45 yaşındaki K.Ö’yü eşinin evde olduğu saatte evine çağırdı.
Motosikletiyle H.Y’nin evine giden K.Ö., iddiaya göre, eve girer girmez H.Y’ye saldırdı. Evde bekleyen H.Y’nin eşi V.Y, eline geçirdiği sopayla K.Ö’ye saldırdı. H.Y’nin eşine yardım etmesiyle K.Ö. hastanelik oldu. V.Y, eşiyle birlikte K.Ö’yü dövdükten sonra polisi arayarak durumu anlattı. Olay yerine gelen polis ekipleri yerde baygın yatan K.Ö’yü görünce ambulansı arayarak yardım istedi. Olay yerine gelen 112 Acil Servis ekipleri, K.Ö’yü baygın halde sedye ile evden çıkardı. Gazipaşa Devlet Hastanesi’ne kaldırılan K.Ö’nün sağlık durumun iyi olduğu öğrenildi.
Olay anını anlatan V.Y, K.Ö.’nün eve girer girmez eşine saldırdığını belirterek, “Önceden tehditler olmuş, evime kadar gelmiş, benimle düzgün konuşacaksın demiş. Ben yokken evimi takip etmiş. Çarşıya gitmiştim, eve döndüğümde o da eve gelip eşime saldırdı.
O arada ben de sopayla kendisine saldırdım. Eşim de yardım etti, kavga ettik. Benim evde olduğumu bilmiyordu. Telefonda eşimi tehdit etti. Eşime kendisiyle birlikte olmaması halinde beni öldüreceğini ve 13 yaşındaki kızıma tecavüz edeceğini söylemiş. Telefonunu inceledim, başka kızlarla da mesajlaşmaları var” dedi.
H.Y. de, “Beni sürekli tehdit ediyordu. Bu durumu eşime söylemiştim. Seni seviyorum, ‘sen de seni seviyorum demezsen zorla olur’ diyordu. Eşinden ayrıl beraber olalım diyordu. Mesaj attı bana ‘eve geleceğim’ diye. Ben de eşim evde olacağı için ‘gel’ dedim. Geldi. Eşim eve gelince saldırdı. Eşimle beraber dövdük” diye konuştu.
Olayın ardından H.Y. ve eşi K.Ö’yü dövdükleri sopa ile birlikte ifadeleri alınmak üzere İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın il ve belediye başkanlarıyla yaptığı video konferans toplantısında, AK Parti Çorum Kadın Kolları Başkanı ve AK Parti Belediye Meclis üyesi olan Meryem Demir, Erdoğan’a hitaben, “Allah çocuklarımın ömrünü alsın size versin” dedi.
Toplantıda söz alan AK Parti Çorum Kadın Kolları Başkanı Meryem Demir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Kızmayın sakın ben bir şey söyleyeceğim. İnsan kendi ömründen geçebilir. Ama bazen diyorum ki, çocuklarımın ömründen alsın size versin. Çünkü bu ülke için o kadar önemlisiniz” diye konuştu.
Erdoğan ise AK Parti ’li Demir’in bu sözlerine karşılık, “Haşa, Allah onları en güzel şekilde yetiştirmek nasip etsin” cevabı verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın il ve belediye başkanlarıyla gerçekleştirdiği toplantıya Çorum’da AK Parti İl Başkanı Yusuf Ahlatcı, Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın, İl Genel Meclisi Başkanı Osman Günal, AK Parti Kadın Kolları Başkanı Meryem Demir ve Gençlik Kolları Başkanı Muhammet Fatih Temur katıldı.
“Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel bir salgın olarak ilan edilen Koronavirüsün (Covid- 19) ülkemizde yayılmasına engel olmak amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığınca alınan tedbirler kapsamında; 16 Mart 2020 tarihinden itibaren İsalgin/hastalık kontrol altına alınıncaya kadar İlimizde bütün cami ve mescitlerde cemaatle vakit namazlarının ve Cuma namazlarının kılınmasına ara verilmiştir.
Gelinen aşamada 18 Mayıs 2020 Pazartesi günü Sayın Cumhurbaşkanımız Başkanlığında toplanan Cumhurbaşkanlığı Kabinesinde cami ve mescitlerimizin cemaatle ibadete açılmasına yönelik alınan/alınacak tedbirler değerlendirilmiş, Bilim Kurulunun önerileri doğrultusunda ilgili Bakanlıklar ve Diyanet İşleri Başkanlığınca belirlenecek kurallar çerçevesinde öğle, ikindi ve cuma namazlarının camilerimizde 29 Mayıs 2020 Cuma gününden itibaren cemaatle kılınabileceğine ilişkin karar alınmıştır.
Bilim Kurulu tarafından belirlenen toplu olarak bulunulacak alanlarda uyulması gereken hijyen, sosyal mesafe vb. kurallar göz önünde bulundurularak 29 Mayıs 2020 Cuma günü itibariyle camilerimizde cemaatle namaz kılınabilmesi amacıyla ilgili Bakanlıklar ve Diyanet İşleri Başkanlığınca aşağıdaki kurallar belirlenmiştir:
İl Hıfzıssıhha Kurulumuzun 23.05.2020 tarih ve 58 sayılı kararı ile;
1) Cami ve mescitlerde cemaatle birlikte yalnızca öğle, ikindi ve cuma namazları kılınacaktır. Diğer vakitlerde münferiden namaz kılmak isteyenler için camiler açık tutulacaktır.
2) Sokağa çıkma yasağı kapsamında yer alan vatandaşlarımız ile hastalık belirtileri taşıyanların evlerinde kalmaları konusunda gerekli uyarılar/bilgilendirmeler yapılacaktır.
3) Öncelik cami bahçesi/avlusu, açık alanlar olmak üzere meteorolojik/mevsimsel şartlara göre öğle ve ikindi namazları cami içinde kılınabilecek, cuma namazları ise cami içerisinde kılınamayacaktır.
4) Cemaatle ibadete başlanan cami ve mescitlerin bütün bölümlerinin uygun yöntemlerle her gün temizlenmesine her zamankinden daha fazla özen gösterilecek ve temizlik işlemlerinde kapı kolları gibi el temasının yoğun olduğu yerler özellikle dezenfektan maddelerle silinecektir.
5) Cami ve mescit içerisinde bulunan klima ve havalandırmalar çalıştırılmayacak, kapı ve camlar açık tutularak cami içerisinin sürekli havalandırılması sağlanacaktır.
6) Ortak kullanım alanlarını asgaride tutabilmek için abdesthane, şadırvan ve tuvaletler kapalı tutulacak, abdest vb. ihtiyaçların evlerde veya iş yerlerinde giderilerek camiye gelinmesi konusunda cemaate gerekli bilgilendirmeler/uyarılar yapılacaktır.
7) Cemaatle öğle, ikindi ve cuma namazı kılacak herkesin tibbi/bez maske kullanması zorunlu olacak, maskesi olmayan kişi/kişilerin cemaatle namaz kılmasına müsaade edilmeyecektir. (Cami ve mescit içinde bireysel namaz kılacakların da maske takması zorunlu olacaktır.)
8) Cami ve mescitlerde genellikle ortak olarak kullanılan ve salgin/bulaş riskini artırabileceği değerlendirilen tesbih, rahle, ayakkabı çekeceği vb. malzemelerin bulundurulmasına müsaade edilmeyecektir.
9) Koronavirüs ile ilgili mücadele kapsamında alınacak tedbirleri ve cami ve mescitlerde cemaatle namaz kılmak için uyulması gereken kuralları içeren uyarıcı afişler il/ilçe sağlık müdürlükleri ve müftülüklerden temin edilerek bütün cami ve mescitlere asılacaktır.
10) Cami ve mescitlere gelecek kişilerin yanlarında şahsi seccadelerini getirmeleri sağlanacak veya imkanlar nispetinde müftülükler tarafından tek kullanımlık seccade temin edilerek cemaatin kullanımıma sunulacaktır. Cami avlusunda namaz kılındığında vatandaşlarımıza seccadelerini yıkamaları tavsiye edilecektir.
11) Namaz kılınacak tüm alanlarda hastalığın bulaşması açısından risk teşkil eden ve dezenfekte edilmesi mümkün olmayan koli, karton, çuval ve hasır vb. yaygılar kullanılmayacaktır.
12) Cami ve mescit girişlerinde ve cami/ibadet alanı olarak belirlenecek yerlere girecek herkesin ellerini mutlaka dezenfekte etmesi sağlanacaktır.
13) Cami ve mescitlerde topluca geçirilecek sürenin mümkün olduğunca kısa tutulması amacıyla, namazların sünnetlerinin evde kılınabileceği ve tesbihatin evde yapılabileceği hususunda cemaatin bilgilendirilmesi sağlanacaktır.
14) Cemaatin fiziksel temastan kaçınması (el sıkışma, musafaha, kucaklaşma vb.) ve sosyal mesafe kuralına uyması yönünde gerekli uyarılar sıklıkla tekrarlanacaktır.
15) Cami yerleşkesi içerisinde bulunan türbelerin iç mekânları ziyarete açılmayacak, türbelerin dış yüzeylerine teması önlemek için en az bir metre mesafe olacak şekilde şerit çekilecektir.
16) Camilerde sosyal mesafenin korunmasını zorlaştıracak nitelikte mevlit, toplu yemek vb. etkinlikler ile cami çıkışlarında ikram yapılmasına izin verilmeyecektir.
17) Cami önlerinde dilencilere karşı alınan tedbirler en üst seviyeye çıkarılacak ve özellikle cuma namazı sonrasında sergi olarak tabir edilen sebze, meyve, giyim eşyası, oyuncak vb. ürün satışına izin verilmeyecektir.
18) Cami ve mescitlerde sosyal mesafe kuralına uygun bir şekilde cemaatle namaz kılınabilmesi için Kaymakamların koordinesinde;
a) Namaz kılacaklar arasında sosyal mesafenin sağlanmasını teminen camilerin kapalı alanlarında/avlusunda/bahçesinde ve namaz kılmak için belirlenecek diğer alanlarda, bir kişinin en az 60×110 cm’lik bir alanı (seccadenin kaplayacağı alan) kullanacağı göz önünde bulundurularak, namaz kılınacak alanın en uç noktalarından her yönden birer metre mesafe olacak şekilde ekte gönderilen şekle uygun zeminde işaretleme yapılacaktır.
b) (a) bendine göre belirlenecek cami içi, bahçesi/avlusu ile namaz kılınacak açık alanların azami kapasiteleri, herkes tarafından görülebilecek bir şekilde anılan alanların girişine asılacaktır. İçerideki kişi sayısı yeterli noktaya ulaştığında ise bu durum bu alanlara giriş için bekleyen cemaate uygun şekilde duyurulacaktır.
19) Cuma Namazı
a) Kaymakamlıklarca belirlenecek (il/ilçe müftülüklerinin tespitleri kapsamında) yeterli bahçesi/avlusu/açık alanı bulunan camilerde kılınabilecektir.
b) Cami bahçesi/avlularının yeterli olmadığı yerleşim yerlerinde il/ilçe müftülerinin teklifi ilçelerde Kaymakamların onayı ile uygun görülen açık alanlarda, alınacak tedbirler çerçevesinde cuma namazı kılınabilecektir.
c) Cuma namazı kılınacak alanların belirlenmesinde mevsimsel şartlar ile alanin genişlik ve girişçıkış kolaylığı gibi faktörler göz önünde bulundurulacaktır.
d) Kaymakamlıklarca cuma namazı kılmak için belirlenecek camiler (avlu/bahçeleri) ile açık alanlar en geç 26.05.2020 tarihine kadar çeşitli iletişim kanalları kullanılarak kamuoyuna duyurulacaktır.
e) Camilerin kapalı alanları cuma vaktinde kapalı tutulacaktır.
f) Cuma namazı kılınacak alanda sesin rahat duyulması ve hutbe okunurken hatibin cemaat tarafından görülebilmesi için gerekli tedbirler alınacaktır.
g) Cuma namazı kılmak için belirlenen açık alanların namaz öncesi ve sonrası, belediyelerle işbirliği içerisinde temizlenmesi/dezenfekte edilmesi sağlanacaktır.
h) Cuma namazlarında ilk saftan başlamak üzere oturmaya başlanacak ve son saf dolana kadar bu sira takip edilecektir. Namaz bitiminde ise en son saftan başlamak üzere sırasıyla cemaatin namaz kılınan alandan ayrılması için gerekli tedbirler alınacaktır. Bu düzenin sağlanması için Kaymakamlarca il/ilçe müftülerinin önerileri doğrultusunda namaz kılınabilecek her cami ve açık alan için en az beş kişiden müteşekkil “Cuma Heyeti” oluşturulacak ve kolluk personeli görevlendirilecektir.
i) Cuma Heyeti öncelikli olarak cuma namazı kılınmayan camilerin din görevlileri, erkek Kur’an kursu öğreticileri, müftülük personelinden oluşturulacak; bu kapsamda yeterli personel bulunmaması durumunda diğer kamu görevlilerinden görevlendirme yapılabilecektir. Ayrıca ihtiyaç bulunması halinde cami derneklerinin üyeleri de bu amaçla görevlendirilebilecektir.
Cuma Heyetinin Görevleri
j) Cuma Heyeti; görevlendirilecek kolluk personeli ile koordineli şekilde cemaatin bu genelgede belirtilen şartlar dahilinde namaz kılınacak alanlara girmesi (ellerin dezenfekte edilmesi, maske kullanımının kontrolü, seccade getirilmesi vb.), saf tutması, içeriye girecek kişi sayısı belirlenen sayıya ulaştığında bu durumun giriş için bekleyen cemaate uygun bir şekilde anlatılması ve cemaatin namaz sonrası sosyal mesafeyi koruyarak çıkmalarının sağlanması konusunda görev yapacaktır.
k) Kaymakamlıklarca bu Kararda belirtilen kuralların uygulanması, özellikle de cemaatin namaz kılınacak yerlere sosyal mesafeyi sağlayacak bir düzen dahilinde alınması, namaz kılınacak alanlara belirlenen kapasite üzerinde cemaatin girmemesi, içerideki kapasite dolduğu zaman dışardaki cemaatin bilgilendirilmesi, sosyal mesafeyi ihlal edecek şekilde kalabalık oluşmaması konularında doğrudan sorumlu olacak kolluk personeli görevlendirilecektir. Kolluk birimleri görevlerini Cuma Heyetleri ile koordineli olarak yerine getirecektir.
1)Kolluk birimlerince cuma namazı kılınacak alanlarda cemaatin giriş/çıkışlarının kontrollü bir şekilde sağlanması için gerektiğinde akordiyon bariyer, bariyer, renkli kordon/şerit, plastik duba vb. fiziki engellerden yararlanılacaktır.
m)Cuma namazlarında vaaz yapılmayacak, Diyanet İşleri Başkanlığınca gönderilecek hutbeler hiçbir ilave ve çıkartma yapılmaksızın okunacak, namazların mümkün olduğunca kısa sürede kılınmasına çalışılacaktır.
Bu kapsamda; Kaymakamlıklarımızca, uygulamanın yukarıda belirtilen çerçevede eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesi için başta yerel yönetimler ve ilgili kurumlarla koordinasyon sağlanarak gerekli tedbirlerin alınmasına, planlamaların ve görevlendirmelerin yapılması, vatandaşlara gerekli duyuruların yapılması ve uygulamada herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesine, tüm kolluk birimlerinin siralı/sorumlu amirlerince uygulamaların yakinen takip edilmesine karar verilmiştir.”