Etiket: manşet

  • Bursa’da 16 yıl hapis cezasıyla aranan şüpheli yakalandı

    Bursa’da 16 yıl hapis cezasıyla aranan şüpheli yakalandı

    Bursa Asayiş Şube Müdürlüğü Aranan Şahıslar Büro Amirliği ekipleri aranması olan şüphelilere yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Ekiplere izini kaybettirmek için farklı adreslerde konaklayan ve hırsızlık suçundan 16 yıl kesinleşmiş hapis cezasıyla aranan Ömer S., polisin radarına takıldı. Şüpheliyi takibe alan ekipler yaptıkları çalışma sonrası şüphelilerin farklı adreslerde kaldığını öğrenince baskın düzenlendi. Kıskıvrak yakalanan şüpheli ifadesi alınmak üzere emniyete götürüldü. Burada işlemleri tamamlandıktan sonra adliyeye sevk edilen şüpheli çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi.

  • Kıskançlık krizine girdi, karısını tabancayla vurarak öldürdü

    Kıskançlık krizine girdi, karısını tabancayla vurarak öldürdü

    Olay, saat 15.50 sıralarında Muratpaşa ilçesi Güzeloba Mahallesi 2238 sokak üzerinde bulunan bir sitedeki apartmanın 3’üncü katında meydana geldi.

    Edinilen bilgiye göre, polis merkezine gelen Abdullah P. (55), eşiyle aralarında çıkan tartışma sırasında eşini tabancayla vurduğunu, silahı da evde bırakarak ikametten ayrıldığını ve teslim olmak istediğini belirtti. İhbarla olay yerine polis ve 112 Acil Sağlık ekipleri sevk edildi. Verilen adrese gelen ekipler yaptıkları kontrollerde Hale Akbaş Poyraz’ın (39) hayatını kaybettiğini belirledi.

    Talihsiz kadın evinde ölü bulundu

    Bunun üzerine adrese Antalya Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ve Olay Yeri İnceleme ekibi sevk edildi. Bu sırada eve gelen Hale Akbaş Poyraz’ın kızını ekipler ikamete almadı. Annesine ne olduğunu öğrenmek isteyen küçük kızı komşuları sakinleştirmeye çalışırken, feryatları yürek dağladı. “Annemi bir kere gösterin bana, Gidin bakın anneme bir şey mi oldu” diyerek gözyaşı döken küçük kızı sakinleştirmek için komşular yoğun çaba sarf ederken, olay yerine tedbir amaçlı sağlık ekibi istendi.

    “Bana değil gidin anneme bakın”

    Olay yerine gelen sağlık ekibine “Bana değil gidin anneme bakın” diyen küçük kız ambulansa alındı. Savcılık ve Yeri İnceleme ekiplerinin incelemesinin ardından Hale Akbaş Poyraz’ı cansız bedeni cenaze aracına alınarak otopsi için Antalya Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Talihsiz kadının cenazesi götürülürken ise kardeşi “Bacım nereye gidiyorsun” diyerek gözyaşı döktü.

    Kızına “Çarşıdayım” demiş

    Hale Akbaş Poyraz’ın kızının olay yaşadıktan kısa bir süre eve geldiği ancak kapıyı açan olmayınca Abdullah P’yi aradığı ve kendisine “Çarşıdayım” dediği, şüphelinin polisteki ilk ifadesinde ise kıskançlık krizi sonrası eylemini gerçekleştirdiği öğrenildi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.

  • Bursa’da otomobil işçi servisiyle çarpıştı: 8 yaralı

    Bursa’da otomobil işçi servisiyle çarpıştı: 8 yaralı

    Kaza, merkez Osmangazi ilçesi Hamitler Mahallesi 1. Saygı Sokak üzerinde meydana geldi.

    Edinilen bilgiye göre, Çağrı B. idaresindeki 16 RS 405 plakalı otomobil seyir halindeyken kavşağa geldiği sırada Süleyman B. idaresindeki 16 S 1759 plakalı servis minibüsüyle çarpıştı.

    Çarpışmanın etkisiyle servis minibüsü yan yattı. Çevredeki vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine polis, itfaiye ve çok sayıda sağlık ekibi sevk edildi. Kazada servis minibüsünde bulunan Adnan E., Erhan S., Mustafa F., Ali Baki Y., Aydın F., Hacer Y. ve Hakan Y. yaralandı. İtfaiye ekipleri servis minibüsü içinde mahsur kalan yaralı işçileri çıkararak sağlık ekiplerine teslim etti. Yaralılar, olay yerinde yapılan ilk müdahalelerinin ardından çevre hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. Yaralıların sağlık durumunun iyi olduğu öğrenilirken, kaza anı ise saniye saniye güvenlik kamerasına yansıdı.

    Polis, kazayla ilgili tahkikat başlattı.

  • Günün önemli gelişmelerini Line TV’den izleyin

    Günün önemli gelişmelerini Line TV’den izleyin

    Bursa, Türkiye ve Dünyada öne çıkan günün gelişmelerini Line TV Ana Haber bülteninde izleyebilirsiniz.

  • Rahmi Koç Müzesi’nin kuruluşuna özel sergi

    Rahmi Koç Müzesi’nin kuruluşuna özel sergi

    Rahmi M. Koç Müzesi’nin, 30’uncu yılına özel olarak hazırladığı “Beygir Gücü” sergisi 27 Kasım 2024 tarihinde kapılarını açıyor. Sergi, iki ana başlık altında ziyaretçileri, sanat ve mühendislik dünyasında büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor: “Rahmi M. Koç Koleksiyonu’ndan At Figürleri” ve “Rahmi M. Koç Müzesi’nden Otomobil Hikâyeleri”

    Mustafa V. Koç Binası/tarihi Lengerhane Binası’nda yer alan at figürleri bölümü, atın sanattaki yerini keşfe davet ederken; Erdoğan Gönül Galerisi’ndeki otomobil hikâyeleri bölümü, otomobilin 19’uncu yüzyıldan günümüze uzanan mühendislikteki dönüşümünü gözler önüne seriyor.

    Sanat ve mühendisliği buluşturuyoruz”

    Beygir Gücü” sergisinin açılışı, 27 Kasım’da Rahmi M. Koç Müzesi’nde düzenlenen basın toplantısıyla yapıldı. Basın toplantısında Rahmi M. Koç Müzesi Genel Müdürü Mine Sofuoğlu, Koç Holding Otomotiv Grubu Başkanı Haydar Yenigün, Rahmi M. Koç Müzesi Koleksiyon Bölümü Yöneticisi Gözde Akyüz, Küratör Serra Kanyak, serginin sponsorları BPLAS, Ford Otosan, Otokar, Otokoç Otomotiv, Tofaş, Opet ve Türk Traktör bir araya geldi.

    Rahmi M. Koç Müzesi Genel Müdürü Mine Sofuoğlu, “Rahmi M. Koç Müzesi’nin 30’uncu yılı onuruna, birbirini tamamlayan iki farklı temayı tek bir başlık altında buluşturduk ve “Beygir Gücü” sergisi ortaya çıktı. Atlar, binlerce yıldır hem ulaşım hem de yük taşıma ihtiyacını karşıladığı gibi sanatın ve kültürün vazgeçilmez bir parçası oldu. Bu güçlü ve çevik hayvanlar, James Watt’ın 18’inci yüzyılda icat ettiği ‘beygir gücü’ kavramıyla mühendisliğin de temel simgelerinden biri haline geldi. Müzemizin kurucusu Sayın Rahmi M. Koç’un ata ve otomobile duyduğu derin ilgi, bu serginin ilham kaynağı oldu. Kendisinin koleksiyonumuzda yer alan tam boyutlu, model ve oyuncak otomobiller ile at figürleri, bu serginin temel taşlarını oluşturuyor. Böylelikle sanat ve mühendislik, geçmişle geleceği buluşturan bu sergiyle bir araya geldi. Ziyaretçilerimizi atların sanatta, otomobillerin yaşamda bıraktığı izleri keşfetmeye davet ediyoruz” dedi.

    Koç Holding Otomotiv Grubu Başkanı Haydar Yenigün, “Rahmi M. Koç Müzesi’nin daimi destekçilerinden biri olmaktan gurur duyuyoruz. Müze, endüstrinin tarihsel mirasını 7’den 70’e herkese aktarma konusunda önemli bir rol üstleniyor. ‘Beygir Gücü’ sergisi ile 30’uncu yaşını kutladığımız müze, tarihte sanatla mühendisliğin buluştuğu çok değerli bir deneyim sunuyor. Koç Topluluğu’nun otomotiv sektörü öncülüğündeki şirketleri olarak, Rahmi M. Koç Müzesi’nin kültürel mirası yaşatma misyonuna destek vermekten mutluluk duyuyoruz” dedi.

    Atlara vefa: Rahmi M. Koç Koleksiyonu’ndan At Figürleri

    Serginin “Rahmi M. Koç Koleksiyonu’ndan At Figürleri” bölümünde M.Ö. 2’nci yüzyıldan günümüze farklı coğrafyalardan ve kültürlerden seçilen at formunda yaklaşık 1000 adet eser ve görsel sergileniyor. Bunlar arasında Uzakdoğu kukla tiyatrolarında kullanılan at kuklaları, tapınak süslemesi olarak kullanılan atlar, Fransız, İngiliz ve Amerikan atlıkarınca atları, Çin ve Tayland menşeili pişmiş toprak ve seramik atlar, çekçekli ve sallanan oyuncak atlar gibi birbirinden renkli ve ilgi çekici pek çok örnek mevcut. Sergide ayrıca Vehbi Koç, Mustafa V. Koç’a ait, İsmet İnönü ve Mevhibe İnönü’ye ait binicilik kıyafetleri de yer alıyor.

    Serra Kanyak, küratörlüğünü üstlendiği bölüm hakkında şunları söyledi: “At güçlü ve çevik yapısıyla yüzyıllardır insanlığın ulaşım ve taşıma ihtiyacını karşılarken sanatın da en önemli objeleri arasına girmiştir. At temasının sanattaki yeri, antik çağlardan günümüze uzanan geniş bir yelpazeye yayılır. At, Antik Yunan’dan Roma’ya, Ortaçağ’dan Rönesans’a kadar farklı dönemlerde ve coğrafyalarda belki de insandan sonra en çok tasvir edilen figürlerden olmuştur. Serginin bu bölümü atın sanatsal yansımalarının nadir örneklerini sunarken otomobilin ortaya çıkışı öncesi ulaşım tarihinin yükünü sırtlayan ata bir vefa niteliği de taşıyor” dedi.

    Dört naldan dört tekere: Rahmi M. Koç Müzesi’nden Otomobil Hikâyeleri

    Serginin “Rahmi M. Koç Müzesi’nden Otomobil Hikâyeleri” bölümü ise 1800’lerin sonundan itibaren teknoloji ve tasarımın değişimini ortaya koyan nadir otomobil örneklerinden bir seçkiyi ziyaretçilerin dikkatine sunuyor. Bölüm, Türk mühendisliğinin sembollerinden Anadol gibi efsanevi modellerden 1881 yapımı Benz Tricycle’a, 1918 yapımı Ford Model T’den 1990 yapımı Dodge Viper’a kadar 35 otomobilin yer aldığı zengin bir seçki içeriyor.

    Bölümün küratörlüğünü üstlenen Gözde Akyüz: “Gerek kendi koleksiyonumuzdan seçtiklerimiz gerekse bu konuya ilgi duyan koleksiyonerlerin katkılarıyla sergiye kattığımız otomobiller ile endüstrinin 19’uncu yüzyıldan başlayıp günümüz modern otomobillerine kadar uzanan gelişim hikâyesini özetlediğimiz bir teşhir hazırladık. Bunu yaparken de geniş koleksiyonumuzdan mümkün mertebe gelişim sürecinde mihenk taşı olarak nitelendirilebilecekleri seçmeye özen gösterdik. Otomobiller, mühendislikte yeniliklerin ve tasarımda cesaretin simgesi. Serginin bu bölümü, dört nalın dört tekere dönüşerek nasıl bir endüstri haline geldiğini ve bir teknoloji devrimine dönüştüğünü anlatıyor” dedi.

    Beygir Gücü” sergisi, 10 Haziran 2025 tarihine kadar Rahmi M. Koç Müzesi’nde ziyaret edilebilir.

  • Bursa’da 2 otomobilin çarpıştığı kazada 2 kişi yaralandı

    Bursa’da 2 otomobilin çarpıştığı kazada 2 kişi yaralandı

    Kaza, saat 13.00 sıralarında Kemalpaşa Mahallesi Hicran Sokak üzerinde meydana geldi. Hicran Sokak’ta seyreden sürücü Hasan S. (83) yönetimindeki 16 Y 7282 plakalı otomobil, Paşaören Sokak’tan çıkan sürücü Levent T. (43) yönetimindeki 16 ADH 053 plakalı otomobile yandan çarptı. Şiddetli çarpmanın etkisiyle savrulan 16 ADH 053 plakalı otomobil, çarptığı apartmanın bahçe duvarını devirdi. Kaza sonucu sürücüler yaralandı. Yaralılar kaza yerine sevk edilen Ambulansla İnegöl Devlet Hastanesine kaldırıldı.

    Kaza anı bir sitenin güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı.

    Moral versin diye polisi aradı

    Kazayı hafif yaralı atlatan Hasan S., bir polis tanıdığını telefonla arayarak, “Vücudum boşaldı, ayakta duramıyorum. Trafik ekipleri geldi araçları çekti. Bana bir moral ver, başka bir şey istemiyorum. Kendimi savunmamla alakalı bir durum yok, zaten öyle bir şey yapmam. Teşekkür ederim” dedi.
    Kazayla ilgili soruşturma başlatıldı.

  • Lider Bursaspor Artvin Hopaspor maçına odaklandı

    Lider Bursaspor Artvin Hopaspor maçına odaklandı

    VOLKAN TEZCAN

    Bursaspor, TFF 3. lig 1. Grup 13. hafta mücadelesinde sahasında Artvin Hopaspor ağırlayacak. Ligde 12 maçta 10 galibiyet 2 beraberlik elde eden lider Bursaspor, Artvin Hopaspor da yenerek yoluna kayıpsız devam etmek istiyor.

    Bursaspor’un rakibi Artvin Hopaspor ligde 12 hafta sonunda 2 galibiyet elde etti. Karadeniz temsilcisi galibiyetlerini Kuşadasıspor ve Muş spor karşısında aldı. 2 galibiyetinin yanında 6 beraberlik 4 de yenilgi yaşayan Artvin Hopaspor topladığı 12 puanla 12. sırada yer alıyor. Karadeniz temsilcisi ligde 4 haftadır galibiyet elde edemedi. Artvin Hopaspor da Bursaspor karşısında puan almanın peşinde olacak.


    Bu sezon çıktığı 12 karşılaşmada 10 galibiyet 2 beraberlik elde eden Bursaspor yoluna namağlup ediyor. 12 karşılaşmada 25 gol atan Bursaspor, kalesinde sadece 2 gol gördü. Ligde 5 maçlık galibiyet serisi yakalayan yeşil beyazlılar, son puan kaybını ligin 7. haftasındaki Silifke Belediyespor mücadelesinde yaşadı. Bursaspor, Artvin Hopaspor karşısında sahadan galibiyetle ayrılarak galibiyet serisini 6 maça çıkarmak istiyor.

    Bursaspor Artvin Hopaspor mücadelesi pazar günü saat 14.00’te Atatürk Spor Kompleksi Matlı Stadyumu’nda oynanacak.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: Terör duvarını yıkıp atacağız

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: Terör duvarını yıkıp atacağız

    Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Dünyanın yeni ve köklü bir değişimin eşiğinde olmanın sancılarını yaşadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Aynı şekilde bölgemiz, kuzeyiyle ve güneyiyle savaşların, çatışmaların, katliamların, zulümlerin girdabında adeta cayır cayır yanıyor. İşte böyle bir iklimde Cumhur İttifakı olarak tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Türkiye’nin hem siyasi ve ekonomik istikrarını korumanın, hem sosyal barışını tahkim etmenin, hem de hedeflerimize doğru yürüyüşümüzü sürdürmenin mücadelesini veriyoruz. Esasen karşımızdaki bu tablo, sadece AK Parti’yle, Cumhur İttifakı’yla sınırlandırılamayacak kadar önemlidir” dedi.

    Siyaset yelpazesinin neresinde olursa olsun kendini bu ülkeye, bu millete karşı mesul hisseden herkesin bu mücadeleye destek vermesi, katkı sunması, en azından yıkıcı muhalefetten kaçınması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Söz konusu vatan, millet ve devletse gerisi sadece birer teferruattır. Dünyanın pek çok yerinde milli meselelerde iktidar-muhalefet ayrımı olmadan ortak bir duruş sergilendiği hepimizin malumudur. Şahsen biz de yarım asra yaklaşan siyasi hayatımızın tamamında bunu savunduk. Ayrıştıran değil birleştiren, kutuplaştıran değil kucaklaştıran, ortak değerler etrafında toplumun tüm kesimlerini buluşturmaya çalışan tarz siyasetle ülkemize hizmet etmenin gayretinde olduk. Muhataplarımızdan çoğu zaman arzu ettiğimiz yaklaşımı görmesek de kardeşlik siyasetimizden, eser ve hizmet politikamızdan ödün vermedik” şeklinde konuştu.

    Sadece vatan toprakları üzerinde değil, bölgede başlayarak tüm dünyada barışın, huzurun, adaletin ve işbirliği ruhunun hâkim olması için gece gündüz koşturduklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin küresel siyasetin kutup başlarından biri olma rolünü günden güne güçlendirdiğine dikkat çekti. Erdoğan, ”Bininci gününü geride bırakan Rusya-Ukrayna savaşı ve 14’üncü ayına ulaşan Gazze soykırımı dahil coğrafyamızdaki tüm krizlerin çözümü için yoğun çaba içindeyiz. İsrail ile Lübnan arasında bu sabah itibarıyla yürürlüğe giren ateşkes antlaşmasından memnuniyet duyuyoruz. Sahada sükûnetin muhafazası noktasında tüm tarafların, bilhassa da İsrail’in sorumluluklarını harfiyen yerine getirmesini bekliyoruz. Gazze’de katliamın durması ve kalıcı ateşkesin tesisi için Türkiye olarak her türlü katkıya hazır olduğumuzu ifade ediyorum” dedi.

    “Biz, bütün bu diplomatik hamleleri siyasi kimliğimizle değil, her şeyden önce bu ülkenin ve milletin bir ferdi olarak gerçekleştiriyoruz” diyen Erdoğan, ”Mensubu olmaktan daima şeref duyduğumuz aziz milletimize en iyi şekilde hizmet etmenin derdindeyiz. Mazlum ve mağdurların umudu olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni her alanda bayındır kılmanın; güçlü, müreffeh, muteber, muvaffak bir ülke haline getirmenin peşindeyiz. Gayemiz millet, hedefimiz büyük ve güçlü Türkiye’dir. Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmenin haklı heyecanı, gururu, gayreti içindeyiz. Söz verdik, ahdettik; sarsılmaz bir inançla hedefimize kilitlendik. Allah’ın inayeti, milletimizin desteğiyle Türkiye Yüzyılı hedefimize mutlaka kavuşacağız. Tüm bunları söylerken, elbette şu gerçeği de ıskalamıyoruz. Ülkemizde maalesef, kendisi tuğla üstüne tuğla koymadığı gibi yapılan her işi engelleyen, engelleyemediğinde de itibarsızlaştırmaya çalışan marazi bir muhalefet anlayışı mevcut. Geçtiğimiz 22 yıl boyunca yaptığımız her hizmeti, inşa ettiğimiz her eseri, ülkemizin hanesine yazdırdığımız her kazanımı, açık söylüyorum bu zihniyete rağmen başardık” diye konuştu.
    Ağır bir vebali omuzlamanın bilinciyle millete mahcup olmamak için umutla, sevdayla, düşle çalıştıklarını çabaladıklarını, ter döktüklerini belirten Erdoğan, ”Önümüze çıkan engellerin üstüne üstüne yürüdük. Fırsatçılara, fesatçılara, içerideki ve dışardaki bedhahlara rağmen Türkiye’ye cumhuriyet tarihinin en başarılı yıllarını yaşattık” dedi.

    “Gündeme gelmenin yolunu bize sataşmakta, daha doğrusu bizim üzerimizden prim yapmakta görüyor”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yargılandığı davadaki sözlerine değinerek, ”Bugün de bu hastalıklı anlayışın yeni hezeyanlarıyla uğraşıyoruz. Açıkçası bunlar için sarf ettiğimiz her nefesin, ayırdığımız her vaktin ziyan olduğunu, beyhude olduğunu biliyoruz. Ama biz bunlara hak ettikleri cevapları vermediğimizde, densizlik çıtasını yükseltiyor, cüretlerini artırıyor, kendilerini layüsel görmeye başlıyorlar. CHP’nin siyasetten tart edilen eski genel başkanının geçtiğimiz günlerde davalı olarak bulunduğu mahkeme salonunda freni boşalmış kamyon misali savurduğu zırvalar, hakaretler, bühtanlar, bunun en son örneğidir. Karşımıza çıktığı istisnasız bütün seçimleri kaybeden bu zat, kendi partisi içinde de her türlü hakarete uğrayan, şaibeli bir kurultayla devrilip sürgüne gönderilen bir siyasetçi eskisi. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış. Bu zat da partisini tekrar kurultaya götürmek için karanlık ittifaklar kurma ve delege avı peşinde koşarken, gündeme gelmenin yolunu bize sataşmakta, daha doğrusu bizim üzerimizden prim yapmakta görüyor. Üstelik bunu da 15 Temmuz ihanetinin faili FETÖ’nün eline tutuşturduğu malzemeler üzerinden yürütmeye kalkıyor. 17-25 Aralık emniyet-yargı girişimi karşısında milli iradeyi savunurken, bu zatın nasıl koşa koşa FETÖ’cülere desteğe gittiğini dün gibi hatırlıyoruz. Daha sonra montaj olduğunu bizzat kendi ağzıyla ikrar ettiği FETÖ’nün kasetlerine aylarca partisinin kürsüsünü açtığını da unutmadık. 15 Temmuz darbe gecesi de tankların arasından sıvışarak gittiği bir evde keyif kahvesini yudumlayarak, FETÖ’cülerin ülkeyi işgalini tamamlamasını beklemişti. Milletimizle sırt sırta vererek darbecileri bozguna uğrattığımızda zoraki olarak İstanbul’daki mitinge gelmiş, ardından yeniden fabrika ayarlarına dönerek, FETÖ’cülerin davulunu çalmaya devam etmişti. 14-28 Mayıs seçimleri arifesinde gittiği Amerika’da saatlerce hamburgercide ne yaptığını o gün bugündür bir türlü açıklayamadı. Hatırlarsanız tüm Türkiye’ye reklamını yaptığı Amerikalı bir arkadaşı vardı; genel başkanlık koltuğunu kaybettikten sonra o da buna ‘bay bay’ dedi. Ülkeye getirmekten bahsettiği dolarları, avroları ise daha sonra İstanbul’da bir ofiste deste deste kule yapılırken gördük. Yani nereden tutarsanız tutun elinizde kalan bir başarısızlık, kifayetsizlik, çapsızlık örneğiyle karşı karşıyayız” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve 6’lı masanın üyelerine sert eleştirilerde bulunduğu açıklamasında, ”Bu zatın Türkiye’yi yönetmeye talip olduğu masa arkadaşları hakkında dile getirdiği yakışıksız ithamlar, en hafif tabirle siyasi nezaketsizliktir. Bu, aynı zamanda karakter bozukluğunun da işaretidir. Sandıkta milletten yediği tokadın hıncı ve hırsı, bu zatın gözlerini kör etmiş, akli melekelerini esir almıştır. Siyasi rekabet başkadır, siyasette kan davası gütmek başkadır. Kaset kumpasıyla koltuğa getirildiği ilk günden beri bu zat siyaset sanatını, siyaset etiğini, siyasetin teamüllerini bir türlü kavrayamadı. Bugün yaşananlara baktığımızda ülkemizin 14-28 Mayıs seçimlerinde nasıl büyük bir ‘varta’ atlattığını daha net görebiliyoruz. Daha önce de söyledim; milletimizin verilmiş sadakası varmış. Milletimiz, ‘Anadolu irfanı’ denilen o engin ferasetiyle başına gelebilecekleri görerek, bu zata ve 6’lı masa denilen derme-çatma yapıya ülkeyi, devleti, evlatlarının geleceğini emanet etmedi. Bunun için Allah’a ne kadar şükretsek, milletimize ne kadar teşekkür etsek azdır. Hatasını bir türlü kabullenmeyen bu zat, şimdi de partisinin kendisini attığı çukurdan kurtulmak için bize sataşıyor. Kendisine diyoruz ki, sana bu kapıdan ekmek yok. Git, yaptığın densizliklerin hesabını yargıya ver. Senin muhatabın biz değiliz, yargıdır. Senin bir türlü dizginlenemeyen siyasi ihtiraslarına da alet olmayız” açıklamasını yaptı.

    “Bir ana muhalefet lideri ve onun yerine namzet isimler düşünün ki, anaokulu-kreş ayrımını dahi bilmiyorlar”

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kreş açıklamalarına ilişkin de Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bunların yeni genel başkanlarının da eskisinden geri kalır tarafı yok. Milli Eğitim Bakanlığı, belediyelere münhasıran kendi uhdesinde olan anaokulu hizmetinin işlettikleri kreşlerde verilemeyeceğini hatırlatan bir yazı gönderiyor. Bu hatırlatma, kanuni bir zorunluluktan kaynaklanıyor. Bu ikazın yapılma mecburiyetinin gerisinde ise yine CHP’nin Anayasa Mahkemesine götürerek iptal ettirdiği bir düzenleme bulunuyor. Tıpkı ‘öğrenci bursları’ meselesi gibi burada da CHP, bizzat kendisinin müsebbibi olduğu bir konuda yine istismar siyasetine sarılıyor. Yazının belediyelere ulaşmasının ardından CHP genel başkanı ve kimi belediye başkanları meydanlara dökülüp abuk-sabuk ifadelerle kendi akıllarınca bize meydan okuyor. Cehalet tek başına katlanılabilir bir eksikliktir. Ama cehaletle ukalalık bir araya geldiğinde inanın çekilmez hal alıyor. Son hadisede CHP’nin ve kimi belediye başkanlarının sergiledikleri tablo tam olarak budur. Bir ana muhalefet lideri ve onun yerine namzet isimler düşünün ki, anaokulu-kreş ayrımını dahi bilmiyorlar. Bakanlıktan gelen yazıyı okumamışlar, ama üzerine ahkam kesmede, ‘engelleniyoruz’ naraları atmada maşallah pek hevesli ve mahirler. Hadi okudular, anladılar diyelim; bu sefer de fıtratlarının ayrılmaz bir parçası haline gelen yalan ve iftira alışkanlığından kurtulamıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk ve nizam devletidir. Kreş açmanın, anaokulu açmanın, lise, üniversite açmanın kuralı bellidir. Her eğitim kurumunun uyması ve sahip olması gereken standartlar vardır. Kimse ‘ben kuralları takmıyorum, kanunlara uymuyorum’ diyemez. Siyasi fırsatçılık adına ailelerin, çocukların arkasına saklanacak kadar korkaklar, kifayetsizler, tam bir çaresizlik içindeler. Aslında bunların ciddiye alınacak hiçbir yanları yok ama, biz ülkemiz ve milletimiz adına üzülüyoruz” dedi.

    “CHP’nin tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de orduya siyaset bulaştırma, orduyu kışkırtma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, mezuniyet töreninde teğmenlerin kılıçlı yeminine ilişkin de, ”Benzer bir tavra, mezuniyet töreninde sergiledikleri disiplinsizlik sebebiyle soruşturmaya uğrayan teğmenlerle ilgili şahit oluyoruz. Birinci olanlara diploma vermemi eleştiriyorlar. Bunların disiplinsizlikle ilgili herhangi bir yanlışı varsa o da yine Harp Okulları Yüksek Disiplin Kurulunun huzurumuza getirdiği bir neticedir. Biliyorsunuz bunlar, daha birkaç ay önce sosyal medyada bize hakaret ettiği için yargılanıp cezaevine konulan birisi konusunda da utanç verici bir yaygara kopardılar. Bu küfürbazı getirip protokole oturtacak kadar şuurlarını kaybettiler. Sonra bu kişi oklarını kendilerine çevirince, apar topar ‘Bilmiyorduk, haberimiz yoktu’ yollu açıklamalarla tornistan ettiler. Millete ve milletin inanç değerlerine hakaret eden kim varsa, en büyük destekçisi, hamisi, koruyucusu CHP’dir. Disiplinsizlik suçlamasıyla Disiplin Kuruluna sevk edilen teğmenlerle ilgili de, önünü arkasını düşünmeden bodoslama bir tavır içine girdiler. Halbuki, disiplin elbette her yerde lazımdır, ama söz konusu Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunda hayati öneme sahiptir. Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda komutanlarından değil, Pensilvanya’dan emir alan asker elbisesi giymiş militanların ülkeyi nasıl bir felaketin eşiğine getirdiğini hep birlikte yaşayıp gördük. Komutanlarının açık talimatlarına rağmen disiplinsizlik yapan teğmenlerin yarın neler yapabileceklerini kim bilebilir? Türkiye; 1960 darbesini ve süreçteki pek çok cunta girişimini yaşadı. 1971 muhtırasını tecrübe etti. 1980 darbesinin zulmünü iliklerine kadar hissetti. 1997 post-modern muhtırasının ayıbına maruz kaldı. 15 Temmuz’da milletin sinesine çarpıp yenilmeselerdi, darbecilerin ülkeyi nasıl bir iç savaş iklimine sürükleyeceklerini bilmeyen mi var? Tüm bu hakikatler gün gibi ortada dururken, kılıç şakırtıları arasında disiplinsizlik yapanları kahramanlaştırmak neyin nesidir? Allah aşkına bu nasıl bir şuursuzluktur? CHP’nin tarihinin her döneminde olduğu gibi bugün de orduya siyaset bulaştırma, orduyu kışkırtma geleneğinden kurtulamadığı anlaşılıyor. Burada şunu çok net ifade etmek isterim: Milletimizin göz bebeği olan ordumuzun yıpratılmasına da, siyasi emeller uğruna provoke edilmesine de eyvallah demeyiz. Bu ordu bir zümrenin, bir partinin değil, milletin ordusudur. Türk Silahlı Kuvvetleri, peygamber ocağıdır, milletimizin gurur kaynağıdır. Bu ordu, yüzyıllardır ‘Allah Allah’ nidalarıyla cenk meydanlarını coşturan, ‘ölürsem şehit, kalırsam gazi’ şuuruyla şehadete koşan serdengeçtilerin, yiğitlerin, ölümü ördüren kahramanların ordusudur. Tıpkı Yahya Kemal merhumun ifadesiyle bu ordu; 3 kıta 7 iklimde İslam’ın bayraktarlığını yapan şanlı bir ordudur. CHP zihniyeti, onca çabasına rağmen ordumuzun ruh kökünü koparmaya muvaffak olamamıştır. Allah’ın izniyle bundan sonra da muvaffak olamayacaktır” diye konuştu.

    “Kahraman ordumuz, vesayet heveslilerinden ve FETÖ’cü hainlerden temizlendikçe vatan savunması görevini çok daha etkin, çok daha başarılı bir şekilde yerine getirmeye başlamıştır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Artık ülkenin içiyle uğraşmak yerine sınırlarımız ötesinde terör örgütlerine nefes aldırmayan bir orduya sahibiz. Kimse kusura bakmasın karası, denizi ve havasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gıptayla takip edilen başarılarına, bölücü terör örgütünün uzantılarıyla yan yana yürümekten gocunmayan istismarcıların gölge düşürmesine müsaade etmeyiz. Hem üç-beş oy için affınıza sığınarak söylüyorum, ‘Mustafa Kemal’in itleri’ hakaretini sineye çekeceksiniz, hem Meclis kürsüsünden bölücü örgüt yandaşlarından ayar üstüne ayar yerken gıkınızı çıkarmayacaksınız, hem 14-28 Mayıs seçimleri sürecinde Kandil’den, Pensilvanya’dan gelen destek beyanlarına bir çift laf etmeyeceksiniz, hem de bugün karşımıza çıkıp utanmadan bize Gazi Mustafa Kemal’den, cumhuriyetten, vatan, millet ve Mehmetçik sevgisinden bahsedeceksiniz. Siz gidin önce kendi kara sicilinizle bir yüzleşin. Siz gidin, bu zamana kadar karşısında dut yemiş bülbüle döndüğünüz hakaretlere niçin ses etmediğinizin hesabını verin. Siz gidin, Türkiye’ye ‘işgalci’ diyenlere, Türk Silahlı Kuvvetlerine ‘kimyasal silah kullandı’ iftirası atanlara niçin destek olduğunuzu açıklayın” ifadelerini kullandı.

    “Ülkenin yaşadığı her sınama, CHP zihniyetinin çarpık ve kirli yüzünün bir parçasını açığa çıkartıyor”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’nin DEM belediyelerini ziyaretlerine de tepki gösterdi. Erdoğan, ”DEM’li belediyeler arasında mekik dokurken siz ne hakla bizi cumhuriyet üzerinden eleştiriyorsunuz? Böyle bir konuda bize laf söylemek sizin haddinize mi? Bizim de milletimizin de sizin ikiyüzlü, omurgasız siyasetine karnı tok. Ordumuza, başta Balkan Harbi olmak üzere yakın tarihimizde çok ağır bedeller ödeten siyaset virüsünün bulaştırılmasına izin vermeyeceğiz. İttihatçılar ile itilafçılar arasındaki çekişme sebebiyle tarihimizin en büyük toprak kayıplarını yaşadık. Siyaset virüsünün bir orduyu içten içe nasıl çökerttiğini, nasıl zayıflattığını Balkan Savaşları’nda hem de çok acı bir şekilde tecrübe ettik” dedi.

    Cumhuriyet tarihi boyunca da neredeyse her 10 yılda bir tekrarlanan vesayet teşebbüslerinde ordunun nasıl bir girdaba sürüklendiğini, milletle nasıl karşı karşıya getirildiğini yakinen gördüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”CHP’nin sorumsuz yöneticilerinin ordumuzu nizamsızlık, intizamsızlık, disiplinsizlik tehditleriyle karşı karşıya bırakmasına göz yummayacağız. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak darbecilere ve şakşakçılarına rağmen demokrasiyi, hukuku, adaleti, kalkınmayı, sivil siyaseti ve milletimizin haklarını savunmayı gerekirse canımız pahasına sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

    Erdoğan, CHP’nin, ülkedeki her sınama ve kriz sırasında çarpık ve kirli yüzünü bir kez daha gösterdiğini söyleyerek, ”Bu süreçte şu değişmez gerçeğe bir kez daha şahitlik ediyoruz. Ülkenin yaşadığı her sınama, CHP zihniyetinin çarpık ve kirli yüzünün bir parçasını açığa çıkartıyor. Düşünün, Meclis’in ikinci büyük partisi, bir anlamda iktidarın alternatifi olan parti ve kadrolarının hali bu. Ne liyakat var, ne ehliyet var ne de millete ve memlekete hizmet gibi bir dert var. Allah aşkına size de, bizi dinleyen herkese de soruyorum. Şu haliyle CHP’ye bakıp da, kendisi ve ülkesi adına umut görebilen tek bir vatandaşımız var mıdır acaba? Eskisi ve yenisiyle CHP genel başkanlarına, hırsları boylarını aşan belediye başkanlarına bakıp da ülkeyi bunlardan herhangi birine emanet edebileceğine inanan aklı başında tek bir kişi var mıdır acaba? CHP’ye bakıp da, Türkiye’nin milli menfaatlerini dünyanın dört bir yanında, hem diplomasinin inceliklerini, hem siyasi ve askeri gücünü, hem kişisel ilişkilerini kullanarak savunabilecek bir kadro görebilen var mı acaba? Peki buna rağmen CHP nasıl bu kadar oy alabiliyor, nasıl bu kadar belediye kazanabiliyor, nasıl bu kadar cüret sahibi olabiliyor? Açık konuşmak gerekirse bunun müsebbibi AK Parti olarak biziz. ‘İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır’ demiş atalarımız. Biz de başkalarını eleştirmeden önce sorunu kendimizde arayacağız” diye konuştu.

    “‘Konserler’ üzerinden ortaya saçılan yolsuzluklar, buzdağının sadece görünen kısmıdır”

    Erdoğan, CHP’nin yıllarca iktidara karşı yolsuzluk ve usulsüzlük suçlamalarında bulunduğunu ancak iktidara geldiklerinde bu suçlamaların hepsini kendilerinin yaptığını vurgulayarak, ”Küresel ve bölgesel krizlerin etkisiyle yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, bizim kimi eksiklerimizle ve hatta yanlışlarımızla birleşince milyonlarca insanı istemeye istemeye gidip CHP’ye oy vermek zorunda bıraktı. Halbuki CHP, tek parti faşizminden beri hiçbir zaman bu ülkenin milli partisi olmamış, olamamış bir yapıdır. Daha vahimi böyle bir derdi ve gayreti de olmamıştır. Bakınız, bu parti bizi yıllarca hiçbirinin belgesi, ispatı temeli olmayan nice konuda yolsuzlukla, usulsüzlükle suçladı değil mi? Peki sonra ne oldu? Bizi haksızlıkla, hukuksuzlukla, adaletsizlikle suçlayanlar, ellerine imkân geçtiğinde bunların hepsinin de feriştahını yaptılar. Hiç şüphesiz bunların hepsinin de hesabını, vakti geldiğinde hem millete, hem yargıya verecekler. Nasıl belediye imkanlarını terör örgütünün emrine verenler birer ikişer yargının önüne çıkıyorsa, hırsızlar da belgeleri, bilgileri tekemmül ettirildiğinde kendilerini yargının huzurunda bulacaklar. Hiç kimsenin millete hizmet için tahsis edilen kaynakları kendi hırsı, kendi sinsi emeli, kendi şahsi reklamı için yağmalama, har vurup harman savurma, karanlık mahfillerde dağıtma hakkı yoktur. Şunu milletimizin çok iyi bilmesini isterim: Geçtiğimiz günlerde ‘konserler’ üzerinden ortaya saçılan yolsuzluklar, buzdağının sadece görünen kısmıdır. Suyun altında çok daha büyük hırsızlıklar, usulsüzlükler vardır. ‘Halkçı belediyecilik’ sloganı altında nasıl bir soygun düzeninin işletildiğini önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz. SSK’ya olan birikmiş borçlarını ödemekten ‘para yok’ diyerek kaçanların, yandaşları zengin etmeye gelince milyarları nasıl bulduğunu milletimiz gayet farkındadır. Bunun hesabını sandıkta mutlaka soracaktır. Yolsuzluk yapanlar, hukuk önünde de sonuçlarına katlanacaktır” diye konuştu.

    “Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli’yle tam bir mutabakat halindeyiz”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin geleceği için 22 yıldır büyük çaba sarf ettiklerini belirterek, ”Bizim şanla şerefle geçen 22 yıllık kesintisiz iktidarımızda hizmette eksiğimiz olabilir, eserde yanlış tercihlerimiz olabilir ama bunlar gibi ‘beytülmali yağmalatma’ gibi bir sabıkamız hamdolsun yoktur. Allah’ın izniyle seçimlere kadar milletimizin sıkıntılarını birer birer çözerek, ülkemizi güven ve istikrar rayında tutarak, Türkiye Yüzyılı hedefimizden sapmayarak, küresel ve bölgesel gelişmeleri lehimize çevirerek, yeniden umutları tazeleyecek, gönülleri kazanacak ve iktidarımızı sürdüreceğiz. 12 Ekim’de başlayan kongre maratonumuz, milletimizin sandıkta verdiği mesajların ışığında umutları yeniden yeşertecek bir şekilde hamdolsun sorunsuz, sıkıntısız devam ediyor” dedi.

    Şimdiye kadar 815 ilçe kongresini tamamladıklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Yani ilçelerin yüzde 85’i bitti. Böylece 52 ilimizde ilçe kongrelerimiz neticelenmiş oldu. Şimdi il kongrelerimize başlıyoruz. Cumartesi günü inşallah Kahramanmaraş’tayız. Kongre sürecimizi partimize, hareketimize ve dava geleneğimize uygun şekilde yürüteceğiz. Buradan bir kez daha görevi devreden arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, yeni görev alan kardeşlerimize de Allah’tan üstün başarılar diliyorum” ifadelerini kullandı.

    “Türkiye’yi 22 yıldır büyük gayret ve fedakarlıkla tuttuğumuz demokrasi ve kalkınma menzilinden çıkarma, yeniden uçurumdan aşağı atma rüyası görenlerin ilk hedefi Cumhur İttifakı’nı bozmaktır“ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Milletimizin, 15 Temmuz gecesi FETÖ’cü hainlere karşı verdiği destansı direnişle sokaklarda, meydanlarda kurduğu bu ittifak, nice badirelerden geçerek bugünlere gelmiştir. Geçtiğimiz haftalarda MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin kendisinin ve partisinin yarım asrı aşkın siyasi kariyerini ortaya koyarak yaptığı cesur çağrının, Cumhur İttifakı’na şaşı bakanların iştahını kabarttığını görüyoruz. Tabii bu içten pazarlıklı tipler, hep olduğu gibi yine hüsrana uğradılar. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 14 Kasım’da yaptığımız görüşme dahil Sayın Bahçeli’yle her istişaremizde sadece iç siyasete değil, dış politikaya dair pek çok konuyu samimiyetle ele alıyor, fikir teatisinde bulunuyoruz. Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli’yle tam bir mutabakat halindeyiz, uyum ve eşgüdüm içinde hareket ediyoruz. Her zaman söylediğim gibi, Cumhur İttifakımız yoluna Necip Fazıl Üstadın o veciz ifadesinde anlamını bulan ruhla ‘pekleşerek’ devam ediyor. Şurası herkesin kabul ettiği bir gerçektir: Esasen, Sayın Bahçeli, temsilcisi olduğu misyon adına gerçekten cesur ve ezberleri bozan bir teklif ortaya koymuştur. Biz de milletimizin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetme sorumluluğunu verdiği cumhurbaşkanı olarak bu meseleyi siyasi, sosyal, bölgesel sonuçlarıyla birlikte tüm yönleriyle ele alıyoruz. Kurumlarımız, değerlendirmelerimize zemin teşkil edecek çalışmaları hiçbir detayı atlamadan ‘efradını cami, ağyarını mani’ bir anlayışla devlet ciddiyeti ve büyük bir hassasiyetle yürütüyor. Bunu da kumarbazlara özgü ‘el artırıyorum’ sorumsuzluğuyla değil, omuzlarımızda taşıdığımız yükün ağırlığının gerektirdiği titizlikle, sükûnet ve soğukkanlılıkla yapıyoruz” diye konuştu.

    “Milletimiz müsterih olsun, bu tartışmaların hiçbiri de terörle mücadelemizde en küçük bir zafiyete yol açmayacaktır”

    Terörle mücadeledeki kararlılığı tekrar yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “40 yıldır milletimizin başına musallat edilen terör belasını uhdemizde bulunan tüm imkanları ve araçları kullanarak bertaraf etmekte kararlıyız. Türklerle Kürtler arasına örülmek istenen terör duvarını yıkıp atacağız. Evlatlarımıza terörün olmadığı, şiddetin olmadığı, sırtını silaha ve dağa yaslayan terör destekli siyasetin olmadığı bir Türkiye teslim edeceğiz. Bu hedefimizde samimiyiz, kararlıyız. Hep söylediğimiz gibi terör örgütü küresel güçlerin tetikçisi, taşeronu, paralı askeri, aparatı rolünden vazgeçmediği sürece, nerede olursa olsun başını ezmeyi sürdüreceğiz. Hakeza, terör örgütünün siyasi uzantısı olarak hareket eden parti, örgütün güdümünden kurtulup ‘Türkiye Partisi’ olma yönünde somut ve ikna edici irade sergilemediği müddetçe maşeri vicdanda ve hukuk önünde hesap vermeye devam edecek. Meşru sınırlar içinde kalmak şartıyla ülkemizde sivil siyasetin önü ardına kadar açılmışken, yedeğine terör örgütünü alarak hiç kimse siyasetçilik oynayamaz. Nitekim, Sayın Bahçeli’nin, Cumhur İttifakı’nın ortak siyasi vizyonunu yansıtan tarihi çağrısından sonra hem Kandil’den hem DEM Partisi’nden gelen ilk açıklamalar, her iki yapının da hala aynı kafada olduğuna işaret etmiştir. Bu kafanın mutlaka ama mutlaka değişmesi gerekiyor. Açık konuşmak gerekirse karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor. Ama buna rağmen ülkemizin milli güvenlik ve diplomasi öncelikleri çerçevesinde sadece bugüne değil, geleceğe odaklanan ‘uzun menzilli’ bir perspektifle neler yapılabileceğini mütalaa ediyoruz. Geçmişte ne dedim? Silahları gömeceksiniz. Silahları gömdüğünüz anda bizim için her şey sizlerin önünü açmaktır. Siz silahları gömmez, her yerde bombaları patlatmaya devam ederseniz bu devletin eli de sizin omuzunuzda olacaktır. Bölgemiz kan deryasına dönmüşken, devletimizin her türlü riske karşı gerekli tedbirleri alması, 85 milyona ve gelecek nesillere karşı vazifesidir. Milletimiz müsterih olsun, bu tartışmaların hiçbiri de terörle mücadelemizde en küçük bir zafiyete yol açmayacaktır. Ülkemizin güney sınırlarını, Akdeniz’den İran hududuna kadar uzanan bir güvenlik kuşağıyla terör örgütlerinin tehditlerinden arındırma projemizi adım adım sonuçlandıracağız. İnşallah önümüzdeki yıl, hem diplomatik, hem askeri yöntemlerle, bu konuda yeni kazanımları ülkemizin kar hanesine ekleyeceğiz. Terör örgütünün son dönemde Suriye sahasında yoğunlaşan saldırıları, kendisini bekleyen acı akıbeti görüyor olmasından kaynaklanıyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, kimleri arkalarına alırlarsa alsınlar, sınırlarımızda bir terör yapısı kurulmasına izin vermeyeceğiz. Bunları yaparken, ülkemizi terör kamburundan kalıcı olarak kurtaracak alternatif yöntemleri gündemimizde tutmaktan da geri durmayacağız. Cumhur İttifakı olarak omuz omuza vererek ‘terörsüz Türkiye’ idealini inşallah gerçeğe dönüştüreceğiz” açıklamasını yaptı.

  • DEM Parti’nin Abdullah Öcalan başvurusuna ilişkin açıklama

    DEM Parti’nin Abdullah Öcalan başvurusuna ilişkin açıklama

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gerçekleştirilen AK Parti Grup toplantısı öncesi basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. DEM Parti’nin teröristbaşı Abdullah Öcalan’la görüşme talebi ile ilgili Bakan Tunç, cezaevlerinde hükümlü ve tutukluların nasıl görüştürüleceğine dair bir yönetmelik olduğunu hatırlatarak, “Geçtiğimiz ay teröristbaşıyla DEM Parti milletvekili görüşmüştü. Tabii dün de DEM Parti Genel Başkanı ve Eş Başkanı dilekçe verdiler. Dilekçe değerlendiriliyor. Tabii bu terör suçlusu olduğu için Adalet Bakanı’nın iznine tabi. Bu konuyu değerlendiriyoruz” açıklamasında bulundu.

    CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kendisi hakkında yaptığı açıklamalara da değinen Bakan Tunç, şunları kaydetti:

    “Hükümlü ve tutukluların cezaevlerin görüşme usulü, ilgili yönetmeliğin 40. maddesinde açıkça belli. Milletvekilleri cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklularla cezaevi idaresine bilgi vererek görüşebilirler. Eğer terör suçu söz konusuysa Adalet Bakanlığı’nın iznine tabi. Burada özellikle Esenyurt’la ilgili olarak soruşturma başladığı günden itibaren sürekli yargıya yönelik, soruşturmayı yürüten savcılara yönelik, dün de bakanlığımıza yönelik, şahsıma yönelik hakaret içeren cümleler kullanıldı. Her şeyin yolu yordamı vardır. Bu ülke bir hukuk devleti. Dolayısıyla her şey kanun ve yönetmelik çerçevesinde gerçekleşir. Öyle bağırarak, hakaret edilerek izin istenmez. Burada ‘Adalet Bakanlığı’nın imamı, FETÖ imamı’ gibi benzeri lafları reddediyoruz. 17-25 Aralık sürecinde FETÖ imamları emniyetteyken onları ziyarete giden bir genel başkanın bunu bize söylemeye hakkı yok. Her şeyin yolu yordamı var. İzin istiyorsanız adamakıllı istersiniz.”
    Antalya’da görev yapan bir savcının Kara Harp Okulu’nda kılıç çatarak edilen yemini desteklediği iddialarına ilişkin de Bakan Tunç, “Hakimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesi bir inceleme başlattı. Bu inceleme neticesinde Teftiş Kurulu bir rapor hazırladı. Bu rapor 2. Daire tarafından değerlendirilecek. Şu anda süreci devam ediyor. Sadece teğmenlerin disiplin soruşturmasıyla ilgili bir paylaşım değil, sosyal medyada yapılan paylaşımlarıyla ilgili” ifadelerini kullandı.

  • Yenidoğan davası: “Bizi savunacak avukat bulamadık”

    Yenidoğan davası: “Bizi savunacak avukat bulamadık”

    İstanbul’da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden olan Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22’si tutuklu toplam 47 sanığın yargılandığı dava 8’nci gününde devam ediyor. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada tutuklu ve tutuksuz sanıklar hazır bulundu. Duruşma, tutuksuz sanıkların savunmaları ile devam ediyor.

    Savunma yapan tutuksuz sanık Beylikdüzü Medilife Hastanesi Hemşiresi Ceren Hatice Kırım, “12 yıldır yoğun bakım hemşiresi olarak çalışıyorum. Medilife Beylikdüzü Hastanesi’nde sorumlu hemşireydim. Öncesinde de Özel Bağcılar Şafak Hastanesi’nde çalıştım. Fırat Sarı, İlker Gönen gibi isimleri tanıyorum. Basamak gösterme yetkim yoktu” dedi.

    Mahkeme başkanı sanığa, Fırat Sarı ile tape kayıtlarında yer alan, “Denetime geldiler basamak falan her şeyi kontrol ediyorlar” konuşmasını sordu. Sanık “Alanda fazla hastamız vardı. 28 hasta vardı. Doktor taburcularından sonra hasta sayısı 23’e normal sayıya düşürüldü. Onunla ilgili bilgi vermiştim” diye yanıtladı.

    Mahkeme başkanı tape kayıtlarında yer alan “Her türlü usulsüzlüğü açığa çıkardılar derken ne demek istiyorsun?” diye sordu. Sanık Hatice Kırım, “Hastaların epikrizleri uymuyordu ama sekreter sisteme geçmemişti o yüzden. O an sekterler yok diye epikriz uygun değildi. Sekreter Sümeyye Özdemir’di. Pek çok denetim gördüm. Bu denetim daha detaylıydı. O yüzden bana biraz fazla detaylı incelendiği izlenimi uyandırdı” diye yanıt verdi.

    Mahkeme başkanı sanığa, “Hesabına yatan paralar hakkında ne diyeceksin” diye sordu. Sanık Hatice Ceren Kırım, “Çalışıyordum, sorgulamadım. Mesai saatimin dışında çıkıyordum, toplu taşıma ile gidemiyordum. Taksi kullanıyordum. Ben onların parası sandım. Hiçbir maddi menfaatim söz konusu değil” dedi. Cumhuriyet savcısı sanığa tape kayıtlarında yer alan “İçeri atmasınlar” konuşmasını sordu. Sanık, “Hastane kurumsal bir hastane, denetim konusuna önem veriyordu. Ben abartmışım bu şekilde konuşarak” diye yanıtladı.

    Duruşmada ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’ ve ‘örgüte bilerek isteyerek yardım etme’ suçlarından savunma yapan diğer tutuksuz sanık eski CHP Meclis Üyesi ve İBB Sağlık ve Salgın Hastalıklar Komisyonu Başkanı Ahmet Atilla Yılmaz, “35 yıllık hekimim ve neredeyse 20 yılı başhekimlik olarak geçmiş biriyim. Suçlamaları kabul etmem mümkün değil. Beylikdüzü Medilife Hastanesi’nde başhekimdim. Başhekimliğin en büyük sorumluluğu vicdanıdır. Bebeklerin ölümüyle çok şükür ki suçlanmıyorum. Dört kız çocuğu babası olarak iyi ki böyle bir suçlamam yok. Yenidoğan alanında çalışmak kolay değildir. Bu durumda üzüldüğüm bir çok şey var ama en üzüldüğüm şey, haklı haksız her sağlık çalışanına yönelik oluşan bakış açısı” diye konuştu.

    Mahkeme başkanı, Medisense şirketini ve bu şirket tarafından çalışanlara yapılan ödemeleri sordu. Sanık, “Resmi bir anlaşmamızın olmadığını biliyorum. Burada duydum, ödemeler gelmiş ama bu kesinlikle başhekimlik ve yönetim dışında olduğunu düşünüyorum. Mesai ücretleri mutlaka hastanemizde ödenir” diye cevapladı.

    Sanık, “Bu davada avukat bulmakta çok zorlandık. Burada bulunan sanık avukatlarına teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. Duruşma, tutuksuz sanıkların savunmaları ile devam ediyor.