Etiket: Mantar

  • Çok önemli bir mantar koleksiyonu

    Çok önemli bir mantar koleksiyonu

    Bitki hastalık ve zararlılarının biyolojik mücadelesinden, kanser araştırmalarında, ilaç sanayisinden tarıma kadar birçok alanda kullanılan bazı mantar kültürlerini Türkiye’de bulamayanlar yurt dışından tek bir tür için bile bin dolar gibi bir para ödeyerek getiriyor. Türkiye için önemli bir mantar koleksiyonuna sahip olduklarını söyleyen Prof. Dr. Berna Tunalı, “25 yılda yaklaşık bin kadar mantar türünü doğadaki bitkilerden izole ettik. Araştırmacılara bu fungusları verebiliyoruz. Ancak bu hizmeti yürütebilmemiz için sıvı azotta saklayabileceğimiz bir alt yapı olması gerekmektedir. Sıvı azotun soğukluğu yaklaşık eksi 196 derecedir ve mantarlar sonsuza yakın bir süre sıvı azotta saklanabilir” dedi.

    Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berna Tunalı ve öğrencileri Mikoloji Laboratuvarında yaptıkları çalışmalarla bilime ışık tutuyor. 25 yılda doğadaki bitkilerden bin bir zorlukla topladıkları mantarları izole eden, sonrasında bu mantarları bir koleksiyon haline getiren Bitki Koruma Bölümü, yaklaşık bin adet teşhisli mantarı bünyesinde bulunduruyor.

    “Türkiye’de böyle bir koleksiyonu yapan kuruluş yok”

    Koleksiyon hakkında bilgi veren Prof. Dr. Berna Tunalı, “Mantar koleksiyonumuzu çok uzun yıllardır yapıyoruz. Hatta ben Ankara Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsünde çalışırken bu koleksiyonu yapmaya başladım. Yaklaşık 25 yıldır koleksiyonu yapmaya çalışıyorum. Bu koleksiyonu yapmak kolay bir iş değil ve Türkiye’de böyle bir koleksiyonu yapan kuruluş aslında yok diyebilirim. Çok az sayıda farklı cinslerin saklandığı kurumlar var ancak bizimki oldukça geniş bir koleksiyondur. Mikroorganizmaların koleksiyonunu yapma işi çok önemli olup ülkemizde bir fungus koleksiyon merkezi oluşturması da gereklidir. Biz kısıtlı şartlar içerisinde kendi laboratuvarımızla, kendi imkanlarımızla yapmaya çalışıyoruz. Bir kere koleksiyon yapmak için doğadan bitkileri toplamak gerekiyor. Gerek tarladan gerek bahçeden bitkileri, hatta toprakları laboratuvarımıza getirerek mantarlarımızı izole ediyoruz. İzole ettikten sonra onları geliştiriyoruz ve teşhislerini yapıyoruz. Teşhis yaparken de morfolojik teşhis ile başlıyoruz.

    Ondan sonra moleküler teşhislerini yapıyoruz. Koleksiyonumuza aldığımız fungusların çoğunu tür düzeyine kadar teşhis etmiş oluyoruz. Artık onlar bizim için koleksiyonun bir materyali oluyor. Bizden bu koleksiyon materyalini almak isteyen kişilere tamamen doğru tür teşhisi yapılmış ve iyi şartlarda saklanmış fungusu vermeye çalışıyoruz. Bu koleksiyon içerisindeki kültürleri çok değişik üniversitelere, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine tezlerinde kullanmaları amacıyla verdiğimiz için çok mutlu oluyorum. Çünkü bunları elde etmeleri gerçekten çok zordur. Elde ettikten sonra teşhis etmeleri de çok zordur. Teşhis edebilecek insan sayısı da çok fazla değildir” diye konuştu.

    “Yurt dışında çok büyük paralar ödeniyor”

    Eğer bir araştırmacı fungus koleksiyonlarındaki herhangi bir türü yurt dışından almak isterse çok büyük paralar ödendiğini belirten Prof. Dr. Berna Tunalı, “Başka bölümden bir arkadaşımız 3 fungus kültürü satın aldı ve bunlara 4 bin dolar gibi bir ücret ödedi. Bir diğer konuda yurt dışından getirdiğimiz bu materyal ülkemizde olmayan bir hastalık etmeninin farklı bir ırkı ise karantina koşullarında çalışılmadığı takdirde gelişigüzel etrafa yayılabilir. Maalesef bizim karantina tedbirleri uygulanan tarzda laboratuvarlarımız yok. Bu yüzden bunları kullandıktan sonra bir şekilde doğaya karışma riski ile karşı karşıya kalıyoruz. Bizim kendi koleksiyonumuzun olması ve bu koleksiyonlardaki materyallerle araştırıcıların bu çalışmaları yürütmesi daha uygun olacaktır” şeklinde konuştu.

    “Sıvı azotla saklayabileceğimiz bir alt yapı olması gerekiyor”

    Mantarların eksi 85 derecede derin dondurucuda bile 10-15 yılda öldüğü, sıvı azot sistemi olması halinde sonsuz bir şekilde mantarları saklayabileceklerini belirten Dr. Berna Tunalı, şu bilgileri verdi:

    “Yalnızca fakülteler, araştırma enstitüleri değil ilaç firmalarının da bu funguslara ihtiyaçları oluyor. Biz onlara da bu fungusları verebiliyoruz. Dolayısıyla aslında bu bir hizmettir. Ancak bu hizmeti yürütebilmemiz için burada laborantlarımızın, çalışanlarımızın olması, bir de bunları sıvı azotla saklayabileceğimiz bir alt yapı olması gerekmektedir. Sıvı azotun soğukluğu yaklaşık eksi 196 derecedir. Sıvı azotta saklayacak olursak fungusların 132 bin yıl ömrü olduğu söylenmektedir. Tabii, bunu tahminle söylemişler aslında sonsuz diyebiliriz. İnşallah koleksiyonumuz daha fazla gelişir, gerek Tarım ve Orman Bakanlığı olsun gerekse üniversitelerimiz olsun bu çalışmalara katkı sunar. 25 yıl gibi bir sürede bu koleksiyonumuzu topladık. Ancak bu materyaller eksi 85 derece gibi bir derin dondurucuda saklandığında, tekrar dışarı çıkartılması, 6 ayda bir incelenmesi gerekiyor.

    Bir de biyolojik mücadelede kullandığımız faydalı olan funguslar da vardır. Mesela bizim üzerinde çalıştığımız fungusların bir kısmı tıp alanında da kullanılıyor. Koleksiyonlardaki bazı funguslar ileri ülkelerde olduğu gibi kanser araştırmalarında da kullanılabilir. Örneğin ABD’de kanser araştırma merkezleri de bu fungusları koleksiyon yapıyorlar. Oradan kanser tedavisinde kullanılmak üzere fungusların oluşturduğu bazı metabolitlerin üzerinde çalışıyorlar ve daha sonra kanser tedavisinde kullanılmak üzere bazı ilaçları elde ediyorlar. Yani funguslar sadece zarar yönüyle değil bu tür faydalı yönleri ile de ele alınıyor. Onun dışında sanayide, etil alkol yapımında, penisilin gibi antibiyotiklerin üretiminde pek çok konuda funguslar kullanılabiliyor. Bu saydıklarımız da koleksiyonun önemini sanırım ortaya koymaktadır.”

    Kullanım alanları

    Bitki Koruma Bölümü doktora öğrencisi Bayram Kansu ise mantarların kullanım alanları ile ilgili şunları söyledi:

    “Çoğunlukla zaten çiftçiler bitkiler üzerindeki hastalıklarını bazılarını tanıyorlar. Ama biz daha çok mikroskobik düzeyde hangi fungusun orada hastalık oluşturduğunu, hangisinin etkili olduğunu teşhis ettikten sonra onlara buna uygun çözümlerin ne olabileceği bildiriyoruz. Ayrıca biyolojik mücadele aracı olarak kullanabileceğimiz alternatiflerimiz varsa öncelikle onları da belirliyoruz. Teşhis ettikten sonra uygun saklama koşullarında fungusları saklıyoruz. Çalışmalarımızı doğrudan arazide yapmıyoruz.

    Biz daha çok kontrollü koşullarda bilimsel aşamalarımızı iklim odasında ya da sera koşullarında yürütüyoruz. Çünkü bunları doğaya gidip de bulaştırdığınızda sizin çalışma alanınızı bulaştırıyorsunuz ama diğer taraftan da çiftçinin arazisini de bulaştırmış oluyorsunuz. O nedenle biraz riskli bir durumdur. Daha kontrollü, daha muhafaza edilmiş izole alanlarda biz bu çalışmaları yürütüyoruz. Bu çalışmalarda kullanılan fungusların ve hastalandırdığımız bitkilerin tabii daha sonrasında imha edilmesi gerekiyor. Doğada bunları başıboş bırakırsak bir taraftan izole edip hastalık etmenini belirleyelim çiftçiye fayda sağlayalım derken öbür taraftan da kendi elimizle doğaya bu hastalıkları bulaştırmış oluruz. O nedenle çalışmalarımız da dikkatli ve tedbirli olmamız gerekiyor. Bu durumlara karşı da iyi yetişmiş elemanlara ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz.”

  • Bilinçsiz mantar tüketimine dikkat

    Bilinçsiz mantar tüketimine dikkat

    Ülke genelinde yaygınlaşan zehirli mantara dikkat çeken uzmanlar, “Doğada yetişenler yerine, marketlerde bakanlık onaylı taze kültür mantarları tüketilmelidir” uyarısında bulundu.

    Erzincan’da yağmurla birlikte doğada Nisan, Mayıs aylarında yetişmeye başlayan mantarlara ilginin çok olduğunu kaydeden uzmanlar, şu açıklamada bulundu:
    “Türkiye’de doğada yetişen yaklaşık 40 farklı yenilebilir mantar türü var. Ülkemizde yaklaşık 100 kadar zehirli mantar türü de vardır. Bunların birkaç tanesi şiddetli zehirlenme sonucu ölüme neden olma ihtimali yüksek mantarlardır. Zehirsiz ve zehirli mantarların kesin ayırıcı özellikleri yoktur. Zehirli ve zehirsiz mantarlar arasındaki farklar sadece dış görünüşle belirlenemez. Birbirine çok benzeyen mantar çeşitlerinden biri zehirli iken diğeri yenebilir olabilir. Mantardan kaynaklı zehirlenmeler özellikle yağışların bol olduğu mevsimlerde daha çok görülüyor. Mantar zehirlenmeleri özellikle nemli ve yağışlı bölgelerde bahçe ve açık alanlardan toplanıp kolayca tüketilmesi nedeniyle belli dönemlerde sık rastlanılmaktadır. Mantarların özellikle yabani türlerinin tüketilmesi halinde başta gastrointestinal sistem olmak üzere merkezi sinir sistemi (MSS) karaciğer ve böbrekler üzerinde toksik etkilerin oluşabilmektedir. Doğal alanlarda yetişen ve yapısında zehirli madde bulunan şapkalı mantarların, taze kurutulmuş veya konserve olarak çiğ ve pişirilerek yenmesi sonucunda gelişen ve ölümle de sonuçlanabilen ciddi zehirlenmelerdir. Mantar zehirlenmelerinin çok basit bir şekilde önlenebilecek bir zehirlenme tipi olup zehirlenmenin engellenmesindeki tek çare de doğal alanlarda yetişen mantarların kesinlikle yenmemesi. Bunun yerine kültür mantarları tercih edilebilir”

    Mantar yedikten sonra belirtilerden bir veya birkaçının görülmesi durumunda mutlaka zaman kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak gerektiğine değinen uzmanlar, “Mantar zehirlenmelerini tedavi etmek için uygulanabilecek genel bir tedavi yöntemi yoktur. Mantarın türü, yenen mantar miktarı, pişirme şekli, yeme şekli, mantarın toplandığı yer ve mantarı yiyen kişinin fiziksel özelliklerine göre zehirlenme derecesi değişmektedir. Zehirlenme belirtilerine sebep olan mantarların yenmesi durumunda, sersemlik, uykuya meyil, tansiyon düşüklüğü, bulanık görme, yüz ve boyunda kızarma, nabızda artış, ağızda metal tadı, bulantı ve kusma, terleme görülebilir. Mantarda bulunan zehirli maddenin özelliğine göre, yendikten 6 saat sonra gelişebilen zehirlenme belirtileri ise bulantı, kusma, ishal, ateş, nabız atışıyla daha sonra karaciğer ve böbrek bozukluklarıyla bu organların bozukluklarına bağlı belirtiler şeklindedir. Sonuçta koma ve ölüm de söz konusu olabilmektedir” ifadelerini kullandı.

  • Zombi mantarı İstanbul’da görüldü

    Zombi mantarı İstanbul’da görüldü

  • “Mantarları depremzedeler göndereceğiz”

    “Mantarları depremzedeler göndereceğiz”

    Esmanur, engelli arkadaşlarıyla hasadını yaptığı 300 kilo mantarı deprem bölgesindeki akranlarına gönderdi.


    Kahramanmaraş merkezli iki depremin ardından toplumun her kesiminden afetzedelere yardım eli uzanmaya devam ediyor. Bağcılar Belediyesi Feyzullah Kıyıklık Engelliler Sarayı kursiyerleri de bu çerçevede harekete geçti. Mantar üretim atölyesi kursiyerleri, Mart ayı hasadından elde ettikleri mantarları deprem bölgesine göndermeye karar verdi.


    “Mantarları depremzedeler göndereceğiz”

    Kahramanmaraş’ta depreme yakalandığını söyleyen 16 yaşındaki zihinsel engelli Esmanur Karahan, “Dördüncü katta oturuyorduk. Deprem başlayınca çöküp kapandık. Çok korktum. Sonra dışarı çıktık, bir süre arabada kaldık. Amcam vefat etti. İstanbul’a geldim ve teyzemin yanında kalıyorum. Engelliler Sarayında eğitim alıyorum. Burada arkadaşlarımızla topladığımız mantarları depremzede kardeşlerimize göndereceğiz. Hiç korkmasınlar, bugünler geçecek. Hepimiz onların yanındayız” dedi.

  • Şehrin mantar ihtiyacını üretim üssüyla karşılıyor

    Şehrin mantar ihtiyacını üretim üssüyla karşılıyor

    Keles ilçesinin Pınarcık köyünde yaşayan Mustafa İyitürk, 35 yıldır kültür mantarı üretimi yapıyor. 400 metre karelik üretim alanından ayda 8 ila 10 ton arasında mantar üretiyor. Ürettiği mantarları yıl boyu Bursa’daki market, pazarcı ve manavlara satıyor. Ürettiği mantarların toptan kilosunu 30 liradan satıp 400 metrekarelik üretim alanından yılda 3 milyon lira kazanıyor. Büyük bir başarı örneği sergileyen üretici tüm köye örnek oldu.

    Mantar üretmeye 35 yıl önce başladığını ifade eden Mustafa İyitürk, “Ben köyümde kurduğum 400 metrekarelik üretim alanında kültür mantarı yetiştiriyorum. Bu mantarı üretmek için 23-24 derecelik ısı derecesi gerekiyor, üretim yerimizde sıcaklığı 23-24 dereceye getiriyoruz. Nem oranı ise 85 ila 95 olmalı biz nem oranını da bu seviyelere getiriyoruz. Olgunlaşmaya başlayan mantarları topluyoruz. 400 metrekarelik alandan ayda 8 ila 10 ton arasında mantar topluyoruz. Yılda bu küçük alanda 100 ton mantar üretiyoruz. Topladığımız mantarların hepsini Bursa’da satıyoruz. Elimizde hiç mantar kalmıyor. Bu mantara çok fazla talep var biz bu ürünü toptan 30 liradan satmaktayız. Mantarın besin değeri ete yakındır, fakat mantarda yağ ve kolesterol yok bu bakımdan mantar etten daha üstün bir lezzet, bir de vücuttan kanser yapan maddeleri atmaya yardımcı oluyor. Yetiştirdiğimiz ürün hemen tükeniyor elimizde hiç ürün kalmıyor” dedi.

    Pınarcık köyü Dernek Başkanı İsmail Tosun, “Köyümüz sakinlerin Mustafa abimiz burada 35 yıldır mantar üretimi yapıyor. Bursa’nın mantar ihtiyacını buradaki 400 metre karelik alanda gerçekleştiriyor. Kendisine köyümüze çok katısı var başarılarının devamını dileriz” şeklinde konuştu.

  • Samsun’da topladıkları mantarları yiyen kadınlar zehirlendi

    Samsun’da topladıkları mantarları yiyen kadınlar zehirlendi

    Olay, Samsun’un Tekkeköy ilçesinin Sanayi Mahallesi’nde meydana geldi.

    Edinilen bilgiye göre, arazide topladıkları kırmızı mantardan yiyen Aynur S.(49) ile Leyla K.(53) zehirlendi. Zehirlenen kadınlar Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı. Leyla K., “Aynur S. araziden topladığı mantardan bana da verdi. Evde yemek yaptım yedim. Ben de zehirlendim, Aynur da zehirlenmiş” dedi.

    Tedavi altına alınan kadınların hayati tehlikelerinin bulunduğu öğrenildi. Olayla ilgili tahkikat başlatıldı.

  • Yemeğin fiyatını 50 euro artırıyor

    Yemeğin fiyatını 50 euro artırıyor

    Türkiye’nin yaş meyve ve sebze üretiminde önemli bir yere sahip olan Mersin’de doğal ortamda yetişen ancak kültürel olarak henüz hiç üretimi yapılmayan kuzugöbeği mantarının ekonomik değerinden üreticinin faydalanması için Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’ne bağlı Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü tarafından çalışma yapıldı.

    Daha önce küçük denemeler yapan enstitü ekibi, ‘Kuzugöbeğinin Kültüre Alınması’ projesini hazırlamak için seraya doğadan topladıkları kuzugöbeği mantarını ekti. Mart ayından itibaren kendini göstermeye başlayan mantarlar, bir ay sürede tamamen çıkarak bir kısmı hasat seviyesine geldi.

    Kilogramda fiyatı 400 TL olması nedeniyle yaklaşık bir dönümlük alanda 300 ile 700 kilogram arasında ürün alınabileceği bunun da üreticiye 120 ile 280 bin TL arasında kazanç sağlayacağı kaydedildi. Kurutulmuş halinin 3 bin TL olduğu mantarın enstitüdeki Ar-Ge çalışmalarının ardından projenin hayata geçirileceği ve üretimin süreceği ifade edildi.

    “Müthiş bir gelir elde ediliyor, Fransız mutfağının vazgeçilmezi”

    Kuzugöbeğinin birçok isimle anıldığını anımsatan Enstitü Müdürü  Doç. Dr. Keleş,” Çok değerli bir mantar, özellikle Fransız mutfağında vazgeçilmezlerden. Kuzugöbeğinin girdiği Fransız yemekleri 4-5 katına fiyatla satılmaktadır. Çünkü kuzugöbeği aynı zamanda şifa kaynağı olarak bilinmektedir. Dünya da birkaç ülkede yetiştiriciliği yapılıyor ama Türkiye’de bu bir ilktir” ifadelerini kullandı.

    “Çok sevilen mantar, yemeğin fiyatını 50 euro arttırıyor”

    Sebzecilik alanında çalışma yapan ve mantar denemesini takip eden Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Atilla Ata:

    “İşe başlarken ilk önce doğadan mantarları topladık. Daha sonra bunları laboratuvar ortamında çoğaltarak, araziye ekimini kasım ve aralık ayında gerçekleştirdik. İlk meyve görüntüsünü 11 Mart’ta elde ettik. Bugün bir ayı geçti. Şu an gördüğünüz gibi verimli bir alan. Artık belki üretilme söz konusu olabilecek verim potansiyeli gözükmekte. Çok sevilen bir mantar, özellikle finedining restoranlarda kullanılan pizzanın içine girdiği zaman bu mantar pizzanın fiyatını 50 euro artıyor, yurt dışında. Bir iki mantar doğranıyor, pizzanın fiyatı 50 euro artıyor.”

  • Afyon’da kayboldu, Denizli’de bulundu

    Afyon’da kayboldu, Denizli’de bulundu

    Afyonkarahisar’ın Sandıklı ilçesinde mantar aramaya gittiği Akdağ’daki ormanlık alanda kaybolan Hidayet İlhan (64), yürüyerek ulaştığı Denizli’nin Çivril ilçesindeki tavuk çiftliğinde bulundu.

    Olay, dün akşam Sandıklı ilçesindeki Akdağ’da meydana geldi. Akşam saatlerinde arkadaşlarıyla

    birlikte Akdağ’a mantar toplamaya giden Hidayet İlhan, ormanlık alanda kayboldu. İlhan, cep telefonundan jandarmayı arayıp yardım istedi. Ancak bir süre sonra İlhan’ın cep telefonu sinyali kesildi.

    Jandarma ekipleri de çevre il ve ilçelerdeki ekiplere durumu bildirerek, geniş çaplı çalışma başlattı. Hidayet İlhan ise ormanlık alandan yürüyerek geldiği Denizli’nin Çivril ilçesine bağlı Işıklı beldesinde, bir tavuk çiftliğine sığındı. Jandarma ekiplerince tavuk çiftliğinde bulunan Hidayet İlhan, oğlu ve damadı tarafından memleketi Sandıklı’ya götürüldü.

    Hidayet İlhan’ın sağlık durumunun iyi olduğu öğrenilirken, oğlu Kadir İlhan, “Babam Akdağ’da mantar aramaya giderken kaybolmuş. Arkadaşları durumu ilçe jandarmaya bildirmiş. Babam da jandarmadan yardım istemiş. Ama Akdağ’da telefonu kesilmiş. Yürüyerek Denizli’nin Çivril ilçesi Işıklı beldesinde bir tavuk çiftliğine sığınmış. Allah jandarma ekiplerinden razı olsun” dedi.

  • “Bazı mantarlar son yemeğiniz olabilir”

    “Bazı mantarlar son yemeğiniz olabilir”

    Türkiye’nin önde gelen mantar uzmanlarından mikolog Jilber Barutçiyan, vatandaşları zehirleyici etkisi olan mantarlara karşı uyardı. Zehirli mantarların hiçbirinin panzehrinin bulunmadığını ifade eden Barutçiyan, yenilebilir mantarların bilimsel olarak kanıtlanmış ve tanımlanmış olması gerektiğini söyledi.

    Mantar çeşitliliği için oldukça elverişli olan ülkemizde mantar toplayıcılığı özellikle köylüler ve doğa meraklıları için oldukça yaygın bir alışkanlık.

    Bilinçsiz bir şekilde toplanan ve tüketilen mantarlar ise bazen ölümcül sonuçlara yol açabiliyor.

    Türkiye’de 30 bin çeşidin üzerinde mantar olduğunu söyleyen mikolog Jilber Barutçiyan, “Türkiye kendi kuşağındaki ülkelere göre çok zengin bir mantar ülkesi. Hem üç iklim kuşağına sahiptir hem de biyolojik çeşitliliğimiz oldukça fazladır. Türkiye’de çıplak gözle görülebilecek 30 binin üzerinde mantar var. Bunların arasında çok değerli mantarlar olduğu gibi öldüren, zehirli, yenilen yenilmeyen pek çok mantar türümüz var. En önemli grup öldürenler grubudur. En ufak bir sindirim sorunu yaşatan tüm mantarlara zehirli mantar deriz. Yenen mantarlar grubu ise 30 bin tür içinde küçük bir gruptur” dedi.

    “HALK ARASINDA PEK ÇOK YANLIŞ İNANIŞ DOLAŞMAKTA”

    Halk arasında bilinen yaygın inanışların ölümcül sonuçlar doğurabileceğinin altını çizen Barutçiyan, “Maalesef yenilebilen ve yenilemeyen mantarları birbirinden ayırt etmek için hiçbir teknik, metot, kısa yol ya da püf noktası yoktur. Yemek isteyenler mantarları bilimsel bir netlikle tanımlayacaklar. Güncel bir kaynaktan mantarın yenilebildiğini kontrol edecekler. 60lı 70li yıllarda yenilebilir denilen bazı türlerin zehirli ve hatta öldürücü olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. Bu yüzden son çalışmalara bakılması lazım. Halk arasında pek çok yanlış inanış dolaşmakta. ‘Beyaz mantar yenebilir, ağaçlarda çıkan mantarlar zehirsizdir, sütü akan mantarlar yenir’ gibi yaygın yanlış inanışlar var. ‘Yaşlılar bilir’ derler ben pek çok yaşlının mantar zehirlenmesi nedeniyle hayatını kaybettiğini gördüm. O yüzden bu bilim, bilmediğiniz mantarları lütfen yemeyin” diye konuştu.

    “PANZEHİRİ YOK”

    Yenilen son yemeğin mantar olmaması için uyarılarda bulunan Barutçiyan, “Dünyada mantar ölümlerinden baş sorumlu mantar Amanita Phalloides’dır. Türkçe ismi de çok manidar olarak Köygöçüren mantarıdır. Köygöçüren mantarı çok zahmetli bir ölüme yol açar. Ertesi gün öldürmez. İlk 24-48 saat belirti vermez. Zehirlenme işaretleri ilk başladığı andan sonra bir hafta 10 gün sonra gerçekleşir. Panzehiri yoktur. Tıp sadece destek tedaviler uygular. Bu mantar Türkiye genelinde çok yaygındır. Görüntüsü çok güzeldir. Aldığım bilgilere göre tadı da çok güzelmiş ama unutmamak gerekir ki bazı mantarlar son yemeğiniz olabilir” ifadelerini kullandı.

  • Bursa’da ormandan topladılar, hastanelik oldular

    Bursa’da ormandan topladılar, hastanelik oldular

    Bursa’nın Kestel ilçesinde ormandan topladıkları mantarları yiyen yaşlı çift, zehirlendi. Fenalaştıktan sonra hastaneye kaldırılan çift yoğun bakımda tedaviye alındı.

    Kestel ilçesine bağlı Kozluören Mahallesi’nde yaşayan 65 yaşındaki Güllü D. ve 75 yaşındaki eşi Dursun D. dün akşam ormanlık alandan mantar toplayıp eve döndü.

    Evde pişirdikleri mantarı yiyen çift, bir süre sonra fenalaştı. İkili ihbarla gelen ambulanslarla İnegöl Devlet Hastanesi’ne götürüldü.

    Hastanede yapılan kontroller sonrasında yaşlı çift yoğun bakımda tedavi altına alındı.