Etiket: marmara denizi

  • Marmara Denizi için tüm iller bir araya geliyor

    Marmara Denizi için tüm iller bir araya geliyor

    Marmara Denizi’nin karşı karşıya olduğu kirlilik tehdidi ve müsilaj krizinin sonucunda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının öncülüğünde Marmara Belediyeler Birliği iş birliğiyle yerel yönetimlerden sivil toplum kuruluşlarına, bilim insanlarından özel sektöre kadar çok paydaşlı ve çok disiplinli bir zeminde Marmara Denizi Eylem Planı hazırlanmıştı. Eylem Planı kapsamında hazırlanan “Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planı” içerisinde Marmara Denizi’nin korunmasında toplumsal farkındalığın artırılması da ayrıca vurgulanmıştı.

    Bu bağlamda, 8 Haziran Marmara Denizi Günü, Türkiye Çevre Haftası etkinlikleri ile ilişkilendirerek #MarmaraHepimizin #BirlikteTemizTutalım etiketleri ile Marmara Bölgesi genelinde bütünleşik bir kampanya çalışması altında tüm belediyeler birlikte etkinlikler planladı. Marmara Denizi için deniz çöpü ve mikroplastik odaklı gerçekleştirilecek farkındalık etkinliklerinde atığın azaltılması ve deniz konusunda bilinç oluşturulması hedefleniyor.

    HER ATIK DENİZ ÇÖPÜ OLMA POTANSİYELİNE SAHİP

    Özellikle denize kıyısı bulunan yerleşim yerlerindeki her atık, deniz çöpü olma potansiyeline sahip. Yerleşim yerlerindeki doğru bertaraf edilmemiş atıklar nehirler, kanalizasyon hatları, yağmur suyu kanalları veya sokaklardaki yüzeysel akışlar rüzgârın etkisi ile denize ulaşabilmektedir. Her yıl Türk Boğazlar Sisteminden geçen on binlerce gemi, şehir içi ve şehirlerarası yolcu taşımacılığı faaliyetleri, turistik amaçlı teknelerin yanı sıra balıkçılık faaliyetleri Marmara Denizi için birer deniz çöpü tehdidi oluşturmaktadır. Bu kirleticilerin %60-80’inin petrol bazlı plastiklerden kaynaklandığı bilinmektedir.

    MARMARA DENİZİ’NDE MİKROPLASTİK KİRLİLİĞİ VAR

    Marmara Denizi’nin 40 farklı noktasından alınan su örnekleri incelendiğinde mikroplastik kirliliğinin başladığı tespit edildi. Mikroplastikler yoğunlukları nedeniyle genellikle su yüzeyine yakın seviyelerde bulunmaktadır. Ancak kıyısal alanlarda dip zeminine gömülü olarak da bulunabiliyorlar. Bu yüzme amaçlı kullanılan alanları çevresel açıdan riskli konuma getirebileceği görünmektedir.

    BALIKLAR MİKROPLASTİKLERİ YİYOR

    Mikroplastikler küçük boyutları ve düşük yoğunlukları nedeniyle mikroorganizmalar, algler ve balıklar tarafından besin olarak algılanabilmekte ve canlı sistemlere nüfus etmektedir. Plastik vücutta sindirilemediği için bir birikime neden olup insan sağlığını da aynı ölçüde tehdit etmektedir.

    YİYECEK VE İÇECEKLERLE BİRLİKTE 10BİNLERCE PARTİKÜL MİKROPLASTİK TÜKETİLİYOR

    Mikroplastikler potansiyel bir insan sağlığı tehlikesidir. İnsanların yalnızca yiyecek ve içeceklerinden yılda tahmini 39 bin ile 52 bin mikroplastik partikül tükettiği tahmin edilmektedir. Mikroplastiklerin deniz ortamlarına ulaşmasında insan faktörü, rüzgarlar, gelgitler, su akıntıları gibi birçok etkiler bulunmaktadır. Mikroplastiklerin daha çok naylon pet şişe, pvc, polietilen plastiklerden kaynaklandığı görülmektedir.

    DENİZ ÇÖPLERİ BİRÇOK CANLININ YAŞAMINI YİTİRMESİNE SEBEP OLUYOR

    Denizlerdeki yaban hayvanları çoğu zaman deniz çöpleri tarafından fiziksel olarak kısıtlanarak hareket kabiliyetlerini kaybetmekte ve yaşamlarını yitirmektedir. Deniz çöplerini besin zannederek tüketen deniz canlıları, ya bu tüketim esnasında yaşamlarını yitiriyorlar ya da sonrasında vücutlarındaki yabancı madde birikimine bağlı olarak ölüyorlar.

    BİRLİKTE TEMİZ TUTALIM KAMPANYASI

    Marmara Denizi’ni sağlığına kavuşturma misyonuyla oluşturulan Stratejik Plan kapsamında belirlenen 8 Haziran tarihinde de Marmara Denizi çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapacaktır. Geçtiğimiz yıl #MarmaraHepimizin adıyla başlatılan dünyanın en büyük deniz seferliğinin yıldönümü olmasından dolayı seçilen 8 Haziran’da, #MarmaraHepimizin ve #BirlikteTemizTutalım diyerek Marmara Bölgesi genelinde bütünleşik bir kampanya çalışması altında birlik ve beraberlik vurgusuyla yapılacaktır.

    İstanbul, Kocaeli, Bursa, Yalova, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ gibi Marmara Denizi’ne kıyısı olan illerde gerçekleştirilecek etkinliklerin yanında 1975 yılında kurulan ve Marmara Denizi’nin korunması amaçlarından birine hizmet eden Marmara Belediyeler Birliği çatısı altında denize kıyısı olmayan illerde de çeşitli farkındalık etkinlikleri gerçekleştirilecektir.

    MARMARA İÇİN UMUT YEŞERDİ

    Cumhurbaşkanı başta olmak üzere bakanlardan valilere, belediye başkanlarından STK temsilcilerine, şirketlerden vatandaşlara kadar konuya herkesin birlikte sahiplenilmesiyle Marmara Denizi için el birliğiyle çalışmalar başladı. Marmara Denizi Koordinasyon Kurulu, Marmara Denizi Bilim ve Teknik Kurulu gibi kurullar düzenli olarak toplantılar gerçekleştirmekte ve hem mevzuat düzenlenmekte hem de bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Marmara Belediyeler Birliği Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın’ın Şehir&Toplum dergisine verdiği röportajda bu sürecin en önemli özelliği olarak “Şeffaf, katılımcı ve merkez-yerel-bilim dünyası işbirliğidir” diyerek tüm yetkililerin iş birliği içerisinde çalıştığını sözlerine ekledi.

    Marmara Denizi Etkinlik haritasına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz: https://www.google.com/maps/d/u/0/embed?mid=1wa97JU-V5J_Mqt6Z_PteLu-3v4YvfwI&ll=40.65581501405885%2C27.996440667277504&z=9

  • Bursa’da deniz suyu kalitesi artıyor

    Bursa’da deniz suyu kalitesi artıyor

    Marmara Denizi’nin İstanbul kıyılarında geçtiğimiz yıl mart ayında görülmeye başlayan müsilaj, Yalova, İzmit Körfezi, Çanakkale ve Balıkesir kıyılarının ardından Bursa’nın Gemlik ve Mudanya kıyılarını da olumsuz etkilemişti.

    Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile Marmara Denizi’ne kıyısı olan 7 ilin valileri, belediye başkanları ve ilgili kurum müdürlerinin katıldığı toplantıda 22 maddelik acil eylem planının hazırlanmıştı. Bakanlık kontrolünde müsilajla mücadelede önemli mesafe kat edilirken, bu yıl Bursa sahillerinde henüz müsilaja rastlanmadı. Sadece bugünün değil yılların biriken sorunlarının sonucu olarak ortaya çıkan müsilaj tehlikesinin tamamen ortadan kalkması için öncelikle deniz suyu kalitesinin artırılması gerekiyor.

    Deniz suyu kalitesinin düşmesini etkileyen birçok faktör bulunurken, evsel atık suların ileri biyolojik arıtmadan geçirilmesi de müsilajla mücadelede büyük önem taşıyor.

    Marmara Denizi’ne 125 kilometre sahili olan Bursa’da, bugüne kadar yapılan 400 milyon TL’lik yatırımla hayata geçirilen alt yapı ve arıtma tesisleri sayesinde kentteki evsel atık suların yüzde 85’i ileri biyolojik, yüzde 6’sını da biyolojik arıtmadan geçirildikten sonra akarsular, göl ve derin deşarj ile denize bırakılıyor. Son 4-5 yılda yapılan yatırımlarla kurulan ileri biyolojik arıtma tesisleri sayesinde azot ve fosfor gibi elementler, yüzde 90 oranında arıtılıyor. Evsel atık suların arıtılması noktasında Bursa, Marmara Denizi’ne kıyısı olan iller arasında en şanslı konumda bulunuyor.

    Bursa’nın 14 ilçesindeki evsel atık sular, 14’ü ileri biyolojik olmak üzere toplam 16 arıtma tesisinde arıtılırken; Harmancık, Keles ve Büyükorhan ilçelerindeki arıtma tesisi yatırımları da devam ediyor. Kentteki evsel atık suların yüzde 85’inin ileri biyolojik arıtmadan geçirilmesiyle yetinmeyen Bursa Büyükşehir Belediyesi, deniz suyu kalitesinin daha da artırılması için yaklaşık 31,5 milyon Euroluk yeni yatırımların startını vermeye hazırlanıyor. Bu yatırımla halen var olan İznik, Orhangazi ve Orhaneli arıtma tesislerinin kapasitesinin artırılması, Karacabey ilçesi Yeniköy sahiline yeni bir arıtma tesisi yapılması ve Doğu Atıksu Arıtma Tesisi’nin ön arıtma ünitelerinin rehabilite edilmesi planlanıyor.

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, planlanan yeni yatırımla ilgili yakında ihaleye çıkılacağını belirterek, BUSKİ marifetiyle yapılan yatırımlarla Bursa’nın altyapısını daha da güçlendirmek istediklerini söyledi. Mustafakemalpaşa, Karacabey ve İnegöl ilçelerinin kanalizasyon ve yağmur suyu hatları ile ilgili imalatların bir taraftan devam ettiğini dile getiren Başkan Alinur Aktaş, “Bursa’da bu yatırımlar yıllardır yapılıyor. Temel amacımız, havası, suyu ve toprağıyla gelecek nesillere daha sağlıklı şehir bırakmak. Müsilaj sorununun gündeme gelmesi, gözleri Marmara Denizi’ne çevirdi. Marmara bir iç deniz, kapalı havza. Dünyanın en küçük denizlerinden bir tanesi. Bu noktada her bireyin, her şehrin üzerine düşen sorumluluklar var. Büyükşehir Belediyesi olarak sorumluluğumuzu yerine getirdiğimizi düşünüyorum. Çünkü evsel atık suların halen yüzde 85’ini ileri biyolojik arıtmadan geçiriyoruz. Yeni yapacağımız yatırımların da devreye alınmasıyla, bu rakamı çok daha yukarılara taşıyacağız” dedi.

  • Marmara Denizi’ni kirleten gemiye ceza

    Marmara Denizi’ni kirleten gemiye ceza

    2021 yılında 57 binin üzerinde çevre denetimi ile Cumhuriyet tarihinin en yüksek denetim sayısına ulaşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı denetim ekipleri, Marmara Denizi Eylem Planı çerçevesinde denetimlerini aralıksız olarak sürdürüyor. Marmara Bölgesi’ndeki denetimlere katkı sağlamak üzere Bakanlığın merkez teşkilatı ile İl Müdürlüklerinden takviye olarak gönderilen çevre denetçileri ve deniz kirliliği konusunda yetki devri yapılan birimler tarafından son 35 günde 23 bin 713 çevre denetimi gerçekleştirildi.

    Yağ ve yakıt kirliliği görüntülendi

    Denetimler çerçevesinde dün Bakanlık tarafından yapılan “deniz kirliliği denetimi yetki devri”ne istinaden Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından İzmit Körfezi’nde uçakla yapılan rutin kontroller esnasında Yalova Tersaneler bölgesi açıklarında Malta bandıralı Jabrayil Doylatzadeh isimli ticari geminin denizde yağ ve yakıt kirliliğine sebebiyet verdiği tespit edildi. Mevcut durum, fotoğraf ve kamera görüntüleri ile kayıt altına alınarak Bakanlığa bildirildi. Deniz kirliliği tespitine istinaden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından gerekli koordinasyon sağlanarak deniz kirliliğine neden olduğu belirlenen gemiye Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından 2872 sayılı Çevre Kanunu’na muhalefetten 3 milyon 788 bin 628 lira idari para cezası uygulandı ve olayla ilgili adli tahkikat başlatıldı.

    Bu son işlemle birlikte Marmara Bölgesi’nde gerçekleştirilen denetimlerde son 35 günde 109 işletme ve 5 gemiye uygulanan idari para cezası 34 milyon lirayı buldu. Söz konusu denetimlerde 37 işletme ise faaliyetten men edildi.

  • Marmara Denizi’nde, toksik tehlikesi

    Marmara Denizi’nde, toksik tehlikesi

    Balıkesir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Abdullah Soykan, Prof. Dr. İsa Cürebal ve Uzman Furkan İnan, Ardahan Üniversitesi’nden Doç. Dr. Serkan Kükrer, Dr. Öğretim Üyesi Dilek Aykır, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nden Araştırma Görevlisi Dr. Şakir Fural, Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nden Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hilal Aydın’dan oluşan araştırma ekibi, Erdek ve Bandırma körfezlerinde deniz dibinden aldığı toplam 69 sediment ve karot örneğinin, laboratuvar ortamındaki incelemesini tamamladı. Yapılan çalışmanın ardından, araştırmanın sonuç bilgisi raporu paylaşıldı. Raporda; Erdek ve Bandırma körfezlerinin karşı karşıya olduğu tek tehlikenin müsilaj olmadığı, alınan örneklerde cıva, kadmiyum, bakır, çinko gibi toksik element zenginleşmelerine de rastlandığı kaydedildi.

    ‘KANALİZASYON VE SANAYİ ATIKLARI ALG ÇOĞALMASINA NEDEN OLUYOR’

    Müsilaj sorununun çözümüne katkı sağlamak amacıyla gerçekleştirilen çalışmada, müsilaja sebep olan mikroskobik alg türlerinin çoğalma dinamiklerini deniz dibindeki çökellerden takip edilerek güncel ve tarihsel kayıtlar çıkaran ekip, ilginç sonuçlara ulaştı. Sonuç bilgisi raporunda yapılan çalışma ve incelemelerden elde edilen verilere göre, “Denizin dibini kaplayan çamur (sediment) tabakasının özellikle üstten 10 santimetrelik kısmında müsilaja sebep olan türlerin aşırı üremesini teşvik eden azot ve fosforun uluslararası kriterlerin çok üzerinde birikim yaptığı tespit edilmiştir. Bu birikime paralel olarak sedimentte aşırı alg üremelerinin göstergelerinden, klorofil ve biyojenik silika konsantrasyonunun da yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu durum, azot ve fosfor varlığı ile alg artışları arasında doğrudan ilişkiyi göstermektedir. Sedimentin 10 santimetreden daha derinde bulunan kısımlarında ise azot ve fosfor azalışı ile uyumlu düşük birincil üretim gözlenmiştir. Bu durum, kanalizasyon ve sanayi atıklarının Marmara Denizi’ne yoğun şekilde deşarj edilmediği dönemlerde günümüzdeki gibi rahatsız edici alg çoğalmalarının olmadığına işaret etmektedir” denildi.

    Raporda, Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile hazırlanan arazi kullanım haritaları ve arazi çalışmalarıyla yapılan kaynak değerlendirmesinde, Erdek Körfezi’nin çevresinde başta tarım, sanayi ve yerleşme alanları olmak üzere antropojenik aktivitenin yoğunlaştığının tespit edildiği de belirtilerek, “CBS verilerine dayalı mekansal analiz ve çok değişkenli istatistik sonuçları, Erdek Körfezi’ndeki azot, fosfor ve potansiyel toksik element kaynağının körfez çevresi ve Gönen Çayı havzasında sürdürülen antropojenik faaliyetler olduğunu göstermiştir” ifadelerine yer verildi.

    Bandırma Körfezi’nde besleyici elementlerin kaynağının değiştiğinin vurgulandığı araştırma raporunda, “CBS ile yapılan mekansal analizler Bandırma Limanı’nın iç kısmı ve kıyı hattında bulunan sanayi tesisleri açıklarının önemli azot fosfor ve potansiyel toksik element birikim noktaları olduğunu göstermektedir” denildi.

    ‘HER İKİ KÖRFEZ İÇİN DE TEK SORUN MÜSİLAJ DEĞİL’

    Yapılan çalışmada her iki körfez için de tek çevre sorununun müsilaj olmadığı, bölgede önemli düzeylerde cıva, kadmiyum, bakır, çinko gibi toksik element zenginleşmelerinin de meydana geldiğinin tespit edildiğine dikkat çekildi. Gelecek dönemlerde, sedimentte birikmiş olan tüm kirleticilerin, deniz dibinden suya geçmeye devam edeceği, bu yüzden tüm önlemler alınsa bile aşırı alg çoğalmalarının uzun yıllar sorun olmayı sürdüreceği vurgulandı.

    ‘ALG ARTIŞLARI EKOSİSTEME ZARAR VERECEK’

    Müsilaj sorununa yönelik yapılan çalışma raporunda ‘Müsilajla Mücadele Eylem Planı’nın bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğine dikkat çekilerek şunlar kaydedildi:

    “Her alg artışı müsilaj ile sonuçlanmayabilir. Müsilajı yaratan türler, toplam alg komünitesi içindeki bir gruptur. Önümüzdeki yıllarda değişen koşullara bağlı olarak başka özelliklere sahip türlerde de artışlar olabilir. Ancak kesin olan şudur ki aşırı alg artışlarının tamamı ekosisteme zarar verecektir. Araştırma bulgularımız; Müsilaj ile Mücadele Eylem Planı’nın hızlı şekilde uygulanması, Marmara Denizi’ne atık deşarjının durdurulması için kentsel ve endüstriyel kaynakların yanında eylem planının 12’nci maddesinde değinilen havza içi kaynaklara daha fazla odaklanılması gerektiğini göstermektedir. Müsilaj ile Mücadele Eylem Planı, Marmara Denizi’nin ekolojik bozulmadan kurtarılması için oldukça etkin maddeler içermektedir. Ancak eylem planında sadece azot ve fosfata dikkat çekilmiştir. Araştırma bulgularımız Marmara Denizi güney kıyılarında potansiyel toksik element kirliliğinin varlığını göstermektedir. Bu nedenle, cıva, arsenik, kadmiyum vb. toksik kirleticilerin müsilaj eylem planına dahil edilmesini öneriyoruz. Marmara Denizi’nin ve Türkiye’nin bütün sulak alanlarının ekolojik risklerden korunması için yerel yönetimler ve yetkili kurumlar ile iş birliği içerisinde çalışmaya devam edeceğiz. Karar vericilere sağladığımız verilerin sulak alanlarımızdaki ekolojik risklerin azaltılması ve önlenmesinde etkili olacağını düşünüyoruz.”

     

  • Marmara Denizi için fırtına uyarısı

    Marmara Denizi için fırtına uyarısı

    Meteorolojiden yapılan açıklamada; “Marmara Denizi’nde rüzgarın bugün öğle saatlerinden itibaren kuzey ve kuzeydoğu yönlerden 6 ila 8 kuvvetinde (50-75 kilometre/saat) fırtına şeklinde eseceği tahmin ediliyor. Ulaşımda aksamaların yaşanabilir. Ancak fırtına, gece saatlerinden itibaren etkisini kaybedeceği beklenmektedir” ifadelerine yer verildi.

    Meteoroloji bir başka uyarısında ise yurt genelinde kuvvetli rüzgar, buzlanma ve don beklendiğini belirterek hava sıcaklıklarının ülke genelinde 1 ila 3 derece artacağı ancak sıcaklıkların ülke genelinde mevsim normallerinin altında seyredeceği tahmin ediliyor uyarısında bulundu.

    Sabah ve gece saatlerinde kuzey, iç ve doğu kesimlerde buzlanma ve don olayı, Marmara ile Kuzey Ege kıyılarında ise rüzgarın kuzey ve kuzeydoğu yönlerden kuvvetli(40-60 km/saat) olarak esmesi beklendiğinden yaşanabilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerektiği bildirildi.

  • Marmara Denizi’ne sıcak su deşarjına çevrecilerden tepki

    Marmara Denizi’ne sıcak su deşarjına çevrecilerden tepki

    Bursa’nın Gemlik ilçesinde Marmara Denizi kıyısındaki kimya sanayinin kapasite artırımı belediyenin ve çevrecilerin tepkisine neden oldu. Tesisin soğutma amaçlı denizden saatte 5 bin 500 metreküp su çekip; ısınan aynı suyu denize bırakacak olması, Gemliklileri geçtiğimiz sene yaşanan musilaj kabusunun tekrarlanması noktasında korkutuyor.

    Bursa’nın Gemlik ilçesinde Marmara Denizi kıyısında faaliyet gösteren MKS Marmara Entegre Kimya Sanayi A.Ş., Gemlik’te kurulu bulunan şubesi için kimyasal madde üretiminde kapasite artışı, denizden su çekme ve derin deniz deşarjı projesi için izin aldı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından firmanın Gemlik Körfezi’ne kurmayı planladığı derin deniz deşarj projesine ÇED olumlu kararı, proje onayı ve imar planı teklif onayı verildi.

    Projede saatte 5 bin 500 metreküp soğutma amaçlı kullanılacak deniz suyunun, deniz suyu sıcaklığında artışa neden olacağını belirten belediye ve çevreciler projeye karşı çıktı. Projeye göre soğutma prosesi, işlem sırasında kullanılan deniz suyunun sıcaklığını 10 santigrat artıracak. Derin deniz deşarj yoluyla deniz suyu, sıcaklığı artmış olarak Gemlik Körfezi’ne tekrar verilecek. Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan’a göre ise proje, deniz suyu sıcaklığını kışın 1, yazın 2 dereceye kadar artırabilir.

    Gemlik İskele Meydanı’nda çevrecilerle birlikte imza kampanyası düzenleyen Sertaslan toplanan imzalar neticesinde Gemlik için halen bir umudun var olduğunu söyledi.

    “Körfezime Dokunma” çağrısında bulunan Sertaslan “Bilim insanlarına ortaya çıkacak felaketin büyüklüğünü belgelettik. Gemlik Körfezi’nin ve Marmara Denizi’nin bir kez daha kâbus görmemesi adına elimizden geleni yaptık ve yapmaya devam edeceğiz” dedi.

    Gemlik Körfezi ve Marmara Denizi’nin çok ciddi bir risk altında olduğunu belirten Sertaslan, “Üzerine eklenecek en küçük bir probleme ve fazlaya tahammülü yoktur. Anlayın diye söylüyorum 5 bin 500 metre küp su 120 bin nüfuslu bütün Gemlik’in bir günde tükettiği su miktarının 7 katıdır. Son 30 yılda dünyada Ege ve Akdeniz’de dahil su sıcaklığı küresel ısınma sebebiyle 1,5 derece artmışken Marmara’da bu miktar 2,5 derecedir. Aradaki 1 derecelik farkı Marmara Denizine kıyı olan işletmelerin sebep olduğunu anlamak için ne bilim insanı ne de kahin olmaya gerek var. Bunun için diyoruz ki ‘Körfezime dokunma.’ Bundan fazlası fazla gelir bu şehre” diye konuştu.

    Sertaslan daha sonra Gemlikli vatandaşlarla birlikte imza kampanyasına katılarak dilekçe imzaladı. Denizde bulunan çok sayıda balıkçı da teknelerinde korna çalarak eyleme destek verdi.

    Öte yandan, tepkilere karşı açıklama yapan firma ise söz konusu sistemin ve projenin tatlı su kullanımını azalttığı ve enerji tasarrufu sağladığı için çevreci bir uygulama olduğunu savundu. Firma tarafından yapılan açıklamada, proje kapsamında denizden alınacak suyun, soğutma amacıyla kullanılacağı ve hiçbir kimyasal ile temas etmeden tamamen yönetmeliklere uygun şekilde deşarj edileceği belirtildi.

  • Marmara Denizi’nde fırtına bekleniyor

    Marmara Denizi’nde fırtına bekleniyor

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü Eskişehir Bölge Tahmin ve Erken Uyarı Merkezi, bugün için Marmara Denizi’nde fırtına beklendiğini açıkladı.

    Meteoroloji Genel Müdürlüğü Eskişehir Bölge Tahmin ve Erken Uyarı Merkezi’nin yaptığı uyarıda, ” Pazartesi 12.00’dan ve 25 Ocak 2022 Salı sabah 06.00’a kadar sürecek, rüzgarın kuzey ve kuzeydoğu yönlerinden fırtına şeklinde 50 ile 75 kilometre saat hızında esmesi beklenirken ulaşımda aksamalar oluşabileceği” belirtildi.

  • Marmara Denizi’ni bekleyen felaket

    Marmara Denizi’ni bekleyen felaket

    Marmara Denizi’nin Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi Projesi (MAREM) ekibinin lideri hidrolog M. Levent Artüz, “Marmara Denizi’ni kirletmeye devam ediyoruz. Yaptığımız izleme çalışması da müsilajın parçalanma sürecinde bakterilerin etkisi (ki ciddi anlamda bakteriyolojik olarak bu müsilaj aynı bir besiyeri gibi çalışıp parçalanıyor) bu parçalanıp da yok olduktan sonra geriye çok büyük bir biyokütle kalacak. O da bundan sonraki felaketi doğuracak” dedi.

    Marmara Denizi’nin Değişen Oşinografik Şartlarının İzlenmesi Projesi (MAREM) ekibini lideri hidrolog M. Levent Artüz, Marmara Denizi’nin durumu ile ilgili Mudanya’da açıklamalar yaptı. 6 Ocak’tan beri Marmara Denizi’nde çalışmalar yaptıklarını vurgulayan Artüz, “En son Ağustos’un sonu Eylül’ün 15’i arasındaki çalışmayı yürüttükten sonra Tekirdağ’da izleme laboratuvarı kurduk. O da aşağı yukarı bir sene boyunca çalışacak. Esas problem müsilaj değil, esas problem Marmara Denizi’nin kirletiliyor olması. Biz de ağırlıkla kirletiliyor olması üzerine çalışmalarımızı yürütüyoruz. Müsilaja benzer olgularla her zaman karşılaştık bundan sonra da karşılaşacağız. Bu kaçınılmaz bir durum. Çünkü biz tavrımızı değiştirmeden gün geçtikçe artan bir şekilde Marmara Denizi’ni kirletmeye devam ediyoruz. Yaptığımız izleme çalışması da müsilajın parçalanma sürecinde bakterilerin etkisi (ki ciddi anlamda bakteriyolojik olarak bu müsilaj aynı bir besiyeri gibi çalışıp parçalanıyor) bu parçalanıp da yok olduktan sonra geriye çok büyük bir biyokütle kalacak. O da bundan sonraki felaketi doğuracak. Onun ne olacağını şu an itibari ile bilemiyoruz” diye konuştu.

    Marmara Denizi’nin Tekirdağ kıyılarında denizanası istilası hakkında da konuşan Artüz, “Marmara Denizi’nde bu tür olgularla her zaman karşılaşıyoruz. Müsilaj gibi belirli türlerin fert adetlerinde çok ciddi artışlar oluyor. Onlar da kırıma uğrayıp ölüyorlar. Biz bunu Kumburgaz’da yengeçlerin ölüp karaya vurmasıyla, Tekirdağ Hoşköy’de balıkların karaya vurmasıyla, Bolayır’ın alt tarafında pelajik balıkların karaya vurmasını gördük ve görüyoruz. Bu süreç içerisinde yadırganmayacak bir olay ama kirlenme süreci ciddi anlamda tam gaz devam ediyor” dedi.

  • Marmara Denizi, Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildi

    Marmara Denizi, Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildi

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Marmara Denizi ve Adalar Bölgesi’nin ‘Özel Çevre Koruma Bölgesi’ ilan edildiğini belirterek “Hedefimiz; Türkiye’nin Yeşil Kalkınma Devrimi çerçevesinde sürdürülebilir, biyoçeşitlilik açısından zengin ve tertemiz bir Marmara” dedi.

    Bakan Kurum, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yer alan karar ile İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Tekirdağ il sınırları içerisindeki Marmara Denizi ve Adalar Bölgesi’nin ‘Özel Çevre Koruma Bölgesi’ ilan edildiğini bildirdi.

    ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGE SAYISI 19’A ÇIKTI

    Böylece Özel Çevre Koruma Bölge sayısını 19’a çıktığını belirten Kurum, şunları kaydetti:

    “Bu tarihi kararla; ekolojik değeri, biyolojik çeşitliliği, doğal kaynakları, kültürel ve estetik değerleri yüksek olan Marmara Denizi’mizi koruma altına almış ve deniz yaşamının devamlılığını sağlamış oluyoruz. Marmara Denizi’mizi gelecek nesillere en güzel haliyle taşımak için hazırladığımız Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planı hedeflerimizden olan Özel Çevre Koruma Bölgesi ilanının onayıyla denizimizde bilimsel, ekolojik temelli, doğa dostu faaliyetler yürüteceğiz. Hedefimiz; Türkiye’nin yeşil kalkınma devrimi çerçevesinde sürdürülebilir, biyoçeşitlilik açısından zengin ve tertemiz bir Marmara. Yaşayan ve yaşatan bir Marmara.”

  • “Marmara Denizi’nde tsunami, insanları denize sürükleyebilir “

    “Marmara Denizi’nde tsunami, insanları denize sürükleyebilir “

    Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Oruç, Marmara Denizi’nde yıkıcı depremde oluşabilecek tsunaminin kıyıya yakın kişileri, araçları ve canlıları denize sürükleyebileceğini belirtti. Oruç, “Marmara Denizi’nde 1200 metrelik çukurluklar var. Yıkıcı depremde Marmara denizinde ortalama 1 metrelik dalga yüksekliği 50 ile 100 metre arasında kıyıya su kütlesinin gelmesine neden olabilir” dedi.

    Prof. Dr. Bülent Oruç, olası İstanbul depreminde deniz içinde kütle düşmeleri nedeniyle tsunami oluşabileceğini söyledi. Oruç, Marmara Denizi’nde Pasifik Okyanusu’ndaki gibi yıkıcı tsunami olmayacağını kaydederek, “Marmara Denizi içerisinde Kuzey Anadolu fay hattının alt kolları devam ediyor. Birincisi Adalar kolu diğeri Orta Marmara kolu ve Tekirdağ kolu olmak üzere kollar var. Aslında bu kolların geçtiği bölgeler, çukurlukları denetleyen kollar. Yaklaşık olarak 1200 metrelik bir çukurluktan bahsetmek gerekir Marmara Denizi içerisinde. Biz deprem sınıflandırması yaparken 6.9’dan büyük depremlere yıkıcı deprem adını veriyoruz. Burada yaşanacak bir yıkıcı depremde, derin denizlerdeki dik yamaçlara bağlı olarak bir heyelan söz konusu olabilir. Bu büyük kütle düşmeleri de tsunami dediğimiz olaylara neden olabilir fakat Pasifik Okyanusu’ndaki o büyük dalma-batma alanlarında ortaya çıkan çok yıkıcı depremlerin meydana getirdiği tsunami türünden tsunamiler Marmara Denizi’nde asla olmayacak” diye konuştu.

    ‘KIYIYA YAKIN İNSANLARI, ARAÇLARI, CANLILARI SÜRÜKLER’

    Tsunamiyle ilgili birçok adım atılması gereken konu olduğunu belirten Oruç, şöyle konuştu:

    “Marmara Denizi’nde olursa ortalama 1 metrelik bir dalga yüksekliği, kıyıya doğru 50 metre ile 100 metre arasında bir mesafede su kütlesinin gelmesine neden olabilir. Bu ölçekte bir tsunami bile kıyıya yakın olan araçları, insanları, canlıları çekip, açık denizlere doğru sürükleyebilir. Bundan kurtulmak mümkün değildir. Bunu açıkça söylemek lazım. Bununla ilgili birçok adım atılması lazım. Bu adımlardan biri Büyükçekmece’de bulunan istasyonun kurulmasıydı fakat sadece istasyon kurulumu yetmiyor. İnsanların tsunamiye karşı davranış ve tepkilerinin doğru kurgulanması lazım. Bu kurgular içerisindeki en önemli şey, kaçış güzergahlarını belirlemek ve bununla ilgili uyarı levhaları asmaktır. Bu yapıldı.”

    ‘TATBİKAT YAPMAK GEREK’

    Kaçış güzergahları ile insanların yükseklere doğru kaçışlarının planlanması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Oruç, “Ama insanlarımızda tsunami tehlikesine karşı nasıl davranacakları hususu şu anda eksik. Dolayısıyla burada risk planlandı, ama insanların davranış ve tepkileri planlanmadı. Bunun için de bolca tatbikat yapmak gerekiyor. Özellikle kıyılarda yaşayan insanların bu tatbikatlardan yararlanması lazım. Belirli zaman aralıklarında, bunlar canlı tutularak birbirini ezmeden, birbirine zarar vermeden, olabildiğince geniş kaçış güzergahları ile insanların yükseklere doğru kaçışlarının planlanması lazım. Bu önemli. Sadece tek bir istasyon tabi ki yetmeyecektir. Sayılarının artırılması gerekecek. Ege bölgesindeki körfez bölgelerinde bu istasyon kurulumlarının çok parametreli ölçümlerle yapılması lazım” dedi.