Etiket: marmara depremi

  • İstanbul için rahatlatan deprem tahmini

    İstanbul için rahatlatan deprem tahmini

    Deprem Uzmanı ve Maden Teknolojisi ve Yer Bilimi Uzmanı Serkan İçelli, 7 büyüklüğün üstünde beklenen İstanbul depremiyle ilgili yaptığı açıklamada kendi çalışmalarına göre beklenen depremin en fazla 6 ila 6.5 büyüklüğünde olabileceğini söyledi. İcelli, “İstanbul’da büyük bir deprem beklentim yok. Orada bulunan fay 180-190 kilometre uzunluğunda. Bu fay 123 yıl içerisinde 3 kez kırıldı. 2 kez 7 üzeri bir kez de 6 büyüklüğünde. 1912’de Mürefte depremi, 1999 Gölcük depremi zaten burayı rahatlatmıştı, 1963’te de 6.3’lük bir depremle Çınarcık fayı yırtılmıştı ve neticesinde Marmara genel olarak rahatladı. Burada yırtılmayan sadece 30-35 kilo metrelik bir kırığımız kaldı. Buda 6-6,5 büyüklükte deprem oluşturabilecek bir potansiyele sahip. Sismik kesitlere baktığımızda, 12 kilo metrenin altında bir sürünme olduğu zaten bariz olarak bellidir. Deprem silsilesine baktığımızda da bunu teyit edebiliyoruz” dedi.

    “Sulusaray depremi Kuzey Anadolu zonunu tetiklemez”

    Tokat’ın Sulusaray ilçesinde yaşanan depremlerin yine Tokat sınırları içerisinden geçen Kuzey Anadolu fay zonunu tetiklemeyeceğini belirten İçelli, “Tokat’ın Sulusaray ilçesinde meydana gelen depremlerin Kuzey Anadolu fayını tetikleme gibi bir durum yok. Çünkü depremi oluşturan küçük bir fay. Böyle küçük depremler büyük fayları tetikleyemez. 7 büyüklüğün üzerinde bir deprem olsaydı bunu düşünebilirdik. Özellikle depremlerin odak mekanizma çözümlerini çok iyi incelememiz gerekiyor. İki gündür biz bunu inceliyoruz. Özelikle Buğdaylı fayının üzerinde, 23 kilo metrelik bu fayın sağına ve soluna her hangi bir baskı uygulamadığını düşünüyoruz“ diye konuştu.

    “Beklenen büyük Tokat depremi en fazla 6.2 büyüklükte olabilir”
    Tokat’tan

    geçen Kuzey Anadolu Fayında beklenen depremle ilgili değerlendirmede bulunan İçelli, “Bölgemizde bir çok kırığımız var. Özellikle Merzifon Esençay fayı 6.5 büyüklükte deprem üretebilecek potansiyele sahip. Faylar tesadüfen depremler üretmiyor. Belli bir deformasyon enerjisini biriktirip, kinetik enerjiye çevirmesi gerekiyor. 1939 yılındaki Erzincan depremi vardır. 42-43 depremleri o bölgeyi zaten rahatlatmıştı. Yıllık 2.5 santimetrelik yamulma hızını hesap ettiğimizde şuanda odada ki potansiyel enerji 6-6.2 büyüklükte deprem üretebilecek potansiyeldedir” ifadelerini kullandı.

    “Sulusaray’da 5 büyüklükte yeni depremler beklenebilir”

    İçelli 2 gündür depremlerle sallanan Tokat’ın Sulusaray ilçesindeki fayda 5 büyüklükte yeni depremler beklenebileceğinin altını çizerek şunları söyledi. “Tokat Sulusaray’da halen 5 büyüklüğünde depremler bekliyoruz. Panik yapmaya gerek yok. Özellikle Tokat buradaki depremleri çok fazla hissediyor. 5.6’lık depremlerde 4.5’lik artçılar gelmeni normaldir. 5 büyüklükte depremlerde oluşabilir ama daha büyük bir deprem beklemiyoruz.”

  • Felaketin üzerinden 24 yıl geçti

    Felaketin üzerinden 24 yıl geçti

    17 Ağustos 1999’da saat 03.02’de meydana gelen ve merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan 7,4 büyüklüğündeki deprem, Marmara Bölgesi’nde ve Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda hissedilmişti.

    Türkiye’nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biri olan 17 Ağustos 1999’da meydana gelen depremde, resmi raporlara göre 17 bin 480 kişi öldü, 23 bin 781 kişi yaralandı. 285 bin 211 ev, 42 bin 902 iş yeri de hasar gördü. 2010 yılında yayımlanan Meclis araştırması raporuna göre ise hayatını kaybedenlerin sayısı 18 bin 373, yaralananların sayısı 48 bin 901 kişi olarak belirtildi.

    Felaketin ardından yaklaşık 16 milyon insan depremden değişik düzeylerde etkilenmişti.

    Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde Kavaklı Sahili’ndeki Deprem Anıtı önünde Marmara Depremi’nin 24. yılı dolayısıyla düzenlenen anma etkinliğinde, depremin yaşandığı saat olan 03.02’de saygı duruşunda bulunulup, depremde yaşamını yitirenler için dua edildi.

    Felaket nedeniyle düzenlenen anma programında konuşan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim, 17 Ağustos’ta yaşanan büyük yıkımın ardından Gölcük ve diğer ilçelerin güçlü bir şekilde ayağa kalktığını görmekten dolayı memnuniyet duyduklarını söyledi.

    6 ŞUBAT DEPREMLERİ DE UNUTULMADI

    Serim, 24 yıl önce yaşanılan acının bir benzerinin 6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremlerde yaşandığını belirterek, “Cumhuriyet tarihimizin en yıkıcı deprem felaketinin ardından milli seferberlik icra ettik. Bu süreçte uluslararası toplum bizi yalnız bırakmadı. Depremin ilk gününden itibaren arama kurtarma ekipleri, sağlık personeli, seyyar hastaneler ve acil insani yardım malzemesi göndererek Türkiye’ye yardım elini uzattı. Ülkemizin bu zor günlerinde gösterilen yakın dayanışma ve büyük destek için uluslararası topluma minnettar olduğumuzu söylemek istiyorum. Türkiye olarak tüm doğal afetlerde, salgın hastalıklarda insani ihtiyaçlar söz konusu olduğunda tüm imkanlarımızı seferber ettiğimizi ve bundan sonra da edeceğimizi tekrar ifade etmek istiyorum.” dedi.

    “KURUMLARIMIZ AFETLERİN YARALARINI SARMADA BÜYÜK İLERLEME KAYDETTİ”

    17 Ağustos ve 6 Şubat depremleri arasındaki en büyük farkın depremlerin ardından devlet kurumlarının ortaya koyduğu performans olduğuna değinen Serim, “Aradan geçen 24 yıllık sürede kurumlarımızın böylesine büyük afetlerin yaralarını sarma hususunda çok büyük bir ilerleme kaydettiğini bu yıl hep birlikte gördük. Devletimizin gücünü ve imkanlarını deprem bölgesine yürütülen ihya ve inşa faaliyetlerinde somut olarak görmeye devam edeceğiz. Depremden zarar gören illerin yeniden inşasında uluslararası ortaklarımızla çalışmayı sürdüreceğiz.” ifadelerini kullandı.
    Kocaeli Valisi Seddar Yavuz da depremi en iyi bilen kentlerden birisi olan Kocaeli’nin 6 Şubat depremlerinde ilk günden beri depremzedelerin yanında olduğunu belirtti.

    Kocaeli’de risk azaltma çalışmalarına devam ettiklerini ve afete dirençli toplum oluşturma stratejisini ortaya koyduklarını anlatan Yavuz, şunları söyledi:

    “TÜM KAMU BİNALARINI ELDEN GEÇİRİYORUZ”

    “Yapmış olduğumuz tahkiklerden sonra 30 okulumuzu boşaltıp, tekrar yapmaya devam edeceğiz. 2020’den itibaren 553 derslikli 46 okulumuzu tamamen yeniledik ve eğitim öğretime açıktık. Şu an 333 derslikli okulumuzun inşaatı devam ediyor, yakın bir sürede teslim edeceğiz. 146 derslikli bir okulumuzun da ihalelerini yaptık yer tespit çalışmaları devam ediyor. Ayrıca 15 okulumuzun güçlendirmesini en geç 20 Eylül’de bitirmiş şekilde eğitim öğretime açmış olacağız. Tüm kamu binalarını elden geçiriyoruz. Depreme dayanıklı kamu kurum ve kuruluşlarını ortaya koyuyoruz.”

    Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın ise depreme önceden hazır olmanın önemine değinerek, “Deprem anında yapılması gerekenlere odaklanmak depremden sonrasına ilişkin sürecin yönetilmesine hazır olmak önemli. Her yıl üzerine koyarak gidiyoruz. O günden bugüne kadar yöneticilerimiz çok güzel hizmet ettiler. Biz de çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.” dedi.

    Kocaeli’deki 250 bin konutun risk taramasının yapılmaya başlandığını ifade eden Büyükakın, “Belediyemiz, 2 üniversitemiz, inşaat mühendisleri odası ve valiliğimizin desteğiyle taramalarımızı yapıyoruz. Yaklaşık yüzde 15’i tarandı. 1 ay geçti 9 aylık zaman zarfında tamamını bitireceğiz. Risk haritası çıkartıldığında gerekli adımlar atılacak. Titiz bir şekilde çalışmalar yürütülüyor. Çok geç olmadan bu çalışmaları tamamlayıp olası büyük İstanbul depremine bu kent hazır olmuş olacak. Yeni acılar yaşamamış olacağız.” şeklinde konuştu.

    Programda AK Parti Kocaeli Milletvekili Saddetin Hülagü, Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer ile Japonya’nın İstanbul Başkonsolosu Kenichi Kasahara da konuşma yaptı

    SAKARYA’DA ANMA TÖRENİ

    Sakarya Büyükşehir Belediyesince Demokrasi Meydanı’nda düzenlenen etkinlikte, Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından ilahi ve kasideler okundu. Bazı vatandaşlar, kasideler okunduğu sırada gözyaşlarına hakim olamadı.

    Programda konuşan Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, deprem şehitlerini rahmetle andı, yakınlarına sabır diledi.

    “Asrın felaketi” olarak nitelenen 6 Şubat’taki Kahramanmaraş merkezli depremlerde ilk günden itibaren afetzedelerin yaralarını sarmaya çalıştıklarını anlatan Yüce, “‘Sizi en iyi biz anlarız’ diyerek gündüz gece demeden İskenderun’da, Diyarbakır’da, Kahramanmaraş’ta, Adıyaman’da ve Hatay’da ilk günden itibaren hummalı çalışmalar gerçekleştirdik. Deprem konusunda bu kadar hassas olmamızın, canla başla çalışmamızın sebebi, malumunuz 1999 depremidir. Bizler bu acıyı yaşadık. ‘Acı düştüğü yeri yakar’ derler, çok doğru. Acı düştüğü yeri gerçekten yakıyor. Bize düşen, o yanan acıya bir merhem olabilmek.” diye konuştu.

    Yüce, sadece yaraları sarmadıklarını, yara almamak için çalışmaları sürdürdüklerini belirterek, şu bilgileri paylaştı:

    “Orta hasarlı yapılarda kat alımı, güçlendirme, zemin iyileştirmesi gibi uygulamalara gidildi. Ağır hasarlı binalar tamamen yıkıldı. Binalara verilen ruhsatlarda zemin etütleri ve raporlamaları şart koşuldu. Öncelikle Sakarya’da yatay mimari hakim oldu. Bu anlamda şehrimiz ülkemize örnek şehir olma özelliğine sahip oldu. Bunun böyle devam etmesini sağlamak mecburiyetindeyiz.”

    Etkinliğe, AK Parti Sakarya Milletvekili Ertuğrul Kocacık, belediye başkanları, kurum müdürleri ve vatandaşlar katıldı.

    MARMARA DEPREMİ’NDE HAYATINI KAYBEDENLER YALOVA’DA ANILDI

    Deprem Anıtı’nda stantların gezilmesiyle başlayan program, 15 Temmuz Demokrasi ve Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan katılımcıların sahildeki Deprem Anıtı’na kadar “sessiz yürüyüş”ü ile devam etti.

    Depremde hayatını kaybedenlerin isimleri yazılı mermer blokların bulunduğu anıta karanfil bırakan katılımcılar, deprem günü çekilen fotoğrafların yer aldığı sergiyi ve salonları gezdi.

    Sinevizyon gösterisinin sunulduğu program, Kur’an-ı Kerim tilaveti ve okunan Mevlid-i Şerif’in ardından deprem saati olan 03.02’de duaların edilmesiyle son buldu.

    Alanda kurulan stantlarda Yalova Belediyesi tarafından vatandaşlara çorba ve helva ikramı yapıldı.

    Anma törenine, Vali Vekili Mehmet Bahattin Atçı, AK Parti Yalova Milletvekilleri Ahmet Büyükgümüş, Meliha Akyol, Belediye Başkanı Mustafa Tutuk, kurum müdürleri ve vatandaşlar katıldı.

    FELAKETTE HAYATINI KAYBEDENLER İSTANBUL’DA ANILDI

    Marmara Caddesi’ndeki deprem anıtı önünde gerçekleştirilen etkinlik, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.

    Programda konuşan Avcılar Kent Konseyi Başkanı Turgay Halisçelik, depreme karşı gerekli yasal düzenlemelerin tolerans gösterilmeden yapılması gerektiğini söyledi

    Halisçelik, “Bilim insanlarımız Marmara Bölgesi’nde ciddi bir deprem beklediklerini özellikle son 1 yıldır daha fazla dillendirmeye başladı. Bu bağlamda tespit edilen tüm riskli binaların bir an önce yıkılarak yerlerine depreme dayanıklı binaların yapılması gerekmektedir. Hiçbir şey insan hayatından değerli değildir.” dedi.

    Açıklamaların ardından grup, meşale yakarak deprem anıtı önüne karanfil bıraktı.

    Programa siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile depremde hayatını kaybedenlerin yakınları katıldı.

  • 24 yıllık acı

    24 yıllık acı

    Gölcük’te yaşayan 60 yaşındaki Necati Altıntoprak, 1999 Marmara Depremi’nde hamile eşiyle birlikte 4 katlı binanın altında kaldı. Aradan geçen 24 yıl sonra bile o günleri unutmayan Altıntoprak, kendi imkanlarıyla 3 saat sonra enkaz altında tünel kazarak çıkabildi. Eşini çıkarmak için de arkadaşlarıyla büyük çaba harcayan Altıntoprak, “En kötü an, eşimin sesini duyup da bir şey yapamamaktı” diyor. 13 saatlik çalışmayla tünel kazan Necati Altıntoprak, 3 aylık hamile eşini de 13 saat sonra çıkardı. Her şeyi dün gibi hatırlayan Altıntoprak, 12 Kasım Kaynaşlı’da meydana gelen deprem de kendi acısını unutup, depremzedelere yardıma gitti. 6 Şubatta meydana gelen depremde de evinde duramayan Altıntoprak, Hatay’a giderek dayanışma gösterdi. Enkaz altında kalanlara yardım eden ve 17 gün orada kalan Altıntoprak, “Acıları yarıştırmak çok doğru değil ama Antakya’yı görünce biz 1999’da deprem yaşamamışız” dedi.

    “Tünel kazarak enkazdan çıktım”

    Yaşadığı anları anlatan Necati Altıntoprak, “4 katlı binanın birinci katında kalıyorduk. Bina üstümüze yıkıldı ve binadakilerin hepsi öldü. Binadan sadece biz sağ çıktık. Enkaz altından 3 saat sonra tünel kazarak çıkabildim. 13 saat sonra da arkadaşlarımla birlikte hamile eşimi tünel kazarak çıkarttık. Eşimi okul bahçesine bıraktım ve arama kurtarma çalışmalarına katıldım. Enkaz altında kaldığımda sadece çıkmayı düşünüyordum, başka bir şey düşünürseniz çıkamıyorsunuz. İnsan iradesinin çok güçlü olduğuna inanıyorum. İrade ortaya koyulduğu zaman insanoğlunun yapamayacağı hiçbir şey yok. Şansım, evin yığma tuğla olmasıydı, önümdeki malzemeleri daha kolay itip dışarıya çıkabilmiştim” diye konuştu.

    “17 gün Hatay’da kaldım”

    Deprem olduğunda Hatay’a giden Altıntoprak, “Yardım kelimesini sevmiyorum. Hatay’a dayanışmaya gittim. Yardım kelimesi bana emredici geliyor. Emredici olan hiçbir şeyi doğru bulmuyorum. 12 Kasım Depremi’nde de Kaynaşlı’ya giden ilk kişilerdendim. Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar. Biz neyi yaşadıysak, onlar da onu yaşadı. Arkadaşlarım dayanışma göstermeseydi eşimi enkazdan çıkaramazdım. Biz de dayanışma göstereceğiz ki insanları enkazdan çıkartıp ve daha sonraki yaşamını kolaylaştıracak işler yapalım. 17 gün Hatay’da kaldım. 2 gün arama kurtarma çalışmalarında yer aldım” şeklinde konuştu.

    “Antakya’yı görünce ‘Biz 1999’da deprem yaşamamışız’ dedim”

    Gösterdiği dayanışmayı dile getiren Altıntoprak, “Çok fazla enkaz olduğu ve iş makinesi olmadığı için fazla bir şey de yapılamıyordu. Elimizden geleni yaptık sonra insanların yaşamını düzeltmeye, kolaylaştırmaya, morallerini düzeltmeye çalıştık. Hatay’da ilk olarak bir depo alanı oluşturduk. Gelen dayanışmaları insanlara eşit ve adil şekilde dağıttık. Acıları yarıştırmak çok doğru değil ama Antakya’yı görünce ‘Biz 1999’da deprem yaşamamışız’ dedim. Çünkü arka arkaya 2 büyük deprem yaşandı. Bana göre Antakya diye bir kent yok. Kentin sadece yüzde 10’u ayakta, diğeri yok” ifadelerini kullandı.

    Hatay’a gidince kendi acılarını unuttuğunu söyleyen Altıntoprak, “Hatay’a gidince kendimizi düşünemiyorduk. Onların çığlıkları, kaçışları bizi onlara doğru yönlendiriyordu. Biz bu işlerden ders çıkartıp, muhtemel İstanbul depremi hazırlıklarını başlamamız lazım. Sadece ölüm torbası ve tabut hazırlamayalım” dedi.

  • Uzman isimler afetlere karşı alınacak tedbirleri konuştu

    Uzman isimler afetlere karşı alınacak tedbirleri konuştu

    Çalıştaya; Gemlik Kaymakamı Hasan Göç, Bursa Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği Başkanı Yusuf Yumru, Bursa TMMOB İKK Sekreteri Şirin Rodoplu Şimşek, Akut Eski Başkanı Nasuh Mahruki, Prof. Dr. Tarık Şengül ve Prof. Dr. Naci Görür konuşmacı olarak katıldı. İki bölüm halinde gerçekleşen organizasyonun modetatörlüğünü Gemlik Belediye Başkan Yardımcısı Zeynep Akış Serintürk yaptı. Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, Gemlik’e ve doğal afetlere birçok farklı noktadan değindi. Türkiye’de bazı kanunların yenilenmesi gerektiğini ifade eden Başkan Sertaslan, bilimin gösterdiği yolda gerekli önlemlerin alınacağını vurguladı. Deprem’in Türkiye’nin her zaman gerçeği olduğunu ifade eden Başkan Sertaslan, “Bugün ülkemizde halen afet yönetimi, 1959 yılında yayımlanan Afet Yasası; imar ise 1985 yılında yayınlanan İmar Yasası çerçevesinde yürütülüyor. Ancak günümüz Türkiye’sinde kentleşmede gelinen noktayı göz önüne aldığımızda, her iki yasal düzenlemenin de ihtiyaçlara tam olarak cevap veremediği ve yeniden ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun dışında ülkemizde 5393 sayılı “Belediye Kanunu” ve 5216 sayılı “Büyükşehir Belediye Kanunu” gibi yasal düzenlemelerde, belediyelerin, özellikle merkezi yönetimin güçlenmesi açısından ilçe belediyelerinin afet yönetim sürecine dair tanımlanan görevlerinin güçlendirilmesine ihtiyaç olduğunu belirtmek istiyorum” dedi.


    “Gemlik büyük bir dayanışma örneği gösterdi”

    Gemlik’in afet anında Türkiye’nin diğer kentlerine örnek olacak bir dayanışma örneği sergilediği ve depremin olduğu üçüncü günün sonunda İskenderun’da Türkiye’nin ilk konteyner kentini kurduğunu ifade eden Başkan Sertaslan, Evet, depremin tam olarak hangi saat ve dakikada olacağını bilmesek de gelmekte olduğunu biliyoruz. Az önce belirttiğimiz gibi, önceden bir türlü tam olarak hazır olamasak da, depremden sonra, tıpkı büyük Anadolu’yu düşman çizmelerinden temizleyen atalarımız gibi birlik, beraberlik ve dayanışma içinde yaşanan zararları telafi etmeye çalışıyoruz. Bu konuda iki örnek vermek istiyorum. İzmir Depremi’nden sonra Mahalli Afet Gönüllüleri Derneği üyelerimiz, tereddüt etmeden yola çıkarak İzmir’deki arama kurtarma çalışmalarına katıldılar. Enkazdan canlar kurtardılar. Teferruatları MAGDER Başkanı Yumru sizlerle paylaşacaktır. Çanakale’de gözünü kırpmadan sipere koşan 57. Alay ruhunu bizlere hatırlatan ise Kahramanmaraş Depremi’nden sonra hep birlikte sergilediğimiz o büyük yardımlaşma seferberliği oldu! Bütün Gemlik, iki hafta boyunca genci, kadını erkeği, o partilisi bu partilisi demeden Yardım Toplama Merkezimizde büyük emek ve özveri gösterdi” diye konuştu.


    “Afet eğitimini çok önemli”

    Çalıştayın konuklarından ilk konuşmayı Bursa Mahalle Afet Gönüllüleri Derneği Başkanı Yusuf Yumru yaptı. Yumru konuşmasında çok sayıdaki afette aktif görev aldıklarını ifade ederken, her vatandaşın afet eğitimi almasının önemine değindi. Gemlik Belediyesi işbirliğiyle bu zamana kadar yaklaşık 600 yurttaşa bu eğitimi verdiklerini vurguladı.

    Yaşanan doğal afetlere müdahalede Türk Silahlı Kuvvetlerinin elinde her türlü imkanın olduğunu ve bu imkanlar sayesinde müdahalelerin daha da erken yapılabileceğini ifade eden Akut Eski Başkanı Nasuh Mahruki, “Her geçen gün afetler ile ilgili hazırlığını geliştiriyor olmalısınız. Afetlerle mücadele gerçekten zarar azaltma üzerine kuruludur. Türkiye bunu maalesef yapmıyor. Depremler öldürmüyor. Depreme uygun inşa edilmemiş binalar öldürüyor. Afetler ile mücadele risk ve kriz yönetimi olarak ikiye ayrılıyor. 17 Ağustos depreminde Maraş Depreminde olan kurtarmacı sayısının 120 de biri vardı. Süreç düzgün yönetilemedi. Bu yüzden insanlarımız daha çok öldü. Depremlerde en çok insan ilk gün kurtarılır. Dünyanın her yerinde afetlerle ordular mücadele eder. İlk andan itibaren top yekûn seferbelik ilan edilmeliydi ve 50 bin asker sahaya çıkartılmalıydı” dedi.


    Bursa TMMOB İKK sekreteri ve Bursa Mimarlar Odası Başkanı Bursa’da yapı stoğunun yüzde 65’i hiçbir proje sürecinden geçmemiş ve denetleme görmemiş. Gördüyse bile aslında bir takım müdahalelerle birlikte dirençli yapısını kaybetmiş bir yapı stoğumuz var. Yapı stoğunun yüzde 65’i niteliksiz. Deprem bir savaş gibidir ve yıkıcı etkisi çok fazladır. Bu savaşı görmeden ve bu yıkıcı etkiyi görmeden bizim harekete geçmemiz gerekiyor. Bizler TMMOB il koordinasyon ve akademik odalar olarak tüm belediyelerimize bu konuda destek vermeye hazırız. Ülkemizde çok kötü bir yapı üretim süreci var. İlgili yönetmeliklerimiz kağıt üstünde her şey çok muntazam, en iyi depreme dayanıklı yönetmeliklerimiz ve teknik şartlarımız var ama biz bu süreci doğru yönetemiyoruz. Proje ve yapı üretim sürecinde eksiklerimiz var. Ülkemizde denetim ayağımız çok eksik” dedi.

    Profesör Doktor Tarık Şengül, siyasilerin daha büyük sorumluğu olduğunu belirterek, “Siyasilerin daha büyük sorumluluğu var. Ülkemizde iktidar partisi ve ana muhalefet partisi tarafından depreme gerekli özen gösterilmemiştir. Siyasilerin daha fazla sorumluluğu var. Geçtiğimiz dönemde yaşadık bunları mecliste derdimizi anlatamıyoruz. Deprem öncesi ve sonrasında aktif hale gelecek hastaneler gerekli sağlamlığa sahip olmadığı için yıkıldı. İstanbul’da bin mahallemiz var. Bu mahallelerde gerekli eğitimlerin verilmesi ve dayanışmanın tabana yayılması için çalışmalarımıza devam ediyoruz” dedi.


    Söyleşide son sözü alan Profesör Doktor Naci Görür, “Bursa’da bu zamana kadar çok sayıda büyük deprem olduğunu belirtirken 1999 yılında olan depremin Gemlik bölgesindeki stresi azalttığına dikkat çekti ve afet bakanlığı kurma çağrısını yineledi. Görür konuşmasının devamında, “Bursa’yı depreme hazırlayacaksanız, önce tehdit ve tehlike nereden geliyor? Onu belirlemeniz gerekiyor. Bu faylar üzerinde tarihi depremler olmuştur. Çok büyük depremler var. En büyüğü 1855 yılında yaşanmış. büyük depremler var. Tarihi depremler de var. Bu fayların bütün özelliklerini bilmek zorundasınız ki, siz Gemlik’i ve Bursa’yı depreme hazırlayabilirsiniz. Size bir sevindirici haber vereyim. 2003 yılında yapılan bir çalışmada Değirmendere fayı kırılıp 1999 depremlerin ürettikten sonra İznik’e gelinceye kadar ana fayın stresini azalttı. Bir yerde deprem olursa, diğer fayların enerjisini azaltır. Bir kısmı da diğer faylara transfer eder. 1999’dan sonra Düzce’ye dikkat edin dedik. Depremler enerjiyi o bölgeye transfer edebilir dedik. Düzce’ye dikkat edin fay kırılmadı, stres yapabilir dedik. O zaman ki Ecevit hükümeti ciddi önlemler aldı. Yoksa çok daha fazla insan ölecekti.

    1999 depremleri bu bölgeye büyük bir iyilik yaptı. Buradaki fayın stresini azalttı. Bu ülkede eğer bir Afet Bakanlığı olursa; deprem, iklim, sel, heyelan ve depremden doğacak olan bütün afetlerle ilgilenebilir. Bir bakanlık olursa ve liyakatli elemanlar bu bakanlığa seçilirse. Bilime uygun ve bilimin ışığı altında bölümler, daire başkanlıkları seçilse bu bakanlığa her sene ciddi bir bütçe verilirse ve bu bakanlığımızın işi ülkemizi afetlere dirençli hale getirmek olsa ister istemez her yıl meclise bir bütçe ve program sunulacak. Ne yapılacağını söyleyecek ve belli ölçülerde denetlenecektir. Şimdi bir işi deprem olacak bir bakanlık düşünürseniz ve ciddi bir bütçesi varsa kaytaramaz. 20 senede tüm Türkiye’yi depreme dirençli hale getirebiliriz” şeklinde konuştu.

  • Japon deprem uzmanı Moriwaki’den Marmara uyarısı

    Japon deprem uzmanı Moriwaki’den Marmara uyarısı

    Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından gözler olası Marmara depremine çevrildi.

    Uzmanlar uyarılarını sürdürürken Japon deprem uzmanı Yoshinori Moriwaki, Türkiye’nin her yerinde depremler meydana gelebileceğini belirtti.

    Moriwaki, deprem bölgesinde incelemelerde bulunduğunu, Gaziantep’in ardından Kahramanmaraş’a geldiğini söyledi.

    Depremlere karşı duyarlı ve dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Moriwaki, “Kaya zemin, iyi zemin bulmak lazım. İyi zeminli yerlerde iyi binalar yapılırsa tabii problem olmaz. Özellikle Akdeniz bölgesinde depremden sonra tusunami görülebileceği için deniz seviyesinden en az 3 metreden yüksekte yer yapılmalı. Şimdiden hazırlık yapmak lazım. Planlarımızı iyi yapmamız lazım.” diye konuştu.

     

    “Marmara Bölgesi’nde 4 yerde tehlikeli nokta var” 

    Türkiye’nin her yerinde depremler meydana gelebileceğini belirten Moriwaki, “Türkiye’nin her yerinde deprem olabilir. İzmir fay hattı da daha kırılmadı, fay hattı rahatlamadı.” dedi.

    Moriwaki, Doğu Anadolu Fay Hattı’nın denizin içinde Kıbrıs’ta olabileceğini ifade ederek, “Kıbrıs tarafından kuzeyde Bingöl’de dikkatli olmak lazım. Bingöl’den sonra Kuzey Anadolu Fay Hattı Muş, Bitlis, Van’a kadar dikkatli olunmalı. Ondan sonra Marmara Bölgesi… Yani bu İstanbul’u da kapsıyor. Marmara Bölgesi’nde 4 yerde tehlikeli nokta var. Birinci Bursa, o da fay hattını kırmadı. İkincisi Marmara boğazının 20 kilometre güneye gittiği noktada. Bu ikisi de 7,5’e kadar gelebilir. Üçüncüsü Silivri tarafında. Ondan sonra ise Çanakkale adaların güneyi. Burada da 6,8-7,5 olarak gelebilir. Tarih vermek mümkün değil ama bana göre önce Doğu Anadolu Fay Hattı, ondan sonra diğer taraf.” diye konuştu.

     

    Dünyanın en büyük depreminin 9,5 ile Güney Amerika’da yaşandığına değinen Moriwaki, Japonya’da meydana gelen depremlerin denizde ve derinde olduğuna işaret etti.

    Moriwaki, Japonya’daki depremler zeminden 30 kilometre uzaklıkta olduğuna, Türkiye’deki son depremlerin ise zemine yakın noktada meydana geldiğine dikkati çekerek, “(Kahramanmaraş merkezli depremler) Türkiye’de sallantı olarak, kademe olarak 12 şiddetinde oldu diye zannediyorum. Türkiye’deki depremin karadaki en büyük depremlerden biri olduğunu söyleyebiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.

    Yumuşak ve dolgu olan yerlere kesinlikle bina inşa edilmemesi gerektiğinin altını çizen Moriwaki, zemin etütlerinin çok iyi yapılması gerektiğini anlattı.

    Moriwaki, müteahhitlerin kesinlikle mimar veya mühendislerden olması gerektiğini dile getirerek, “Binayı ne kadar iyi yaparsak yapalım zemin kötüyse, bu bina tabii ki çökecektir. Kahramanmaraş’ta da binaların yıkılmasının nedeni zeminin kötü olması. Kentin dağlık bölgeleri zemin açısından iyi.” ifadesini kullandı.

  • Jeofizik Mühendisleri Bursa Odası’ndan Marmara depremi açıklaması

    Jeofizik Mühendisleri Bursa Odası’ndan Marmara depremi açıklaması

    Kahramanmaraş Pazarcık ilçesinde gerçekleşen depremin ardından Marmara Bölgesi’nde yaşayan vatandaşların endişelerini gidermek için Jeofizik Mühendisleri Odası Bursa İl Temsilciliği’nden açıklama yapıldı. Kahramanmaraş’ta gerçekleşen depremin Doğu Anadolu fay zonu üzerinde doğrultu atımlı bir fay üzerinde gerçekleştiği ve Marmara bölgesinde beklenen depremin ise Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde olduğu Kahramanmaraş merkezli depremin Bursa’yı etkilemesi gibi bir durum söz konusu olmadığı açıklandı.
    Bursa Akademik Odalar Birliğinde açıklama yapan Jeofizik Mühendisleri Odası Bursa İl Temsilcisi Güven Aslan, “Kahramanmaraş ve çevre illerde, depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Ülkemizin en büyük gerçeklerinden biri olan deprem ne yazık ki dün gece yarısı büyüklüğü 7,7 olarak yine kendini göstermiş olup biz unutmak istesek de varlığını yine hatırlatmıştır. Ülkemiz yıllardır bu gerçekle yüzleşmeyi hep ötelemiş olsa da özellikle de 1999 Gölcük depreminden sonra depremle beraber nasıl yaşarız, depremin hasarlarını en aza nasıl indirgeriz ve deprem olmadan önce ne gibi tedbirler almamız konusunda çözüm arayışına girmiş durumdayız. Bu nedenle toplumda deprem bilincinin oluşturulması, deprem ve afetlere karşı uygun yerleşim alanlarının belirlenmesi, güvenli binalar yapılması, mühendislik biliminin gerekleri dikkate alınması gerekmektedir” dedi.

    “Kahramanmaraş depremi Marmara bölgesini etkilemez”
    Bugün olan depremin Doğu Anadolu fay zonu üzerinde gerçekleşmiş olduğunu belirten Aslan, “Doğrultu atımlı bir fay üzerinde gerçekleşmiştir. Marmara Bölgesi’nde beklenen deprem ise Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde olup Kahramanmaraş merkezli depremin Bursa’yı etkilemesi gibi bir durum söz konusu değildir. Dün gece ve bugün meydana gelen depremlerin üzerinde gerekli çalışmalar yapılmakta olup sahadan toplanan veriler incelendikten sonra daha kesin bir sonuca varılacaktır. Bir kez daha Kahramanmaraş Pazarcık merkezli yaşanan depremde yaşamını yitirenlere Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifalar ve depremden etkilenen bütün bölge halkına geçmiş olsun diliyoruz” şeklinde konuştu.

  • Bursaspor Kulübü, Marmara Depremi’ni unutmadı

    Bursaspor Kulübü, Marmara Depremi’ni unutmadı

    Bursaspor Kulübü, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’ni unutmadı. Üzücü olayın üzerinden tam 23 yıl geçerken, Bursaspor Kulübü, sosyal medya hesaplarından anma mesajı yayımladı.

    Yeşil-beyazlıların paylaştığı gönderide,

    “Marmara Depremi’nin 23. yılında hayatını kaybeden vatandaşlarımızı saygı ve rahmetle anıyoruz. Unutmadık, unutmayacağız” ifadelerine yer verdi.

  • Depremde hayatını kaybedenler dualarla anıldı

    Depremde hayatını kaybedenler dualarla anıldı

    Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi’nde hayatını kaybedenler saat 03.02’de anıldı. Kavaklı Sahili’nde bulunan alanın önünde toplanıldı. Hayatını kaybeden tüm deprem şehitleri için dualar edildi. Duanın ardından çelenk bırakma merasimi gerçekleştirildi. Etkinliğin sona ermesiyle Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, “17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen, asrın felaketi olarak nitelendirilen depremin üzerinden 23 yıl geçti. 45 saniye insan hayatında çok kısa bir süre. Ancak biz Gölcüklüler için unutulmayacak, bizim yakınlarımızı, sevdiklerimizi yitirdiğimiz bir zaman parçası. Aradan geçen 23 yıldan sonra saat yine 3’ü 2 geçe Gölcük’te acılar hala taptaze ve diri. Bu zaman zarfında aslında maddi anlamda kaybedilen ne varsa her şeyin geriye geldiği ancak sevdiklerimizi, yitirdiklerimizle maalesef bir daha kavuşma imkanımız yok” dedi.

    “Bundan sonra yapmamız gereken tedbirlerin sıkılaştırılması”

    Etkinlik sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Gölcük Belediye Başkanı Ali Yıldırım Sezer, depremden dersler çıkardıklarını ve bundan sonra tedbirleri sıkılaştırmaları gerektiğini belirtti. Vatandaşların kurallara uymalarının önemine de değinen Sezer, “Biz şunu anladık; afetler her zaman olabilir ancak bunlara hazırlıklı olmamız gerekir.

    Bu süre zarfında hem yerel yönetimler olarak hem merkezi idare olarak özellikle AFAD tarafından yapılan çalışmaların depreme hazırlık yönünden çok önemli bir fonksiyonu olduğunu, memleketimizde kısa zaman önce yaşanan su baskını, yangın, deprem gibi afetlerdeki etkinliklerde gördük. Bundan sonra yapmamız gereken bu tedbirlerin sıkılaştırılması ve vatandaşlarımızın da kurallara, afet anında ne şekilde hareket edeceği ve alınması gereken tedbirleri bilerek hareket etmeleri. Ben aslında işi şu cümleyle özetleyebilirim; kurallar var, kurallara uymamız gerekiyor. O kurallara uyduğumuz takdirde yaptığımız binalar da, binaların yüksekliği de kurallara uygun olduğu takdirde zeminine dikkat edildiği takdirde biz aslında ilk sırada kendimizi korumuş oluyoruz.

    Bu akşamki etkinliğimize İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’nun katılmasından, Gölcüklüler olarak bizim acımızı paylaşmasından dolayı memnun olduk. Kendisine de şükranlarımızı sunuyoruz. Bu vesileyle depremde hayatını kaybetmiş hemşehrilerimize, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Geride kalan yakınlarına, sevenlerine de Allah’tan sabır diliyorum. Hala aramızda o günlerin izlerini taşıyan hemşehrilerimiz var. Onlara da sağlık ve esenlik diliyorum. Allah devletimizi, milletimizi her türlü doğal afetten korusun. Saat 3’ü 2 geçe burada bulunan herkese de şükranlarımı sunuyorum” diye konuştu.

  • Beklenen Marmara depreminin büyüklüğüyle ilgili Kandilli’den açıklama

    Beklenen Marmara depreminin büyüklüğüyle ilgili Kandilli’den açıklama

    Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, “Olası Marmara Depremi’nin 7’nin üzerinde olması bekleniyor. Burada önemli olan depreme ne kadar hazır olduğumuz ” dedi.

    17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nin 22. yıl dönümünde Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, özel açıklamalar yaptı.

    “TÜRKİYE’Yİ 476 FARKLI SENSÖRLE 7 GÜN 24 SAAT TAKİP EDEBİLİYORUZ”

    0.2 büyüklüğündeki depremleri bile tespit edebildiklerini söyleyen Prof. Dr. Haluk Özener, “1999 depremi sırasında bizim sadece 30 tane deprem izleme istasyonumuz vardı. Dolayısıyla depremi belli bir büyüklüğe kadar tespit edebiliyorduk. 1999 depremi sonrası gerçekleşen projelerle bugün Türkiye’yi 476 farklı sensörle 7 gün 24 saat takip edebiliyoruz. Aynı zamanda Marmara bölgesinin deniz tabanına yerleştirmiş olduğumuz sismik istasyonlarla 0.2 büyüklüğündeki depremleri dahi tespit edebiliyoruz. Aynı zamanda GPS gözlem istasyonlarımız var. O istasyonlarla yer kabuğundaki hareketleri milimetre hassasiyetinde tespit ederek, hangi faylarda ne kadar enerji biriktiğini ve ne büyüklüğünde depremler olabileceğini ön görebiliyoruz” dedi.

    Depremin ne zaman gerçekleşeceğini söyleme şanslarının olmadığını belirten Prof. Dr. Haluk Özener, “Vatandaşların bizlerden beklentisi depremin nerede ve ne zaman olacağı yönünde oluyor. Ancak biz sadece biriken enerji kapsamında hangi bölgelerde ne büyüklükte deprem olabileceğini söyleyebiliyoruz. Zaman verme şansımız yok. Böyle bir teknoloji dünyanın hiçbir yerinde yok” diye konuştu.

    “ERZİNCAN YEDİSU SEGMENTİ VE DOĞU ANADOLU’DA BAZI BÖLGELER DEPREM TEHLİKESİ ALTINDA”

    Prof. Dr. Haluk Özener, sözlerine şu şekilde devam etti:

    “Diri fay haritasına baktığımızda Türkiye’de 550 civarında aktif fay bulunuyor. Bunlar tespit edilebilen faylar, bir de tespit edilemeyen faylar var. Dolasıyla Türkiye’nin birçok yeri deprem tehlikesi altında. Yani Türkiye’nin herhangi bir yerinde deprem olması sürpriz değil. Ancak kuzey Anadolu fayının 1939 Erzincan depreminden sonra depremlerin batıya doğru bir göçü var. Bu göçün Marmara Denizi’ne kadar geldiği tespit ediliyor. Bir de 1912 Şarköy Mürefte Depremi var. Dolayısıyla aradaki boşluğu bir Marmara Denizi boyunca yaklaşık 130 kilometrelik bir alanda sismik boşluk olarak değerlendirebiliyoruz. Erzincan Yedisu segmenti ve Doğu Anadolu’da bulunan belli bölgeleri uzun süredir deprem üretmiyor. Bu bölgelerin deprem tehlikesi altında diyebiliriz.”

    “TÜRKİYE’NİN DEPREME YÜZDE YÜZ HAZIR OLAN BİR ÜLKE OLDUĞUNU SANMIYORUM”

    Türkiye’de 7’nin üzerinde deprem üretebilecek fayların bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Haluk Özener, “Olası Marmara Depremi’nin 7’nin üzerinde olması bekleniyor. Burada önemli olan depreme ne kadar hazır olduğumuz. Bu noktada hem vatandaşa hem de karar vericilere önemli yollar düşüyor. Türkiye’nin depreme yüzde yüz hazır olan bir ülke olduğunu sanmıyorum. Ancak deprem olduğunda dünyanın en gelişmiş ülkesi de olsa can ve mal kayıpları olabiliyor. Aynı zamanda vatandaşlarımızda bilinç olarak bir eksiklik var. Çünkü kaderci bir milletiz. Hep ‘Allah korusun’ deriz ama Allah’ta insana bir akıl vermiş. Allah’ın vermiş olduğu bu aklı da kullanmamız lazım” ifadelerini kullandı.

    “DEPREMİN HAVA OLAYLARIYLA BİR ALASI YOK”

    Depremle ilgili doğru bilinen yanlışları sıralayan Prof. Dr. Haluk Özener, “Depremler genelde doğa olaylarına bağlanıyor. ‘Hava deprem havası, güneş tutulması ya da ay tutulması oldu deprem olacak’ gibi söyleyenler doğru değil. Yani doğa olayı oldu diye deprem olmuyor. Zaten depremler kendi kendine oluyor. Bir de ‘küçük küçük depremler olduğunda fay hatları rahatlıyor’ deniliyor. Bu durum teorik olarak doğru, ancak pratikte bu durum mümkün değil. Çünkü her depremin arasında 32 kat enerji farkı var” dedi.

    “HER YIL 25 BİN DEPREM KAYDI ALIYORUZ”

    Prof. Dr. Haluk Özener, “Merkezimiz tarafından Türkiye ve yakın çevresinde olan deprem sayılarına baktığımız zaman günde 80 ila 100 tane deprem oluşuyor. 2017 senesinde deprem sayılarında bir artış söz konusu. 2017 yılında toplam 36 bin deprem olmuştu. Her yıl biz deprem izleme sistemimizin genişlemesiyle 25 bin deprem kaydı yapıyoruz. Bu da çok ciddi bir sayı. 2021 yılının ilk 6 ayında ise bu sayı 16 bin civarında. Bu yılın sonuna kadar bu sayının 25- 30 bin civarlarına yaklaşacağını ön görüyoruz” diye konuştu.

    “BİRÇOK ÜLKEYE TSUNAMİ SERVİS SAĞLAYICISI OLARAK ACİL DURUM MESAJI GÖNDERİYORUZ”

    Tsunami alanında yaptıkları çalışmaları da anlatan Prof. Dr. Haluk Özener, “Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü 1968 yılında kuruldu. 1894 Büyük İstanbul Depreminin ardından 2. Abdülhamid’in İtalya’dan getirttiği cihazlarla deprem gözlemleri yapmaya başladık. Dünya üzerindeki sayılı deprem merkezlerinden biriyiz. Amerika’dan önce bu işe başladık. Yani 127 yıldır biz bu depremleri gözlemliyoruz. 2012 yılında tsunami konusunda da çalışmalara başladık. 2017 yılında tsunami alanında akredite olduk. Akredite olmak demek, sadece Türkiye için değil, Ege Akdeniz, Karadeniz ve bağlantılı denizlerde tsunami servis sağlayıcısı olmak demek. Denizlerde olan beş buçuk büyüklüğündeki bir depremden sonra biz AFAD’a ve bize abone olan bütün ülkelere acil durum mesajı gönderiyoruz. Bu mesaj için 25 deniz seviyesi gözlem istasyonundan veri alıyoruz” ifadelerini kullandı.

  • “Son çeyreğe girdik” İstanbul’a deprem uyarısı

    “Son çeyreğe girdik” İstanbul’a deprem uyarısı

    Büyük kayıplara neden olan 17 Ağustos Marmara Depremi’nin 22’nci yıl dönümünde açıklamalar yapan Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFAM) Müdürü ve inşaat mühendisi Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, “1999 depreminden sonra, 30 yıl içinde büyük bir deprem bekliyoruz deniyordu, üzerinden 22 yıl geçti. Yani İstanbul depreminde son çeyreğe girdik. 8 yıl içinde büyük bir deprem olma olasılığı yüzde 64’tür. Ama hala yapılarımız sağlam değil. İstanbul’un yapı stoku S.O.S. veriyor, çürük” dedi.

    17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin üzerinden 22 yıl geçti. İzmit Gölcük merkezli 7,4 büyüklüğünde gerçekleşen depremde, 17 binden fazla kişi hayatını kaybetti, on binlerce kişi yaralandı. Büyük kayıplara neden olan felaketten 200 binin üzerinde ev ve işyeri etkilendi.

    İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFAM) Müdürü ve inşaat mühendisi Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 22’nci yıl dönümünde, deprem riskine ilişkin alınması gereken önlemleri sıralayarak, kentsel dönüşümün önemine dikkat çekti.

    İSTANBUL’UN YAPI STOKU HALA S.O.S. VERİYOR

    İstanbul depreminde son çeyreğe girildiğini vurgulayan Prof. Dr. Altan, “Çünkü 1999 depreminden sonra İstanbul’da 30 yıl içinde büyük deprem olma olasılığı yüzde 64’tür. Gölcük depreminin üzerinden 22 yıl geçti, 8 yıl kalmış. Deprem olmadan önce alacağımız en önemli önlem yapı güvenliğidir. İstanbul’un yapı stoku hala S.O.S. veriyor, çürük. Çünkü 2000 yılından önce yapılan binalar çok fazla ve o yapılarda insanlar yaşıyor” diye konuştu.

    700 BİN BİNANIN KENTSEL DÖNÜŞÜME GİRMESİ GEREKİYOR

    İstanbul’da 700 bin binanın kentsel dönüşüme girmesi gerektiğini aktaran Prof. Dr. Altan, “Şu anda 75 bin binanın kentsel dönüşümle yenilendiğini görüyoruz. Kentsel dönüşümde yerimizde sayıyoruz, ivme kazandırmak lazım. Devletimiz süreci biraz hızlandırmalı, vatandaş ise binalarını yenilemeye gitmelidir. Büyük depremin üzerinden 22 yıl geçti, yapılarımız sağlam değil. Depreme karşı dayanıklı bina sayımız az” ifadelerini kullandı.

    ANALİZİNİ YAPTIĞIMIZ BİNALARIN YÜZDE 95’İ ÇÜRÜK

    Yapıların bir an evvel ya güçlendirilmesi ya da yıkıp yeniden yapması uyarısında bulunan Prof. Dr. Altan, “Üniversitemizin inşaat laboratuvarında deprem performans analizleri yapıyoruz. Bize Küçükçekmece, Bağcılar, Esenler gibi ilçelerden gelen bina örneklerinden neredeyse yüzde 95’i çürük çıkıyor. Bu binalar 2000 yılı öncesinde yapılmış ve genelde 5 ilâ 9 katlı. Kişiler, özellikle 2000 yılı öncesinde yapılan binaları son çıkan deprem yönetmeliğine uygun mu diye kontrol ettirmelidir. Yoksa depremi evde karşılayamayız” dedi.

    BÜYÜKÇEKMECE, AVCILAR, PENDİK RİSKLİ İLÇELER

    Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, “Büyükçekmece’den başlayarak özellikle Avcılar, Küçükçekmece depremden en çok etkilenecek ilçelerdir. Sonra Kadıköy, Üsküdar, Kartal ve Pendik’e kadar giden güzergahta eski yapı stoku var. Fayın Adalar ve Silivri tarafında kilitlendiğini biliyoruz. Özellikle bu ilçelerde yaşayanlar yapılarını kontrol ettirsin. 2000 yılı öncesinde yapılan binaları artık silmek gerekir” diye konuştu.

    DEPREMİN 7-7,5 BÜYÜKLÜĞÜNDE OLMASI BEKLENİYOR

    1 milyona yakın binanın etkileneceğini söyleyen Prof. Dr. Altan, “İstanbul depreminde merkez üssünün Adalar ya da Silivri olacağını tahmin ediyoruz. Adalar’da meydana gelirse 7, Silivri’de ise 7-7,5 büyüklüğünde bekliyoruz. Bu depremden sadece İstanbul değil bütün Marmara Bölgesi etkilenecek. Yani 30 milyonluk bir nüfustan bahsediyoruz. 70 bin civarında binanın ağır hasar alacağını, toplamda 1 milyona yakın binanın depremden etkileneceğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.