Etiket: Marmara

  • AFAD’dan Marmara için çadır ve konteyner hazırlığı

    AFAD’dan Marmara için çadır ve konteyner hazırlığı

    Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Marmara Bölgesi’ndeki afetlere hazırlığını sürdürüyor.

    AFAD’ın sosyal medya hesabından, İstanbul Silivri Lojistik Deposu’na ilişkin paylaşımda bulunuldu.

    Olası afet ve acil durumlar sonrasında geçici barınma ihtiyacının en kısa zamanda karşılanması amacıyla, içinde temel barınma ve yaşam malzemelerinin yer aldığı AFAD lojistik depo ağının geliştirilmeye devam ettiği vurgulandı.

    Paylaşımda,

    “Bu kapsamda ülke genelinde nüfus, afetsellik, altyapı ve ulaşım gibi faktörler analiz edilerek 81 ilimizde oluşturulan lojistik depolara ek olarak, Marmara Bölgemizdeki afetlere hazırlık sürecine katkıda bulunacak Silivri Lojistik Depomuzda, 59 bin çadır ve 5 bin 628 katlanabilir konteyner stoku oluşturuldu. Afetlere hazırlık, geleceğe hazırlıktır.” ifadelerine yer verildi.

     

    https://twitter.com/AFADBaskanlik/status/1693555972969476494

  • Marmara Denizi için fırtına uyarısı

    Marmara Denizi için fırtına uyarısı

    Meteoroloji Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamada, Marmara’da rüzgarın yarın öğle saatlerinden sonra doğu ve kuzeydoğudan 6 ila 8 kuvvetinde (50-75 km/saat) fırtına şeklinde eseceği belirtildi.

    Aynı gün gece saatlerinde etkisini kaybetmesi beklenen fırtına nedeniyle ulaşımda aksamalar yaşanmaması için tedbirli olunması istendi.

  • Marmara Denizi’nde tehlike çanları

    Marmara Denizi’nde tehlike çanları

    Marmara Denizi alarm veriyor.

    Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün verilerine göre Marmara Denizi’nde, Karadeniz suyunun bulunduğu ilk 30 metrelik tabakada oksijen değeri litrede 8-9 miligram olarak ölçülürken, 30 metreden itibaren başlayan Akdeniz suyunda 1 ila 2 miligrama, denizin tabanından itibaren 300 metreye kadarki tabakada ise 1 miligramın altına düşüyor.

    ODTÜ’nün Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yürüttüğü Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) Projesinin Doğu Marmara’daki Çınarcık Çukuru’nun derin suları için derlediği uzun yıllar verilerine göre, 1980’lerde litrede 2 miligramın üstünde seyreden oksijen değerleri, bugün litrede 0,5 miligramın altına inmiş durumda.

    ODTÜ’nün Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile yürüttüğü Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) Projesinin Doğu Marmara’daki Çınarcık Çukuru’nun derin suları için derlediği uzun yıllar verilerine göre, 1980’lerde litrede 2 miligramın üstünde seyreden oksijen değerleri, bugün litrede 0,5 miligramın altına inmiş durumda.

    ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Yücel, oksijenin belli bir sıcaklık ve tuzluluk düzeyinde daha az miktarda çözündüğünü, özellikle dip sulardaki oksijenin, son 30-35 yılda eşik değerlerin altına indiğini söyledi.

    Yücel, “Son durumda Doğu Marmara’da dip suları neredeyse oksijensiz. Son yıllarda oksijensizleşme giderek yüzeye doğru dayanmış durumda ve oksijen seviyesi 25-30 metreden sonra litrede 2 miligramın altında.” dedi.

    Deniz suyundaki oksijen değerinin litrede 2 miligramın altına düşmesinin, ticari balık türlerinin çoğunun bu suda yaşayamayacağı ve kaçacağı anlamına geldiğini vurgulayan Yücel, oksijene sadece balıkların değil, solunum yapan, besin zincirinde önemli yeri olan zooplanktonların da ihtiyacı olduğunu ve bunların yaşam alanlarının küçüldüğünü kaydetti.

    Marmara’ya ait canlıların veya burayı göç yolu olarak kullanan türlerin habitat alanlarının da çok daraldığı tespitini paylaşan Yücel, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Oksijen azlığının sebebi her şeyden önce kirlilik. Zararlı alg patlamaları ile kirlilik iç içe geçiyor ve oksijen azlığı da daha fazla kirlilik oluşturuyor. Bu yolun sonu; kötü kokan, yüzerken kolunuzu bile göremeyeceğiniz, renk değişimlerinin olduğu, enfeksiyona yol açabilecek müsilaj tabakaları gibi çürümeye başlamış organik tabakalar olabilir. Değişim hala sürüyor ve bu değişimin sonu maalesef saydığımız şeyler. Kirliliğin boyutu Karadeniz’in en az 2 katı. Sistem sürekli bunu içinde biriktiriyor, bu birikim içeride dönüyor ve yeni alg patlamalarını destekliyor.”

    Oksijen azalmasının hidrojen sülfür oluşumuna neden olacağına dikkati çeken Yücel, “Hidrojen sülfür her şeyden önce ölüm anlamına geliyor. Bu, artık denizin bozulmasının son noktası. Kötü koku, balık çiftlileri gibi denizdeki ekonomik aktivitelerin zarar görmesi, denizden elde ettiğimiz birçok servisin kaybı anlamına gelir. Turizmden akuakültüre kadar her şey etkilenir, biter.” ifadelerini kullandı.

    ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu, Marmara Denizi’nin fiziksel ve ekolojik olarak birbirinden çok farklı olan Akdeniz ve Karadeniz sularının geçiş noktası olması ile sosyoekonomik açıdan çok önemli olduğunu belirtti.

    Konumu ve yapısı itibariyle hassas olarak nitelendirdiği Marmara Denizi’nde tarih boyunca çok fazla insan baskısı yaşandığını, bu baskıların da giderek arttığını bildiren Salihoğlu, “En yüksek olanlar, kirlilik ve balıkçılık baskısı. İklim değişikliği baskısı da çok yoğun, bu zaten global bir baskı ve Marmara’da da çok şiddetli hissedilmekte.” diye konuştu.

    Marmara Denizi’nde Karadeniz’in etkilerinin çok fazla görüldüğünü dile getiren Salihoğlu, Tuna Nehri’nden gelen kirliliğin kontrol altına alınmasıyla bu baskının azaldığını, buna karşılık denizi çevreleyen şehirlerin baskısının çok arttığını aktardı.

  • Marmara’ya ve Boğaz’a kirlilik akıyor

    Marmara’ya ve Boğaz’a kirlilik akıyor

    Anadolu Yakası’ndaki bazı derelerin yaydığı kirlilik ve kötü koku sıcaklarla birlikte arttı. Siyaha dönüşen deredeki suyun denize aktığı noktada Boğaz’ı seyretmek için kıyıya gelenler, aldıkları kötü koku nedeniyle bekleyişlerini kısa tutarak geri dönmek zorunda kalıyor. İnsanlar sıcakların artmasıyla kokunun daha da hissedilmesinden şikayet ediyor.

    Anadolu Yakası’ndan Boğaz’a dökülen, Üsküdar ve Beykoz sınırındaki Küçüksu ve Göksu derelerinde durum Bekar Deresi’ndeki gibi olmasa da buradaki su da koyulaşırken yer yer çamur renginde akıyor.

    Maltepe ilçesinden Marmara Denizi’ne dökülen Dragos Deresi’nde de yaşanan kirlilik ve kötü koku özellikle sahilde yürüyüş ve piknik yapanlar ile bisikletle dolaşanları rahatsız ediyor.

    Sahilde arkadaşlarıyla bisiklet turu yapan bir gençler, dereden kanalizasyon geçtiğini bildiklerini, kötü koku nedeniyle mide bulantısı yaşadıklarını dile getirdi.

    Sahilde yürüyüş yapan Bekir Demirdöğen gezmeye geldiğinde kötü koku nedeniyle burnunu kapatmak zorunda kaldığını anlatarak “Duyarlı insanların buraya el atması gerekiyor. Sadece burası değil. Boydan boya birkaç yer de böyle. Gerçekten çok rahatsız oluyoruz.” diye konuştu.

    Denize girmek için havlusuyla gelen Emre Değirmenci ise kanaldaki bu kokuyu alınca daha uzak bir noktada yüzeceğini belirterek “Bu şekilde suyun direkt buraya verilmesi… İki ay sonra yine müsilajdır, bilmem nedir. Buna bir ıslah yapılması lazım.” ifadesini kullandı.

    Kirliliğin arıtmanın olmayışından kaynaklandığını söyleyen Değirmenci, “Amacım kimseyi kötülemek değil. Bunu görünce, bu adamlar çalışmıyor, açık ve net. Çalışılsa burası böyle olur mu? 2023 yılındayız. Bakın ne güzel parklar yapılmış ama bu parkın içinde böyle bir dere olmaz.” değerlendirmesini yaptı.

  • Marmara için ‘yüksek sıcaklık’ uyarısı

    Marmara için ‘yüksek sıcaklık’ uyarısı

    MGM İstanbul Bölge Tahmin ve Erken Uyarı Merkezi’nce yapılan açıklamada, 19 Temmuz Çarşamba günü, öğle saatlerinden itibaren bölgenin sıcak hava dalgasının etkisine gireceği, sıcaklıkların bölge genelinde mevsim normallerinin 3-8 derece üzerine çıkmasının beklendiği bildirildi.

    Çarşamba gününden itibaren hava sıcaklıklarının İstanbul’da 32-35, Edirne’de 38-41, Kırklareli’de 35-39, Tekirdağ’da 33-36, Kocaeli’de 37-39, Sakarya’da 35-37, Yalova’da 31-33 derece civarında seyredeceği tahmin ediliyor.

    Mevsim normalleri üzerindeki sıcaklık nedeniyle 11.00 ile 16.00 saatleri arasında, yaşlılar, çocuklar ve kronik rahatsızlığı olanların sıcak çarpmasına karşı dikkatli ve tedbirli olmaları istendi.

     

  • Marmara’daki rafting parkuru yaz sezonuna hazır

    Marmara’daki rafting parkuru yaz sezonuna hazır

    Bursa’da Orhaneli Belediyesi tarafından 2020 yılında hizmete açılan 8,5 kilometrelik Orhaneli Kocasu Rafting Parkuru yaz sezonunun açılmasıyla birlikte misafirlerini ağırlamaya başladı. Özel olarak hazırlanmış 12 rapitten oluşan parkurun tamamlanma süresi 45-60 dakikayı buluyor. 6 kişilik botların indirildiği Kocasu Deresi’nde rafting yapmanın keyfini süren adrenalin tutkunları, hep birlikte heyecanlı anlar yaşıyor.


    Kocasu Rafting Parkuru 2020 yılından bu yana 15 bin kişiyi ağırladı

    Bursa ve Orhaneli ilçesi adına önemli bir yatırım olduğunu belirten Orhaneli Belediye Başkanı Ali Aykurt, “Marmara’nın tek rafting parkuru Bursa’nın Orhaneli ilçesinde. Gerçekten bu rafting parkuruyla Bursa’mıza çok büyük bir değer kattığını düşünmekteyim. Turizm anlamında hem ilçemiz hem de Bursamız adına önemli katkıları olan bu rafting parkuru çok iyi düzeyde devam etmekte. 2020 yılında rafting parkurumuzu açmış olduk. 2020 yılından bu güne 15 bin kişi gelip burada bu sporu gerçekleştirmiş oldu. Marmara Bölgesi’nin en büyük akarsuyu olan Kocasu Deresi’ni bizde ilçemiz adına değerlendirmiş olduk” şeklinde konuştu.


    Gençler spora teşvik edilmesinin yanı sıra ek gelir sağlıyor

    Yapılan sportif faaliyetlerin yanı sıra rafting parkurunda çalışan öğrencilerin, eğitimleri devam ederken ek gelir sağladığını söyleyen Aykurt, “Burada bir taraftan sportif faaliyetler yürütüyoruz, diğer yandan da gençlerimizin gelir kaynağı haline geldi. Özellikle üniversiteli ve lise son sınıfta okuyan gençlerimizin rehberlik eğitimini aldıktan sonra hem burada bu sporu yapmaları hem de gelen misafirlerimize bu sporu yaptırarak karşılığında bir ücret kazanmaları eğitimleri devam ederken ekonomik özgürlüklerini kazanmaları noktasında da çok önemli bir eylem gerçekleştirmiş olduk” dedi.


    Yabancı turistlerin yeni gözdesi

    Bursa’ya gelen yabancı turistlerin uğrak noktası haline geldiğini belirten Aykurt, “Bursamıza gelen yabancı turislerin birçoğu buraya ziyarete gelmekteler. Özellikle Kuveyt, Lübnan, Katar gibi ülkelerden bunun yanında Almanya, İsviçre, Fransa gibi birçok ülkeden burayı ziyaret eden insanlarımız oldu. Rafting parkuru ile bir anlamda Bursa’dan Orhaneli’ye bu ziyaretçileri çekmiş olduk” dedi.


    “Hem eğlenebilecekleri hem de dinlenebilecekleri bir yer”

    Gelen ziyaretçilerin rafting sporunun yanında birçok aktivite yapabileceklerini söyleyen Başkan Aykurt, “Bursa’ya 48 kilometrelik bir uzaklıktayız. Tüm Bursalı hemşehrilerimi rafting sporunu yapmaya davet ediyorum. Gerçekten önemli bir spor ve herkesin bu heyecanı yaşaması gerekiyor. Bu nedenle tüm hemşehrilerimizin burayı ziyaret etmelerini arzu ediyorum. Tabi burada rafting parkurunun yanında bungalov evlerimiz var. Doğal yaşam ve spor merkezimiz, restoranımız var. Hem eğlenebilecekleri hem de dinlenebilecekleri bir yer burası. Doğanın bütün güzelliklerini yaşayacaklar. Orhaneli ilçemiz doğanın ve doğal insanların şehri. Bu motto ile ilçemize daha büyük güzellikler katmaya devam edeceğiz. Burada tüm hizmetleri veriyoruz. Güvenlik açısından kask, yelek başta olmak üzere her şey mevcut. Bunun yanında şortundan ayakkabısına kadar ziyaretçilerimize eksiksiz hizmet sağlıyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Hava sıcaklıkları artıyor

    Hava sıcaklıkları artıyor

  • “Marmara’da 6.5’in üzerinde deprem olmaz”

    “Marmara’da 6.5’in üzerinde deprem olmaz”

    Kahramanmaraş merkezli yaşanan iki büyük depremin ardından gözler Marmara’da yaşanacak İstanbul ve birçok ili etkileyeceği düşünülen depremlere çevrildi. Konu hakkında açıklama yapan bazı uzmanlar yaşanılacağı düşünülen Marmara depreminin 7’nin üzerinde bir büyüklüğe sahip olacağını savunurken Maden Teknolojisi ve Yer Bilimleri Uzmanı Serkan İçelli, bu açıklamalara katılmadığını ve 6.5 büyüklüğünün üzerine çıkmayacağını söyledi.


    “Çınarcık, Adalar fayı ve Marmara çukurunda deprem bekliyorum”

    İçelli, yaşanılması düşünülen Marmara depreminde Çınarcık ve Adalar fayında 6.4, Marmara çukurunda ise 6.5 büyüklüğünde deprem beklediğini söyleyerek, “Marmara’da çoklu yırtılma beklemiyoruz. Çoklu yırtılma dediğimiz segmentler arasında çoklu yırtılmadan dolayı 7.4, 7.8’e kadar deprem üreteceğini söyleyen uzmanlarımız var. Fakat ben bu görüşlere katılmıyorum. Burada ki üst kabuğunun çok sert olması ve 10 kilometre derinlikteki zeminin zayıf olmasından dolayı sürünme devam ediyor. Alttan süründüğü için de bu enerji azalıyor. Yaklaşık 200 yıllık sismiste çok sık devam ettiği için burada herhangi bir 7 büyüklüğünde deprem enerjisi yok. Bu yüzden kıyamet senaryosu çizmeye gerek yok. Biz Çınarcık ve Adalar fayı üzerinde 6.4 büyüklüğüne kadar bir deprem bekliyoruz. Yine orta Marmara çukurunda da ise 6.5’e kadar bir deprem olur. Fakat bu büyüklüklerin üzerinde olmaz” şeklinde konuştu.


    Tsunamiye dikkat

    İçelli kıyı şeritli ilçelerin tsunamiden etkileneceğini belirterek, “Bu depremler çok yakın zamanda mı uzak zamanda mı olur kimse bilemez. Bildim diyenlerde yalan söyler. Yer altında düşey atımlı bir fayın oynaması durumunda özellikle Büyükçekmece ve Küçükçekmece gibi kıyı şeritli ilçelerimizi çok etkileyecektir. Yalova ve karşısında ki kıyıları depremin ardından tsunami etkileyecektir” ifadelerini kullandı.

    “Tarih verenlere itibar etmeyin”

    İçelli, vatandaşların deprem yaşanacağı tarihleri ortaya atan şahıslara itibar etmemesi gerektiğini söyleyerek, “Önemli bir konu ise malum depremden önce bildiğini söyleyenler var. Bunlara itimat etmeyin” dedi.

  • Marmara’da hamsi kirliliğe takıldı

    Marmara’da hamsi kirliliğe takıldı

    Marmara Denizi’ndeki kirlilik hamsilerin yeterince beslenememesine neden oldu.

    Tarım ve Orman Bakanlığı, ekosistemin korunması amacıyla 21 Şubat’tan itibaren Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale boğazlarındaki hamsi avcılığının durdurulmasına karar verdi.

    Kararın gerekçesinde; hem gözlem ve denetimlerde hem de araştırma kuruluşlarının izleme çalışmalarında, Marmara Denizi ile İstanbul ve Çanakkale boğazlarında avlanan ve yasanın izin verdiği boy uzunluğu kriterlerini taşımayan hamsilerin oranında artış ve et verimliliklerinde düşüklük tespit edildiğine vurgu yapıldı.

    ”BALIKLAR ÇOK ZAYIF”

    Kararı olumlu karşılayan uzmanlardan İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Balıkçılık ve Su Ürünleri İşleme Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Firdes Saadet Karakulak yaptığı değerlendirmede, son dönemde avlanan balıkların çok zayıf olduğuna dikkati çekti.

    Marmara Denizi’nin ekosisteminde değişiklikler olduğunu ve balıkçılığın mutlaka azaltılması gerektiğini kaydeden Karakulak, “Ekosistemin kendi kendine yenilenmesini beklemememiz lazım. Bütün Marmara Denizi’ndeki insan kaynaklı baskıların azaltılması, deniz kirliliğine yol açan arıtma sistemlerinin ileri biyolojik sistem olması lazım.” dedi.

    BOY TUTSA DA KİLO TUTMUYOR

    İlk üreme boyları dikkate alınarak her balık için avlanma boyu saptandığı ve hamsi için bu boyun 9 santimetre olduğu bilgisini veren Karakulak, “Şu anda avlanan hamsilerin boyları 9 santimetrenin üstünde olmasına rağmen çok zayıflar, kondisyonları çok düşük, bu da yeterince beslenemediklerini gösteriyor. Ekosistem bozuldu, artık balıklar kaliteli planktonla beslenemiyor.” ifadelerini kullandı.

    İklim değişikliğinin etkisine de değinen Karakulak, şunları söyledi:

    “Sular git gide ısınıyor, canlıların adaptasyonu farklı, her canlı buna uyum sağlayamıyor. Küçük palejik balıklar, hamsi, istavrit gibi balıklar planktonla besleniyor. Onların tercih ettiği türler var, bunlar bozulan ekosistemden dolayı azaldı. Onun yerine ötrofikasyona dayanıklı ama balık açısından besin kalitesinin daha düşük olduğu plankton grupları arttı. Hamsiler şu an Marmara Denizi’nde yeterince beslenemiyor.”

    ”KİRLİLİĞİN AZALTILMASI LAZIM”

    Marmara Denizi’nin bozulan ekosisteminde denizanalarının aşırı artış gösterdiğinin ve denizanalarının besin açısından balıklara rakip olduğunun altını çizen Karakulak, balıkların yeterince beslenememesinde bu durumun da etkili olduğunu anlattı.

    Tarım ve Orman Bakanlığının hamsi avlama yasağının doğru bir karar olduğu yorumunu yapan Karakulak şöyle devam etti:

    “En azından balıklar deniz ortamında bırakılırsa, gelecek yıl kendilerini toparlayabilirler. 0-1 yaş küçük balıkların da avlandığı söyleniyor. Onları korumak açısından böyle bir karar alındı. Aslında Marmara Denizi’nde balıkların geneli için sıkıntı var. Av miktarlarının seneler içinde düştüğünü görüyorsunuz. Bütün balıklarda; palamut, lüfer, istavrit, kefal, sardalya, dil, pisi, hepsinde bir düşüş söz konusu. Bu bozulan sistemde öncelikli olarak kirliliğin azaltılması lazım.”

    Deniz canlılarının stres altında olduklarını ve stokların giderek azaldığını aktaran Karakulak, alınabilecek önlemleri şöyle sıraladı:

    “Endüstriyel balıkçılığı kısıtlamamız lazım, Marmara Denizi’nde trol balıkçılığı yasak, gırgır balıkçısı da istavriti, sardalyayı, hamsiyi yoğun bir şekilde avlıyor. O yüzden sınırlamaların getirilmesi, avcılıkta mutlaka kota sisteminin olması lazım. Bir teknenin avlayacağı miktarı belirlememiz gerekiyor. Maalesef bu uygulamalar olmadığı için denize çıkan balıkçımız aşırı avcılık yapıyor, bu da stokların daha da azalmasına yol açıyor. Gırgır balıkçıları sadece Marmara Denizi’nde değil Karadeniz, Ege ve Akdeniz’de de avcılık yapıyor. Aslında bizim balıkçılıkta az gelişmiş ülkelerle, özellikle Afrika ülkeleriyle ikili anlaşmalar yaparak büyük balıkçılarımızı buraya yönlendirmemiz lazım. Artık tüm dünyada ülkeler kendi balıkçılık filosunu azaltma eğilimindeler.”

    ”BESİN ZİNCİRİNDEKİ BOZULMA TÜR POPÜLASYONUNU ETKİLİYOR”

    İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muharrem Balcı, Marmara Denizi’nin uzun yıllara dayalı kirliliğinin devam ettiğini ifade ederek, “Çevresel koşullarda insan etkisiyle yaratılan, doğal olmayan değişimler, bazı agresif türlerin, rekabetçi türlerin öne çıkmasına sebep oldu. Bu ortamda oluşan stresle bazı hassas, narin türler yok olabilir.” diye konuştu.

    Kirliliğin besin zincirinde bozulmaya neden olabileceğine işaret eden Balcı, şu değerlendirmelerde bulundu:

    “Besin piramidinin temelini oluşturan birincil üreticilerde bir sıkıntı yaşandığı zaman mutlaka üst basamakları etkileyecektir. Bazı mikroorganizmalar aşırı artış gösterdiğinde balıklar için toksik olabilir, kimisinin solungaçlarını tıkayabilir. Zincirin bir halkasında ufak bir değişiklik olsa av ve avcı ilişkilerinde mutlaka kademeli olarak besin zinciri etkilenecektir.”

    İnsan etkisi nedeniyle ekosistemin kırılgan hale geldiğini dile getiren Balcı, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Bazı balıklar üremek için Ege’den Marmara’ya ya da Karadeniz’e doğru göç ederler. Marmara, Çanakkale ve İstanbul Boğazı geçiş ve göç yolu. Buradaki sıkıntılar diğer denizleri etkileyecektir. Besin zincirindeki bozulmanın türlerin popülasyonunu etkilemesi mümkün. Ya ortadan kalkmalarına ya da başka bir yere gidip yerleşmelerine sebep olacak, başka bir yere gidemiyorsa yok olacak.”

  • Marmara Denizi için denetim modeli

    Marmara Denizi için denetim modeli

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca yapılan çalışmalar sonucunda, Marmara Denizi’nde gerçekleştirilen deniz denetim faaliyetlerinin güçlendirilmesi ve bölgeye özgü bütünleşik bir yapı kazandırılması amacıyla “Gemilerden Kaynaklanan Deniz Kirliliği Tespiti Hakkında Yetki Devri Genelgesi”nde düzenleme yapıldı.

    Bakanlık tarafından yayımlanan genelge ile deniz trafiğinin yoğun olduğu İstanbul ve Kocaeli deniz yetki alanında, deniz araçlarının 2872 sayılı Çevre Kanunu hükümlerine uyup uyulmadığının etkin ve uzaktan algılama yöntemleri ile denetlenmesi için Çevre Kanunu’nun 12’inci maddesi uyarınca Türkiye Çevre Ajansı’na yetki verildi.
    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca 2021 yılında Marmara Denizi’nde görülen müsilaj probleminin çözümüne yönelik, bilim adamları ile ilgili kurum ve kuruluşların katılımıyla yapılan çalışmalarla Marmara Denizi’nde gerçekleştirilen deniz denetim faaliyetlerinin güçlendirilmesi ve bölgeye özgü bütünleşik bir yapı ile sağlanması ihtiyacı dile getirildi. Çalışmalarda tüm paydaşlar ile birlikte hazırlanan Marmara Denizi Koruma Eylem Planı çerçevesinde 12’nci eylem planı ile “Türkiye Çevre Ajansı eliyle, Marmara Denizi ile ilişkili tüm havzalardaki denetimler uzaktan algılama, uydu ve erken uyarı sistemleri, insansız hava araçları ve radar sistemleri kullanılarak artırılması” kararı alındı.

    “Türkiye Çevre Ajansı, İstanbul ve Kocaeli’ndeki deniz kirliliği denetimini yapmak üzere yetkilendirildi”

    Bu çerçevede yapılan düzenleme ile belediyenin sorumluluk alanında olan deniz kirliliğinin yoğun olduğu İstanbul ve Kocaeli’ndeki deniz kirliliği denetiminde Türkiye Çevre Ajansı yetkilendirildi. Verilen yetki ile deniz trafiğinin yoğun olduğu Marmara Denizi’nde deniz kirliliği ile mücadele çerçevesinde yapılan düzenleme ile deniz denetim faaliyetlerinin güçlendirilmesi, çevresel olumsuzlukların kontrolünün sağlanması, kirliliğin erken safhada tespit edilerek önlemlerin alınması, her türlü kirliliğin tespit ve takibinin bölgeye özgü bütünleşik bir yapı ile sağlanması hedeflendi.

    “Marmara Denizi İHA’larla izlenecek”

    Türkiye Çevre Ajansınca yapılacak çalışmalar çerçevesinde, deniz sınırları dâhilinde çevrenin korunması ve iyileştirilmesi faaliyetleri için çevresel olumsuzlukların kontrolünün sağlanması, izlenmesi ve takip ile her türlü kirliliğin tespitine yönelik denetimler yapılacak. Havadan, karadan ve denizden 7/24 saat esaslı izleme ve denetimler insansız hava araçları (İHA) ve deniz tekneleriyle sağlanacak. Ayrıca deniz kirliliğinin erken safhada tespiti amacıyla uydu ve radar görüntülerinden yararlanılarak takip-uyarı sistemi devreye alınacak.
    Düzenlemeyle Marmara Denizi Koruma Eylem Planı çerçevesinde hazırlanan ve yürürlüğe konulan Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Eylem Planı ile Marmara Denizinde yoğun olarak görülen kirliliğin giderilmesi ve Marmara Denizi havzasının iyi çevresel duruma ulaştırmak için politika ve stratejilerin belirlenmesi ve uygulanması amaçlanıyor.