Etiket: maske

  • Bursa’da jandarmadan denetimi! 100 bin liradan fazla ceza

    Bursa’da jandarmadan denetimi! 100 bin liradan fazla ceza

    Bursa’da jandarma ekipleri, 455 personelin katılımıyla koronavirüs denetimi yaptı. Ekipler, tedbirlere uymadığı tespit edilenlere toplam 101 bin 667 lira ceza kesti.

    Bursa İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, koronavirüs önlenleri kapsamında berber, güzellik merkezi, alışveriş merkezi, cami, taksi durağı, kafe, kahvehane, kıraathane, toplu ulaşım aracı, masaj salonu, konaklama tesisi, çay bahçesi, mesire alanı, ganyan bayisi, dernek lokali ve pazar alanlarında uygulama yaptı. 118 timden oluşan 455 jandarma personeli ile yapılan uygulamada koronavirüs tedbirlerine uymadıkları tespit edilen iş yerlerine ceza uygulandı. Ekipler, tedbirleri ihlal ettikleri belirlenenlere toplam 101 bin 667 lira para cezası kesti.

  • İnegöl’de maske ve alkol uygulaması

    İnegöl’de maske ve alkol uygulaması

    Bursa’nın İnegöl ilçesinde sürücülere yönelik maske ve alkol uygulaması yapıldı.

    İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerince, Kasım Efendi Caddesi’nde gerçekleştirilen uygulamada maskesi olmayan sürücülere cezai işlem yapılarak maske verildi.

    Alkollüyken araç kullandığı tespit edilen sürücülere ilgili maddeler gereği cezai işlem uygulandı. Bir araç ise trafikten menedildi.

    Uygulamada sürücülere toplam 15 bin lira ceza kesildiği öğrenildi.

  • 4 ay sonra yoğun bakımdan çıktı: Neden herkes maskeli?

    4 ay sonra yoğun bakımdan çıktı: Neden herkes maskeli?

    Türkiye’de koronavirüse ilk yakalanan hastalardan, 73 yaşındaki Oğuz Peker… 4 ay boyunca kesintisiz kaldığı yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren Peker, çok zorlu tedavi sürecini geride bırakıp yaklaşık 5,5 ay sonra taburcu olmanın mutluluğunu yaşıyor. 23 Mart’ta hastalanan Oğuz Peker, 4 ay sonra kendine geldiğinde “Trafik kazası mı geçirdim? Neden herkes maskeli?” diye sordu. Herkesin maskeli olduğu ‘bambaşka’ bir dünyaya uyanan Oğuz Peker, pandemi nedeniyle yaşananları idrak etmekte hayli zorlandığını söylüyor.

    73 yaşında, her gün sabah 9’dan akşam 6’ya dek işinin başında, aktif bir iş insanı olan Oğuz Peker yaşam alışkanlıklarımızı tepeden tırnağa değiştiren yeni tip koronavirüs Peker’i bir başka vurdu. Mart ayında koronavirüs vakalarının yeni yeni görüldüğü ilk günlerde, Oğuz Peker yeni check-up olmuş, hafif bir KOAH başlangıcına rağmen aldığı güzel sonuçlarla yüzü gülmüştü. Türkiye’de ilk kez 11 Mart’ta yeni koronavirüs ile ilgili kamuoyuna resmi açıklama yapıldı ve ertesi gün ise, 73 yaşındaki Oğuz Peker’in sağlık durumu bozulmaya başladı. Bir anda bastıran yoğun halsizlik ve sürekli uyuma isteği dışında ne yüksek ateş ne solunum sıkıntısı vardı. İki çocuğu ve eşinin aklına koronavirüs riski gelmedi. Eve her gün her gün gelen hemşire ile sağlık takiplerini yapılıyordu. Sesi boğulmaya ve genel durumu da kötüye gitmeye başlayınca evde geçen 11 günlük sürenin sonunda hastaneye kaldırıldı.

    4 AY SÜRECEK YOĞUN BAKIM SÜRECİ!

    23 Mart’ta Özel bir hastaneye getirilen Oğuz Peker’e akciğerde buzlu cam görüntüsünden koronavirüs teşhisi konuldu. Hastaneye yatırılan Peker, iki gün sonra da, artık kesintisiz 125 gün yoğun bakım hastasıydı!

    Kızı Özge Peker o günleri şöyle anlatıyor: “Babamı hastaneye getirirken bu kadar uzun ve sancılı bir sürecin bizi beklediğinden haberimiz yoktu. Babamla bir anda iletişimimiz tamamen kesilmişti, anlatılamayacak kadar zor günlerdi. Ülkemiz Kovid-19 ile tek tük karşılaşmış, hiç örnek vaka yoktu. Korkunç bir belirsizlik içerisine girmiştik; sadece doktorlardan gelen direktifler doğrultusunda ailece umutla ama yoğun bir korkuyla bekledik. Babam yoğun bakımdayken annemde de halsizlik oldu, benim de boğaz ve eklem ağrılarım oldu, tat koku hissim gitti; ama annem de ben de çok korktuğumuz için hastaneye gitmeyip kendimizi ayrı evlerde karantinaya aldık. Yoğun bakımda yaklaşık 2 ay babamı hiç göremedik. Her gün telefonda doktorlardan bilgi alıyorduk. Son derece inişli-çıkışlı bir süreçti.”

    Umutlarının tükenmeye başladığı günlerde immün plazma tedavisi haberlerinin kendilerinde çok büyük umut olduğunu belirten Özge Peker “Ama hangi tedavi ile iyileşti onu bilemiyoruz. Tek bildiğim babamı yaklaşık 2 ayın sonunda yoğun bakım camının arkasında uyutulur vaziyette ilk gördüğümde tarifsiz duygular içerisindeydim. Sonra yavaş yavaş iyileşme evresine geçtik” diyor.

    KORONAVİRÜS TÜM ORGANLARDA AŞIRI TAHRİBATA YOL AÇMIŞTI

    Kovid-19 enfeksiyonu Oğuz Peker’in tüm organlarında aşırı tahribata yol açmıştı. Akciğerleri, karaciğeri, böbrekleri başta olmak üzere çoklu organ yetmezliğine yol açarken, boğazından delik açılarak tedavisi devam ediyordu. Yoğun bakım servisindeki tedavide hemofiltrasyon ve çıkışa yakın dönemde ise hemodiyaliz tedavisi görmeye başladı. Yoğun bakımda geçen kesintisiz 4 ayın sonunda nihayet 28 Temmuz’da servis odasına çıkarılırken, ailesinde bayram sevinci yaşanıyordu. Dört aydır yoğun bakımda yatıyor olması nedeniyle kas zayıflamasına bağlı olarak el kol hareketleri ve yürümesi de çok kısıtlanmış olan Oğuz Peker’e servis odasında tedavisinin yanı sıra fizik tedavi uygulanmaya başlandı. Ancak 10 gün sonra kas yırtığına bağlı iç kanama sonucu durumu ağırlaştığından 7 Ağustos’ta yeniden yoğun bakıma alındı. Neyse ki bu kez dört gün sürdü yoğun bakım süreci. 11 Ağustos’ta yeniden servis odasına çıkarıldı.

    “TRAFİK KAZASI MI GEÇİRDİM?! NEDEN HERKES MASKELİ?”

    11 Ağustos’tan itibaren yaklaşık 1 aydır servis odasında tedavisine devam edilen ve durumu her geçen gün iyiye giden, diyaliz ihtiyacı da kalmayan Oğuz Peker’in nöroloji, nefroloji, enfeksiyon ve yoğun bakım hekimlerinin multidisipliner takibinde tedavisi devam etti. Rutin tedavilerinin yanında fizik tedavi de gören Peker’e doktorları ‘survivor’ diyor. Yeniden dünyaya gelmiş gibi hissettiğini söyleyen 73 yaşındaki Oğuz Peker ise gözlerini ‘bambaşka’ bir dünyaya açmanın şaşkınlığını yaşadığını belirterek, kafasında birçok soruyla yeni dönemi anlamaya çalışıyor. Kendine ilk geldiğinde “Trafik kazası mı geçirdim, bana ne oldu? Neden herkes maskeli?” diye sorular sorduğunu, tüm bunların nedeninin koronavirüs enfeksiyonu olduğunu öğrendiğinde inanamadığını söylüyor.

    Yaklaşık 5,5 ay sonra taburcu olan Oğuz Peker ‘Aylardır gecesini gündüzüne katarak beni yaşama döndürmede emeği geçen başta yoğun bakım ekibi olmak üzere tüm doktorlara, hemşirelere, hastane personeline ve bu süreçte dualarını ve desteğini esirgemeyen tüm sevenlerime sonsuz minnet duyuyorum” diyor.

    YOĞUN BAKIM SORUMLUSU PROF. DR. LÜTFİ TELCİ: “ZORLU SÜRECİ EKİPÇE BAŞARDIK”

    Oğuz Peker’in zorlu yoğun bakım tedavisini gerçekleştiren hastanenin Yoğun Bakım Sorumlusu Prof. Dr. Lütfi Telci de, Türkiye’nin ilk koronavirüs hastalarından olan Oğuz Peker’in son derece zorlu geçen yoğun bakım sürecini başarıyla tamamladıklarını, ekip olarak sağlığına kavuşturmuş olmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirterek o günleri şöyle anlatıyor: “Hastamız Oğuz Peker salgının ilk günlerini yaşadığımız dönemde yoğun bakım servisimize alınmıştı. O dönem ülkemizde ve dünyada tedavi protokolleri her gün değişikliklere uğruyordu. Tedavi protokollerinin çok hızlı yenilendiği, gün içinde bile düzenlemeler yapıldığı günlerdi. Aynı zamanda televizyonlarda tedavi önerileri altyazı olarak geçiyor ve her sabah hasta yakınları ile tedavi ilkelerimizin bilimsel dayanaklarını tartışıyorduk. Altyazı bilgilerinin ilklerinden olan “immun plazma” önerisi yapıldığında, “immun plazma” henüz üretilmemişti. Oğuz Beyin yakınları ile bu tedavinin beklentilerini tartışmıştık. Oğuz Bey de sanırım Türkiye’de ilk immun plazma tedavisi yapılan hastalardan biri oldu. İki kez “immun plazma” verdik. Tedavinin yararlı veya zararlı olduğuna ilişkin bir bilgilendirme yapmadık. Zira ilk kez uygulanıyordu. Yaklaşık 1 ay sonra “immun plazma” da gündemden kalktı. Oğuz Bey Kovid enfeksiyonun yol açtığı septik şok, ağır akciğer hasarına bağlı akut solunum yetersizliği ve devamında çoğul organ yetersizliklerinin en ciddi formlarını yaşadı, tedavi sürecinin her günü, her anı sorunluydu ve buna bağlı olarak da tedavi süreci zorluklar altında aşıldı. Bugün başta Yoğun-Bakım ekibimiz olmak üzere hastanemizin tüm hekimleri ve hemşirelerinin nitelikli ve özverili çabaları, ayrıca ailesinin sonsuz destekleriyle Oğuz beyi sağlıkla taburcu etmenin tarifsiz mutluluğunu yaşıyoruz.”

  • Bez maskeler için kanserojen uyarısı

    Bez maskeler için kanserojen uyarısı

    Kuruyemişçi, hırdavatçı, tatlıcı ve daha pek çok dükkanda maske satışı yapılıyor. Koronavirüse karşı korunmada etkili bir rol oynayan maskeleri seyyar tezgahlarda ve çeşitli dükkanlarda görmek mümkün. Ancak uzmanlar merdiven altı olarak tabir edilen yerlerde üretilen maskelerin risk oluşturduğunu ifade ediyor. Özellikle boyalı, desenli bez maskelerin kanserojen madde içerebileceği uyarısı yapılıyor.

    Dünyayı tehdit eden koronavirüs salgınına karşı maske, hayatımızın bir parçası oldu. Virüsten korunmada önemli bir rol oynayan maskeyi takmak artık zorunlu. Durum böyle olunca pek çok yerde cerrahi ve bez maske satılmaya başladı. Kimi meydanlarda seyyar tezgahlarda maske satıyor, kimi çeşitli dükkanlarda tek veya kutu halinde maske satışı yapıyor. Eminönü’ndeki Tahtakale’de kuruyemişçi, hırdavatçı, tatlıcı gibi pek çok dükkanda maske satışı yapılıyor. Uzmanlar merdiven altı olarak tabir edilen yerlerde üretilen maskelerin virüse karşı koruması olmadığını belirterek, bu maskelerin risk oluşturduğunu ifade ediyor. Özellikle nerede üretildiği bilinmeyen ve pek çok yerde satılan boyalı, desenli bez maskelerin kanserojen madde içerebileceği belirtiliyor.

    “ARKADAŞ VASITASIYLA FABRİKADAN ALIYORUZ”

    Tahtakale’de iş kıyafetleri satışı yapılan dükkanın işletmecisi Caner Sancaktar, “Maske satışları her yerde olduğu için biraz düştü. Şu an her yerde var. Kolonyacı, tatlıcı, çantacı herkes satıyor. Biz iş kıyafetleri satıyoruz. Koronavirüs başlamadan önce bizde maske vardı, devamlı bulunuyordu. Biz 11 Mart’tan önce de satıyorduk. Üç katlı telli maske, kutuda 50 tane var. Biz 20 liraya satıyoruz. Fabrika var o fabrikadan arkadaş vasıtasıyla alıyoruz. Şu an 15 liraya, 10 liraya da maske var. Vatandaş için ne kadar ucuz olursa o kadar iyi. 10 liraya da istiyor, 15 liraya da istiyor” diye konuştu.

    “BEZ MASKEYİ AKSESUAR OLARAK TAKIYORUM”

    Tahtakale’de hırdavatçılık yapan ancak dükkanında cerrahi ve bez maske satışı yapan Ali Turan, bez maskelerin aksesuar olarak kullanıldığını söyledi. Turan, “İnsanlar alacakları zaman ürünlerin belgelerini sormaları gerekiyor. Fatura ve belge bulundurmayan yerlerden ürün alınmaması lazım. 3 katlı maske özelliğine dikkat edilmesi lazım. Bez maske de koruyucu olarak satılmıyor. Benim kullandığım bez maskeyi ben korucuyu anlamından ziyade karşı tarafa ulaşmaması için aksesuar olarak takıyorum. Biraz daha şekilli görünüm. Bunun medikal maske olmadığını herkes biliyor. Bunu kullanan insanların çoğu medikal amaçlı olarak kullanmıyor. Bunun içeriğini tam olarak bilmiyoruz ama amacım bende olan hastalığın karşı tarafa ulaşmaması. Bez maskeleri 5 ve 10 lira arasında fiyata satıyoruz” ifadelerini kullandı.

    “MERDİVEN ALTI OLABİLİR ÇOK TERLETİYOR”

    Çift maske takan bir vatandaş da , “Ben maskelerimi Kadıköy’de satılan bir yerden aldım. Eczaneden almadım. Merdiven altı olabilir çok terletiyor. Kalabalığın içine çıktığım için iki tane taktım” diye konuştu.

    Tahtakale’de bir kuruyemişçiden maske aldığını söyleyen Umut Görer, “Buradaki maskeler hakikaten kötü. Hemen yırtılıyor. Benim üç kere maskem koptu ve şu an beşinciyi aldım. Mümkünse kimse eczane dışında almamalı. Yırtıldığı için buradan aldım ve bir kuruyemişçiden aldım. O da direkt yırtıldı. Kesinlikle eczaneden ve güvenilir bir markadan alınması gerekiyor. Otobüse binmem gerekiyordu mecburen aldım. Kuruyemişçi kendi eliyle eldivensiz maskeyi çıkarıp 1 liraya verdi” ifadelerini kullandı.

    “BEZ MASKELERİN BOYALARINA DİKKAT ETMEK GEREKİYOR”

    Türkiye’de üretilen maskeler laboratuvarlarda testlerden geçirilerek standartlara uygun olup olmadıkları kontrol ediliyor. Ancak laboratuvara ulaşmadan satışa sunulan maskeler de var. Ekoteks Laboratuvarı Teknik Müdürü Sevim Razak, test aşamasında iyi değerlerin görüldüğü gibi standartlara uygun olmayan maskelerin de olduğunu belirterek, şunları söyledi:

    “Laboratuvarımızda hem bez hem de cerrahi maskelere standart ve yönetmeliğe uygun olarak bakteri tutuculuğu yani bakteri geçirgenlik testi hem de maskenin ne kadar temiz üretildiğini gösteren şartları gösteren test yapıyoruz. Maske ağzımızda takılıyken ne kadar nefes alabildiğimizi ve ne kadar rahat konuşabildiğimizi gösteren ‘nefes alabilirlik’ testi uyguluyoruz. Üretici firmalarımız ürettikleri ürünleri belgelendirmek için kendi talepleriyle bize başvuruda bulunabiliyor. İyi değerler gördüğümüz gibi standart gerekliliği karşılamayan numunelerle de karşılaşıyoruz. Özellikle maske satın alırken bildiğimiz yerlerden, güvenilir ürünleri satın almaya dikkat etmemiz gerekiyor. Cerrahi maskelerde daha az sıkıntı görmekle beraber özellikle boyalı ve baskılı kumaş ve bez maskelerde çok boyalı ve baskılı olması sebebiyle birkaç saat yüzümüzde kalması sebebiyle sıcaklık ve nem gibi negatif koşulları göz önüne alırsak kanserojen boyalardan ya da alerji yapabilecek bazı boyalardan etkilenebiliriz. Bu maskeleri çocuklarımız da kullanıyor. Bez maskelerin boyalarına dikkat etmek gerektiğinin altını çizmek istiyoruz.”

    “ONAYLANMIŞ ÜRÜNLERİ KULLANMAYA DİKKAT ETMELİYİZ”

    Maskelerin eczanelerden ve güvenilir yerlerden alınması gerektiğini ifade eden Sevim Razak, şöyle devam etti:

    “Mutlaka maske kullanmak zorundayız. Maske artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Bilinen yerlerden, paketlenmiş ürünleri almayı tercih etmeliyiz. Onaylanmış ürünleri kullanmaya dikkat etmeliyiz. Çok baskı ve boyalı numuneleri kullanırken biraz daha dikkatli olmak gerekiyor. Boyalı bez maskelerde numuneler boyanmış ve baskı işleminden geçmiş olarak bize geldiği için bunların ön testlerinin yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Bize başvuru olduğu zaman maske test yönetmeliğine göre oluyor ya da müşteri kendi talebiyle, kendi kriterleri gereği alerjen ve kanserojen madde boya kontrolü yaptırmış olabilir. Bunun haricinde biraz daha dikkatli ve titiz davranmamız gerekiyor.”

  • Yasağa rağmen sokak arasında nişan eğlencesi

    Yasağa rağmen sokak arasında nişan eğlencesi

    İstanbul Büyükçekmece’de, koronavirüs tedbirlerini hiçe sayarak sokakta nişan eğlencesi düzenlediler. Ne maske ne de sosyal mesafenin gözetildiği eğlence cep telefonunu kamerasına yansıdı.

    Koronavirüs salgınında yeni vakalarda yükseliş sürerken düğün, nişan gibi etkinliklere kısıtlama getirildi. İçişleri Bakanlığı tarafından 81 ile gönderilen genelgede, ülke genelinde maskesiz dolaşmak yasaklandı. Tüm alınan koronavirüs tedbirlerine rağmen bazı vatandaşlar kuralları hiçe sayarak Büyükçekmece’de bir ara sokakta nişan eğlencesi düzenledi. Tedbirlerin hiçe sayıldığı eğlencede insanlar dans ederken, sosyal mesafe kuralı hiçe sayıldı. Bazı vatandaşların da maskesiz olduğu görüldü. Kuralların hiçe sayıldığı eğlence bir vatandaş tarafından cep telefonu kamerasıyla kaydedildi.

  • Bursa’dan 20 ülkeye aylık 45 milyon maske ihracatı

    Bursa’dan 20 ülkeye aylık 45 milyon maske ihracatı

    Bursa’nın İznik ilçesinde bir tekstil firması tarafından aylık 45 milyon maske ihraç ediliyor.

    İstanbul merkezli firmanın genel müdürü Tekin Avcı, gazetecilere yaptığı açıklamada, ilçede 20-25 milyon liralık yatırım yaparak 150 kişi istihdam ettiklerini bildirdi.

    Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle her sektörde olduğu gibi tekstilde de sıkıntılar yaşandığını belirten Avcı, “Fakat biz, geçtiğimiz yıllarda zaten maske üretimine başlamıştık. Dolayısı ile pandemi döneminde hiçbir çalışanımızı mağdur etmedik.” dedi.

    Avcı, iki tip ürettikleri maskelerin tamamını ihraç ettiklerini anlattı.

    Günlük üretimlerinin Kn-95 maskede 200 bin, cerrahi maskede 1,5 milyon olduğunu dile getiren Avcı, şöyle konuştu:

    “Afganistan, Hindistan, Kuveyt, Suriye, Suudi Arabistan, Katar, Pakistan gibi başta olmak üzere 15-20 ülkeye sözleşme karşılığında ihracat yapıyoruz. Vatandaşlarımız maske konusunda maalesef eksik bilginin verdiği sıkıntıları yaşıyorlar. Nizami üretilmiş bir maskenin kullanım süresi maksimum 3 saattir. 3 saatten fazla kullanılan maske yarardan fazla zarar verecektir.”

  • Kıbrıs’ta devlet kanalı programlara maskeli çıkma kararı aldı

    Kıbrıs’ta devlet kanalı programlara maskeli çıkma kararı aldı

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) devlet kanalı BRT yönetimi, koronavirüs vakalarında yaşanan artış nedeniyle programlara maskeli çıkılması kararı aldı.

    KKTC’de 1 Temmuz’da koronavirüs (Covid-19) önlemlerinin kaldırılmasının ardından ülkede vaka sayılarında artış yaşandı. Ülkede sıfırlanan vaka sayısı 300’e çıkarken, devlet kanalı BRT’nin yönetimi aldığı tedbirlere bir yenisini daha ekledi. Kanalda programlara çıkan konuklara ve tüm çalışanlara kurum içerisinde maske takma zorunluğu getirildi.

    “HALKA ÖRNEK OLMAK İÇİN BU TEDBİRİ ALDIK”

    DHA’ya açıklama yapan BRT Müdürü Meryem Özkurt, halka örnek olmak için böyle bir adım attıklarını söyledi. Özkurt, “Hem çalışanlarımızın hem de konuklarımızın sağlığını düşünmek zorundayız. Pandemi sürecinde BRT’nin sağlıklı bir şekilde yayınlara devam etmesi hayatidir” diye konuştu.

  • Büyükşehirlerde koronavirüs alarmı!

    Büyükşehirlerde koronavirüs alarmı!

    Sonbahar aylarında artması beklenen koronavirüs vakalarıyla ilgili büyükşehirlerde alarm verildi.

    Denetimler daha da sıkılaştırılacak. Tahminlere göre Ankara’da sayılar azalırken, İstanbul ve Marmara Bölgesi’nde artacak.

    Sonbahar aylarının gelmesiyle koronavirüs tablosundaki rakamlar tırmanmayı sürdürüyor.

    Sağlık Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı özellikle büyükşehirlerde koronavirüsle mücadele için peş peşe koordinasyon toplantıları yapıyor.

    İkinci dalga önlemlerinin masaya yatırıldığı toplantılarda, ilk etapta yasaklar yerine denetimlere ağırlık verilmesi, ceza sisteminin uygulanması gündeme getirildi.

    Cezaların tahsilinde sorun yaşanacağına ilişkin görüşler üzerine formüller geliştirildi.

    Büyükşehirlerde, apartman içi ve site içi görüşmelerin önlenmesi için çalışma yapılıyor.

    Özellikle yaz aylarını farklı kentlerde geçirenlerin, temasının kesilmesinin doğru olacağı değerlendiriliyor.

    DOĞU İLLERİNDE GERİLEME, İSTANBUL VE BURSA’DA ARTIŞ BEKLENİYOR

    Yapılan toplantılarda, yaz hareketliliğinin sona ermesiyle birlikte, taşra kentleri ile doğu illerindeki vakalarda gerileme beklendiği, büyükşehir ve metropollerde artış görüleceği ifade ediliyor.

    Ankara’daki vaka sayısının İstanbul’dan önce yükselişe geçmesinin, kamuda çalışanların sınırlı olan izinleri kullanarak erken dönmesinden kaynaklandığı belirtiliyor.

    Bu nedenle de Ankara’daki vakaların eylül sonunda inişe geçeceği, ekim başında ise Marmara Bölgesinin büyük şehirleri İstanbul ve Bursa’da artış görüleceği sanılıyor.

    Uzmanların değerlendirmesine göre, son günlerde ev içi bulaşların sayısında artış yaşandı.

    İzolasyon ve izolasyon takibinde sorun yaşandığı için karantinadan da beklenen sonuç elde edilemiyor.

    Sağlık Bakanlığı’nca da fark edilen bu zafiyetin giderilmesi için denetimlerin ve cezaların arttırılması planlanıyor. Hafta sonu sokağa çıkma yasakları dahil, diğer yasaklar şu aşamada düşünülmüyor. İleride gelişmelere göre konu değerlendirilecek.

    Çalışmalarda, 65 yaş üstü ile gençleri bir araya getirmemek için formül aranıyor.

    Gençlerin virüsü taşıma oranlarının, 65 yaş üstünde ise ölüm ve yoğun bakıma ihtiyaç oranlarının çok yüksek olduğu belirtiliyor.Bu nedenle, iki yaş grubunun birbiriyle olan temasının kesilmesi, farklı saat uygulamasına gidilmesi, banka, PTT, market gibi alanların farklı saatlerde kullanılması öneriliyor.

    GRİP VE KORONAVİRÜS ÇOK KARIŞACAK

    Dicle Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve CovId-19 Yoğun Bakım Koordinatörü Prof. Dr. Recep Tekin, koronavirüs, grip ve nezlenin 3 farklı virüsün neden olduğu enfeksiyonlar olduğunu ve özellikle grip ve koronavirüsün birbirine karıştırılabildiğini söyledi.

    Özellikle eylül ve ekim ayı ile birlikte artık grip mevsiminin de başladığına dikkat çeken Tekin, “Ateş, öksürük, yaygın vücut ağrısı, halsizlik ve baş ağrısı ikisinde de olabilecek semptomlar ama koronavirüsü gripten ayıran temel özellik solunum sıkıntısı olması. İki hastalığın ayırımını yapabilmemiz için laboratuvar testlerine ihtiyacımız oluyor” dedi.

     

     

     

  • Serinlemek için ıslak maske kullananlara uyarı

    Serinlemek için ıslak maske kullananlara uyarı

    Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Yeşim Taşova, bazı vatandaşların, serinlik vermesi amacıyla maskeyi ıslattıklarını belirterek, bu tip müdahalelerin maskelerin etkinliğini azalttığını, mikroorganizma ve bakterilerin kolay yerleşmesine ortam sağladığını kaydetti. Prof. Dr. Taşova, “Buzluğa da koyuyorlar, keşke işe yarıyor olsa” dedi.

    Geçen hafta Basra alçak basıncının etkisi ile birçok kentte rekor sıcaklıklar yaşandı. Sıcaktan bunalan vatandaşlar da serinlemek için birçok yol denedi. Pandemi süreciyle de birlikte maske takmak zorunda olan vatandaşların maskelerini ıslatarak, hatta buzdolabında bekleterek kullandığı duyumunu aldığını belirten ÇÜ Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Yeşim Taşova, ıslak maskenin kullanılmaması gerektiğini açıkladı. Bu tür kullanımlarda maskenin etkinliğinin azaldığını vurgulayan Prof. Dr. Yeşim Taşova, “Buzluğa da koyuyorlar, keşke işe yarıyor olsa, biz herhalde Adana’da çok tercih ederiz böyle bir olayı. Şimdiki bilgilerimizin ışığında ıslak ortam her zaman mikroorganizmaların, bakterilerin kolay yerleşip, bizi enfekte edebileceği bir yerdir. Biz bu tür kullanımları tasvip etmiyoruz” diye konuştu.

    ‘YERE ATILAN MASKE ÇEVRE SAĞLIĞINA TEHDİT’

    Yere atılan maskelerin ise çevre sağlığı açısından tehdit oluşturduğunu dile getiren Prof. Dr. Taşova, şöyle konuştu:

    “Yere atılan maske ve eldivenler çöp aslında. Gereksiz bir atık oluşturuyor. Onların doğada ne kadar bir sürede yok edildiğini tam bilemiyorum ama gerçekten görüntü de çok çirkin oluyor. Çevre sağlığı için bir tehdit oluşturabilir. Bir kişi dokunduğunda oradan mikroorganizmalar o sekrasyonlarla geçebilir. Evde de normal çöp kutusuna atabiliriz. Yeter ki bir barınaklı kutuda olsun. Elimizi de hemen ardından yıkayalım. En önemlisi bu.”

    ‘ELDİVEN KULLANIMINA KESİNLİKLE KARŞIYIM’

    Eldiven kullanımına kesinlikle karşı olduğuna işaret eden Taşova, eldiven kullanan kişilerin el yıkamadığına dikkati çekerek, “Eldiven kullandığınız zaman elinizi yıkamıyorsunuz. Ama o eldivenle sanki elinizmişçesine her yere dokunuyorsunuz ve her yere dokunduğunuz o eldivenli ellerinizle gözlüğünüzü düzeltiyorsunuz, maskeyi düzeltiyorsunuz, çantanıza dokunuyorsunuz. Sanki o eldiven mikrop tutmuyormuş gibi her yere dokunuyorsunuz. O kadar güzel mikrop tutuyor ki o eldiven. Son derece anlamsız, gereksiz bir uygulama. Eldiven takıldığı zaman el hijyeni uygulanmıyor. Bunun en önemlisi eldiven takmak değil, el hijyenini uygulamaktır” dedi.

  • Evcil hayvan sahipleri dikkat! Kritik uyarı Wuhan’dan geldi

    Evcil hayvan sahipleri dikkat! Kritik uyarı Wuhan’dan geldi

    Salgının ortaya çıktığı Çin’in Wuhan kentinde salgına ilişkin yapılan araştırmada, kentte koronavirüs testi yapılan kedilerden yüzde 10 ila 15’inin hastalığa yakalandığı ortaya çıktı.

    Dünyayı kasıp kavurmaya devam eden ve ı Çin’in Wuhan kentinde başlayan koronavirüs (Covid-19) salgınıyla ilgili araştırmalar sürüyor. Wuhan’daki Huazhong Tarım Üniversitesi araştırmacıları tarafından yapılan çalışmanın sonucunda, evcil hayvanlardaki enfekte olma seviyesinin düşünülenden daha yüksek olduğu ortaya çıktı.

    KEDİLERDEN KAN ÖRNEĞİ ALINDI

    Wuhan’da Ocak ve Mart ayları arasında 100’den fazla kediden alınan kan örneğinin, evcil hayvanların insanlardan virüsü kapmış olabileceğini ortaya çıkardığı ifade edildi. Çalışma kapsamında kan örneği alınan kedilerin yaklaşık yüzde 15’inde Covid-19 antikorları ve yaklaşık yüzde 10’unda da Sars-CoV-2 nötrleştirici antikorlar bulundu. En çok antikora sahip 3 kediye Covid-19’a yakalanmış bir kişinin sahip olduğu ifade edildi.

    ‘EVCİL HAYVAN SAHİPERİ DİKKATLİ OLMALI’

    Araştırmacılar, hastalığı yaymayı önlemek için Covid-19 hastalarının evcil hayvanlarından uzak olarak kendilerini izole etmesi gerektiğini söyledi. Araştırmada, SARS-CoV-2 ile enfekte olmuş kedilerden hiçbirinin semptom göstermediği ancak virüsün evcil hayvanlar için ölümcül olabileceği düşünüldüğü ifade edildi. Bununla birlikte, araştırmacılar, SARS-CoV-2’nin solunum damlacıkları yoluyla kediler arasında bulaşabildiğini ifadede eden, geçen hafta yayınlanan bir araştırmaya işaret ediyor. Araştırmacılar, bu mekanizmanın türler arasında virüs yayıp yaymadığını öğrenmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu söylerken, aynı zamanda veriler yorumlandığında evcil hayvan sahiplerini dikkatli olmaya teşvik etmek için yeterli endişe kaynağı olduğunu ifade etti. Emerging Microbes & Infections dergisinde yayımlanan araştırmanın baş yazarı Meilin Jin’in, “Covid-19 hastaları ile kedi, köpek gibi evcil hayvanlar arasında uygun mesafeyi korumak için önlemler düşünülmeli ve bu yüksek riskli hayvanlar için de hijyen ve karantina önlemleri alınmalıdır” ifadelerini kullandığı belirtildi.