Etiket: midye

  • Midyeden yangın söndürücü toz ürettiler

    Midyeden yangın söndürücü toz ürettiler

    Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr. Hasan Baltaş ve bölümün öğretim üyeleriyle birlikte dünyada ilk olan bir projeye imza atıldı.

    4 yıllık çalışmanın ardından alınan sonuçla birlikte Türkiye’nin yangın söndürücü tozlarda ihracatını azaltabilecek atık malzeme olan beyaz kum midyesi kabuğundan doğal, yerli, milli ve düşük maliyetli yeni yangın boğucu biyolojik toz üretildi.

    Üretilen yangın boğucu biyolojik toz, metal yangınlarının söndürülmesinde eriyerek yapışmaması ve yangın söndürüldükten sonra kolay bir şekilde temizlenmesi ile dikkat çekiyor.


    Çalışma dünyada ilk olma özelliği taşıyor

    Yaptıkları çalışma ile ilgili bilgi veren Prof Dr. Hasan Baltaş, yapılan yangın söndürücü tozun dünyada bir ilk olduğunu belirterek “Biz bu çalışmayı 4 yıldır yapıyoruz. Son noktaya getirdik. Öncelikle Türkiye’nin yangın söndürücü tozlarda yurt dışına bağlı olduğunu biliyoruz.

    Tozun yüzde 95 ithal edildiği için bu da Türkiye ekonomisine büyük bir mali yük getirmekte. Biz bu sorunu çözmek ve kullandığımız malzeme olan atık midye kabuğunu kullanarak biz hem atık sorununu çözmek hem de çevreye döküldüğünde zararlı olduğu için bu sorunu ortadan kaldırmak amacıyla midye kabuğunu kullanarak yeni bir yangın boğucu toz elde ettik.

    Deniz canlısı olan midye kabuğundan bizim tarafımızdan üretildi. O yüzden de dünyada bir ilk olarak nitelendirdik. Fikir olarak da Türk Patent Kurumu’na müracatımızı yaptık, sonuçlarını bekliyoruz. Amacımız, bu ürünü ticarileştirmek ve ülkemize yerli ve milli yangın boğucu toz olarak kullanılarak ithalatın önüne geçmek” şeklinde konuştu.

  • Tonlarca midyeyi avlayıp ihraç ediyorlar

    Tonlarca midyeyi avlayıp ihraç ediyorlar

    Karadeniz kıyısı Kandıra’nın Kefken Limanı’nda tonlarca kum midyesi toplanıyor. Limanı, kum midyesi için günde 11 gemi kullanıyor. Her bir gemi günde 10 ila 20 ton arası kum midyesiyle limana yanaşıyor. Büyük çuvallarla tırlara yüklenen kum midyeleri önce işlenmesi için Çanakkale ve Bandırma’ya gönderiliyor. Ardından başta İtalya, İspanya, Fransa olmak üzere Güney Kore gibi dünyanın pek çok farklı noktasına ihraç ediliyor. Her sene 1 Eylül’de başlayan kum midyesi avlama sezonu 15 Nisan’a kadar sürüyor. Balıkçılar arasında “Cikcik” diye adlandırılan kum midyesi, Türkiye ekonomisine ciddi katkı sağlıyor.

    “Kum midyesi 1987’den beri Karadeniz’de avlanıyor”

    Uzun yıllardır kum midyesi avcılığı yapan Nedim Kaya, “Kum midyesi 1987’den beri Karadeniz’de avlanıyor. Genelde İspanya, İtalya gibi Avrupa ülkelerine ihracatı olan bir ürün. Bu işi yapan 30-40 tekne var. Herkes buradan ekmek yiyor. Kum midyesi kumda yetişen bir ürün. Karadeniz’de, bu sahillerimizde bol miktarda var. Avrupa’nın taleplerini aşağı yukarı karşılıyoruz. Günlük tekne başına 10 ton, 200 çuval kadar avlanıyor. Kefken’de 11 tekneyle avlanılıyor. Karadeniz’de, Sakarya’da, Melenağzı’nda da bu iş yapılıyor. Oralarda da bu işi yapan tekneler var” dedi.

    “Türkiye’ye dolar bazında iyi bir katkısı var”

    Kefken Su Ürünleri Kooperatifi’nde görev yapan Oktay Bayrak ise “Kum midyesi, Kefken’e olduğu gibi ülkemize de büyük gelir sağlıyor. Kefken Limanı’nda 11 tekne çalışıyor. Her tekne günlük 10 ton ile 20 ton arası hesaplandığında günlük en az 200 ton kum midyesi sağlıyoruz. Bunları önce Çanakkale ve Bandırma’ya yolluyoruz. Buralarda işlenip ardından Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor. Türkiye’ye dolar bazında iyi bir katkısı var. İtalya, İspanya, Fransa, Güney Kore gibi ülkelere ihracat yapılıyor” diye konuştu.

    “Balıkçıların dilinde ‘Cikcik’ olarak biliniyor”

    Kum midyesinin özelliğinden ve verimliliğinden bahseden Bayrak, “Kum midyesi Karadeniz’e özgü, kumda oluşan bir midye. Öldüğü zaman kum oluyor. Biz balıkçıların dilinde ‘Cikcik’ diye biliniyor. Kum midyesi, yurt dışından gelerek bilinen bir isim. Her sene 1 Eylül’de başlayıp 15 Nisan’a kadar avlanması serbest. Bu tarih aralığında teknelerimiz denize çıkıp bu madeni tutuyorlar. Tıpkı balıkta olduğu gibi geriye kalan periyotta avlanması yasak. Kotalı bir ürün. Bu da biraz kısıtlanmaya sebep oluyor. Yetkililerimizin kotayı yeniden düzenlemesi çok iyi olur. Hem ihracat açısından da daha iyi olur. Ne kadar çok yakalanırsa o kadar ihracatımız olur diye düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

    “Limanımızın büyütülmesi için gerekli destekleri bekliyoruz”

    Limanın yetersiz kaldığını, büyütülmesi halinde Türkiye ekonomisine daha da iyi katkı sağlayabileceklerini belirten Bayrak, “Liman olarak bu işi karşılayamıyoruz. Limanımız çok küçük. En büyük sorunumuz bu. Bununla ilgili başvurularımız oldu. Limanımızın büyütülmesi için gerekli yerlerden gerekli destekleri bekliyoruz. Bugün limanımızda 11 tekne faaliyet gösteriyor. Limanımız yeterli olsa 50 tekne faaliyet gösterecek. Bu da bizim için, Kefken için, Kocaeli için, Türkiye için büyük bir gelir kaynağı olacak” ifadelerini kullandı.

  • Kaçak midye avcılarına operasyon

    Kaçak midye avcılarına operasyon

    Olay, Gemlik ilçesi Kumla Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü ve jandarma ekipleri kaçak midye avcılarına operasyon düzenledi. Düzenlenen operasyonda jandarma ekipleri, kaçak midye avcılığı yapan 2 kişiyi gözaltına aldı. Kaçak olarak toplanan midyelere ise el konularak denize geri bırakıldı.
    Olayla ilgili tahkikat başlatıldı.

  • 1,5 ton midyeye el konuldu

    1,5 ton midyeye el konuldu

    İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü koordinasyonunda Küçükçekmece Menekşe sahili ve Bakırköy Florya-Yeşilköy sahil hattında kaçak midye avcılığına yönelik denetim yapıldı. Denetimlerde kaçak avlanılan 1,5 ton kara midye ile birlikte ayrıca, 1 midye toplama filesine, 50 kullanılmamış midye çuvalına ve 1 şamandıra da el konuldu. Canlılığını koruyan midyeler, ekipler tarafından tekrar denize bırakıldı.

  • Bursa’da 2 ton sağlıksız midye çöpe döküldü

    Bursa’da 2 ton sağlıksız midye çöpe döküldü

    Bursa Osmangazi Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri, sağlıksız şartlarda saklandığı belirlenen yaklaşık 2 ton midyeyi imha etti.

    Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde çok miktarda çuvallar içinde saklanmış midyelerin olduğu ihbarını alan polis ekipleri, Osmangazi Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleri ile birlikte 155 adet çuvala yüklenmiş yaklaşık 2 ton midyeye el koydu.

    İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü ekiplerinin yaptığı incelemelerde, ele geçirilen midyelerin halk sağlığına uygun olmadığı tespit edildi.

    Sağlıksız ve kaçak yollarla midyeleri toplayan kişilere cezai işlem uygulanırken, midyeler katı atık depolama sahasında imha edildi.

  • Helal mi haram mı? Diyanet fetva yayımladı

    Helal mi haram mı? Diyanet fetva yayımladı

    Diyanete bağlı Din İşleri Yüksek Kurulunun internet sitesinde yer alan bir fetvada, midye, karides, ıstakoz ve kalamar gibi deniz ürünleriyle ilgili, balık sınıfına girmediği için helal olmadığı belirtildi.

    Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulunun internet sitesinde yer alan fetvada, kabuklu deniz canlılarının ve kalamar, kurbağa gibi hayvanların balık sınıfına girmediği, bu nedenle helal olmadığı ifade edildi.

    Kurul, “Yengeç, ıstakoz, karides, kalamar, midye, kurbağa vs. gibi deniz ürünleri yenir mi?” sorusuna şöyle cevap verdi:

    Kur’an-ı Kerim’de, denizden elde edilen yiyeceklerin helal olduğu bildirilmiştir. (Mâide, 5/96; Fâtır, 35/12). Hz. Peygamber de (s.a.s.), “Denizin suyu temiz, ölüsü helaldir.” (Ebû Dâvud, Tahâret 41) buyurmuştur.

    Hanefi mezhebi, zikredilen naslarda helal olduğu belirtilen “deniz hayvanları” ifadesiyle balık türünün kastedildiği, dolayısıyla balık sınıfına girmeyen midye, kalamar, yengeç, ıstakoz, karides gibi deniz hayvanlarının helal olmadığı görüşünü benimsemiştir (Kâsânî, Bedâi’, V, 35).

    Şafii mezhebinde konuyla ilgili şöyle bir ayrım yapılmıştır: Deniz canlıları sadece suda yaşayabiliyor ve sudan çıktığında boğazlanmış hayvan gibi kısa sürede ölüyorsa, şekline ve ölüm durumuna bakılmaksızın yenmesi helaldir. Ancak aslen suda yaşayan fakat karada da yaşayabilme özelliğine sahip olan hayvanlara gelince bunlardan eti yenen kara hayvanlarına benzeyenlerin yenmesi, boğazlanması şartıyla helal, eti yenmeyenlere benzeyenlerin yenmesi ise haramdır. Buna göre kurbağa, yengeç, kaplumbağa ve su yılanının yenmesi helal değildir. (Remlî Nihayetu’l-Muhtac, VIII, 113,150-152.)

  • Menekşe Plajında Kaçak Mi̇dye Avcılığı Yapanlara Operasyon

    Küçükçekmece Menekşe Plajında kaçak midye avcılığı yapanlara baskın yapıldı. 29 personel 2 botla yapılan operasyonda, 2 ton midye ve 1 adet trol ağına el konuldu. 2 kişiye toplam 16 bin 635 TL idari para cezası uygulandı.

    Küçükçekmece Menekşe Plajında kaçak midye avcılığı yapanlara operasyon yapıldı. Bugün sabah yapılan baskına, İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü, Arnavutköy İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü, Küçükçekmece İlçe Tarım Ve Orman Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Marmara Ve Boğazlar Bölge Komutanlığı, İBB Zabıta Daire Başkanlığı Deniz Zabıta Amirliği, Avrupa Yakası Merkez Zabıta Amirliği Zabıta Daire Başkanlığı Komuta Merkezi, İl Emniyet Müdürlüğü Deniz Limanı Şube Müdürlüğüne bağlı deniz polisleri ve kara ekiplerinden oluşan 29 personel ve 2 bot katıldı.

    Operasyonda, 2 ton midye ve 1 adet trol ağına el konuldu. El konulan 2 ton midye canlı olduğundan tekrar doğal yaşam alanları olan denize iade edildi. El konulan trol ağı ise, mülkiyeti kamuya geçirme kararı alınması için yediemin limanına teslim edildi. Yapılan denetimde 2 kişiye toplam 16 bin 635 TL idari para cezası uygulandı.

  • Midye sevenlere kötü haber!

    Midye sevenlere kötü haber!

    Denizlerdeki kirlilik seviyesinin artması, deniz ürünlerinde de ağır metal riskini çoğalttı. Özellikle dipte yaşayan kılıç, ton ve köpek balığı yüksek miktarda cıva içerdiği için tehlike saçıyor. Birçok nörolojik hastalığı beraberinde getiren cıva için uzmanlar uyarılarda bulunurken, 2007 yılında cıva zehirlenmesi geçiren yemek eleştirmeni Vedat Milor da yaşadıklarını anlattı.

    Omega-3 ve proteinden zengin, sofraları süsleyen deniz ürünlerinden bazıları vücuda verdiği yararın yanında zarar da veriyor. Denizlerdeki kirliliğin artması, ürünlerinde de ağır metal oluşumunu tetikliyor. Parkinson, Alzheimer, beyin ve omurilik tümörleri gibi birçok nörolojik hastalığı beraberinde getiren ağır metal cıvanın en fazla dip balıkları ve midye, istiridye gibi kabuklu ürünlerde görüldüğünü söyleyen Dr. Öğretim Üyesi Murat Doğan, “İstavrit, hamsi gibi daha küçük balıklarda problem çok az. Bizim günlük olarak 0, 05 miligram civarından fazla cıva aldığımız takdirde vücudumuzda karaciğerimizde, böbreklerimizde, beynimizde birikmeye neden oluyor” dedi. 2007 yılında cıva zehirlenmesi geçiren Vedat Milor ise yaşadıklarını anlatarak, “Midye yemek, pil yemek gibidir. Kuruntu yapmayın ancak kendinizde yavaşlık, dengesizlik, karıncalanma hissediyorsanız o zaman doktora görünüp ağır metal testi yaptırın” ifadelerini kullandı.

    “DENİZDEKİ 1 BİRİM CIVA, BALIKTA 100 BİRİM OLARAK BİRİKİYOR”

    Cıvanın inorganik bir madde olup deniz içindeki bakteriler ve mikroorganizmalar tarafından metil hale geldiğine dikkat çeken Dr. Öğretim Üyesi Murat Doğan, “Asıl zehirli olan metil cıva. Balıklarda, diğer kabuklu canlılarda olan metil cıvadır. Denizde 1 birim cıva varsa 100 birime yakın cıva balıkta birikebiliyor” dedi.

    “BÜYÜK BALIKLAR VE MİDYEYE DİKKAT”

    Cıvadan uzun yaşayan büyük balıkların daha fazla etkilendiğini dile getiren Doğan, “Kılıç balığı 20 yıl, ton balığı da 5 yıla kadar yaşayabiliyor. Bunlarda biyokonsantrasyon dediğimiz bir sistem var. Balığın vücudunda bu cıva birikiyor. Dip balıklarında tehlike daha fazla ama yüzey balıkları ve hamsi, istavrit gibi küçük balıklarda tehlike daha az. Haftada 1 kere büyük balık tükettiğinizde problem yaşamayabilirsiniz. Yapmamız gereken haftada en fazla 1-2 kez balık tüketmektir. Biz kabuklu canlıları sindirim sistemiyle birlikte tükettiğimiz için onların iç organlarında cıva birikmesi daha fazla olabiliyor. İstiridye ve midye buna örnek verilebilir ama yengeçte çok fazla yok” diye konuştu.

    “NÖROLOJİK HASTALIKLARI TETİKLİYOR”

    Günlük olarak 0,05 miligramdan fazla cıva alındığında hastalıkların belirti vereceğini ifade eden İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Murat Doğan, sözlerine şöyle devam etti:

    “Fazla tüketildiğinde, karaciğerimizde, böbreklerimizde, beynimizde birikmeye neden oluyor. Daha sonrasında bunun toksik etkilerini görmeye başlıyoruz. Sinir sisteminde problemler çıkmaya başlıyor. Böbrek ve karaciğerde hasarlara neden oluyor. Bunu engellemek adına yapılması gereken daha küçük balıklara yönelmektir. Hamile ve emziren kadınların da çok dikkat etmesi lazım. 3-6 yaş arasındaki çocuklarda da nörolojik problemlere neden olabiliyor”

    VEDAT MİLOR: ‘MİDYE YİYECEĞİNİZE PİL KEMİRİN’

    Tenis oynarken kendinde yavaşlama, ayaklarında karıncalanma ve dengesizlik hissettiğini belirten yemek eleştirmeni Vedat Milor, 2007 yılında cıva zehirlenmesi yaşadı.

    Ellerinin titremesinin cıva zehirlenmesinden kaynaklandığını tahmin ettiğini dile getiren Milor, yaşadığı süreci şu sözlerle anlattı:

    “Zamanında iyi tenis oynardım ama birden koşarken yalpalamaya başladım. Bir yavaşlık ve dengesizlik söz konusuydu. Ayak parmaklarımda garip hisler belirmeye başladı. Durup dururken acıyordu, katılaşıyordu, kaşınıyordu ve karıncalanıyordu. Kendi doktorum önce şeker hastalığından şüphelendi, onun testi yapıldı ama bir şey çıkmadı. Nörologa göründüm ve ağır metal testi yaptırdım. Cıva ve arsenik çıktı. Cıva denizden, arsenik ise pestisitlerden, meyve ve sebzelerden gelir. Cıva özellikle bağışıklık sistemini etkiliyor ve belli bir eşiği geçince beyni de etkiliyor. Napolyon’un cıva zehirlenmesinden öldüğü söylenir. Özellikle midyede çok oluyor. Bir Türk doktoru ‘midye yiyeceğine, pil kemir daha iyi’ demişti. Bunu bilmiyordum. Vücuttan tamamen çıkmıyor, kalıcı hasarları olabiliyor. Bir süre deniz ürünü hiç yemedim. Hastalığım tam normale inmedi ama kabul edilebilir seviyelerde kaldı. Yurt dışında tarım bakanlıkları hangi deniz ürünlerinde ne kadar cıva olduğunu açıklıyor. Küçük balıklarda yok. Balıklar cıvadan zehirlenince kaskatı kesiliyor, onları avlamak daha kolay oluyor. Biz de onları yiyoruz. Kuruntu yapmayın ancak kendinizde yavaşlık, dengesizlik, karıncalanma hissediyorsanız o zaman doktora görünüp ağır metal testi yaptırmakta fayda var”

    VATANDAŞ CIVA RİSKİNDEN HABERDAR; KÜÇÜK BALIK TERCİH EDİYOR

    İçinde ağır metal riski olduğunu bildiği halde haftada 1-2 kez balık tükettiğini söyleyen Muhtesar Sander, “Balıkları seçerek tüketiyoruz. Balık alırken üst deniz balığı olmasına dikkat ediyorum. Balığı da mevsimine göre tüketiyoruz” dedi. Balığı bazen 2 defa bazen de hiç tüketmediğini belirten Aydın Cinbat ise, “Bazı balıklarda cıva olduğunu biliyorum ama balık tüketiyorum. Denizdeki balıkta bunun az olacağını hatta olmayacağını düşünüyorum. Hamsi, istavrit ve çinekop tüketiyorum. Küçük balıklar genelde daha lezzetli ve sağlıklı oluyor” ifadelerini kullandı. En çok hamsi sevdiğini söyleyen Sebile Özgün ise, “Haftada 2 kere balık tüketiyorum. En çok hamsiyi seviyorum. Balığı alırken taze olmasına dikkat ediyoruz ve yeşilliklerle tüketmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

  • Pinaları öldüren virüs Türk kıyılarında

    Pinaları öldüren virüs Türk kıyılarında

    Akdeniz’in en büyük kabuklu canlılarından olan midye türü pinalar, sindirim sistemlerine saldıran bir virüs nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, denizlerin doğal temizleme mekanizması pinaların, bir parazitle başının belada olduğunu, virüsün hızla pinaları yok ettiğini söyledi.

    Akdeniz’in en büyük kabuklu canlılarından biri olan pinalar, büyük bir virüs tehlikesi yaşıyor. Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, Türkiye’nin birçok deniz ve gölünde yaptığı çekimlerle tanınan Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu Çevre Kurulu Başkanı Tahsin Ceylan tarafından çekilen video ve görüntüleri paylaşarak, pinaların yaşadığı virüs tehdidine dikkati çekti.

    PARAZİTLE BAŞI BELADA

    Prof. Dr. Birpınar, pinanın Akdeniz’in en büyük kabuklu canlılarından biri olduğunu belirterek, “Kumluk zeminlerde saatte ortalama 6 litre su süzerek fitoplanktonlarla beslenirler. Denizlerimizin doğal temizleme mekanizmalarıdır. Sesil (bir gövde, sap vb. yapılar olmaksızın doğrudan bir yere oturma, aktif olarak yer değiştirememe) bir canlı olduğundan, kirliliğe karşı korumasız. Şimdi de bir parazitle başı belada, hızla yok oluyor” diye uyardı.

    2016’DA ORTAYA ÇIKTI

    İçinde yaşayan küçük kabuklularla simbiyotik (tamamlayıcı) ilişki içerisinde olan pinaların insanoğlunun hediyelik eşya merakı yüzünden neslinin tehlike altında olduğuna işaret eden Tahsin Ceylan ise, “Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN), pinaları öldüren virüsün, 2016 yılında ortaya çıktığını, Fransa, Malta, Tunus, Yunanistan, Türkiye ve İtalya kıyılarında çok etkin olduğunu açıkladı. Avrupa kıyılarında gelişmeye başlayan parazit, maalesef ülkemiz kıyılarında da etkisini gösterdi” dedi.

    VİRÜS SİNDİRİM SİSTEMİNE SALDIRIYOR

    Virüsün 2016’daki ilk salgının ardından İspanya’daki nüfusunun yaklaşık yüzde 99’unun ölümüne neden olduğunu ve hızla yayıldığını belirten Ceylan, “Bir haplosporidian parazit ve belki de diğer mikobakteriler, Akdeniz’in en büyük çift çenetli yumuşakçalarının hayatta kalmasını ciddi şekilde tehdit ediyor. Bazı Avrupa ülkeleri koruma amaçlı türü akvaryumlara taşıyor. Canlının sindirim sistemine saldıran virüs, türün kapanamamasına ve dış tehditlere açık hale gelmesine neden oluyor” dedi.

    YASAL KORUMA ALTINDA

    Popülasyona bulaşan parazitin canlıların hayatta kalma şansını da ortadan kaldırdığını anlatan Ceylan, “İnsanoğlunun hediyelik eşya merakı yüzünden nesilleri yıllardır tehlike altında olan pinalar, Akdeniz ve Ege Denizi’nin kumlu bölgelerinde yaşar. 60 metre derinliğe kadar sığ ve derin sularda bulunurlar. Genellikle Posidonia türü, deniz çayırlarının arasında görmek mümkün. Her türlü avcılığı 1992 yılından bu yana yasaklanmıştır” diye konuştu.

    ‘VİRÜS SU ALTINDA DA ÖLDÜRÜYOR’

    Plankton, mikroskobik canlılar ve organik besin maddelerle beslenen pinaların beslenme ve solunum amaçlı kabuklarını açtıklarını söyleyen Ceylan, “Denizlerimizin doğal temizleme mekanizmaları, çok acı bir şekilde hızla yok oluyor. Karasal alanda nasıl Covid-19 virüsüne karşı çaresiz durumdaysak, su altında da pinalar maalesef başlarına musallat olan virüs nedeniyle yaşamlarını hızla kaybediyor. Bu konuda bir çözüm üretebilme şansımız ne yazık ki yok. Virüs su altında da öldürüyor” dedi.